Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Yerelde ve genelde seçim bedelleri…

Elbette seçim sonuçlarının bir bedeli olacaktı.

Hatta ben seçim gecesi ilk adımın atılmasını ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun parti yönetimi ile birlikte istifa ederek seçmenden özür dilemesini beklerdim…

Hakkım değil mi?

Bir seçmen olarak yaşanan başarısızlığın sorumluluğunu üstüne alan ve gerekeni yapan, başaracaklara yol açacak olan siyasiler görmek istiyorum hayatımda.

Olamaz mı?

Misal bakınız; bugün yaptığı açıklamada aktif siyaseti bıraktığını açıklayan HDP’nin tutuklu eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş paşalar gibi söylemiş söylenecek olanı;

Ben kendi adıma, halkımıza layık bir politika ortaya koyamadığımız için içtenlikle özür diliyorum. Pratikteki çabalarımla bu eksiklikleri giderme sözü veriyorum. Ayrıca, bana yönelik yapıcı eleştirilere teşekkür ediyorum. Eleştirilerden yararlanmaya çalışacağım…”

Olması gereken tam da budur…

Bir işe soyunuyorsanız ve bu işin koşullarını önceden biliyorsanız ve bazı vaatlerde bulunuyorsanız ve bu vaatleri seçimler boyunca yerine getiremiyorsanız, yapmanız gereken tam da budur…

Darılmaca gücenmece yok…

Zaten aklı başında insanlar olarak CHP kurmayları da seçimin neticelendiği gece, peş peşe yapılan iki toplantının neticesinde, istifalarını vermeyi teklif etmişlerdi.

Yazmıştık…

Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘şimdilik gerek yok’ dediğini de iletmiştik…

Artık gerek olduğuna kanaat getirilmiş anlaşılan, zira CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partinin Merkez Yönetim Kurulu’nu oluşturan genel başkan yardımcılarının istifasını istedi.

Fakat kendisinin nasıl bir aksiyon alacağı konusunda elimizde bilgi yok.

Aslında örgütün kurultay sürecine girilmesine ilişkin ciddi bir baskısı var. Yerelde de genelde de hissedilen bu baskıya, ‘Önümüzde yerel seçimler var. Seçimler tamamlanana kadar kurultay sürecine girip yıpranmayalım. Süreci yerel seçimlerden sonraya bırakalım’ şeklinde söylemlerle karşı çıkılıyor.

Genel seçimler öncesinde de baskın bir seçim yapılabilir endişesi ile ertelenen kurultay süreci giderek uzayan bir yılan hikayesine dönmeye başladı.

İstifa ise gündeme dahi gelmeyen bir konu.

Oysa bence en onurlu olan, hatta seçmenin de gönlünü kazanacak davranış bu olurdu. Şimdilik kulaklar tıkalı. Ülkeye değişim getirmek isteyenlerin kendilerinin değişimine bu kadar tavırlı olmaları samimiyetsizliğin bir göstergesi gibi duruyor.

Bilinsin isterim…

5 yıl boyunca yaşanan ekonomik krizin yanında göç dalgasının güçlenmesine, deprem felaketinde ülkece enkaz altında kalmamıza, sellerden tutun da su kıtlığına kadar onca sorunun ardından rakibiniz oyunu koruyarak seçilmeyi başarıyorsa, burada sizin hanenize yazılan bir başarısızlık yok mudur?

Belki de elde edilen tek başarı muhalefetin bir kutup etrafında toplanmasının sağlanmasıdır.

Tüm bu veriler ışığında, bence yapılması gereken en doğru şey hızla kurultay sürecini başlatmak ve tazelenmiş biçimde yerel seçimlere hazırlanmaktır.

Öyle parti kurmaylarına ceza kesmekle bu iş olmaz…

Genelden yerele geçecek olursak, CHP Bursa’da ilk bedel ödeyenin partinin basın danışmanı Tayfun Çavuşoğlu olması enteresan geldi bana.

Dün itibariyle yaptığı küçük bir paylaşımla İl Başkanı Turgut Özkan’ın tasarrufu ile görevden alındığını duyuran Çavuşoğlu’nun ardından bilgilendirme yapan Özkan, ‘İşten çıkarma yoktur, karşılıklı iş akdimizi sonlandırdık. Çalışma koşullarımızda uzlaşamadık…’ gibi yuvarlak sözler kullandı. Şimdiye kadar, yani 5 yıldır partinin basın danışmanlığı işini yapmak için var olan koşullarda uzlaşan bir çalışan, koşullar değiştiği için uzlaşma sağlayamamış olsa gerek…

Benim duyumlarıma göreyse, CHP Bursa basınla ilişkilerini bundan sonra sosyal medya üzerinden sağlayacakmış.

Eğer duyumlarım doğruysa, enteresan ve gerçekten süreci hiç analiz edememiş bir tavır.

Gördük ilişkilerini sosyal medya üzerinden yürütmeye çalışanların nasıl çuvalladıklarını ve sosyal medyanın nasıl da günlük baloncuklardan ibaret olduğunu.

Oysa bir siyasi partinin ‘okunmuyor, izlenmiyor, kaç kişi takip ediyor…’ diye düşünülüyor olsa dahi, basınla alakasının olması şarttır. Zira ‘kaç kişi’ diye sorgulanan kişiler sizi gerçekten takip eden kişilerdir…

Yani insan hiçbir şey bilmiyorsa bile bu konuda iktidar partisi temsilcilerinin nasıl tavır aldıklarına bakarak doğruyu bulabilir.

Anlaşılan o ki, bugün itibariyle CHP Bursa’nın bir basın ofisi yok!

Bundan sonra olacak mı?

Bilemiyorum…

HABERLER