Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Arsa yok, kiralık daire yok, tıkandık!

6 Şubat tarihinde yaşanan depremin ilk alevi sönmeye başlar başlamaz, ‘aynı senaryo ülkenin Batısında yaşanırsa ne olur?’ sorusu sorulmaya başlandı ve bu soruya verilen yanıtlar içinde İstanbul ile birlikte Bursa’nın da adı sıkça geçti. Hatta özellikle Nilüfer ilçesi ve Özlüce bölgesi zemin sıvılaşması açısından riskli görünen alanlar olarak ilan edildi.

Bu açıklamaların sonucunda ise bölgeden hızlı bir kaçış yaşanmaya başladı. Evini satmaya ya da kiralamaya çalışanlar kendilerine özellikle müstakil ev arayışına geçtiler. Müstakil evin yanı sıra şehir merkezine yakın köylerden arsa arayanlar, arsa ya da tarla içerisine ahşap baraka, konteyner ev yapma girişiminde bulunanlar da var alternatif sıralamasında…

Her zamanki gibi ani korkular, ani hareketler, ani çözümler peşindeyiz…

Sonuç ise bizi yepyeni kaoslara, içinden çıkılmaz durumlara ve aslında çözümsüzlüğe itiyor.

Çözümsüzlüğün geldiği noktayı anlatmak hayli zor olsa da deneyeceğim.

Öncelikle emlak piyasasının yanı sıra inşaat sektörünün zorlu zamanlardan geçtiğini dile getirerek başlamak lazım.

Emlak piyasası zorlu bir süreçten geçiyor, çünkü talepler bir yandan toprağa yöneldi ve Bursa’da özellikle arsa maliyetlerinin giderek artan bir kalem olduğunun altını daha önce defalarca çizmiştik. Şimdi gelinen noktada arsa maliyetleri inşaat maliyetlerinin üzerine çıkmış durumda! Doğal olarak bu hem dairesinden müstakil eve kaçmaya çalışan vatandaşı hem de inşaat sektörünün temsilcilerini olumsuz etkiliyor.

Şöyle özetleyelim durumu; 500 metrekarelik bir arsa için 2 milyon lira ile 8 milyon lira arasında bir bedel ödemeniz gerekiyor Bursa’da.

Son zamanlarda üretilen dairelerin taliplerinin yatırımcılar olduğunu, hatta yabancı yatırımcının ülkemizden yoğun biçimde daire aldığını da daha önce duyurmuştuk. Şimdi gelinen noktada yatırımcı yüzde 25 kira artışı kısıtlaması nedeniyle kiralık dairesini artık bir gelir kapısı olarak görmekten uzaklaşıp satmaya yöneldi. Aynı zamanda kredi faizlerinin yükselmesi ile birlikte yatırımcının finansa yönelmesi de zorlaştı. Hal böyle olunca kiralık daire bulmak işi de gelinlik kız bulmaktan beter hale geldi.

Vakti zamanında şehrin işlek caddelerindeki dükkanların el altından toz parası karşılığında kiraya verilmesi gibi bir durum olacak biraz daha zorlarsak. Birkaç fotoğraf ile ev kiralamaya karar veren, kiralık ilanlarına 5 dakika içinde 25 kişinin başvuru yaptığı noktaya geldik işin bu bölümünde.

Depremzede vatandaşların kiralık ev arayışı da bu serüvene eklenince önümüzdeki bir yıl boyunca bu seyrin değişmesi pek beklenmiyor emlak sektöründe.

Bir yandan konut darboğazının aşılması, diğer yandan ise vatandaşların güvenli binalarda yaşamaya başlaması için kentsel dönüşüm çalışmalarının hızla başlaması herkesin beklentisi. Ancak dönüşümde zamanında yapılan yanlışlar çözümün önünde ciddi engel.

Vakti zamanında kentsel dönüşüm sonucunda hem binasını yenileyen hem de cebine para koyan kesimin yarattığı pembe tablo hala boyamaya devam ediyor. Şimdilerde herkes böyle bir senaryonun peşinde, ancak eskisi gibi emsal artışlarının gündeme gelmeyeceği gün gibi ortadayken vatandaşın taleplerinin bu biçimde karşılanması da mümkün değil.

Gelin şimdi ‘biz zamanında büyük bir hata yaptık’ diye anlatın bakalım vatandaşa…

Bir diğer taraftan da Bursa Büyükşehir Belediyesi ile Akademik Odalar arasında imzalanan ve en azından binaların hızlı taramasının yapılıp, gerekli yönlendirmelerin olması konusunda uyarı mekanizmasını çalıştıracak protokolün uygulanması için ön hazırlıklar devam ediyor.

Akademik Odalar henüz sahaya inmediler…

Jeoloji Mühendislerinin de yeniden protokolün saha çalışmalarında etkin olarak görev almak konusunda masada yerini aldığını belirtmekte yarar var.

Peki, vatandaşın başvurusu ile gerçekleştirilecek olan taramalara en çok hangi bölgelerden ve kaç yaşındaki binaların başvuru yaptığını merak ediyor musunuz?

Başvuruların yoğunluğu Nilüfer ilçesinden geliyor ve henüz iki üç yıllık binalar dahi başvuru yaparak kontrol mekanizmasının çalışmaya başlamasını istiyor.

Çünkü kimse yapısına güvenmiyor, çünkü herkes bir zafiyet olabilir mi endişesi içinde, çünkü şehrin en yeni yapılaşma bölgesi olan Nilüfer’de dahi binaların yüzde 50’sinin güvenli olmadığı iddia ediliyor

Oysa 1999 depreminin hemen ardından yapılan pek çok çalışmayı baz alsak şimdiye kadar şehrin önemli bir bölümünü güvenli yapılarla donatır ve en önemlisi de bu konuda ciddi bir bilince ulaşırdık.

Şimdi yaptığımız da o dönem yapılandan çok farklı değil.

Bu karmaşanın içinden çıkmaksa hiç kolay değil…

HABERLER