Bursa’da toplu taşımada ‘HO’ dönemi

Bursa’da toplu taşımada ‘HO’ dönemi

Bursa’da şehir içi toplu taşıma ile ilgili düzenleme yetkisi BURULAŞ’ta.

Mevcut durumu değerlendirdiğimizde toplu taşımada belediyeye ait olan otobüsler, BURULAŞ’a ait olan otobüsler, M plakalı ve yüzde usulü ihale edilen halk otobüsleri faaliyet göstermekte…

Koordinasyon görevi de BURULAŞ’ta…

Bunun yanı sıra İnegöl, Mustafakemalpaşa ve Karacabey gibi bazı ilçelerde de BURULAŞ uhdesindeki kamu ya da özel sektörün elindeki araçlarla toplu ulaşım sağlanmakta…

Bursa genelinde toplamda 2 bin 280 araç BURULAŞ’ın koordinesi ile çalışıyor.

Bu minvalde değerlendirdiğimizde toplamda 510 M plakalı araç, diğerleri de ya özel halk otobüsü ya da BURULAŞ veya Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne ait otobüsler.

Daha da ayrıntılı olarak değerlendirecek olursak, “BURULAŞ’a ait otobüs sayısı 516 iken, Özel Halk Otobüsü 499, Alt İşletici 391, ilçelerde faaliyet gösteren toplu taşıma araç sayısı 874.”

Genel olarak değerlendirdiğimizde içlerinde resmi plaka da resmi olmayan plaka da M plakaları da mevcut.

Bu dağınıklığı giderme adına mayıs ayı içerisinde gerçekleşen toplantıda, İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğü’nün geçmişte aldığı bir tavsiye kararı gündeme geldi.

O karar bütünleşik bilet sisteminin uygulandığı illerde HO plakalarına geçme kararı idi.

Genel hatları ile bütünleşik bilet sistemi Bursa’da uygulanıyor.

Bundan dolayı da Bursa özelinde bütünşehir sınırlarında faaliyet gösteren BURULAŞ koordinasyonunda çalışan araçlarda HO plakalarına geçme kararı alındı.

Bütünleşik bilet sistemine dahil olan toplu taşıma araçlarının bu yıl sonuna kadar belirli şartların sağlanması durumunda HO plakaya geçmesine kararlaştırıldı.

Alınan kararla,

Osmangazi, Nilüfer, Yıldırım ve Kestel’de toplu taşımaya kayıtlı araçlara HO plakalarından ayrılan numaralar 1000-4999 arası,

Gemlik’te 5000-5499,

Mustafakemalpaşa’da 5500-5999,

İnegöl’de 6000-6499

İznik’te 6500-6999

Karacabey’de 7000-7499

Yenişehir’de 7500-7999

Mudanya’da 8000-8499

Orhangazi’de 8500-8999

Keles’te 9000-9249

Orhaneli’de 9250-9499

Büyükorhan’da 9500-9749

Harmancık’ta, 9750-9999 numaraları arası HO plakaları tahsis edildi.

Çok büyük aksilik olmaz ise önümüzdeki sene toplu taşımada Bursa yollarında HO plakalı araçları göreceğiz.

Ama asıl merak ettiğim ise özel statüleri olan M plakalı araçların ne olacağı…

Onu da bekleyip, göreceğiz.

Ne diyelim şimdiden hayırlı olsun…

Örgütün adayı olmak…

Örgütün adayı olmak…

Son düzlükteyiz, nefesler tutuldu ve delegeyle son temaslarını yapan CHP Osmangazi İlçe Başkanı adayları sahneye çıkmaya hazırlanıyor.

Kongre bu Pazar günü…

CHP’nin her daim son derece çekişmeli geçen kongre takviminde bu kez bambaşka bir heyecanı daha yaşıyoruz aslında.

Bir yanda uzun süredir devam eden yönetim biçiminin aynıyla sürdürülmesi için yolu zorlayanlar, diğer yanda ise örgütün bu yönetim biçimiyle dışlandığından dem vurarak daha dışa dönük, örgüte ve vatandaşa dönük politikalar benimseyeceklerini söyleyen değişimciler arasında geçiyor mücadele ülke genelinde…

Yani öyle tavşana kaç, tazıya tut biçimli bir kongre sürecinden değil, kıran kırana bir seçimden söz ediyoruz…

Osmangazi’deki yarışın iki kuvvetli aday arasında geçeceğini söylemek mümkün.

Kulislerde dillendirilen en güçlü aday Cengiz Çelikten ile benim tatil dönüşümün hemen ardından Norm Haber’de bir araya geldik.

4 yıldır örgütle iç içe çalışmalarını devam ettiren ve buradan aldığı güce güvenerek aday olan Cengiz Çelikten’in karşısında, CHP Bursa’nın seçimlerden önceki ve seçimlerden sonraki il başkanlarının, yani İsmet Karaca ve Turgut Özkan’ın desteğini arkasına alan Baran Güneş yer alıyor.

Bu destek öyle bir destek ki, yukarıda adı geçen il başkanları tarafından aranan delegeden ‘Oyunu bize vermesen de imzanı bize ver bari’ ricaları ile imzaların toplandığı iddiaları dolaşıyor son günlerde kulislerde.

CHP Osmangazi İlçe binasının girişinde Baran Güneş’in adaylık açıklamasından kalan afişinin halen asılı olduğu da kulislere gerek kalmayacak biçimde açıkça görünüyor.

Yakın geçmişe şöyle bir bakacak olursak, CHP Osmangazi’nin varlığından söz etmek bile zor aslında. Muhalif bir duruş, örgütle ve vatandaşla sıkı sıkıya bir bağ görmek mümkün değil.

Doğrusunu isterseniz ben de bu silik tavrın değişmesinden yanayım. Değişimi kim sağlayacak onu bilemem elbet, ama şunu bilebilirim; iyi rakip kalite getirir. Bu şehir yönetiminde de böyledir, siyasette de böyledir…

Gelelim bütün programını değiştirerek beni eşi ile birlikte ziyaret etme nezaketi gösteren Cengiz Çelikten’in söylediklerine…

Öncelikle kongrenin kesin galibi olduklarını, ancak son güne kadar sanki yarışın gerisindeymiş gibi bir azimle çalışmaya devam edeceklerini vurguladı Çelikten.

Cengiz Çelikten’in mavi listesinin delege seçimlerinde önde olduğu kulislerde zaten sıklıkla dillendiriliyor. Yine de oynak bir zeminde siyaset yapıldığı gerçeğinden uzaklaşmamak ve son güne kadar işi sıkı tutmak lazım elbette…

Yaptığı ziyaretlerde hassasiyetle dile getirdiği;

Ben birilerinin değil örgütün adayıyım!” sözü bence çok kıymetli. Bir kez de şu cefakar örgütün sözü geçsin de gönülden desteklesinler yönetimlerini be kardeşim… CHP’nin emektarları bunu hak ediyor bence… Çünkü kolay değil bir partiye emek vermek, geceyi gündüze katmak, aileden eşten dosttan fedakarlık etmek…

Vaatleri de var Çelikten’in…

İlçe binasını görünür bir lokasyona taşıma, mahalle temsilciliklerini daha aktif kullanma, yeni üye kayıtları ile ilgili benim de bir türlü anlayamadığım sınırlamaları kaldırma ve ilçenin sorunlarını aktif muhalefet anlayışı ile gündemde tutma bence en önemli maddeler…

Partili herkesin diline pelesenk ettiği ‘değişim’ kavramından da konuştuk biraz.

Değişim de nasıl bir değişim, neyin değişimi?

Mesela sürekli bahsedilen Alevi kadrolaşmanın değişimi mi, yoksa delege ağalığı sisteminin ortadan kalkması mı kastedilen…

Parti içinde, en azından Bursa’da, bahsedilen kadar belirgin bir Alevi kadrolaşma olmadığını ve CHP’nin ülkenin tüm kesimlerini kucaklayan bir parti olması gerektiğini söylüyor Çelikten. Tam da bu konuşma esnasında seçimi kazanması halinde yönetiminde yer alacak kişilerin dahi kökenini bilmediğini görmek beni ziyadesiyle mutlu etti doğrusu.

Kökene, alt kimliğe değil de liyakate bakılıyor olmasını unutmuşuz demek ki…

Delege konusu ise CHP’nin kanayan yarası…

Partiler kanununun değişmesi ile ortadan kalkabilecek uygulamanın yerini çoktan tüm üyelerin katılımıyla gerçekleşecek ön seçimlere bırakması gerektiğinde hemfikiriz Cengiz Çelikten ile.

Yazımın başında da belirttiğim gibi kongreye çok kalmadı.

Dananın kuyruğu Pazar günü kopacak ve delege seçimden yana mı statükodan yana mı tavır alacak göreceğiz…

NOT: CHP Nilüfer iki kuvvetli aday arasında bir yarışa sahne oluyor, Osmangazi de aynı durumda olunca Cengiz Çelikten’den yana da net bir tavır koyulmasını, açık destekçilerinin olmasını bekleyerek kulisleri şöyle bir didikledim.

Ortaya çıkan, daha doğrusu benim ulaşabildiğim sonuç şu oldu; İsmet Karaca ve ekibini istemeyen herkes Çelikten’i destekliyor. Yani Nilüfer ilçede yarışan Fırat Yılmaz ve ekibinden de destekçileri var, Özgür Şahin ve ekibinden de destekçileri var Cengiz Çelikten’in. İlginç bir matematik oldu benim için de. Adeta ‘maksat ili kazanalım’dan çok ‘maksat İsmet ve ekibi kazanmasın!’ gibi olmuş dağılım… Sonucu merakla bekliyorum…

Başkan Özkan’ın Karacabey ile ilgili iddiası ne?

Başkan Özkan’ın Karacabey ile ilgili iddiası ne?

Zaman zaman yerel yöneticilerimizi Norm Haber’de misafir ediyoruz.

Bu minvalde son misafirimiz Karacabey Belediye Başkanı Ali Özkan oldu.

Yaklaşık 10 yıl önce 3T prensibiyle; tarım, turizm ve teknoloji prensibi ile yola çıkan Özkan’la sohbet ettik.

