Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Sokak hayvanları için çözüm basit

En az insan hakları kadar hayvan haklarını da yazıp çizmeye, bu konuda olması gerekenleri tekrar etmeye çalışıyorum yazılarımda. Son günlerde ise bu konularda bizi açmaza sürükleyen, kalbimizi adeta ikiye bölen olaylar yaşanır oldu.

Tüm bunlara son damgayı Bitlis’te kuduz nedeniyle vefat eden evladımızın üzüntüsü vurdu. Ardından da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın belediyelerin barınaklar inşa ederek köpekleri sokaklardan toplamasının önemini vurgulayan açıklamaları geldi.

Her gün yeni bir olayın görüntüleri sosyal medyada paylaşılırken, neyi nasıl yapmalıyız sorusunu sorabileceğim en donanımlı isme yöneldim.

Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Melike Baysal, Bitlis’te yaşanan elim olay karşısındaki üzüntüsünü dile getirirken çok önemli bir gerçeğin altını çiziyor:

“1887’de kuduz aşısı üretebilen bir ülkede 21. yy’da ‘kuduz hastalığı’ görülüyor. Tepkilere tamamen haksız diyemem, zira müthiş bir popülasyon artışı var ve bu durum sahipsiz hayvanların da kötü koşullarda yaşamasına neden oluyor.
Anlaşılmasını istediğimiz birkaç konu var. Kuduz hastalığı sahipsiz hayvanlar nedeniyle olmuyor, zaten var. Yaban hayatında çok yaygın! Sahipsiz hayvanların kırsala atılması, yaban hayatına yaklaşmalarına, ısırılarak kuduzu almalarına, taşıdıkları kuduz virüsünü insan ve diğer hayvanlara bulaştırmalarına neden olabilir!”

Bu noktada yıllardır bedava çözüm olarak uygulanmaya devam edilen, sahipsiz hayvanların kırsala atılmasının aslında bir çözüm olmadığını ve işi daha da açmaza sürüklediğini görmüş olduk sanırım.

Peki, bu işin çözümü nedir? Nerededir?

“Sorun şu ki, bugüne kadar devlet bu konuyu ciddiye almadı, toplumsal yaşamın daha doğrusu insan yaşamının bir parçası olarak görmedi, yeterli bütçeyi ayırmadı.

Oysa yapılacak şey basit, yerel yönetimlere gerekiyorsa bütçe desteği verilecek ya da devlet belli bölgelerde kendi bakımevlerini kuracak, kısırlaştırma ve rehabilitasyon için uygun şartlar sağlanacak, tüm hayvanlar kimliklendirilecek, uysal ve insanlarla yaşamaya alışmış olanlar yerlerine bırakılacak, agresif, yaşlı, engelli ve kronik hastalığı olanlar devlet korumasında yaşayacak. Sahiplendirme özendirilecek, eğitimle canlı yaşamına saygı çok küçük yaşlardan itibaren öğretilecek. Evcil hayvan edinmek isteyenlere belli koşullar oluşturulacak, birlikte yaşadığı hayvanın sorumluluğunu yeterince almayan, sokağa bırakanlara ağır yaptırımlar uygulanacak. Sadece köpekler değil, tüm hayvanların bir insanın gözetiminde yaşamadığı sürece devletin korumasında olması gerektiği gerçeğini toplum olarak benimseyeceğiz.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konuda kurduğu cümlelerin altını Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Melike Baysal’ın anlattığı içerik ile doldursak harika bir çözüme ulaşacağız sanırım.

Ancak iş bütçe ayırmadan belediyelere yüklenmeye dönecekse bilinmesi gereken bir gerçek var ki, belediyelerin barınakları yine benzer bir çıkışla hunharca toplatılan ‘yasaklı ırk’ diye nitelendirilen köpeklerle zaten dolu.

Asıl temennim insana yakışır biçimde bu işi yürütmeyi başarmamız. ‘Yasaklı ırklar’ konusunda çok kötü bir sınav verdik. Aynısının yeniden yaşanmamasını istiyorum. Hayvanseverler de yaşanan sorunun çözülmesini istiyorlar ve

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bu konuda bir çağrıda bulunarak ‘Gelin barınakları birlikte gezelim’ diyorlar.

“Keşke bu çağrı karşılık bulsa ve keşke Bursa’dan başlansa mesela…” diyor Melike Baysal.

“Veteriner hekimlerin, birkaç belediye hariç, ne kadar kötü koşullarda çalışmak zorunda kaldıklarını, o kötü koşullarda yapılan operasyonlara rağmen hekimlerin, personelin ve hayvan dostu insanların, ameliyat olmuş hayvanların yaşaması için ellerinden geleni yaptıklarını, hayvanseverler getirip götürmese kısırlaştırma sonrası özel bakıma ihtiyaçları olduğu dönemde kalabilecekleri alanlar dahi olmadığını görse!” diye ekliyor.

Keşke…

Şunun altını çizmek lazım, bir sorunu çözmek için kolları sıvıyorsanız bu sorunla uğraşanların çözüm önerilerine kulak vermek çok önemlidir.

Misal, Veteriner Hekimler Odası’nı dinliyor muyuz?

 

ANNELİK KARİYER DEĞİLDİR!

Bizim ülkede kadına yönelik ötekileştirici tutum malum. Haliyle meseleye dikkat çekmek ve hemcinslerini cesaretlendirip onlara destek olmak için kurulan pek çok dernek var. Bursa Mühendis Kadınlar Derneği de bu amaçla kurulmuş ve amacı doğrultusunda pek çok etkinlik yapan başarılı bir dernek.

3 yıl önce kurulan, ancak pandemi sürecine maruz kalması nedeniyle çalışmalarını yeterince anlatma fırsatı bulamayan dernek, bugün bir toplantı düzenleyerek 3 yıllık kısa geçmişe neler sığdırdığını aktardı bize.

İlgiyle dinledik. Sürdürülebilirlikten, kadının iş hayatına başlaması, bırakanların geri dönüşleri, öğrencilerin mühendislik alanlarına yönelimlerinin artırılması gibi pek çok alanda çalışıyorlar.

Yapılan çalışmaların hepsinin ayrı ayrı kıymeti var elbette, ancak benim açımdan en kıymetli açıklama BUMKAD Dernek başkanı Ülfet Öztürk’ün, “Türkiye nüfusunun yüzde 50’si kadın ve bu yüzde 50’nin yüzde 70’i hiç istihdama katılmamış kadın. Kadınları istihdama katmamız lazım. Ben bir anneyim, bir eşim ve yaptığım işle çocuğuma model olabilen bir anneyim. Pek çok şapkayla dolaşıyoruz biz kadınlar. Çocuklarımızın böyle bir dünya olduğunu anlatabilen, bunu modelleyebilen anneler olmalıyız. Kadın istihdama katıldıkça bu bilinç daha da artacaktır” sözleri oldu.

Kendisine yürekten katılıyorum, kadının tek kariyeri annelik olamaz!

 

HABERLER