Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Sandık Yeşiltaş dedi, salon çok şey söyledi

CHP Bursa İl Kongresi yaşandı bitti ve saygısızca değil, aslında epey saygılıca sonuçlandı. Doğrusunu söylemek gerekirse Osmangazi İlçe Kongresindeki gerilimin ardından ben il kongresinde de benzer bir atmosfer bekliyordum.

Atmosferin en çok gerildiği anlar CHP Eski İl Başkanı Turgut Özkan’ın adaylık konuşmasını yaptığı anlardı. O konuşmayı ve yaşattığı soğuk havayı bir önceki yazımda aktardığımdan, başka bir gerginliğin olmadığını da söyleyebilirim rahatlıkla…

Kongrenin aday konuşmaları ve genel atmosferini size zaten tarif etmiştim. Şimdi bambaşka bir konudan, örgütün bir araya gelerek görüşlerini paylaştığı bu büyük toplantılardan çıkarılması gereken ana fikirden bahsetmek istiyorum…

Zamanımızın Türkçe derslerinde okuduğumuz metni tam olarak anlayıp anlamadığımızı görmek için ‘ana fikri nedir?’ sorusunu sorardı öğretmenimiz…

Bu sorudan yola çıkıp irdeledim kongre gününü…

CHP İl Kongresinin gerek kürsü konuşmalarından gerek örgüt fısıltılarından, gerekse salon atmosferinden çıkarılabilecek üç ana fikri vardı…

İlk olarak en basit olanı üzerinde konuşalım; salon atmosferi

Benim gözlemim olan konuyu kürsü konuşmasında dile getiren isim CHP Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Bozbey oldu.

“Bugün bizim için bir bayram, bir düğün havasında olmalı. Ama bakıyorum arkadaşlar şu salonu dolduramamışız… Nerede bu şehrin delegeleri, nerede CHP’nin üyeleri? Eeeyyy… CHP’li üyelerimiz uyanın, ayağa kalkın, harekete geçin… Eğer bunu yapamazsak, değil yeni belediyeler almak, elimizdeki belediyeleri de kaybederiz!”

Yerden göğe kadar haklı Bozbey…

Merinos AKKM’nin Osmangazi salonunda yapılan il kongresindeki doluluk, aynı partinin Osmangazi İlçe Kongresinden daha azdı… İşin coşku kısmını hiç sormayın… Kayıt almak dışında hiçbir hazırlık yapılmayan kongrede bir süre sonra uzayıp giden kürsü konuşmalarını dinlemekten sıkılanlar yavaş yavaş salonu terk ettiler…

CHP bu motivasyonla seçime giderse sonuç Bozbey’in söylediğinden daha bile vahim olabilir…

Gelelim delege fısıldaşmalarına…

Aslında tek aday üzerinde uzlaşılarak bir kongreye gidilmesi için çok yoğun görüşme çabası sarf edilen süreci ve Mustafa Bozbey’in de tek aday etrafında kenetlenmiş örgüt talebini daha önce kaleme almıştım.

Yine aynı yazıda demiştim ki, demokratik bir yapıda tek aday ile kongre süreci gerçekleştirmek eşyanın tabiatına aykırı…

Nitekim eşyanın tabiatı bozulmadı, üç adaylı kongrede kürsüden Başkan Adaylarından Gürhan Akdoğan’ın ‘Bu mudur birliktelik tablosu, ben biliyorum ki, kaybeden iki aday bu kapıdan küserek çıkacak birazdan!’ sözleri tam da yerini buldu…

Delege kendi desteklediği adaya yapılan haksızlıkları konuştu bütün kongre süreci boyunca fısıl fısıl…

Şimdi beklenti, diğer iki adayın destekçilerinden gelecek istifa mektuplarına yöneldi…

Gelelim aday konuşmaları dışındaki kürsü konuşmalarından çıkarılması gereken sonuca

CHP’liler sonunda ‘seçimi kaybettik’ cümlesini kurmaya başladı. Gerçekleri kabul etmek ileri doğru yol almak için atılacak en önemli adımdır.