Sohbetimiz bir anlamda 10 yılın özeti idi.

Ama öncesinde şunu net ifade edeyim:

Başkan Özkan, benim için özel bir dost, başkanlıktan önce tanıdığım bir isim.

Bu ayrıntıdan sonra gelelim sohbete;

Özkan, bir anlamda 10 yıl içerisinde Karacabey’in nereden nereye geldiğini anlattı.

O anlattı biz dinledik.

Özkan’ın konuşmalardaki iddiası şu:

Kişi başına yatırım miktarında Türkiye’nin en fazla yatırım alan ilçesi Karacabey.”

Bir yerel yönetici için en zor icraat nedir diye sorsalar, ortak ağızdan tek bir şey çıkar:

Altyapı yatırımları…

Altyapı yatırımları direkt insana dokunur, ama göremezsiniz. İşte bu noktada direkt halk sağlığına etki eden yatırımlardan biri olan altyapı su şebekelerinin büyük bir çoğunluğu değişen ilçe.

İnsanlar artık asbestli borulardan su içmeyecek. Kanser riski daha da azalacak.

Bu noktadan bakınca Karacabey’de ciddi bir yatırım gerçekleştiğini Başkan Özkan’dan öğrendik.

Sadece bu kadar mı?

Enerji hatlarının da yer altına alınması ile ilçede önemli bir sıkıntı hallolmuş. Elektrik kesintileri yok denecek kadar azalmış.

Bu sayede vatandaşların elektrikli ev eşyaları da bozulmaktan kurtulmuş…

Bu da vatandaş açısından değerlendirdiğimizde önemli bir hizmet.

Yine ilçede spordan tarıma, gençten yaşlıya, tarımdan turizme, teknolojiden rutin işlere birçok hizmet gerçekleşmiş.

Ama içlerinde biri var ki o gerçekten önemli.

Köylere kurulan zehirli atık varilleri sayesinde çöpler ayrı bir şekilde toplanıyor, derelere atılması engelleniyor.

Bu bana göre en önemli hizmetlerden biri.

Bu işin hizmet tarafı, bir de siyaset tarafı var…

O da Özkan’ın girdiği seçimler.

2004 yılında yüzde 35 oy alıp burun farkı ile kaybettiği seçimlerin ardından uzunca bir süre siyasete virgül koyan Özkan, ardından 2014 yılında yerel seçimlerde yüzde 35 ile bu sefer başkanlık koltuğuna oturuyor.

Sonrasında 2019 yılında gerçekleşen Cumhur İttifakı olarak Özkan’ın oyu yüzde 40’ı geçiyor.

Son seçimlerde ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oyu yüzde 50’yi geçmiş. Bu sefer Bursa ortalamasından daha yüksek oy almış. Bursa’da AK Parti’nin oyu en az düşen 3 ilçeden biri Karacabey…

Kısaca Özkan’ın yaptıkları göze de gönüllere de dokunmuş.

Yeni dönemde Özkan tekrar aday olur mu?

O konuya hiç girmedik.

Bize düşen kendisine başarılar dilemek ve takip etmek…

DEPREMDEN ETKİLENEN ÖĞRENCİLERE KOCAYAYLA DOPİNGİ

Gerçek olan şu:

İçinde bulunduğumuz yılın içerisinde şu ana kadar yaşadığımız en büyük travmaların başında 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli yaşanan 11 ili etkileyen deprem…

Depremde binlerce can kaybımız on binlerce yaralı insanımız oldu.

Öte yandan, hiç yara almadan kurtulan fakat depremin etkilerini uzunca bir süre hisseden ve hissetmekte olan bir grubumuz da var.

Onlar da çocuklarımız…

Çocuklarımız yaşadığı travmanın etkisi ile gündelik hayata alışmakta oldukça zorluk çekiyorlar.

İşte bu noktada Bursa Valiliğinin oluru ile AFAD ve Keles Belediyesi ortaklığı; DEKAV, DAĞDER, Dünya Gençlik ve Spor Konfederasyonu ve UKAY’ın da paydaş olduğu bir proje gerçekleştirildi…

Proje kapsamında 22 kız 22 erkek, 3’er günlük periyotlar halinde 14 Ağustos tarihinde başlayan 19 Ağustos tarihine kadar devam edecek proje ile öğrenciler Keles Kocayayla’da bulunan yörük otağ çadırlarında hem tatil yapacaklar hem de psikolojik destek alacaklar…

Bir nebze de olsa depremin kötü izlerini silmeye, yeni eğitim ve öğretim yılına daha moralli girmeye çalışacaklar.

Bizler de emeği geçenleri başta Keles Belediye Başkanı Mehmet Keskin başta olmak üzere tebrik ediyoruz…

Plan, plan, plan…

Plan, plan, plan…

Bursa’nın en kıymetli bölgelerinden ve Büyük Ova Koruma kanunu kapsamında pek çok arazisi bulunan ilçelerinden biri olan Karacabey Belediye Başkanı Ali Özkan, Norm Haber’de misafirimizdi.

Hepimiz bu ziyaretlerin alt notalarında neler yattığını biliyoruz sanırım. Tüm belediye başkanları gibi Özkan’ın da gönlünde önümüzdeki yerel seçimlerle ilgili bir aslan yattığı ortada.

Amaç ne olursa olsun, bir belediye başkanının yaptıklarını anlatmanın yanı sıra sorulacak soruları göğüslemek için böyle bir yola çıkması bence kıymetli…

Eğri oturup doğru konuşalım, benim gibi genellikle şehir sorunlarını gündeme taşıma gayretinde olan yazarların övgü dolu yazılar yazdığı pek görülmemiştir. Karacabey’in kaderi de farklı olmadı yazı geçmişimde.

Hele hele korunması gereken tarım arazileri bu derece fazla olan, topraklarının bir bölümü RAMSAR alanında kalan, longozu ile sahil şeridi ile turizme açık ve planlamada ihtimam isteyen bölgelere sahip olan, aynı zamanda TEKNOSAB gibi büyük bir sanayi yatırımını da içinde barındıran Karacabey’in elbette hiç şansı yoktu.

Sonuçta Başkan karşımızdaydı, elbette çok sorumuz vardı, kendisinin anlatacakları da bir o kadar fazlaydı…

Karacabey’in nüfusuna oranla en fazla yatırım alan ilçe olduğunun altını çizdi özellikle Başkan Özkan. Bu dönemde bence büyük bir siyasi risk alarak altyapı çalışmalarına ağırlık verilmiş. Dolayısıyla vatandaşın en çok şikayetçi olduğu konu kazılmış yollar, toz, toprak, çamur, kısacası dağınık bir şehir görüntüsü.

Ancak zaman planlaması iyi yapılmış. Balık hafızalı insan yapısına uygun olarak yerel seçimlere yaklaşılan 3 aylık süreçte bahsi olunan şikayetler büyük ölçüde ortadan kalkacak gibi görünüyor. Çünkü altyapı çalışmalarına ciddi bir hız kazandırılmış…

Benim için en önemli olan konu ise sanayinin bir biçimde itiş kakış girdiği, bu, adam eksen yetişir kabilinden verimli topraklarda tarım mı, sanayi mi, yoksa turizm mi ön planda olacak? Özellikle TEKNOSAB’ın varlığı ile birlikte gelecek olan insan yükünü Karacabey nasıl taşıyacak?

Anlayacağınız yapılmış olanlarda değil de daha çok yapılması planlanan, gelecekte neler olacağına dair bana ip ucu verecek sorularda gözüm…

Soruları sordum, aldığım yanıtlar beni bile şaşırttı aslında…

Tarım da lazım, sanayi de lazım bu ülkenin gelişmesi ve kalkınması için. Birinin olması için diğerinden vazgeçmeye değil, doğru ve sürdürülebilir planlamaya ihtiyacımız var aslında” diyor Özkan.

Doğru söze ne denir ki…

Peki, bu açıklama doğrultusunda TEKNOSAB’ın getireceği nüfus yoğunluğunu Karacabey kaldırabilecek mi? Tarım arazilerinden doğal güzelliklerine kayıplar yaşanmayacak mı sanayileşme uğruna?

Nilüfer ile Karacabey arasında yolun sol tarafı zaten korunması gereken verimli tarım topraklarının olduğu bölge, ancak yolun sağ tarafında tarıma elverişli olmayan alanlar var. Bu alanların doğru planlanması ile Karacabey Bursa’nın önemli ölçüde yükünü sırtlanabilir. Hatta yapılacak planlamaya bağlı olarak yeni bir şehirleşmeden söz edebiliriz. Elbette bunlar uzun soluklu işler, doğru ve sürdürülebilir planlama burada çok önem arz ediyor” diyerek yanıtladı Karacabey Belediye Başkanı bu sorumu…

Olabilir mi?

Çok mümkün…

Elbette bunun için bugün yapılan, yarın unutulan, öbür gün delik deşik edilen planlar yerine tamamen sadık kalınan bir planlama olması şart. Aksi halde üzerini kırmızı bir kalemle çizip unutmak gerekir Karacabey ovasını…

İşin bir de rant kısmı var malum. Söz konusu Bursa olunca içine ‘rant’ kelimesinin girmediği bir cümle kurmak giderek zorlaşıyor. Özellikle yeni sanayi bölgelerinin oluşumu ile ilgili girişimlerde ve etrafındaki yapılaşma ile ilgili çalışmalarda…

Ben, köylüden üç otuz paraya alınan arazilerin sanayi bölgesi statüsü kazandığında milyon liralara satılmasına, dolayısıyla bu işten bir rant sağlanmasına da karşıyım aslında. Bu işin de en doğru işletilme biçimi, sanayi bölgesi olarak belirlenen bölgede köylülerden toprakları kamunun almasıdır. Yani bahsi olunan arazileri ya devlet kendisi alır ya da büyükşehir ve ilçe belediyeler alırlar, altyapısını hazır ederek işletmek isteyen sanayiciye örneğin 49 yıllığına kiralarlar. Böylece sanayici de araziye değil işine yatırım yapar” diyen Ali Özkan’ın söylediklerine katılmamak elde değil.

