Seçimlerin ekonomik yansıması ne olacak?

Seçimlerin ekonomik yansıması ne olacak?

Sandık ufukta göründü.

Sihirli tarih olarak 14 Mayıs’a işaret eden bir açıklama geldi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan.

Zamanından önce genel seçimlerin yapılması neredeyse bilinen bir gerçekti ve satın alınmıştı.

Ama kesin tarih bilinmediği için küçük de olsa bir belirsizlik opsiyonu mevcuttu.

Artık büyük bir sürpriz olmadığı takdirde 14 Mayıs itibariyle Türkiye’de “kadersel bir seçim” gerçekleşecek!

Gerçi yıllar yılı duyduğumuz bütün seçim tarihlerinde öne çıkan kavram “kadersel bir seçim” oldu.

Yani Türkiye’nin kadersel seçimleri neredeyse 80 yıla damgasını vurdu.

Peki artık kendini hissettiren seçim atmosferi ve seçim sonrasındaki gelişmeler ekonomiyi nasıl etkileyecek?

Artık analistler bu kritik soru üzerine kafa yormaya başladı. Aslında belli bir süredir ben hazırlıkları herkes yapmakta.

Zaten seçim yatırımları da özellikle son 2 aydır çeşit çeşit destek paketleri ve ücret zamları ile karşımıza çıkmış vaziyetteydi!

Çünkü seçimlerin anahtar kelimesi ekonomi olacaktır.

Seçmen ekonomik durumuna göre karar verme eğiliminde. Özellikle de “kararsız seçmen” dediğimiz kitle.

Yani belli bir oranda seçim ekonomisinin hayatımızın parçası haline yavaş yavaş gelmeye başlaması doğal. Amaç seçmenin ekonomiye dönük algısını pozitife çevirebilmek çünkü!

Dolayısıyla öncelikli olarak ekonomiyi büyütücü bir etkinin seçim sayesinde yılın ilk yarısında görüleceği aşikar bir durum haline geldi.

İkinci 6 ayda ise kim gelirse gelsin iktidara daha yavaş bir ekonomik büyümenin olacağı kaçınılmaz.

Piyasaların olası tavrına baktığımızda ise seçim sonuçlarına endeksli bir hareket elbette ki önem kazanacaktır.

Ancak kamuoyu yoklamaları seçim sonucuna dair net bir görüntü vermekten henüz çok uzak.

Dolayısıyla seçim tarihi yaklaştıkça piyasalarda oynaklığın öne çıkması kaçınılmaz olacaktır! Yani yavaş yavaş tedbir almakta fayda var.

Borsa İstanbul’da alternatifsiz hava hala gündemde. Yerli yatırımcının da ilgisi hala güçlü.

Oynaklığa rağmen BİST 100 endeksinin gücünü koruması kuvvetle muhtemel.

Seçim sonucuna göre olası dalgalanmalar elbette mümkün.

Çeşitli senaryoları yabancı yatırım fonları dillendirmeye başladı bile!

Öne çıkarmaya çalıştıkları temel motif ise iktidarın değişmesi halinde yabancı yatırımcının Türkiye’ye dönük ilgisinin artacağı yönünde. Ancak bu tahlillerin seçmeni etkilemeye dönük manipülatif yönleri olması da yüksek bir olasılık.

Diğer taraftan doların hangi yönetim gelirse gelsin aşağı yönlü hareketi pek mümkün görünmüyor teknik açıdan bakıldığında!

Dövizin belli bir oranda yükselmesine izin vermek zorunda kalınacaktır.

Bu durumda da belli bir oranda enflasyonist baskıyı hissetmemiz söz konusu.

İkinci yarıyılda piyasalarda özellikle başkan ve meclis arasında uyumsuzluğu getirecek bir seçim sonucu doğması halinde de oynaklık ihtimali öne sürülebilecek bir unsur.

