Teflon nedir?

Teflon nedir?

Malum, Türkiye faiz sebep-enflasyon sonuç denilen bir söylemle yapboz tahtasına döndü.

Ülke ekonomisi darmadağın edilirken, teflon tava misali iktidara hiçbir şey yapışmadı ve ilk seçimde güle oynaya yine kazanmayı bildi.

İktidar hiçbir şeyden sorumlu değil, halk ondan beter! Ülke zam ve mülteci yağmuru altında inim inim inlerken, sanki hiçbir şey olamamış gibi davranıyor.

Ya daha beteri?..

Cumhur İttifakı‘nın ortağı, Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan çıkıp İstanbul Büyükşehir Belediyesinin toplu taşımaya yaptığı zammı eleştiriyor.

Kardeşim, “ne bu akaryakıt fiyatları?” desene, “mazot 40 liraya dayandı” diyerek, gidip bir benzin istasyonunun önünde açıklama yapsana…

Bursa’da da toplu taşımaya zam yapılıyor. İstanbul’u eleştirirken, AK Partili belediyelere de sallasana…

Aynı tavrı İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı‘nda da görüyoruz.

Adam akaryakıt zamları için ağzını açamıyor, ama aldığı yüzde 52 zammı beğenmeyince İstanbul Büyükşehir Belediyesine isyan ediyor.

Niye akaryakıt fiyatlarından bahsedemiyor? Çünkü kendince iktidar taksicileri UBER belasından kurtardı. Şimdi de scooter belasından kurtarması için aslında uslu çocuğu oynuyor.

Ama Martı şirketinin sahibi Oğuz Alper Öktem, hiç de öyle kolay lokma değil. Öktem, İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Eyüp Aksu’nun boğazında kalacağa benziyor.

Yani iktidarı eleştiremeyince olay vurun abalıya, muhalefete halini alıyor. CHP’li belediyeler yapınca ortalık yıkılıyor. Ama iktidar ve AK Partili belediyeler yapınca herkes 3 maymunu oynuyor.

Son olarak Gaziantep’te gördük bunu. Fabrikadaki işçiler greve gidiyor ve zam istiyorlar. Hemen fabrikaya giden Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, işçileri toplayıp patronun faziletleri hakkında başlıyor vaaza…

Şahin, işçilere patronlarının öbür dünyalarını da düşündüğünü, cami bile yaptırdığından bahsederek şunları söylüyor:

İşçi ile işveren baba oğul olduğu sürece hiçbir sorun yok. Bu yaşananların nedeni ne sizsiniz ne patronunuz. Bunun nedeni yüksek enflasyon, satın alma gücü paritesi. Onun için Cumhurbaşkanımız iki yıllık süreçte bu enflasyonu tek haneye düşürdüğü zaman bu sorunların hiçbiri kalmayacak. Azıcık sabır!”

Ya, ben anlamadım! Bu fabrika Yunanistan’da mı? Ya da faiz sebep-enflasyon sonuç gibi ekonomi bilimine uymayan bir söylemle, “İşte nas ortada” diyerek, Kemal Kılıçdaroğlu mu Türkiye’yi enflasyon canavarına yutturdu?

Gelelim diğer tarafa…

CHP’li belediye başkanlardan biri bölgesindeki bir fabrikaya gidip bırakın böyle bir konuşma yapmayı, poz verse hemen sosyal medyadaki linç mengenesi çalıştırılır, o belediye başkanının kemikleri kırılırdı.

Yani teflon gibi iktidar ve onun organlarına hiçbir şey olmuyor.

Bu arada, Gaziantep’de bulunan o fabrikada işçiler kazandı. Yani Fatma Şahin’in “sevgili patronunuz cami yaptırdı” vaazı pek tutmamış gözüküyor.

ÖNERİ

Osmangazi Belediyesi, eski Santral Garaj‘ın olduğu bölgede uzun süredir bir meydan inşaatı sürdürüyor.

default

Geçtiğimiz günlerde Başkan Mustafa Dündar, basın turu yaptırmış. Beğenen de olmuştur eleştiren de. Ben gidip görmedim, ağabeyimiz Selahattin Adıgüzeller‘in Başka Gazete‘deki yazısında okudum.

Meslektaşımız bir soru sormuş: “Meydana kimin heykeli dikilecek?..”

Ben de buradan fikrimi söyleyeyim. Madem Bursa bir Balkan kenti, Batı Trakya Türklerinin haklı mücadelesi için şüpheli bir kaza ile hayatını kaybeden Dr. Sadık Ahmet’in heykeli o meydana yakışmaz mı?

Yenişehir Belediye Başkanı Davut Aydın’ı mutlu eden icraatlar

Yenişehir Belediye Başkanı Davut Aydın’ı mutlu eden icraatlar

Fırsat buldukça yerel yöneticilerimizi ziyaret etmeye çalışıyorum.

Bu minvalde de dün Yenişehir Belediye Başkanı Davut Aydın’ı makamında ziyaret ettim.

Yenişehir, Osmanlı’nın ilk başkenti

Kuruluştan beyliğe geçişte Yenişehir’in üstlendiği misyon oldukça önemli idi.

Bu açıdan bakınca hem Yenişehir’in hem Yenişehir Belediye Başkanı Davut Aydın’ın kalbimizde ayrı bir yeri var.

Davut Aydın ile işte bu noktada hem çay içtik hem de Yenişehir özelinde genel durumu konuştuk.

Öncelikle Aydın, çok mutlu, “seçim taahhüdünde ne söz verdiysek hepsini yaptık” diyor…

Ardından ilave ediyor:

Bu dönemde beni en çok mutlu eden üniversite öğrencilerimiz için açtığımız kurs oldu.”

Bu yılki beklenti içinde 28 mühendislik fakültesi ve tıp fakültesine girecek öğrencileri de kattığımızda 40’tan fazla öğrencinin dört yıllık fakülteyi kazanması bekleniyor. Öğrencilerin tamamı baraj puanı fazlası ile geçmiş.

Bunlar Başkan Aydın’ı en mutlu eden icraatlardan sadece biri…

Gerçekten de eğitime yapılan yatırım en karlı yatırımdır.

***

Öte yandan, Başkan Aydın’ı mutlu eden icraatlardan biri de ilçeye Anadolu Holding tarafından 40 dönüm üzerine yapılacak ayıklama ve paketleme servisi.

Bu sayede çiftçinin kazancı, aracıları ortadan kaldırdığı için en az yüzde 400 artmış durumda.

Bunun dışında temeli önümüzdeki günlerde atılacak tesisin en geç iki yılda bitirilmesi hedefleniyor.

Bittiğinde sürekli 300 kişiye istihdam sağlayacak. Bu hasat mevsiminde 700’e kadar çıkacakmış.

Yap işlet devret modeli ile yapımı gerçekleşecek fabrika 29 yıl sonra belediyeye devredilecek…

Bu da önemli bir ayrıntı…

***

Bunun dışında yine istihdama ve ilçe ekonomisine katkı noktasında Başkan Aydın’ın özel gayretleri ile bir kablo fabrikası Yenişehir’de kurulmuş.

Üretime başlayan fabrikada Yenişehir’den istihdam edilen çalışan sayısı 210, yine komşu ilçe İnegöl’den gelenlerle beraber bu rakam 400’e kadar ulaşıyormuş.

Bunun dışında ilçede bir kahve makinası da paketleme fabrikası kurmuş, orada da 76 kişiye istihdam olanağı sağlanmış.

Kısaca şu an itibari ile Yenişehir’de işsizlik yok, iş beğenmeme sorunu oluşmuş…

***

Bir tarafta bunlar yapılırken diğer tarafta da Yenişehir’in Kurtuluşu’nun 101. Yıldönümü ve 8. Uluslararası Biber Festivali’nin hazırlıkları devam ediyor.

Bu minvalde Başkan Aydın’ın ilk davetlisi ben oldum.

4-6 Eylül 2023 tarihleri arasında gerçekleşecek festivalde toplu sünnet şöleni, halk oyunları gösterileri, çocuk etkinlikleri, biber stant açılışı, şehitlik ziyareti, kurtuluşun canlandırılması, Yenişehir Belediyesi Çocuk Korosu Konseri var.

Ayrıca festival kapsamında 5 Eylül 2023 Salı tarihinde Merve Özbey ve 6 Eylül 2023 Çarşamba tarihinde Hakan Altun’un konserleri var.

Vakti olanlar kaçırmasın…

Şimdiden iyi seyirler…

Döndüm!

Döndüm!

Sizlerle buluşmaya bir süredir ara vermiş olduğumun farkına vardığınızı umarak başlamak istiyorum bugünkü yazıma.

Çünkü özlenmek, eksikliğinin hissedilmesi, nerede olduğunun ve ne düşündüğünün merak edilmesi bir yazar için herkes için olduğundan çok daha önemlidir…

Düşündüklerini aksettirdikleri ile toplumda var olan ve bu yöntem ile hayatını idame ettiren biz düşünce insanlarının en önemli mutluluk kaynağı elbette kıymetinin bilinmesinin işareti olan özlenmektir…

Pek de gizemli bir durum içinde değildim aslında. Malum yaz, çalıştığım kurumda bir yılı aşkındır emekçilik etmekteyim ve dolayısıyla dinlenmeyi de hak etmiş durumdayım, diyerek küçük bir akıl fikir durgunluğu yolculuğuna çıktım…

Aklından geçenleri aktarmayı iş edinenlerin dinlendirmesi gereken en önemli varlıkları duyguları ve zihinleri kanaatimce…

Bendeniz bir hafta kraliçeler gibi yaşa, sonra bir yıl bu yaşantının taksitlerini öde ve ertesi yıl yeniden aynı döngünün içine gir, üstelik kraliçeler gibi yaşamak için de her gün ayrı bir tempo tutturup ayrı bir koşturmacaya dahil ol türünden tatillerden pek hazzetmiyorum…

Zaten ayrı bir gürültü patırtının içinde geçen, sıralarda yer kapma telaşeleri ile özdeşleşmiş, şıklık yarışında birinci olmanız için adeta zorlandığınız bu tatillerin hem sınıfsal yapımla hem de kendi karakterimle örtüşmesi de mümkün değil.