Malum şimdilerde tarımsal depo olarak yapıldığı iddia edilen, aslında kaçak sanayileşmenin temel taşlarını oluşturan yapılarla dolu Bursa ovası doğulu batılı…

Sanayicinin toprağa değil üretime yatırım yapmasına, yüksek teknolojiye para ayırmasına da vesile olacak böyle bir planlama bana uyar da, bu işin kaymağını yiyenlere uyar mı? İşte ondan emin değilim doğrusu…

Kısacası uzun uzun konuştuğumuz Karacabey Belediye Başkanı Ali Özkan’ın anlattıklarının benim açımdan özeti; plan, plan, plan, sürdürülebilir, uzun soluklu plan…

Teflon nedir?

Teflon nedir?

Malum, Türkiye faiz sebep-enflasyon sonuç denilen bir söylemle yapboz tahtasına döndü.

Ülke ekonomisi darmadağın edilirken, teflon tava misali iktidara hiçbir şey yapışmadı ve ilk seçimde güle oynaya yine kazanmayı bildi.

İktidar hiçbir şeyden sorumlu değil, halk ondan beter! Ülke zam ve mülteci yağmuru altında inim inim inlerken, sanki hiçbir şey olamamış gibi davranıyor.

Ya daha beteri?..

Cumhur İttifakı‘nın ortağı, Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan çıkıp İstanbul Büyükşehir Belediyesinin toplu taşımaya yaptığı zammı eleştiriyor.

Kardeşim, “ne bu akaryakıt fiyatları?” desene, “mazot 40 liraya dayandı” diyerek, gidip bir benzin istasyonunun önünde açıklama yapsana…

Bursa’da da toplu taşımaya zam yapılıyor. İstanbul’u eleştirirken, AK Partili belediyelere de sallasana…

Aynı tavrı İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı‘nda da görüyoruz.

Adam akaryakıt zamları için ağzını açamıyor, ama aldığı yüzde 52 zammı beğenmeyince İstanbul Büyükşehir Belediyesine isyan ediyor.

Niye akaryakıt fiyatlarından bahsedemiyor? Çünkü kendince iktidar taksicileri UBER belasından kurtardı. Şimdi de scooter belasından kurtarması için aslında uslu çocuğu oynuyor.

Ama Martı şirketinin sahibi Oğuz Alper Öktem, hiç de öyle kolay lokma değil. Öktem, İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Eyüp Aksu’nun boğazında kalacağa benziyor.

Yani iktidarı eleştiremeyince olay vurun abalıya, muhalefete halini alıyor. CHP’li belediyeler yapınca ortalık yıkılıyor. Ama iktidar ve AK Partili belediyeler yapınca herkes 3 maymunu oynuyor.

Son olarak Gaziantep’te gördük bunu. Fabrikadaki işçiler greve gidiyor ve zam istiyorlar. Hemen fabrikaya giden Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, işçileri toplayıp patronun faziletleri hakkında başlıyor vaaza…

Şahin, işçilere patronlarının öbür dünyalarını da düşündüğünü, cami bile yaptırdığından bahsederek şunları söylüyor:

İşçi ile işveren baba oğul olduğu sürece hiçbir sorun yok. Bu yaşananların nedeni ne sizsiniz ne patronunuz. Bunun nedeni yüksek enflasyon, satın alma gücü paritesi. Onun için Cumhurbaşkanımız iki yıllık süreçte bu enflasyonu tek haneye düşürdüğü zaman bu sorunların hiçbiri kalmayacak. Azıcık sabır!”

Ya, ben anlamadım! Bu fabrika Yunanistan’da mı? Ya da faiz sebep-enflasyon sonuç gibi ekonomi bilimine uymayan bir söylemle, “İşte nas ortada” diyerek, Kemal Kılıçdaroğlu mu Türkiye’yi enflasyon canavarına yutturdu?

Gelelim diğer tarafa…

CHP’li belediye başkanlardan biri bölgesindeki bir fabrikaya gidip bırakın böyle bir konuşma yapmayı, poz verse hemen sosyal medyadaki linç mengenesi çalıştırılır, o belediye başkanının kemikleri kırılırdı.

Yani teflon gibi iktidar ve onun organlarına hiçbir şey olmuyor.

Bu arada, Gaziantep’de bulunan o fabrikada işçiler kazandı. Yani Fatma Şahin’in “sevgili patronunuz cami yaptırdı” vaazı pek tutmamış gözüküyor.

ÖNERİ

Osmangazi Belediyesi, eski Santral Garaj‘ın olduğu bölgede uzun süredir bir meydan inşaatı sürdürüyor.

default

Geçtiğimiz günlerde Başkan Mustafa Dündar, basın turu yaptırmış. Beğenen de olmuştur eleştiren de. Ben gidip görmedim, ağabeyimiz Selahattin Adıgüzeller‘in Başka Gazete‘deki yazısında okudum.

Meslektaşımız bir soru sormuş: “Meydana kimin heykeli dikilecek?..”

Ben de buradan fikrimi söyleyeyim. Madem Bursa bir Balkan kenti, Batı Trakya Türklerinin haklı mücadelesi için şüpheli bir kaza ile hayatını kaybeden Dr. Sadık Ahmet’in heykeli o meydana yakışmaz mı?

Yenişehir Belediye Başkanı Davut Aydın’ı mutlu eden icraatlar

Yenişehir Belediye Başkanı Davut Aydın’ı mutlu eden icraatlar

Fırsat buldukça yerel yöneticilerimizi ziyaret etmeye çalışıyorum.

Bu minvalde de dün Yenişehir Belediye Başkanı Davut Aydın’ı makamında ziyaret ettim.

Yenişehir, Osmanlı’nın ilk başkenti

Kuruluştan beyliğe geçişte Yenişehir’in üstlendiği misyon oldukça önemli idi.

Bu açıdan bakınca hem Yenişehir’in hem Yenişehir Belediye Başkanı Davut Aydın’ın kalbimizde ayrı bir yeri var.

Davut Aydın ile işte bu noktada hem çay içtik hem de Yenişehir özelinde genel durumu konuştuk.

Öncelikle Aydın, çok mutlu, “seçim taahhüdünde ne söz verdiysek hepsini yaptık” diyor…

Ardından ilave ediyor:

Bu dönemde beni en çok mutlu eden üniversite öğrencilerimiz için açtığımız kurs oldu.”

Bu yılki beklenti içinde 28 mühendislik fakültesi ve tıp fakültesine girecek öğrencileri de kattığımızda 40’tan fazla öğrencinin dört yıllık fakülteyi kazanması bekleniyor. Öğrencilerin tamamı baraj puanı fazlası ile geçmiş.

Bunlar Başkan Aydın’ı en mutlu eden icraatlardan sadece biri…

Gerçekten de eğitime yapılan yatırım en karlı yatırımdır.

***

Öte yandan, Başkan Aydın’ı mutlu eden icraatlardan biri de ilçeye Anadolu Holding tarafından 40 dönüm üzerine yapılacak ayıklama ve paketleme servisi.

Bu sayede çiftçinin kazancı, aracıları ortadan kaldırdığı için en az yüzde 400 artmış durumda.

Bunun dışında temeli önümüzdeki günlerde atılacak tesisin en geç iki yılda bitirilmesi hedefleniyor.

Bittiğinde sürekli 300 kişiye istihdam sağlayacak. Bu hasat mevsiminde 700’e kadar çıkacakmış.

Yap işlet devret modeli ile yapımı gerçekleşecek fabrika 29 yıl sonra belediyeye devredilecek…

Bu da önemli bir ayrıntı…

***

Bunun dışında yine istihdama ve ilçe ekonomisine katkı noktasında Başkan Aydın’ın özel gayretleri ile bir kablo fabrikası Yenişehir’de kurulmuş.

Üretime başlayan fabrikada Yenişehir’den istihdam edilen çalışan sayısı 210, yine komşu ilçe İnegöl’den gelenlerle beraber bu rakam 400’e kadar ulaşıyormuş.

Bunun dışında ilçede bir kahve makinası da paketleme fabrikası kurmuş, orada da 76 kişiye istihdam olanağı sağlanmış.

Kısaca şu an itibari ile Yenişehir’de işsizlik yok, iş beğenmeme sorunu oluşmuş…

***

Bir tarafta bunlar yapılırken diğer tarafta da Yenişehir’in Kurtuluşu’nun 101. Yıldönümü ve 8. Uluslararası Biber Festivali’nin hazırlıkları devam ediyor.

Bu minvalde Başkan Aydın’ın ilk davetlisi ben oldum.

4-6 Eylül 2023 tarihleri arasında gerçekleşecek festivalde toplu sünnet şöleni, halk oyunları gösterileri, çocuk etkinlikleri, biber stant açılışı, şehitlik ziyareti, kurtuluşun canlandırılması, Yenişehir Belediyesi Çocuk Korosu Konseri var.

Ayrıca festival kapsamında 5 Eylül 2023 Salı tarihinde Merve Özbey ve 6 Eylül 2023 Çarşamba tarihinde Hakan Altun’un konserleri var.

Vakti olanlar kaçırmasın…

Şimdiden iyi seyirler…

Döndüm!

Döndüm!

Sizlerle buluşmaya bir süredir ara vermiş olduğumun farkına vardığınızı umarak başlamak istiyorum bugünkü yazıma.

Çünkü özlenmek, eksikliğinin hissedilmesi, nerede olduğunun ve ne düşündüğünün merak edilmesi bir yazar için herkes için olduğundan çok daha önemlidir…

Düşündüklerini aksettirdikleri ile toplumda var olan ve bu yöntem ile hayatını idame ettiren biz düşünce insanlarının en önemli mutluluk kaynağı elbette kıymetinin bilinmesinin işareti olan özlenmektir…

Pek de gizemli bir durum içinde değildim aslında. Malum yaz, çalıştığım kurumda bir yılı aşkındır emekçilik etmekteyim ve dolayısıyla dinlenmeyi de hak etmiş durumdayım, diyerek küçük bir akıl fikir durgunluğu yolculuğuna çıktım…

Aklından geçenleri aktarmayı iş edinenlerin dinlendirmesi gereken en önemli varlıkları duyguları ve zihinleri kanaatimce…

Bendeniz bir hafta kraliçeler gibi yaşa, sonra bir yıl bu yaşantının taksitlerini öde ve ertesi yıl yeniden aynı döngünün içine gir, üstelik kraliçeler gibi yaşamak için de her gün ayrı bir tempo tutturup ayrı bir koşturmacaya dahil ol türünden tatillerden pek hazzetmiyorum…

Zaten ayrı bir gürültü patırtının içinde geçen, sıralarda yer kapma telaşeleri ile özdeşleşmiş, şıklık yarışında birinci olmanız için adeta zorlandığınız bu tatillerin hem sınıfsal yapımla hem de kendi karakterimle örtüşmesi de mümkün değil.

