Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Konumuz: Su!

Bu kez farklı bir taktikle ilerleyeceğiz ve üç dosya konusunun birbirini nasıl etkilediğini göstermek, zincirin nasıl ilerlediğine işaret etmek adına birlikte yol alacağız.

Üç dosyanın da ana temasının su olduğunu vurgulayalım ve başlayalım;

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Bursa Şubesi tarafından geniş kapsamlı bir çalışma sonucu hazırlanmış olan 2022 Bursa Su Durum Raporundan bir kesit alıntılayarak şöyle bir tespit aktarmak istiyorum;

Bursa’da Akdeniz İklimi etkisi görülürken, son yıllardaki iklim değişikliği etkileriyle Karadeniz İklim etkileri görülmeye başlanmıştır

Son dönemlerde yaşadığımız ani ve yoğun yağışların, yağışlarla birlikte karşılaştığımız sellerin nedenini böyle özetlemek mümkün gibi görünüyor.

2010-2050 Yılları Arası İklim Değişikliğinin Bursa Su Kaynaklarına Etkisi Proje Raporu’nda şöyle bir tespite yer verilmiş;

Bursa Uludağ yöresinde 2020 yılından sonra sürekli olarak, Bursa Merkez’de ise yaklaşık 2050 yılından sonra yine sürekli yağış azalmaları beklenmektedir. Uludağ’da 2100 yılında yağışların yüzde 50 azalması beklenirken, bu durum Bursa Merkez’de yüzde 16 civarındadır!”

İşte bu da susuzluğun özeti…

Bursa, su kaynaklarının önemli bir bölümünü besleyen Uludağ’ın yağışlarını kaybediyor, kaybetmeye devam edecek.

Buradan Uludağ’da Alan Başkanlığı oluşturarak bölgeyi diledikleri gibi yapılaşmaya açma hedefine ulaşanlara da bir uyarıda bulunalım; şimdiden kar gördüğünde sevinir hale gelen Uludağ’daki otel yatırımlarınız 2050 yılından sonra hepten çöp olabilir!

Bence bir kez daha düşünün bu işlere girerken. Hani bir sorun, bilenlerden, raporlar hazırlayanlardan biraz fikir alın…

Neyse, bol parası olan yatırımcıları düşünmek değil bizim işimiz. İşimiz vatandaşın geleceği için kaygılanmak ve doğru bilgilendirmek.

Görüldüğü üzere, su kaynaklarımız, Uludağ’a yağan kar artık beklenen ölçüde yağmadığından ve Bursa artık eskisi gibi yağış almadığından yeterince beslenemiyor.

Peki, biz ne yapıyoruz su ihtiyacımızı karşılamak için?

Kuyular açıyoruz. Elimdeki rapora göre Bursa İli sınırları içerisinde içme-kullanma suyu amacıyla açılan 786 adet su kuyusu bulunmakta. Bilgi 2021 BUSKİ faaliyet raporundan alınmış ve bir not düşülmüş; kayıtlar dışında Bursa ovasında özellikle endüstriyel amaçlı kullanılan birçok kuyu bulunmaktadır!

Bu paragraf bize yer altı sularının da hızla azalma eğrisi içinde olduğunu gösteriyor. Hattı zatında 2018 yılında ilk obruğunu gören Bursa’nın yakın gelecekte nasıl bir felaketle karşı karşıya olduğunu öğrenmek üzere aradığım, Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı Engin Er’den tam da bu konuyu görüştükleri bir toplantıda olduğunu öğrendim.  Birincisi çok ses getiren, TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu’nun düzenlediği Su Paneli’nin ikincisini organize etmek üzere toplanmış tüm paydaş odalar. Büyük bir ihtimalle 15 Şubat tarihinde BAOB’da yine su gündemi ile toplanacağız.

Şimdiye kadar verdiğim bilgiler ışığında suyumuzun nasıl hızla azaldığını ve bölgemizin ikliminin de nasıl değiştiğini ortaya koyduğumuza göre gelelim ikinci dosyaya.

