Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

İYİ Parti’de keyifler kaçık!

Ankara siyaset muhabirliğinin, İstanbul tüm medyanın kalbidir, her ne kadar ‘küçük bab-ı ali’ olarak anılsa da, Bursa’da öyle her daim partilerin genel başkanlarını ya da önemli sivil toplum kuruluşlarının genel merkez temsilcilerini görmek mümkün olmaz. Dolayısıyla, bir genel başkan şehrimize teşrif ettiğinde bence takip etmek önemlidir, kıymetlidir.

Geçtiğimiz genel seçimler öncesinde İYİ Parti tam da toplumdaki karşılığını bulmuşken, hepimizin ‘Bu seçimleri de alnının akıyla atlatırsa, bundan sonrasında merkez sağa oturacak partilerden biridir, dolayısıyla AK Parti’nin seçmenine talip olur’ dediğimiz bir süreçte ilerliyorken, Bursa’ya gelen Meral Akşener’i izlemek için tüm bir günümü köy yollarında geçirmeyi göze almıştım.

Dönemin İYİ Parti Bursa İl Başkanı Selçuk Türkoğlu, köylere bir çıkarma projesi tasarlamıştı. Önce ilçe merkezinde esnaf ziyareti düzenleniyor, ardından görevli ekipler ellerinde broşürler ve üyelik belgeleriyle köylere dağılıyor, köy kahvelerinde sohbetin ardından tek tek evler dolaşılıyordu. Sabahın erken saatlerinde başlayan program akşamın geç saatlerine kadar sürüyor, tüm ekibin pestili çıkıyor, ancak pek çok kişiye ulaşılıyor, gidilmedik yer bırakılmıyordu.

İYİ Parti bu çalışma sayesinde hayli üye kazandırmıştı Bursa teşkilatına…

Vatandaşa anlık ‘Selamün aleyküm’ demenin pek karşılığı olmadığını CHP’nin meşhur broşür dağıtma çalışmalarından biliyoruz. İnsanların görüşlerini etkilemek için ciddi mesai harcanması gerektiğini de AK Parti’nin çalışmalarından takip ediyoruz. İki eylemin tam ortasındaki bu projenin vatandaşta etkisi tam olarak neydi bilemiyorum, ama o gün projenin ilk gününe katılan ve önce gidilen ilçenin merkezinde, ardından da köy kahvesinde çok heyecanlı konuşmalar yapan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in gördüğü ilgiyi gayet net hatırlıyorum.

Esnaf ziyareti diye yola çıkıp nokta mitingi yapan, kahve konuşması diye yola çıkıp çevre köylerin de toplandığı bir etkinliğe imza atan ve vatandaşın bağrındaki yerini alan Akşener’in altılı masanın dağılması, özü başına seçime girme kararının verilmesi, partisindeki dağılma sürecinin ciddi kan kaybına neden olması gibi etkenlerin ardından nasıl bir seçim ivmesi ile çalıştığını merak ederek gittim dün akşamki iftar programına.

Basının ilgisinin düşük olmasından yola çıkarak Akşener’in eski büyüsünü kaybettiğini söyleyebilirim ilk olarak. Uzun süredir bildiğimiz bir durumun gözle görülmesi çabasıydı benimki.

Neredeyse bir tam gününü Bursa ve ilçelerindeki programlara ayıran ve esnaf ziyaretlerinin haricinde bir noktada konuşma yapan Akşener, iftar için geldiği Bursa’da da aynı konuşmayı yaptı. Dedi ki;

“Biz Türkiye’ye kazandırmak için kendimizden vazgeçtik. Ülkeye nefes aldırmak için kendimizden vazgeçtik. Kazanmamayı tercih ettik, kazandırdık. Bu ucube sistemden kurtulur zannettik, meğer bu kavgadan herkes memnunmuş. Böyle bir durumda seçmenin konuşulmadığı, Bursa’nın derdinin konuşulmadığı seçimler olur ve sonuçta bu millet çırak çıkar!”

