Ayağa kaldırın Gazi Meclisi!

Ayağa kaldırın Gazi Meclisi!

Daha dün akşam saatlerinde Norm Haber ekranlarında yayınlanan Gündem Turu programında Sorumlu Yazıişleri Müdürümüz Furkan Kahraman ve Köşe Yazarımız İlhami Yıldız ile konuştuk, Bursa’ya doğanın bir hediyesi olan, aslında pek de korumayı başaramadığımız Uludağ’da yapılaşmanın önüne geçmek üzere alınan kararın yarattığı memnuniyeti.

Alan Başkanlığı konusundaki itirazların altını çizdik, bu konudaki mücadelenin ısrarla ve bıkmadan sürdürüleceğini, bahsedilen bölgenin bir ya da birkaç aileye menfaat sağlayacak otellere dönüşmeyeceğini, yine Apollon kelebeklerinin Uludağ semalarında uçuşacağını söyledik.

Onca lafı anlatırken, aklımdan onca düşünce geçerken yaşadığım yorgunluk daha geçmeden, içim bu konuda daha soğumadan yetişti maşallah Resmi Gazete’nin Uludağ’da tam da bahsettiğim alanın Milli Park kapsamından çıkarılıp Alan Başkanlığına devredildiğine yönelik kararı.

Koskoca Uludağ’da özellikle seçildiği her halinden belli olan, tek bir bölgeye yönelik alınmış karar, elbette adrese teslim bir imara açılma halini ortaya koyuyor benim için. Adresin de hangi aile olduğunu Bursa’da artık herkes biliyor. Bu nedenle özellikle vurgulamama gerek yok diye düşünüyorum.

Zaten beklenen otel inşaatı başladığında otelin sahibinden, inşaatını, yolunu, altyapısını yapanlara kadar çalışmaların kimlere ihale edildiğini öğrendikçe bu koca şehri öldüren, birkaç aileyi güldüren kararın kimlerin çıkarına alındığını da görme şansımız olacak.

Yargı kararını açıklarken;

“Korunan alanı ve orman alanlarını yapılaşmaya açan, mevcut yoğunluğu artırarak yapılaşma baskısını genişleten Uludağ Milli Parkı II. Gelişim Bölgesi Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planlarını kamu yararına, planlama esaslarına ve şehircilik ilkelerine aykırılık gösterdiği ve hukuka uygun tesis edilmediği” gerekçesi ile iptal etmişti…

TMMOB Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu da açıklamasında;

“Orman alanları üzerindeki baskının arttığı ve bu alanların milli park alanındaki yapılaşma ve plan değişiklikleri ile tahrip edilmekte olduğu, dava konusu alan ve yakın çevresinde yakın dönemde yeni bina yapımları ile orman alanlarının ve orman toprağı özelliği taşıyan alanların olumsuz etkilendiği belirtilmiştir.

Yeşil çizili bölge Alan Başkanlığı

Yeni yapılaşma çalışmalarıyla alanda artacak insan yoğunluğunun olumsuz etkiler doğuracağı uyarısı yapılmış; plan raporlarının çevresel etkilerin önlenmesi konusunda yetersiz olduğu tespit edilmiştir.” diyerek yapılaşma konusundaki ısrarın bölgenin doğasına, dolayısıyla bütün bir şehrin iklimine ne kadar zarar verdiğini vurguluyordu.

Biz programda konuştuk, eminim bizim yaşlarımızda olan tüm okuyucularımız da aynı anıları paylaşacaktır, bir zamanların Bursa’sında diz boyu kar olurdu, sokaklarda kızaklarımızla kayabilirdik…

Şimdi çocuklarımız kara hasret geçiriyor kışları. İşin ilginç yanı Uludağ bile kara hasret kalıyor. Zaten 3 ay gibi kısa bir süre kış turizmine açık olan bölgede geçtiğimiz yılbaşında otelleri doldurabilmek adına suni kar yağdırıldığını hatırlıyorum.

İşte tam da bu nedenle, birinci ve ikinci oteller bölgesinde kimisi tuvalet ruhsatı ile kimisi otopark ruhsatı ile inşa edilen oteller artık işlevini yitirmeye başladığından dağın daha yüksek mevkilerine dikildi gözler. Bahsedilen bölgenin Uludağ’ın endemik türler ve hayvan çeşitliliği açısından en kıymetli yerleri olmasına bakılmaksızın…

Az buz değil 2 bin hektarlık bir alandan bahsediyoruz!

Üstelik bundan sonra büyümesinin önünde hiçbir engel yok. Alan Başkanlığının alacağı bir karar büyüme için yeterli!

Çevrecilerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzası ile yayınlanan kararı yargıya taşıma hazırlığı var.

Geçmişte Milli Park statüsünü Bakanlar Kurulu kararı ile alan Uludağ’ın statüsünün elinden alınmasının da yine bir Bakanlar Kurulu kararı ile olması gerektiğini savunuyorlar.

İşe ticari açıdan baktığımda oteller bölgesinde kış turizmi ile para kazanan işletmecilerin ellerindeki en değerli kaynak olan Uludağ’ı böylesine hoyratça çarçur etmesinden, karlılıklarını kısa vadede düşünerek uzun vadede tüm doğal yapıyı bozarak uğrayacakları zararı hesap etmemesinden dolayı hayrete düşüyorum.

Oysa en değerli geçim kaynakları olan bölgeyi el üstünde tutmaları, yapısının bozulmaması için gereken ne ise sonuna kadar mücadele ederek yapmaları gerekir. Bu sayede sadece bir-iki kuşak değil nesiller boyu bölgedeki turizmin canlılığından ekmek yiyebilir. Klasikleşen markalar olabilirler.

Ama nerde bizim turizmcimizde o vizyon…

Bizde günü kurtarma dışında bir bakış geliştiren çok az firma ve işletme var…

Neyse, bu iş burada bitmedi, bitmez…

Mücadele devam eden bir süreçtir unutmamak lazım…

TMMOB Bursa İKK Uludağ Alan Başkanlığına yönelik;

1-Uludağ Alan Komisyonunun Kuruluşu, görevleri, çalışma usul ve esasları hakkında yönetmelik,

2-Uludağ Alan Planlarının Hazırlanması ve yürürlüğe konulmasına ilişkin usul ve esaslar hakkında yönetmelik,

3-Uludağ Alan Başkanlığı Hizmet Birimleri çalışma usul ve esasları hakkında yönetmelik ,

Başlıklarına önce yürütmenin durdurulması, takiben iptaline yönelik hukuksal süreci başlatıyor…

Şimdi iş muhalefet partisi vekillerine düşüyor.

Hadi bakalım koruyun Bursa’nın haklarını…

Ayağa kaldırın Gazi Meclisi…

Bursa nefes alamıyor deyin…

Bir şehri öldürüyorsunuz deyin…

NOT: 26 Ocak’ta kurulan ve Ocak-Mart döneminde herhangi bir faaliyette bulunmayan başkanlık, 6,1 milyon TL’lik ödeneğinin üçte birini nisan ve mayıs aylarına ait toplam 2,1 milyon TL’lik harcama ile tüketti.

Çalışmazken bu harcamayı yapan Alan Başkanlığının çalışmaya başladığında nasıl bir bütçeye ihtiyaç duyacağını da ayrıca merak ediyorum doğrusu…

İstemiyorsan ses ver!

İstemiyorsan ses ver!

Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturduktan sonra ilk icraat olarak basına bir açıklamada bulunup kız ve erkeklerin ayrı eğitim görmelerine imkan tanıyan ‘kız okulları’ ve ‘erkek okulları’ açmayı doğru bulduğunu belirten Bakan Yusuf Tekin ben de dahil olmak üzere toplumdan ciddi tepki gördü, görmeye de devam ediyor.

Bakan’ın konuyla ilgili tek savunması, ‘veliler böyle istiyor’ cümlesi…

Geçmişe doğru şöyle bir baktığımızda Sayın Bakanın ilk icraat olarak kendisine kız çocukları ile erkek çocuklarını eğitimde ayrı okullara yönlendirmeyi amaç edinen bir programı seçmesi tesadüf değil.

Biz aynı ismi müsteşarlığı döneminde 4+4+4 sisteminin en önemli uygulayıcılarından biri olarak görüyoruz.

Hemen hatırlayalım bu sistemin bize neler getirdiğini…

Bir veli olarak ne kadar endişelendiğimi hiç unutamıyorum, çünkü küçük kızımın da eğitime başlama süreciydi bu yıllar…

Veliler böyle erken yaşta çocuklarının okula başlamasını istemiyorlardı, ancak okula başlamama gerekçesi olarak ihtiyaç duyulan ‘Akli ve fiziki gelişimi okula başlamak için yeterli düzeyde değildir’ minvalindeki raporu almaktan da imtina ediyorlardı. Böyle bir raporun ‘yeterli düzeyde değildir’ kısmının çocuklarının tüm hayatları boyunca karşısına çıkacağından korkuyorlardı.

Sonuçta, daha doğru dürüst tuvalet eğitimi bile almamış, ana kuzusu çocuklar, anaokuluna gitmeleri gereken çağda ilkokula başladılar ve özellikle sistemin ilk başladığı yıl birinci sınıfları okutan öğretmenler öğrencilerini tuvalete taşımaktan okuma yazma öğretemedi.

Amaç neydi?

Amaç, özellikle kız çocuklarının küçük yaştan itibaren ilkokul eğitimini tamamlaması ve ardından okulun kalanına dışarıdan devam etme hakkını elde ederek, eğitim sisteminden ayrılmasıydı. Bence hayli muvaffak olundu.

O dönemden bu yana eğitim sisteminin içinden kaybolan, yani eğitimden uzaklaşarak evlerine kapatılan kız çocuklarını pek çok yazımda konu ettim.

Şimdilerde ise o dönemde kaybolan çocukların yaşadıkları dramları aktaran pek çok adli vaka ile karşılaşıyoruz.

Sadece bu sistemi getirmekle kalmadı Bakan Tekin’in müsteşarlık dönemi…

Eğitim sisteminin içinde olan herkesin şikayetçi olduğu ve gerek velilerin gerekse öğrencilerin bir noktadan sonra mecbur bırakıldığı imam hatip okullarının sayısının önü alınmaz bir biçimde artması da aynı döneme denk geliyor.

2013-2014 yılında bin 361 olan imam hatip ortaokulu sayısı 3 bin 394’e, 854 olan imam hatip lisesi sayısı ise bin 624’e yükseldi. Öğrenci sayısı ise imam hatip ortaokullarında 240 binden 761 bin 785’e, imam hatip liselerinde ise 474 binden 761 bin 785’e çıktı. LGS ve Adrese Dayalı Kayıt Sistemi’ne geçilerek öğrencilere imam hatip tercihi zorunlu kılındı.

Bununla da kalınmadı…

Yine o dönemden bu yana yazılarıma sıklıkla konu ettiğim, ancak artık hiçbir çekince gözetmeden ‘değerler eğitimi’ adı altında adeta rehber öğretmenlerin yerini alacak şekilde okullara yerleşen dernekler ve vakıflar aynı ismin müsteşarlığı döneminde attılar ilk adımlarını devletin eğitim kurumlarına.

2017 yılında ise Sosyal Etkinlikler Yönetmeliğinin kapsamı değiştirilerek bahsettiğim dernek ve vakıfların yarışmalara dahil olması sağlandı. Böylelikle sade vatandaş arasında popülerlik ve tercih edilirlik artırılmaya çalışıldı.

Yine aynı yıl, yine aynı dernek ve vakıflara mülkiyeti devlete ait taşınmazlar 49 yıllığına bedelsiz olarak verildi ve binlerce kamu taşınmazı sanki devlet eğitim ve yurt faaliyeti sunamazmış gibi bu kurumlara verilerek hizmet alımı gerçekleştiriliyor gibi bir görüntü sergilendi.

Böylece parasız eğitim sunan sosyal devletten, cemaatlere öğrenci devşiren devlete dönüştü Milli Eğitim Kurumunun yapısı…

İşin beni en çok korkutan kısmı ise HÜDAPAR’ın meclise girmesi ile birlikte bu tür hamlelerin devamını da bekliyor oluşumuz…

Burada Birleşik Kamu İş Bursa İl Temsilcisi Özkan Rona’nın sosyal medyasında paylaştığı sitemi çok haklı buluyorum;

“Oturduğun yerden karma eğitim sloganı atıp birçoğu karma eğitimden yana olan sosyal medya arkadaşlarına karma eğitim propagandası yaparak görevini yapmış olmazsın!

