Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Toprak analizi, şehir tetkiki!

Yaşanan son depremlerin ardından sürekli duyduğumuz bir söz var; ‘şehir kurulurken yanlış yere kurulmuş!’

İşe en başından yanlış başlayan, sonra da kervan yolda düzülür diyerek çıktığı yolda ayağına asla başa çıkamayacağı ‘doğa’ denilen büyük gücün dolandığı insanlar ülkesi burası…

Aynı cümleleri yok olup giden tarım arazileri nedeniyle kaybettiğimiz ‘kendi kendine yeten ülke’ olma özelliğimizden yola çıkarak da söyleyebiliriz…

O halde ‘bir şehir nasıl planlanır?’ sorusuna benim gibi basit bir vatandaşın vereceği yanıt şu olabilir:

‘Bir, şehrin depremselliği araştırılır ve şehir depremden mümkün olan en az etkilenecek biçimde yerleşime açılır. İki, tarım toprakları ve bu tarım topraklarında yetişecek ürünler belirlenir ve şehir tarım topraklarının dışında kalan yeşil alanlar da düşünülerek tarıma elverişli olmayan noktalarda yerleşime açılır…’

Elbette meselenin daha pek çok kriteri vardır, ancak konu ana hatları ile böyle.

Bugün katıldığım Nilüfer’de bulunan arazilerin detaylı toprak etütleri, arazi kullanım planı ve köy bazlı güncel arazi kullanım haritalarının hazırlanması projesinin sonuçlarının açıklanmasını da bu nedenle hevesle bekliyordum.

Şimdiye kadar bu konuda pek bir çalışma yapılmamış ülkemizde. Belediye imkanları kullanılarak yaptırılan tek analiz Nilüfer Belediyesi’ne ait.

Ülke için ne büyük bir eksik!

Yanlışın neresinden dönülse kardır denilerek çıkılan yolda çok büyük ve faydalı bir çalışmaya imza atıldığı kesin.

Proje bir yandan dünyadaki tarım 4.0 uygulamaları ile adeta kara sabanla yarışan Türk çiftçisine neyi nerede nasıl yetiştirebileceği konusunda yardım sunuyor, diğer yandan da bize koca bir şehir planı alternatifi getiriyor…

Üniversitelerin yerel yönetimlerle birlikte proje üretmesine de en kıymetli örneklerden biri bahsettiğim çalışma.

Özellikle Bursa’da tarımın geliştirilmesine yatırım yapılması konusundaki görüşlerini kürsüden paylaşan Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem;

Tarım topraklarının amaç dışı kullanımının önlenmesini, nitelik ve yeteneklerine göre değerlendirilmesini sağlayacak bu çalışma, Bursa tarımının gelişimine de önemli katkı sağlayacaktır!” diyerek benim için meselenin can alıcı yerine de değinmiş oldu.

Buradan sazı elime alıp, Proje Koordinatörü Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy’un sözlerini biraz irdelemek istiyorum. Çünkü amiyane tabirle ‘turpun büyüğü heybede!’

Analizler yapıldı, arazinin ada pafta numarası ile girip burada ne yetişip yetişmeyeceğini öğrendik. Çiftçilikle meşgul olanlar elbette bundan çok yararlanacaklardır, fakat ‘bu işten sanayi bölgeleri ile işgal altına alınan şehir de bir fayda sağlayabilir mi?’ düşüncesine yönelik Gazeteci Can Topaktaş’ın sorusuna Aksoy’un yanıtı şu oldu;

Sanayicilerimizin bu çalışmadan sonra şunu deme şansı kalmayacak bir depo ya da fabrika yapacaksa; ‘ben bu arazinin özelliklerini bilmiyordum’ yatırım yapmadan önce satın almadan önce en azından bundan sonra bakacak. Birinci sınıf tarım alanı ise seçili tarım arazisi ise orada o parseli almayacak. Onu amaç dışı kullanımı için zorlamayacak. Zorlarsa da bunun cezasına katlanacak!”

