Gürkan ve yönetimine düşen büyük görev ve muhtemel yürütme kurulu…

Gürkan ve yönetimine düşen büyük görev ve muhtemel yürütme kurulu…

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın Bursa İl Kongresi’nde gerçekleşen konuşmasında teşkilata dikkat çeken mesajları vardı.

O mesajlar içerisinde geçmişte partide görev almış, gönül vermiş bir sebepten dolayı partiyle gönül bağını koparmışlara ‘gidin kapılarını çalın gönüllerini alın’ dedi…

İşte aslında kongrenin en önemli mesajı bu…

Şimdi iş Gürkan ve yönetimine düşüyor.

Özellikle değişik nedenlerden dolayı partiden istifa eden yada ötekileştirilen dışlanan isimlere yeni yönetim gidip kapılarını çalacak mı?

Onlara tekrar gelin sizle yol arkadaşlığına kaldığımız yerden devam edelim denilecek mi?

Ya da uzun yıllar parti kademelerinde görev yapıp bir anda silinen isimler bu özrü kabul edecek mi?

Velhasıl Gürkan ve yönetiminin uzun ince bir yolu var.

Bu uzun ve ince yol bu sefer dikensiz gül bahçesi değil. Aksine her tarafı diken, her tarafı engellerle dolu.

Bir tarafta ekonomik sıkıntılar, diğer tarafta ise kaybedilen belediyeler…

Bu engeller nasıl aşılacak?

Onu da ilerleyen süreçte göreceğiz…

Fakat yakın bir tarihte ise muhtemelen Davut Gürkan‘ın yeni yürütmesinin göreceğiz.

Yürütmede iki numaralı isim çok büyük aksilik olmaz ise yine Kamil Bayramiç olacak.

Ardından Teşkilat Başkanı ise muhtemelen Orhan Aygün kaldığı yerden göreve devam edecek. Bu dönem görev verilmeyen Ufuk Ay‘ın yerine ise Yerel Yönetimler Başkanlığı görevine Cem Kürşat Hasanoğlu gelirse sürpriz olmaz. Bunu yanı sıra Kemal Ermiş‘in de yürütmede görev alması muhtemel isimlerden biri.

Geçmiş dönemlerde Sosyal İşler Başkanlığı görevlerinde bulunan Ali Erbay bu dönemde Sosyal İşler Başkanı olursa şaşırmamak gerekir.

Oğuz Babacan, Bilal Tutuş, M.Emin Kasapoğlu ve Şaban Sönmez de yürütmede görev alması muhtemel isimlerin arasında yer alıyor.

Geçmiş yıllarda Cemalettin Torun yönetiminin yürütmesinde görev yapan Halil İbrahim Özgeriş de yürütmede yer almasını tahmin ettiğim isimlerden.

Bunu yanı sıra bir önceki yönetimde en çalışkan isimlerden olan Fatih Dursun, Fatih Düzenli‘nin de yedek yönetime yazılması sürpriz…

‘Yerleri asıl yönetimdi’ diyen bir çok teşkilat mensubuna rastladık.

 

 

Nerede o eski günler…

Nerede o eski günler…

İhmal edilmiş bir şehir olarak tarihe geçmeye hazırlanan Bursa’nın bahtı giderek dönüyor sanki. Yerel seçim sürecinde şehrimizi ziyaret eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan AK Parti Bursa İl Başkanlığı’nın Tofaş Spor Salonu’nda gerçekleştirilen 8. Olağan Kongresi’nin onur konuğuydu.

Elbette AK Parti kongresi gölgede kaldı, Recep Tayyip Erdoğan’ın gelişi ön plana çıktı. Bunda garip bir durum da yok aslında, çünkü tek adaylı kongrenin esas mücadelesi AK Parti Genel Merkezi’nde yapılan görüşmelerle verildi, hasılı kelam sandığa bir şey kalmadı. Seçilecek isim de belliydi, yapacağı kadro da…

Partinin eski kongrelerini ve Cumhurbaşkanının katıldığı eski toplantıları da takip etmiş bir isim olarak şunu söyleyebilirim ki, AK Parti yelkenini şişiren rüzgar kesilmiş…

Protokol sıralarında dahi boşluklar kalınca salonda protokol boşluklarının dışarıda bekleyen partililer tarafından doldurulması yönünde anonslar yapılmaya başlandı. Oysa dışarıda da pek bekleyen yoktu. Eski organizasyonları size şöyle özetleyeyim; salonlar tıklım tıklım dolar, nefes almaya yer bulamazdınız, salondaki kalabalığın iki katını da salonun dışında bulmak mümkün olurdu. Seyyar satıcılar, köfte ekmekler, ayranlar, cantıklar… Hiçbirinden eser yoktu bu kez!

Bu dönemki görev süresini tamamlaması halinde AK Parti’nin en uzun soluklu Bursa İl Başkanı unvanını alacak olan Davut Gürkan, salona yönelik yaptığı konuşmasında nedense ülke geneli konulara değinmeyi, konuşma konsepti olarak ‘Sevgi’ kavramını temel almayı, yerel gündeme dair tek bir cümle dahi sarf etmemeyi tercih etti.

AK Parti Genel Başkan Vekili Efkan Ala’nın  konuşmasındaki en dikkat çekici cümle ise “Muhalefet var, ama AK Parti’nin alternatifi yok!” cümlesi oldu. Uzun soluklu iktidarın altın anahtarı da burada yatıyor zaten. Bir cümle daha aktarayım Ala’dan; “Bizim muhalefete ayıracak vaktimiz yok! Yüzlerce ülkenin sorunlarını çözmek için uğraşıyoruz…”

Öyle bir Türkiye düşünün kendisi güllük gülistanlık, sıra başka ülkelerin sorunlarını çözmeye gelmiş… Estirilmek istenen hava tam da bu, hissettiğimiz buz gibi gerçekler.

Kürsüye çıkan her konuşmacının bir şiir okuması, ama illaki bir Nazım Hikmet şiiri okuması da dikkatimi çekmedi değil. Nazım’ı da kaptırdık vesselam…

Gelelim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasındaki ana başlıklara…

İlk mesaj AK Parti’nin küskünlerineydi. 22 yıllık partinin küskünleri de olacaktı elbet, ancak AK Parti’nin küskünleri partinin kuruluşunda bulunmuş, bir zamanlar tüm ülkeyi kucaklamak hevesiyle yepyeni bir parti oluşturma çabasına girmiş, bu konuda hayli başarılı olmuş isimlerdi. Şimdiki AK Parti’nin en çok ihtiyaç duyduğu isimler…

“Partimize inananları hiç ihmal etmeyeceğiz, gelmeyenlere biz gideceğiz, aramayanları biz arayacağız, küsenin kapısını biz çalacağız, belediyede, il binasında, ilçe binasında oturmayacağız, sürekli sahada olacağız…” dedi Erdoğan.

Dedim ya bunları daha önce de söylemişti ve bir faydasını görmedi kimse, bu söylemlerin ardından yaşanan bir değişiklik de olması doğrusu.

İkinci en önemli cümle herkesin derdini biliyoruz mottolu; “Vatandaşın yaşadığı sıkıntıların farkındayız” içerikliydi. Sonuç şuraya bağlandı;

“Asgari ücrete yüzde 30 zam verdik, birileri çatladı patladı, yüzde 30 bizim de içimize sinen, emekçinin alın terinin tam karşılığı olan bir rakam. Bu rakam en düşük tutardır. İşveren daha fazla verirse elini tutan yok. Şuan büyükşehirlerde 50-60 bin liranın altında asgari ücret alan da yok!”

Biliyorum, bahsedilen büyükşehir hangisi ise hepiniz oraya yerleşmeyi hayal ediyorsunuz. Hangi şehir olduğunu bulursanız bir zahmet bana da söyleyin beraber taşınalım…

Bazen gerçekten neyi nasıl pazarladığının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Anlaşılan o ki, asgari ücret rakamı belirlenirken Cumhurbaşkanına böyle pazarlanmış, fakat hatırlatmak isterim halen ve geçmişte de adeta açlığa mahkum edilen emeklinin gazabıdır Erdoğan’ın şimdilerde yaşadığı yerel seçim hüsranı…

Bugün bir seçim olsa, Suriye falan hikaye, asgari ücretli ile emekli belirler seçimin sonucunu…

Birkaç başlık daha var bahsetmek istediğim…

Mesela fahiş fiyat uygulayanları vatandaşın boykot etmesini istedi Cumhurbaşkanı. Anlaşılan o ki, devletin denetlemeleri bir sonuç vermedi, bu konuda da pek çok konuda olduğu gibi iş yine vatandaşa düştü…

Faiz sebep enflasyon sonuç tezinden halen vazgeçilmiş değil gibi görünüyor. Zira faizin inmesi halinde enflasyonun da ineceğini söyledi Erdoğan, oysa hepimizin bildiği genel kurala göre enflasyonun aşağı seyri faizleri de düşüren bir durumdur. Bu biraz da ‘içinde bulunduğunuz durumun temel sebebi benim kendi tezimde iddialaşmam değildi’ demek gibi bir şey… Neyse ki, herkes biliyor gerçekleri. Kimi inanmak istemiyor, kimi sesisin çıkarmıyor sadece.

Kira ve konut fiyatlarındaki yükselişe de bir çözüm var da, bunun için tarih yok. Şöyle ki; deprem bölgesindeki inşaat faaliyetleri bittiğinde sosyal konut seferberliği başlatılacakmış, böylelikle dar gelirlinin ve yeni evlenecek çiftlerin kolaylıkla ev sahibi olması sağlanacağından kira fiyatlarında da konut fiyatlarında da var olan balon patlayacakmış… Tarih yok, çünkü önümüzdeki beş yıl içinde hayata geçmesi, vatandaşa dokunması mümkün olmayan bir projenin müjdesiydi bugün verilen…

Son olarak da; “Milletimizden sabır, metanet, ekonomi programımıza destek istiyoruz” dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan.

Fakat daha Cumhurbaşkanının konuşması tamamlanmadan salonu terk etme telaşına girmiş vatandaşların haline bakılırsa kimsede sabredecek takat kalmamıştı.

Cumhurbaşkanı salondan ayrılırken sonrasında basına kapalı olan programlarının saatleri erkene çekildi. Sonra da Bursa için ayrılan sürenin sonuna gelindi.

Muhalefet partilerinin liderleri ile yaptıkları toplantıların basına kapalı olmasını isteyen iş dünyasını anlıyorum da, Cumhurbaşkanı ile yaptıkları toplantıların basına kapalı olması talebi bana hep biraz ilginç geliyor, bir de şöyle düşünüyorum, iş insanları sade vatandaş kadar kolay uyutulmadığından ninniyi farklı söylemek gerekiyor olabilir…

Ben kendilerine Ümit Besen’den ‘Nerede o eski günler’ şarkısını armağan ediyorum mesela.

AK Parti İl Kongresi’nden akılda kalan detaylar…

AK Parti İl Kongresi’nden akılda kalan detaylar…

Kamuoyunda uzunca merak edilen konulardan biri de AK Parti’nin Bursa İl Kongresi idi. Kongre AK Parti Genel Başkanı  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleşti

Kongre Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne konuştuğunu bu köşeden yazmayacağım. Muhtemelen ne konuştuklarını Norm Haber’den okumuşsunuzdur.

Benim asıl merak ettiğim ise kongreye katılım, coşku ve yönetimin nasıl oluşacağıydı.

Dünkü yazımızda da AK Parti’nin bu kongresini yorumlarken samimilerin geleceği bir kongre olarak yorumlamıştık.

Gelenler içerisinde yönetime kızgın olanlar olabileceğini de ifade etmiştim. Onların geliş nedenini ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olan sevgileri olarak yorumlamıştım.

Gerçekten de öyle oldu.

Daha önce tanıdığım AK Parti’de siyaset yapan ve yapmış bazı isimler ikili konuşmalarımızda Gürkan’ı çok sert eleştirmişti.

O eleştiren isimleri  kongrede gördüm.