İkinci dosyamız çok da izaha gerek olmayan bir dosya aslında. Pazar ve market fiyatlarından bahsediyorum.

Elimize poşeti alıp alışverişe çıkınca hepimiz görüyoruz ki, durum hiç de Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin “Enflasyonun boynunu kırdık” dediği rahatlıkta değil.

Pazardaki en ucuz sebze lahana, onun da en küçüğü 10 liradan başlıyor. Bugün itibariyle elbette sera olduğu için kıyas kabul etmeyen salatalığın ve domatesin kilosunun da 40 lira olduğunu söylemem lazım. Ispanak 20 liradan satılıyor, pırasanın en ucuz demeti 12 lira.

Şöyle bir yeşillik salatası yapıp sağlıklı yaşayayım deseniz, salata tabağınıza helalinden 40 lira sıkıştırmanız gerekiyor.

Çiğ sütün kilosu 20 liraya dayandı. Yumurtanın tanesi çoktan 3 lira oldu.

Yani nedir? Artık beslenmek çok pahalı…

Veee… Son dosya…

Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Fevzi Çakmak, Türkiye’de yaşanan kuraklığın tarıma etkilerini değerlendirmiş ve demiş ki;

“Özellikle kuraklıkla beraber kışlık ürünlerinin ekiminde ciddi sıkıntılar yaşandı. Ekinlerin çıkışı gecikti. Sulama imkanı olanlar sulayarak ürünleri çıkarttılar, ancak bu da maliyet artışlarına neden oldu. Girdi maliyetlerinin yüksekliği ile ezilen çiftçi daha çok maliyet artışına maruz kaldı. Bundan sonraki süreçte, özellikle buğday ve arpa gibi kışlık ekilen ürünlerde, ciddi anlamda verim düşüklüğü görebiliriz. Üretimde azalmalar söz konusu olacaktır!”

Sorunlar bununla da bitmiyor. Kentin suyunun yüzde 70’inin sulamada kullanıldığı düşünülürse suyun azalmasının sulama ile üretimi gerçekleştirilen tüm ürünleri yakından ilgilendireceği ve verim düşüklüğüne neden olacağı aşikar.

Bu da demek oluyor ki, önümüzdeki yıl beslenme daha da pahalı olacak!

Üçüncü dosyanın da sonuna geldiğimize göre, bir durum tespiti yapabiliriz artık sanırım.

Öncelikle hızla adapte olmamız gereken konu, değişen iklim koşullarına göre yaşamak olacak. Sonrasında ise en kritik mesele, suyu daha dikkatli kullanmak! Bu da elbette öncelikle tarım ve sanayideki su kullanımının minimalize edilmesiyle mümkün.

Bir yıldan uzun süredir yaptığı açıklamalardan feyz aldığım ve dikkat çektiği konuları gündeme taşımaya çalıştığım Fevzi Çakmak’ın hep söylediği önerileri bir kez daha sıralayalım;

“AR-GE çalışmalarına önem vererek değişik iklim koşullarına adapte olacak yeni çeşitlerin ıslah edilmesi için kaynak aktarılması gerekiyor. Ekimden hasada kadar geçecek sürede bakım işlemlerinin yeniden gözden geçirilip değişen iklim koşullarına göre yeniden ele alınması gerekiyor. En büyük tasarrufu da sulamada kayıp-kaçak oranını minimize ederek barajlardan tarlaya geçen kanal şeklindeki sulamalar yerine kapalı sistem kayıp-kaçak oranlarını azaltacak sistemleri gündemimize almamız gerekiyor!”

Çok da zor değil aslında. Daha ucuz yemek için biraz bilgi, biraz ilgi bir de saçma yerlere yapılan harcamaların tarımsal üretime yönlendirilmesi yeterli. Yoksa hem ülkenin hem de Bursa’nın hali harap…

HABERLER