Sözün özü; yatırımcının belirsizliklere karşı hazırlıklı olmasında fayda var.

Seçim tarihi belli oldu sıra istifalarda…

Seçim tarihi belli oldu sıra istifalarda…

Yaklaşan genel seçimler öncesi, bu köşeden 2022 yılında zaman zaman seçim tarihinin mayıs ayının 2. haftası olacağına dair birçok kez yazı kaleme aldık.

Seçim tarihi çok büyük aksilik olmaz ise 14 Mayıs 2023 Pazar günü…

Keza herkes EYT çıkmayacak derken, bizler Norm Haber stüdyolarında yayınlanan Yerel Bakış programı başta olmak üzere katıldığımız tüm programlarda EYT çıkacak dedik.

Bunları yazarken önce kulis bilgimize güvendik, ardından kaleme aldık.

Şükürler olsun yazılarımız bizi yalancı çıkarmadı…

Şimdi gözler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bursa mitinginde. Öncesinde AK Parti’de tüm teşkilatlar tabiri caiz ise 24 saat aralıksız çalışıyorlar.

Üyeleri telefonla arayıp, tek tek mitinge davet ediyorlar.

Teşkilatlar toplantı üstüne toplantı yapıyorlar.

Mesaj atıyorlar…

Amaç AK Parti’nin Bursa’daki en kalabalık mitingini gerçekleştirmek.

Buna birde Cumhur İttifakı’nın diğer ortakları BBP ve MHP’nin de destek verdiğini düşünürsek hava da müsait olursa kalabalık beklenen rakamlara ulaşır.

Mitinge yine çevre illerden de katılım olacaktır…

Bunu da unutmamak gerekir.

Bir tarafta bu gerçekler varken diğer tarafta da, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan icazet bekleyenler var.

Onlar istifa izni alıp milletvekili aday adayı olmak isteyen teşkilat mensupları…

Bu konuda birçok isim kulislerde konuşuluyor.

O isimler konusunda daha önce bu köşede bir şeyler yazmıştık.

Muhtemelen onlara yenileri ilave olacaktır.

Asıl merak ettiğimiz ise tecrübeli siyasetçi olarak tanımlayacağımız önceki dönemlerde görev yapmış kaç isim tekrar milletvekili olmak için yola çıkacak?

İşte bu soruların cevabı önümüzdeki hafta ortasından itibaren belli olacak…

Ama bir önceki seçimlerde aday olanları düşündüğümüzde mevcut il yönetiminde görev yapan Mustafa Yıldırım, Adnan Kurtuluş, Ali Sait Adiloğlu, Kevser Öztürk, yine İl Kadın Kolları Başkanı Emel Gözükara Durmaz da aday adayı olursa sürpriz sayılmaz.

Keza önceki yıllarda AK Parti İl Yönetiminde ve Osmangazi İlçe Başkanlığı görevinde bulunan Tahsin Kara’ya da milletvekilliğini yakıştıran birçok isme rastladım.

Yine Osmangazi İlçe Yönetimi başta olmak üzere bazı ilçe yönetimlerinden de bu minvalde istifalar olacak.

Onlardan ilki muhtemelen Serdar Yeşil olacak. Yine Osmangazi İlçe Yönetiminden Mezher Aykut da milletvekili aday adayı olursa şaşırmamak gerekir…

Bir de STK’lardan siyasete göz kırpanlar var.

STK Başkanı olup da siyaset yapanlar içinde  ben de varım diyenler konusu da sayfalar dolusu.

Onlar için de ayrı bir köşe açmak gerekiyor.

Onu da ilerleyen süreçte kaleme alacağız…

Takip etmeye devam…

Bahsedilen Ayşe biziz!

Bahsedilen Ayşe biziz!

Ülkenin ekonomik verileri sadece Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin yüzünü güldürüyor sanırım. Zira bizde daha çok duyduğumuz fiyatlara, önümüze gelen hesaplara ya da market fişlerine bakarken oluşan şaşkınlık ifadesi kendisinde garip bir gülücüğe dönüşüyor.