Gerçeği gör, sebebini gör, eylemini planla, harekete geç, hedefe kilitlen ve başarıya koş…

Yazarken, söylerken hayli basit olan bu prensibi işletmek o kadar da kolay değil, hele hele işin içine insan faktörü girdiğinde…

Ancak CHP söz konusu olunca, önümüzdeki yerel seçimler düşünülünce sıralamayı takip etmek mecburi…

Seçimi kaybettik… Kendimizi doğru anlatamadık… Genel Başkanımızı yeterince iyi tanıtamadık… Halka inemedik… Tepeden tırnağa değişime ihtiyacımız var…

Bu cümleler kürsü konuşmalarının baş tacı cümlelerdi. İçlerini konuşmacılar kendi bakış açılarına göre doldurmayı ya da cümleleri kurup, ‘özeleştiri yapıyorum’ modasına uyarak pas geçmeyi tercih ettiler…

Çünkü ben konuşmaların altında ‘Halka inmek için şunları yapmalıyız… Belediye Başkan adaylarımızı tanıtmak için şu projeleri uygulayabiliriz… Kendimizi anlatmanın en doğru yolları bunlardır…’ kabilinden bir değerlendirmeye rastlayamadım…

Yani demem o ki; herkes hataları ortaya koydu da hatalardan nasıl dönülür, neler eksiktir, neler nasıl yapılırsa doğru yol izlenir, CHP Eski Milletvekili Berhan Şimşek’in davudi sesiyle kürsüden teatral bir yetenek sergileyerek anlattığı ‘kılcal damar siyaseti’ nasıl yapılır da partinin ana damar siyaseti yaparak, yani siyaseti kendi içindeki dar alanda sürdürerek devam etmesi sürecinden kurtulması sağlanır…

Kimse bir metot ortaya koymadı…

Gelelim değişim meselesine…

Tüm kongre süreci boyunca, karşılaştığım tüm kesimlere yönelttiğim ‘nasıl bir değişim?’ sorusunun tek bir yanıtının olduğu ortaya çıkmış oldu; ‘Ben hariç herkes değişsin!’

Yani demem o ki, herkes bir değişim şarkısı tutturdu, ama o şarkının içine dişe dokunur bir söz yazan olmadı…

Bundan sonra doğru bir yol yürünmesi adına, ortaya koyulan ‘barış fotoğrafı’nın içinin doldurulması adına yapılması gerekenler ise zor olmakla birlikte çok bariz…

CHP Bursa şiddetle parti içinde etnik ve kültürel dengelerin gözetildiği bir yapıya ihtiyaç duymaktadır. Bu yapı içerisinde hiçbir kesimin partinin dışarısında bırakılma lüksü yoktur.

CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş’ın seçimin ardından yaptığı; “Ben bu partinin vicdanına çok inanıyorum. Örgüt bugün çok önemli bir mesaj verdi. Artık paranın değil, emeğin gücünü ön plana çıkardı. Asla çatışma ve ötekileştirme dilini kullanmadan, yerel seçim çalışmalarına yarından itibaren başlıyoruz!” konuşması çok kıymetli.

Bu konuşmanın içi doldurulamaz, istifalar peş peşe gelir, kongre akşamından itibaren sandığa gitmeyeceğini beyan eden CHP’lilerin gönlü alınmazsa, önümüzdeki seçim sürecinin büyük başarıları hayal olur, küçük başarıları dahi elden kayıp gidebilir…

Berhan Şimşek’in aslında gerçeği bildiği halde, ima yolu ile uyarı mahiyetinde dikkat çektiği üye sayısı azlığı da apayrı bir konu… Benim de dikkatimi çekiyor yıllardır…

Koskoca ülkede 1 milyon 410 bin üyesi varmış CHP’nin

Üye sayısının neden çok düşük olduğunu safiyane bir duygu ile sormuştum bir zamanlar dönemin il başkanına ve ‘Biz şimdilik üye kabulü yapmıyoruz!’ yanıtını almıştım. Cümlenin açılımı şudur;

‘Biz seçimlere yakın dönemlerde, işimize yarayacak, bize oy verecek kişileri üye yazıyoruz. İşimize taş koyacağını düşündüğümüz kişileri ya da nasıl hareket edeceğini bilemediğimiz, halktan, sade vatandaşı üye yazıp başımızı derde mi sokalım, bu tatlış koltuklarımızdan mı olalım?’

Değişim işte bu bakış açısından başlayabilir ve böyle düşünenlere;

“Aman ha, siz koltuklarınızdan olmayın… Aman ha sakın bir üyenizin, bir partilinizin elinden tutmayın, bir faydada bulunmayın… Aman ha sakın milletin gazı alınsın diye attığınız ön seçim naralarına uyup ön seçim falan yapmaya kalkmayın, blok liste iyidir, aman ha çarşaf liste sistemine geçeyim demeyin… Sakın ola ki, partinin içinde gençlerin ve kadınların yükselmesine izin vermeyin, üzerlerine iyice basın ki, kafalarını size doğru kaldıramasınlar… Sakın ola halka ineyim falan da demeyin, çünkü siz böyle devam ettikçe bu halk sizi çiğ çiğ yer…” denilebilir…

Ben dedim bile…

HABERLER