Dedim ya duygularımı ve zihnimi dinlendirmeye, kendime ve içinde bulunduğum medya keşmekeşine dışarıdan bakmaya, durduğum durağın altını ve üstünü tartmaya, kısacası kendimle baş başa kalmaya gittim bir süreliğine…

Kıvrımlı bir köy yolundan denize doğru kavuşmak üzere usulca süzülürken, guruba karşı şekilsiz bir çam ağacı gibi hiçliğin içinde öylesine asılı kalmaya gittim…

Sessizliğin tam ortasında, üstünde yıldızlardan bir örtüyle kaplanmış karanlığın içinde kendi ışığımı bulmaya ve o minicik pırıltıyı yakalamaya gittim…

Tüm iletişim cihazlarının hızla üzerimden aktığı vakitleri bir kenara bırakıp, usulca kendi varlığımı paylaşmaya gittim…

Fark ettim ki, yaşadığımız itiş kakışın pek çoğu boş.

Fark ettim ki, bizden sonra gelecek olana tembellik bırakmak için belki de tüm çabamız.

Fark ettim ki, daha çok tanınmak, bilinmek, kabul görmek, el üstünde tutulmak, baş tacı edilmek uğruna vazgeçtiklerimiz aslında yaşamın ta kendisi.

Fark ettim ki, bir varmışız bir yokmuşuz dünyanın içinde.

Elbette bunları düşünürken sorumluluklarımı bir kenara itmiş değilim…

Daha çok yazılacak yazı, konuşulacak konu var…

Yine guruba karşı usulca süzülerek yaklaşırken uzaktan tozlu bir mücevher gibi, ışıkları arada bir parıldayan bu şehirde yapılacak daha çok iş var…

Şu meşhur meteor yağmurunu çatısından izleyebildiğim bir evin ışıklı karanlığından geldim…

Merhaba şehir…

Beni özlediysen eğer, döndüm…

Hoş geldim…

Koca bir köy şimdi dünya

Koca bir köy şimdi dünya

Bu saatten sonra hiçbir coğrafyayı kendi dahilinde değerlendirmeye kalkmayın, zira dünya domino etkisiyle komple bir devinim içerisinde…

Çoğu konuda yönetimlerin ve sınırların kalktığı/kalkmak zorunda bırakıldığı dünya şimdi koca bir köy…

Anlaşmaların, itilafların, ittifakların, savaşların, krizlerin, salgınların, doğal afetlerin, sokak olaylarının ve daha nicesinin nereye varacağını bekleyip göreceğiz.

Öyle tahmin ediyorum ki 2025’e kadar yavaş yavaş rengini ortaya koymaya başlayacak “Yeni Dünya Düzeni” ve bu düzendeki yeni sınırlar, yeni yönetim şekilleri, yeni ideolojiler, yeni akımlar, yeni mekanlar, yeni isimler…

Evet insanlık türlü sınanmalar eşliğinde geçiriyor yaklaşık son 15-20 yılını. Bu sınanmalar her geçen gün şiddetini ve kapsama alanını arttırıyor. Ve bu artışlar sonrasında en dibi gördükten sonra “güncel doğrusunu” bulmaya yönelecek insanlık.

Dünya tarihi boyunca dibi bulmadan yeni zirvelerini görmeyen insanlığın “iyiler ve kötüler” ayrışması da giderek belirginleşecek elbette. Kim bilir kaç kez inşa edildi Hz. Nuh’un Gemisi ve kim bilir kaç kez “yine yeniden” diyerek tarih sıfırlandı? Ya da kim bilir kaç kez savaşlar, zulümler, kaoslar, ölümler sonrasında sistemler, sınırlar, liderler değişti? Dibi görüp yükselişi yakalamak; savaşlarla birbirini yiyip bitiren Avrupa’nın, AB çatısını inşa ederek kazan kazan stratejisine kavuşması gibi. “Yeni Dünya Düzeni” dediğimiz şey tam da bu. İnsanlık tarihi boyunca tüm; çağlar, devrimler, dinler, AB, NATO, BM gibi daha nice oluşum hep “en dipteyken” gelmiş can simidi niyetine. Giriş-gelişme-sonuç sıralaması da hep şöyle olmuş; önce adalet başta olmak üzere toplumu ayakta tutan tüm değerler kaybedilmiş, sonra toplumsal yozlaşma ve kokuşma başlamış, daha sonra gruplaşmaların getirdiği kaos ve çatışmalar, en sonunda da çöken sistemden işsizlik-açlık-kıtlık-suç-ölüm verileri yükselmiş… Ve tüm bu sıralama insanlığı bataklığa saplayınca da yeni bir çıkış noktası ortaya çıkmış, Fransız Devrimi gibi.

Dünyanın son 15 yılını masaya koyduğumuzda elde edilen veriler “yine yeniden” demenin vaktine az kaldığını gösteriyor.

“Yine yenidene hazırlanan dünya” tablosunda Türkiye, Ortadoğu ve Uzakdoğu özelini kısa cümlelerle okuyalım dersek elbette ki yine tek başına o coğrafyanın verilerini referans alamayız. Misal; “yakın zamanda Çin’de sokak olayları ve ciddi sorunlar başlayabilir” dersek bunda domino etkisini göz ardı etmememiz gerekiyor. Ya da Türkiye’nin de önemli bir parçası olduğu Ovaköy Kalkınma Yolu Projesi’nin etki ve yetki alanının sadece bölge ülkelerinde olacağını diyemeyiz. Veya Iraklı Kürtlerin şu an içinde bulunduğu Kürt-Kürt gerginliğinin tek sebebi Kürtlerdir diyemeyiz. Tıpkı Ortadoğu’da Arap Şiilerin giderek yayılmasına ve güçlenmesine bir tesadüf diyemeyeceğimiz gibi. Hepsinin en derinlere ve en uzaklara uzanan beslenme damarları var çünkü.

Bu arada Irak demişken alanım olduğu için kısa bir paragraf açmak istiyorum. Türkiye’nin Irak masasında da işleyiş kodlarının yeni bir milada hazırlanması gerektiğini söylemek isterim zira bunca global devinim her başlıkta olduğu gibi diplomasi başlığında da köklü değişimleri beraberinde getirecektir. Dünya değişirken insanlığın beklentileri de değişiyor bunu göz ardı etmemek gerekiyor. İnanıyorum ki bu değişimler, yeni yol haritalarını ve yeni mekanizmaları devreye sokarak uzun zamandır bir türlü yan yana gelemeyen/getirilemeyen Iraklı Türkmenlerin de “Türkmen Çatısı” altında toplanmasını sağlayacaktır. Türkiye’nin Irak’ta bilhassa Kürtler ve Türkmenler konusunda etkili bir rolü olduğunu biliyoruz. Bu etki huzuru ve güvenliği hedeflediği için güvenlikçi bakış açısıyla birlikte sosyolojik yani “sivil yaklaşımlar“ da önemli bir yer tutmalı. Hatta siyaset ve sosyolojik hakimiyetle harmanlanmış sivil yaklaşımlar daha da ön planda tutulmalı çünkü Irak’ta halkın tamamı 7’den 70’e siyasi söylemlerle yön buluyor. O halde Türkiye başta Türkmen ve Kürt diplomasisi olmak üzere komple etkileşimi kesinlikle “sivil yaklaşıma” emanet etmeli.

Bunca anlatımdan sonra son cümlelerimde “kemerlerinizi takın” demek istiyorum. Şu an tüm dünyanın şikayet ettiği artan şiddet, savaşlar, kıtlık, küresel ısınma, güvensizlik, israf, hayat pahalılığı, mutsuzluk, acılar, göç, suç ve daha çoğu olumsuz başlıkta henüz tam olarak dibi görmedik çünkü çok daha fazlası var!

Mevcut yönetim sistemleri ve yerel-küresel oluşumlar insanlığa hitap etmemekte birlikte ihtiyaçları da karşılayamıyor artık. Rusya-Ukrayna savaşında bunu görüyoruz. Hepimizin aklında “yeni bir şeyler lazım ama ne” arayışı var. İşte tam da burada “bazen dereler taşar ve sel olup ortalığı yıktıktan sonra yeniden kendi yatağını bulur, yeter ki siz yıkıp giden sel olmayı değil kum olup kalmayı tercih edin” diyorum…

AK Parti Osmangazi’de geçen dönem aday adayı olan isimler…

AK Parti Osmangazi’de geçen dönem aday adayı olan isimler…

AK Parti geçen hafta içinde Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yusuf Ziya Yılmaz’ı konuk etti.

Bu ne demek?

Bir anlamda fiilen yerel seçim sürecinin başlandığının işareti olarak yorumlamak mümkün.

Bursa özelinde en çok merak edilen konuların başında geçen dönem 20 ismin müracaat ettiği Osmangazi’nin, daha doğrusu Mustafa Dündar’ın durumu geliyor.

Yapmış olduğu başarılı çalışmalarla dikkatleri üzerine çeken Dündar nasıl bir karar verecek?

Bu konuda Dündar’ın önünde görünen iki, görünmeyen de bir olmak üzere toplam üç seçenek bulunuyor.

İlk seçenek, Dündar yerel yönetimlerdeki başarısını Büyükşehir Belediye Başkanı olarak devam ettirmek isteyebilir.

Yine üç dönem kuralının esnetileceğini düşünerek yeniden Osmangazi’ye aday olabilir.

Ya da siyasete belirli bir süre nokta koyabilir.

İlk iki karar AK Parti Genel Merkezi’nin tasarrufunda, son karar ise kendi tasarrufu. Ama bizim bildiğimiz ise Dündar’ın kesinlikle bir şekilde değerlendirileceği…

Öte yandan bir önceki dönemde Dündar’ın karşısına parti içinde rakip aday olarak çıkan 19 isim vardı.

Ya da diğer bir deyiş ile bu 19 isim Osmangazi Belediye Başkan aday adayı olarak sahada idi.

Kimdi o isimler?

AK Parti İl yönetiminde görev yapan önceki yıllarda da DYP’den Osmangazi Belediye Başkan adayı olan Yusuf Dündar, AK Parti il ve ilçede görev yapan Hasan Kılıç, İzzet Şenocak, Hasan Durmayaz, Kevser Öztürk, il yönetimi ve ilçe başkanlığı görevinde bulunan Tahsin Kara, Ali Yılmaz, ilçe yönetimlerinde ve yerel yönetimlerde bulunan Ahmet Yıldız, Fatih Ören, Abdurrahman Mansur, Aylin Uyar, ilçe belediye başkanlığı görevinde bulunan Mustafa Bektaş ve Nazım Maral, Mustafa Avşar, Mehmet Girgin, Mehmet Yetim, Şahabettin Çelen, Halit Şefikoğlu, Serkan Işık idi.

Dündar’ın aday gösterilmesi ile beraber aday adayı olan isimlerden Ahmet Yıldız ve Mustafa Bektaş da belediye meclisi aday adayı gösterildi. Bu isimler daha sonra 2023 seçimlerinde milletvekili aday adayı oldu.