Vatandaş ayın sonu nasıl gelecek hesapları yaparken, karı koca iki kişinin çalıştığı evlerde maaşlar 15-20 gün anca yeterken, geriye kalan günler için bankadan ya da eşten dosttan borçlanılırken, Sayın Bakanın açıkladığı verilere göre 2023 yılında kişi başına düşen gelir 12 bin doları geçecekmiş. Hatta 2022 yılı bütçesi tahminlerin altında açık vererek 139 liralık açık ile son 20 yılın en iyi bütçe performanslarından birini yakalamış.

Bakan gülüyor gülmesine, gözlerinden ışıklar da çıkıyor, ama bizden yana gülen yok!

Neden acaba?

Kişi başı 12 bin dolar bizim hanelerimize girmediği için olabilir mi?

Kur korumalı mevduat uygulamasından övgüyle bahsederken açıklıyor Bakan Nebati neden bizim bütçenin memnuniyet verici sonuçlarını hissedemediğimizi.

Kelimesi kelimesine aktarıyorum ki, sonradan bir yanlış anlaşılma oluşmasın;

“Bize diyorlar ya ‘Bunun bir maliyeti var’ Bu maliyet nerede? Türkiye içerisinde. Türkiye Cumhuriyeti’nden yurt dışına bir aktarımda bulunmuyoruz. Yurt içinde para dönüyor. Ayşe’nin parası Fatma’ya Fatma’nın parası Ahmet’e. Daha önceki yapı şu: Dışarıdan getir, Meryem’in parasını Maria’ya götür. Biz bu kuralı bozduk. KKM, 2022 sonunda, bütçe gerçekleşmelerinde ortaya çıkan bu muhteşem sonucun ortaya çıkmasındaki en önemli etmenlerden bir tanesidir. Çok net olarak söylüyorum. Zaten şu anda, ‘Niye 95 milyar lira buraya verdiniz?’ şeklinde bir şikayet de kalmadı. Yani şikayet de eleştiri de kalmadı. Çünkü söyleyecekleri bir şey yok.”

Gerçekten bu açıklamalar karşısında söyleyecek bir şey yok!

Şu parası alınıp Fatma’ya verilen, oradan da Ahmet’e verilen Ayşe var ya; işte o Ayşe biziz! O gariban Ayşe, kur korumalı mevduat sistemine girip parasına para katamayan ve aldığı maaş ay sonuna yetecek mi diye garip hesaplar yaparak adeta aklını kaçırma noktasına gelen sade vatandaş!

Buraya kadar mutabık kaldığımıza göre, hatta Bakan Nebati de bizi desteklediğine göre, üstelik Ayşe’nin cebinden zengin daha da zengin olsun diye 95 milyar lira çıktığını öğrendiğimize göre neden fakirleştiğimizi ve iki yakamızın bir araya gelmediğini de kavramaya başlamışızdır herhalde.

Tamam, önceden de çok iyi durumda değildik, ancak önümüzdeki tabloya baktığımızda 2022 yılında işsiz kalan 1 milyon 709 bin kişinin işsizlik fonuna başvurduğunu görebiliyoruz. Bu başvuruların sadece yarısına işsizlik ödeneği bağlanması handikabını bir yana koyarsak, durum gayet trajik bence.

Zengin daha zengin olsun diye ayın sonunu borçla ancak getirebilen Ayşelerin bankalara ve finansman şirketlerine olan borcu 2023 yılının ilk haftasında 15,1 milyar lira daha artarak 6 Ocak itibariyle 1 trilyon 589 milyar liraya yükselmiş görünüyor.