Haksız mı?

Kesinlikle değil…

Mesele Akşener’in haklı ya da haksız olması da değil.

Kimse bu haklılığa bakmıyor. Çünkü bizim ülkemizde ‘söylediğin gibi yaşamak, söylediğin gibi davranmak, söylediğinin aksi noktada yer almamak’ kavramlarına pek uyulmuyor. Onun yerine ‘kürsüde söylediklerini daha kürsüden indiğin merdivenlere gelmeden unutmak var bizde, gizli kapılar ardındaki hesaplar var, arkadan dönen dolaplar var, herkesin bir gizil ajandası var, yüzlere gülmek arkadan iş çevirmek var…’

Şimdi eğri oturalım, doğru konuşalım…

Ülkenin az buçuk okumuş yazmış, biraz düşünebilen, düşüncelerini önüne alıp akıl fikir süzgecinden geçirebilen vatandaşı da biliyor neyin ne olduğunu. Burada konu herkesin aynı dümenin içinde yer aldığının açık seçik görülüyor olmasında.

Hal böyle olunca, güven zedelenince, su bulanınca yavaş yavaş el ayak çekilmeye başlanıyor…

Benim gördüğüm de tam olarak buydu…

Akşener de tıpkı CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in söylemlerindeki gibi emeklilerin oyuna talip oldu. Hatta;

“Cumhurbaşkanı olarak her şey elinizde. 16 gün var seçime. Emeklilere bayramda 7 bin lira ikramiye vereceksin. 11 bin lira seyyanen zam yapacak, en düşük emekli maaşını asgari ücret seviyesine getireceksin. Seçimlerde mülakatı kaldıracağım dedin, kaldırmadın! Mülakatı kaldır, gençlerin oyu senin olsun. 100 bin öğretmen tayin edeceksin. Ben atanamayan öğretmenlerin de, emeklilerin de oyuna talibim” diye seslendi salona…

Salonda sadece İYİ Partililer vardı haliyle. Oyları da doğal olarak partilerinin belediye başkan adayı Selçuk Türkoğlu’naydı.

Türkoğlu konuşmasında her ne kadar; “Yürekten inanıyoruz, tüm Türkiye’de ve Bursa’da yaratılan algıyı paramparça yapacak, anket sonuçlarını da alt üst edeceğiz. Tozu dumana katarak gelen bu dip dalga, büyük değişim ve dönüşümün habercisidir” dese de ben böyle bir izlenim edinmedim.

Söylemeye çalıştığım, bu konuşma kullanacağı oyda kararsız seçmene ya da başka partiyi destekleyen seçmene ulaşmadı…

Evet bir iftar programı düzenlendi, Akşener bir tam günü Bursa merkez ve ilçelerdeki programlara ayırdı, esnaf ziyareti, nokta mitingi ve iftar salonunda konuşma yaptı, fakat tüm bunların vatandaşta pek de bir karşılığı olmadı.

NOT: Sürekli ertelenen öğretmen atamaları ve mülakatın kaldırılması konusu son derece önemli meseleler. İtibardan tasarruf etmeyen hükümetimiz öğretmenden tasarruf etme devrinde nirvanaya ulaşmış. Hemen açıklık getirelim anlatmak istediğimiz mevzuya; bir süredir rehber öğretmenler iki gün bir okulda, üç gün başka okulda görevlendirilmek suretiyle aslında iki okulun işleriyle ilgileniyorlarmış. Yani 27 Mayıs 2023 tarihinde yapılan açıklamada ‘100 öğrencisi olan her okulda bir rehber öğretmen olması zorunlu olacak’ müjdesi pek de müjde değil. Hatta bu bir rehber öğretmene iki okul kampanyasından sonra dahi rehber öğretmeni olmayan okullar mevcut, hem de Bursa’da bile mevcut.

 

HABERLER