Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Summer is coming…

Sosyoloji gerçekten büyük bir ilim…

Hele hele toplumu sosyolojiyle el ele vermiş toplum psikolojisi ilmiyle yıllarca yönetmek, sıklıkla verdiğim değişmeyen örneğimde olduğu gibi kazanda pişen kurbağanın dramını yaşattığı halde celladına aşık olmaya devam etmesini sağlamak, gerçekten alkışlanacak bir husus…

Ben alkışlıyorum, bundan öncesinde bu ilmi kullanmadan çalakalem ülke idare etmeye çalışanlar için üzülerek.

Son dönemlerde ülkenin her günü nasıl geçiyorsa öyle geçen bir günün ardından iki önemli done kaldı bugünden elimizde; Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın tahliyesi ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in meclis gurup toplantısında yaptığı konuşmasındaki; “Ezilen bütün yoksulları, bütün işçileri, bütün memurları mücadelenin parçası olmaya, meydanlara çıkmaya, sendikalarının çağrılarına uymaya, yapılan mitinglere destek vermeye, sokakta, meydanda hak aramaya davet ediyorum!” sözleri…

Ümit Özdağ’ın tahliyesi için tüm muhalefet el ele verdiği gibi Zafer Partililerin ve hapiste olduğu halde Ümit Özdağ’ın dahi ciddi mücadelesini olduğunu cihan biliyor. Sonuçta adalet terazisinin bir yerinden tutuldu, geç de olsa tecellisi sağlandı.

Peki ya ‘ezilen bütün yoksullar’ olarak tanımlanan halkın yaşam hakkına kasteden ücret politikası hakkında ne yapıldı?

Benim en son hatırladığım TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay’ın da; ‘Benim bu masada karar hakkım yok’ diyerek asgari ücret tespit komisyonu masasını terk etmesi hadisesi var kayda değer…

Bu da tepki miydi, yoksa bir işten sıyrılma yöntemi miydi anlamakta zorlandım şahsen.

Oysa, Özgür Özel’in de konuşmasında belirttiği gibi, Avrupa ülkelerinde yüzde 9’lar civarında bir paya sahip olduğunda ortalığın ayağa kaldırıldığı asgari ücret, bizim ülkemizde yüzde 60’larla ifade edilen bir oranı göğüslüyor. Şöyle konusu komşusu dedin mi, helalinden bir yüzde 70-75!

Bu, ülkenin yarıdan fazlası açlık sınırının altında bir maaşla çalışıyor demek!

Asgari ücret tespit komisyonunun asgari ücreti belirlemeden önce tüm ülkeyi yürekleri ağzında bir beklentiye sevk ederken, ara ara toplanıp çay kurabiye seansı düzenledikleri ve yücelerden gelecek haberleri bekledikleri masadan kalkan TÜRK-İŞ’in açıkladığı 2025 yılı Mayıs ayı açlık sınırı 25 bin 92 lira!

Asgari ücret 22 bin 104 lira 67 kuruş!

Yoksulluk sınırına girip kimsenin sinirini bozmak istemem, çünkü öyle bir değerlendirmeye girdiğimizde yurdumun doktorunun çıplak maaşının dahi yoksulluk sınırının altında kaldığını görmeniz beni üzer…

Bir de bu skaladaki yeri yerin altında kalan emekliler var. Maaşı ‘en düşük emekli maaşı’ diye açıklanan 14 bin 500 liralık rakama bir türlü erişemeyen, tam da bu nedenle altı ayda bir yapılan enflasyona endeksli zamların sürekli teğet geçtiği, emekliler…

Neyse gelelim konumuza…

Sendikalaşmanın yerlerde olduğu canım ülkemde maaşları için çaba gösterilmeyen iki kesimin hali ‘Bıçak kemiği kesmeye başladı’ biçiminde tarif edildiğinden CHP konuya el atma kararı almıştı malum. Sendikalardan başlanarak görüşmeler gerçekleştiriliyor bir süredir.

Bir yandan emekli maaşlarına seyyanen zam istenmesi planlanıyor, diğer yandan asgari ücretin bu kadar asgari olmaması gerektiğine yönelik bir algı oluşturularak toplu mücadele için kollar sıvanıyor.

Önümüzdeki hafta her iki kesim için de CHP’nin hükümetten talebi açıklanacak.

Fakat maymunun gözü artık açıldı. Bu ülkenin sosyolojik kalıpları kırılmaya başlandı. Sokağın dilinin olduğu hatırlandı.

Dolayısıyla açıklanan rakamların verilmeyeceğini bilecek kadar siyasi tecrübesi olan Özgür Özel;

‘Bütün emekçilere seslenmek isteriz. Sofrasında ekmeği her gün biraz daha küçülenlere, evladının ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma hatta kasabın, manavın önünden geçemez duruma gelenlere market fişi ile elektrik faturası arasında sıkışıp kalanlara açıkça ve dayanışma ruhuyla sesleniyoruz. Artık mesele onurumuzca insanca, kardeşçe yaşama meselesidir. Bir yanda hakkını alamayanlar var, bir yanda hakkınızı vermeyenler var. Artık partileri, siyaseti bir kenara bırakıp alın terinin emek mücadelesinin başında birlikte mücadele etme zamanıdır” diyerek sesleniyor halka.

Ben de nihayet tüm siyasi görüşlerden sıyrılarak sınıf mücadelesine yönelmek gerektiği hatırlandığı için seviniyorum, zira aslolan sınıftır!

Elbette bu sınıf mücadelesinde bir sınıfı temsil etmekle mükellef sendikalar başı çekmeli, siyaset sonradan dahil olmalı.

Önümüzde kocaman bir yaz var, beklediğimizden daha da sıcak geçecek bir yaz…

Summer is coming…

HABERLER