Vatandaşın vadesinde ödeyemediği için bankalar tarafından icraya verilen ve henüz varlık yönetim şirketlerine devretmedikleri takipteki borçları 30,5 milyar lira. 1 milyon 400 bin kişi bankalara olan borcunu temerrüt süresinin sonunda da ödeyemediği için icraya verildi. Bankalar tarafından borcunu ödeyemediği için Kasım 2022 sonuna kadar icra takibine alınan ancak borcunu henüz ödeyememiş olan kişi sayısı ise 3 milyon 931 bin 298!

Ayşeler gülemiyor maalesef, çünkü borç ödüyor, borcu borçla kapatıyor!

Bir sorunumuz daha var Ayşeler olarak; paramızın ne kadar ucuzladığını bilemiyoruz. Her şeye o kadar hızla zam geliyor, fiyatlar öylesine hızlı değişiyor ki; pahalılık algımız bozuluyor resmen. Özellikle de alım gücünün hızla irtifa kaybetmesinden şikayet eden gençler var son zamanlarda gündemimde.

“Geçen gün kaşar peynirinin kıymadan pahalı olduğunu gördüm. Kaşarla ilgili algım değişti” diye yazmış biri sosyal medyadan.

Acı acı güldüm…

Ayşeler olarak acı acı gülüyoruz…

Bursa konutta Türkiye’yi solladı

Bursa konutta Türkiye’yi solladı

Lokomotif sektörün karnesi belli oldu.

TÜİK’in açıkladığı Aralık 2022 verileri ile birlikte geçen senenin tablosu da konut satışları itibariyle karşımıza çıkmış durumda.

Peki konut cephesinde rakamların çizdiği manzara nasıl?

Yüzlerce alt kalem ürünü ve onlarca alt sektörü beraberinde sürükleyen inşaat sektörünün 2022 performansı konut cephesinde negatif bir görünüm verdi.

Tablo bakış açınıza göre ya “konut piyasası yerinde saydı” ya da “küçüldü” olarak yorumlanabilir!

Nereden bakmak istediğinize bağlı olarak yorumu tercih edebilirsiniz.

Rakamların ifade ettiğine göre 2022’de Türkiye genelinde 1 milyon 485 bin 622 adet konutun satışı gerçekleşti.

Ve yüzde 0,4’lük bir azalma kaydedildi 2021 satış verilerine oranla.

Konut piyasasının daralmış olması açıkçası çok da beklenmedik bir durum değil.

Özellikle Merkez Bankası’nın faiz indirimine rağmen konut faizlerinin yüksek seyretmeye devam etmesi ipotekli satışlara önemli bir darbe vurdu!

İpotekli konut satışları yurt genelinde geçen yıl yüzde 5 azaldı.

Diğer yanda döviz ve altının yıl içerisindeki getirisinin nispeten sınırlı kalması bu yatırım araçlarının konuta yönelen kar realizasyonunu geciktirdi.

Ancak, en önemlisi hızla artan maliyetlerin fiyatlara yansıması buna karşın ise vatandaşın yüksek enflasyon altında alım gücünün keskin biçimde düşmüş olması idi.

Kısacası temel kurallar işledi.

Fiyatı artan ürüne talep azaldı!

Ve azalan sadece talep değil. Arzın azalması da fiyatlar üzerinde baskı unsuru olarak devam etmekte.

Yani konut piyasası, bir yandan arz konusunda inşaat firmalarının yaşanan belirsizlikler nedeniyle çekingen davranması, diğer yanda da vatandaşın fiyat artışlarına yetişmekte zorlanması nedeniyle sönük bir dönem geçirdi.

Dolayısıyla lokomotif sektörün yavaşlaması dikkat çekici bir durum. Oysa ki 2022’nin genel ekonomik büyümesinin rahatlıkla yüzde 4-5 aralığında olması söz konusu.

Özetle bakıldığında sektör temsilcileri adına da vatandaş adına da 2022 kayıp bir yıl olarak tarih sayfalarındaki yerini aldı!