İzzet Şenocak, Hasan Durmayaz, Kevser Öztürk il yönetimine girdiler…

Ardından Öztürk de milletvekili aday adayı oldu.

Fatih Ören de devlet memurluğuna geçiş yaptı.

Şimdi asıl merak ettiğimiz geçen dönem aday adayı olan bu isimlerden kaçının bu dönem yeniden aday adayı olacağı.

Kulağımıza gelen bilgilere göre Ahmet Yıldız’ın yeniden aday adayı olabileceği konuşuluyor. Bunun yanı sıra Ali Yılmaz da her zaman güçlü bir aday adayıdır.

Kevser Öztürk de bu yola çıkabilecek isimlerden…

Bunun dışında diğer isimler noktasında belki bir veya iki isim daha yerel yönetimlerde görev almak isteyebilir.

Ama onun dışındakilere ihtimal vermiyorum. Bu isimlerin yanına kimler mi ilave olur?

Onu da ilerleyen günlerde kaleme alacağız.

Okul kantinlerine BESAŞ ürünleri girmeli

Okul kantinlerine BESAŞ ürünleri girmeli

Okulların açılmasına bir aydan az bir süre kaldı.

Nasip olursa 2023-2024 eğitim ve öğretim yılı, ana okulu ve 1. sınıflarda 4 Eylül 2023, diğer sınıflarda 11 Eylül tarihinde başlayacak…

Buraya kadar normal…

Okulların açılması ile beraber aynı zamanda okul kantinleri de açılacak.

Ama oraya gelmeden bir konuya, daha doğrusu rahatsızlığa dikkat çekmek gerekiyor.

Özellikle son yıllarda artan hastalıkların başında TİP 2 diyabet ya da diğer bir ifade ile şeker rahatsızlığı geliyor.

Diyabeti ortaya çıkaran en önemli sebeplerin başında düzensiz beslenme ve yapay gıdaların gündelik hayatımızda fazlasıyla yer bulması geliyor.

Buna bir de hareketsizlik eklenince her sekiz kişiden birinin şeker hastası olması da kaçınılmaz oluyor.

Bu konuda en etken korunma yiyecek ve içeceklerimizin mümkün olduğunca tabii ve işlenmemiş olması.

Öte yandan, son yıllarda toplumsal olarak etkilendiğimiz diğer bir konu da obezite

Hem obezite hem şeker bir de üstüne üstelik tansiyon, benim yakın arkadaşım…

Çok içli dışlı olduk.

Kendileri ile senelerdir geçinip gidiyoruz.

Özellikle çocuklarda da obezitenin yaygınlaşması ve ilerleyen yıllarda diyabet hastalığına dönüşmesini söylemek müneccimlik olmaz.

Özellikle bu konuda Millî Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere, İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerine ve okul yönetimlerine büyük görev düşüyor.

Okullarda işlenmiş gıdaların ve içeriğinde fruktoz, glikoz, katkı maddesi içerikli yiyecek ve içeceklere sınırlamalar getirilmeli.

Hatta kantinin kapısından içeri sokulmamalı.

Bir adım daha ilerisi olacaksa ilgili bakanlıklar okul kantinlerinde satılacak gıda ve içeceklerin standardını belirlese de bazı kantinlerde farklı durumlar ortaya çıkabiliyor.

Bu noktada hazır ürünler noktasında farklı alternatifler geliştirilebilir.

Misal olarak bu noktada yerel yöneticiler belediye şirketleri ile dağıtım ağı kurarak okul kantinlerine mal sevki yapabilir.

Bu gerçekleşmiyorsa bile kentimizle ilgili bir önerim var:

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin önemli iştiraklerinden biri olan BESAŞ’ın okul kantinlerine yönelik daha fazla üretim çeşidine girmesi.

Üretilen çeşitlerin de okul kantinleri aracılığıyla öğrencilerin tercihine sunulması gerekiyor.

Tek kazancımız sağlığımız” sloganı ile üretimini gerçekleştiren BESAŞ ürünlerinin çocuklarımızın sağlığına katkı koyabileceğini düşünüyorum.

Bu minvalde hem aile bütçesini zorlamayacak hem de çocukların sağlığına ve ders performanslarına olumlu katkı koyacak bu ürünler için hemen harekete geçilmeli.

Özellikle BESAŞ tarafından üretimi gerçekleştirilen 50 gramlık ambalajı ile BESAŞ Şampiyon ve BESAŞ Çikolatalı okuldaki kantinlerde satışa sunulmalı.

Bu konuda biz önerimizi yaptık.

Gerisi karar vericilere düşüyor.

CHP’de Özgür Şahin yola çıkıyor

CHP’de Özgür Şahin yola çıkıyor

Yerel seçimlerin ardından en çok konuşulan siyasi partilerin başında CHP geliyor.

Gerek genel gerekse yerel düzeyde parti içi çekişmelerin yaşandığı ana muhalefet partisi CHP’nin Bursa özelinde ise delege seçimlerinin sonuna gelindi…

Şimdi sırada ilçe kongreleri var.

İlçelerde hareketlilik oldukça fazla, yaklaşık 10 ilçede aday sayısı birden fazla…

Merkez özelinde ise…

Gerek Osmangazi ve Yıldırım, gerekse Nilüfer kongrelerinin oldukça hareketli geçeceğini söylemek müneccimlik olmaz.

Öte yandan, ana muhalefetin iktidarda olduğu ilçelerden biri olan Nilüfer’de hareketlilik ve yarış daha hareketli…

Mevcut İlçe Başkanı Fırat Yılmaz doğal aday, karşısında ise uzun zamandır adı adaylıkla özdeşleşen önceki dönem ilçe başkanlarından Özgür Şahin’in ismi geçiyordu.

Şahin, adaylığını bugün CHP Nilüfer İlçe binasında açıklayacak…

Şahin’in neler açıklayacağını fazlasıyla merak edenlerdeniz.

Bizler de bu köşeden hayırlı olsun diyoruz.

Bu arada sosyal medyasından “üçüncü yol da mümkün” diyen CHP Nilüfer İlçe önceki dönem Gençlik Kolları Başkanı ve mevcut Nilüfer Belediye Meclis Üyesi Onur Uslu ne yapacak?

Onu da hep beraber göreceğiz…

***

KAYAOĞLU HAYATINI KAYBETTİ

Son zamanlarda dostlarımızdan gelen vefat haberleri bizleri de fazlası ile etkiliyor.

Bu minvalde cuma sabahının erken saatlerinde önceki dönem Nilüfer Belediye Başkan Yardımcısı ve mevcut dönemde de belediye meclis üyesi olarak görev yapan çok değerli ağabeyim Adil Kayaoğlu’nun vefat haberini aldık.

Bir süredir kanser tedavisi gören, aynı zamanda Bursa Elazığlılar Derneği’nde uzun dönem görev yapan, nezaketi ile herkesin gönlünü kazanan Adil Kayaoğlu, cuma günü ikindi vakti kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.

Bizler de merhum Kayaoğlu’na Cenab-ı Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve yakınlarına sabır diliyoruz.

***

DEVA OSMANGAZİ’DE MENGE DÖNEMİ

Bursa’da siyasi partiler arasında başkanlık düzeyinde en fazla sirkülasyonun yaşandığı siyasi partilerin başında Ali Babacan’ın liderliğini yaptığı Demokrasi ve Atılım Partisi geliyor.

Bu minvalde önceki haftalar içinde Osmangazi İlçe Başkanlığı görevinden ayrılan Yasin Gök’ün yerine kimin geleceği merak konusu idi.

O isim belli oldu.

Uzun yıllar öğretmen olarak görev yapan, ardından hukuk fakültesini bitirerek avukatlık yapmaya başlayan, Serkan Özgöz’ün atanmışlıktan seçilmişliğe terfi ettiği kongrede listesinde bulunan İlhan Menge atandı.

Bakalım Menge, Gök’ten aldığı bayrağı daha yukarıya taşıyabilecek mi?

Onu da ilerleyen süreçte hep beraber görmüş olacağız.

Harita

Harita

Askerlik dönemim gelip çatmıştı.

Önce askerlik şubesi, ardından acemi birliği, derken 1997 yılında ben soluğu haritada yerini bile bulamayacağım Hatay Kırıkhan’da almıştım.

Sırtımızda çantamız, İskenderun’da birkaç gün kaldıktan sonra hayatımızın kilometre taşlarından biri olacak Kırıkhan’a doğru yola çıktım.

Yeni birliğim Hatay Kırıkhan Askerlik Şube Başkanlığıydı. Belen ilçesine geldiğimde dağlara taşlara çizilmiş MHP’nin resmi olmasa da simgesi Bozkurt figürleri karşılıyordu.

1997 yılında MHP’nin tek tük belediye başkanlığı bulunuyordu. O belediyelerden biride Kırıkhan ve Belen Belediyesiydi.

İlçeye girdiğimde Arap ve Kürt vatandaş yok denecek kadar azdı. İlçenin nerede ise tamamı Türk’tü.

Daha sonra şubede, sivil halk gelip gittikçe beni şaşırtan bir olay ile karşılaştım.

8-10 kişilik bir genç grubu gelip askerlik durumlarını sormak istedi. Gençlerin konuşmaları sanki Trabzon’daymışım gibi hissettirdi. “Siz nerelisiniz?” soruma “Asker abi biz Trabzon Çaykara’danız” cevabını alınca daha çok şaşırdım ve merak ettim.

Meğerse Çaykara’da bir toprak kayması yaşanıyor. Devlet de mağdur olan köyleri, 408 hane Kırıkhan’a yerleştiriyor. Zaman geçtikçe Çaykaralılar ilçede nüfusça önemli bir yere sahip oluyorlar.

Kırıkhan’da ilgimi çeken başka bir detay daha vardı. Her evden mutlaka bir polis ya da rütbeli asker bulunurdu. Yani gerçekten orada hissettim: Hatay, Mustafa Kemal Atatürk’ün şahsi meselesiymiş!

Ben bu duyguları yaşarken akşamları bir askerin en büyük eğlencesi televizyona dalar giderdik. Bir gün kanal kanal gezerken, Suriye Devlet Televizyonu denk geldi. Ben de seyretmeye başladım. Suriye hava durumu veriliyordu. Spikerin sözlerini anlamıyordum ama bir baktım ki Hatay, Suriye haritasının içerisinde. İskenderun ve Antakya’nın üzerinde hava sıcaklığı yazıyordu. Yani Suriye Devlet Televizyonu’na göre, orası hala onların topraklarıydı.

Bu haritadan rahatsız olmuştum ve o kanalı televizyonun hafızasından silmiştim.