Onlar da “Reis için geldik” sözleriyle olayı özetledi.

Kongreye kim geldiyse hormonsuz bir şekilde geldi.

Kendi istekleri ile geldiler.

Büyükşehir Belediyesi gönderdi, Osmangazi Belediyesi gönderdi diyecek bir muhalefet yok…

Gerçek olan tekrar yazıyorum samimi şekilde geldiler.

Salonda yaklaşık 7 bin partili bulunuyordu.

Coşku desen üst düzeydeydi.

Bu açıdan kongre dört dörtlüktü.

Gelelim Gürkan’ın yönetim kurulu listesine…

Daha önce yazmış olduğumuz makalemizde yeni yönetimde yer alması muhtemel isimler arasında Cem Kürşat Hasanoğlu,Furkan Akın,  Ali Erbay, Mustafa Bayrak, Şaban Sönmez listede yer alan isimdi. Öte yandan Fettah Kurtuluş da yedek yönetimde kendisine yer buldu.

Osmangazi İlçe Kongresi’nde önce aday olan sonra adaylıktan çekilen Serdar Yeşil ise yedek listenin son sırasında kendisine yer bulan bir başka isimdi.

Öte yandan listede yer almasına kesin gözüyle bakılan Semih Peksert ve Latif Albayrak’ın yönetimde bulunmaması ise büyük bir sürprizdi…

Bunu yanı sıra Gürkan’ın yönetiminde yer alan hatta yürütmede beraber görev yapan birçok isim yeni yönetimde yok.

Gürkan’ın daha önce yönetiminde yer alan ardından milletvekili aday adayı olmak için istifa eden Kemal Ermiş de yönetime giren isimlerden…

Bu arada büyük kongre delegesinde Bursalı olmayan ya da Bursa’da siyaset yapmayan birçok isim vardı.

O da dikkatlerimizden kaçmadı.

Dikkatlerimizden kaçmayan diğer bir ayrıntı ise önceki dönem bakanlarından Artvin Milletvekili Faruk Çelik’in de kongreye katılması idi.

Bize düşen bu saatten sonra hayırlı olsun demek…

İşte AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan’ın listesi:

Kütüphaneler uyumasa nasıl olur?

Kütüphaneler uyumasa nasıl olur?

Yıldırım İlçesinde bugüne kadar yapılmış en güzel işlerden biri Mümine Şeremet Uyumayan Kütüphanesi.

Kütüphanenin özelliklerini zaten biliyorsunuz da ben yine de hatırlatmak isterim; efendim bu kütüphane gerçekten uyumuyor, yani 24 saat kütüphane olarak kullanıma hazır. Kütüphanede ders çalışmak isteyen çocuklar ve gençler için çorba, çay, kahve ikramı da var benim bildiğim.

Bu hizmetin neden önemli olduğu kısmına gelelim şimdi…

Günümüzde çocukların ve gençlerin büyük bölümü evlerinde, kendilerine ait odaları ve çalışma masaları olsa dahi ders çalışmak konusunda sıkıntı çekiyorlar.

Bizim gibi hayatı bir odaya sıkışmış ailelerin çocuklarına enteresan gelen bu kavramla bendeniz de bu yıl yüzleştim.

Evde çalışmaya motive olmaktan daha ziyade etrafta kullanabileceği ve sürekli dikkatini dağıtan görsel uyaranlarla dikkati dağılan çocuklara yeni dönemde rehber öğretmenler de bir kütüphane ya da ders çalışılan sessiz kafelerde çalışma önerisinde bulunuyorlar.

Özellikle üniversite sınavına hazırlanan çocukların dershanelerden çıkış saatlerinin akşam 20.00’ı bulduğu ve Uyumayan Kütüphane dışındaki kütüphanelerin en geç saat 21.00’de kapandığı düşünüldüğünde şehrin diğer bölgelerinde yaşayan, kendi odalarında çalışmak için konsantre olmakta zorluk çeken öğrencilere sadece kafelerde ders çalışma alternatifi kalıyor.

Hani diyorum zaten bir kütüphane var, içinde internet dahil her türlü sistem kurulu, neden bir vardiya çalışan daha istihdam ederek bu kütüphanelerin birkaç tanesi uyumayan kütüphane konseptine döndürülmesin…

Hem çok zor bir şey değil bahsettiğim hem de pek çok gence birden dokunma imkanı sağlayan bir hizmet.

Büyükşehir Belediyesi olur, Osmangazi Belediyesi olur, Nilüfer Belediyesi olur, hepsi en az bir kütüphaneyi bu konsepte döndürse daha iyi olur…

Siz bunu bir düşünün bence…

****

 

Gelir var, dağılım adaletsiz!

 

Dün yazdık, asgari ücretin verene çok, alana az gelen saçma bir şekle büründüğünü. Çünkü asgari ücretli de biliyor kendisine yapılan yüzde 30’luk zammı ancak Şubat ayında cebine koyacağını ve zaten bu sürece kadar gıda dahil pek çok ana tüketim malzemesinin en az yüzde 50 oranında zamlanacağını…

Ülkenin önemli bir kesiminin asgari ücret ve komşu ücretlerle geçindiği, kalan kesimin ise asgari ücreti bir akşam yemeğinde yediği düşünülürse, büyüyen ülke ekonomisinden alınan payın eşit paylaşılmadığı da ortaya çıkıyor.

Geldiğimiz bu durumun adına da ‘Gelir dağılımdaki eşitsizlik’ deniyor.

Geçen yıl da var olan gelir dağılımındaki eşitsizlik TÜİK’in açıkladığı verilere göre, 2024’te de devam etti.

En yüksek yüzde 20’lik gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay yüzde 48,1 oldu. En düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun ise aldığı pay yüzde 6.3’te kaldı.

Yayınlanan verilere göre detaylar şöyle;

En yüksek eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert gelirine sahip %20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 0,6 puan azalarak %48,1 oldu. En düşük gelire sahip %20’lik grubun aldığı pay ise 0,2 puan artarak %6,3 olduğu görüldü.

Bir de ‘Gini Katsayısı’ açıklaması mevcut verilerde.

Şöyle düşünün; katsayı “0” ise o ülkede bulunan herkesin eşit geliri, serveti var demektir. İdeal adalet. Katsayının“1” çıkması ise o ülkede bulunan tüm servetin tek kişide toplanması anlamına geliyor.

Ülkemizin Gini katsayısı bir önceki yıla göre 0,007 puan azalış ile 0,413 olarak tahmin edildi. Tüm sosyal transferler hariç tutulduğunda Gini katsayısı 0,476, emekli ve dul yetim maaşı dahil diğer tüm sosyal transfer gelirleri hariç tutulduğunda ise 0,423 olarak tahmin edildi.

Adaletli gelir dağılımından biraz daha uzaklaşmış görünüyoruz geçen yıla göre…

Bir şeyler oluyor, iliklerimize kadar hissediyoruz ve açıklayamıyoruz ya, işte TÜİK’in objektif olmaktan giderek uzaklaşan verilerine göre bile rakamlar ortada.

AK Parti il kongresinde ortaya çıkacak en önemli sonuç?

AK Parti il kongresinde ortaya çıkacak en önemli sonuç?

AK Parti, Bursa İl Başkanlığı’nın Olağan 8.İl Kongresi bugün AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımları ile Cumartesi günü (bugün) gerçekleşecek.

Herkesin merak ettiği kongre yeniden başkan seçilecek İl Başkanı Davut Gürkan’ın nasıl bir yönetim oluşturacağı…

Bunun merak edilmesi normal.

Seçimlerden sonra Gürkan’a yada bir başka isme kızıp istifa edenler var. Bunun yanı sıra her devrin adamı olarak tarif edilen isimlerin de istifa ettiği konuşuldu.

AK Parti’den yöneticilere istifa edip köşeye çekilenlerin biz “Reis’e”sevdalıyız diyenler de oldukça fazla…

Siyasi makamlarda aslolan ise o makamı kullanarak iş yapmamak.

Siyasi partiler mezarlığına bakıldığında ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır. O mezarlığı bilmeyenler ise büyüklerine sorsun.

Onlar da kimler geldi, kimler geçti diye anlatmaya başlayacaktır.

Biz yine de gelelim gerçekleşecek il kongresine…

Ama asıl benim merak ettiğim ise kongreye katılım. Hatırlatmakta fayda var. Bundan önceki il kongresinde belediyelerde AK Partili belediye başkanları vardı.

Bundan dolayı da dedikoduların biri bin paraydı. Kongreye katılmak zorunlu, fotoğraf çektirin, araç kaldıran belediyeler velhasıl miting ve kongre kalabalığını taşıma suyla değirmen döndürüyorlardı eleştirisi vardı.

Bu sefer durum farklı…

Büyükşehir Belediyesi ve Osmangazi CHP’de ilçelerde ise Karacabey, Mustafakemalpaşa, Harmancık ve Yenişehir Cumhur İttifakında değil.

Hal böyle olunca kimse kimseyi bir yere gitmeyi zorlamaz.

Bu ilçelerden gelenler kendi rızaları ile gelecek.

Osmangazi ve Büyükşehir de ise kimse zorlamayacağına göre AK Parti’nin kongresine katılım gösteren samimi olarak liderlerine ve davalarına inanan insanların kalabalığı olacak.

Bu kongre de bir anlamda AK Partililer ile AKP’lileri ayırt edecek kongre olacak.

Yine istifa edip de Reis’e sevdalıyım diyenleri de belirleyici bir kongre olacak.

Bakalım kongrede ne kadar katılım olacak?

Türk yatırımcı da kaçıyor!

Türk yatırımcı da kaçıyor!

Beklenmedik bir günde, benim için beklenen bir oranda açıklanan asgari ücretin yansımaları halen devam ederken katıldığımız Balkan Rumeli Sanayicileri İş İnsanları Derneği BALKANTÜRKSİAD tarafından, 2023-2024 faaliyet dönemi çalışmalarının değerlendirilmesi maksadıyla yapılan toplantıya katıldığımda gördüm ki, iş insanları asgari ücretlilerden dertli.

İşçi patron görüşmelerini komik skeçlerle anlatanlar skecin sonunu genellikle işçinin gariban cebinden az bir miktar para çıkarıp patronuna uzatarak ‘Al bunu akşam eve giderken bişeyler alırsın’ şeklinde bitirirler…

Hem trajik, hem komik, hem de gerçeklik payı yüksek…

Durum tam olarak böyle işte…

Dedim ya toplantının maksadı derneğin faaliyetleri hakkında bilgi vermekti, basın mensuplarının yanıtını aradığı sorular ise Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri, asgari ücretin açıklanması, faiz politikasının belirlenmesi gibi süreçlerin bir araya geldi şu günlerde iş dünyasının görüşlerine yönelikti.

Pandemi dönemi, Rusya Ukrayna Savaşı, yaşanan ekonomik kriz derken geçirdiğimiz 5 yıllık zorlu dönemin ekonomik yansımalarını yaşıyoruz diye söze başladı BALKANTÜRKSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Şakir. Hemen ardından da ekledi; “Sürekli yabancı ülkelerle iş yapan BALKANTÜRKSİAD üyelerine de vize vermiyorlar, ürünlerimize de vize vermiyorlar! Bir yurt dışı gezisine 24 kişi başvuruyoruz 14 kişi ancak gidebiliyoruz!”

Şakir’e göre sorunun temelinde Türkiye’nin dış politikada Rusya’ya sırtını dönmemesi yatıyor. Her ne kadar ticaretle politika birbirinden ayrı tutulmaya çalışılıyorsa da işler dönüp dolaşıp siyasi güç birliği ile ekonomik güç birliğini birbiriyle ilişkilendiriyor.

Anlatılanlara bakılırsa, Avrupa Birliği ülkelerinin kapıları ürünlerimize çoktan kapanmış gibi görünüyor. ‘İş insanı cıva gibidir’ sözünden hareketle yeni pazarlar arayan üreticilerimiz rotayı Mısır’a ve Ortadoğu’ya kırdı çoktan. Balkan ülkelerinin de ekonomik olarak iyi durumda olmadığının altını çizen Şakir, ülkenin içinde bulunduğu durumdan hiç de umutlu değil gördüğüm kadarıyla.

