Bugünün en önemli fotoğrafı TÜSİAD Olağan Genel Kurul toplantısının açılışında kullanılan ilk slayta ait!
Uzun süredir üretimden elini ayağını çekmiş, önce yabancı sermayeye teslim olmuş, ardından ülkede yaşananlar sonrasında yabancı sermayeyi kaçırmakla kalmamış, az buçuk varlığını sürdürmeye çalışan yerli sermayeyi dahi başka ülkelere kaptırmış, ekonomik planlarını adeta bir Carpe diem mantığı ile günübirlik, gelişine yaşayan Türkiye için çok geç kalmış bu çıkışın ayak seslerini biz Bursa’da dahi duyuyorduk aslında.
İki yılı aşkın süredir, BUSİAD’ın düzenlediği toplantılarla daha fazla özgürlük, daha fazla adalete güven ihtiyacı olduğuna ilişkin yaptığı vurguların ardında elbette yatırımcının olmazsa olmazı bu iki kavramın giderek eridiği gerçekliği vardı.
Özgürlük alanı olmayan, adaletin hızlı, doğru ve gerçekten adil işlediğine güvenemeyeceğini hisseden yatırımcının zaten tarumar olmuş ekonomik sistemin içinde ne işi olabilir ki…
Üstelik tüm bunların yanında 100 yaşını doldurmuş bir ülkenin elindeki tek ekonomik kozun insanının emeğini ucuza satmak olmasının yarattığı içler acısı durumu bu tablonun içine katmıyorum bile.
Yahu 25 yıldır ekonomimizi sadece inşaat sektörü üzerine şekillendirmekteki hatanın büyüklüğünü bugün inşaat sektörü dışında pek çok sektöre de yatırım yaparak üretim yelpazesini genişletmeye çalışan inşaat sektörü aktörleri dahi görüyorken, koskoca bir devletin ön göremezliği akıl kârı iş midir?
Gelim toplantıdan yansıyanlara…
Toplantının açılış konuşmaları TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan tarafından yapıldı.
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras’ın konuşma başlıklarını Ziraat Bankası Eski Genel Müdürü Şenol Babuşcu’nun sosyal medyasından alıntılayarak aktarmak istiyorum;
“-Moralimiz bozuk, güvensizlik içindeyiz, bunun nedeni çöken sistem hala Kartalkaya yangını ve diğer olayların acısı içimizde.
-Tüm bu olayların arkasında denetim eksikliği ve işletme sahiplerinin yatırım yapmaması var.
-Tutukluluğun istisna değil kural haline gelmesi sorunu çözülemiyor.
-Gelir dağılımındaki eşitsizlik artıyor, yüksek enflasyon aslında bir vergidir.
-Serbest piyasa koşulları işlemeli ihalelerde ve kredilerde eşitlik ilkesi gözetilmelidir.
-Hukukun üstünlüğü ve bağımsız yargının güven ortamında liyakatli insanlarla bu reformları gerçekleştirebiliriz.
-Tutukluluğun istisna değil kural haline gelmesi sorunu çözülemiyor.
-Kamunun da vatandaşlarla eşit düzeyde kemer sıkması şart.
-Vergi gelirlerini arttırmak için kayıt dışılıkla mücadele etmeliyiz.
-Eğitim sistemini tarikatların etki alanının dışına taşımalıyız.”
Enflasyonla mücadelenin hızlanması gerektiği ifade eden Orhan Turan’ın söylediklerini de aynı kaynaktan başlıklar halinde alıntılıyorum;
“-Suç örgütü kurmak artık şirket kurmaktan daha kolay oldu.
-Şimşek’in politikalarına destek versek de her şeyin yolunda olduğunu söyleyemeyiz.
-Hem sanayici hem işveren hem çalışan mutsuz.
-Depremlerde yangınlarda vatandaşlarımızı kaybediyoruz, yani kayırmacılık çok yaygın.
-Tutuklamalara sürekli yenileri ekleniyor, ama infial yaratan olaylarda suçlular kolayca serbest kalıyor.
-Modern devletin temelinde hukukun üstünlüğü vardır, yönetim keyfi değil hukukun üstünlüğüne göre yapılır.
-Biz insanız, bu ülkenin vatandaşıyız, insani değerleri ekonomik değerlerin önüne koyarız.
-Hukukun üstünlüğü tesis edilmeden ne iç ne de dış sorunları çözemeyiz.
-Bu ortamda işimizi nasıl devam ettireceğiz?
-Sanayici kan ağlıyor, ithalatın cazibesi artıyor.
-Her şeyi zamana bıraktık, ama artık zamanımız var mı?”
Valla bizim zamanımız tükendi, ama sıra size gelince ne de güzel yükseliyormuş meğer herkesin sesi…
‘Şuraya kadar söylenen her cümlenin altına ben imzamı atarım, hatta imzamı atmakla kalmam, benzeri şeyleri yıllardır söyleyip yazdığıma dair yemin bile ederim, de siz hayırdır?’ diyesi geliyor insanın.
Tabi şöyle bir durum var ortamı böylesine celallendirecek, “Şirketlere kayyum atanmasına yönelik düzenleme yeniden torba yasaya eklendi. Düzenlemeye göre TMSF, suç geliri tespit edilen veya terörle bağlantılı şirketlere kayyum olarak atanabilecek. Bu şirketlerin tasfiye işlemlerinde azınlık hissedarlarının rızası aranmayacak” başlıklı haberler size bir şeyler çağrıştırmıştır herhalde.
Kısacası beyler, sıra sırça köşklere geldi…
Hukuk bizim için çalışmazken sorun yoktu, ucu size dokununca kötü. Suç örgütleri bizim tepemize binebilirken iyiydi, sizin tepenize binme ihtimalleri olunca korkutucu. Biz işimizi devam ettiremezken sorun yoktu, sizin işler kötüye gitmeye başlayınca sorun oldu. Biz geçinemezken porsiyonları küçültme önerileri verilirken, sağlık hizmeti alamazken, çocuklarımızı okutamazken iyi, aynı şeyler sizin başınıza gelince içiniz kan ağlıyor.
Şimdi konuya dair Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un; “Türkiye eski Türkiye değil!” sözü dışındaki kısımları onaylamamın mümkün olmadığını özellikle belirterek, ‘ülkeyi bu hale siz getirdiniz, bundan sonra hayrını görün diyerek’ yazıyı kapatmak isterim.