Şimdi gözler sektörü ve konut piyasasını destekleyici adımların neler getireceğine çevrildi.

Piyasayı 2023’ün ilk 6 ayında belli oranda da olsa hareketlendirecek, rahatlatacak destek mekanizmasının açıklanan paketlerle karşımızda olduğu aşikar.

Sonrası ise soru işareti olarak duruyor karşımızda!

Çünkü genel seçimler sonrasındaki makro ekonomik tablo belirsizlikler içermekte.

Dolayısıyla 2023’ün ilk ve ikinci yarısı farklı manzaralar içerebilir.

Peki Türkiye ekonomisinin lokomotif kentlerinden Bursa’nın konut piyasasına baktığımızda performans nasıl bir görünüm sergiliyor?

Yıl içinde genelde Türkiye ortalamasının altında kalan satış grafiğine sahip olan Bursa’nın yıl sonuna doğru toparlandığını ve ülke genelinin hafif üstüne çıktığını görüyoruz.

Nasıl mı?

İl sınırları dahilinde 2022’de 54 bin 277 adetlik konut satışı gerçekleşmiş.

Bu rakam 2021’e oranla yüzde 0,85’lik bir artış karşımıza çıkarmakta.

Yani ülke ortalamasının 1,25 puan üzerinde bir hız farkı var Bursa konut piyasası lehine!

Bu farklılıksa ipotekli satış kategorisindeki gerilemenin sınırlı kalmasına karşın diğer satış kategorisinde artış yaşanmasından kaynaklandı.

Bu seçim çok başka…

Bu seçim çok başka…

Ülkemizin meşhur geleneklerinden biri, seçim tarihlerini Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin işaret buyurmasıdır. Bu kez gelenek biraz bozulur gibi oldu, zira Bahçeli’den iki gün önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Muğla’da yaptığı konuşmada;

Rahmetli Menderes’in 14 Mayıs 1950’de ‘Yeter söz milletindir’ diyerek açtığı yolu 2023’te, ‘Yeter, söz de karar da milletindir!’ diyerek menziline beraber ulaştıracağız” diyerek ilk işaret fişeğini ateşlemişti.

Bugün de Bahçeli Kızılcahamam kampı sonrasında yaptığı açıklamada; “Önümüzdeki bahar mevsimi aynı zamanda sandık ve seçim mevsimidir” dedi.

Hayli zamandır dilimizde bir türkü olan 14 Mayıs hepimize hayırlı ve uğurlu olsun…

Hayırlı uğurlu olsun olmasına da bu seçim başka seçimlere pek benzemiyor. Bu nedenle de bende hep bir tedirginlik hep bir gerginlik, tetikte durma hali yaratıyor. Anlayacağınız toplumla hemhal olmuş vaziyetteyim.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Gazeteci Uğur Dündar’ın programına konukluğunu ve yayın sırasında ekrana gelen SADAT reklamını ve bu reklamla anlatılmak isteneni hepimiz biliyoruz artık sanırım.

Partisinin grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu, konuyla ilgili açıklamalarda bulunurken, ‘Sizin için geleceğiz diyorlar’ diyerek, “Her şeyin temelinde tek bir şey var, para! Doymayacakları kadar çok para! Halkımızdan çalınan para!” diyerek sürecin seçimden ziyade bir mafya hesaplaşmasına dönmek üzere olduğunun sinyallerini verdi.

Bu saray iktidarı sırasında Hazine’den bunlar 418 milyar dolar para çaldılar! Tahsil edeceğim rakam budur, defterinize yazın!” sözleri çok şey ifade ediyor.

Ardından gelen; “Eğer bana bir şey olursa, halkıma emanetimdir, o 418 milyar doları siz tahsil edeceksiniz! 418 milyar doları bunlardan alacaksınız!” cümlesi ise önümüzdeki seçimin nelere gebe olabileceğini gösteriyor.

