En son 6 Şubat tarihinde yüreğim bu kadar ağzıma gelmişti, bir de bugün… Çocuklar okullarında, ben ve eşim evde, sevdiklerim başka başka yerlerde… Tek yapabildiğim korkudan bütün tırnaklarını koltuğun üzerine geçirip gözlerini kocaman açarak bekleyen kedime sarılıp ‘sakin ol, şimdi geçecek’ demek oldu ilk anda…
Sonra telefon trafiği, herkes iyi mi kontrolü…
Çok şükür, Bursa’da bir zarar ziyan yok; sağlıklar yerinde, binalar şimdilik ayakta…
Bu arada hatırlatayım, deprem Bursa’da yaşandı!
İstanbul’da değil!
Herkes İstanbul’u konuşunca haliyle böyle bir kanıya varılıyor, ancak ben Bursa’nın da artık İstanbul kadar önemli bir ticaret ve sanayi üssü olduğunu hatırlatarak araya girmek istiyorum ve diyorum ki; ‘bu şaşkınlık niye, biz ilk defa sallanmadık ki…’
Endişe içinde sağa sola kaçışmak yerine 1999 depreminde yaşadığımız şoku kendimize bir katalizör olarak alsaydık ve gereken neyse çalmasına çırpmasına, kantisine kuntisine, alicengiz oyunlarına kaçmadan yapsaydık, bugün deprem ülkesi Japonya’da olduğu gibi sakince otururduk evlerimizde.
Bilirdik ki, sevdiklerimiz de bulundukları yerlerde güven içindeler. Okulda, hastanede, başka bir şehirde, yolda ya da bir cafede olmaları fark etmeksizin güven içindeler…
Peki biz ne yaptık?
Her 17 Ağustos tarihinde bir avuç akademik oda temsilcisi ile birlikte bir araya geldik, daha ziyade Jeoloji Mühendisleri Odasının temsilcisinin aktardıklarını ve haklı isyanını dinledik, gazeteciler olarak üç beş satır karaladık, sonra hayata kaldığımız yerden devam ettik.
Sonra 6 Şubat oldu, koca koca şehirleri yerle bir etti. Demek ki, hiç akıllanmamışız…
Deprem bölgesinde kış geçti, yaz geçti, yine kış geldi. Depremin seneyi devriyesinde hala çadırlarda, konteyner kentlerde yaşama mücadelesi veriyor insanlar…
Eee… Hala akıllanmadık…
Uzmanların yapmayın dediklerin ne varsa yaptık…
Sulak tarım arazileri üzerinde büyümeyin dediler, büyüdük. Dağlara doğru çekilip yüksek yapılaşmadan uzak durun dediler dinlemedik. Koskoca bir ülkenin ekonomisi sadece tek bir sektörün üzerinde dönmez dediler, inadına tek bir sektöre yatırım yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Bilimsel veriler ışığında şehirleşin dediler, ‘bilim hiçbir şeydir, para her şey’ dedik…
İşte sonuç…
Gözü İstanbul’dan başka şehir görmeyenler sadece İstanbul’a ihanet edildiğini düşünebilir, ama ben şöyle bir etrafıma bakıyorum da biz baya baya Bursa’ya da ihanet ettik yıllardır, etmeye de devam ediyoruz…
****
SUDAN’DA OLMADI, SUUDİ ARABİSTAN’I DENEYELİM!
Bir önceki yazımda bahsetmiştim, Sudan’da tarım yapmak gibi muhteşem bir buluşun nasıl olup da tutmadığını hayretle izleyen hükümetimiz Sudan’da tarım yapma projesini iptal etmişti hatırlarsınız. Hani şu 85 milyar TL. harcandıktan sonra ‘biz bir kazanım elde edemedik’ diyerek bir kalemde iptal edilen proje bahsettiğim. Bu arada şunu da hatırlatmak gerekiyor, bu 85 milyar TL. bizim verdiğimiz vergilerden ödeniyor, öyle kimsenin pamuk ellerini cebine attığı falan yok bizden başka…
Peki, bugün ne duyuyoruz?
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Suudi Arabistan ile yaptığı ‘Tarım Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı’ ile tarım alanında teknolojilerin geliştirilmesi, iklim değişikliğine uyum, verimlilik, hayvancılık, bitki tohumları, su kirliliği gibi pek çok konuda iş birliğini öngören bir anlaşma imzaladı. Sosyal medya hesabından da; “Görüşmemiz sonunda imzaladığımız Tarım Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı’nın hayırlara vesile olmasını diliyorum” şeklinde bir açıklamada bulundu.
Zaten bir türlü anlayamadığım sosyal medya hesabından devletin girişimleri ile ilgili bilgi paylaşma saçmalığını bir yana koyarsak, şunu sormak gerekmiyor mu;
“Sayın Bakan, başka ülkelerde tarım yapma girişimlerinden hala ağzımızın payını almadığımızı mı düşünüyorsunuz, yoksa başka ülkeler ve başka isimler verilince projelerin başarılı olacağına inanacak kadar iyi niyetli misiniz merak ediyorum doğrusu. Bu projelerden bu sözleşmelerden kimler kazanç sağlıyor da bahsi geçen kazançlardan vazgeçmek böylesine zor oluyor? Kara para aklayanlar bir yanda, vergisiz kazanç sağlama peşinde koşanlar bir yanda, para sayma makinesiyle parasını anca sayıp şirketlerini zarar etti gösterenler bir yanda, şimdi bir de böyle gariplikler mi çıktı başımıza? Kendi ülkemizde boş topraklarımız ve kasiyerlik yapan ziraat mühendisliği mezunlarımız dururken neden bu ülkenin toprakları tarım 4.0’ı konuşacak kadar gelişmesin de gidilip Suudi Arabistan’da tarım yapılsın?”