Toplantının birkaç yerinde “Yurt dışından yabancı yatırımcıyı nasıl çekebiliriz diye düşünüyorlar, siz yabancı yatırımcıyı bırakın da bizi elinizde tutmaya bakın. Türk yatırımcı da artık yatırımlarını ülke dışına yapıyor!” diyerek uzun süredir devam eden Türk firmalarının başka ülkelere yatırımlarını yönlendirmeleri sorunun altını çizildi.

‘İş dünyası kavgayı sevmez’ sözü toplantının en temel cümlelerinden biri oldu. Dolayısıyla sıklıkla bahsedilen ‘yatırımcı için güven, demokrasi ve adalet esastır’ tezinin doğruluğu bir kez daha kanıtlandı.

Peki bizde bu üç kavramın içinin doldurulabildiğini söylemek mümkün mü?

Sade vatandaşın üç kuruşluk malı mülkü için dahi bunları söyleyemediğimize göre, koca koca fabrikaları kurarak ülkeye yatırım yapacak iş dünyası için söylemek hiç mümkün değil.

Faiz oranlarının yüksekliği iş dünyasını üretim yapmadan para kazanmaya itiyor hepimiz biliyoruz. Hatta üretim yapmayan kara geçiyor, üretim yapan büyük zararda. İş o noktaya geldi.

İlginçtir ilk kez bir iş insanının bu kadar açık sözlülükle içinde bulunduğu durumu ifade etmeye çalıştığını gördüm. “Biz, BALKANTÜRKSİAD olarak dahi ‘biz’ diye hareket ediyoruz, koca bir ülkenin ‘ben’ diye hareket etmesi nasıl mümkün olur aklım almıyor!” sözleri pek çok kişinin hislerine tercüman. Durup düşündüm de bana da durumu izah et deseler ancak böyle ifade ederdim duygularımı sanırım.

TBMM’deki Bursa milletvekillerini her yıl ziyaret eden BALKANTÜRKSİAD ailesi her yıl hazırladıkları dosyalarla şehir ve iş dünyası için olması gerekenlerin altını çizmeye gayret etmiş, ancak bu yıl öyle bir umutsuzluk çökmüş ki omuzlara, geçmiş yıllar için hazırlanan dosyaları bir araya getirerek bir kez daha gidilmiş meclise. “Geçen yıllarda yapılması gerekenler yapılmadı ki, istikrar yok, güven yok, liyakat yok…” deniyor.

Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri ihtimali de dahil olmak üzere buraya kadar olan kısımda sürekli olarak iş dünyasının sorunları üzerine konuşuldu. Biz de çok üzüldük yaşanan sorunlara, zira iş dünyası yoksa iş de yok, iş yoksa aş da yok…

Sıra Norm Haber Genel Yayın Yönetmeni Bülent Civanoğlu’nun sorusu ile birlikte nihayet işçiye de geldi. 2025 yılı asgari ücretinin değerlendirilmesini istedi değerli meslektaşım.

“Asgari ücreti ben üyelerimize de sorduğumda şunu söyleyebilirim, alan da veren de memnun değil bu rakamdan. İki taraf da memnuniyetsiz. Çoğumuzun yanında çalışanlar artık o ücretle çalışmıyor ki, biz şu anda açıklanan asgari ücreti geçen yıl veriyorduk zaten işçilerimize. Geçinemezler çünkü. Çay simit yeseler dört kişilik ailenin masrafı asgari ücreti geçiyor. Açlık sınırının altında bir asgari ücret! Geçinemezler! Mümkün değil! Rakamları belirlemek için asgari ücrete ve faiz oranına bakılıyor piyasada ve bize deniliyor ki, ‘üretmeyin, yeter ki enflasyon düşsün!’ Daha asgari ücret açıklanırken marketlerde etiketler değişiyor. Sabit gelirliye yönelik duyarlılık da kalmadı ülkede”

Fatih Şakir bir yandan BALKANTÜRKSİAD Yönetim Kurulu Başkanlığını yakın zamanda yapılacak seçimle birlikte İskender İskenderoğlu’na devredecek olmanın verdiği rahatlık, diğer yandan yatırımlarını başka bir ülkeye kaydırmaya çalışan bir iş insanı olmanın verdiği huzur ile hem nalına hem mıhına vurdu konuşmasında.

Bir sabit gelirli olarak kendisinden daha iyi açıklayamazdım sanırım asgari ücretin ülke içinde yarattığı durumu.

Hasılı kelam, ülkenin içinde bulunduğu durumdan rahatsız iş dünyası ülkeden gidiyor, tıpkı ülkenin okumuş, liyakatli insanlarının gittiği gibi. Dolayısıyla tez vakitte demokrasi ve güven ortamı oluşmaz, adaletin haklıdan yana tecelli edeceğine yönelik hissiyat vuku bulmazsa bu ülkede iş de aş da olmayacak!

2025 bu duygularla geliyor haberiniz ola…

AK Parti’de yeni yönetim için mülakatlar başladı…

AK Parti’de yeni yönetim için mülakatlar başladı…

Hafta sonu cumartesi günü AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımı ile gerçekleşecek olan Bursa İl Başkanlığı’nın 8. Olağan İl Kongresi için hazırlıklar devam ediyor.

AK Parti Bursa teşkilatı içim buruk kongre olacak…

Öte yandan;

Bu minvalde partisi tarafından yeniden aday gösterilen İl Başkanı Davut Gürkan yeni yönetimini hazırlamak için çalışmalarına aralıksız devam ediyor.

Çarşamba ve perşembe günü Genel Merkez yöneticileri ve İl Başkanı Davut Gürkan müstakbel yöneticileri mülakata aldılar.

Yaklaşık 200 müracaatın olduğu İl Yönetim kurulu üyeliği içim mülakata çağrılan isimler arasında dikkat çeken isimler var.

O isimler arasında iki dönem Büyükorhan Belediye Başkanı aday adayı olan ve Osmangazi İlçe Yönetiminde görev yapan Önder Sak, yine geçen dönem AK Parti Osmangazi İlçe Yönetiminde görev yapan Furkan Akın da mülakata giren isimler arasındaydı.

Kurtuluş’un listesinde Osmangazi’de görev yapan Latif Albayrak da mülakata çağrılan bir başka isim. Albayrak’ın yönetimde yer almasına kesin gözüyle bakılıyor.

Bunu yanı sıra Osmangazi İlçe Yönetimi’nde uzun yıllar görev yapan İlçe Gençlik Kolları Başkanlığı görevinde bulunan son genel seçimlerde milletvekili adayı olarak Bursa’nın her yerinde gördüğümüz Semih Peksert de bir başka mülakata çağrılan isimdi…

Yine Osmangazi Belediyesi’nde başkan yardımcısı olarak görev yapan Cem Kürşat Hasanoğlu da mülakata davet edilen müstakbel il yöneticisi adayıydı.

Öte yandan önceki yıllarda hem il yöneticisi hem de Yıldırım İlçe başkanı olarak görev yapan Ali Erbay geçmişte il ve Osmangazi Yöneticisi olarak görev yapan Şaban Sönmez, geçmişte Bayram Yıldız yönetiminde bulunan Fettah Kurtuluş, önceki dönem Kestel İlçe Başkanı Mustafa Bayrak, Gürsu İlçe önceki dönem meclis üyesi Osman Aktaş ve YRP’den son yerel seçimlerde Gürsu’dan aday adayı olan Sait Önder de mülakata çağrılan isimlerden ilk aklımıza gelenlerdendi.

Muhtemelen yeni yönetimin şifresinde en önemli detayın geçmişte teşkilatta görev yapan isimler olacağını söyleyebiliriz. Bunun dışında milletvekilleri nasıl bir denge oluşturacak?

Onu da cumartesi günü öğrenmiş olacağız…

Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’nde asgari ücretli basamağı

Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’nde asgari ücretli basamağı

Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi, insanın hayatında ilerlemek için bir temel üzerine kurulu olan, katmanlı bir yolculuktur. Bu yolculuk, önce hayatta kalmayı sağlayan fiziksel ihtiyaçların karşılanmasıyla başlar ve ardından güven, bağlılık, değer görme gibi insani hislere geçer. Zirvede ise insanın potansiyelini tam anlamıyla gerçekleştirdiği, kendiyle barışık bir varoluş hali yer alır. Her bir aşama, bir sonraki adımın kapısını aralayan bir basamaktır.

Asgari ücret, yalnızca bir maaş seviyesi değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal politikaların başarısını ölçen bir gösterge olarak karşımıza çıkar. Ancak bu gelir seviyesi, bireylerin temel insan ihtiyaçlarını karşılamaktan öteye geçip geçmediği sorusunu da beraberinde getiriyor. Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi, bu soruyu yanıtlamada güçlü bir bakış açısı sunar.

Peki insanlar temel ihtiyaçlarını karşılamadan daha yüksek düzeyde bir tatmin ve kendini gerçekleştirme duygusuna ulaşabilir mi? Dilerseniz Maslow ile birlikte basamakları tek tek çıkalım…

Fizyolojik İhtiyaçlar: Bir lokma ve bir hırka ile hayatta kalma mücadelesi

Maslow’un hiyerarşisinin ilk basamağı olan fizyolojik ihtiyaçlar, beslenme, barınma, su ve enerji gibi hayatta kalmak için temel gereksinimlerden oluşur. Asgari ücretle çalışan bir birey ya da aile, genellikle bu ihtiyaçları karşılamakta zorlanmaktadır. TÜİK verilerine göre, gıda enflasyonu ve kira fiyatlarındaki artış, asgari ücretin satın alma gücünü ciddi şekilde azaltmıştır. Sağlıklı bir beslenme için gerekli olan harcamaların, bir asgari ücretlinin gelirinin büyük bir kısmını tükettiği bilinmektedir.

Güvenlik İhtiyaçları: Ekonomik İstikrarın Yokluğu, Kaygı, kararsızlık, keşkelerin ilerisi …

Güvenlik ihtiyaçları, bireylerin kendilerini geleceğe dair güvende hissetmelerini sağlar. Ancak asgari ücretle geçinen bireyler, çoğunlukla birikim yapacak bir gelir elde edememektedir. Ani sağlık sorunları, işsizlik ya da ekonomik kriz gibi durumlarda, asgari ücretli bireylerin güvenlik hissi zedelenmektedir. Özellikle kira ve faturalara yapılan zamlar, barınma ve enerji gibi güvenlik temelli ihtiyaçları karşılamayı daha da zorlaştırmaktadır.

Sosyal Aidiyet: Aile ve Toplumsal İlişkiler;

Maslow’un üçüncü basamağı olan sosyal aidiyet, insanın topluma ve ailesine kendini ait hissetme ihtiyacını kapsar. Asgari ücretle geçinmeye çalışan bireylerin, yoğun çalışma saatleri ve düşük gelirleri nedeniyle sosyal hayatlarını kısıtlamak zorunda kaldıkları görülmektedir. Eğlence, sosyal etkinlikler ve hatta aile içindeki ilişkiler bile ekonomik sorunlardan etkilenmektedir. Bu durum, bireylerin sosyal aidiyet duygusunu zayıflatmakta ve yalnızlaşma riskini artırmaktadır.

Saygı ve Statü: Toplumsal Değerlilik Algısı

Saygı ihtiyaçları, bireyin çevresinde saygınlık kazanma, başarı elde etme ve statü sahibi olma gereksinimini ifade eder. Asgari ücretle çalışan bireyler, toplumda ekonomik durumları nedeniyle zaman zaman düşük bir statü algısıyla karşılaşabilmektedir. Maddi yetersizlik, bireyin kendine olan saygısını ve toplumsal özgüvenini de olumsuz etkileyebilir.