Bugün devletin memuru olan İmam kılıklı Halil Konakçı denen insan çıkıp Hatay’ı Arap ve Kürt şehri ilan edip sadece Atatürk’e hakaret etmek için Fransız sömürgecilerine methiyeler diziyor.

Bu devletin imkanları ile Atatürk’ün kurduğu Diyanet’ten maaş alan zat, 10 bin liralık atkı takıp koruma polisleri ile geziyor.

Terörle yıllarca mücadele etmiş 1. sınıf emniyet müdürleri, halen muvazzaf olan askerler devlet memuru olmalarına rağmen belediye otobüsünde tek tabanca evden işe işten eve gidiyorlar.

Bu kendini bilmezin aklına Fransız sömürge tarihini döve döve sokacaksın. Bu cahil adam Fransızların Cezayir’de seyyar giyotinlerle din kardeşlerini nasıl kıtır kıtır kestiklerini bilmiyor mu? Ya biliyor ya işine gelmiyor. Amacının Fransız güzellemesi yaparken, Atatürk’e hakaret etmek olduğunu cümle alem bilmiyor mu?

Hatay’ı Arap ve Kürt şehri ilan eden bu imam kılıklıya ilk ses çıkarması gereken Milliyetçi Hareket Partisi ve Genel Başkanı Devlet Bahçeli’dir.

Zira beni Belen’de, Kırıkhan’da dağlarda taşlarda Beşar Esad’ın Baas Partisinin simgesi meşale değil, Bozkurtlar karşıladı.

Yani Cumhur İttifakı’nın etkin ortağı MHP ve Genel Başkanı, imam cübbesi altında nereye hizmet ettiği belli olmayan bu insana ses çıkarmazlar ise demek ki 1997 yılında gördüğüm o sözde harita gerçekleşmiş demektir.

Dündar’ın ustalık dönemi eseri gün sayıyor

Dündar’ın ustalık dönemi eseri gün sayıyor

Yerel seçim sürecinin başlaması ile birlikte yerel yöneticilerde de bir hareketlilik söz konusu.

Yerel yöneticiler yaptıklarını yerel medya ile de paylaşıyorlar. Bu noktada Osmangazi Belediyesi’nin çalışmaları da dikkatlerden kaçmıyor.

Bu minvalde son bir ay içinde üç kez Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar’ın icraat toplantılarına katıldık…

Dündar’ın ilk döneminden itibaren çalışmalarını dikkatle takip edenlerdeniz.

Fidan dikimi ve otoparklarla başlayan dönem, ardından 1326 Fetih Müzesi ile kalfalık dönemi, sonrasında 3. dönemin sonuna yaklaştığımız bu günler…

Bu anlamda Dündar’ın toplantılarına katılmak ve mukayese etmek, neler yaptığını film şeridi gibi gözümüzün önünden geçmesine vesile oluyor.

Genel anlamda ustalık dönemine ilişkin katıldığım toplantılarda ortaya çıkan sonuç şu:

Dündar, bu dönemde de hayata ilk kez geçirilen, Türkiye’de örnek olacak çalışmalar yapmış.

Macera Parkı, Masal Dünyası neredeyse Türkiye’de ilk.

Keza BAREM desen belki de dünyada sayılı.

Yine perşembe sabahının erken saatlerinde katıldığımız lansman toplantısında tanıtımı yapılan Osmangazi Kent Meydanı da örnek olabilecek proje.

***

Adama bu projeyi yaparken aklını yitirmiş diyebilirler…

Şehrin en kıymetli yerinde önce kamulaştırma yapacaksın, ardından 5 emsal inşaat yapabilecek iken oraya meydan yapacaksın…

Bu kadar rantın olduğu yerde çok ciddi ranttan kamu adına vazgeçeceksin.

Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, buraya iş merkezi yapsa ya da yap işlet modeli ile bir şeyler yapıp kiralasa ya da satsa 10 yıllık belediyenin bütçesini çıkarabilirdi.

O kolay olanı değil, zor olanı seçti…

***

Üstü meydan, ortası nikah salonu, altı da garaj olarak planlandı.

İki etap halinde gerçekleşen inşaatın ilk etabının yaklaşık 12 bin metrekare taban alanında 37 bin metrekare inşaat gerçekleşmiş…

İnşaat yüksekliği 24 metre…

Toplam 2 bin araçlık otopark

Yine 500 kişilik nikah salonu

Meydanda 20 bin kişilik konser alanı

Toplam maliyeti 1 milyar TL’ye yaklaşmış durumda…

Bu açıdan bakınca Mustafa Dündar’ın ustalık dönemine yakışan bir hizmet…

İkinci etapta yakın bir süreçte inşaat başlayacak. Oradaki taban alan 10 bin metrekare…

Cami biraz yukarı taşınacak.

Ne zaman mı?

O soruya da yanıt verelim…

500 metrekarelik 3 parselde yargı sürecinin bitmesi ile inşaat başlayacak.

İkisi birleştiğinde Bursa gerçek bir meydan, yeni bir buluşma noktasına kavuşmuş olacak.

Bu arada meydanda önümüzdeki eylül ayından itibaren etkinlikler başlayacak, onu da şimdiden yazmış olalım.

Bize düşen meydanın sadece Osmangazi’ye değil, tüm Bursa’ya hayırlı olması dileğinde bulunmak…

AK Parti’de yerel seçim öncesi aday belirleme ve aday olma stratejisi

AK Parti’de yerel seçim öncesi aday belirleme ve aday olma stratejisi

2023 yılının başında genel seçimler öncesi yaşadığımız hareketlilik belli.

Şimdi sırada 2024 yerel seçimleri için başlayan hareketlilik var.

Hal böyle iken bizlerin de ister istemez gözümüz de kulağımız da siyasi partilerde oluyor.

Bu noktada en hareketli parti AK Parti

Önümüzdeki yerel seçimler için hazırlıklarını devam ettiren AK Parti’de Koordinatör Milletvekili İsmail Kaya, geçen hafta görüşmelerini tamamladı.

Elindeki raporla Ankara’ya gitti.

Bundan sonra nasıl bir karar çıkacak, hep beraber göreceğiz.

Ama bizim de Bursa’dan gördüklerimiz arasında öncelikle bazı başkanların devam etmesinin oldukça güç olabileceği ihtimali öne çıkıyor.

Şimdilik o başkanların isimlerini yazmayalım…

Ama şunu net olarak ifade edelim:

Halktan kopuk, kulağını tıkayan, halkla iç içe olmayan başkanların yeniden seçilme şansı yok.

Sadece bu kadar mı?

İlçe başkanı görevinde bulunan ve rotasını belediye başkanlığına çizen, fakat görevde bulunan belediye başkanını zırt pırt il yönetimine, milletvekillerine şikâyet eden ilçe başkanlarının da aday gösterilme durumu yok denecek kadar az.

Belediye meclislerinde görev yapan, sadece kartvizitinde belediye meclisi bulunsun, gri pasaport hakkından faydalanmak için tekrar aday olmak isteyen meclis üyelerinin de seçilme ve yeniden aday gösterilme olanağı yok.

Yine bu seçimlerde merak ettiğimiz konulardan biri de son genel seçimlerde AK Parti listelerinde milletvekili adayı olarak gösterilen fakat sandıktan çıkamayan; 1. Bölge’den Ahmet Yıldız, İrfan Akkaya, Ömer Faruk Temiztürk, Semih Peksert ve Mihrimah Kocabıyık ile 2. Bölge’den Mustafa Yıldırım, Fuat Alparslan, Süleyman Çelik, Asuman Akçay Sakallı ve Mustafa Yıldırım’ın nasıl bir yol izleyecekleri.

İstekleri teşkilat kalmak mı olacak?

Yoksa yerel yönetimlerde bulunma isteği mi?

Bunların hepsini zaman içinde öğreneceğiz.

Bu arada, öğrendiğimiz diğer bir detay ise önceki dönem Bursa Büyükşehir, Nilüfer Belediye Meclis Üyesi ve Nilüfer İlçe Başkanı olarak görev yapan Celil Çolak’ın bu dönem aktif görev almak istemediği.

Benim kişisel kanaatim Çolak gibi isimlere hem yerelde hem genelde her zaman ihtiyaç duyulduğu…

Biz süreci takip etmeye devam edelim.

MHP’DE TEKİN’İN A TAKIMI BELLİ OLDU

Geçen hafta içinde MHP’de sürpriz bir değişim yaşandı. Cihangir Kalkancı görevini Muhammed Tekin’e devretti.

Tekin de görevi alır almaz hızlı bir şekilde yönetim kurulunu oluşturdu. Oluşan yönetim kurulundan da yürütme kurulunu… Tekin’in yürütmesi şu isimlerden oluştu:

Ferhat Daysalı Teşkilatlardan, Ahmet Doğu Hukuk ve Siyasi İşlerden, Sertaç Yurdacan Kamu Kuruluşlarından, Nurtaç Usta Yerel Yönetimlerden, Elif Ertürk Sağlık İşlerinden, Mustafa Biçki Medya ve Ar-Ge’den, Kadir Karakuş Protokol ve Halkla İlişkilerden, Kerim Gürsel Çelebi İş Dünyasından, Hikmet Çalışye Sosyal İşlerden, Yusuf Güney Sendika ve Yan Kuruluşlardan, Canan Tarçın Kadın ve Aileden, Yavuz Eyüpoğlu İl Sekreteri, Ümit Kalaycı İl Muhasibi olarak görevlendirildi.

 

Bursa’nın Gülenç gibi bürokratlara ihtiyacı var…

Bursa’nın Gülenç gibi bürokratlara ihtiyacı var…

Ülkemizde zaman zaman bürokrasinin ağır aksak işlediğini yazarız, söyleriz. Ama bazen öyle bürokratlar vardır ki bu tarife hiçbir zaman uymazlar.

Onların işi meslek aşkıdır.

Vatandaşın sorunlarını çözme niyetidir.

Bu noktada;

Daha önce bu satırları takip edenler, bu kentte gerçekten halkın beğenisini kazanan bu tarife uyan bürokratları köşeye aldığımız hatırlarlar.

O isimlerden biri de BUSKİ Genel Müdürü Güngör Gülenç idi. Aynı zamanda özbeöz Bursa’nın yetiştirdiği bürokrat olan, başında olduğu konuma tırnaklarıyla kazıyarak gelmiştir Gülenç.

Bundan dolayı bile bu beğeniyi de övgüyü de fazlası ile hak ediyor.

Bu minvalde cumartesi günü bir konu için aradığım Gülenç’in telefonu kesintili geliyordu. Nerede olduğunu sordum.

O da ‘Arazideyim Mustafakemalpaşa ve Karacabey civarındaki devam eden ve biten çalışmaları takip ediyorum’ yanıtını verdi.