Aslında proje başlamadan önce Bursa ili genelinde yapılmasıyla ilgili Bursa Büyükşehir Belediyesiyle görüşülmüş, ancak ‘bakanlık düzeyinde benzer çalışmalar yürütülüyor’ denilerek pek sıcak bakılmamış öneriye.

Geçmişte hiçbir şey yapılmadığı da düşünülmesin…

Bir haritalama projesi yıllar önce yapılmış ve doğru ilerliyormuşuz bu yolda. Yani aklı fikri yerinde olanlar, ‘biz bu topraklardan ve sudan sorumlu bir kuruluş oluşturalım, onun önderliğinde tarımı ilerletelim’ demişler, TOPRAKSU Kurumunu kurmuşlar. 1984 yılında bu kurum kapatılarak yetkileri Köy Hizmetlerine devredilmiş, bakmışlar Köy Hizmetleri de toprağa sahip çıkan işler yapıyor, 2004 yılında orası da kapatılmış, yetkileri İl Özel İdarelere devredilmiş. En sonunda bu işin kafasını nasıl koparırız soruna yanıt bulunmuş, İl Özel İdareleri de kapatılarak ‘Bütünşehir yasası’ kapsamındaki illerde yetkiler Büyükşehir Belediyelerine devredilmiş, ‘oldu da bitti maşallah’ denilerek.

Toprak ve su sahipsiz kaldı, diyor işi bilenler…

Şimdi bir tür sıfırdan başlama girişimİ de diyebiliriz bu çalışmaya aslında. Uzun süredir tarım ile ilgili yaşadığımız krizlerle birlikte boş kalan tarım arazilerinin başımızın en büyük dertlerinden olduğunu, artan akaryakıt fiyatları ile bir kilo domatesin tarlada 10 lira, pazarda 50 lira fiyatla satıldığını biliyoruz.

İş bu noktadayken ve nerede ne yetişebileceği belliyken, belki birileri çıkar da eline yapılan bu çalışmayı alıp, boş tarlaları tespit edip, o tarlaya uygun ürünün yetiştirilmesi konusunda çiftçiyi teşvik eder…

Çünkü dünyanın en güzel enginarlarının yetiştiği Hasanağa bölgesinde tarlaların ekilmediğini, belki önümüzdeki yıl enginar yiyemeyeceğimizi düşünerek hüzünleniyorum bir Bursalı olarak…

Konuyla ilgili sorum üzerine;

“Toprak ve su tarım için, insanların gıda ihtiyacını karşılamak için kullanılmalıdır öncelikle. Sanayileşmenin sonu yok, ama toprağın ve suyun bir sonu var. Bugün önce Batı OSB adı altında başlayan TEKNOSAB’a dönen bir sanayi bölgesi oluşturuldu. 18 milyon metreküp su kullanma izni aldı. 18 milyon metreküp suyu teknoloji üreteceklerse niye kullanacaklar? Niye bu konuda izin istendi? Aynı zamanda TEKSTİL OSB’ye de 10 milyon metreküp su verilmişti zamanında. Sanayi bundan sonra toprak ve suyu az kullanacağı teknolojileri geliştirmeli!” diyen Ertuğrul Aksoy’un sözlerinin altına imzamı atacağımı da belirtmek isterim.

Son birkaç gerçekliğin daha altını çizmek lazım; genel olarak Bursa, özel olarak ise Bursa’nın içinde bir yerleşim bölgesi olduğundan Nilüfer, sulak tarım yapılacak araziler olarak isimlendirilen bölgelere, yani ovaya kurulmuş yerleşim yerlerini tarif ediyor.

Bu da bizim şehri yerleştirirken kolaya kaçtığımızın ve şimdilerde bunun bedellerini ödediğimizin göstergesi.

Aynı zamanda Atlasköy’de gözü olanlara da küçük bir not bırakalım; çayır mera, ağaçlık alan ve erezyon önleme bölgesi olarak tanımlanmış Atlasköy. Kısacası yerleşime pek uygun değil, bilginiz olsun!

 

HABERLER