Hiç şüphe yok ki, bu kentin en önemli markalarından biri Bursaspor. Elinizde böyle büyük bir marka olunca, ürünün marka değerini artırmak için ne gerekiyosa yapıyorsunuz haliyle. Bu durum son yıllarda ciddi mali krizler yaşayan ve marka değerini kaybetme noktasına gelen Bursaspor için daha ziyade mali kaynaklar yaratmak çabası şeklinde gösteriyor kendini.
Şehirde kim varsa göz önünde olmak isteyen, takıma olan katkılarından bahsediyor.
Futboldan anlamayan, fakat bu şehrin iyiliği için yapılması gerekenlere kafa yoran bir yazar olarak hatırlatmakta fayda görüyorum, Bursaspor’a gelir oluşturmak amacıyla şehir içinde benzin istasyonu izni verilmesine kadar gidiyor konu.
Daha önce de yazmıştım, şehrin ve takımın hayrı için yine yazacağım. Bu benzin istasyonları kısa süre içindeoluşturuluyor, gelir olması maksadıyla işletilmeden ya da kısa süre işletildikten sonra satışa çıkarılıyor.
Hepimiz biliyoruz ki, şehir içinde bulunan benzin istasyonları adeta para basıyor, fakat takımın elinde pek az benzin istasyonu mevcut. Satışlar genellikle takım tarafında tanınan isimlere yapılıyor ve böylece, şehir içinde benzin istasyonu oluşturmanın en kolay yolu olarak Bursaspor’un kullanılması adet haline geliyor…
Buraya kadar yazdıklarım geçmiş dönemlerde yaşananlardı. Sütten ağzı yananın yoğurdu üfleyerek yemesi gibi bir kıssadan hisse verdim ki, önümüzdeki dönem için kulağımızda küpe olsun.
Daha geçtiğimiz günlerde, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey tarafından, stadyum etrafındaki 5 bin metrekarelik alanda Bursaspor’a gelir getirici yapıların inşaası için ruhsat imzalandı.
Amaç iyi, fakat sonuçtan şüphelerim var…
Daha önce de takıma destek maksatlı verilen ve aslında kamuya ait olan bu mülkler nedense takımın elinde kalarak kalıcı gelire dönüşmüyor bir türlü…
Geçmişte yaşanan mali krizlerin aşılması için kulübün taşınmaz mülklerine göz dikildiğini, icra yoluyla pek çok mülkün takımın elinden alındığını biliyoruz. Her santimetrekaresi günden güne değerlenen Bursa’da bugün o mülkler takımın elinde olsaydı şimdi bir mali krizden söz etmiyor olacaktık muhtemelen.
Dedim ya amaç iyi, ama sonuçtan şüphelerim var diye…
Gelecekte yine aynı şeylerin yaşanmaması, hem Bursa’nın hem de Bursaspor’un haklarının korunması için mülklerin el değiştirmesinin önüne geçecek koşulların gündeme gelmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bu takım, bu şehrin markası ise takıma tahsis edilen her türlü kamu malı da ilelebet takımda kalarak amacına uygun biçimde kalıcı gelir oluşturmalı ki, herkesin içi rahat etsin…
Gazetecilik üzerine…
Çok ince bir çizgide, elinde uzun bir sopayla yürüyerek, bu yürüyüş sırasında şaklabanlık yapmadan insanlara doğruları ulaştırmak gibi zorlu bir mesleği icra ediyoruz.
Adına gazetecilik denilen bu işin hekimlik, avukatlık, mühendislik gibi pek çok temel bilim üzerine yoğrulmuş meslek kadar ciddiyetle yapılması gerektiğini ve bu mesleklerle aynı oranda öneme haiz olduğunu bir türlü anlatamadan geçen koca ömrümü bir yana bırakırsak, şöyle diyebilirim kısaca; gerçekten gazetecilik yapanlar olmasa komşunuzun başına gelenden dahi haberdar olamazsınız!
Bu mesleğin içinde düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü, haber alma özgürlüğü arasında son derece ciddi ve kopmaması gereken bir bağ var. Koparmamak için pek çok şey feda edilen bir bağ…
Böyle bir girizgah yapmamın nedeni günlerden 24 Temmuzoluşu…
Ülkemizde 1948 ile 1971 yılları arasında Basın Bayramıolarak kutlanan tarih 1971 yılından sonra ‘Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’ olarak anılır oldu.
77 yılda bayramdan özgürlük mücadelesine evrilen bu zorlu yolda yürüyoruz meslektaşlarımla birlikte.
Mine Söğüt güne dair yazısında aynen şöyle yazmış;
“Bundan tam 117 yıl önce, 24 Temmuz 1908’de Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte artık kapılarından içeri Abdülhamit’in sansürcülerini sokmama kararı alan ve “Şimdiden sonra yasak tanımıyoruz” diye haykıran gazetecilerin soyundan gelenlerin, bugün bu mesleği sadece despot iktidarların değil o despot iktidarlarla iş birliğini gazetecilik diye pazarlayan meslektaşlarının elinden de kurtarmaları gerekiyor”
Üstüne söyleyecek söz bulamadığım bu cümleyi alıntılayarak zorlu yolculuğumuza selam olsun diyorum…