Dedim ya duygularımı ve zihnimi dinlendirmeye, kendime ve içinde bulunduğum medya keşmekeşine dışarıdan bakmaya, durduğum durağın altını ve üstünü tartmaya, kısacası kendimle baş başa kalmaya gittim bir süreliğine…

Kıvrımlı bir köy yolundan denize doğru kavuşmak üzere usulca süzülürken, guruba karşı şekilsiz bir çam ağacı gibi hiçliğin içinde öylesine asılı kalmaya gittim…

Sessizliğin tam ortasında, üstünde yıldızlardan bir örtüyle kaplanmış karanlığın içinde kendi ışığımı bulmaya ve o minicik pırıltıyı yakalamaya gittim…

Tüm iletişim cihazlarının hızla üzerimden aktığı vakitleri bir kenara bırakıp, usulca kendi varlığımı paylaşmaya gittim…

Fark ettim ki, yaşadığımız itiş kakışın pek çoğu boş.

Fark ettim ki, bizden sonra gelecek olana tembellik bırakmak için belki de tüm çabamız.

Fark ettim ki, daha çok tanınmak, bilinmek, kabul görmek, el üstünde tutulmak, baş tacı edilmek uğruna vazgeçtiklerimiz aslında yaşamın ta kendisi.

Fark ettim ki, bir varmışız bir yokmuşuz dünyanın içinde.

Elbette bunları düşünürken sorumluluklarımı bir kenara itmiş değilim…

Daha çok yazılacak yazı, konuşulacak konu var…

Yine guruba karşı usulca süzülerek yaklaşırken uzaktan tozlu bir mücevher gibi, ışıkları arada bir parıldayan bu şehirde yapılacak daha çok iş var…

Şu meşhur meteor yağmurunu çatısından izleyebildiğim bir evin ışıklı karanlığından geldim…

Merhaba şehir…

Beni özlediysen eğer, döndüm…

Hoş geldim…

Koca bir köy şimdi dünya

Koca bir köy şimdi dünya

Bu saatten sonra hiçbir coğrafyayı kendi dahilinde değerlendirmeye kalkmayın, zira dünya domino etkisiyle komple bir devinim içerisinde…

Çoğu konuda yönetimlerin ve sınırların kalktığı/kalkmak zorunda bırakıldığı dünya şimdi koca bir köy…

Anlaşmaların, itilafların, ittifakların, savaşların, krizlerin, salgınların, doğal afetlerin, sokak olaylarının ve daha nicesinin nereye varacağını bekleyip göreceğiz.

Öyle tahmin ediyorum ki 2025’e kadar yavaş yavaş rengini ortaya koymaya başlayacak “Yeni Dünya Düzeni” ve bu düzendeki yeni sınırlar, yeni yönetim şekilleri, yeni ideolojiler, yeni akımlar, yeni mekanlar, yeni isimler…

Evet insanlık türlü sınanmalar eşliğinde geçiriyor yaklaşık son 15-20 yılını. Bu sınanmalar her geçen gün şiddetini ve kapsama alanını arttırıyor. Ve bu artışlar sonrasında en dibi gördükten sonra “güncel doğrusunu” bulmaya yönelecek insanlık.

Dünya tarihi boyunca dibi bulmadan yeni zirvelerini görmeyen insanlığın “iyiler ve kötüler” ayrışması da giderek belirginleşecek elbette. Kim bilir kaç kez inşa edildi Hz. Nuh’un Gemisi ve kim bilir kaç kez “yine yeniden” diyerek tarih sıfırlandı? Ya da kim bilir kaç kez savaşlar, zulümler, kaoslar, ölümler sonrasında sistemler, sınırlar, liderler değişti? Dibi görüp yükselişi yakalamak; savaşlarla birbirini yiyip bitiren Avrupa’nın, AB çatısını inşa ederek kazan kazan stratejisine kavuşması gibi. “Yeni Dünya Düzeni” dediğimiz şey tam da bu. İnsanlık tarihi boyunca tüm; çağlar, devrimler, dinler, AB, NATO, BM gibi daha nice oluşum hep “en dipteyken” gelmiş can simidi niyetine. Giriş-gelişme-sonuç sıralaması da hep şöyle olmuş; önce adalet başta olmak üzere toplumu ayakta tutan tüm değerler kaybedilmiş, sonra toplumsal yozlaşma ve kokuşma başlamış, daha sonra gruplaşmaların getirdiği kaos ve çatışmalar, en sonunda da çöken sistemden işsizlik-açlık-kıtlık-suç-ölüm verileri yükselmiş… Ve tüm bu sıralama insanlığı bataklığa saplayınca da yeni bir çıkış noktası ortaya çıkmış, Fransız Devrimi gibi.

Dünyanın son 15 yılını masaya koyduğumuzda elde edilen veriler “yine yeniden” demenin vaktine az kaldığını gösteriyor.

“Yine yenidene hazırlanan dünya” tablosunda Türkiye, Ortadoğu ve Uzakdoğu özelini kısa cümlelerle okuyalım dersek elbette ki yine tek başına o coğrafyanın verilerini referans alamayız. Misal; “yakın zamanda Çin’de sokak olayları ve ciddi sorunlar başlayabilir” dersek bunda domino etkisini göz ardı etmememiz gerekiyor. Ya da Türkiye’nin de önemli bir parçası olduğu Ovaköy Kalkınma Yolu Projesi’nin etki ve yetki alanının sadece bölge ülkelerinde olacağını diyemeyiz. Veya Iraklı Kürtlerin şu an içinde bulunduğu Kürt-Kürt gerginliğinin tek sebebi Kürtlerdir diyemeyiz. Tıpkı Ortadoğu’da Arap Şiilerin giderek yayılmasına ve güçlenmesine bir tesadüf diyemeyeceğimiz gibi. Hepsinin en derinlere ve en uzaklara uzanan beslenme damarları var çünkü.

Bu arada Irak demişken alanım olduğu için kısa bir paragraf açmak istiyorum. Türkiye’nin Irak masasında da işleyiş kodlarının yeni bir milada hazırlanması gerektiğini söylemek isterim zira bunca global devinim her başlıkta olduğu gibi diplomasi başlığında da köklü değişimleri beraberinde getirecektir. Dünya değişirken insanlığın beklentileri de değişiyor bunu göz ardı etmemek gerekiyor. İnanıyorum ki bu değişimler, yeni yol haritalarını ve yeni mekanizmaları devreye sokarak uzun zamandır bir türlü yan yana gelemeyen/getirilemeyen Iraklı Türkmenlerin de “Türkmen Çatısı” altında toplanmasını sağlayacaktır. Türkiye’nin Irak’ta bilhassa Kürtler ve Türkmenler konusunda etkili bir rolü olduğunu biliyoruz. Bu etki huzuru ve güvenliği hedeflediği için güvenlikçi bakış açısıyla birlikte sosyolojik yani “sivil yaklaşımlar“ da önemli bir yer tutmalı. Hatta siyaset ve sosyolojik hakimiyetle harmanlanmış sivil yaklaşımlar daha da ön planda tutulmalı çünkü Irak’ta halkın tamamı 7’den 70’e siyasi söylemlerle yön buluyor. O halde Türkiye başta Türkmen ve Kürt diplomasisi olmak üzere komple etkileşimi kesinlikle “sivil yaklaşıma” emanet etmeli.

Bunca anlatımdan sonra son cümlelerimde “kemerlerinizi takın” demek istiyorum. Şu an tüm dünyanın şikayet ettiği artan şiddet, savaşlar, kıtlık, küresel ısınma, güvensizlik, israf, hayat pahalılığı, mutsuzluk, acılar, göç, suç ve daha çoğu olumsuz başlıkta henüz tam olarak dibi görmedik çünkü çok daha fazlası var!

Mevcut yönetim sistemleri ve yerel-küresel oluşumlar insanlığa hitap etmemekte birlikte ihtiyaçları da karşılayamıyor artık. Rusya-Ukrayna savaşında bunu görüyoruz. Hepimizin aklında “yeni bir şeyler lazım ama ne” arayışı var. İşte tam da burada “bazen dereler taşar ve sel olup ortalığı yıktıktan sonra yeniden kendi yatağını bulur, yeter ki siz yıkıp giden sel olmayı değil kum olup kalmayı tercih edin” diyorum…

AK Parti Osmangazi’de geçen dönem aday adayı olan isimler…

AK Parti Osmangazi’de geçen dönem aday adayı olan isimler…

AK Parti geçen hafta içinde Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yusuf Ziya Yılmaz’ı konuk etti.

Bu ne demek?

Bir anlamda fiilen yerel seçim sürecinin başlandığının işareti olarak yorumlamak mümkün.

Bursa özelinde en çok merak edilen konuların başında geçen dönem 20 ismin müracaat ettiği Osmangazi’nin, daha doğrusu Mustafa Dündar’ın durumu geliyor.

Yapmış olduğu başarılı çalışmalarla dikkatleri üzerine çeken Dündar nasıl bir karar verecek?

Bu konuda Dündar’ın önünde görünen iki, görünmeyen de bir olmak üzere toplam üç seçenek bulunuyor.

İlk seçenek, Dündar yerel yönetimlerdeki başarısını Büyükşehir Belediye Başkanı olarak devam ettirmek isteyebilir.

Yine üç dönem kuralının esnetileceğini düşünerek yeniden Osmangazi’ye aday olabilir.

Ya da siyasete belirli bir süre nokta koyabilir.

İlk iki karar AK Parti Genel Merkezi’nin tasarrufunda, son karar ise kendi tasarrufu. Ama bizim bildiğimiz ise Dündar’ın kesinlikle bir şekilde değerlendirileceği…

Öte yandan bir önceki dönemde Dündar’ın karşısına parti içinde rakip aday olarak çıkan 19 isim vardı.

