Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Sorumlu devlettir!

İnsan ne düşünüyorsa onu yazabiliyor. Zaten başkası meziyet ister bana göre. Hele de içinde bulunduğumuz bu kara günlerde yaşadıklarımız dışında bir konuyu kaleme almak hiç kolay değil.

Öncelikli olarak dünkü yazımda belirttiğim, ‘en azından deprem sonrasında müdahale etmek için daha hazırlıklıyız’ sözünü geri almam gerekiyor.

Çünkü erken saatlerde yazılmış bu satırları ilerleyen süreçte deprem bölgelerinden gelen haberler ve sosyal medyada yapılan paylaşımlar çürüttü ne yazık ki.

1999 yılında yaşadığımız depremin ardından geçen dönemde depremin öncesine de sonrasına da hazır olmadığımızı, 24 yıl gibi bir süreci boşa harcadığımızı görüyoruz.

Acı, ama gerçek olan bu…

Özellikle Hatay, Adıyaman ve Kahramanmaraş kurtarma ekiplerinin, yardımların, desteklerin en az ulaştığı iller. Vatandaşın isyanı ‘Devlet nerede?’ sorusunda vücut buluyor.

1999 yılındaki depremi bizzat yaşayan, deprem bölgelerinde günlerini geçirerek muhabirlik yapan ve sürecin en vahşi anlarına dahi tanıklık eden biri olarak şunu söyleyebilirim; o dönemde devleti yönetenlerin derhal refleks göstermemesi büyük eleştiri konusu olmuş, sonunda da bu durum hükümeti koltuğundan etmişti.

Unutmayalım!

Şimdi yaşadıklarımız bana göre daha da manidar. Zira hem 24 yılda bir arpa boyu yol kat edemediğimizi görüyoruz hem de bu süreçte yapılan yolların, köprülerin, hastanelerin yıkımlarına şahit oluyoruz.

Hadi apartmanları, siteleri, rezidansları geçtim; kamu binalarının, yolların bu hale gelecek biçimde yapılmasına nasıl izin verdiniz? Nasıl yapıldı bu planlamalar, kim denetledi bu yapıları?

Depremdir, doğal afettir, yıktı geçti…

Hepsini anladım da; yol yok yol!!!

Yol olmadığı için karanlıkta, yağmurun altında, aç, susuz kurtarılmayı bekliyor insanlar!

Ulaşamıyoruz, ulaşılamıyor!!!

Buna nasıl izin verirsiniz!

Bir de ‘Bugün birlik olma günüdür. Siyaset yapma günü değildir!’ diyerek aslında çok doğru bir noktaya temas eden, ancak temas ettiği noktada dimdik duramayan siyasiler, yöneticiler, bakanlar, bakmayanlar var.

Elbette ölümün siyaseti olmaz!

Eeee… Yapmayın o zaman!

Niye vatandaşın sitemini dinlemekten imtina ediyorsunuz? Neden kurtarma ekiplerini eşit dağıtmak yerine bazı bölgeleri kayırıyorsunuz? Neden vatandaşı vatandaşa düşman eden ‘öteki mahalle’ anlayışını halen sürdürmekte ısrar ediyorsunuz?

Siyaset ile eleştiriyi karıştırmayın! Siz eleştiriye gelemiyorsunuz…

Yine hesap numaraları veriliyor vatandaşa, yine siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, muhtarlıklar, esnaf ve kişisel çabalarla toplanan yardımlar ulaştırılıyor deprem bölgelerine. Yine vatandaş gönüllü olarak kurtarma çalışmalarına katılmak için düşüyor yollara.

Elbette sormak hakkımız ‘Devlet nerede?’ diye.

Şunu da unutmayalım, bugün doğu sallandı, yarın batı sallanacak. Bir deprem ülkesi olduğumuz gerçeğini kabullenmemekte ısrar edersek, aynı acıları yaşamamız da kaçınılmaz olacak.

Bugün Norm Haber stüdyolarına konuk olmak üzere ziyaretimize gelen İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Ülkü Küçükkayalar ile yaptığımız sohbette öğrendim ki, 24 yılda Bursa için sağlıklı bir yapı envanteri oluşturulmamış. Daha doğrusu Türkiye’nin neredeyse hiçbir bölgesinde böyle bir çalışma yapılmamış. İzmir’de sınırlı olarak yapılan çalışma hariç.

Yani işin ABC’sinden dahi başlamamışız.

Oysa tam 24 yıldır 17 Ağustos depremine yönelik anmalar düzenliyor yetkililer hiç aksatmadan. Ama açıkça görünüyor ki, bir deprem uzmanı getirmek, birkaç slayt göstermek ve yaşanan sürecin sıkıntılarını anımsatan dokunaklı konuşmalar yapmak sadece günü kurtarmanın yolu. Geleceği kurtarmanın yolu ise meseleye bilimsel ciddiyetle eğilmekten geçiyor.

Yapı stoğu ve içeriği hakkında detaylı bir envanter hazırlamak, binaları depreme dayanıklı hale getirecek projeler geliştirmek ve yeni yapılan binaların denetimlerinin dürüstçe yapıldığından emin olmak en önemli adımlar.

Oysa Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı Engin Er’in yaptığı açıklamalara göre, fay hatlarında çok ciddi yapılaşmalar olan Bursa’da, imar planlarına fay hatlarının işlenmesini dahi sağlamış değiliz. Yani kaçak olmayan, planlı, programlı yapınızın altında fay hattı geçiyor olabilir!

Neden?

Çünkü bu konuda yapılan bir çalışma yok! Nereden fay hattı geçiyor bilinmiyor planlar yapılırken.

“Devletin bir binaya iskan ruhsatı vermesi, vatandaşına o yapıda güvenle oturabileceği yönünde güvence sunması anlamına gelir” diyen Ülkü Küçükkayalar’ın bu sözlerinden yola çıkarak şunu söyleyebilirim; depremlerdeki maddi ve manevi tüm kayıplardan devlet sorumludur!

HABERLER