Gerçekten 46 dereceye yaklaşan sıcaklıkta bir bürokrat tatil gününde vatandaşın rahat etmesini sağlamak adına kendi ailesinden, kendi tatilinden fedakârlık ederek dere tepe demeden dolaşıyor.

Çalan her telefona yanıt veriyor.

Sorunları anında çözmeye çalışıyor.

Arazide eksiklikleri yerinde görüyor ve çözmek için tüm imkanları seferber ediyor.

Bize bu durumda tebrik ve takdir etmek düşüyor.

Temennimiz Gülenç gibi bürokratların her geçen gün tüm kamu dairelerinde artması…

***

Yaz spor okulları denetime tabi mi?

Özellikle yaz döneminde okulların kapanması ile beraber yaz okullarına rağbet oldukça fazla. Bu minvalde Bursa’da öğrencilerin bir kısmı yerel yönetimlerin açtıkları yaz okullarına giderken bir kısmı da kulüplerin ve benzeri kuruluşların yaz okullarına gidiyor.

Bu yazdığım konu yerel yönetimlerin yaz okullarını kapsamıyor bunu baştan hatırlatayım.

Ama benim bu konuda merak ettiğim konu, yerel yönetimler dışında açılan yaz okullarının hangi denetimlere tabi olduğu….

Ya da herhangi bir denetim yapılıp, yapılmadığı.

Misal futbol yaz okullarında sağlık raporu alınıyor mu?

Basketbol yaz okullarında neler öğretiliyor?

Yüzme spor okullarında sular temiz mi?

Yine bu okullar çalıştırdıkları eğitmenlere ücret ödüyorlar mı? SGK’ları yapılıyor mu, velilere fiş veriyorlar mı?

Yine yaklaşık en az 30 bin öğrencinin paralı yaz spor okullarına gittiğini düşünürsek ciddi bir rakam ortaya çıkıyor…

Bir de buna yıl boyu devam eden yüzme kulüplerinin ücretli okullarını da ilave ettik mi…

Ortada denetime ciddi bir rakam ortaya çıkıyor…

Bu soruları çoğaltmak mümkün.

Umarım bu yazımızdan sonra yetkililer harekete geçer, gerekli incelemeleri yapar…

Deprem bölgesinde bulunan üniversitelerde eğitim ne olacak?

Deprem bölgesinde bulunan üniversitelerde eğitim ne olacak?

Genel kanı her eğitim ve öğretim yılının biraz sancılı başladığı gerçeği…

Derslik sorunu, öğretmen açığı ve benzeri sorunlar artık klasik hale geldi…

Bu sorunlarla yaşamayı öğrendik…

İşte bu noktada anaokulları başta olmak üzere, ilköğretim ve ortaokullar ve liselerde kayıt süreci devam ediyor.

Bunun dışında liseyi bitiren ve bu yıl üniversite sınavına giren öğrenciler de YKS sonuçlarına göre daha doğrusu aldıkları puanlara göre tercihlerini yapıyor.

Tercihlerden sonraki aşama ise yerleştirme…

Buraya kadar normal…

***

Normal olmayan ise, ev kiraları, barınma giderleri…

Belki paran var, ama ev, yurt bulma olanağın dahi olmayabilir…

Nasıl mı?

Yıllık en düşük özel yurt bedeli için istenen ücret aylık 15 bin TL civarı…

Yine bir başka gerçek ise; 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli depremin etkilediği 12 ilde yaşanan sıkıntılar had safhada…

İlköğretim ve orta öğretimin yapıldığı bazı okullar yıkıldı.

Bazı üniversitelerin bazı fakülte ve meslek yüksekokullarında da benzeri bir durum var…

Keza;

Şehir dışından gelip depremin etkilediği il ve ilçelerde öğrencilerin barındığı evler ve yurtlar da depremde hasar gördü.

Bir de yaşanılan psikolojik travmalar var…

***

 

Üstüne üstelik yeni eğitim ve öğretim yılının başlamasına sayılı günler kaldı.

Bir de malum tercih sürecindeyiz.

Bu minvalde, depremin yoğun etkilediği Gaziantep, Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay gibi illerdeki üniversiteleri tercih edenler kazanırlarsa nerede kalacaklar?

Ya da daha önce burada okuyan öğrencilerin, mezun olmayan öğrencilerin durumu ne olacak?

Bunların hepsi şimdilik soru işareti…

***

 

İşte bu noktada YÖK Başkan Prof.Dr. Erol Özvar’ın sınav sonuçları daha doğrusu yerleştirmeler açıklanmadan öğrencileri rahatlatacak bir açıklama yapması gerekiyor.

Özellikle yapılacak açıklamaya göre öğrenciler ve ebeveynler kendilerine bir yol haritası çizmeli.

Misal bu yol haritası içerisinde kayıt dondurma da olabilir.

Ya da kalıcı konutların teslim edilmesinden sonra konteyner kentler öğrencilere tahsis edilebilir.

Ya da internet üzerinden en az bir yıl daha eğitime devam edilebilir.

Ya da yaşadıkları ilde bulunan bir üniversitede misafir öğrenci olarak derslere girme olanakları alternatifler arasında yer alabilir.

Bakalım YÖK nasıl bir karar alacak?

İlerleyen günlerde hep beraber öğrenmiş olacağız.

Tanır rotayı Osmangazi’ye mi kırdı?

Tanır rotayı Osmangazi’ye mi kırdı?

AK Parti’de yerel seçim hareketliliği devam ediyor. Önceki gün (Cuma günü) koordinatör Milletvekili İsmail Kaya Bursa’ya gelerek ilçe ve belediye başkanları ile gün boyunca görüştü, fikirlerini aldı.

Bazı isimler devam etmek isterken bazıları başkan adaylığı için izin istediler. Belki bazıları da müsaade isteyerek siyasete virgül koyacaklar.

Bazı isimler de belki klasman atlamak istiyor…

Klasman derken bulunduğu belediyeden bir üst belediyeye başkan adayı olmak istiyorlar.

Onların kim olduğunu da ilerleyen günlerde kaleme alırız.

Ama siyaseten yakın tanıdığımız bazı isimler Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır’ın klasman atlamak istediğini söylüyor.

Bu dönem Kestel’de yapmış olduğu sosyal projeler başta olmak üzere, Kestel’in vizyonuna katkı koyan projeler geliştiren ve yaşama geçiren üstüne üstelik 1 TL’lik ekmek projesi ile Türkiye’nin en ucuz ekmeğini üreten ve satan Tanır’ın Osmangazi’ye yakışacağını söyleyen isimlere rastladık.

AK Parti Genel Merkezi’nin yerel seçimlerde de üç dönem kuralını işletmesi durumunda Osmangazi Belediye Başkanı Dündar’ın nasıl karar vereceğini bilmiyoruz.

Ama bugünden bildiğimiz yerel seçimlerde aday adaylığı sürecinin oldukça hareketli geçeceği.

Bakalım Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır mimar kimliği ile rotasını gerçekten yaşadığı ilçe Osmangazi’ye kıracak mı?

Ya da Kestel’de mi devam etmek isteyecek?

Bekleyip, takip edelim…

 

***

Dündar Filibe’de aşure dağıttı

Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar’ın Adriyatik’ten Orta Asya’ya kadar coğrafyada yaşayan Türk-İslam ve akraba topluluklara olan ilgisini biliyoruz.

İmkanlar dahilinde her zaman yanlarında olmaya çalışıyor.

Kimi zaman aşure etkinliği yapıyor, kimi zaman sünnet organizasyonu, kimi zaman iftar, kimi zaman o yörenin ezgilerini Bursalılarla buluşturuyor.

İşte bu imkanlar dahilinde içinde bulunduğumuz Muharrem ayında da aşure etkinliğinde Balkan coğrafyasında Dündar yine elinden geleni yapıyor.

Bu minvalde cuma günü Bulgaristan’da Türklerin yoğun olarak yaşadığı Filibe Bölgesinde Cuma namazına müteakip yaklaşık 10 bin kişilik aşure dağıtımı gerçekleşti.

Aşure dağıtımına Müslüman Türklerin yanı sıra Bulgar vatandaşlarının da yoğun ilgi gösterdiğini öğrendik.

Aşure dağıtımında ata ocağı Yunanistan’da tatilini geçiren Dündar’ın çocukluk arkadaşı değerli dostumuz Eczacı Ali Ömeroğlu da Yunanistan’dan eşi ile beraber gelerek Dündar’ın elinden aşure yemiş.

Bize de Allah kabul etsin demek düşer.

Veteriner hekimler haklarını arıyor!

Veteriner hekimler haklarını arıyor!

Sağlığın sorunları bir yana sağlığın sorunlu cenderesinin dahi dışına itilen, ama sağlık konusunda da bir o kadar canhıraş çalışan meslek guruplarından olan veteriner hekimleri ve veteriner hekimlerin haklarını bir kez daha hatırlattı Ankara’da yaşanan şiddet olayı hepimize.

Bursa Veteriner Hekimler Odası da konuyla ilgili ivedilikle bir açıklama yaparak yaşanan sorunun temeline dikkat çekti ve veteriner hekimlerin sağlıkta şiddet yasası kapsamına alınmadığını vurguladı.

En son söyleyeceğimi en önce söyleyeyim ve eylemi gerçekleştiren kişinin serbest kaldığını bir kez daha hatırlatmış olayım.

Görüntülerden eylemin nasıl gerçekleştirildiğini açık ve net bir biçimde takip ettiğimize göre şahsın serbest bırakılma kararının doğruluğunu vicdanlarınıza emanet bırakıyorum…

“Yaşamın tüm alanlarında kadına, çocuğa, hayvana ve doğaya karşı uygulanan şiddet, sağlık alanında da hızla artmış ve artık dayanılmaz bir boyuta gelmiştir. Maalesef toplumun her kesiminde yaşanan her türlü şiddet cezasız kalmakta ve bu durum toplumda şiddetin artarak devam etmesini teşvik etmektedir” diyor açıklamasında Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Melike Baysal.

Haksız mı???

Artık neyi savunacağımızı, neyi, kimi kimden kurtarmaya çabalayacağımızı şaşırdık doğrusu…

Fakat özellikle akademik kariyer sahibi, konusunda uzman meslek erbaplarına yönelik şiddet girişimlerinin dozu her geçen gün daha da artar hale geldi. Öyle ki; bu durum bende, bilinçli izlenen bir politikaymış, uygulanan şiddetle birlikte mesleklerin itibarları özellikle zedelenmeye çalışılıyormuş izlenimi uyandırıyor…

Açıklama; “Tüm ısrarlarımıza rağmen veteriner hekimler Sağlıkta Şiddet Yasası kapsamı dışında tutulmaktadırlar. Oysa veteriner hekimler yasalar önünde sağlık çalışanıdır, bizlere karşı işlenen suçlar da buna göre değerlendirilmeli, özlük haklarımız dahil olmak üzere veteriner hekimlerin yaşam ve çalışma koşulları hak ettikleri şekilde düzenlenmelidir” diye devam ediyor.