Ya da diğer bir deyiş ile bu 19 isim Osmangazi Belediye Başkan aday adayı olarak sahada idi.

Kimdi o isimler?

AK Parti İl yönetiminde görev yapan önceki yıllarda da DYP’den Osmangazi Belediye Başkan adayı olan Yusuf Dündar, AK Parti il ve ilçede görev yapan Hasan Kılıç, İzzet Şenocak, Hasan Durmayaz, Kevser Öztürk, il yönetimi ve ilçe başkanlığı görevinde bulunan Tahsin Kara, Ali Yılmaz, ilçe yönetimlerinde ve yerel yönetimlerde bulunan Ahmet Yıldız, Fatih Ören, Abdurrahman Mansur, Aylin Uyar, ilçe belediye başkanlığı görevinde bulunan Mustafa Bektaş ve Nazım Maral, Mustafa Avşar, Mehmet Girgin, Mehmet Yetim, Şahabettin Çelen, Halit Şefikoğlu, Serkan Işık idi.

Dündar’ın aday gösterilmesi ile beraber aday adayı olan isimlerden Ahmet Yıldız ve Mustafa Bektaş da belediye meclisi aday adayı gösterildi. Bu isimler daha sonra 2023 seçimlerinde milletvekili aday adayı oldu.

İzzet Şenocak, Hasan Durmayaz, Kevser Öztürk il yönetimine girdiler…

Ardından Öztürk de milletvekili aday adayı oldu.

Fatih Ören de devlet memurluğuna geçiş yaptı.

Şimdi asıl merak ettiğimiz geçen dönem aday adayı olan bu isimlerden kaçının bu dönem yeniden aday adayı olacağı.

Kulağımıza gelen bilgilere göre Ahmet Yıldız’ın yeniden aday adayı olabileceği konuşuluyor. Bunun yanı sıra Ali Yılmaz da her zaman güçlü bir aday adayıdır.

Kevser Öztürk de bu yola çıkabilecek isimlerden…

Bunun dışında diğer isimler noktasında belki bir veya iki isim daha yerel yönetimlerde görev almak isteyebilir.

Ama onun dışındakilere ihtimal vermiyorum. Bu isimlerin yanına kimler mi ilave olur?

Onu da ilerleyen günlerde kaleme alacağız.

Okul kantinlerine BESAŞ ürünleri girmeli

Okul kantinlerine BESAŞ ürünleri girmeli

Okulların açılmasına bir aydan az bir süre kaldı.

Nasip olursa 2023-2024 eğitim ve öğretim yılı, ana okulu ve 1. sınıflarda 4 Eylül 2023, diğer sınıflarda 11 Eylül tarihinde başlayacak…

Buraya kadar normal…

Okulların açılması ile beraber aynı zamanda okul kantinleri de açılacak.

Ama oraya gelmeden bir konuya, daha doğrusu rahatsızlığa dikkat çekmek gerekiyor.

Özellikle son yıllarda artan hastalıkların başında TİP 2 diyabet ya da diğer bir ifade ile şeker rahatsızlığı geliyor.

Diyabeti ortaya çıkaran en önemli sebeplerin başında düzensiz beslenme ve yapay gıdaların gündelik hayatımızda fazlasıyla yer bulması geliyor.

Buna bir de hareketsizlik eklenince her sekiz kişiden birinin şeker hastası olması da kaçınılmaz oluyor.

Bu konuda en etken korunma yiyecek ve içeceklerimizin mümkün olduğunca tabii ve işlenmemiş olması.

Öte yandan, son yıllarda toplumsal olarak etkilendiğimiz diğer bir konu da obezite

Hem obezite hem şeker bir de üstüne üstelik tansiyon, benim yakın arkadaşım…

Çok içli dışlı olduk.

Kendileri ile senelerdir geçinip gidiyoruz.

Özellikle çocuklarda da obezitenin yaygınlaşması ve ilerleyen yıllarda diyabet hastalığına dönüşmesini söylemek müneccimlik olmaz.

Özellikle bu konuda Millî Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere, İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerine ve okul yönetimlerine büyük görev düşüyor.

Okullarda işlenmiş gıdaların ve içeriğinde fruktoz, glikoz, katkı maddesi içerikli yiyecek ve içeceklere sınırlamalar getirilmeli.

Hatta kantinin kapısından içeri sokulmamalı.

Bir adım daha ilerisi olacaksa ilgili bakanlıklar okul kantinlerinde satılacak gıda ve içeceklerin standardını belirlese de bazı kantinlerde farklı durumlar ortaya çıkabiliyor.

Bu noktada hazır ürünler noktasında farklı alternatifler geliştirilebilir.

Misal olarak bu noktada yerel yöneticiler belediye şirketleri ile dağıtım ağı kurarak okul kantinlerine mal sevki yapabilir.

Bu gerçekleşmiyorsa bile kentimizle ilgili bir önerim var:

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin önemli iştiraklerinden biri olan BESAŞ’ın okul kantinlerine yönelik daha fazla üretim çeşidine girmesi.

Üretilen çeşitlerin de okul kantinleri aracılığıyla öğrencilerin tercihine sunulması gerekiyor.

Tek kazancımız sağlığımız” sloganı ile üretimini gerçekleştiren BESAŞ ürünlerinin çocuklarımızın sağlığına katkı koyabileceğini düşünüyorum.

Bu minvalde hem aile bütçesini zorlamayacak hem de çocukların sağlığına ve ders performanslarına olumlu katkı koyacak bu ürünler için hemen harekete geçilmeli.

Özellikle BESAŞ tarafından üretimi gerçekleştirilen 50 gramlık ambalajı ile BESAŞ Şampiyon ve BESAŞ Çikolatalı okuldaki kantinlerde satışa sunulmalı.

Bu konuda biz önerimizi yaptık.

Gerisi karar vericilere düşüyor.

CHP’de Özgür Şahin yola çıkıyor

CHP’de Özgür Şahin yola çıkıyor

Yerel seçimlerin ardından en çok konuşulan siyasi partilerin başında CHP geliyor.

Gerek genel gerekse yerel düzeyde parti içi çekişmelerin yaşandığı ana muhalefet partisi CHP’nin Bursa özelinde ise delege seçimlerinin sonuna gelindi…

Şimdi sırada ilçe kongreleri var.

İlçelerde hareketlilik oldukça fazla, yaklaşık 10 ilçede aday sayısı birden fazla…

Merkez özelinde ise…

Gerek Osmangazi ve Yıldırım, gerekse Nilüfer kongrelerinin oldukça hareketli geçeceğini söylemek müneccimlik olmaz.

Öte yandan, ana muhalefetin iktidarda olduğu ilçelerden biri olan Nilüfer’de hareketlilik ve yarış daha hareketli…

Mevcut İlçe Başkanı Fırat Yılmaz doğal aday, karşısında ise uzun zamandır adı adaylıkla özdeşleşen önceki dönem ilçe başkanlarından Özgür Şahin’in ismi geçiyordu.

Şahin, adaylığını bugün CHP Nilüfer İlçe binasında açıklayacak…

Şahin’in neler açıklayacağını fazlasıyla merak edenlerdeniz.

Bizler de bu köşeden hayırlı olsun diyoruz.

Bu arada sosyal medyasından “üçüncü yol da mümkün” diyen CHP Nilüfer İlçe önceki dönem Gençlik Kolları Başkanı ve mevcut Nilüfer Belediye Meclis Üyesi Onur Uslu ne yapacak?

Onu da hep beraber göreceğiz…

***

KAYAOĞLU HAYATINI KAYBETTİ

Son zamanlarda dostlarımızdan gelen vefat haberleri bizleri de fazlası ile etkiliyor.

Bu minvalde cuma sabahının erken saatlerinde önceki dönem Nilüfer Belediye Başkan Yardımcısı ve mevcut dönemde de belediye meclis üyesi olarak görev yapan çok değerli ağabeyim Adil Kayaoğlu’nun vefat haberini aldık.

Bir süredir kanser tedavisi gören, aynı zamanda Bursa Elazığlılar Derneği’nde uzun dönem görev yapan, nezaketi ile herkesin gönlünü kazanan Adil Kayaoğlu, cuma günü ikindi vakti kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.

Bizler de merhum Kayaoğlu’na Cenab-ı Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve yakınlarına sabır diliyoruz.

***

DEVA OSMANGAZİ’DE MENGE DÖNEMİ

Bursa’da siyasi partiler arasında başkanlık düzeyinde en fazla sirkülasyonun yaşandığı siyasi partilerin başında Ali Babacan’ın liderliğini yaptığı Demokrasi ve Atılım Partisi geliyor.

Bu minvalde önceki haftalar içinde Osmangazi İlçe Başkanlığı görevinden ayrılan Yasin Gök’ün yerine kimin geleceği merak konusu idi.

O isim belli oldu.

Uzun yıllar öğretmen olarak görev yapan, ardından hukuk fakültesini bitirerek avukatlık yapmaya başlayan, Serkan Özgöz’ün atanmışlıktan seçilmişliğe terfi ettiği kongrede listesinde bulunan İlhan Menge atandı.

Bakalım Menge, Gök’ten aldığı bayrağı daha yukarıya taşıyabilecek mi?

Onu da ilerleyen süreçte hep beraber görmüş olacağız.

Harita

Harita

Askerlik dönemim gelip çatmıştı.

Önce askerlik şubesi, ardından acemi birliği, derken 1997 yılında ben soluğu haritada yerini bile bulamayacağım Hatay Kırıkhan’da almıştım.

Sırtımızda çantamız, İskenderun’da birkaç gün kaldıktan sonra hayatımızın kilometre taşlarından biri olacak Kırıkhan’a doğru yola çıktım.

Yeni birliğim Hatay Kırıkhan Askerlik Şube Başkanlığıydı. Belen ilçesine geldiğimde dağlara taşlara çizilmiş MHP’nin resmi olmasa da simgesi Bozkurt figürleri karşılıyordu.

1997 yılında MHP’nin tek tük belediye başkanlığı bulunuyordu. O belediyelerden biride Kırıkhan ve Belen Belediyesiydi.

