Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Var mısınız bir ‘Bursa Mutabakatı’na?

Göreve gelmeden önce yaptığı basın ziyaretlerinde ve katıldığı toplantıların hemen hemen hepsinde; ‘Nilüfer’de çok büyük bir rant söz konusu, eğer akademik odalar ve sivil toplum kuruluşları ile birlikte Nilüfer’in faydası için ortaklaşa hareket etmezsek ben tek başıma bu rantın karşısında durmakta zorlanırım’ demişti Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir.

Evet, Nilüfer Türkiye’nin en hızlı gelişen, dolayısıyla rantı en yüksek olan bölgelerinden biri… Bölgedeki her taşınmazın değerinin sadece bölgenin değeri giderek arttığı için artması aslında korkulacak bir durum değil. Hatta bölgedeki ‘rant’ haksız kazanç anlamına gelmediği, vatandaşın faydasına kullanıldığı sürece keyif verici bir durum üstüne üstük.

Korkulansa oluşturulan çeşitli baskılarla bölgedeki rantın vatandaş tarafından değil, çeşitli güç odakları tarafından zenginleşme aracı olarak kullanılması…

Nilüfer’in yeni Başkanı Şadi Özdemir koltuğa oturalı henüz 15 günü doldurmuşken, belediye birimlerinin kendisini bilgilendirdiği toplantılar ve kendi kadrosunu oluşturmakla ilgili baskılı mücadele sürecinin içindeyken ağırladığı Bursa Gazeteciler Cemiyeti Yönetimine yaptığı açıklamalarda, “Sanayicisi, iş insanları, çiftçilerimiz, siyasetçilerimiz, akademisyenlerimiz, bürokratlarımız, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, hep birlikte çözümler üreterek uygulamazsak Nilüfer’e ihanet ederiz. Bir araya gelerek çalışmalı, kamuoyu baskısı oluşturmalıyız. Çünkü Nilüfer tehlikenin eşiğinde” demiş bir kez daha.

Bu cümleyi kurarken de enteresan bir detayı öne çıkarmış; ‘Gazetecilerin kamu adına denetim görevi üstlendiğini!’

Uzun süredir böylesine hakkımızın teslim edildiği bir cümle duymamıştım hiçbir yöneticiden. Bence Bursa’nın basının dördüncü güç olduğu dönemlerine dönmeye gerçekten ihtiyacı var.

Umarım sözde kalmaz…

Durum Nilüfer ölçeğinde biraz daha zorlu olmakla birlikte, Bursa’nın pek çok güç odağı tarafından sağı solu çekiştirilen, hemen hemen her bölgesi altın kıymetine bürünmeye başlamış bir hali var hayli zamandır.

Malum bir şehir planı olmayan Bursa’da birkaç yıldır işler Ankara’dan onaylanan, askıya çıktığından bazen belediye başkanlarının biz gazetecilerin yazdıkları ve söyledikleriyle haberdar oldukları planlarla yürür oldu. Gücü yeten herkes şehirden bir parça koparmaya çalıştı.

Süreç bundan sonra da böyle mi işleyecek?

Bu sorunun yanıtını yakında göreceğiz…

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in öncelikli işlerinden birinin şehrin anayasası olacak Çevre Düzeni Planını tamamlayarak uygulamaya koymak olduğunu biliyoruz. Fakat nasıl bir planla karşı karşıya kalacağımız merak konusu.

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin eski başkanı Alinur Aktaş giderayak düzenlediği basın toplantısında, malum planın aslında 2023 yılı başında hazır olduğunu, ufak tefek değişikliklerle yürürlüğe koyulabilecek durumda olduğunu, fakat önce genel seçimlerin, sonra da yerel seçimlerin geçmesini beklediklerinden planı uygulamaya koymadıklarını adeta itiraf etmişti.

Fakat işin içinde küçük bir gizli ajandanın olduğu, gizli dedimse öyle pek de gizli değil baya baya şehirden ağız dolusu parçalar koparacak olan iki KOBİ OSB ve bir Doğu Bölgesi TEKNOSAB’ı pazarlığının yapıldığı da yine aynı toplantıda ortaya çıkmış, cümle aralarında küçük harflerle geçiştirilmiş, üç proje için sözleşildiği dillendirilmişti.

Şimdi tıpkı Şadi Özdemir gibi belediye birimleriyle bilgilendirme toplantıları devam eden, bir taraftan da oluşturulmaya çalışılan kadrolar için baskı unsurları ile boğuşması süren, Mustafa Bozbey’in bir an önce içinde bulunduğu karmaşayı sonlandırıp plan üstünde çalışmaya başlamasını, planla ilgili çalışmak için kuracağını söylediği ‘planlama ajansı’nı tesis etmesini bekliyor herkes.

Sonrasında verilen eski sözlerin altında Bozbey’in imzasını mı göreceğiz yoksa bambaşka bir Bursa mı ona bakacağız…

Bu haftaki Ortak Akıl programına konuk olan ve Bursa’nın bir turizm şehri olarak planlanmasının aslında şehre nasıl da nefes aldıracağını anlatan TÜRSAB Genel Başkan Yardımcısı Hasan Eker;

“Şehirlerin sonsuz bir insan kabul etme kapasitesi yoktur. Aksine şehirlerin bir nüfus doygunluğu vardır ve Bursa bu doygunluğa çoktan ulaşmıştır. Bizim bundan sonrası için 5 milyonluk bir Bursa nüfusu üzerine planlamalar yapmak yerine şehrin nüfusunu nasıl 2 buçuk milyona düşürebiliriz konusunu konuşmamız lazım. Bir şehir insan nüfusu artmadan da gelişebilir, katma değeri yüksek sanayi üretimi, tarım ve turizm ağırlıklı bir şehir planlaması ile bu gayet mümkün” sözleri tam da duymak istediğim sözler aslında.

Elbette tüm bunlardan sonra, özellikle tüm kentin üst ölçekli planı olacağından, gözler 1/100.000 ölçekli planın yapımı için Mustafa Bozbey’de olacak.

Doymak bilmeyen sanayileşme arzusunun esiri mi olacağız, yoksa nitelikli, temiz, aynı zamanda daha yüksek katma değeri olan üretimlere kapılarımızı açıp, sanayimizi bu ölçüde şekillendirip, yepyeni bir şehir olmak için küllerimizden yeniden doğmayı göze mi alacağız?

Var mısınız bir ‘Bursa Mutabakatı’ üzerinde uzlaşmaya?

Benim değil, Hasan Eker’in bir önerisi bu…

Şehrin tüm dinamiklerinin bir araya gelerek günümüzde ve gelecekte nasıl bir şehir istediklerini çerçevelendirdikleri bir Bursa Mutabakatından bahsediyor Eker.

“Biz nasıl bir şehir istediğimiz planlayalım, çerçeveyi çizelim, sonra da seçilen belediye başkanlarını bizim istediğimiz şehri var etmek için çaba sarf edip etmediğine göre oylayalım. Önemli olan şehirde yaşayanların nasıl bir şehir istediğidir. İrademizi ortaya koyalım, irademizin dışında hareket eden yöneticileri de bir daha aynı koltuklara oturtmayarak cezalandıralım” önerisi bana çok mantıklı geldi.

Şehrin tüm dinamikleri bunu bir düşünsün bence…

HABERLER