Meselenin bu noktada özü nedir diye soracak olursanız onu da hemen özetleyelim…

Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı ve Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Üyesi Melike Baysal ile yaptığımız sohbette veteriner hekimlerin kendi meslek kanunları olduğundan, aslen sağlık sınıfında olmalarına rağmen, sağlık mesleğinin kanunları içinde yer almadıklarını öğrendim. Dolayısıyla sağlık meslek kanunlarında yapılan değişiklik ve düzenlemelerle gelen haklardan da yararlanamıyorlar.

Peki, şimdi ne olacak dersiniz?

Veteriner hekimler bu konudaki haklarını aramak için hukuki yollara başvurmanın yanı sıra Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de yasa değişikliği için lobi faaliyetine başladı bile…

Bir diğer yandan da Anayasal haklarını kullanarak, yani iş bırakma ve basın açıklamaları yoluyla seslerini duyurmaya çalışıyor olacaklar.

İlk iş bırakma eylemi Ağustos ayında planlanıyor.

Geniş katılımlı bir iş bırakma eyleminin ciddi sonuçlar doğuracağını düşünüyorum. Zira veteriner hekim gözetimi olmadan mezbahalarda hayvan kesimi yapılamayacağı gibi marketlerden satın aldığımız et ve et ürünlerinin üretimi ve paketlemesi de mümkün olmaz. Dolayısıyla ciddi bir pazar etkileşimi gerçekleşir veteriner hekimlerin bir ya da iki günlük iş bırakma eyleminin sonucunda.

Elbette acil vakalar için yine işlerinin başında olunacak, orası ayrı…

Pek çoğunuzun yayınlanan videolar sayesinde detayları ile takip ettiğini düşündüğüm olayın tek taraflı bir şiddet eylemi olmadığının da altını çizmek lazım…

Edindiğim bilgilere göre zaten çok küçük olan, yani gebe kalmaya yaşı uygun olmayan cins kedisini çiftleştirdikten ve kedi doğum esnasında öldükten sonra gösterilen bu şiddet eğilimi şiddetin tek mağdurunun veteriner hekimler olmadığını, henüz bebekken bebek sahibi olmak durumunda bırakılan kediciğin de mağdur olduğunu ortaya koyuyor…

Olayın yaşandığı andan itibaren veterinerin de dahil olduğu pek çok platformda üzerinde konuşulduğu da muhakkak…

Konuyla ilgili bir çocuk psikiyatristinin yorumu hayli manidar;

‘Güya hastasının haklarını savunmak adına hekime şiddet uygulayan ya da uygulamaya çalışan kişiler, aslında hastalarını en çok suiistimal edenlerdir!’

NOT: Veteriner hekimler verdikleri mücadelelerin karşılığını almaya başladı bile. Veteriner hekimlerin renkli reçetelerin kullanımı konusunda bir süredir sorunlar yaşadığını biliyorduk. Sağlık Bakanlığı ile yapılan görüşmeler ve yazışmalar sonunda 4 Ağustos itibariyle bu sorun artık tarih oldu. Veteriner hekimler, örneğin; epilepsi hastası kedi ya da köpekler için yeşil reçeteli ilaç yazabilecekler…

Pehlivanlar, Yunuseli’nde önce peşrev çekecek ardından güreşecek…

Pehlivanlar, Yunuseli’nde önce peşrev çekecek ardından güreşecek…

Öncelikle şunu net olarak ifade etmek gerekiyor:

Yaşadığımı şehir Bursa’nın görünen ve görünmeyen, unutulan, unutulmaya yüz tutmuş birçok mirası var.

Ya da başka bir gözle baktığımızda görünen mirasların yanı sıra görünmeyen, somut olmayan miraslar da vardır.

Somut olmayan miraslar içinde gelenek, görenek ve geleneksel olan, fakat unutulan birçok ata sporları bulunmakta…

Yine bu bağlamda;

Geçmişte Bursa’nın birçok köyünde yaz aylarında meralarda er meydanı kurulur, güreşler yapılırdı.

Bu güreşler kimi zaman yağlı, kimi zaman karakucak olarak gerçekleşirdi.

Zaman içerisinde kimi yaşanılan maddi sıkıntılardan, kimi de yoğunluktan dolayı o güreşler yapılamaz hale geldi.

***

O güreşlerden biri de Softaoğlu Mehmet Pehlivan adına yapılan güreşlermiş.

Osmanlı sarayının güreşçisi olan, 18. yüzyılda doğan, 19. yüzyılın ilk yarısında hayatını kaybeden Demirci köylü olan Softaoğlu Mehmet Pehlivan’ın anısına yapılan güreşler doğduğu topraklarda 1966’da başlamış 1978’e kadar aralıksız devam etmiş.

Sonra maddi sıkıntıdan dolayı uzunca bir süre yapılamamış.

1993 yılında son kez yapılan güreşler o günden bugüne kadar gerçekleşmemiş.

Geçen yıl tekrar Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın himayeleri ile başlayan güreşlerin toplamda 15. kez, Aktaş’ın gayretleri ile yeni dönemde üst üste 2. bugün ve yarın Yunuseli’de gerçekleşecek.

***

Bursa Büyükşehir Belediyesi organizasyonu ile 15.üncüsü gerçekleşecek güreşlere ülkenin değişik bölgelerinden çok sayıda pehlivan katılacak.

Yunuseli’nde bugün ve yarın gerçekleşecek güreşler bir anlamda Kırkpınar’ında rövanşı olacak.

Güreş severlere de bu etkinliği biz bu köşeden aktarmış olalım.

Vakti olanlar kaçırmasın…

Şimdiden iyi seyirler.

***

SENELERDİR BAŞARIYA HASRET KALDIĞIMIZ BRANŞLAR

Bugün hazır konu spordan açılmışken yazmaya devam edelim.

Malum Türkiye’de spor denince akla ilk futbol, ardından basketbol, voleybol gelir….

Bireysel sporlarda ise güreş, karate ve tekvando ilk aklımıza gelen sporlardır.

Evet bu sporların yanında bir de çok fazla yatırım yapılmasına rağmen uluslararası arenada başarıya ulaşılmayan sporlar var.

Misal, yüzme sporu…

Yüzme de şu ana kadar Dünya, Olimpiyat ve Avrupa şampiyonalarında başarıya ulaşabildik mi?

Yanıt hayır…

Yine pahalı bir spor olan tensi sporunda bireysel olarak sporcularımız 10-25 bin dolarlı turnuvalar haricinde Grand Slam olarak anılan dörtlü turnuvada hiç derecemiz var?

Yanıt yine kocaman hayır…

O zaman sorgulanması gereken ne?

Bu sporlara ait federasyonlar neden istenilen başarı bir türlü gelmiyor…

O başarı ne zaman gelecek?

Bu konuda umarım bu yazımızdan sonra birileri harekete geçer…

Biz de hasret kaldığımız başarıları görmüş olabiliriz…

Seçim kaybettiler, milletvekili oldular…

Seçim kaybettiler, milletvekili oldular…

Bursa siyasetinde aktif görev yapan isimlerin ortak özelliği sivil toplum kuruluşlarında ya da akademik odalarda daha önce aktif görevde bulunmaları.

Bu minvalde bakacak olursak;

İlk aklıma gelen isimlerden olan,

AK Parti Milletvekili Mustafa Yavuz hem BİHMED hem de Dağ-Der yönetiminde geçmişte görev yaptı…

Keza Osman Mesten de İHH’da başkanlık görevinde bulunan bir isim.

Refik Özen de birden fazla STK’da görev yapmış bir vekil.

Keza CHP’de görev yapan Hasan Öztürk’ün de Mestanlılar Dernek Başkanlığı görevinde bulunduğunu hatta Bal-Göç Başkanlığına aday olduğunu biliyoruz.

Yine geçmiş dönem milletvekili olarak görev yapan Mustafa Esgin de BUSAT’ta kurucu başkan olarak görev yapmıştı.

Öte yandan yine bir başka isim geçmiş dönemde görev yapan Erkan Aydın da Dağ-Der’de başkanlık görevinde bulunmuştu.

Fakat Erkan Aydın, Hasan Öztürk ve Mustafa Yavuz’un diğer ortak özelliği ise, geçmişte gerek sivil toplum kuruluşları gerek farklı kuruluşlarda başkanlığa talip olduğu seçimler olması ve o seçimleri kaybetmesi.

Hatırlatmakta fayda var:

Mustafa Yavuz, rahmetli Bayram Yıldız’ın karşısında AK Parti Osmangazi İlçe Başkanı adayı olarak çıkmış, seçimi burun farkı ile kaybetmişti.

Keza Hasan Öztürk de Emin Balkan’ın karşısına Bal-Göç başkan adayı olarak çıkmış, o da seçimi kaybetmişti.

Erkan Aydın da benzer bir seçim kaybetmeyi Dağ-Der seçimlerinde yaşamıştı….

Mustafa Esgin de Nilüfer Belediye başkanı adayı olarak girdiği seçimi kaybetmişti…

Saydığım bu dört ismin ortak özelliği daha sonra milletvekili seçilmesi.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün, belki siz de ‘kaybettim’ dediğiniz anda kader siz daha yukarıya taşıyacak.

Kim bilir…

Belki de;

Kaybederken, kazananlardansınız…

***

AK PARTİ’DE İZİN İSTEYEN İLÇE BAŞKANLARI

Yerel seçimlere hazırlık sürecinde bulunan siyasi partilerde hareketlilik devam ediyor. Bu minvalde en hareketli olan siyasi partilerin başında AK Parti geliyor…

AK Parti’de süreç başladı.

İstifa edecekler yönetimle düşüncelerini paylaştılar.

Bazı isimlere izin verilirken, bazılarına izin verilmedi.

Edindiğimiz bilgilere göre önümüzdeki günlerde Bursa özelinde 9 ilçe başkanı görevden affını isterse şaşırmamak gerekir!

Bu isimlerin kim olduğunu ilerleyen günlerde kaleme alırız…

Ama sürpriz isimler var diyebiliriz.

Osmangazi AK Parti ilçe yönetiminden izin verilenlerden biri de Büyükorhan Belediye Başkan adayı olmak isteyen Önder Sak oldu.