Kendini Gerçekleştirme ve Estetik: Mevcut Potansiyelin Kullanılamaması

Maslow’un hiyerarşisindeki en üst basamak olan kendini gerçekleştirme ve bir önceki basamak olan estetik birbiriyle iç içe, etkileşimli iki basamaktır. Sanata, estetiğe yoğunlaşan zihin yaratıcıdır, yaratıcılık ise var olan potansiyelin açığa çıkmasıdır. Ancak asgari ücretle çalışan bir birey için bunlar çoğunlukla ulaşılması güç hedeflerdir. Maddi sorunların baskısı altında, bireyler yaratıcı, kültürel veya kişisel gelişim fırsatlarını değerlendirmekten uzak kalmaktadır.

Eğitim, sanatsal faaliyetler veya kariyer geliştirme gibi alanlarda ilerlemek, bu gelir seviyesindeki bireyler için çoğu zaman lüks bir ihtiyaç haline gelmektedir.

Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisiyle ilişkilendirildiğinde, asgari ücret düzeyi, bireylerin temel fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılamaktan öteye gidememektedir. Piramidin en geniş alt basamağı buralarda yığılan ve henüz fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan geniş insan kitlesinin temsilidir. Dolayısıyla daha yüksek yaşam standartlarına ulaşmak için asgari ücretin, çalışanların yalnızca temel ihtiyaçlarını değil, aynı zamanda sosyal, psikolojik ve kişisel gelişim ihtiyaçlarını da destekleyecek bir düzeye çıkarılması gereklidir.

Sosyal yardımların artırılması, kira ve gıda fiyatlarının düzenlenmesi, eğitim ve sağlık gibi temel hizmetlerin daha erişilebilir hale getirilmesi, bireylerin hiyerarşinin üst basamaklarına erişimini kolaylaştırabilir.

Daha adil bir gelir dağılımı ve ekonomik istikrar sağlanmadıkça, bireylerin hem bireysel hem de toplumsal olarak potansiyellerini gerçekleştirmesi zorlaşmayacak imkansızlaşacaktır.

Şiddetli ‘geçimsizlik’ ülkesi

Şiddetli ‘geçimsizlik’ ülkesi

Baskın bir toplantı sonrası asgari ücrette düğümün çözüldüğü haberi düştü televizyonlara ve sosyal medya hesaplarına.

Aslında herhangi bir çözüm işi yoktu düğüme bakıldığında, sadece ipin bir ucu çekile çekile diğerinden daha orantısız bir noktaya getirilmişti.

Ama Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın muştuladığı haber, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sosyal medya hesabından da ‘postlanınca’ hepimiz gerçeğin o soğuk yüzü ile tekrar karşılaştık:

Yüzde otuz!

Az evvel bahsettiğim o orantısızlık ete kemiğe büründü, asgari ücret diye göründü!

Evet, ev kiralarının çift hanelerde kolbastı oynadığı, marketlerde beyaz peynirin alarmlarla süslendiği, sosyal hayatın ötelendikçe ötelendiği memleketimizde kiranın elleşmediği kısma fatura-market masrafı-kredi kartı üçlüsünün çöktüğü ücretlerimiz artık yüzde otuz daha fazla. Hadi bunu kutlayalım.

Davullar zurnalar çalsın, taklalar atılsın, dış minnaklar bizi yine kıskansın.

Aslında derdimiz ortak muhterem okur.

Üç aşağı beş yukarı hepimiz orta direk sınıfındayız. Belki sen sınıf birincisi olabilirsin ama dönem sonunda hepimiz aynı karne ile yüzleşiyoruz.

Kendine istediğin ismi koy: Emekli de, memur de, beyaz yaka de, siyah fanila de ne dersen de.

Yani, ayrı yollardan yürüsek de aynı çaresizlikte kesişiyor pusulamız.

Komisyon toplandı, kuru pastalar yenip çaylar içildi, ilk üç  toplantıda rakam telaffuz etmenin günah olduğuna kanaat getirdiler ki kimseden ses çıkmadı.

Sonra, TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, taleplerinin 29 bin 583 TL olduğunu duyurdu. İşçi sendikaları konfederasyonu başkanı, temsil ettiği işçiler adına ana muhalefet partisinden daha düşük bir ücret talep etti bu ülkede, ironi değil gerçek!

İşçinin hakkını savunmak, refah düzeyinin artması için sendika olarak daha fazla çaba göstermek varken yine mutedil olmayı seçti.

Açıklanan rakam sonrasında da bir nevi küstüğünü belirterek, ‘Bundan sonraki komisyonlara katılmayacağız’ dedi.

Bu sert tepki sonrası toplantıda üç kuru pasta az yenir, iki bardak çay eksik içilir. Zira Sayın Atalay o komisyonda olsa da olmasa da zaten önceden belirlenen rakam açıklanıyor ahaliye. Ayrıca kendisinin önceki toplantılardaki tavırlarını ve ‘tavizsiz’ duruşunu arşiv hatırlatıyor bir şekilde.

Öte yandan bu cumartesi CHP de Ankara’da miting düzenleyeceğini duyurdu. Bakalım orada neler olacak, ne söylenecek.

Gelelim bize, ortak yaramıza, suni teneffüsle hayatta kalan cüzdanımıza.

Yapılan bu fiyat oynaması sonrası (evet oynama çünkü kendisi zam değil), market raflarında minik minik hareketlenmeler başladı. Yakın zamanda ekmeğin, benzinin ve diğer kalemlerin fiyatı istikrarlı bir şekilde yükselecek.

Gramajlar düşecek, ‘maliyetler arttı’ denecek. Sonra biz bilumum herkese hak vermekten kendi hakkımızın yerle yeksan olduğunu çok geç fark edeceğiz, ve o gün tükeneceğiz!

Lüks araçlarından selam veren, aldığı dolgun ücretlerle ‘şükretmeyi’ öğütleyen bir anlayış, ‘ateş pahası’ tanımını sonuna kadar hak eden bir gerçeklik içerisinde en alt sınırlardan bir rakam seçiyor, bunu da lütuf olarak pazarlıyor.

Wikipedi’de “Yasal bakımdan işçilere ödenebilecek en düşük ücret seviyesidir; işçilerin belirlenen sınırın altında emeğini satamayacaklarını belirtir” tanımı ile belirlenen asgari ücret, ülkemizde gün itibarıyla 22 bin 104 lira.

Mevcut ekonomik şartlarda geçinmenin zorlaştığı, ‘şiddetli geçimsizlik’ sebebiyle boşanmaların arttığı ülkemizde 22 bin TL’lik asgari ücret ile geçim mücadelesinde yeni bir perde açıldı. Ev geçindirmek daha külfetli, daha zahmetli. Çünkü maaş zammı cüzi, hayat pahalılığı ise çok yükseklerde. Evlenip yuva kurmak isteyenler için ise işler başka türlü zor.

Ne diyelim,

Geçiminiz bol, şiddetiniz az olsun.

 

Şehir Hastanesinin vagonları ne zaman gelir?

Şehir Hastanesinin vagonları ne zaman gelir?

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in 9 aylık çalışmaları hakkında bilgi vermek için basınla bir araya geldiği toplantının yankıları sürüyor.

En azından durum benim açımdan böyle seyrediyor.

Efendim sadede gelelim, konuyla ilgili yazdığım ikinci yazıda;

“Çalı ve Demirtaş arasında yeni bir raylı sistem hattı için fizibilite rapor çalışmaları başlatılmış. Raporlar çıktıktan sonra ihale aşamasına gelinecek. Artık ne zaman olur bilinmez, ama niyet Çalı ve Demirtaş tarafına da raylı sistem ile ulaşımın sağlanması. Bursaray için 24 adet hafif raylı sistem vagonu alım süreci de başlamış. Biliyorsunuz bu süreçler öyle bakkaldan ekmek almaya pek benzemiyor. Süreci başlatıyorsun üç yıl beş yıl sonra geliyor ürününüz. Bakalım bu vagonlar ne zaman gelecek…”  demiştim.

İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi üyesi, bir dönem şubenin Ulaşım Komisyonunda aktif görev almış, dolayısıyla şehrin ulaşımı konusunda dertlenen ve çözümler üreten isimlerinden İnşaat Mühendisi Cengiz Duman ile yaptığımız görüşmede mesele daha da netleşti.

Bakanlıklığın 20 araç için 16.12.2024 tarihinde ihaleye çıktığını belirten Duman;

“Araçların sözleşme imzalanmasından itibaren 22. aydan başlayıp 30. ayda bitecek şekilde teslim edileceği görünüyor. Bu süre 2-2,5 yıla denk gelmekte, bu da demektir ki şehir hastanesi hattı 2-2,5 yıla kadar anca bitecek, mevcut araçlar ile zaten sistemin çalışma durumu söz konusu değil!” diyor.

Hatırlarsınız geçmiş dönem Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş veda toplantısında; “Şu an sipariş ettiğimiz 17 dizi araç yani 68×4 tane vagon gelecek. Bursa’nın ulaşımı rahatlayacak. Maalesef bana atılan iftiraların %1’ini bile hak ettiğimi düşünmüyorum!”diyor.

Duman’ın yaptığı açıklamalar şöyle devam ediyor; “O dönem herkes hattın inşaat işlerini konuşurken biz araç ihalesini konuşuyorduk, çünkü aynı sorun Recep Altepe döneminde Arabayatağı-Kestel hattı bittiğinde de yaşanmıştı, o dönem de araç alımı gecikmişti sadece bu nedenle, Arabayatağı İstasyonunda indi-bindi yapılıyordu!”

Hasılı kelam, öyle yarın öbür gün metroyla basıp gideceğiz Şehir Hastanesine gibi bir durum yok. Üstünde aracı olmayan hattın bize bir faydası yok zira. Allem kullem hat meselesini gargaraya getirip sürekli olarak ileriye ötelenen hat bitirme tarihleri vermenin de bir anlamı bulunmuyor. Çünkü araçlar önümüzdeki 2-2.5 yılda anca gelecek!

İşin bu kısmı için de kendi başkanlığı döneminde başlamamış, kendi başkanlığı döneminde yürümemiş bir projenin en meşakkatli kısımlarından biri kendisine kaldığı için Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’e kabahat bulmak abesle iştigal olur. En azından benim önümdeki tablo bunu gösteriyor.

Ne yapılmalıydı?

Hattın bitim tarihi öngörülerek, araçların hazırlanma tarihi öngörülerek siparişler ona göre oluşturulmalıydı. Şehre hizmet ancak böyle olurdu, ne diyelim, kısmet değilmiş…

Şu sürekli bahsettiğim yapıcı muhalefet kısmının neden işletilemediği de yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Neye muhalefet edilse ucu önceki yönetimlere ya da bakanlıklara dokunuyor. Dolayısıyla AK Parti’nin kendi kendini ateşe atması gibi bir durum doğurmamak adına muhalefet kısmı olabildiğince pasif tutuluyor.

İlerlesin bakalım projeler bu muhalefet kısmını da yakından takip edeceğiz elbette…

CHP Osmangazi’de olağanüstü kongreye adım adım…

CHP Osmangazi’de olağanüstü kongreye adım adım…

Bursa’da son yerel seçimlerde sandıktan başarılı bir sonuç ile çıkan CHP’de değişmeyen tek şey kongre süreci.

Bu minvalde olağanüstü kongre için önce Orhaneli, ardından Mustafakemalpaşa ve son olarak da Osmangazi ilçelerinde imza toplandı.

Bir de arada Yıldırım’da yaşananlar var…

Onu bu köşede şimdilik yazmayalım. Bu üç ilçe içerisinde kongre kararı alınmaya en yakın ilçe Cengiz Çelikten’in İlçe Başkanı olduğu Osmangazi İlçesi…

Parti içerisinde 233 isim olağanüstü kongre için imza toplamış, imza gerekli yerlere teslim edilmişti.

Merak edilen konu kongre olacak mı, olmayacak mı?

Bu sorunun yanıtı cuma günü İl Başkanı Nihat Yeşiltaş başkanlığında gerçekleşen toplantıda netleşti diyebiliriz.

Çok büyük aksilik olmaz ise Osmangazi CHP İlçe Başkanlığı yakın bir tarihte kongreye gidecek.