İlçeye girdiğimde Arap ve Kürt vatandaş yok denecek kadar azdı. İlçenin nerede ise tamamı Türk’tü.

Daha sonra şubede, sivil halk gelip gittikçe beni şaşırtan bir olay ile karşılaştım.

8-10 kişilik bir genç grubu gelip askerlik durumlarını sormak istedi. Gençlerin konuşmaları sanki Trabzon’daymışım gibi hissettirdi. “Siz nerelisiniz?” soruma “Asker abi biz Trabzon Çaykara’danız” cevabını alınca daha çok şaşırdım ve merak ettim.

Meğerse Çaykara’da bir toprak kayması yaşanıyor. Devlet de mağdur olan köyleri, 408 hane Kırıkhan’a yerleştiriyor. Zaman geçtikçe Çaykaralılar ilçede nüfusça önemli bir yere sahip oluyorlar.

Kırıkhan’da ilgimi çeken başka bir detay daha vardı. Her evden mutlaka bir polis ya da rütbeli asker bulunurdu. Yani gerçekten orada hissettim: Hatay, Mustafa Kemal Atatürk’ün şahsi meselesiymiş!

Ben bu duyguları yaşarken akşamları bir askerin en büyük eğlencesi televizyona dalar giderdik. Bir gün kanal kanal gezerken, Suriye Devlet Televizyonu denk geldi. Ben de seyretmeye başladım. Suriye hava durumu veriliyordu. Spikerin sözlerini anlamıyordum ama bir baktım ki Hatay, Suriye haritasının içerisinde. İskenderun ve Antakya’nın üzerinde hava sıcaklığı yazıyordu. Yani Suriye Devlet Televizyonu’na göre, orası hala onların topraklarıydı.

Bu haritadan rahatsız olmuştum ve o kanalı televizyonun hafızasından silmiştim.

Bugün devletin memuru olan İmam kılıklı Halil Konakçı denen insan çıkıp Hatay’ı Arap ve Kürt şehri ilan edip sadece Atatürk’e hakaret etmek için Fransız sömürgecilerine methiyeler diziyor.

Bu devletin imkanları ile Atatürk’ün kurduğu Diyanet’ten maaş alan zat, 10 bin liralık atkı takıp koruma polisleri ile geziyor.

Terörle yıllarca mücadele etmiş 1. sınıf emniyet müdürleri, halen muvazzaf olan askerler devlet memuru olmalarına rağmen belediye otobüsünde tek tabanca evden işe işten eve gidiyorlar.

Bu kendini bilmezin aklına Fransız sömürge tarihini döve döve sokacaksın. Bu cahil adam Fransızların Cezayir’de seyyar giyotinlerle din kardeşlerini nasıl kıtır kıtır kestiklerini bilmiyor mu? Ya biliyor ya işine gelmiyor. Amacının Fransız güzellemesi yaparken, Atatürk’e hakaret etmek olduğunu cümle alem bilmiyor mu?

Hatay’ı Arap ve Kürt şehri ilan eden bu imam kılıklıya ilk ses çıkarması gereken Milliyetçi Hareket Partisi ve Genel Başkanı Devlet Bahçeli’dir.

Zira beni Belen’de, Kırıkhan’da dağlarda taşlarda Beşar Esad’ın Baas Partisinin simgesi meşale değil, Bozkurtlar karşıladı.

Yani Cumhur İttifakı’nın etkin ortağı MHP ve Genel Başkanı, imam cübbesi altında nereye hizmet ettiği belli olmayan bu insana ses çıkarmazlar ise demek ki 1997 yılında gördüğüm o sözde harita gerçekleşmiş demektir.

Dündar’ın ustalık dönemi eseri gün sayıyor

Dündar’ın ustalık dönemi eseri gün sayıyor

Yerel seçim sürecinin başlaması ile birlikte yerel yöneticilerde de bir hareketlilik söz konusu.

Yerel yöneticiler yaptıklarını yerel medya ile de paylaşıyorlar. Bu noktada Osmangazi Belediyesi’nin çalışmaları da dikkatlerden kaçmıyor.

Bu minvalde son bir ay içinde üç kez Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar’ın icraat toplantılarına katıldık…

Dündar’ın ilk döneminden itibaren çalışmalarını dikkatle takip edenlerdeniz.

Fidan dikimi ve otoparklarla başlayan dönem, ardından 1326 Fetih Müzesi ile kalfalık dönemi, sonrasında 3. dönemin sonuna yaklaştığımız bu günler…

Bu anlamda Dündar’ın toplantılarına katılmak ve mukayese etmek, neler yaptığını film şeridi gibi gözümüzün önünden geçmesine vesile oluyor.

Genel anlamda ustalık dönemine ilişkin katıldığım toplantılarda ortaya çıkan sonuç şu:

Dündar, bu dönemde de hayata ilk kez geçirilen, Türkiye’de örnek olacak çalışmalar yapmış.

Macera Parkı, Masal Dünyası neredeyse Türkiye’de ilk.

Keza BAREM desen belki de dünyada sayılı.

Yine perşembe sabahının erken saatlerinde katıldığımız lansman toplantısında tanıtımı yapılan Osmangazi Kent Meydanı da örnek olabilecek proje.

***

Adama bu projeyi yaparken aklını yitirmiş diyebilirler…

Şehrin en kıymetli yerinde önce kamulaştırma yapacaksın, ardından 5 emsal inşaat yapabilecek iken oraya meydan yapacaksın…

Bu kadar rantın olduğu yerde çok ciddi ranttan kamu adına vazgeçeceksin.

Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, buraya iş merkezi yapsa ya da yap işlet modeli ile bir şeyler yapıp kiralasa ya da satsa 10 yıllık belediyenin bütçesini çıkarabilirdi.

O kolay olanı değil, zor olanı seçti…

***

Üstü meydan, ortası nikah salonu, altı da garaj olarak planlandı.

İki etap halinde gerçekleşen inşaatın ilk etabının yaklaşık 12 bin metrekare taban alanında 37 bin metrekare inşaat gerçekleşmiş…

İnşaat yüksekliği 24 metre…

Toplam 2 bin araçlık otopark

Yine 500 kişilik nikah salonu

Meydanda 20 bin kişilik konser alanı

Toplam maliyeti 1 milyar TL’ye yaklaşmış durumda…

Bu açıdan bakınca Mustafa Dündar’ın ustalık dönemine yakışan bir hizmet…

İkinci etapta yakın bir süreçte inşaat başlayacak. Oradaki taban alan 10 bin metrekare…

Cami biraz yukarı taşınacak.

Ne zaman mı?

O soruya da yanıt verelim…

500 metrekarelik 3 parselde yargı sürecinin bitmesi ile inşaat başlayacak.

İkisi birleştiğinde Bursa gerçek bir meydan, yeni bir buluşma noktasına kavuşmuş olacak.

Bu arada meydanda önümüzdeki eylül ayından itibaren etkinlikler başlayacak, onu da şimdiden yazmış olalım.

Bize düşen meydanın sadece Osmangazi’ye değil, tüm Bursa’ya hayırlı olması dileğinde bulunmak…

AK Parti’de yerel seçim öncesi aday belirleme ve aday olma stratejisi

AK Parti’de yerel seçim öncesi aday belirleme ve aday olma stratejisi

2023 yılının başında genel seçimler öncesi yaşadığımız hareketlilik belli.

Şimdi sırada 2024 yerel seçimleri için başlayan hareketlilik var.

Hal böyle iken bizlerin de ister istemez gözümüz de kulağımız da siyasi partilerde oluyor.

Bu noktada en hareketli parti AK Parti

Önümüzdeki yerel seçimler için hazırlıklarını devam ettiren AK Parti’de Koordinatör Milletvekili İsmail Kaya, geçen hafta görüşmelerini tamamladı.

Elindeki raporla Ankara’ya gitti.

Bundan sonra nasıl bir karar çıkacak, hep beraber göreceğiz.

Ama bizim de Bursa’dan gördüklerimiz arasında öncelikle bazı başkanların devam etmesinin oldukça güç olabileceği ihtimali öne çıkıyor.

Şimdilik o başkanların isimlerini yazmayalım…

Ama şunu net olarak ifade edelim:

Halktan kopuk, kulağını tıkayan, halkla iç içe olmayan başkanların yeniden seçilme şansı yok.

Sadece bu kadar mı?

İlçe başkanı görevinde bulunan ve rotasını belediye başkanlığına çizen, fakat görevde bulunan belediye başkanını zırt pırt il yönetimine, milletvekillerine şikâyet eden ilçe başkanlarının da aday gösterilme durumu yok denecek kadar az.

Belediye meclislerinde görev yapan, sadece kartvizitinde belediye meclisi bulunsun, gri pasaport hakkından faydalanmak için tekrar aday olmak isteyen meclis üyelerinin de seçilme ve yeniden aday gösterilme olanağı yok.

Yine bu seçimlerde merak ettiğimiz konulardan biri de son genel seçimlerde AK Parti listelerinde milletvekili adayı olarak gösterilen fakat sandıktan çıkamayan; 1. Bölge’den Ahmet Yıldız, İrfan Akkaya, Ömer Faruk Temiztürk, Semih Peksert ve Mihrimah Kocabıyık ile 2. Bölge’den Mustafa Yıldırım, Fuat Alparslan, Süleyman Çelik, Asuman Akçay Sakallı ve Mustafa Yıldırım’ın nasıl bir yol izleyecekleri.

İstekleri teşkilat kalmak mı olacak?

Yoksa yerel yönetimlerde bulunma isteği mi?

Bunların hepsini zaman içinde öğreneceğiz.

Bu arada, öğrendiğimiz diğer bir detay ise önceki dönem Bursa Büyükşehir, Nilüfer Belediye Meclis Üyesi ve Nilüfer İlçe Başkanı olarak görev yapan Celil Çolak’ın bu dönem aktif görev almak istemediği.

Benim kişisel kanaatim Çolak gibi isimlere hem yerelde hem genelde her zaman ihtiyaç duyulduğu…

Biz süreci takip etmeye devam edelim.