İlk defa mı duydun kız erkek okullarını, yasaya aykırı kız erkek sınıflarını, teneffüs saatleri ayrı, merdivenleri ayrı, kantinleri ayrı ortaokulları!”

Biz ilk defa duymadık, ilk defa duyurmadık…

İstemiyorsanız siz de ses verin…

Mümkünse güçlü bir ses olsun, bakanlık da bakan da duysun…”

6. Türk Dünyası Ata Sporları Şenliği gün sayıyor

6. Türk Dünyası Ata Sporları Şenliği gün sayıyor

Vakti olanlar için güzel bir etkinlik…

Öncelikle şu tespiti yapmak gerekir: Bursa’nın bir tarafı Balkanlar’ın, diğer tarafı da Orta Asya’nın yansıması…

Bursa Kalesi ve Üsküp Kalesi ikiz gibi.

Keza dört dağ ilçesi olarak nitelendirdiğimiz bölge de Orta Asya’da Türklerin yaşadığı bölgelerin bire bir yansıması…

Böyle bir coğrafyanın üzerinde yaşıyoruz.

Bu açıdan bakınca doğu ile batının sentez olduğu bir kent Bursa.

Bir tarafı buram buram Balkan coğrafyası kokarken, diğer tarafı da Orta Asya’dan gelen esintilerle yüreğimizin derinliklerine kadar iniyor.

Bu derinlikleri yaşatma adına da Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın üstlendiği bir misyon var.

O misyon 5 senedir devam ediyor…

O misyonun adı Türk Dünyası Ata Sporları Şenliği…

Bu sene altıncısı Keles Kocayayla’da yine geniş bir katılım ile gerçekleşecek.

Bir yandan bu gerçekleşirken diğer yandan da Keles Belediyesi tarafından geleneksel hale getirilen Keles Kocayayla Şenlikleri’nin 55’incisi düzenlenecek.

22 Temmuz akşamı Keles Kocayayla’da başlayacak etkinlikler 23 Temmuz gecesine kadar devam edecek.

Etkinlikler kapsamında konserlerin yanı sıra atlı gösteri alanı, okçuluk aşanı ve er meydanında Türk Dünyası’ndan enstanteneleri ve akrabaları görmek mümkün olacak.

Yağlı güreşler ise her sene olduğu gibi bu sene de çekişmelere sahne olacak.

Etkinlikleri seyretmek isteyenler için 23 Temmuz tarihinde belirli saatlerde Keles Kocayayla’ya ücretsiz ulaşım sağlanacak.

Bunu da bu köşeden yazmış olalım.

Vakti olanların ailece huzur içerisinde geçirebilecekleri bir etkinlik, bizden hatırlatması.

Bizler de emeği geçen Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş ve Keles Belediye Başkanı Mehmet Keskin’i bu köşeden tebrik ediyoruz.

***

KORKMAZ’IN İLK FESTİVALİ

Dağ yöresinde festivallerin beklenildiğini daha önce bu köşede kaleme almıştık.

Bu minvalde pandemi nedeni ile ara verilen festivallerden biri de Büyükorhan Görecik Yaylası Festivali.

Büyükorhan Belediyesi tarafından gerçekleştirilen festival bu sene Bursa Büyükşehir Belediyesi destekleri ile tekrar hayat bulacak.

Bu sene 30 Temmuz tarihinde gerçekleşecek festival aynı zamanda Büyükorhan Belediye Başkanı Ahmet Korkmaz’ın da ilk festivali olacak.

Festival kapsamında yöresel sanatçı Ali Oral, Türk Halk Müziği’nin güçlü sesi Songül Karlı ve Burak Bulut ile Kurtuluş Kuş sahne alacak.

Büyükorhan ve Görecik Yaylası’nı merak edenler için güzel bir etkinlik.

Şimdiden ajandanıza not alın…

Bizden hatırlatması.

Cumalıkızık piknik alanı nefes aldıracak!

Cumalıkızık piknik alanı nefes aldıracak!

Öncelikle şu tespiti yapmak gerekiyor:

Bu dönem belediye başkanlarının nelerini hatırlarsın, diye sorsalar, Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz ile ilgili olarak şehrin içerisine kazandırdığı piknik alanları ile derim.

Ama öncesinde şunu da yazmak gerekir.

İngiltere’nin Başkenti Londra’yı gezenler görmüştür. Londra’nın en önemli özelliklerinden biri de şehrin içerisindeki parklarıdır.

Bu parkların en küçüğü 50 dönümden başlar, 250 dönüme kadar çıkar.

İnsanlar bu parklarda nefes alır.

Çimlerin üzerine rahat rahat basıp enerjilerini atarlar.

Bu ve benzeri çalışmalar bu dönem Bursa’da da gerek Osmangazi gerekse Yıldırım Belediye Başkanları tarafından yapıldı ve yapılmaya devam ediyor.

Bu çalışmaları takdire şayan.

Özellikle Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz’ın, 75. Yıl Mahallesine kazandırdığı piknik ve mesire alanı şu yaz günlerinde dağa veya denize gidemeyen garibanlar başta olmak üzere herkesin uğrak yeri.

Bunun ardından yarın açılışı gerçekleşecek 100 dönüm alana yapılan Cumalıkızık Orman Parkı ise mükemmel üstü diyeceğimiz bir yer olacak.

Üstüne üstelik 100 dönüm alanın 81 dönümü belediye tarafından yeşillendirilmiş.

Bu bilgiler ışığında burası için bütünleşmiş tesis ifadesini kullanmak daha doğru olacak.

Yapımı tamamlanan ve açılışı AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Varank’ın da katılımı ile yarın (Cuma günü) gerçekleşecek olan Cumalıkızık Orman Parkı’nda bin metrekare oyun alanı, 5 adet çocuk parkı, 45 adet kamelya, 250 adet piknik masası ile 11 adet çeşme, 3 bin metrekarelik 2 adet otopark, 1 adet idari bina, 3 adet tuvalet, 1 mescit, 2 büfe ve 2 adette güvenlik noktası yer alacak.

Yine bu alanda 250 piknik masası, 50 pergole olacak. Çocuk oyun alanları, velhasılı alışveriş büfeleri, mescidi ve lavabolarıyla hemşerilerimizin aileleriyle birlikte hoşça vakit geçirebileceği bir alan olmuş…

Bir de ilerleyen zaman diliminde yapımı tamamlanacak olan Değirmenönü Parkı ile Yıldırım parklar şehri olmuş olacak.

Biz de bu vesile ile emeği geçen başta Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz ve ekibini tebrik ediyoruz.

***

DAVUT AYDIN’DAN ANKARA ÇIKARMASI

Yenişehir Belediye Başkanı Davut Aydın’ın çalışmalarını yakinen takip ediyoruz.

Yapmış olduğu icraatlarla ilçe halkının gönlünü kazandı. Özellikle eğitim alanında ücretsiz kurslarla hem gençlerin gönlünü hem de ailelerin gönlünü kazandı.

Onun gözü kulağı üniversite sınav sonuçlarının açıklamasında.

Bu sene başarı çıtasını ne kadar arttıracak, onu yakın bir tarihte öğrenmiş olacağız.

Bugünden öğrendiğimiz ise Aydın’ın önceki günkü Ankara ziyaretleri idi.

İl Başkanı Cihangir Kalkancı ile önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi ziyaret eden Aydın, ardından sırası ile MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, MHP Yerel Yönetimlerden Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Sadir Durmaz, Bursa Milletvekili Fevzi Zırhlıoğlu, Balıkesir Milletvekili Ekrem Gökay Yüksel ve AK Parti Bursa Milletvekili Refik Özen’i ziyaret ettiler.

Ziyaretlerde hem hayırlı olsun dilekleri hem de Yenişehir’in ihtiyaçları gündeme gelmiş.

Bizler de Aydın’a bir kez daha görevinde başarılar diliyoruz.

Bozbey Ankara’ya gidince…

Bozbey Ankara’ya gidince…

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi ‘değişim’ sancısı ile yapılan eylemler, gizli görüşmeler, bir takım ittifaklar ile sarsılırken yerelde de hiç sakin bir ortam yok.

Beni asıl endişelendiren, delege seçimleri ile ortaya çıkan kutuplaşma durumunun daha önceki seçimlere göre çok daha keskin olması.

Bazı söylentilere göre bu kutuplaşmadan yeni bir partinin doğması an meselesi.

Bir diğer taraftan da; ‘Değişim olacak, ama genel başkan kim olacak? Hadi genel başkanının İmamoğlu olmasına karar verdik diyelim, bu kez İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı kim olacak? İkisi birden İmamoğlu olamaz, o halde genel başkan Özgür Özel mi olsa…’ gibi senaryolar üzerinde konuşuluyor.

Yerelde de sükunetin hakim olmadığını yazdığım ilk cümleye geri dönecek olursam, meseleyi aynı paralelden aktarabilirim size.

Önümüzde yerel seçimler var malum, yerel seçimlerde Millet İttifakının Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak Mustafa Bozbey ilan edilmiş ve bu doğrultuda çalışmalarına devam etmesi istenmişti CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından. Tüm bunlar gerçekleşeli 3 yıl kadar oluyor.

Daha o zamanlardan siyaset köprülerinin altından çok suların akacağına yönelik söylemleri vardı dönemin İYİ Parti Bursa İl Başkanı Selçuk Türkoğlu’nun.

Hakikaten de öyle oldu. Sular aktı, ittifak köprülerini yıktı. Millet İttifakı defalarca çeşitli kaynaklardan yapılan açıklamalarla dağıldığını duyurdu.

Yerel seçimler için yeniden kurulur mu?

Bu kadar ağır eleştirinin ardından bir ittifak kurulsa dahi inandırıcılığı kalmaz diye düşünüyorum.

Bu noktadan bakınca, CHP Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak sıfatlandırıyorum Mustafa Bozbey’i.

Ancak geçtiğimiz günlerde Ankara yollarına düşen ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile baş başa konuşurken çekilen fotoğraflarını paylaşan Bozbey’in, çoktan büyükşehirden ümidini kestiği, gözünü Nilüfer’e diktiği konuşuluyor kulislerde.

Haksız da sayılmaz hani. Örgüt daha delege seçimlerinde bir keskin bıçak oldu, önüne geleni doğruyor. Yara alanlar çok, küskünler daha da artıyor. Kurultay süreçlerini hep çok sancılı geçiren CHP, bu kez kurultay sürecinde sancı çekmiyor, adeta ameliyat oluyor. Haliyle iyileşmek için de zamana ihtiyaç olacak. Sorun şu ki, yerel seçimlere çalışmak için çok az zaman var.

Sıklıkla işittiğim, ‘Seçim çalışmalarında AK Parti’den iki kere kapıma gelip bir ihtiyacın var mı diye sordular. Kendi partimden bir kişi kapımı çalmadı. O ağırıma gidiyor…’ sözlerini bu kez boşa çıkartıp gönüllere girmek için yapılması gereken hareket belliyken, kendi iç seçimleri nedeniyle dağılmış bir örgüt bunu ne kadar gerçekleştirebilir?

Soru işareti!

Bu işin böyle olduğunu, morallerin bozuk, birliğin dağılmış olduğunu Bozbey de biliyor ve doğal olarak kulislerde konuşulan çözümü üretiyor siyasi geleceği için.

Yine aynı kulisler Turgay Erdem’in yeniden aday gösterilmesi ihtimalini de zayıf görüyorlar.

Hal böyle olunca Bozbey’in yolu açılıyor aslında, ama bunu Genel Başkana söylemek öyle kolay değil. Çünkü genel seçimlerde vekilliğini ne çok istediğini, ancak dosyasını dahi sunamadığını biliyoruz Mustafa Bozbey’in.

İlle de Bursa diyor Kılıçdaroğlu.

Tıpkı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na ‘Önce İstanbul’u al, sonra gel genel başkanlığa aday ol’ dediği gibi.