Olağanüstü kongrede adaylık için nabız yoklayan birçok isim var. Bursa’nın en büyük ilçesi ve yerel anlamda iktidar olunan ilçede çok adayın olması da normal…

Bu açıdan bakınca  da heveslisi de oldukça fazla.

CHP tüzüğüne göre aday olabilmek için Osmangazi’de gerekli imza şartı 40.

İlçenin doğal delegeleri ile birlikte toplam 389 delegesi bulunuyor.  Bu değerlendirmeler ışığında üç ismin 40 imzaya ulaşılabileceği tahmin ediliyor.

Onlardan ilki mevcut başkan Cengiz Çelikten, bir başka isim Raşit Gürbüz ve son isim olarak da  Yeşiltaş’ın yönetiminde İl Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Barış Güvenç…

Bu üç isimden en dikkat çekeni Barış Güvenç…

Güvenç, geçmiş yıllarda Ahmet Memişoğlu’nun Osmangazi İlçe Başkanlığı’nda önce gençlik kolları başkanı 5 yıl ardından Memişoğlu’nun yönetiminde ise yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmıştı.

Güvenç’in Gençlik Kolları Başkanı olduğu dönemde partiye kazandırdığı ve görev yapan bir kaç isimi de hatırlatmış olalım.

Şu an Tarım A.Ş Genel Müdürü olarak görev yapan Sedat Akar…

Güvenç’in yönetiminde görev yapan Akar, Osmangazi İlçe Gençlik Kolları Başkanlığı’na geçiş yapmıştı.

Bir başka isim CHP’nin şu an Nilüfer İlçe Başkanı olarak görev yapan Özgür Şahin…

Güvenç’in gençlik kolları başkanı olduğu dönemde Şahin de İl Gençlik Kolları’nda görev yapmış. Ardından Nilüfer İlçe Başkanı olmuştu.

Bu açıdan bakınca oldukça deneyimli bir isim Barış Güvenç…

Aday olabilmek için 40 imzayı çok rahat toplar seçimde de başkan seçilirse sürpriz olmaz.

Bize düşen hayırlı olsun demek….

Enflasyon düşüyor, aklımız şaşıyor!

Enflasyon düşüyor, aklımız şaşıyor!

Son anket sonuçlarına göre AK Parti yeniden lider parti pozisyonuna oturdu canını sevdiğimin güzel ülkesinde. Bir taraftan ‘Suriye politikasını doğru kurduk, biz kurduk, biz başardık…’ algısını çok iyi yönetiyor olmaları sebep bu duruma, diğer taraftan ise CHP’nin kendi içindeki çalkantılı süreci bir türlü atlatamaması, merkezi hükümet tarafından eli ayağı bağlanan belediyelerden beklenen delice başarının daha ziyade ‘başarı’ şeklinde geliyor oluşu etken.

Bir de tabi biz bas bas bağırıyoruz yönetimdeki her kim olursa olsun, hangi partiden olursa olsun, kaliteli, yol gösterici bir muhalefet lazım, güçlü bir muhalif yapı lazım ki, ülke iyiye gitsin, vatandaş muhalefet partisinin gücünü de şöyle bir hissetsin diye.

Oluyor mu?

Artık olduğu kadar…

Görünen o ki, küçük muhaliflerin büyük bölümü kopuştukları AK Parti yapısına yeniden yapışma peşinde koşuyorlar. Dolayısıyla merkezi hükümet denince muhalefet konusunda sesleri çıkmıyor. Neyse ki, Bursa özelinde yerelde bir muhalefet sürdürmeye çalışıyorlar.

Neden?

Çünkü daha da CHP ile birleşme ihtimali yok onlar için…

Şimdi ben tüm bunları niye anlattım derseniz, dördüncü toplantısı Perşembe ya da Cuma günü yapılacak olan asgari ücretin belirlenmesi hususunda vatandaşı yumuşatmak adına sürekli olarak pompalanan ‘Ekonomimiz iyidir, hoştur, güzeldir…’ açıklamalarına yönelik yapılan her türlü hak yenilmişlik isyanı bana son derece cılız geliyor da ondan.

Bugün yine evlere şenlik bir açıklama yapan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yürüttükleri şahane ekonomi politikalarının sonuç verdi sonsuz umutlar vadederek…

“Türkiye’de ciddi bir enflasyon, hayat pahalılığı sorunu var, bu çok net. Zaten bu programın ana hedefi fiyat istikrarı sağlamaktır. Gerekli para, maliye politikası çerçevesinde ve onu destekleyecek yapısal politika çerçevesi, gelirler politikası çerçevesi, yönetilen-yönlendirilen fiyatlar noktasındaki politikalar, 2025 yılında hepsi destekleyici olacak” dedi mesela.

İki haftadır aynı türküyü dinliyoruz aslında. 2023 yılı asgari ücreti 2023 yılının enflasyon oranının üstündeydi, 2024 yılı asgari ücreti 2024 yılı enflasyonunun üstünde kaldı, 2025 yılı asgari ücretini de öngördüğümüz asgari ücret oranına göre hesaplamak gayesindeyiz…

Bu ülkede bir rakamlarla oynamak, iki insanlarla oynamak çok kolay!

Madem enflasyon oranının üstünde zam aldı asgari ücretli, neden insanlar tek asgari ücreti geçtim, iki asgari ücreti birleştirdiğinde dahi geçinemiyor?

“Gençlere eş beğendiremiyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ne biçimde bilgilendirdiklerini bilemiyorum, fakat madem iş başa düştü doğrusunu ben söyleyeyim; çoğu asgari ücretle çalışan gençler iki asgari ücretle geçinemeyeceklerinden evlenemiyorlar, hatta evlenemedikleri için kavga eden uzun soluklu ilişkiler içinde debelenip duruyorlar.

Öyle beğenememe falan yok. Cebinde parası olsa hemen evlenecek pek çok çift var hazırda bekleyen. Gelin görün ki;

“Gıda dahil mal enflasyonu yüzde 40’ın altı. Enflasyonda ciddi bir düşüş var ve bu düşüş devam edecek. Bazıları, nerede başarı, enflasyonu çıkarttılar diyor. Türkiye, KKM’den çıkışı yönetti. Enflasyonun kontrolden çıkmasına sebep faktörlerin kontrol altına alınması bir kenara, enflasyonda düşüş var. Dezenflasyon başladı ve devam edecek” diyen bir Hazine ve Maliye Bakanımız var bizim.

Pazara çıkınca file dolmuyor, asgari ücrete kira bulunmuyor, marketin kapısından girsen cebinden 200 tl. çıkıyor… Bunların hepsi bir yana ülkede ‘dezenflasyon başlamış’

Bizim ekonominin dezenflasyonlu hali böyleyse enflasyonlu hali nasıldı da hangi masallarla kandırıldık acaba?

KKM’den çıkışla ilgili müjdele boğdular bizi üç haftadır. Bu garip gureba uygulamaya ülkenin girmesini ben istemedim, KKM’nin nimetlerinden ben faydalanmadım ki, bana buradan çıkışı bir müjde olarak veriyorsunuz?

Ülkenin zengin takımı ile anlaştınız, parayı başka yerlere yönlendirmelerini sağladınız, şimdi uygulamayı usul usul bitiriyorsunuz olan biten bu.

Bazı kesimlerin bu söylediklerinden dolayı sinirlendiğini de dile getirmiş Bakan Şimşek. Dünyanın dört bir köşesinde savaşçı bir millet olmalarından sebep ‘Türk gibi güçlü’ diye anılan bu ülkenin insanlarını ne hale getirdiniz, nasıl pasifize ettiniz de sadece sinirlenmeleri dahi sizi üzüyor Sayın Bakan…

Siz bu ülkede uyguladığınız politikaların yarısını Fransa’da, İtalya’da, İspanya’da, Yunanistan’da uygulasaydınız inanın insanlar sadece sinirlenmek ve üç beş kişi bir araya gelerek uzata uzata söyledikleri slogan cümleleri ile sizi protesto ettiklerini düşünmekle kalmazdı.

Çok daha güçlü bir muhalefet çok daha güçlü bir örgütlenme bulurdunuz karşınızda. Hani nasıl desem, aklınız şaşardı…

Hasılı kelam, işçinin hakkını vermeyeceğiniz ortada, bu ülkenin tüm mağdurlarının haklarını vermeyeceğiniz daha da aşikar da bari aklımızla alay etmeyin…

Orhaneli’de ilk dokuz ayda akılda kalan icraat…

Orhaneli’de ilk dokuz ayda akılda kalan icraat…

Dört dağ ilçesini fırsat buldukça ziyaret etmeye gayret gösteriyoruz.

Özellikle bu ziyaretleri gerçekleştirirken bir önceki dönemle mukayese etme sansımız da oluyor.

Neden mi mukayese ediyoruz?..

Dört ilçede belediye başkanları tamamen değişti.

Hatta birinde ise başkanlık AK Parti’den CHP’ye geçti.

AK Parti’den CHP’ye geçen Harmancık’ta ise hem avantajı hem  de dezavantajı bulunuyor.

Avantajı Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin de CHP’li olması, dezavantajı AK Partili belediyeden geçmiş olması…

Merkezi anlamda eksi mi artı mı yazacak onu zamanla göreceğiz.

Ama bu minvalde geçen hafta içinde yolumuz Orhaneli’ye düştü.

Düşerken de vatandaşla sohbet ettik.

Ama öncesinde şunu net ifade etmek gerekir.

Yerel yöneticilerin ticaretten gelmesinin kendilerine avantaj getirdiği gerçeği.

Bu açıdan bakınca halkla ilişkileri kuvvetli olan geçen dönem Orhaneli Belediye Başkanı olarak görev yapan Ali Aykurt’un gerçekleştirdiği çalışmalar ile ilçe hem yereli hem de genel anlamda sürekli gündemdeydi.

Hatta bir ara uluslararası gündeme bile girmişti.

Uluslararası rafting şampiyonasının Orhaneli’de yapılması söz konusu idi.

Son anda olmadı. Fakat Aykurt zamanında yapılan bir çok çalışma bugün de ilçeyi ayakta tutuyor.

Ferrokrom tesisleri, bungalov tipi evler, cezaevi ile ilgili gelişmeler, altyapı çalışmaları, TKİ lojmanları ile, galericiler çarşısı ve bunun gibi onlarca hizmette Aykurt’un gayretleri ve imzası var.

Bu dönem ilçe halkına sorduğumuzda ilk 9 aydaki en önemli icraat ise akılda kalan işçi çıkarmaları.

Tayır, göreve geldikten sonra 30’un üzerinde personeli işten çıkarmıştı.

Bu da uzunca bir süre kent gündeminde sıcaklığını korumuştu.

Muhtemelen yılbaşından sonra da yeni işçi çıkarmaları olacak diye ilçede dedikodu dolaşıyor.

Umarım olmaz…

Ama gördüğümüz ilk dokuz aylık başkanlık döneminde Ali Osman Tayır’ın hala alışma döneminde olduğu.

Sayılı gün çabuk geçer.

Bir bakmışsınız beş yıl dolmuş.

O açıdan Orhaneli için diyeceğim odur ki Orhaneli bir an önce hizmetle tanışmalı…

Yoksa yarın AK Parti için geç olacak.

Bizden hatırlatması…

Sırasıyla da fırsat buldukça diğer ilçelerdeki izlenimlerimizi de bu köşeden aktarmaya devam edeceğiz.

 

Toplu ulaşalım arkadaşlar, başka yolu yok!

Toplu ulaşalım arkadaşlar, başka yolu yok!

Yakın zamanda işiniz Tapu ve Kadastro İl Müdürlüğü’ne düştüyse gözünüze çok ciddi bir detay çarpacak eminim. Birinci kattaki Nilüfer İlçesi Tapu Müdürlüğünün önü mahşer yeri gibi kalabalık, ikinci katı ortaklaşa kullanan Osmangazi ve Yıldırım İlçeleri Tapu Müdürlüklerinin kalabalığı ise birinci kata yetişemiyor bile. Tahmin edeceğiniz gibi Osmangazi Tapu Müdürlüğü yoğunlukta ikinciliği ele almışken, Yıldırım İlçe Tapu Müdürlüğü üçüncülükle yetinmek zorunda kalıyor.

