Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Şehadetten siyaset devşirmek

Yıllardır kerpiç evlerin camlarına, balkonlarına asılan al bayrakla duyurulan şahadet haberlerini izlemekten öylesine yoruldu ki yüreğim, bir anne olarak artık izleyemez oldum o acılı yakarışları…

Eskiden de bizim gariban evlatlarımız yurt içinde ve yurt dışında oynanan pek çok siyasi oyunun küçük oyuncakları gibi hunharca harcanırdı, şimdi de durum hiç farklı değil, hatta bu kez durum çok daha aşikar, çok daha gizlemekten uzak, çok daha açıktan…

Uzun süredir duymuyorduk şehit haberlerini ve hep birlikte çok şükür diyorduk, çünkü yakın süreçte atlattığımız seçim döneminin hemen öncesinde al bayrağa sarılı tabutları görmekten yeterince ezilmişti içimiz.

Bazıları bu durumu eski İçişleri Bakanı’nın “Teröristlerin ayakkabı numarasını bile biliyoruz” cümlesine bağlasa da süreci yakından takip edenler örgütün sessizliğinin nedeni olarak, Suriye’deki oluşumun adımlarını parmak ucunda atıyor olmasını gösteriyordu.

Aslına bakılırsa öyle söylendiği gibi bir avuç terörist kaldığı falan yoktu, hatta başka bir aksiyon almak üzere harekete geçebilmek için korunan bir ateşkes vardı bile denilebilir.

Seçim yaklaşıp bizi birbirimize en çok kenetleyen slogan olan ‘Bayrak inmez, ezan dinmez’ söylemini yeniden canlandırmak gerektiğinde bir kez daha ateşlendi silahlar…

Aşamalara o kadar alıştık ki; ‘seçim takvimi açıklanır, adaylar belirlenir, YSK listeleri açıklar, liderler mitinglere başlar ve terör hortlar…’ şeklinde bir ilerleme artık şaşırtıcı dahi değil…

Bizim kapıdan uğurlarken aklımızın kaldığı evlatlarımızla yaşıt 21, 22 yaşındaki aslanlar…

Belli ki, yoksulluktan gelen, balkonunda iki asker durduğunda yıkılacağını sandığımız kerpiç evlerin bir işim olsun diye üç beş kuruş için “sözleşmeli er” olmak zorunda kalan o evlatları…

Şehadetleri siyasileştirilen, vatan uğruna akıttıkları kanları birleştirici olacağına ayrıştırıcı olsun diye çaba harcanan 12 evlat, içine ateş düşmüş 12 ev, evladının arkasından memül melül bakan 12 ana baba…

Bu evlatların kanlarının aktığı yolda hangi siyasi argümanın yürütüleceği de hemen ertesinde çıktı ortaya. Acımasızca…

Şehit haberlerinin ertesi günü İsrail’in Gazze’de Filistinlilere karşı düzenlediği saldırıları kınamak için ülkenin pek çok yerinde mitingler ve yürüyüşler düzenlendi.

Bir Allah’ın kulu da Türk askerine yapılan alçakça saldırıyı kınamayı düşünmedi.

‘Yürüyüşler çok önceden planlanmıştı, şehitler var diye günü değiştiremezdik’ açıklaması geldi. Peki, kabul, Gazze’de de çok büyük acılar yaşanıyor. Anlayamadığım şu; bu yürüyüşlerde “hilafet çağrısı” yapmak da önceden belirlenmiş miydi?

Gazze’ye destek olmaya hepimiz varız, tüm insanlık da var olmalı zaten, fakat sapla samanı karıştırmamak lazım… Gazze’ye destek olacağız diyerek açılan Arapça yazılı pankartlarla Türkiye’de Anayasal düzeni değiştirmek için yürüyüş yapmak da nereden çıktı!

Şehadet gibi yüksek bir mertebenin bazılarının siyasi çıkarları için kullanılacağını da önceden biliyorduk. Süreç seçimlerle paralel ilerliyor malum…

Bu kez CHP Genel Başkanı Özgür Özel, sağlığında fotoğraf çektirdiği delikanlının şehit olduğunda cenazesine katılamadı. Provokasyonları gördük, adeta vatan hainliğine varan suçlamalara da şahitlik ettik…

Bizim halkımız balık hafızalı deyince de kızıyorlar.

Oysa ne çabuk unuttular Habur’da PKK’lıların ayağına devletin savcısını, hakimini yollayıp törenle karşılatan ve göstermelik bir sorgudan sonra serbest bırakanların kim olduğunu.

Ne çabuk unuttular, ‘açılım süreci’nin varlığını, valilere; “Operasyonlara izin vermeyin!” talimatlarını, askeri kışlaya hapsedenleri, sokakları ve dahi devletin tüm kurumlarını PKK’nın insafına terk edenleri.

Ne çabuk unuttular, Diyarbakır’da büyükçe bir platformun üstünde Şivan Perver ve İbrahim Tatlıses ile “Megri megri” diye türkü söyleyenleri.

Tüm bunları hatırlamıyorsanız, üstünden bir geçmiş olduk, kendinize de çok yüklenmeyin, toplumun büyük bölümü hatırlamıyor zaten olan bitenleri. İktidarın iktidar oluşunu buna borçlu olduğunu da bir kez daha söyleyelim de unutulmasın. Bir gün öyle ertesi gün böyle olmalar pek yakışıyor iktidar sahiplerine…

Bu kez yine benzer bir tehlike ile karşı karşıya kalmasak belki bu kadar da yazmazdım ve şehit ailelerinin acısını sessizce paylaşmayı tercih ederdim, fakat tam da açılım sürecinden önce yapılan konuşmalar tekrar etmeye başladı.

TBMM Genel Kurulu’nda gerçekleşen bütçe görüşmelerinde konuşan HÜDA PAR Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Zekeriya Yapıcıoğlu;

“Olumlu ve olumsuz yönleriyle eyalet, özerklik ve federasyon gibi yönetim modelleri üzerine serbestçe tartışılabilmelidir diyoruz. Eğer siz okuduğunuzu anlamıyorsanız o zaman buralarda oturmayın. Eğer siz okuduğunuzu anlıyor, bile bile çarpıtıyorsanız diyecek sözüm yok, kendinize yakışanı yapıyorsunuz” diyor.

Hatırlatıyorum, çözüm süreci de tam böyle bir cümlenin ardından başlamıştı.

Olacakları önden görmek yeterince üzücü zaten, bir de o genç yaşta sönen hayatlara, 12 şehide üzülmek eklenince insanın eli kolu kalkmıyor, öyle bir acı…

HABERLER