Ekrem İmamoğlu’nun Özgür Özel kozu var da, Mustafa Bozbey’in İYİ Parti kozu yok mu?

Elbette var.

Ankara’ya kadar gelmişken İYİ Parti Milletvekilleri Selçuk Türkoğlu ve Hasan Toktaş’ı bir ziyaret edeyim, hasbıhal edelim denmesinin altında yerel seçimlere yönelik bir planlama olduğunu düşünmeden edemiyorum.

Zira hatır şinaslığı ile bilinen Bozbey’in siyasette şimdiye kadar gittiği düğünlerin, yani halk arasında çok tanınıyor olmasının ekmeğini yediğini biliyoruz. Şimdiden sonra neden siyasi nezaketin ekmeğini yemesin?

Bozbey gibi bir isim Ankara’ya gidince konuşuluyor işte bunlar…

Biz aktarmakla görevliyiz…

NOT: İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu’nun partisinin Bursa İl Başkanlığını yürüttüğü dönemde sergilediği etkin muhalefeti meclis kürsüsünde de izlemek bir Bursalı olarak büyük keyif. Umarım bundan sonraki süreçte Bursa’nın bir lobisi olmasında İYİ Parti milletvekillerinin önemli katkıları olur. En azından programlarıma konuk oldukları süreçte söz verdikleri gibi Bursa’ya gelmeyen hizmetler için bakanların yakasına yapışırlar diye düşünüyorum.

Maaşlar da memnuniyetsizlik de arttı

Maaşlar da memnuniyetsizlik de arttı

Seçimlerin en büyük vaadi olan memur, emekli ve asgari ücretlinin maaşlarına yapılacak zamlar birbiri peşi sıra gerçekleşti. Büyük müjdeler biçiminde duyuruldu her bir zam haberi. Vatandaşın haberi iyice içine sindirmesi ve hükümeti takdir etmesi için de tüm müjdelerin arasına birkaç gün koyuldu.

Ancak işin garip olan tarafı şu ki, hiç kimse kendisine uygulanan zam oranından memnun değil. Memurlar da tıpkı emekliler gibi ‘en düşük maaş’ kıskacına alınarak yoksullukta birleştirilmeye çalışılırken, memurlar arasındaki eğitim farkı fark olmaktan çıktı bu düzenlemeyle.

Asgari ücretlinin henüz cebine koyamadığı maaş artış oranı alım gücünü çoktan kaybetti, çünkü asgari ücrete zam geldiğine yönelik haberin yayınlanmasının hemen ardından marketlerdeki ürün fiyatları derhal arttı. Fiyatı devlet tarafından belirlenen ürünlerin fiyatını da zaten devlet artırdı.

Amaç kaybolan alım gücünü yerine koymak değil de dostlar alışta verişte görsün misali bir davranış içinde bulunmakmış gibi herkes de artık bu zinciri normal karşılar oldu.

İşin bir de ‘maaşa zam işe son’ kısmı var, unutulmaması gereken. Pek çok küçük işletme için asgari ücretin kendisine maliyeti hayli yüksek olduğundan işçilikten kısma yoluna giderek işten çıkarmalara başladı mecburen işveren…

Sonuçta ortada bir maaşlara zam müjdesi var, ama kimse içinde bulunduğu durumdan memnun değil, buna patronlar da dahil.

Hele hele işçinin asgari ücretinin 11 bin 500 lira olup memurun asgari ücreti olan en düşük memur maaşının 22 bin lira olarak belirlenmesi tüm bu belirlemeleri de aynı kanalın, yani hükümetin yapıyor olması en ilginç tarafı işin.

Anlaşılan o ki, bizim ülkenin işçileri başka bir boyutta, memurları başka bir boyutta yaşıyor. Aynı zaman boyutunda ve aynı ülkede yaşayan işçi ve memur kesiminin en düşük maaşlarının arasındaki bu uçurumu ben başka türlü açıklayamıyorum çünkü…

Dikkatinizi çektiyse bu kıyaslamaya en düşük emekli maaşını katmadım bile…

En düşüğü 7 bin 500 lira olan bu maaş ile bir ay yaşamak için yaşının ucuna gelmiş insanların neler çektiğini yakın çevrenize şöyle bir bakarsanız rahatlıkla görürsünüz.

Bir diğer taraftan memur maaşlarına tepkiler de gelmeye başladı sendikalardan. Eğitim İş Cumartesi günü meydanlara inerek;

Yoksulluk sınırının 40 bin TL’ye dayandığı bir düzlemde, 22 bin TL. aldatmacası sarı sendikaları mutlu etse de biz susmayacağız! Taban aylığı, ek dersleri ve diğer ücretleri kapsamayan seyyanen zam aldatmacasıyla emeğimizin daha fazla sömürülmesine seyirci kalmayacağız! Yoksulluk sınırının altında bir ücreti kabul etmiyoruz!” diyecek…

Ücretli kesimin tepkileri sürüyor, market raflarındaki etiketler de değişmeye devam ediyor…

En son KDV oranlarına yapılan artışla birlikte temizlik ürünleri ve kişisel temizlik malzemelerinin fiyatları da epey bir yükseldi. Benim çamaşır deterjanım bir gün içinde 30 lira zamlandı mesela…

Senenin en sıcak günlerini geçirdiğimiz şu süreçte kokuşmamıza çeyrek kaldı da hükümetin haberi yok…

Hazır zamlardan ve sıcak günlerden bahis açılmışken, damacanası 47 liraya dayanan hazır su fiyatlarına da dikkat çekmek isterim.

Biz bu zamları akaryakıt fiyatlarındaki artış nedeniyle utana sıkıla yapıyoruz. Aslında şu su, 10-11 liraya satılmalıydı!” diyor bizim sucu…

İşin garip olan tarafı tüm tüketim ürünlerine olduğu gibi suya da birbiri peşi sıra gelen zamlardan şikayetçi olan kimsenin olmayışında…

Yani düşünün; vatandaşın aynı oranda hazır su tüketiyor olması, bir buçuk yıl içinde 17 liradan 47 liraya çıkan fiyatları hiç kafasına takmıyor oluşu, ürünün satıcısında dahi büyük şaşkınlık yaratıyor.

Anlayacağınız ülkemizin yaşam standardı orta, ortanın üstü ve yüksek olan yüzde 10’luk kesiminde büyük bir değişiklik yaşanmıyor.

Tatil beldelerini dolduran, fiyat artışlarına aldırmayan, lüks restoranların kapılarında kuyruk bekleyen bu kesim için bir sorun yok, sorun geriye kalan ve en düşük emekli maaşı, en düşük işçi maaşı, en düşük memur maaşı gibi maaşların en düşüklerinde buluşan yüzde 90’lık kesimde.

Onları da alanlarda görmek isteriz Eğitim İş’e destek vermek adına, ama nerdeee…

Orhangazi’de Aydın’a muhalif seçmenden de büyük destek

Orhangazi’de Aydın’a muhalif seçmenden de büyük destek

Fırsat buldukça Norm Haber olarak yerel yöneticilerimizi makamlarında ziyaret etmeye çalışıyoruz.

Bu minvalde önceki gün Kurumsal İletişim Müdürümüz Nail Özer ile beraber Orhangazi Belediye Başkanı Bekir Aydın’ın konuğu olduk…

Aydın’ın en önemli özelliği geçen dönem Bursa Büyükşehir ve Orhangazi Belediye Meclisi’nde görev yapması idi…

Bu artısı idi.

Fakat eksisi de belediyenin borçları idi…

Dile kolay, göreve geldiği ilk günde 165 milyon TL’nin o zamanki kurla hesap edildiğinde 26 milyon doları aşan borçla bir belediye devralmıştı Aydın.

***

Göreve seçilmesinin ardından hayırlı olsun ziyaretine gittiğimizde Aydın’ın tek hedefi belediyenin borç yükünü azaltmak, ardından da personel çıkarmadan yoluna devam edebilmekti.

Allah için o sürede emekliliği gelen personel dışında kimseyle yolunu ayırmadı, ardından da sıkı tasarruf tedbirlerini plana koydu.

Önce tüm gereksiz harcamaları kesti.

Ardından belediyenin içindeki lambaları bile gereksiz ise kapattı.

Makam odasında bile lamba yakmayan bir Başkan Bekir Aydın.

Sonrasında ise bir yandan yatırım diğer yandan sosyal projelerle halkın gönlünü kazandı.

Son ziyaretimizde belediyeye girmeden önce Orhangazilerle sohbet ettiğimizde “çok dürüst başkan” ifadelerini fazlası ile duyduk.

Önce kendisi gereksiz harcamaları kıstı. Hiçbir şeyi israf etmedi” sözlerini fazlası ile duyduk.

Kısaca halkın güvenini kazanmış bir isim.

Bunu yanı sıra Cumhur İttifakı’nın diğer ortağı MHP’lilerinde gönlünü kazanan isim. Bugün birçok MHP’li gerçek anlamda Aydın’ı kendilerinden görüyor.

İttifakın da güçlü ismi olmuş.

Hatta bugün ve perşembe günü ittifakın meclis üyeleri ile  Ankara’da olacağını da bu köşeden yazmış olalım.

***

Gelelim ziyarete;

Ziyarette seçim sürecinde verdiği sözleri Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın destekleri ile yerine getirmiş. Aktaş’a her fırsatta teşekkür ediyor Aydın.

Allah ondan razı olsun” diyor.

Borç konusunda ise…

Dolar kuru anlamında borç 5,5 milyon dolara kadar inmiş. Aslında belki pandemi dönemi olmasa idi borç tamamen bitecekmiş.

Buna karşın yer satmama konusunda kararlılıkları devam ediyor.

Yine Orhangazi’de yaşayan öğrenciler için açılan yaz okuluna 2 bin 500 öğrenci kaydolmuş. Bu da oldukça önemli.

Aydın’ın bir hedefi belediye olarak Tarım AŞ gibi bir şirket kurmak. Yakın bir tarihte hayata geçecek.

Ama Orhangazi ile ilgili ziyaretimizde çıkan en önemli detay… Aydın’a geçen seçimde oy vermeyen seçmenin bu seçimde Aydın’ın aday gösterilmesi durumunda oy vereceklerini açıklamasıydı.

Tekrar partisi ve ittifak tarafından aday gösterilmesi durumunda bu sefer daha yüksek oy alacağını söylemek müneccimlik olmaz.

Biz bu detayları da bu köşeden yazmış olalım.

Bize düşen Aydın’a görevinde başarılar dilemek…

Doğan görünümlü Şahin

Doğan görünümlü Şahin

Çocuktum…

Türkiye serbest piyasa ekonomisine geçmenin sancılarını yaşıyordu.

Almanya’dan tatile gelen işçilerin araçlarına hayranlıkla bakıyorduk. O dev Mercedesler hepimizin rüyalarını süslüyordu. Çünkü Türkiye’de babanız emekli olduğunda kapıya ancak kıt kanaat bir yerli Tofaş Şahin çekebiliyordu.

Tofaş’ın üst segment aracı daha çok zenginlerin bindiği, Şahin ile arasında fiyat farkı anlamında uçurum olan Doğan’dı.

Hayallerini Doğan süsleyen ama malum farktan dolayı sahip olması imkansız araba meraklıları, başlardı Şahin’in parçalarını Doğan ile değiştirmeye.

İlk olarak arka stoplar ve farlar değişir, ardından ön ve arka tampon Doğan olurdu.

Beşyol’dan aldığınız armaları da aracının önüne koydunuz mu Doğan görünümlü Şahininiz kapınızda dururdu.

Pazar günleri sanki mesaiymiş gibi evinizin önünde bir kova suyla pırıl pırıl yıkarken ‘kargaya yavrusu Şahin görünürmüş’ misali o araba sizin gözünüze Doğan görünürdü. Ama mahalledeki herkes onun Şahin olduğunu bilirdi.

Bizim de ülke olarak Şahin maceramız bu yıllarda başladı. Özal elinde kalemi ile tek kanal TRT’ye çıkıp Japonya’ya bilgisayar, Almanya’ya beyaz eşya sattığımızı anlatıyordu.