Hasılı kelam, şehir oluk oluk batıya, yani Nilüfer’e akıyor!

İşte Bursa’nın en kritik sorunu…

Çok merkezli olmayı başaramamış, nüfusu eşit yoğunlukta dağıtamamış bir kent var önümüzde. Dolayısıyla sorunların başında trafik geliyor. Günün sadece birkaç saati ulaşım için kolaylaştırıcı olan trafik insana çoğu kez ‘yürüyerek gitsem daha kolay giderdim’ dedirtiyor.

Bundan sonraki yazılarımıza da konu olacak dediğim, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in düzenlediği değerlendirme toplantısının ana gündem maddelerinden biri de trafikti.

Şehri keşmekeşten kurtarmak için en önemli tedbirin toplu ulaşımı özendirmek olduğunu belirten Bozbey’i ‘Yol yapmak yerine otobüse binin diyor’ yorumunda bulunan pek çok kişinin aksine yerden göğe kadar haklı buluyorum.

Almanya’nın halen en çok kullanılan ulaşım aracının tren olduğunu burada hatırlatmak isterim. Şehir içi ve şehirler arası otobüs ve tren saatlerini bilmek Almanya’da yaşamak için çok önemli. Bunların dışında bisiklet kiralama noktaları da emrinize amade. Yeter ki, siz kendi aracınızla yollara çıkıp trafik yoğunluğu yaşatmayın. Başka bir açıdan bakarsanız şöyle de diyebilirsiniz; ‘Bir yere rahat ulaşmak için kendi aracınız olması şart değil. Biz toplu ulaşımın tüm alternatiflerini bir araya getirerek size kesintisiz ulaşım sunmak için buradayız’

Elbette Almanya gibi ülkelerde bu kültürün yerleşmesi için yıllardır uğraşıldığını, bizim ülkemizde ise dokunduğumuz yerden petrol çıkıyormuşçasına bir zenginlik yaşıyormuşuz gibi herkesin kendi aracı ile yolculuk etmesinin şiddetle özendirildiğini ve toplumun kodlarının daha ziyade buna göre şekillendiğini vurgulamak lazım.

Ama kıralım arkadaşlar artık bu zincirleri toplu ulaşalım rica ederim, yoksa biliyorsunuz; ‘Almanya bizi kıskanıyor’

Hal böyle olunca vatandaşı toplu ulaşıma özendirmek de zorlaşıyor. Yine de çabalar yok değil. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, “Sadece Bursa’da toplum ulaşımı kullananlar için her ay yaklaşık 350 milyon lira destek veriyoruz. Ücretsizler ve indirimler var. Öğrenciler toplu ulaşımı yaklaşık 5 liraya kullanıyor. Öğrencilerin toplu ulaşımı en ucuz kullandığı illerden biri Bursa. Toplu ulaşımda gittiğin kadar öde ile ilk defa uygulanan bir sistemi Bursa’ya getirdik. Toplu ulaşımı alışkanlık haline getirmek için yapıyoruz. Kadınların gece istediği yerde inebilmesini sağlıyoruz. Alternatif güzergâhlarla ilgili yoğun olarak çalışıyoruz” diyor.

Çalı ve Demirtaş arasında yeni bir raylı sistem hattı için fizibilite rapor çalışmaları başlatılmış. Raporlar çıktıktan sonra ihale aşamasına gelinecek. Artık ne zaman olur bilinmez, ama niyet Çalı ve Demirtaş tarafına da raylı sistem ile ulaşımın sağlanması. Bursaray için 24 adet hafif raylı sistem vagonu alım süreci de başlamış. Biliyorsunuz bu süreçler öyle bakkaldan ekmek almaya pek benzemiyor. Süreci başlatıyorsun üç yıl beş yıl sonra geliyor ürününüz. Bakalım bu vagonlar ne zaman gelecek…

Başkanın söylemeyi unuttuğu, kent yaşamı açısından son derecek kritik olan bir toplu ulaşım yeniliğini de sıklıkla kullandığım için ben söyleyeyim; ‘Artık Bursa’da Cumartesi geceleri Bursaray 24 saat kesintisiz hizmet veriyor’ böylece hafta sonu biraz nefes almak, sevdiği insanlarla buluşmak, sevdiği mekanlara gitmek isteyenler için ‘Eyvah son treni kaçırmayayım…’ endişesi de ortadan kalkmış oldu.

Artık ekonominiz ve muhabbetiniz ne kadarına müsaade ederse o kadar vakit geçirebilirsiniz Cumartesi akşamları dışarıda.

Hazır söz eğlenceden açılmışken, turizmden aldığı pay sıfırın altında seyreden, gecelik konaklaması 1.8’den 1.4’e düşmüş olan Bursa’nın turizminin yaşayan bir ölü olduğu gerçeğini kabullenmek ve işe buradan başlamak da bence bir erdem.

“Maalesef, şehrimizde geceleyen turist sayısı 1,4’tür. Bursa gibi tarihi turistik açıdan zengin 12 bin yıllık geçmişi olan bölgeleri bulunan bir şehirde böyle bir rakamın olması hepimizin oturup düşünmesi gereken bir konudur” diyen Bozbey oluşturulan çalışma grubu ile dört toplantı yaptıklarını ve belli bir noktaya geldiklerini vurguluyor.

Saat 21.00’dan sonra sanki rahmetli Adile Naşit ‘İyi uykular çocuklar’ demiş de tüm Bursa uykuya dalmış gibi bir ıssızlık var şehrin üzerinde. Sadece birkaç eğlence mekanı ve civarı hareketli. Oysa ben kendi çocukluğumdan da hatırlarım Heykel’e dolaşmaya çıktığımızı, Emirsultan’da Tophane’de Bursa manzaralı çay içip dondurma yediğimizi…

Resmen üzerimizde ölü toprağı var…

Alinur Aktaş döneminin (pimapenli giriş kapısı hariç) bize bıraktığı en büyük hediye Hanlar Bölgesinin restorasyonu oldu. Bu benim imza projem diyerek meseleye sahip çıkan Aktaş, merkezi hükümetin de desteğini alarak öyle veya böyle şehre Hanlar Bölgesini yeniden kazandırdı. Fakat mesele şu ki, şehir uyuyor…

El ayak çekilince Başkan Bozbey’in tabiriyle ‘art niyetli insanlar’ çıkıyor ortaya. Bir süre sonra bin bir zahmet, bin bir eziyetle gün yüzüne çıkarılan bu tarihi bölge yeniden yitip gidecek…

Hasılı kelam, Hanlar Bölgesinin 24 saat yaşayan, kıpır kıpır bir yer olması, şehrin merkezine de yakışması lazım. Bursa’nın meşhur yemeklerinin yenilebildiği, belki gezek gecelerinin canlandırıldığı, güzel kafe ve bistroların olduğu…

Neden olmasın…

“Bursa’ya gelen turisti çarşı, hanlar bölgesi, Ulu Cami, İznik’e götürüp orada kalarak akşam da kafile olarak gidip yemeğini yiyip eğleneceği mekânları oluşturarak bunu çözmemiz lazım. Turist burada durmuyor. Otobüsle akşam İstanbul’a gidiyor. İznik için önümüzdeki yıl önemli. Birinci Konsül’ün kabulü 1700’üncü yılı 2025 yılında İznik’te olacak. Papanın İznik’e gelmesi söz konusu. İznik’in tanıtımıyla birlikte biz Bursa’yı da tanıtmış olacağız. Bu çalışmayı yapmak ve bu fırsatı değerlendirmek sorumluluğundayız” diyen Başkan Bozbey ve ekibinin şimdiden konuyla alakalı çalışmalara başladığını biliyoruz.

Umarım insanın ayağına kırkta yılda bir gelecek bu fırsat iyi değerlendirilir. UNESCO Dünya Mirası Listesine girmeyi şimdilik erteleyen İznik’in önemi de bu vesileyle bir kez daha anlaşılmış olur.

 

NOT: Toplantı değerlendirmelerinin devamı gelecek…

 

AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan’ın yönetiminde dikkat çeken detay…

AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan’ın yönetiminde dikkat çeken detay…

Kongre sürecine giren AK Parti’de geriye sayım başladı. Bursa özelinde ilk olarak delege seçimlerini gerçekleştiren parti, ardından da ilçe kongrelerini gerçekleştirdi.

Şimdi ise sırada il kongresi var.

İl Kongresi bu hafta sonu cumartesi günü Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımı ile gerçekleşecek.

AK Parti açısından değerlendirdiğimizde buruk bir kongre olacak. Son yerel seçimlerde girdiği ilk yerel seçimden itibaren yönetimi AK Parti’de olan Bursa şu an (Hikmet Şahin’in DYP’ye geçtiği kısa süre hariç )CHP’de…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bursa’da yerel anlamda nasıl bir mesaj vereceği merak konusu.  Öte yandan bir başka merak konusu ise Erdoğan’ın aynı anda kongresini gerçekleştirecek diğer sekiz ile de telekonferans yöntemi ile genel anlamda nasıl mesaj vereceği

Ama asıl merak edilen son anda değişiklik olmaz ise başkanlık için aday gösterilmesi beklenen Davut Gürkan’ın nasıl bir yönetim oluşturacağı…

Gürkan, kongre öncesinde il delegeleri ile pazar akşamı ortak akıl yemeğinde bir araya geldi.

Bu detaya girmeden önce bugünkü yazımızda Gürkan’ın 2021 yılında atanmışlıktan seçilmişliğe terfi ettiği yönetim kurulunu hatırlatalım.

Davut Gürkan başkanlığında yönetim kurulu şu isimlerden oluşmuştu:

Davut Gürkan,  Adnan Kurtuluş, Ali Sait Adiloğlu, Asuman Akçay Sakallı,  Bilal Tutuş,  Bünyamin Savaş Albayrak, Cemile Yiğit, Dergah Mansur Alkan,  Dilek Yamakoğlu , Ebru Ahu  Engin Kökçıkaran, Erol Oruç , Fatma Şahin , Ferhat Erol ,Feyza Şükran Hakyemez,  Fuat Alpaslan , Gökhan Yıldız, Gülten Doğrul, Hasan Durmayaz, İrfan Akkaya, İzzet Şenocak, Kamil Bayramiç, – Kemal Ermiş ,  Kevser Öztürk, Mustafa Kemal Bilgin, Mehmet Emin Kasapoğlu, Mehmet Fatih Özkul, Mehmet Refik Selik, Mustafa KaymazMustafa Yavuz, Mustafa Yıldırım, Nurettin Arif Kurtulmuşlar, Nurettin Özbağkıran, Oğuz Babacan, Orhan Aygün, Osman Doğruyol, Osman Öztürk, Osman Şahin, Salih Bahadır, Servet Kaynar, Setenay Asyat Yüksel Olguner, Sinan Kahraman, Süheyla Bülbül, Süleyman Son, Şahin Biba, Şakir Emin,  Ufuk Ay,  Ümmühan Fidan, Zehra Altınöz ve Zeynep Höçük asıl yönetimde yer alan isimlerdi. (koyu olarak yazılanlar istifa eden isimler)

Bu isimlerin önce bir kısmı milletvekili aday adayı olmak için yönetimden istifa etti, bir kısmı da yerel meclisler için. Bir isim ilçe başkanlığına kaydırıldı. Bazı isimler siyasetten soğudu ve nokta koydu.

Netice olarak genel seçimlerde bazı isimler aday gösterildi içlerinden sadece Mustafa Yavuz ve İl Kadın Kolları başkanı olarak görev yapan Emel Gözükara Durmaz milletvekili seçildi.

Diğerleri seçilemedi. Onlardan bazıları da ilçe başkanı oldu. Bir kaç isim de yerel meclislere talip oldu sonrasında meclis üyesi seçildi.