MHP’DE TEKİN’İN A TAKIMI BELLİ OLDU

Geçen hafta içinde MHP’de sürpriz bir değişim yaşandı. Cihangir Kalkancı görevini Muhammed Tekin’e devretti.

Tekin de görevi alır almaz hızlı bir şekilde yönetim kurulunu oluşturdu. Oluşan yönetim kurulundan da yürütme kurulunu… Tekin’in yürütmesi şu isimlerden oluştu:

Ferhat Daysalı Teşkilatlardan, Ahmet Doğu Hukuk ve Siyasi İşlerden, Sertaç Yurdacan Kamu Kuruluşlarından, Nurtaç Usta Yerel Yönetimlerden, Elif Ertürk Sağlık İşlerinden, Mustafa Biçki Medya ve Ar-Ge’den, Kadir Karakuş Protokol ve Halkla İlişkilerden, Kerim Gürsel Çelebi İş Dünyasından, Hikmet Çalışye Sosyal İşlerden, Yusuf Güney Sendika ve Yan Kuruluşlardan, Canan Tarçın Kadın ve Aileden, Yavuz Eyüpoğlu İl Sekreteri, Ümit Kalaycı İl Muhasibi olarak görevlendirildi.

 

Bursa’nın Gülenç gibi bürokratlara ihtiyacı var…

Bursa’nın Gülenç gibi bürokratlara ihtiyacı var…

Ülkemizde zaman zaman bürokrasinin ağır aksak işlediğini yazarız, söyleriz. Ama bazen öyle bürokratlar vardır ki bu tarife hiçbir zaman uymazlar.

Onların işi meslek aşkıdır.

Vatandaşın sorunlarını çözme niyetidir.

Bu noktada;

Daha önce bu satırları takip edenler, bu kentte gerçekten halkın beğenisini kazanan bu tarife uyan bürokratları köşeye aldığımız hatırlarlar.

O isimlerden biri de BUSKİ Genel Müdürü Güngör Gülenç idi. Aynı zamanda özbeöz Bursa’nın yetiştirdiği bürokrat olan, başında olduğu konuma tırnaklarıyla kazıyarak gelmiştir Gülenç.

Bundan dolayı bile bu beğeniyi de övgüyü de fazlası ile hak ediyor.

Bu minvalde cumartesi günü bir konu için aradığım Gülenç’in telefonu kesintili geliyordu. Nerede olduğunu sordum.

O da ‘Arazideyim Mustafakemalpaşa ve Karacabey civarındaki devam eden ve biten çalışmaları takip ediyorum’ yanıtını verdi.

Gerçekten 46 dereceye yaklaşan sıcaklıkta bir bürokrat tatil gününde vatandaşın rahat etmesini sağlamak adına kendi ailesinden, kendi tatilinden fedakârlık ederek dere tepe demeden dolaşıyor.

Çalan her telefona yanıt veriyor.

Sorunları anında çözmeye çalışıyor.

Arazide eksiklikleri yerinde görüyor ve çözmek için tüm imkanları seferber ediyor.

Bize bu durumda tebrik ve takdir etmek düşüyor.

Temennimiz Gülenç gibi bürokratların her geçen gün tüm kamu dairelerinde artması…

***

Yaz spor okulları denetime tabi mi?

Özellikle yaz döneminde okulların kapanması ile beraber yaz okullarına rağbet oldukça fazla. Bu minvalde Bursa’da öğrencilerin bir kısmı yerel yönetimlerin açtıkları yaz okullarına giderken bir kısmı da kulüplerin ve benzeri kuruluşların yaz okullarına gidiyor.

Bu yazdığım konu yerel yönetimlerin yaz okullarını kapsamıyor bunu baştan hatırlatayım.

Ama benim bu konuda merak ettiğim konu, yerel yönetimler dışında açılan yaz okullarının hangi denetimlere tabi olduğu….

Ya da herhangi bir denetim yapılıp, yapılmadığı.

Misal futbol yaz okullarında sağlık raporu alınıyor mu?

Basketbol yaz okullarında neler öğretiliyor?

Yüzme spor okullarında sular temiz mi?

Yine bu okullar çalıştırdıkları eğitmenlere ücret ödüyorlar mı? SGK’ları yapılıyor mu, velilere fiş veriyorlar mı?

Yine yaklaşık en az 30 bin öğrencinin paralı yaz spor okullarına gittiğini düşünürsek ciddi bir rakam ortaya çıkıyor…

Bir de buna yıl boyu devam eden yüzme kulüplerinin ücretli okullarını da ilave ettik mi…

Ortada denetime ciddi bir rakam ortaya çıkıyor…

Bu soruları çoğaltmak mümkün.

Umarım bu yazımızdan sonra yetkililer harekete geçer, gerekli incelemeleri yapar…

Deprem bölgesinde bulunan üniversitelerde eğitim ne olacak?

Deprem bölgesinde bulunan üniversitelerde eğitim ne olacak?

Genel kanı her eğitim ve öğretim yılının biraz sancılı başladığı gerçeği…

Derslik sorunu, öğretmen açığı ve benzeri sorunlar artık klasik hale geldi…

Bu sorunlarla yaşamayı öğrendik…

İşte bu noktada anaokulları başta olmak üzere, ilköğretim ve ortaokullar ve liselerde kayıt süreci devam ediyor.

Bunun dışında liseyi bitiren ve bu yıl üniversite sınavına giren öğrenciler de YKS sonuçlarına göre daha doğrusu aldıkları puanlara göre tercihlerini yapıyor.

Tercihlerden sonraki aşama ise yerleştirme…

Buraya kadar normal…

***

Normal olmayan ise, ev kiraları, barınma giderleri…

Belki paran var, ama ev, yurt bulma olanağın dahi olmayabilir…

Nasıl mı?

Yıllık en düşük özel yurt bedeli için istenen ücret aylık 15 bin TL civarı…

Yine bir başka gerçek ise; 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli depremin etkilediği 12 ilde yaşanan sıkıntılar had safhada…

İlköğretim ve orta öğretimin yapıldığı bazı okullar yıkıldı.

Bazı üniversitelerin bazı fakülte ve meslek yüksekokullarında da benzeri bir durum var…

Keza;

Şehir dışından gelip depremin etkilediği il ve ilçelerde öğrencilerin barındığı evler ve yurtlar da depremde hasar gördü.

Bir de yaşanılan psikolojik travmalar var…

***

 

Üstüne üstelik yeni eğitim ve öğretim yılının başlamasına sayılı günler kaldı.

Bir de malum tercih sürecindeyiz.

Bu minvalde, depremin yoğun etkilediği Gaziantep, Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay gibi illerdeki üniversiteleri tercih edenler kazanırlarsa nerede kalacaklar?

Ya da daha önce burada okuyan öğrencilerin, mezun olmayan öğrencilerin durumu ne olacak?

Bunların hepsi şimdilik soru işareti…

***

 

İşte bu noktada YÖK Başkan Prof.Dr. Erol Özvar’ın sınav sonuçları daha doğrusu yerleştirmeler açıklanmadan öğrencileri rahatlatacak bir açıklama yapması gerekiyor.

Özellikle yapılacak açıklamaya göre öğrenciler ve ebeveynler kendilerine bir yol haritası çizmeli.

Misal bu yol haritası içerisinde kayıt dondurma da olabilir.

Ya da kalıcı konutların teslim edilmesinden sonra konteyner kentler öğrencilere tahsis edilebilir.

Ya da internet üzerinden en az bir yıl daha eğitime devam edilebilir.

Ya da yaşadıkları ilde bulunan bir üniversitede misafir öğrenci olarak derslere girme olanakları alternatifler arasında yer alabilir.

Bakalım YÖK nasıl bir karar alacak?

İlerleyen günlerde hep beraber öğrenmiş olacağız.

Tanır rotayı Osmangazi’ye mi kırdı?

Tanır rotayı Osmangazi’ye mi kırdı?

AK Parti’de yerel seçim hareketliliği devam ediyor. Önceki gün (Cuma günü) koordinatör Milletvekili İsmail Kaya Bursa’ya gelerek ilçe ve belediye başkanları ile gün boyunca görüştü, fikirlerini aldı.

Bazı isimler devam etmek isterken bazıları başkan adaylığı için izin istediler. Belki bazıları da müsaade isteyerek siyasete virgül koyacaklar.

Bazı isimler de belki klasman atlamak istiyor…

Klasman derken bulunduğu belediyeden bir üst belediyeye başkan adayı olmak istiyorlar.

Onların kim olduğunu da ilerleyen günlerde kaleme alırız.

Ama siyaseten yakın tanıdığımız bazı isimler Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır’ın klasman atlamak istediğini söylüyor.

Bu dönem Kestel’de yapmış olduğu sosyal projeler başta olmak üzere, Kestel’in vizyonuna katkı koyan projeler geliştiren ve yaşama geçiren üstüne üstelik 1 TL’lik ekmek projesi ile Türkiye’nin en ucuz ekmeğini üreten ve satan Tanır’ın Osmangazi’ye yakışacağını söyleyen isimlere rastladık.

AK Parti Genel Merkezi’nin yerel seçimlerde de üç dönem kuralını işletmesi durumunda Osmangazi Belediye Başkanı Dündar’ın nasıl karar vereceğini bilmiyoruz.

Ama bugünden bildiğimiz yerel seçimlerde aday adaylığı sürecinin oldukça hareketli geçeceği.

Bakalım Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır mimar kimliği ile rotasını gerçekten yaşadığı ilçe Osmangazi’ye kıracak mı?

Ya da Kestel’de mi devam etmek isteyecek?

Bekleyip, takip edelim…

 

***

Dündar Filibe’de aşure dağıttı

Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar’ın Adriyatik’ten Orta Asya’ya kadar coğrafyada yaşayan Türk-İslam ve akraba topluluklara olan ilgisini biliyoruz.

İmkanlar dahilinde her zaman yanlarında olmaya çalışıyor.

Kimi zaman aşure etkinliği yapıyor, kimi zaman sünnet organizasyonu, kimi zaman iftar, kimi zaman o yörenin ezgilerini Bursalılarla buluşturuyor.

İşte bu imkanlar dahilinde içinde bulunduğumuz Muharrem ayında da aşure etkinliğinde Balkan coğrafyasında Dündar yine elinden geleni yapıyor.