O yıllarda avcı uçağı envanterimizin tamamının değişmesi gündeme gelmişti. Turgut Özal, Amerika ile yaptığı anlaşmalar ile F-16’ları yani ‘Savaşan Şahinleri’ Türkiye’de üretmek ve savaş uçağı filomuzu yenilemek istiyordu.

Daha sonra Türkiye’de 1987 yılında montaj fabrikası kurularak F-16 üretilmeye başlandı. Bununla da kalınmadı. Bölge ülkelerine satılan F-16’ların montajları da bu fabrikada yapıldı.

Hatta dün kanlı bıçaklı olduğumuz, bugün aramızda meltemler esen Mısır Hava Kuvvetleri’nin kullandığı 40’tan fazla F-16’nın montajı bu fabrikada gerçekleştirildi.

Zaman ilerlemiş, bizim Şahinler Türkiye’ye yetmez olmuştu…

ABD yeni nesil bir muharip uçak için düğmeye bastı.

ABD, İngiltere, İtalya, Hollanda, Avustralya, Danimarka, Kanada ve Norveç’in içerisinde olduğu bu program sayesinde yerden dikey olarak kalkabilen Yeni Nesil Muharip Uçak F-35 üretilecekti.

Türkiye bu uçakların parçaların bir kısmını üretecekti. Proje şekillenip ilk teslimatlar başlarken, Türkiye peşinat olarak 1 milyar 400 milyon dolar ödedi. F-35 uçaklarından toplam 116 tane alınması planlanmıştı.

Ama ABD bize hava savunma sistemi satmayı reddedince işler değişti. Türkiye bir inat uğruna Rusya’nın kapısını çalarak S-400 hava savunma sistemi siparişi etti. Bu da ABD ile köprülerin atılmasına neden oldu. Ama şakşakçı yandaş basın bunun bir diplomasi zaferi olduğunu köpürtüyordu.

Bazı ne olduğu belli olmayan sözde güvenlik uzmanı denilen şahıslar, S-400’lerin Akdeniz ve Ege’yi nasıl bir Türk gölüne çevireceğini söylüyordu. Ekranlardaki yalama yorumcular Mısır’ın bile titrediğini anlatıyorlardı.

Rusya’dan gelen kargo uçaklarından S-400’lerin indirilmesini şantiye kenarında iş makinesi izleyen çocuklar gibi seyrediyorduk.

Hele bazı Anadolu irfanına sahip vatandaşlarımız Pimaş boruları Kartal aracının üzerine bağlayarak füze rampası gibi sokaklarda tur atıyorlardı.

Tabii ki NATO üyesi bir ülkenin envanterinde Rus silahı olması ABD’nin hiç hoşuna gitmedi. Hemen yaptırımlar geldi.

Mesela bizi F-35 programından çıkartılar. Biz de büyük abimizin korkusuna S-400’leri, komşuya inat aldığımız ama hiç kullanmadığımız katı meyve sıkacağı gibi mutfak dolabının en derinliklerine kaldırdık.

Ama bizim dahil olamadığımız bu projenin parçaları Türkiye’de üretilmeye devam ediyor. Bugün seçim meydanlarında İsveç’in nasıl NATO’ya dahil edilmeyeceğini ‘Eyyy’ diye başladıkları nutuklarla anlatanlar arka kapı diplomasisinde ‘ben ettim sen etme’ diyor.

İsveç güle oynaya NATO’ya giriyor, hatta Sayın Cumhurbaşkanı vitesi yükseltip Ukrayna’nın da NATO’ya alınmasından bahsediyor.

Ama F-35 projesine geri dönün diyen yok. İsveç’in katılımı karşılığında bize Tofaş Doğan gibi F-35’ler yerine F-16’larımızın modernizasyonundan bahsediyorlar.

Açıkçası Şahinlerinizi Doğan görünümlü yapalım diyorlar.

Eh biz de ne yapalım kuzu kuzu evet diyoruz.

Gelinen noktada kargaya yavrusu artık Doğan görünecek, ama tüm mahalle onun Şahin olduğunu bilecek!

Türkyılmaz kendini rakipsiz görüyor

Türkyılmaz kendini rakipsiz görüyor

Önceki gün kurumsal ziyaretler kapsamında ziyaret noktamız Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz oldu.

Mudanya’da iki dönemdir belediye başkanlığı yapan Türkyılmaz, üçüncü dönem için de aday olduğunu bizlerle paylaştı.

Tabii ki bu adaylık CHP liderinin dudağı arasında.

CHP lideri evet derse aday ol derse olacak.

Aksi durumda köşesine mi çekilir, parti içinde mi siyasete devam eder, onu ilk aşamadan sonra öğreneceğiz.

Ama bugünden öğrendiğimiz, orada kendisini rakipsiz görmesi.

Tabii ki siyaset iddia işidir.

Ama bu iddianın sandığa yansıması nasıl olur?

Onu da zaman gösterecek.

Ama bu dönem Millet İttifakı’nda çözülmeler olduğunu da hesaba katarsak konuşmak için oldukça erken.

Adaylık ile ilgili süreci ileride tekrar yazarız.

Büyükşehir Belediyesi ile ilgili anlaşmazlıklar noktasında, “İcraatlarımızı engelliyorlar, ardından mahkeme açarak hakkımızı alıyoruz” diyen Türkyılmaz, “istediğimiz her şeyi yapıyoruz, ama biraz gecikmiş oluyor” diyor…

Aslında bunu söylerken bir şeyi de itiraf etmiş, partisini de yalanlamış oluyor.

Zaman zaman ülkemizde ana muhalefet partisi CHP Türkiye’de yargı bağımsız değil dese de yargının bağımsız olduğu partisinin belediye başkanı tarafından net ifade edilmiş oluyor.

Bunu da buradan yazmış olalım…

Öte yandan;

Başkan Türkyılmaz, bütünşehir yasası ile belediyesine devrolan arazilere bu dönem buğday ekmiş, hedef rekolte 40 ton buğday…

Daha önce de Mudanya Belediyesi zeytin ve zeytinyağı üretimi gerçekleştirmişti.

Hasat mevsiminde elde edilen buğdayları da un yaptıktan sonra ihtiyaç sahiplerine dağıtacaklarmış.

Bu da önemli bir çalışma…

Toplam nüfusu 108 bin olan ilçede 11 bin ihtiyaç sahibi aileye sosyal yardımlarda bulunduğunu paylaştı Türkyılmaz.

Bunun 6 bini sürekli yardım alıyormuş.

Ya da diğer bir ifade ile ortalama aile sayısı 4 kişiden oluştuğunu varsayarsak 44 bin nüfus eder.

108 bin nüfusta 44 bin nüfusun yardım alması yüksek bir rakam…

Yerel seçimlere sayılı aylar kaldı.

Önümüzdeki mart ayından itibaren Bursa’da koltuklarında oturan bazı belediye başkanları için son aylar.

Bakalım Mudanya’da koltukta oturan Hayri Başkan değişecek mi?

Yoksa aynen devam mı edecek?

Ya da sadece isim değişip, partisi başka aday mı gösterecek?

Bu soruların yanıtlarını hep beraber öğrenmiş olacağız.

Bize düşen bugünden Türkyılmaz’a görevinde başarılar dilemek…

MESTEN VE HASANOĞLU KELES’İ ZİYARET ETTİ

Özbekistan’da hafta sonu gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimlerini takip etmek üzere kentimizden iki isim, kardeş ülkeye gitti.

O isimlerden biri Türkiye-Özbekistan Parlamentolar arası Dostluk Grubu Başkanı Bursa Milletvekili Osman Mesten, diğeri de Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Cem Kürşat Hasanoğlu.

Her iki isim görevlerini tamamladıktan sonra birkaç yeri ziyaret ettiler.

Ziyaret ettikleri yerlerden biri de Taşkent-Keles yakınlarından Zengiata Türbesi. Evet yanlış okumadınız Keles.

Bizim de ata ocağımız Keles’in kökleri Özbekistan’ın Keles yöresine dayanır.

Özbekistan ve Kazakistan sınırlarında kalan Keles’e bu ziyaret bana göre oldukça anlamlıydı.

Darısı bize…

CHP’de gerginlik tırmanıyor!

CHP’de gerginlik tırmanıyor!

Uzun zaman kurultay sürecine girmeyen CHP’den konuyla ilgili gelen açıklamalar, ‘Kurultay süreçleri CHP’de hep çok tartışmalı geçer, parti bu nedenle yıpranır ve toparlanması için biraz zamana ihtiyacı olur. Bu nedenle kurultay süreçlerini ve kendi iç hesaplaşmalarımızı seçimlerden sonraya bırakmak en iyisidir’ biçiminde olmuştu.

Doğrusu ya bu açıklama beni dahi tatmin etmişti. Partinin enerjisini kendi iç muhasebesini yapmak yerine seçimlere yönlendirmesini ben de doğru bulmuştum. Hatta görüntüde ciddi bir birlik hali de mevcuttu seçimlere yönelik…

Seçim bitti, gereken kayıplar verildi, eleştirilerin dozu artınca ve örgütün kurultay talebi görmezden gelinecek boyutu aşınca, mecburen delege seçimlerinden başlayarak bir sürece girildi.

Partide en çok sözü edilen kavram ‘değişim’ oldu…

Bahsedilen gerilim de delege seçimleri ile birlikte kendini gösterdi…

Ancak bu kez çok daha zor, çok daha farklı bir atmosfer yaşıyor Cumhuriyet Halk Partililer.

Küçük bir hatırlatma ile bu atmosferi tarif etmeye çalışayım;

Hatırlarsınız bir dönemlerin Türkiye’sinde ‘böl ve yönet’ sistemi çalıştırıldı uzun süre. Bazen sağcı-solcu diye bölündük, bazen Alevi-Sünni diye, kimi zaman da Türk-Kürt diye…

Listeyi uzata da biliriz, ama bize bu kadarı da yetti. Kardeşi kardeşe kırdıran kavgalara, zaman zaman da iç savaş tadında çatışmalara kadar uzadı konu. Her zaman da darbe ile noktalandı ve uzun süre baskılandı toplum.

Uzun süredir baskılanan toplumun çocukları olarak büyüdük hepimiz…

Yaşı benimle eşdeğer olan herkesin hatırlayacağı bu karmaşık ülke idaresinin temelinde bu kez gerçekten de ‘dış güçler’ denilen kavram vardı. Bu topraklar üzerinde istediklerini yaptırmak konusunda da hayli başarılı olmuşlardı.

İşte tam olarak böyle bir süreç işletiliyor sanki şimdilerde CHP içinde. Delege seçimleri iki sivri kutbun arasında geçiyor ve uzlaşmacı, demokratik bir yaklaşımdan giderek uzaklaşılarak ‘küçük olsun, benim olsun, zamanla toparlanır’ mantığı çalıştırılıyor.

Özellikle dün akşam gerçekleştirilen Çamlıca Mahallesi Delege seçimlerinde yaşanan kavgadan sonra benim bile gözüm korktu doğrusu…

Çünkü bu kez parti içi tartışmalar bir kadının üzerine yürümek, hatta bir kadına vurmaya çalışmak noktasına ulaştı. Üstelik partililerin gözü önünde…

Araya girenler olmasa CHP bugün delege seçimlerinde kadın döven parti olarak anılabilirdi. Çok şükür Bursa’da böyle bir hadise, eylem girişimi olarak kaldı, eyleme dönüşmedi, ancak konuyla ilgili parti yöneticilerinin ‘Eyleme dönüşmediği için tutanak tutamayız, şikayet konusu yapamayız, partiyi rezil etmeyelim…’ şeklindeki yaklaşımları da hiç doğru ve yerinde olmadı.

İşin garip olan tarafı benzeri bir durum Ankara Yenimahalle’de bu kez gençlere yönelik olarak yaşandı. Maalesef bu kez eyleme dönüştü şiddet girişimi. Tekmeli tokatlı, hatta kan gövdeyi götürecek biçimde bir olaydan söz edebilirim.

Takınılan tavır da üzülerek söylüyorum ki, yine aynı…

Şimdi, delege seçimlerinde dahi böylesine ciddi boyutlara ulaşmış bir tartışma ve iç kutuplaşmadan söz ederken, partinin siyasette de yerel yönetimlerde de çok tecrübeli isimlerinden biri olan Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in açıklamalarını iyi okumak lazım diye düşünüyorum.