Ama bazı isimler var ki il yönetimine girdikten sonra önce milletvekili aday adayı oldu olmadı bir de yerel meclislerde şansını denedi.

O şans onlara yerel seçimlerde güldü.

Gürkan’ın yola çıktığı 50 kişilik asıl yönetim kurulunda 24 isim istifa ve aday olma müessesini kullanmış.

Kongreye gidilirken mevcut yönetim kurulu üye sayısı sadece 41.

Olması gerekenden sayıdan dokuz noksan…

Diğer bir ifade ile 25 kişilik yedek yönetim kurulundan bazı isimler asıl yönetime davet edilmiş. Bazıları da ya görevi kabul etmemiş ya da yönetim kurulundan affını istemiş ya da aday olmuş.

Olası bir seçim olsaydı muhtemelen Gürkan ya tekrar atanırdı, ya da bir başka isim…

Netice olarak yerelde muhalefet olan AK Parti’de bu dönem kimler taşın altına elini sokmak isteyecek?

Kimler maddi ve manevi sorumluluk almaktan kaçmayacak?

Onu fazlası ile merak ediyoruz.

Muhtemelen Davut Gürkan bu yönetimi oluştururken geçmişte yaşadığı sıkıntıyı yaşamak istemeyecektir.

Belki de ilk şart olarak aday olmamayı ortaya koyacaktır.

Bize düşen süreci takip etmek yorumlamak…

 

İlginç kayyum yaklaşımı!

İlginç kayyum yaklaşımı!

Yaklaşık 20 yıldır hem merkezi hükümet olarak hem de yerel yönetimlerde Bursa’nın hakimi olan AK Parti için kuvvetler dengesi yerel seçimlerde değişince şehirde bir muhalefet boşluğu oluştu. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in başkanlık koltuğuna oturduğu ilk aylarda yaptığı basın toplantısına karşılık refleks göstererek geçmiş dönem Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş ile bir basın toplantısı düzenleyip iddiaları yalanlama yolunu tercih eden AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan bir daha yerel yönetimlere yönelik eleştirilerini dile getirmek için toplantı düzenlemedi benim bildiğim kadarıyla.

Hal böyle olunca birkaç cılız basın açıklaması şöyle sıkı bir muhalefetin yerini tutmadı elbette.

Genel seçimlerde altılı masa olarak bir ortaklık oluşturup o heyecanla omuz omuza epey ter döken, ancak genel seçimlerin hüzünlü sonuyla dağılıp giden ve aynı birlikteliği yerel seçimlerde göremeyen DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti Bursa İl Başkanları işte bu muhalefet boşluğunu doldurmak için bir süredir hazırlık halindeydiler.

Çalışmaları hakkında bilgi vermek ve düzenleyecekleri basın toplantısına davet için gazeteleri de gezdiler, hallerini, niyetleri anlattılar.

Dolayısıyla dün Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey tarafından düzenlenen basın toplantısını sordukları sorulara bir yanıt olarak nitelendirdiler. Aslında Bozbey’in bir süredir basınla yüz yüze gelerek durumu izah etme niyetinde olduğunu biliyordum. Ancak tarihin tam da dörtlü muhalefetin toplantısından bir gün öncesine gelmesi dikkat çekmedi değil.

Gelelim dörtlü muhalefetin neleri eleştirdiğine…

Basın açıklamasını okuyan DEVA Partisi Bursa İl Başkanı Tayfun Öztürk’ün elindeki kağıtta yazan ilk cümle; “Bugün gelinen noktada, yeni projelerin hayata geçirilmediği ve geçmişten gelen projelerle ilgili kararların alınmadığı bir dönem yaşandığına şahit olmaktayız. Bu belirsizlik, kent yaşamına olumsuz etkiler yaratmakta ve Bursa halkını gelecekle ilgili kaygıya sevk etmektedir” şeklindeydi.

‘Aradan dokuz ay geçti, ortada bir şey yok’ diyen vatandaşın da konuyla ilgili görüşü benzer.

Elbette ilk eleştiri trafik konusundan geldi. Bursa’nın 19 yılda çözülmeyen trafik sorununun 9 ayda çözülmesini kimse beklemiyor, ama en azından birkaç projenin startının verildiğini görmek istiyor herkes.

Suya, ekmeğe, mezarlık yerlerine, huzurevi ve kreşlere yapılan zamlar da yine gündeme geldi.

Genel siyasette AK Parti’nin sıklıkla kullandığı argüman olan ‘Konserlere para var, hizmet etmeye gelince yok’ mevzusu bir kez daha ortaya atıldı. Buradaki çözüm önerisi Bursa’nın yerel sanatçıları ile bu tür festival ve konserlerin düzenlenmesi şeklinde oldu ki, bana da son derece mantıklı geldi.

İşin ilginci dörtlü muhalefet de Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey de şehrin havasının, suyunun ve toprağının kirlenmesinden şikayetçiler. Dün düzenlenen toplantıda; ‘Sınırlı yetkim var, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nı göreve davet ediyorum. Orhaneli Termik Santralini mühürledim, çalışmaya devam ediyorlar, iş dünyasına sesleniyorum; ‘Siz isterseniz havamız, suyumuz, toprağımız temiz olur’ 2025 yılı itibariyle çevre kirliliğine sebep olan firmaları tek tek ifşa edeceğim” sözleri döküldü başkanın ağzından.

Bugün gelen eleştiri ise “İfşa etmekle mi, denetlemekle mi çözeceksiniz bu sorunu?” şeklinde oldu.

Yapılan hizmetlerin kentin tüm bölgelerine eşit biçimde dağılmadığından, yeni park alanlarına ihtiyaç olduğundan dem vuruldu, açıklanan asfaltlama rakamları gerçekçi görülmedi.

BUSKİ yolsuzluğuna ilişkin geriye dönük soruşturma açılması talep edildi. Bence de kıymetli taleplerden biriydi. Kaç liranın kimler tarafından çalındığının açıklanmadığı, bir kişinin üstüne bütün yükün yüklendiği ve muhtemelen diğer suçluların halen kurumda çalışmaya devam ettiği bir durumdan bahsediyoruz. Dikkate alınması gereken bir husus BUSKİ yolsuzluğu!

Sonuç olarak Başkan Öztürk, konuyu din istismarı tartışmasına da getirdi ve Bozbey’in dün sarf ettiği “Din istismarı yapanlar, bizleri kayyumla dahi tehdit ettiler! Şunu bilsinler ki; milletin iradesine ve seçilmiş makamlara saygı duymayan hiçbir anlayış, demokrasimizin kök salmasına engel olamayacak, adaletin ve halkın gücü daima galip gelecek!” sözlerini hatırlattı ve ilginç bir yaklaşım geliştirdi…

Adana Büyükşehir Belediyesi’nin eski Genel Sekreteri Ergül Halisçelik’in Bursa’ya atanmasıdır bizim için kayyum. Bursa’yı tanımayan birinin CHP Genel merkez ataması ile gelmesini açıklayabilir misiniz? Bursa ile hiçbir bağı olmayan Ergül Halisçelik’in, şehrin sorunlarını, ilçelerini ve mahallelerini tanıyıp anlaması için ne kadar süreye ihtiyacı olduğu büyük bir soru işareti. Bizler önceki dönemlerde de Bursa’da navigasyonla dolaşanlar yüzünden çile çekmedik mi?”

Şimdiye kadar, ‘Bursa’yı birlikte yöneteceğiz’ sözleri ile ünlenen, ancak bu hususta pek çok kesimin yeteri kadar dikkate alınmadığı yönünde şikayette bulunduğu Bozbey’in yapılan açıklamaların ardından dörtlü muhalefetle bir araya gelerek sorulan soruları birebir yanıtlaması, dikkat çekilen hususlar üzerinde hassasiyetle durması Bursa için yararlı olacaktır.

Muhalefet beraberliğinin tek hedefinin Bozbey olmadığını da gazeteci büyüğümüz Enver Akasoy’un sorusu ile öğrendik. Bunda sonra ayda bir düzenlenecek toplantılarda tüm belediye başkanları ile ilgili söyleyecek sözleri olacakmış.

Yapıcı muhalefet iyidir, gevşemeye izin vermez, diri tutar, yol gösterir…

Dörtlü masadan Bozbey’e eleştiri yağmuru

Dörtlü masadan Bozbey’e eleştiri yağmuru

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey Cuma günü göreve gelişinin 9.ayına yönelik bir basın toplantısı gerçekleştirmişti.

Toplantıda yaptıklarını, yapacaklarını anlatmış.

Yapamadıklarının gerekçesini de açıklamıştı.

O toplantıda konuşulanların bir kısmını köşemizde kaleme almış tamamını ise Norm Haber’in içerisinde okumuşunuzdur.

Yazdıklarımızın tabiri caizi mürekkebi kurumadan eleştirisi ise gecikmedi. Bu minvalde Gelecek Partisi Bursa İl Başkanı Fuat Kadıoğlu, Deva Partisi Bursa İl Başkanı Tayfun Öztürk, Saadet Partisi Bursa İl Başkanı Ali Osman Karahan, Demokrat Parti Bursa İl Başkanı Çağrı Kaygısız basın toplantısı ile Başkan Mustafa Bozbey’i yaylım ateşine tuttu…

Öyle bir yaylım ateşi ki daha bir sene öncesine kadar beraber hareket eden bu isimler bu sefer Bozbey’e demediğini bırakmadı.

Özellikle eleştiriye DEVA Partisi Bursa İl Başkanı Tayfun Öztürk “Bugün gelinen noktada, yeni projelerin hayata geçirilmediği ve geçmişten gelen projelerle ilgili kararların alınmadığı bir dönem yaşandığına şahit olmaktayız. Bu belirsizlik, kent yaşamına olumsuz etkiler yaratmakta ve Bursa halkını gelecekle ilgili kaygıya sevk etmektedir” ifadeleriyle konuşmasına başladı.

Ardından Bozbey’in gündeme getirdiği Çalı- Demirtaş tramvay hattını şu sözlerle “Çalı’dan Demirtaş’a metro hattını sanırım bir sonraki seçim vaatleriniz” için diyerek tiye aldılar…

Öte yandan özellikle zam konusuna vurgu yapan 4’lü masa

“Mezarlık ücretleri, huzurevleri ve kreşlere yaptığınız yüzde 280 zam neyin göstergesi? Sosyal belediyecilik anlayışı bu mu?” diyerek Bozbey’e yüklendiler…

Ardından Bozbey’i tabela belediyeciliği yapıyor diyen dört partinin başkanı şu soruyu sordu.

“Alinur Bey’in Canla Başla Bursa sloganıyla başladık, Gülümseyin Bursa’dasınız ile devam ediyoruz ancak tabelalar ve billboardlarda sürekli resimlerinizi görüyoruz. Proje üretemediğinizden mi resimleri paylaşıyorsunuz? Bu billboardlara belediye kasasından ne kadar harcama yaptınız? Şeffaf belediyecilik anlayışınızı görmek istiyoruz.”

Öte yandan kayyum noktasına da farklı şekilde değinen dörtlü masanın eleştiri odağında yer alan isim ise Genel Sekreter Ergün Halisçelik oldu. Masa, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’e bir soruyu aklımıza getiriyor dedi.

Ardından  “Adana Büyükşehir Belediyesi’nin eski Genel Sekreteri Ergül Halisçelik in Bursa’ya atanmasıdır bizim için kayyum.

Bursa’yı tanımayan birinin CHP Genel merkez ataması ile gelmesini açıklayabilir misiniz? Bursa ile hiçbir bağı olmayan Ergül Halisçelik’in, şehrin sorunlarını, ilçelerini ve mahallelerini tanıyıp anlaması için ne kadar süreye ihtiyacı olduğu büyük bir soru işareti.” Diyerek eleştirinin dozajını arttırdılar…

Velhasıl muhalefet minvalinde Gelecek, DEVA, DP, SP Cumhur İttifakı partilerinden daha önce hareket geçtiler.

Bu hareket her ay düzenli olarak da deva edecekmiş.