Bu minvalde cuma günü Bulgaristan’da Türklerin yoğun olarak yaşadığı Filibe Bölgesinde Cuma namazına müteakip yaklaşık 10 bin kişilik aşure dağıtımı gerçekleşti.

Aşure dağıtımına Müslüman Türklerin yanı sıra Bulgar vatandaşlarının da yoğun ilgi gösterdiğini öğrendik.

Aşure dağıtımında ata ocağı Yunanistan’da tatilini geçiren Dündar’ın çocukluk arkadaşı değerli dostumuz Eczacı Ali Ömeroğlu da Yunanistan’dan eşi ile beraber gelerek Dündar’ın elinden aşure yemiş.

Bize de Allah kabul etsin demek düşer.

Veteriner hekimler haklarını arıyor!

Veteriner hekimler haklarını arıyor!

Sağlığın sorunları bir yana sağlığın sorunlu cenderesinin dahi dışına itilen, ama sağlık konusunda da bir o kadar canhıraş çalışan meslek guruplarından olan veteriner hekimleri ve veteriner hekimlerin haklarını bir kez daha hatırlattı Ankara’da yaşanan şiddet olayı hepimize.

Bursa Veteriner Hekimler Odası da konuyla ilgili ivedilikle bir açıklama yaparak yaşanan sorunun temeline dikkat çekti ve veteriner hekimlerin sağlıkta şiddet yasası kapsamına alınmadığını vurguladı.

En son söyleyeceğimi en önce söyleyeyim ve eylemi gerçekleştiren kişinin serbest kaldığını bir kez daha hatırlatmış olayım.

Görüntülerden eylemin nasıl gerçekleştirildiğini açık ve net bir biçimde takip ettiğimize göre şahsın serbest bırakılma kararının doğruluğunu vicdanlarınıza emanet bırakıyorum…

“Yaşamın tüm alanlarında kadına, çocuğa, hayvana ve doğaya karşı uygulanan şiddet, sağlık alanında da hızla artmış ve artık dayanılmaz bir boyuta gelmiştir. Maalesef toplumun her kesiminde yaşanan her türlü şiddet cezasız kalmakta ve bu durum toplumda şiddetin artarak devam etmesini teşvik etmektedir” diyor açıklamasında Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Melike Baysal.

Haksız mı???

Artık neyi savunacağımızı, neyi, kimi kimden kurtarmaya çabalayacağımızı şaşırdık doğrusu…

Fakat özellikle akademik kariyer sahibi, konusunda uzman meslek erbaplarına yönelik şiddet girişimlerinin dozu her geçen gün daha da artar hale geldi. Öyle ki; bu durum bende, bilinçli izlenen bir politikaymış, uygulanan şiddetle birlikte mesleklerin itibarları özellikle zedelenmeye çalışılıyormuş izlenimi uyandırıyor…

Açıklama; “Tüm ısrarlarımıza rağmen veteriner hekimler Sağlıkta Şiddet Yasası kapsamı dışında tutulmaktadırlar. Oysa veteriner hekimler yasalar önünde sağlık çalışanıdır, bizlere karşı işlenen suçlar da buna göre değerlendirilmeli, özlük haklarımız dahil olmak üzere veteriner hekimlerin yaşam ve çalışma koşulları hak ettikleri şekilde düzenlenmelidir” diye devam ediyor.

Meselenin bu noktada özü nedir diye soracak olursanız onu da hemen özetleyelim…

Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı ve Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Üyesi Melike Baysal ile yaptığımız sohbette veteriner hekimlerin kendi meslek kanunları olduğundan, aslen sağlık sınıfında olmalarına rağmen, sağlık mesleğinin kanunları içinde yer almadıklarını öğrendim. Dolayısıyla sağlık meslek kanunlarında yapılan değişiklik ve düzenlemelerle gelen haklardan da yararlanamıyorlar.

Peki, şimdi ne olacak dersiniz?

Veteriner hekimler bu konudaki haklarını aramak için hukuki yollara başvurmanın yanı sıra Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de yasa değişikliği için lobi faaliyetine başladı bile…

Bir diğer yandan da Anayasal haklarını kullanarak, yani iş bırakma ve basın açıklamaları yoluyla seslerini duyurmaya çalışıyor olacaklar.

İlk iş bırakma eylemi Ağustos ayında planlanıyor.

Geniş katılımlı bir iş bırakma eyleminin ciddi sonuçlar doğuracağını düşünüyorum. Zira veteriner hekim gözetimi olmadan mezbahalarda hayvan kesimi yapılamayacağı gibi marketlerden satın aldığımız et ve et ürünlerinin üretimi ve paketlemesi de mümkün olmaz. Dolayısıyla ciddi bir pazar etkileşimi gerçekleşir veteriner hekimlerin bir ya da iki günlük iş bırakma eyleminin sonucunda.

Elbette acil vakalar için yine işlerinin başında olunacak, orası ayrı…

Pek çoğunuzun yayınlanan videolar sayesinde detayları ile takip ettiğini düşündüğüm olayın tek taraflı bir şiddet eylemi olmadığının da altını çizmek lazım…

Edindiğim bilgilere göre zaten çok küçük olan, yani gebe kalmaya yaşı uygun olmayan cins kedisini çiftleştirdikten ve kedi doğum esnasında öldükten sonra gösterilen bu şiddet eğilimi şiddetin tek mağdurunun veteriner hekimler olmadığını, henüz bebekken bebek sahibi olmak durumunda bırakılan kediciğin de mağdur olduğunu ortaya koyuyor…

Olayın yaşandığı andan itibaren veterinerin de dahil olduğu pek çok platformda üzerinde konuşulduğu da muhakkak…

Konuyla ilgili bir çocuk psikiyatristinin yorumu hayli manidar;

‘Güya hastasının haklarını savunmak adına hekime şiddet uygulayan ya da uygulamaya çalışan kişiler, aslında hastalarını en çok suiistimal edenlerdir!’

NOT: Veteriner hekimler verdikleri mücadelelerin karşılığını almaya başladı bile. Veteriner hekimlerin renkli reçetelerin kullanımı konusunda bir süredir sorunlar yaşadığını biliyorduk. Sağlık Bakanlığı ile yapılan görüşmeler ve yazışmalar sonunda 4 Ağustos itibariyle bu sorun artık tarih oldu. Veteriner hekimler, örneğin; epilepsi hastası kedi ya da köpekler için yeşil reçeteli ilaç yazabilecekler…

Pehlivanlar, Yunuseli’nde önce peşrev çekecek ardından güreşecek…

Pehlivanlar, Yunuseli’nde önce peşrev çekecek ardından güreşecek…

Öncelikle şunu net olarak ifade etmek gerekiyor:

Yaşadığımı şehir Bursa’nın görünen ve görünmeyen, unutulan, unutulmaya yüz tutmuş birçok mirası var.

Ya da başka bir gözle baktığımızda görünen mirasların yanı sıra görünmeyen, somut olmayan miraslar da vardır.

Somut olmayan miraslar içinde gelenek, görenek ve geleneksel olan, fakat unutulan birçok ata sporları bulunmakta…

Yine bu bağlamda;

Geçmişte Bursa’nın birçok köyünde yaz aylarında meralarda er meydanı kurulur, güreşler yapılırdı.

Bu güreşler kimi zaman yağlı, kimi zaman karakucak olarak gerçekleşirdi.

Zaman içerisinde kimi yaşanılan maddi sıkıntılardan, kimi de yoğunluktan dolayı o güreşler yapılamaz hale geldi.

***

O güreşlerden biri de Softaoğlu Mehmet Pehlivan adına yapılan güreşlermiş.

Osmanlı sarayının güreşçisi olan, 18. yüzyılda doğan, 19. yüzyılın ilk yarısında hayatını kaybeden Demirci köylü olan Softaoğlu Mehmet Pehlivan’ın anısına yapılan güreşler doğduğu topraklarda 1966’da başlamış 1978’e kadar aralıksız devam etmiş.

Sonra maddi sıkıntıdan dolayı uzunca bir süre yapılamamış.

1993 yılında son kez yapılan güreşler o günden bugüne kadar gerçekleşmemiş.

Geçen yıl tekrar Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın himayeleri ile başlayan güreşlerin toplamda 15. kez, Aktaş’ın gayretleri ile yeni dönemde üst üste 2. bugün ve yarın Yunuseli’de gerçekleşecek.

***

Bursa Büyükşehir Belediyesi organizasyonu ile 15.üncüsü gerçekleşecek güreşlere ülkenin değişik bölgelerinden çok sayıda pehlivan katılacak.

Yunuseli’nde bugün ve yarın gerçekleşecek güreşler bir anlamda Kırkpınar’ında rövanşı olacak.

Güreş severlere de bu etkinliği biz bu köşeden aktarmış olalım.

Vakti olanlar kaçırmasın…

Şimdiden iyi seyirler.

***

SENELERDİR BAŞARIYA HASRET KALDIĞIMIZ BRANŞLAR

Bugün hazır konu spordan açılmışken yazmaya devam edelim.

Malum Türkiye’de spor denince akla ilk futbol, ardından basketbol, voleybol gelir….

Bireysel sporlarda ise güreş, karate ve tekvando ilk aklımıza gelen sporlardır.

Evet bu sporların yanında bir de çok fazla yatırım yapılmasına rağmen uluslararası arenada başarıya ulaşılmayan sporlar var.

Misal, yüzme sporu…

Yüzme de şu ana kadar Dünya, Olimpiyat ve Avrupa şampiyonalarında başarıya ulaşabildik mi?

Yanıt hayır…

Yine pahalı bir spor olan tensi sporunda bireysel olarak sporcularımız 10-25 bin dolarlı turnuvalar haricinde Grand Slam olarak anılan dörtlü turnuvada hiç derecemiz var?

Yanıt yine kocaman hayır…

O zaman sorgulanması gereken ne?

Bu sporlara ait federasyonlar neden istenilen başarı bir türlü gelmiyor…

O başarı ne zaman gelecek?

Bu konuda umarım bu yazımızdan sonra birileri harekete geçer…

Biz de hasret kaldığımız başarıları görmüş olabiliriz…