TV100’de Barış Yarkadaş’ın sorularını yanıtlamış Büyükerşen ve demiş ki;

“Hem içeriden hem de dışarıdan CHP’ye ağır bir saldırı var. Tek dertleri de CHP’yi bölmek. Eğer CHP bölünürse laikliğe de cumhuriyete de elveda deriz. Eğer biz özgür ve demokratik bir Türkiye kuracaksak bunu birlik içinde, parti bütünlüğü içinde yapmamız lazım. CHP’yi bölmeye çalışmak kalleşliktir!”

CHP’nin kuruluş ayarlarına dönmesindense partinin ana ilkelerini savunarak çağı yakalamaktan yana olan Büyükerşen, röportajın tamamına bakıldığında Kılıçdaroğlu’na tam destek veriyor gibi görünüyor.

Arzulanan, partinin bölünmesi gibi senaryolardan uzak durulması.

Bana göre; kurultay sürecinde istenilen değişim rüzgarının yakalanmadığını, yine ‘küçük olsun benim olsun’cuların üstün geldiğini görenler, yeni bir oluşum arayışına girme eğiliminde olacaktır.

Burada asıl tartışılması gereken, hangi kesimin kalleş olduğundan daha ziyade, ‘böl ve yönet’ mantığının işlememesi için neler yapılabileceği.

Seçim heyecanı ile gözden kaçırılan en önemli nokta da bu…

Tarımı yine planlayamamışlar…

Tarımı yine planlayamamışlar…

Ülkemiz hiç de Almanya’dan gelen gurbetçinin söylediği gibi ‘cennet cennet…’ değil son günlerde. Cennet vatan yaşanan fiyat artışları ile özellikle de gıdaya erişimin giderek zorlaşması, et ve süt ürünlerinin yanı sıra sebze ve meyve fiyatlarının durmak bilmez yükselişi ile vatandaşa cehennemi yaşatır oldu.

Pek çok evde sabah akşam makarna pişiyor, zira un fiyatlarının durmak bilmeyen artışına rağmen en ucuz gıda yine de makarna…

Gelin görün ki, makarna ile yeterli beslenme sağlamak mümkün değil, özellikle de gelişme çağında olan gençlerde ve çocuklarda…

Zaman zaman yazılarımda dile getirdiğim obezite, bodurluk, aşırı zayıflık gibi sorunların temelinde yetersiz beslenme var.

Gıda fiyatlarının tüm dünyada düşerken bizim ülkemizde ciddi artış trendinde olmasını tarım politikalarının kötülüğüne ve plansız üretime bağlamak çok da zor değil.

Sıklıkla bahsedilen havza bazlı planlamaya geçilmesi amacıyla, tarım kanununun 7. maddesinde yapılan değişiklik Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.

Aslında şimdiye kadar pek çok kez, pek çok farklı tarihte benzeri sözler yazılıp çizildi.

Başlıklar genellikle ‘Türkiye’de tarım planlamasına gidiliyor, çiftçi bakanlıktan izin almadan ekim yapamayacak…’ şeklinde atılmış.

Sonuç ortada…

Geçen yıl 20 liraya yediğimiz salatalık bu yıl para edecek diye öylesine çok ekilmiş ki, onca fiyat artışına rağmen 15 liradan pazarda.

CHP Bursa Milletvekili ve PM üyesi Ziraat Mühendisi Orhan Sarıbal’ın ise yapılan değişikliğe bazı noktalarda itirazı var.

Öncelikli olarak tamamen bürokratlar tarafından yapılacak bir planının, sadece sahanın gerçeklerini bilmeyen kişiler tarafından yapıldığı için dahi işlemesi pek mümkün görünmüyor. Plan yapılırken akademik oda temsilcilerinden, köylü kooperatiflerinden ve üniversitelerin gerekli bölümlerinden kişilerin de işin içinde olması en doğrusu olurdu, ama bizim en doğrusuna değil de, en baştan sağmasına ihtiyacımız olduğundan böyle yapıyoruz planlamayı…

Bunu geçelim, eldeki veriler doğru veriler değil!

En son Genel Tarım Sayımı 2001 yılında yapıldı. Genel Tarım Sayımları ile tarım sisteminin ayrıntılı bir fotoğrafı çekilirdi. Ancak, yapılan son sayımın üzerinden tam 22 yıl geçti ve günümüzde ne üretici sayısına, ne işlenen alanlara ne de hayvan sayısına ilişkin kesin bir bilgiye sahip değiliz!” diyor Sarıbal.

Yahu, 2001 yılından bu yana benim hayatımda bile tonla değişiklik oldu, düşünün yerden yere vurduğunuz tarım sektöründe nelerin değiştiğini. Ama düşünmeye ne gerek var, dostlar alışta verişte görsün minvalinden bir planlama yaparsınız, yıllardır atılan başlıklar gibi bu başlık da bir kenarda kalır ne olacak…

İşin cezai boyutu ve sözleşmeli üreticilerin izin almada öncelikli olacağı meselesi de var elbette. Hani şu ülkede tütün ekimini bitiren sözleşmeli tarım politikalarından bahsediyorum…

Ben bu kanun maddesi değişikliğinin de tarımı doğru dürüst planlamak konusunda bir işe yaramayacağı kanaatinde olduğumdan ve meseleyi daha detaylı boyutları ile tekrar ele almak istediğimden, yazımın tarım ile ilgili bölümünü burada noktalıyorum.

HAYRİ BAŞKAN İDDİALI…

Gelelim CHP ile ilgili olan bölümüne…

Norm Haber ekibi olarak bugün Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz’ı makamında ziyaret ettik.

Makam dediysem, aslında denize nazır bir balkonda oturup biraz sohbet etme şansı bulduk başkanla.

Malum, yerel seçimler yaklaşıyor ve CHP’nin uzun süredir elinde bulundurduğu belediyelerde bu kez AK Parti’nin gözü. Sonuçta moralleri yüksek olan parti AK Parti…

Bu kez yerel seçim paradigmasında İYİ Parti CHP ittifakı da yok, hatta İYİ Parti’nin Mudanya’dan aday çıkarması dahi gündemde…

Hayri Başkan’a yerel seçimlerde ne yapacağını sordum, aslında biliyorum yanıtı, ama sormak da adettendir misali…

Biz yerel seçimlere aday olacağız yeniden” dedi.

Bu kez ittifak olmayacağını hatırlattığımızda ise;

Hepsi birleşip gelsinler. Biz bu seçimi rahatlıkla alırız…” yanıtını aldık ekip olarak.

CHP uzun zamandır hakim olduğu Mudanya ve Nilüfer ilçelerinde eskisi kadar şanslı olacak mı bu seçimde, ben böylesi iddialı konuşamam doğrusu. Bakın dikkatinizi çekerim, işin içine Gemlik ilçesini katmıyorum bile…

Moral bozmak gibi olmasın da, yerelinden geneline herkes bu denli koltuk kavgasına tutuşmuşken ve bu yolda birbirini acımasızca harcıyorken, toparlanmak da yeni bir enerjiyi tutturmak da hatta belki beklenen değişim rüzgarına kavuşmak da o kadar kolay olmayacak gibi…

Masrour Barzani’den ‘Kürdistan Yüzyılı’ mesajı

Masrour Barzani’den ‘Kürdistan Yüzyılı’ mesajı

IKBY Başbakanı Masrour Barzani “devrimci” duruşuyla bir televizyon programında vatandaşlarına seslendi.

Başbakan Barzani, Irak’ın farklı şehirlerinden gelen Kürtlerin sorunlara işaret eden sorularını yanıtlarken, sıklıkla ihanetlere, yanlışlara, eksiklere ve verilen emeklere/bedellere de atıfta bulunuyordu.

IKBY Başbakanı Masrour Barzani’yi göreve geldiği ilk günden bu yana analiz ettiğim tüm yazılarımın arkasındayım hâlâ. Dede Barzani ve Baba Mesud Barzani’nin devrettiği görev bayrağını “kendisine has yol haritası” eşliğinde teslim alan Başbakan Masrour, çözümlenmesi zor bir lider; çünkü karakteri çok güçlü kalıplara sahip. Bu güç bazen duygularının hakimiyetiyle kendisine sorunlar yaratsa da “asla doğru bildiği yoldan” geri adım atmıyor…

Başbakan olduğu ilk günden itibaren “IKBY’nin kurumsal bir yapı kazanmasını, eğitimin ve gençlerin önemini, üretim ve istihdamın artırılmasını, yolsuzlukların önlenmesini, aşiretlerin baskı altına alarak çürüttüğü bürokrasinin temizlenmesini ve daha nicesini” işleyişine alan Başbakan Barzani, oldukça zor olan bu yolunda halktan büyük destek gördü.

Zira onca bereketli toprağa sahip IKBY nüfusu başta gençler olmak üzere ciddi anlamda dışarıya göç veriyordu ve tüm üretim-ticaret dışarıdan gelenlerin elindeydi. Erbil Yönetimi sınırları dahilinde ticaret ve üretim faaliyetlerinde bulunan yabancıların son yıllarda giderek azalmasını buna bağlıyorum.

”Pazar benimse üretim tesisleri de benim olsun isterim, çünkü ben halkıma istihdam sağlamalıyım, halkım da tembelliği bırakıp çalışmayı öğrenmeli ki kurumsal devlet işleyişine bir an evvel kavuşalım” özetini Başbakan Barzani’nin gözlerine her baktığımda okuyorum. Bu özet sadece gözlerde kalmıyor elbette. Son yıllarda gençlere yönelik önemli vizyon ve kariyer eğitimleri veriliyor. Bununla birlikte üreten gençleri destekleme çalışmaları hız kazanmış durumda. Bu konuda farklı bir örnek vermek istiyorum. 5-6 yıl öncesine kadar IKBY sınırları dahilinde yer alan hizmet sektörü (havalimanı, sokakların bakımı ve temizliği, çocuk-yaşlı-hasta bakıcıları, ev temizliği işleri) Uzak Doğu ülkelerinden gelenlerin çalıştığı bir sektördü. Fakat son yıllarda bu sektörde IKBY gençliğini görüyorum. Bu çok değerli bir gelişme.

Başbakan Barzani’nin televizyon programında verdiği mesajlara dönersek, IKBY’de çok hızlı bir revizyon sürecine şahit olacağız diyorum. Bürokrasiyi teknoloji, aktif, genç, zinde ve şeffaf yönetim anlayışıyla kurumsal bir işleyişe kavuşturan, sonrasında da aşiretlerin himayesindeki silahlı grupları “resmî ordu” statüsüne kavuşturan Başbakan Barzani, şimdi de yıl sonu gerçekleşecek seçimlere hazırlanıyor…

Programda değindiği başlıklardan bana göre en önemlisi Kerkük’tü. “Kerkük Kürtlerindir ve öyle kalacaktır” diyen Barzani, Kerkük’te; artan Arap nüfusuna ve bu nüfusun uyguladığı sindirme/kaçırma uygulamalarına, Bağdat Yönetiminin çözümsüz kaldığına, silahlı grupların kendi başına hareket ettiğine, kontrolsüzlüğe ve kuralsızlığa değiniyordu.

Kerkük başlığı önümüzdeki sürecin kilit ittifaklarının da habercisi bana göre. Kerkük’te kasıtlı bir şekilde taşıma yöntemlerle hızla artırılan Arap nüfusu Kürtlerle birlikte Türkmenlerin de ortak sıkıntısı.

Kerkük sadece Kürtlerin, Arapların ve Türkmenlerin önemsediği bir yer değil elbette. Kerkük yeraltı kaynakları sebebiyle tüm dünyanın egemen olmaya çalıştığı bir nokta.

Ve neredeyse sonuna gelen Irak’ın bölünme haritasında en fazla çekişmenin yaşandığı nokta Kerkük.

O halde şimdi “kim kiminle nasıl bir ittifak kuracak Kerkük’te” demenin vaktidir Türkiye açısından da. Tarihi ve güncel tecrübelerimiz “Türklerin ve Kürtlerin” birbirini tamamlayan en uygun genlere sahip olduğunu gösteriyor, bu sebepten Kerkük’te Türkmenlerden yana bir tercih hakkı varsa kesinlikle Kürtlerden yana olmalıdır. Topraklarını terk ederek Türkmen nüfusunu ve etkisini iyice azaltan Iraklı Türkmenler; Türkiye’de, ABD’de, Avrupa’da oturdukları yerden “Türkmeneli bizimdir” demelerinin bir etkisi kalmadığını da görmelidir artık. Irak’taki bunca hengamede Iraklı Türkmenler için en mantıklı ittifak Kürtlerle olandır diyorum.