Kötü bir şeyler olma ihtimalini de göze alıp çıkılan yolları çağrıştıran bu cümleleri şu sıralar çokça duyar olduk. Vasiyetler, hesaplaşmalar, kendisine bir şey olması halinde bilgileri birkaç noktaya dağıtarak kalkan oluşturmalar…

Kaostan beslenen tüm kötülüklere inat, bir karmaşaya mahal vermemek adına, tüm vatandaşların sağduyulu olması son derece büyük önem arz ediyor içinde bulunduğumuz süreçte.

Mafya usulü tehditleri ve restleşmeleri bir kenara bırakıp vatandaşa neler anlatıldığına da bakmak istiyorum.

Malum hükümetin seçim yatırımları çoktan başladı. Kimin ne kadar memnun olduğu tartışılsa da, bir türlü Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelmeyen EYT haricinde seçim bahşişleri dağıtılıyor. EYT için de Mart ayı işaret ediliyor ki, seçimden hemen önce ceplere giren emekli maaşının sıcaklığı sandıklara yansısın.

Öyle olur mu?

Sonucu beklenen kadar etkilemese de ibreleri bir miktar hükümetin lehine çevirecektir EYT sorununun çözülmesi.

Muhalefet de seçilmesi halinde yapacaklarına ilişkin listesini açıklıyor yeri geldikçe.

Kılıçdaroğlu’nun bugünkü grup toplantısındaki konuşmasında önemli konulardan biri daha önce de bahsettiği Aile Destekleri Sigortasıydı, bir diğeri konu ise mülteci ve sığınmacıların en geç iki yıl içinde ülkelerine gönderilmesiydi.

SMA’lı çocukların tedavileri de unutulmadı. Beni en çok sevindiren vaatlerden biri bu oldu sanırım. Bir anne olarak yaşanan dramı izlemeye dahi gönlüm elvermiyor zira.

CHP’nin bence en kıymetli vaatlerinden biri de öğretmenlere müjde niteliği taşıyor.

Cumhuriyet’in 100. yılında 100 bin öğretmen atayacağız. Arkasından köy okullarını açtıktan sonra 100 bin daha atayacağız. Okulda beslenme işini tamamen devlet yapacak. Kantincilerle iş birliği yapılacak. Ücretli öğretmen, sözleşmeli öğretmen diye ayrımcılık olmayacak, hepsi kadrolu olacak” dedi Kılıçdaroğlu kürsüden.

Yeterli öğretmen olmadığı için sürekli değiştirilen ve her değiştirilişinde bir öncekinden daha da kötü olan eğitim sistemi kör topal yürümekten yolunu kaybetti adeta.

Bir veliyim ve bu durumu gayet iyi biliyorum.

Bu olumsuzluklara rağmen köy okullarının kapatılması ve taşımalı eğitime geçilmesi kadar kötü bir eğitim kararına daha şahit olmadım diyebilirim. Çünkü taşımalı sistem hem pek çok öğrenciyi okuldan uzaklaştırdı hem de okumak isteyenleri cemaat yurtlarının kucaklarına attı.

Köylerde sadece çocukları değil aynı zamanda velileri de aydınlatan öğretmenlerin ışığı olmayınca ortalık el yordamına ilerlenen karanlıklara büründü desek yeri var.

Bu nedenle köy okullarının açılmasını, öğretmen atamalarını ve öğretmenler arasında büyük ayrım yaratan ücretli öğretmen saçmalığının ortadan kaldırılması sözünü de çok önemsiyorum.

Seçimlerde siyasi partiler ya da hükümetler yaptıklarını, yapacaklarını anlatırlar ve vatandaşın karşısına çıkarlar. Bu seçimin bahsettiğim kadar masum geçmeyeceğini anladık, ancak ben yine de halkın kararını, oluşturulan korku iklimine göre değil, sandığın sunduğu özgürlüğe göre vermesi umudunu taşımaya devam edeceğim…

İYİ Parti’de kimler aday adayı olur?