Bunun dışında önümüzdeki günlerde AK Parti Keles İlçe Başkanı Özcan Yeni de istifa edecekler kervanına katılacak.

Bakalım, süreci takip edelim…

Sosyal medyadan medrese reklamı!

Sosyal medyadan medrese reklamı!

Dernek ve vakıf adı altında eğitim sistemine sızan cemaatler ve tarikatlar uzun süredir gündemimizde. En azından ben uzun süredir bu konu ile ilgili yazıyorum ve yazmaktan da bıkmayacak gibi görünüyorum.

Zaten zaman zaman cemaatleri ve tarikatları tüm çıplaklığı ile görebildiğimiz kısa sürelerde, konunun içinde bulunmayan ülke vatandaşları olarak kısa süreli şok da geçirmiyor değiliz.

Misal ben, müritlerini havlayarak karşılayan imamı büyük bir şaşkınlıkla defalarca izlemiştim, yine de yapılana bir anlam veremedim…

İşin aklı başında, yaşının belli bir dönemine gelmiş vatandaşları etkileyen bu bölümünden daha ziyade beni ilgilendiren kısmı çocukların böyle bir sistemin içinde eritilmeye çalışılıyor olması…

Nasıl diye merak ediyorsunuz biliyorum…

Yeni bir modadan, Yeniçağ Gazetesi’nden Gamze Dağ’ın haberini görerek haberdar olduğum ‘Sosyal medyadan medrese eğitimine özendirme’ modasından bahsetmek istiyorum…

Sosyal medyasında tesettüre girmiş kızının Kuran okuyan videolarını sıklıkla paylaşan hesap sahibi kızının okula gitmediğini, medrese eğitimi aldığını ve bunun çok daha başarılı bir eğitim biçimi olduğunu savunuyor takipçilerine seslenerek…

İşin daha da garip tarafı hesabın yorumlarını incelediğinizde görüyorsunuz ki, ülkemizde çocuğuna sadece medrese eğitimi aldırmak isteyen, ancak zorunlu eğitimin getirdiği yaptırımlardan çekindiği için bunu yapamadığını belirten pek çok veli var.

Hatta bu sorunu nasıl aşabileceğini, çocuklarına nasıl sadece medrese eğitimi aldırabileceğini sorup akıl isteyenler de epey kalabalık…

Anayasa’nın 42.maddesini çiğneyerek çocuklarını okula göndermeyen bu ailelerin sayısını tespit etmek aslında çok basit olmalı. Anlaşılan o ki, takip sistemi tam olarak çalışmıyor! Okula gitmesi gerektiği halde kaydı yaptırılmayan çocukların okul müdürleri tarafından Milli Eğitim Bakanlığı’na bildirilmesi gerekiyor.

Bu işlem yapılıyor mu?

Soru işareti!

Gereken bilgi verildiyse aileye gereken yaptırım uygulanıyor mu?

Burası daha da büyük bir soru işareti!

İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun 46’ıncı maddesinde şöyle yazıyor:

‘Her çocuk, mecburi ilköğrenim çağına girdiği öğretim yılı başında 3’üncü madde gereğince ilköğretim okuluna kayıt ve kabul edilir. Her veli yahut vasi veya aile başkanı, çocuğunu zamanında ilköğretim okuluna yazdırmakla yükümlüdür’

Kanuna göre mülki amirler, ilköğretim müfettişleri ve zabıta teşkilatı çocuğun mecburi ilköğretim kurumuna devamını sağlamakla yükümlü. Israrla çocuğunu okula göndermeyen veliye, çocuğun okula gitmediği her gün için 15 TL para cezası veriliyor. Buna rağmen yine göndermeyenlerin 500 TL idari para cezası ödemesi gerekiyor.

Hani sıklıkla kurduğumuz bir cümle var; ‘Cezalarımızın caydırıcılığı yok!’ tam da bu duruma uyuyor. Dolayısıyla yine aynı cümleyi tekrarlıyorum, ‘Cezalarımızın caydırıcılığı yok!’

İşin başka bir boyutu daha var…

Bu köşeden sıklıkla okuduğunuz yazılardan, Milli Eğitim Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın sürekli yenilediği protokolleri sayesinde, okullardan çocuk evlerine kadar bu ülkenin evlatlarının eğitim aldığı her yerde, çeşitli dernek ve vakıf adı altında çalışmalarını sürdüren tarikat ve cemaatlerin, ‘değerler eğitimi’ adı altındaki derslerinden tutun da yaz kamplarına kadar öğrencilere nüfuz etmek için her türlü yolu denediklerini biliyor olmalısınız…

Bu işin tehlikesini de bir kez daha hatırlatmakta fayda var; unutmayınız, çok yakın bir tarihi geçmiş olan 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişiminin failleri eğitim hayatlarının önemli bir bölümünü FETÖ’ye ait kurumlarda geçirdi!

Böylesi örgütlenmelerin insan beyninde en etkileyici olduğu süreç, elbette eğitim süreci…

Bir kez daha aynı tecrübeleri yaşamak istemiyorsak, dikkatimizi azamiye çıkarmamız, çocuklarımızı gerçekten milli olan bir eğitimin kanatları altında toplamamız gerekiyor…

****

GÜRSU’DA NELER OLUYOR?

Hazır söz eğitimden açılmışken hemen sormak istiyorum; ‘Ne olacak bu Gürsu’nun hali!!!’

Gürsu’nun en önemli sorunu gerek öğretmenler gerekse okul yöneticileri açısından kalıcılığın sağlanamamış olması.

Bana gelen şikayetler hep bu yönde…

Gelen gidiyor, Gürsu’da ne öğretmen duruyor ne de müdür duruyor!’ diyor veliler ve eğitim camiasından kulağıma fısıldayanlar…

Elime geçen bilgilere göre şu anda Gürsu Atatürk İlkokulu, Hamdi Çalış Ortaokulu, Hacı Huriye Tinç İmam Hatip Lisesi, TOKİ İlkokulu ve Ortaokulu, Fazıl Hüsnü Dağlarca Anadolu Lisesi, BTSO MTAL ile Yüksel Bodur İlkokulu müdürsüz kaldı.

Daha doğrusu yeni bir atama yapılana kadar vekaleten görevlendirilen müdürlerle yürütülüyor işler…

Sorunun nedenlerini çeşitlendirmek mümkün. İlk olarak dersliklerin çok kalabalık olduğunu, tüm okulların ikili öğretim sistemini uygulamasına rağmen en az nüfuslu sınıfın 40 öğrenci ile ders yaptığını söyleyebiliriz.

Yoğun göç alan Gürsu’ya son 10 yıl içinde yeni derslik kazandırılmamış olması da bu sorunun ana nedeni.

Aynı zamanda Gürsu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile ilgili sitem dolu şikayetleri de duyuyorum eğitim camiasında konuşulan. Bu şikayetlerin en başında liyakate önem vermeyen yönetim anlayışı yer alıyor.

Motive edilmeyen, hali ahvali sorulmayan, çalışmalarında takdir görmeyen ve çabalarında önü açılmayan eğitimciler ne hayallerle geldikleri Gürsu’dan ilk fırsatta başka bir il ya da ilçeye tayin istiyorlar haliyle…

Malum İl Milli Eğitim Müdürü de dayanmayan şehrimizin güzel ilçelerinden Gürsu’nun da okullarına eğitimci dayanmıyor anlayacağınız.

Görevine daha yeni başlayan, henüz basınla da bir araya gelmeyen, Dr. Ahmet Alireisoğlu’na konuyla ilgili bilgi vermiş olalım…

BAREM ve bir siyaset okuması…

BAREM ve bir siyaset okuması…

Uzun süredir bu köşeden Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurultay sürecini ve yerel seçimlere endeksli örgüt dizayn etme çabalarını yazıp çiziyoruz.

Bu yazıların sıklığından yerel seçimler konusunda parti içinde makamlara adaylık konusunda mücadele eden tek partinin CHP olduğu sonucunu çıkarıyorsanız çok yanılıyorsunuz.

Özellikle yerel seçimlerde Bursa gibi bir ilde son derece iddialı olan AK Parti’nin içinde de ciddi bir kaynama ve hangi makama kimin aday olacağına yönelik yoğun bir lobi faaliyeti var.

Faaliyetler var, ama AK Parti’nin ‘kol kırılır yen içinde kalır’ düsturundan hareketle dışarıya pek yansımıyor bu mücadele…

Yine de son dönemlerde özellikle Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş ve ilçe belediye başkanlarının düzenledikleri toplantıları, ortaya koydukları vizyon projelerinde yakaladıkları ivmeleri anlattıkları açıklamalarını bu minvalde değerlendirmek en doğrusu olacak bana göre…

Bugün bence yine benzeri bir çerçevede değerlendirebileceğimiz Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar’ın eşliğinde yaptığımız BAREM ziyaretinden bahsetmek isterim size.

Öncelikle hayata geçirilen kurumu biraz anlatalım ki, onca emek ve bu kurumlardan yararlanan ailelerin mutluluğu seçim yatırımı saçmalıkları ile gölgelenmesin…

Osmangazi Belediyesi tarafından 15 bin metrekarelik alan üzerinde inşa edilen ve Başkan Mustafa Dündar’ın seçim vaatleri arasındaki 16 vizyon projesinden biri olan Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi BAREM, Türkiye’nin önemli sosyal belediyecilik çalışmaları arasında sayılabilir…

15 bin metrekarelik alanda 20 bin metrekarelik kapalı alan inşaatı ile iki gündüzlü bakım evi olan, engelli gençlerin gündüz bakımı ve rehabilitasyonu aldıkları OBAM ve Alzheimer hastası yaşlıların gündüz bakımı ve rehabilitasyonu aldıkları ALBAM bir süredir hizmet veriyor zaten.

Tuttuğum notlarda bir yanlışlık yoksa eğer, OBAM bünyesinde bir günde 15 misafir 20 hizmetli tarafından bakım görüyor. ALBAM tarafında ise yine bir günde 12 hastaya 16 hizmetli yardımcı oluyor.

Binanın ilk iki katı OBAM ve ALBAM için ayrılmış, kalan bölüm ise huzurevi sakinleri için inşa ediliyor. Büyük ölçüde tamamlanan huzurevinin Eylül ayında ilk etap açılışı yapılacak.

Elbette sorularımız oldu, yanıtlar aldık…

Mesela gündüzlü bakım evlerinin misafirleri her gün servisle evlerinden alınıyorlar, en geç saat 09.30’da BAREM’de oluyorlar. Evlerine gitmek için de saat 16.30’da hareket eden servislerle yola çıkıyorlar.