“Türkiye Yüzyılı”nın bir versiyonunu da “Kürdistan Yüzyılı” olarak IKBY’de göreceğiz, yazın bir yere. Zira bunca revizyon hamlesi mutlaka ve mutlaka yeni bir işleyiş kapısından geçişi gerektirecektir.

AK Parti Osmangazi yerel seçimler için sahaya iniyor

AK Parti Osmangazi yerel seçimler için sahaya iniyor

Genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından AK Parti Bursa teşkilatlarında yerel seçim startını veren Osmangazi İlçe Başkanlığı çalışmalarına Başkan Ufuk Cömez başkanlığında devam ediyor.

Gerçek olan şu:

Bursa özelinde Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın yolu Osmangazi’den geçiyor.

Osmangazi’yi kazanamayan bir partinin Büyükşehir Belediyesi’ni kazanması oldukça zor.

Kuruluşundan bugüne de Osmangazi’de girdiği tüm yerel seçimleri kazanan AK Parti aynı zamanda Bursa Büyükşehir Belediyesi’ni de kazandı.

Dört dönemdir iktidarda olduğu Osmangazi İlçesi’ndeki liderliğini gelecek dönemde de sürdürmek isteyen AK Parti Osmangazi İlçe Teşkilatı işi sıkı tutuyor.

Adaylar belli olmasa da aslolan kurumsal kimlik, partimiz prensibi ile çalışmalarına mahalle başkanları ile başlayan İlçe Başkanı Ufuk Cömez, önceki gün Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar’ın da katıldığı toplantıda 136 mahalle başkanı ile toplantıda buluştu.

Önümüzdeki yerel seçimlerin planlamasının konuşulduğu toplantıda Dündar’ın da mahalle başkanlarından gelen istekler için not tuttuğunu öğrendik.

Cömez’in de hedef olarak bir önceki seçimlerin üstüne çıkmak olduğunu ifade ettiğini öğrendik.

Bize de kolay gelsin demek düşüyor.

KDV ARTIŞI FİYATLARA YANSIYACAK MI?

Acı reçeteyi yavaş yavaş kullanmaya başladık.

Kimimiz az içecek.

Kimimiz çok…

Bu reçetenin en kolay yolu dolaylı vergiler.

İşte bu noktada ülkemizde herkesin muhatap olduğu tek vergi KDV…

Bu minvalde;

Geçen hafta içerisinde KDV düzenlemesi gerçekleşti. Kısaca yüzde 18 olan KDV’ler yüzde 20’ye yüzde 8 olan KDV’ler de yüzde 10’a çıktı.

Yansıması da bugünden itibaren belli olacak.

Gerçekten yansıyacak mı?

Onu alışverişlerimizi gerçekleştirdiğimiz andan itibaren hep beraber öğreneceğiz.

Fakat biraz önceye gitmek gerekli. Pandemi sürecinde o zaman yine KDV’de düzenleme gerçekleşmiş, KDV oranı yüzde 8 olan temel gıda maddelerinde bu oran yüzde 1’e çekilmişti.

Maalesef resmiyette o zaman geri çekilen oran ise fiili olarak çekilmedi.

Etiketleri geri çekme zahmetine katlanamayanlar fiyatlara yüzde 7 ayarlama yaparak hem devleti hem de halkı zarara uğrattılar.

Şimdi o zaman fiyatları geri çekmeyenler şimdi fiyatları yükseltecek mi?

Onu hep beraber göreceğiz.

Aslında ayarlama yapmaması karından fedakârlık etmeleri gerekir diye düşünüyorum.

Eğer uygulanırsa;

Misal 108 TL olan 110 TL olacak.

Yine 118 TL olan ürün de 120 TL’ye yükselmiş olacak.

Benim gönlüm uygulanmamasından yana…

Yaşayarak öğrenmiş olacağız…

Arsa yok, hayalet konut çok!

Arsa yok, hayalet konut çok!

Ekonomisini 20 yılı aşkın süredir inşaat sektörü üzerine kurgulamış ve bu alanda da dünyaya parmak ısırtacak başarılara imza atmış bir ülkede, böylesine çok inşaat yapılırken ve konut üretiminden bahsedilirken, halen konut fiyatları, konut kiraları, konut satışları üzerine sorunlar yaşanıyor olması sadece bana enteresan geliyor olamaz değil mi?

Bu sorunları vatandaşın dışında sektörün paydaşı olan tarafların da taa ciğerinde hissetmesi daha da enteresan…

Bursa Emlak Müşavirleri Esnaf Odası, yaşadıkları sorunları masaya yatırmak üzere bir çalıştaya imza attı bugün ve çalıştayın hemen ardından basın mensupları ile bir araya gelerek elde edilen sonuçları, üzerinde durulan konuları paylaştı tek tek…

Öncelikle toplantının en önemli konuşmasını gerçekleştiren BEMO Başkanı Erdal Çelebi’nin bizlere hitabının sonunda ‘Bizim bir yanlışımız, bir hatamız varsa da kalemlerinizden okumaktan mutluluk duyarım’ sözü ile masalarımıza bıraktığı zarif kalemler çok anlamlıydı benim için.

Yanlış anlaşılmasın, hediyeden ziyade söylenen sözün inceliği hoşuma gitti…

Basını davet ettikleri toplantılarda sürekli kendi lehlerine yazılar yazılmasını bekleyenlerin kulaklarına küpe olur belki diye not düşeyim istedim…

Gelelim toplantıda konuşulan, sadece sektöre değil tüm Bursa’ya yönelik sorunlar yumağına…

Şu anda Bursa’da yaşanan en önemli sorunu ana başlığı ile gayrimenkule ulaşamamak olarak tanımlayabiliriz.

Ana başlığı da şöyle açabiliriz; metrekaresi 20 milyon liraya dayanmış arsalar, 4 milyon liradan başlayan daireler, 10 bin liranın altına düşmeyen kiralar

BEMO Yönetim Kurulu Başkanı Çelebi meseleyi; “Vatandaşların konuta ulaşımı, gökyüzündeki yıldıza ulaşması gibi bir seviyeye gelmiş durumda” diyerek özetledi kısaca…

Daha birkaç gün önceki yazımda bahsettiğim bir usta vardı, belki hatırlarsınız. Hani şu; ‘Ne olacak bu CHP’nin hali’ minvalinden konuştuğumuz…

Size aynı ustanın gençlere yönelik bir tespitini sunarak, yani vatandaşın konuya bakışını ekleyerek, destek vermek isterim BEMO Başkanının sözlerine;

‘Bugün gençlerin ev sahibi olmaları artık mümkün değil. En ucuz ev için kredi çeksen, aylık ödemesi 60 bin liranın üzerinde. Eve 100 bin lira girecek ki, belki bu krediyi ödeyebilesin. O da kredi verecek banka bulursan. Çocuklara anne babalarından birer ev kalırsa ne ala, kalmazsa halleri yaman…’

Aynı konuşmayı, neredeyse aynı rakamlarla bugün katıldığımız toplantının kürsüsünden bize seslenen Erdal Çelebi’nin ağzından da duyduk…

Bu ülkede 2005 yılından bu yana sürdürülebilir bir konut politikası uygulanmadı malum. Pek amiyane tabirler ‘taktik maktik yok, bam bam bam…’ şeklinde yürüdü işler. Dün itibariyle gelen vergiler de elbette emlak piyasasını derinden etkiledi.

Bir diğer tarafta mülkü almayı bırakın, sadece kiralamak isteyenlerin karşılaştıkları çok yüksek rakamlar ve ev sahiplerinin uzun süredir kiracısı olanlara uygulamak durumunda olduğu enflasyon oranının çok altında kalan yüzde 25 gibi bir zam mecburiyeti…

Bütün bunların sonunda sadece İstanbul özelinde 750 bin Bursa özelinde ise 100 bin civarında hayalet, yani bir biçimde kullanılmayan, boş konut var…

‘Başım belada…’  diye başlayan ve ‘Nerden baksan tutarsızlık nerden baksan ahmakça…’ diye sözleri devam eden bir şarkısı vardı rahmetli Ahmet Kaya’nın. Tam da o misal işte, hem sektör hem de sektöre ucundan kıyısından dokunanlar için durum. Başları belada ve yapılanlar ahmakça…

İlk çözüm elbette hayalet konutları bir biçimde piyasada dolaşıma sokmaktan geçiyor. Çalıştayın önemli gündem maddelerinden biri bu olmuş ve AK Parti Bursa Milletvekili Refik Özen konuyu gerekli bakanlıklara iletmek üzere kendisine sunulan dosyayı çoktan çantasına koymuş.

İşin çözümü Ankara’dan beklenecekse, çözümü Ankara’dan beklenen başka konuları göz önüne alarak şunu söyleyebilirim ki, bu işin arkası uzar…

Bir diğer çözüm de şehrin acilen uydu kentlere duyduğu ihtiyaç. Ancak bu noktada çok dikkatli olunması gerekiyor, zira Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın ısrarla belirttiği gibi ‘Bursa’nın artık bir karış tarım toprağını dahi kaybetmeye tahammülü yoktur!’

Fakat işler hiç de öyle dönmüyor…

Çelebi’nin; “Maalesef ki şehrin bütün her tarafında, dağ bölgelerinin bütün çevresinde, ciddi anlamda şu anda sanayi, sanayileşme var ve bu sanayileşmenin İstanbul’dan daha çok büyüdüğünü görüyoruz. Sıkışan bir şehrin bugün gazının çıkma gibi bir zorunluluğu var! Ama imarlara baktığımız zaman, şu anda maalesef ki biz, geciken imar uygulamalarından dolayı ciddi rakamlarla karşı karşıya kalmış durumdayız!”

İmar uygulamalarının gecikmesi mi, geciktirilmesi mi söz konusu bu ayrımı yapmak lazım. Zira sonuçta işin içine ciddi bir arsa rantı giriyor…

Burada da üçüncü çözüm önerisinden bahsetmek lazım.

Düşük maliyetli arsa üretmek…

“Şehrin birçok noktasında TOKİ kanalıyla yapılacak konutları konuşmak yerine düşük maliyetli arsa üretmenin yollarını konuşmalıyız” diyor Erdal Çelebi.

Küçük bir notla kapatmak istiyorum yazımı; kentsel dönüşüm denilen olgunun bir binayı yıkıp yerine daha yüksek bir bina yapmaktan daha farklı bir kavram olduğunu BEMO dahil sektörün tüm paydaşları ısrarla vurgularken, neden halen bütüncül planların yerine yerinde dönüşümün gözüne bakıldığını anlamakta zorlanıyorum.

Sanırım herkes benimle aynı fikirde…

İşleyişi sağlayanlar hariç…

Ödünç’ten açıklama: Partimin neferiyim

Ödünç’ten açıklama: Partimin neferiyim

AK Parti’de son genel seçimlerde aday gösterilmeyen isimlerden biri de Atilla Ödünç idi.

Kurulduğu andan itibaren gençlik kollarından başlayan siyasi yaşantısı, ardından iki dönem Gürsu ve Bursa Büyükşehir Belediye Meclis üyeliği ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Vekilliğine kadar uzanmıştı.

Ardından 2019 yılında gerçekleşen genel seçimlerde milletvekili aday olan, partisi tarafından aday gösterilen ve 2. Bölge’den milletvekili seçilen Atilla Ödünç, bu yıl hac farizasını yerine getirmek için kutsal topraklara gitmiş ve önceki gün gelmişti.

Ödünç’ün Gürsu’daki iş yerine misafir olduk. Hem kendisine Allah kabul etsin, dedik; hem de zemzem suyunu içip hurmasını yedik.