Bakalım bu muhalefete katılan yeni partiler olacak mı?

Ya da bu konuşulanlar ciddiye alınacak mı?

Onları da zaman gösterecek.

Bekleyip, takip edelim…

Bozbey’in karnesi, Bursa’nın değişim sancısı

Bozbey’in karnesi, Bursa’nın değişim sancısı

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, başkanlık koltuğunda geçirdiği dokuz ayın özetini paylaştı basın mensupları ile gerçekleştirdiği toplantıda.

Katılım büyük, salon küçüktü ki Bozbey de bu konuda özeleştiri yapmayı es geçmedi.

CHP’li belediyelerin göreve geldiği günden bugüne karşılaştıkları engellerle başladı konuşmasına, “Kendileri din istismarı yapanlar, bizleri kayyumla dahi tehdit ettiler” sözleri ile iktidara olan tepkisini ortaya koydu.

Ulaşım konusunda öğrencilere verdikleri desteği hatırlattı, alternatif güzergahlar için çalışmalarını paylaştı, Çalı ve Demirtaş arasında bir tramvay hattı için kolları sıvadıklarını dile getirdi.

Şehir içi ulaşımın gelişmesi açısından bu çalışmalar güzel, yerinde. Ancak özellikle hafta sonu otobüs seferlerinin sıklığının azalması durumuna bir anlam veremediğimi belirtmek isterim. Madem trafik yoğunluğunun azalması hedefleniyor, madem hava kirliliğinin önüne geçilmek isteniyor, otobüsler seferleri neden sıklaşmıyor?

Şehrin bir türlü cana gelemeyen turizm potansiyeli hakkında da konuştu Bozbey. Turistin şehirde gecelemesi için bazı cazibe noktalarının oluşması gerektiğini söyledi. Özellikle merkezde ‘tarihi aks’ olarak bilinen noktada bu çalışmaların artırılması şart oğlu şart.

Hatta bu konuda “Sahip olduğumuz kaplıcaları daha Bursalılar tanımıyor” cümlesi ile Bursa’nın değerlerini Bursalıların tanımadığını söyledi. Ama daha kaplıcaya gelmeden önümüzde net bir Uludağ örneği var. Ömrü hayatında Uludağ’a çıkmamış çok sayıda Bursalı var. Bozbey’in bu örneğine ben de naçizane bir ekleme yapmış olayım.

Bursa’nın geçmişindeki iz olan ama bugüne gelemeyen ‘yeşil’ kimliği için de çalışmalar yaptıklarını 2050 vizyonlu 1/100.000’lik Çevre Düzeni Planı çalışmalarına başladıklarını kaydetti. Plan sonucunda Bursa eski günlerine döner mi bilemem ama hayli geç kalınan bu konuda taşın altına elin konulmasının düşünülmesi bile önemli geliyor bana.

Öte yandan Yunuseli Havalimanı’nın, Orhaneli Göynükbelen Gençlik ve Spor Kamp Merkezi’nin, Tahir Ağa Hamamı ve Bayezid Paşa Medresesi’nin tahsisini talep etti. Özellikle Yunuseli Havalimanı’nın şehrin olası bir afet durumunda önemli bir nokta olacağını hesap edersek, yapılaşmaya izin verilmeden korunması gerekiyor.

Genel hatlarıyla bakıldığında ‘enkaz edebiyatı’ vurgusu yoktu açıklamalarda. Ancak önceki dönemden bugüne sorun halini alan her konu için sıklıkla dile getirdiği ‘Yapılanları protokol ile kayıt altına almamışlar’ vurgusu dikkat çekiciydi.

Bozbey, elbette birçok noktaya temas etti. Teferruatını Norm Haber sayfalarından okumanız mümkün. Hatırlatmak gerekir ki, Bursa 19 yıllık bir iktidar partisi yönetiminin ardından bir kabuk değişimi içerisine girdi.

Bazı noktalarda geç kalındığı ve kadro kurulmasının geciktiğine yönelik eleştiriler olduğunu var sayarsak ortaya konan dokuz aylık karnede eksik kalan noktalar elbette var. Ancak harekete geçilmemesi için de hiçbir neden yok. Doğru bir planlama ile üstesinden gelmek mümkün.

Uzun lafın kısası;

Bozbey’in seçilmesinden bu yana geçen süreçte doğum sancıları bitti, dokuz ay sonunda çocuk doğdu.

Bakalım bundan sonraki süreçte çocuk (projeler) neye benzeyecek?

Yetki yoksa ifşa var!

Yetki yoksa ifşa var!

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey göreve geldiğinde her ay düzenli olarak yapacağını söylediği basınla buluşma toplantılarını dört aydır tertip etmiyordu. Dört ay görünüşte kısa, icraat için uzun, bir şehir için devranın tersine dahi dönebileceği bir süre aslında.

Dolayısıyla sorular da konular da birikti. Toplantıdan pek çok önemli başlık çıktı.

Bence tüm bu başlıkların en önemlisi Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından toprak, hava ve su tahlilleri ile belgelenen şehir kirliliği vurgusu ile iş dünyasına yapılan uyarının yanı sıra Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğünün konuyla ilgili göreve davetiydi.

“İş dünyasına bir kez daha sesleniyorum. Eğer siz isterseniz havamız temiz olur, eğer siz isterseniz deremiz temiz akar çok net söylüyorum. Bu konuda yaptığımız tespitler var. Bu konuda asla müsamaha göstermeyeceğiz, ancak yetkilerimiz sınırlı. Ben burada İl Çevre Müdürlüğüne de huzurlarınızda seslenmek istiyorum. Lütfen buralara müdahale edin. Yerleri belli, kimlerin hangi fabrikaların olduğu belli, arıtma tesisini çalıştırmayanlar, filtreleri çalıştırmayanlar…” diyerek gösterdi tepkisini Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey.

Şehirde kaçak su kuyuları açanlar da, filtrelerini çalıştırmayanlar da, arıtma tesislerini işletmeyenler de belli aslında. Gereken müdahalelerin uzun süredir yapılmadığının, her şeye göz yumulduğunun da farkındayız.

Zaman zaman bu köşeden konuyla ilgili yazılar yazarak gereken uyarıları yapıyoruz da kim umursuyor…

İş bu toplantı ve Mustafa Bozbey’in göreve daveti ile umursamazlık çıtasını aştı. Bundan sonra olacaklar görevi bilinçli şekilde ihlale girer…

“Bakın Orhaneli’de gidip bir görün Allah aşkına, Orhanelili zehir soluyor!” diyen Bozbey sınırlı yetkisini kullanarak bacasından çıkan dumanları filtrelemeden doğaya salan Orhaneli Termik Santralini mühürledi.

Ama ne gam, Büyükşehir Belediyesinin mührü belli bir yere kadar. Orhaneli Termik Santrali halen çalışmaya devam ediyor.

Bu durum da savcılığa suç duyurusu olarak iletilmiş.

Mesele şu ki, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin yarattığı doğa tahribatını ölçümlerle tespit ettiği şirketi mühürlemesinin ardından Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğünün, hatta bakanlığın kapı gibi durması ve ‘Böylesine kıymetli bir tarım şehrinin böyle kıymetli tarım topraklarını, bu bölgede yaşayan vatandaşı göz göre göre zehirleyemezsiniz!’ demesi lazım.

Şimdilik kurumlar ölü taklidi yapıyor. Böyle giderse vatandaş da seçimlerde ölü taklidi yaparak gereken yanıtı verir. Zira dünya üç beş zenginin etrafında dönmüyor!

Hemen hatırlatalım; Orhaneli Termik Santrali, 2015 yılında Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun kararıyla Çelikler Holding’e devredilmişti. Santralin yarattığı çevre katliamı Bursa Gazeteciler Cemiyeti’nin ‘Başkanlarla Yüz Yüze’ programında da gündeme gelmiş, Bozbey burada yaptığı konuşmada; “Ölçülüyor, uygun deniyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün kriterlerini baz alırsak o zaman insanlığa hizmet etmiş oluruz. Aksi takdirde bu oranlarla biz sadece kendimizi avuturuz. Havayı kirleten firmaları biliyoruz. Uyarı ve cezayı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yapması gerekiyor. Biz onlara ulaştırıyoruz. Bundan sonra karşılarına veriler ile gideceğiz. Bunu yapmazlar ise son çare tek tek kamuoyuna paylaşacağız!” demişti.

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin 2025 yılı için ilk planı da böylece gelişmiş oldu. Çevreyi kirleten fabrikalar tek tek ifşa edilecek!

Pek çok konu başlığı arasından benim üzerinde hassasiyetle durduğum bir diğer konu da Çınarcık Barajı inşaatının tamamlanıp kentin su sorununun önümüzdeki 30 yıllık süre için çözüme kavuşması konusu oldu.

Hatırlarsınız geçtiğimiz 5 yıllık dönemde geçmiş dönem Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş su konusunun geçtiği tüm toplantılarda ‘Çınarcık Barajı inşaatını iki yıl içinde tamamlıyoruz, bu inşaat DSİ’ye kalsa 20 yılda bitmezdi’ der, üstüne durumu bir de DSİ Bölge Müdürü ya da temsilcisine onaylatırdı. Aradan 5 yıl geçmesine rağmen baraj inşaatının tamamlandığına şahit olmadığımız ortada.

Bildiğimiz bir konu varsa o da şudur; Çınarcık Barajının Uluabat Gölü’nü beslemesi gereken kuyruk suyu TEKNOSAB’a tahsis edilmiş. Ortada başka da bir gelişme yok!

Bugün su konusu açıldığında mevzu tekrar ortaya çıktı, ancak her yiğidin yoğurt yiyişi farklı olduğundan Başkan Mustafa Bozbey konuyu bambaşka bir açıdan ele aldı. Olduğu gibi aktarıyorum;

“Yüklenici firma ile yapmış olduğumuz görüşmelerde kendisinden Çınarcık Barajı projesini önümüzdeki yılın sonuna kadar tamamlamasını istedik. Kendisinden söz aldık, parası hazır, çünkü kredi ile yapılan bir proje. Ancak gönül isterdi ki, bu projeyi BUSKİ olarak biz yapmayalım, DSİ yapsın, çünkü DSİ yapıyor böyle büyük projeleri. 2011 yılında DSİ projeyi programına almış. 2014 yılında Büyükşehir’e kamulaştırmaları yapması konusunda bilgi vermiş. Kamulaştırmaların ardından ihaleye çıkıp inşaatı tamamlayıp belediyeye teslim edilecekmiş proje. Uzun vadede de ödenecekti belediye tarafından. Bir söz ile iş değişmiş. 150-160 milyon Euro civarında bir kredi alınarak proje başlamış. DSİ’nin yapması durumunda BUSKİ olarak bu kadar borçlanmazdık. Sadece BUSKİ’nin bu yaklaşımla bu kredi alımları ile borcu önümüzdeki sene 25 milyar liraya çıkıyor!”

DSİ’nin ben yapacağım demesine rağmen bu yükün üstlenilmesi şaşırtıcı. Ödemelerin nasıl yapılacağının dahi kararlaştırıldığı sözleşmenin bir kenara itilerek böylesine büyük bir borcun altına girilmesi, Bursalının parasının şehre gerçekten belediyelerin katması gereken yatırımların gerçekleştirilmesi için neden kullanılmadığı beni hep düşündürüyor.

2014 yılında yapılması için yola çıkılan işin 2024 yılı biterken halen yapılamamış olması da ayrı bir garabet tabi…

Hani insan düşünüyor, barajı DSİ yapsa, belediye de kendi üzerine düştüğü gibi yol projelerine yoğunlaşarak tek bir ana arter üzerinde şehrin batısından doğusuna iki saatte şehirler arası yolda seyreder gibi gitmek zorunda kalan Bursalının elini rahatlatsa daha iyi olmaz mıydı?

Artık olan olmuş da, bundan sonrası için daha iyisi temennimiz…

Toplantı uzun, konular çeşitliydi.

Sonraki pek çok yazıya da konu olacak…