Saat aralığı önemli, çünkü bakım hizmetine ihtiyaç duyan bir ailenin kadın üyesinin çalışma hayatına katılıp katılamayacağı, mesai saatleri içinde halletmesi gereken işleri yapıp yapamayacağı bu zaman aralığına bağlı…

Gelelim huzur evine…

Elbette ücretli bir hizmet verilecek huzurevinde, ancak şimdilik belirlenmiş bir aylık rakam yok. Yine de bir huzurevinde yaşlı bakım hizmetinin aylık maliyetinin 15 bin liranın üzerinde olduğunu hatırlatmakta yarar var…

Hemen bir vurgu yapayım, en düşük emekli maaşı üzerinden 7 bin 500 TL maaş alan yaşlılarımız kendilerinin bakım hizmetini karşılayamayacak durumda anlayacağınız…

İşin bu kısmında nasıl bir düzenleme yapılacağını yakın bir gelecekte göreceğiz zaten, ancak şunu belirtmeliyim ki, yaşlıların konforu için bütün ayrıntılar tek tek düşünülmüş binada…

Şimdi buraya kadar BAREM’e verilen emekleri boşa çıkarmamak adına sunulan hizmetin ayrıntılarını aktardığımıza göre, işin bundan sonraki kısmında kişisel gözlemlerimden ve yapılan konuşmalar ile ilgili çıkarımlarımdan bahsedebilirim diye düşünüyorum…

Bir dönem adı Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı için sıkça geçen Mustafa Dündar’ın bu ikinci vizyon proje sunumu oldu aslında. Kısacası, ‘Koltuğumda sessizce oturduğumu ve iş yapmadığımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz, yaptığım işler de burada, ben de buradayım!’ demenin en kibar yolu bu toplantılar…

Tesisi gezmeden önce bize küçük bir konuşma da yapan Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, ortaya koyduğu vizyon projelerin hepsinin uzun soluklu ve maliyetli işler olduğunun altını çizdi.

“Bizler aslında 5 yıl için seçiliyoruz. Dolayısıyla bir belediye başkanında hedef bu süre içerisinde hizmeti ortaya koymak, pazarlamak ve yeniden seçilmektir. Ama bizim projelerimiz uzun vadeli çalışmalar. Kamulaştırmalar ile mimarlık çalışmaları ile uzun süren projeler. Mesela Panorama’da bunu yaşadık. Peki, ben aday yapılmasaydım ve seçilmeseydim bu proje devam eder miydi? Etmezdi! Biliyorsunuz kim olursa olsun bizde işler biraz şahısla gider. 2014 seçimlerinden sonra inşaata başladık, 2019 seçimleri öncesinde Cumhurbaşkanı tarafından açılışı gerçekleştirildi. Projenin tamamlanması 2 dönem sürdü. Çünkü Osmangazi’de iş yapmak çok zor. Uzun bir kamulaştırma süreci var. Osmangazi Meydanı çalışması yine aynı şekilde…” sözleri alt notalarında çok şeyler söylüyor aslında…

Diyor ki; ‘Ben şehri düşünen bir belediye başkanı olarak 5 yılda tamamlanacak küçük projelerle göz boyayıp ilerlemek yerine, şehre katkı sunacak, uzun vadeli, kaliteli, dolayısıyla en iyi, en kaliteli projeleri üstlenip aslında kendimi riske atıyorum. Kısacası siyasi bencillikten uzak bir yaklaşım sergiliyorum, kendime, siyasi kariyerime değil şehre yatırım yapıyorum! Benim belediye başkanlık sürecimi bu bakış açısıyla değerlendirin!’

Konuşmayı notalarına ayırınca bence daha etkili oldu…

Bir de gezinin sonunda kendisine sorulan ‘Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday mısınız?’ sorusuna Dündar’ın gülümseyerek, ‘İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı…’ diye yanıt vermesi yarıştan çekilmediğinin en net göstergesi bence…

Yeni kartlar eşliğinde yalnızlaşan Erbil

Yeni kartlar eşliğinde yalnızlaşan Erbil

Geçtiğimiz hafta Bağdat Yönetimi üzerinden Irak demiştik. Bugün de Erbil üzerinden Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ndeki son gelişmeleri-sorunları ve “sümen altı-sümen üstü” denklemleri konuşalım istiyorum. Öncelikle belirteyim son süreçte Bağdat’ta tablo ne kadar istikrardan yanaysa Erbil’de de bir o kadar karmaşık bir hal almaya başlamış ve “Erbil giderek yalnızlaşıyor”!

Erbil’de geçmişten bu yana aşina olduğumuz “Kürt Dokulu” işleyiş yerini; geniş çerçevede kurumsallaşma çabalarına, ciddi mücadelelere, tüm zorluklara rağmen pes etmeyen bir yapıya bırakırken maalesef diyeceğim yansıma ise Erbil’in her kararında “önce ben” diyerek dostluk-komşuluk bağlarını geri plana atmasını gösterebilirim. Bu durum alışkın olmadığımız bir tavır çünkü Kürtler tarihi boyunca mütevazi ve kıymet bilen ev sahibi kimliğiyle tanındı bu sebepten biliyorum ki büyük bir kesim (bilhassa eski dostlar) kırgın IKBY’ye. “Varoluş hikayesine ve kültürel kodlarına sırtını dönen toplumlar büyük sorunlara gebe kalır…”

Yakın tarihe kadar yürüttüğü tüm siyaset-diplomasi-bürokrasi-varoluş mücadelesinde hep tek ses olarak sesini işittiğimiz IKBY(Kürtler) şimdilerde; homojenlikten sıyrılıp heterojen bir yapıya dönüştü. Heterojen yapılar çoğu coğrafyada demokrasinin bir sonucu olarak kabul edilip memnuniyet yaratsa de mevzu bahis Ortadoğu ise durum kaosa, iç çekişmeye, ekonomik darboğaza ve “bölünmeye” delalet ediyor maalesef!

Evet IKBY güneyden, batıdan, doğudan gelen tehlike sinyalleriyle iyice sıkıştırılıyor son süreçte. Bu sıkıştırmaların nereye kadar devam edeceği konusunda ise oldukça endişeliyim zira pek çok gücün nüfus ettiği KYB, Süleymaniye’yi (belki de yanına iki şehri daha alarak) özerkleştirmekte oldukça kararlı. Bu konunun KYB’nin sadece kendi tercihi olmadığını “çok başlı bir destekle” olduğunu da hatırlatayım. KYB de Lahur Talabani’nin gönderilip yönetimin Bafıl Talabani’ye bırakılması, beklenen sonucu vermedi. Lahur Talabani arka planda yeni denklemler kurarken, Bafıl Talabani de yürüttüğü akıllara zarar siyaset ve ittifak denklemleriyle tüm güven duygularını alt üst etmeye devam ediyor. IKBY de önümüzdeki aylarda olması gereken seçim tarihinin KYB tarafından sürekli ötelenmesinin temelinde de bu var. KYB kendi iç çekişmelerinden dolayı her geçen gün sivil gücünü kaybediyor ve bu haliyle yıl sonu gerçekleşmesi gereken seçimden büyük kayıpla ayrılacağını bildiği için bir türlü sandığa gitmiyor. Sivil desteği iyice kaybeden KYB, tüm gücünü Süleymaniye’yi Erbil’ den ayırmaya harcıyor.

*Ovaköy Kalkınma Yolu Projesi, Erbil tarafından da yakından takip ediliyor çünkü Habur’a bir alternatif olarak nitelendirilen Ovaköy Projesi’ne hem ticari açıdan kayıp hem de Türkiye ile ilişkilerinin zayıflaması olarak değerlendiren Erbil’in “Kalkınma Yolu Projesine” dahil olmaya dair yeni alternatifler sunmasını bekliyorum.

*Geçtiğimiz hafta Bağdat’tan aktardığım giderek etki ve yetkisini kaybeden Iraklı Türkmenlere yeni denklemler ve yeni bir Türkmen Koalisyonu gerekiyor” tespitimi IKBY için de tekrar etmek istiyorum zira Türkmen siyasetçilerle birlikte seçmenler de oldukça rahatsız bu güç kaybından.

*Erbil’den bir başlıkta ekonomiden yana aktaralım. Türkiye firmalarının, yatırımlarının oldukça azaldığını ve “hak edişlerimizi alamıyoruz” isyanlarını dile getirmek istiyorum. Evet firmaların “içerideki parasını alamaması” üzerine çok ciddi şikayetler alıyorum. Bu konuda Ankara-Erbil-Bağdat hattında mutlaka bir çözüm bulunması gerekiyor.

*Erbil’de de tıpkı Bağdat’ta olduğu gibi “Türkiye’nin terörle mücadelesi ve su tepkisi” bir hayli azalmış ve bu iki durum özeleştiri boyutuna geçmiş. Özetle komple Iraklılar, Bağdat-Erbil Yönetimlerinden terör unsurlarıyla mücadele etmelerini ve refahı arttıracak “hizmet siyasetini” istiyor. Tıpkı tüm dünyada olduğu gibi Iraklılar da ideoloji değil hizmet istiyor, iş istiyor, eğitim istiyor, refah istiyor….

*KYB’den söz etmişken KDP’yi de inceleyelim. KDP seçmeni, yine tüm dünya siyasetinde olduğu gibi “KDP siyasetinin revizyon” edilmesini istiyor. Yeni Dünya İnsanı siyasetten; yeni yüzleri, yeni söylemleri, hizmeti, kalkınmayı, yeni stratejileri ve samimiyeti istiyor .KDP bu ihtiyaçlara ne kadar cevap verebilecek bekleyip göreceğiz.

*Irak genelinde olduğu gibi IKBY de de Sünniler giderek zayıflıyor, Şiiler giderek güçleniyor. Ve yine genelde olduğu gibi giderek artan Arap nüfusu IKBY’de de oldukça göze çarpıyor. İşine Bağdat’ta devam eden Araplar evini hızla Erbil’e taşıyor. Erbil’de son süreçte yapılan lüks konutların çoğunun sahibi Araplar, özel okulların öğrencileri Araplar, yeni yatırımların sahibi Araplar… Bu göç IKBY de ekonomiye de büyük katkı sağlıyor. Geçen yıl alınan “Arapça tabela yasağının” temelinde de bu vardı. Giderek artan Arap nüfusun kendi işyerine astığı Arapça tabelaların veya Araplara hizmet için mekanlarda Arapça tabelalara yer verilmesinin önüne geçilmesi için “İngilizce, Fransızca” ve daha pek çok Avrupa dilinin de tabelalarda kullanılmaması gerekir elbette.

Velhasılı kelam Erbil Yönetimi’ni; ekonomik, siyasi, diplomatik ve daha birkaç başlıkta zorlu günler bekliyor.