Adaylıkla ilgili sorduğumuz soruya Ödünç net yanıt verdi:

“Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu makamları bize tevdi etti, biz de elimizden geleni yaptık. Bu görevler yeri geldiğinde bayrak değişimidir. Hiçbir şekilde kırgınlığımız olamaz, görev verildiğinde iyi de görev verilmediğinde kötü olmaz, ben bir kere daha Sayın Cumhurbaşkanım ve Genel Başkanım Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ediyorum. Biz her zaman partimizin neferiyiz.

Ödünç’ün bakış açısı böyle…

Çok lafın özeti hiçbir kırgınlığı yok, enerjisi de oldukça iyi, partisi için de çalışmaya devam ediyor.

Bu arada, Ödünç de EYT’den emekli olmuş.

O da bu arada aynı zamanda milletvekili emeklisi.

Önümüzdeki süreçte yerel yönetimlerde görev verilir mi onu da zaman gösterecek.

Ama bugünden bizim gördüğümüz, Ödünç, siyasette devam edecek…

HASANOĞLU’NA ÖZEL GÖREV

Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Cem Kürşat Hasanoğlu’nun en önemli özelliklerinden biri de Türk Dünyasını yakinen takip etmesi, bunun yanı sıra Özbekistan Hükümetinin özel nişanına sahip olması.

O da bu noktada Türk Dünyası ile Bursa’nın ilişkilerinin ve iş birliğinin daha da kuvvetlenmesi adına elinden geleni yapıyor.

Onun bu çalışmalarını bizler de takdir ediyoruz.

Bunun yanı sıra bu hafta sonu Özbekistan’da dört adayın katıldığı genel seçimler var.

Hasanoğlu da Özbekistan Dışişleri Bakanlığı’nın davetlisi olarak cuma akşamı uçakla Özbekistan’a gitti.

Seçimleri gözlemci olarak takip ediyor.

Önümüzdeki salı günü Bursa’ya gelecek olan Hasanoğlu’nu bizler de bu özel görevden dolayı tebrik ediyoruz.

AKBEY’İN KARDEŞ ACISI

Keles ve aynı zamanda Bursa Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi olan Ahmet Akbey de bu yıl kutsal topraklara giderek hac farizasını yerine getiren isimlerden biri.

Allah nasip ederse salı günü Türkiye’ye dönmesi bekleniliyordu.

Ama o hacda iken kardeş acısı yaşadı.

İlçede uzun yıllar yerel gazetelerin temsilciliğini yapan kardeşi İsmail Akbey, perşembe gecesi tedavi gördüğü amansız hastalıktan fenalaşarak kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.

Cumartesi gün öğle namazının ardından toprağa verilen, bizim de çok sevdiğimiz abimiz İsmail Akbey’e Cenab-ı Allah’tan rahmet ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz.

Allah rahmet eylesin…

Gürsu’da belediye başkan adayları kimler olur?

Gürsu’da belediye başkan adayları kimler olur?

Genel seçimlerin ardından gözler bir anda yerel seçimlere çevrilmiş durumda. Bursa özelinde de yoğun bir çekişmenin yaşanacağı ilçelerin başında Gürsu geliyor.

Gürsu hem AK Parti’nin hem MHP’nin hem de İYİ Parti’nin iştahını kabartan ilçe…

Geçmişte Bursa özelinde Millî Görüş burada Mehmet Birgül ile belediye başkanlığını kazanmıştı. Ardından keza MHP de Asım Aykul’la da belediyeyi hanesine yazdırmıştı.

Onun dışında iki dönem Orhan Özcü ardından Cüneyt Yıldız ve önce meclis sonra da partisi tarafından aday gösterildikten sonra halk tarafından seçilen Mustafa Işık dönemi var.

Önümüzde yerel seçimler var.

Süre olarak sayılı günler kaldı.

Bu sürede ilçede kimlerin aday adaylığı söz konusu, onu araştırma adına dün ilçede bulundum…

Öncelikle şunu net ifade etmek gerekiyor:

Mevcut Başkan Mustafa Işık’ın ustalık dönemim olsun diye aday olmak istediğini kaleme alalım. Onun dışında her zaman potansiyel olarak mevcut ilçe başkanı da potansiyel adaydır.

O da Erkan Şekeroğlu…

Şekeroğlu dışında adaylık için ismi geçen bir başka isim önceki dönem ilçe başkanı Zekeriya Hacıoğlu…

Yine önceki yıllarda ilçe başkanlığı yapmış bir başka isim Mustafa Yıldırım da potansiyel aday adaylarından.

Halen mevcut belediye meclis üyeliği yapan AK Parti’nin ilk yıllarında ilçe başkanlığı görevinde bulunan İbrahim Arslan’ın da ismini duyduk.

Bunun yanı sıra Abdullah Birgül de aday adaylarından…

İlçede bir isim var ki o aday adayı değil aday olur. O da Atilla Ödünç…

Bunun yanı sıra ilçede iki dönem başkanlık görevinde bulunan Orhan Özcü’yü de yabana atmamak gerekir.

Bu isimlerin yanı sıra Uludağ OSB’nin müdürlüğünü yapan Nurettin Avcı da aday adayı olursa şaşırmamak gerekir!..

Bu AK Parti tarafındaki aday adayları…

Bir de İYİ Parti açısından bakmak gerekir. Orada öne çıkan isim uzun yıllar Uludağ OSB’nin Başkanlığını yapan Yunus Aydın…

İlçede çok sevilen Aydın’ın İYİ Parti’den aday olması sürpriz sayılmamalı.

Aydın’ın aday gösterilmesi durumunda ilçede dengeler değişir mi?

Bu soruya vereceğimiz yanıt…

Çok lafın özeti Gürsu’da kıran kırana bir seçimin yaşanacağı gerçeği…

Bekleyip, takip edelim…

***

ALFATLI’YA YENİ GÖREV

Bursa siyasetinin etkin isimlerinden biri olan Büyük Birlik Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Alfatlı aynı zamanda sportif özelliği de olan bir isim.

Kendisi aynı zamanda milli karateci…

Bu noktada Türkiye Karate Federasyonu’nda yapılan açıklama da bir görevlendirilme olduğunu öğrendik.

İşte yapılan açıklama:

“Büyük Birlik Partisi Genel Başkan Yardımcısı, camiamızın değerli ismi, 6. Dan Karateci, Milli Hakem Sayın Ekrem Alfatlı TKF Başkan Danışmanı olarak Federasyonumuza katkı sunacaktır. Yeni görevinden dolayı kendisini tebrik eder, başarılar dileriz.”

Bizler de Alfatlı’ya yeni görevinde başarılar dileriz….

Değişim isteyenler ve değişime direnenler…

Değişim isteyenler ve değişime direnenler…

Günün en çok konuşulan haberi elbette peş peşe gelen zamlar, ancak en beklenmeyen haberi bu değil, zira herkes içinde bulunduğumuz kötü ekonomik koşulların toparlanması adına vatandaşın sırtındaki kamburun biraz daha ağırlaştırılarak, acı reçeteler uygulanarak sorunun çözülmeye çalışılacağını tahmin ediyordu.

Yine de daha birkaç ay önce fiyatları neredeyse ikiye katlanan cep telefonlarının fiyatlarının yine ikiye katlanması örneği dahi uygulanan politikanın ağırlığını daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir. Verilen haberlere bakılırsa, en basit akıllı telefonun fiyatı 10 bin liranın üzerinde olacak gibi…

Elbette vatandaş maaşlara yapılacak zamları da merak eder oldu. İktidarın en büyük destekçisi olan ve ülkenin en düşük maaşını alan emeklilerin aylıklarına yapılacak zam oranı henüz netleşmiş değil.

Şimdilerde tüm emekliler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ağzından çıkacak birkaç cümleye, maaşlarına TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranı dışında bir ekleme yapılıp yapılmayacağına kenetlenmiş durumda.

Bense tüm bu gündemleri elimin tersiyle bir kenara itip, yine ve yeniden CHP’de kaynayan kazanın fokurtularını yazmayı tercih ediyorum.

Çünkü, neden olmasın…

Önce genelden başlayalım, malum genelin yansımasını yerelde yaşıyoruz. CHP aşağının yukarıyı belirlediği bir parti olmaktan çoktan çıktı. Yukarıdan aşağıya yapısı belirlenen bir parti olmak hatasını içselleştiren CHP’de saflar iyice belirginleşti son günlerde.

İşin garip olan tarafı parti içinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun gitmeme eğilimine oluşan tepki, Ekrem İmamoğlu destekçilerinin sayısını artırmaya başladı.

Engin Altay, Tekin Bingöl, Veli Ağbaba, Bülent Tezcan ve Ali Öztunç’un İmamoğlu ile birlikte hareket ettikleri artık bilinen gerçekler arasında.

Diğer yandan CHP’nin değişim çağrısını, yaptığı yürüyüşle sürekli canlı tutan bir diğer isim olan, Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan için partiye giriş yasağı getirildi. Karşılığında Özcan’ın yaptığı açıklama da bir o kadar sert oldu;

“Ya şimdi sen genel başkan olarak kimi kimin yerine sokmuyorsun? Ben senin evine gelmiyorum ki. Evine gelsem sokmayabilirsin. Ben Atatürk’ün evine gidiyorum, evimize gidiyorum!”

Karşısında bu kez birkaç değil, pek çok isim duran Kemal Kılıçdaroğlu’nun muhalifler için geniş çaplı bir partiden tasfiye sürecini devreye sokabileceği konuşuluyor Ankara kulislerinde.

Yerelde de genelin yansımalarını izlemek mümkün.

Delege seçimlerinden hemen önce ve seçimlerin sürdüğü şu günlerde sıklıkla dile getirdiğim, CHP içinde konuşulan; ‘Bu yapı ile Atatürk gelse Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısında şansı yok’ cümlesinin geçerliliği zaman zaman ilçelerde elde edilen muhalif başarılarla kırılmaya başlandı.

Ben sıklıkla Nilüfer ilçesini ele almış olsam da Osmangazi’de de azımsanmayacak bir yarış var. Bir yandan yeniden il başkanlığı koltuğuna oturmak isteyen İsmet Karaca’nın üyeler üzerindeki baskısı sürerken, diğer yandan değişim isteyenlerin çıkışları kendini hissettiriyor.

Özellikle CHP Osmangazi İlçe Başkanı Metin Yılmaz’ın kendi mahallesinde seçimi kaybetmesi dün itibariyle kulislerde en çok konuşulan konu oldu. Hatta Osmangazi’nin daha önceki ilçe başkanı Mete Akyolcular’ın da kendi mahallesinde seçimi kazanamadığını belirtelim.

Delegenin yoğunluğuna bakıldığında Cengiz Çelikten’in ağırlığı hissediliyor. Osmangazi ilçe başkanlığı için kolları sıvamış bir diğer isim ise Bülent Özdemir. Kulislerin ağzı torba değil ki, büzesin minvalinden bir bilgi de Baran Güneş’in Osmangazi İlçe başkanlığı için aday olduğunu beyan etmesinden sonra konuşulanlar. Partinin Mudanya İlçesine üye olan Güneş’in adaylığı üyeler arasında ne kadar kabul görür tartışılır.

Partinin gençlerinden de bir çıkış var ki, kulislere taşınması gerekir diye düşünüyorum; CHP Nilüfer Gençlik Kolları Başkanı Ata Erk Şanlı sosyal medyasında paylaştığı mesajda şöyle diyor;

“Partinin bayrağını asanı paralı askerlere tercih ediyorsan, bize o yolu ayırmaktan başka maalesef bir seçenek sunmuyorsun demektir. Sevgi yine baki ama, ayrılıklar da sevdaya dahil!”

Eski il gençlik kolları başkanı Yalçın Yazıcı’nın delege listesinde olmamasına bu tepki.

Ata Erk Şanlı’nın Kültür Mahallesinde çarşaf liste ile yapılan delege seçimlerinde en çok oyu alarak delege seçildiğini de vurgulamakta yarar var.

Şimdiki portreye şöyle bir bakacak olursak, genel merkezin yereldeki yansıması diye düşünebileceğimiz İsmet Karaca isminin örgütte ağırlığını hissettirdiğini, ancak değişimden yana tavır takınan muhalif kesimin delege seçimlerinde gedikler açmaya başladığını söyleyebiliriz.

