Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Vicdan, cüzdan, siyaset ve adaylar

Bir süredir yazdığım siyasi kulislerin kulislik hallerinden ziyade siyasetteki, toplumdaki ve dolayısıyla insandaki çürümeye dikkat çeken ibretlik hikayeler olmasını önemsiyorum.

Çünkü çürüyoruz, hem dünyada hem de içinde bulunduğumuz coğrafyada toplumun tüm katmanlarıyla, tüm kurumlarıyla birlikte çürüyoruz, üzerimizden çıkan kötü kokuyu etrafa arsızca yayarak…

Bendeki umutsuzluğun temel kaynağı da tam olarak bu.

Toplumun nasıl bu hale geldiği, getirildiği, üzerimizde birtakım toplumsal deneylerin yapılıp yapılmadığı sorularının yanıtlarını sosyoloji bilimine bırakarak, kendimce basitleştirilmiş tanımımı yapmayı tercih ediyorum;

‘Ekonomiye, siyasete, dolayısıyla güce hükmeden zümrelerin ve liderlerin en tepede olmaya yönelik kural tanımaz hırsları, ahlaki zaafları ile birlikte etik kavramını bir yana iten, düzeylerinin toplumun vasat altı düzeyine eş oluşunu övgü vesilesi kılan tutumları bizi bu hale getirmiştir!’

Yukarıdaki cümlenin her virgül arasını ayrı ayrı detaylandırmak isterim, ama işin bu kısmını sizin hayal gücünüze ve deneyimlerinize bırakmayı tercih ediyorum.

İşin daha da kötü tarafı, bu dejenere ruh hali sadece Türkiye’ye özgü değil, orman kanununun yürürlükte olduğu,  soykırımın suç olmaktan çıktığı, büyük devletlerin İsrail’i alkışlamak ve silah yardımı yapmak için yarışa girdikleri dünyada da işler tam olarak böyle yürüyor. Türkiye bu konuda bir mikro bölgeleme çalışması örneği gibi duruyor karşımızda.

Sonuç da karşımızda aynı çıplaklığı ile duruyor. İktidarıyla muhalefetiyle bugün siyaset sahnesinde boy gösteren partilerin büyük bölümü, kişilerin iktidar hırslarını tatmin edecekleri oyun alanları ve çıkar birlikleri haline gelmiş durumda.

Pek çok siyasi parti, iktidar partisi ile zaman zaman ortaklaşa işlere de girerek, ekonomik, siyasi çıkar ve kişisel ikbal imkanlarını yönettikleri bir merkezde aşağıya doğru yayılan yapılanma modeliyle işliyor. İhalecisinden tutun da mafyasına, tarikat ve cemaat yapılanmasından çeşitli köşelerde ahkam kesenlere, torpille bulduğu işe sıkı sıkıya tutunan memurundan devletin kurumlarını arpalığa çevirenlere kadar herkesi bu yapılanmanın içine dahil etmek mümkün.

Bir siyasi partiye üyelik size iş kapılarını da açabiliyor, sosyal yardımlarla aş kapılarını da…

Bahsettiğim yapıyı daha ziyade iktidar partisinde gözlemlesek de muhalefetin çizdiği tablonun rengi pek parlak değil.

Bir şekilde iktidar şebekesine bağlanıp oradan güç alarak nemalanmak üzere örgütlenenler de var, kişisel hırsların tatmin edilmeye çalışıldığı yapılar da.

Ana muhalefet partisi CHP’ye gelince, kendi içinde çıkar ve iktidar mücadelesi vermekten vatandaşın beklediği siyaseti yapmaya zaman bulamıyor. Yerel seçimlere doğru giderken aday seçim çalışmalarında ön plana çıkan dostumun dostu, düşmanımın düşmanı ilişkilerinin kötü yansımalarını görüyoruz bir haftadır.

Böyle bulanık bir siyasi ortamda kişi yıpratma, yalan, komplo, ikiyüzlülük, dün ak dediğine bugün kara demek, dün savunduklarının tam tersini savunmak, sahtecilik, üçkağıtçılık ayıp değil siyaset sayılıyor. Üstelik bunu aday olan da olmayan da birilerini aday yaptırmak isteyen de kendisine hak görüyor…

Bir süredir CHP üzerinde yürüyen bu politikanın bu kez Bursa özelinde AK Parti bünyesinde de görülüyor olması ise şaşırtıcı.

AK Parti’de işlerin bir düzen içinde yürütüldüğü ve uzun zamandır bu düzenin dışına çıkılmadığından partinin spekülasyonlara pek de maruz kalmadığı bilinen bir gerçek.

Efendim AK Parti’de adet şöyleydi; adaylar çok önceden belirlenmiş de olsa, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kendilerini arayıp hayırlı olsun demeden hiçbir şey kesinleşmiş değildir. Dolayısıyla Erdoğan adayları takdim edeceği törenden bir gece önce adını açıklayacağı kişileri telefonla arar, ‘hayırlı olsun’ der, ertesi gün de hangi ilde adaylık açıklaması yapacaksa, bir gece önce aradığı isimlerin elini kaldırarak kendilerini aday ilan eder.

Bu kez Bursa’da öyle olmadı işte. Adaylık konusundaki beklentileri boşa çıkan partinin Bursa teşkilatında üst düzey yönetimdeki bazı isim ya da isimler, Cumhurbaşkanının önünde telefon etmesi için hazır olduğu iddia edilen bir listeyi basına sızdırdı.

Açıklanan isimlerin bir bölümü ilçe teşkilatlarını rahatsız ettiğinden, ilçe başkanları ve ilçe yönetimlerinden istifalar, belediye başkan aday adaylığından çekilenler, sosyal medyadan memnuniyetsizlik belirten açıklamalar birbiri peşi sıra gelmeye başladı. Yarın itibariyle Bursa’nın ilçe belediye başkan adaylarını açıklamak için Bursa’ya gelecek olan Erdoğan’ı bir kaos bekliyor desek yanlış söylemiş olmayız sanıyorum.

Benim bildiğim Recep Tayyip Erdoğan eğer danışmanları tarafından konuyla ilgili bilgilendirilirse ve doğru bilgilendirilirse, vatandaşa dokunmak, gönüller yapmak için çıktıkları yolda gönülleri nasıl yıktıklarının ve teşkilatları nasıl küstürdüklerinin hesabını bir almak ister Bursa’dan…

Bir toplum vicdanını yitirirse önce siyasetin ar damarı çatlar, ayıplar ortadan kalkar, kötülük yayılır, yayılması yadsınır, kin, nefret, haset herkesi zehirlemeye başlar.

Temiz kalabilmenin, iyi insan olmanın zorlaştığı, güvendiğimiz dağlara karların yağdığı, vicdanla cüzdan arasında gezerken aklı da yitirdiğimiz şu günlerde hep CHP’deki demokrasi anlayışından ve insanların konuşabilme rahatlığından kaynaklanan sancılı süreçlerden bahsedecek değiliz ya, biraz da bunları konuşalım değil mi ama…

NOT: Uzun zamandır görmeyi özlediğim sadelikte kendini ve dini inanışını anlattığı videolarla ölümü nedeniyle karşılaştığım, sadeliğin serin gölgesinde oturmasından rahatsız olanların hedef göstermesi neticesinde yaşamını yitiren, takipçilerinin Diyarbakırlı Ramazan Hoca olarak bildiği Ramazan Pişkin’in vefatı bir vicdanın daha ölümü gibi geldi bana. Sevenlerinin başı sağ olsun.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HABERLER