Osmangazi ilçesini Cengiz Çelikten’in alması halinde İsmet Karaca’nın il başkanlığı da riske giriyor elbette. Bu durumda il başkanlığı koltuğunda Mehmet Turan Tansal’ı görebiliriz.

CHP örgütün istediği büyük değişimi gerçekleştirebilecek mi?

Gözümüz delege seçimlerinde…

Gaziakdemir’de kentsel dönüşüm oluyormuş, haberiniz var mı???

Gaziakdemir’de kentsel dönüşüm oluyormuş, haberiniz var mı???

Bayramdan hemen önce yazdığım bir yazımda küçücük girişi yaptığım konunun altını üstüne getireceğim bu kez.

Efendim mevzu şudur;

Bir arkadaşımın bölgede oturması dolayısıyla bayrama üç beş gün kala Gaziakdemir Mahallesi’nde bir kentsel dönüşüm ofisinin açılmak üzere hazırlandığını, kentsel dönüşüm planlarının da askıya çıktığını işitmiş, çok büyük de şaşkınlık yaşamıştım.

Bu konularda kulağım deliktir malum, hiç duymamıştım böyle bir plan üzerinde çalışıldığını.

Sorduk, soruşturduk, konuyla ilgili ve konu hakkında bilgisi olması gereken kurumların da projeyi benden işittiklerini ve araştıracaklarını öğrendiğimde daha da bir şaşırdım.

Akademik Odalar ile düzenli olarak toplantılar yapan ve güya şeffaf bir yönetim anlayışı benimseyen Bursa Büyükşehir Belediyesi kentsel dönüşüm konusunda şehrin tüm paydaşlarının bir araya gelerek bütüncül planlar yapmasını ve bu yönde ilerlemeyi alkışlar içinde kabul ederken, meğer saman altından yürüyormuş bazı sular…

Bahsettiğim Gaziakdemir Mahallesi Kentsel Dönüşüm Planları da bu saman altından yürüyen sulardan biri…

Akademik Odalar ile neredeyse her hafta bir araya gelen belediye yetkilileri ‘Gaziakdemir bölgesinde de çalışıyoruz…’ diye laf arasına yuvarladıkları cümlenin içinden koskoca bir kentsel dönüşüm planı çıkarıp koymuşlar mahallelinin önüne…

Biz şehrin bileşenleri ortaklaşa çalışıyor, konuları masaya yatırıp ‘ortak akıl’ kavramını işletiyor diye düşünürken, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin bu yaptığı, akademik odaları işine geldiği konularda adeta konu mankeni gibi kullanmaya giriyor bana kalırsa.

Gelelim planın detaylarına…

Efendim şimdiki kanunlara göre kentsel dönüşüme giren mülkünüzün yüzde 45 gibi bir oranını sosyal donatı alanları oluşturulması adına kamuya terk ediyorsunuz. Sonrasında kalan metrekare de sizin hak edişiniz oluyor.

Geniş ve ferah yolları, yeşiliyle parkıyla huzurlu bir ortamda yaşamak herkesin hakkı.

Buraya kadar mutabıkız.

İşin garip yanı bundan sonra başlıyor. Vatandaş mülkünün yüzde 45 gibi bir oranını terk ederken, kentsel dönüşüm projesini yürütenlerin de kişi başına 22 metrekare yeşil alan ve sosyal donatı alanı bırakması gerekiyor.

Peki, bahsettiğim Gaziakdemir Mahallesi Kentsel Dönüşüm Planında bu alanlar için kaç metrekare bırakılmış dersiniz?

6 metrekare!

Vatandaştan kesintiyi yaparken yeni kanunları işleten, planı yaparken eski kanunlara göre donatı alanı bırakan Bursa Büyükşehir Belediyesi arada kalan metrekareleri nasıl değerlendiriyor bilemiyorum…

Bölgenin uzun zaman tabakhanelerin yoğun olarak bulunduğu bir nokta olduğunu hatırlamak da yapılaşma planı yaparken çok önemli. Tabaklama işlemi sırasına kullanılan kimyasal maddeler nedeniyle bölgede ciddi bir toksik birikimin olduğunun altını çizelim.

Akademik odalar bu detayın altını çizmişler, fakat kendilerine danışan olmadığından bilgilerini paylaşma fırsatı bulamamışlar. Şimdi bu toksik birikimin etrafında ya da üzerinde bir yapılaşma mı planlandı? İncelenmesi gereken bir diğer önemli konu da bu…

Bütüncül bir kentsel dönüşüm planı ile karşı karşıya kaldığımızı ve planın tek iyi tarafının da bu olduğunu söylemek de yiğidin hakkını vermek olur herhalde. Hiçbir odaya ve hiçbir kuruma danışılmadan hazırlanan planın bundan başka da iler tutar yanı yok zaten.

Aynı bölgede bir başka yapılaşma faciası daha yaşanıyor biliyorsunuz. Şehrin sıcak su kaynaklarının üzerine termal turizm köyü yapılacakken bir de baktık TOKİ konutları dikme kararı alındı. Sanırım iki yıl kadar oluyor…

Akademik odalar 2-3 aydır yapılacak olan projenin detaylarını incelemek için projeleri ve zemin etüdlerini talep ediyorlar.

Peki, alabiliyorlar mı?

Alıp incelemiş olsalar ya sonuçlar hakkında yazardım ya da bu bölümü hiç yazmazdım, öyle değil mi???

Mimari projeden tutun da statik projesine, yer altı etüdlerine kadar pek çok konuda soru işaretleri var…

Koskoca mimarlara üç tane blok resmi koyduğunuz fotoğrafı gösterip ‘işte bunu yapıyoruz’ derseniz samimiyetinizi sorgulamak da bize düşer elbette.

Üstelik Sıcaksu bölgesindeki zemin etüdleri büyük önem taşıyor şehrimizin sıcak su kaynakları açısından. Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Bölge Temsilcisi Engin Er, proje başlamadan çok önce yaptığı açıklama ile yanlış bir sondaj çalışmasının Bursa’nın sıcak su kaynaklarını tamamen kurutmaya bile neden olabileceğini açıklamıştı.

Ancak Bursa Büyükşehir Belediyesi ne planlarla ilgili detaylar ne de zemin etüdlerinin sonuçlarını nedense bir türlü açıklayıp paylaşmıyor…

Şimdilik konunun altını üstüne getirme işini burada bırakalım ve Akademik odaların Gaziakdemir Mahallesi Kentsel Dönüşüm Planına donatı alanlarının yetersizliği nedeniyle itiraz edeceklerini belirterek noktalayalım.

Benim, bu yangından mal kaçırırcasına yapılan çalışmalardan anladığım kısma gelecek olursak, Bursa Büyükşehir Belediyesi toplantı masalarında verdiği ‘ortak akılla yürütülen bütüncül planlar’ sözünü tutmaya pek niyetli değil. Daha ziyade hızlı ve kar odaklı çalışan planlar gözetiyor gibi…

NOT: Planın belediye meclisinde oybirliği ile geçmiş olması da çok manidar. Belediyenin muhalif meclis üyeleri en azından elinize gelen planları akademik odalara danışıp oyunuzu öyle kullanmayı deneseniz daha iyi bir kent savunuculuğu yaparsınız kanaatimce…

Yerel seçimler için ittifak yasası bir an önce çıkmalı

Yerel seçimler için ittifak yasası bir an önce çıkmalı

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile beraber ülkemizde genel seçimler öncesi partilerin ittifak yapmalarına olanak sağlayan bir yasa var.

Bu ittifak dahilinde birçok siyasi partinin temsilcisi yüzde 7 seçim barajına takılmadan TBMM’ye girdiler.

Pratikte yerel seçimlerde de ittifak gerçekleşmesine rağmen yasal düzenlemeler hala yapılabilmiş değil.

Yerel seçimlerde baraj hala yüzde 10…

Ya da diğer bir ifade ile büyükşehir olmayan illerde il genel meclisine partinin temsilcisinin girmesi için gereken oy oranı yüzde 10…

Bir tarafta bu gerçekler var iken diğer tarafta ise son yerel seçimlerde CHP ile İYİ Parti’nin yine AK Parti ile MHP’nin yaptığı ittifaklar var.

İş fiilen yapılıyor ama resmiyette yok.

Hal böyle olunca ittifak yasasının bir an önce yasalaşması gerekiyor.

Bu konuda TBMM’de temsil edilen siyasi partiler taşın altına elini koyarak, sorumluluk alarak bu işi yapmalı. Yapmaları gereken diğer bir düzenleme ise siyasi partiler yasası.

Bu düzenlemenin de bir an önce yürürlüğe girmesi şart.

Öneri bizden değerlendirmek yetkililerden…

***

PAKYÜREK’E GEÇMİŞ OLSUN

Bursa siyasetinin renkli simalarından biri de önceki dönem AK Parti Bursa Milletvekillerinden Niyazi Pakyürek’tir.

Kendisine özgü üslubu ile toplumun her kesimi ile barışıktır.

Her siyasi partiden dostları mevcuttur. Uzun yıllar kendisi ile yol arkadaşlığı yapan sigara zaman zaman Pakyürek’e çalım atmaya kalkıyor. Geçen günlerde KOAH rahatsızlığından dolayı bir süre yoğun bakımda yatan Pakyürek o süreci atlattı.

Evinde istirahata başladı.

Enfeksiyon riski sebebi ile ziyaretçi kabul edilmiyor.

Bizler de bu köşeden Pakyürek’e geçmiş olsun dileklerini iletiyor acil şifalar diliyoruz.

***

CHP OSMANGAZİ’DE DELEGE SEÇİMLERİ BAŞLADI

Ana muhalefet partisi CHP oldukça enteresan. Genel başkan değişimi kendisi dışında istiyor. Sadece değişmeyen ben olayım mantığı ile.

Keza il ve ilçelerde de benzer durumlar var.

Buna rağmen bir taraftan da delege seçimleri başlamış durumda…

Seçimler de kıran kırana geçiyor.

Bu minvalde önce eski adı ile köylerde başlayan delege seçimleri   sırasıyla devam edecek.

İlk olarak Tuzaklı, Aksungur, Ahmetköy, Dereçavuş, Çağlayan ve Gündoğdu’da Osmangazi açısından değerlendirdiğimizde delege seçimleri tamamlanmış durumda.

Seçimler aralıksız devam edecek…

Bakalım en sonunda ortaya çıkan en az dört başkan adayından kimin yüzü gülecek?

Bekleyip, takip edelim…

***

BERBERLER, KAHVEHANE VE ÇAY OCAKLARINDA HİJYENE DİKKAT!

Özellikle yaşadığımız bir pandemi dönemi var. Bu pandemi döneminde hijyen noktasında toplumsal seferberlik ilan ettik.

Bu seferberliğe büyük ölçüde uyduk. Özellikle çay bahçeleri, kahvehaneler ve kafeteryalar gibi birçok işyerinde tek kullanımlık ürünler kullanıldı.

Keza yine berber ve kuaförlerde de benzer ürünler tek kullanımlık idi.

Fakat son zamanlarda dikkatimi çeken noktalardan biri de bu tek kullanımlık ürünlerin her geçen gün kullanımının azalması…

Hal böyle olunca kahveciler odası ile berberler odasının denetim mekanizmalarını daha aktif kullanmaları gerekiyor.

Misal önce kahvehane ve benzerleri gibi işletmelerde tek kullanımlık ürünler kullanılmıyorsa bulaşık makinası zorunlu olmalı…

Bardak, kaşık ve benzeri gibi malzemeler bu makinada yıkanmalı.

Elle yıkanmasına müsaade edilmemeli.

Gerçekten elle iyi yıkanmıyor.

Öte yandan berber ve kuaförlerde de havlu kullanımları ustura gibi aletlerinde hijyenik olması gerekiyor. Usturaların tek kullanımlık olması olmuyorsa hijyen makinelerinin zorunlu tutulması gerekiyor.

Yine özellikle bazı berberlerde havlularla baş kuruması yapıldıktan sonra kapılarının önünde kurutulduğunu görüyoruz.

Doğrusu onların yıkanıp dezenfekte edilmesi…

Burada da iş Kuaförler ve Benzerleri odasına düşüyor.

Bu arada yukarıda yapılması gerekenleri saydığımız işlemleri uygulayan firmaları da ayrıca tebrik ediyoruz…