İYİ Parti’de kimler aday adayı olur?

Önümüzdeki genel seçim öncesi en fazla hareket olan siyasi partilerden biri de Meral Akşener’in Genel Başkanlığını yaptığı İYİ Parti.

Bursa özelinde önce il kongresini yapacak, ardından da genel seçimlere hazırlanacak İYİ Parti’de nasıl bir milletvekili listesi oluşacak merak konusu…

Öncelikle mevcut milletvekillerinin durumu, ardından kimlerin aday adayı olacağı.

Sonrasında ise adayların belirleme yöntemleri.

Ön seçim mi?

Temayül yoklaması mı?

Yoksa merkez yoklaması mı?

Her birinde ayrı aday profillerinin çıkması söz konusu…

Önce görünen şu:

Bu dönem Hasan Toktaş ve Selçuk Türkoğlu milletvekili olabilmek için tüm şartları zorlayacaktır.

Öte yandan, partiye sonradan katılan Dilek Durak da potansiyel aday adaylarından.

Bunların yanı sıra geçen dönem partinin maddi yükünü çeken Sami Bilge’nin de aday gösterilmesi sürpriz sayılmaz.

Önceki il başkanı Yahya Bahadır da aday adayı olursa şaşırmamak gerekir.

Yine kurucu il başkanı Yüksel Yılmaz da aday adayı olacağını düşündüğümüz isimlerden.

Partinin kuruluşundan itibaren yer alan Birgül Günay Yıldız da aday adaylığını hak eden bir başka isim.

Bunun yanı sıra Yenişehir İlçe Başkanı Ercan Özel de aday adayı olursa şaşırmayacağım isimlerden biri. Bunun dışında memuriyetten istifa edip aday olanlar da muhtemelen olacaktır.

Bakalım bu yazdıklarımızdan kaçı listelerde yer bulup, kaçı TBMM’ye gidecek?

Bekleyip, hep beraber göreceğiz…

MEMLEKET PARTİSİ’NDE 2-3 İLÇEDE ATAMALAR AY SONUNA YETİŞİYOR

Muharrem İnce’nin Genel Başkanı, Mesut Şahin’in de Bursa İl Başkanı olduğu Memleket Partisi zaman zaman yapmış olduğu stant çalışmaları ile halka kendini anlatıyor.

Bir taraftan kendini halka anlatırken, diğer taraftan da eksik olan ilçe başkanlıklarının atanması için çalışma gerçekleştiriyor.

Bu noktada ilk hedef önceki il başkanı Hasan Yıldırım ile istifa eden ilçe başkanlıklarının doldurulması.

Bu minvalde önceki gün il başkanlığında ziyaret ettiğim Başkan Mesut Şahin,bu ay sonuna kadar iki-üç ilçeye atama yapacağız, görüşmelerimiz devam ediyor. Ondan sonra tamamen seçime odaklanacağız. Seçimlerde hiç kimsenin beklemediği sonucu alacağız” dedi.

Gerçekten önümüzdeki genel seçimlerde sandıkta nasıl bir sonuç alacak Memleket Partisi?..

Ama öncesinde şu tespiti yapmak gerekiyor:

Milli konularda Memleket Partisi sorumlu muhalefet anlayışı hareket tarzını benimsemiş durumda.

Bu durum belki de kendisi ile aynı dönem kurulan siyasi partilerden onları farklı kılıyor.

Yeri geldiğinde iktidarın yaptığı doğru işleri takdir edebiliyor.

Neticede önümüzdeki genel seçimlerde halk sandıkta bir karar verecek.

Nasıl bir karar verecek?

Onu bizler de merak ediyoruz.

Bu arada il başkanları toplantısında ittifak konusunda genel başkana yetki verilmiş. Bunu da bu köşeden yazmış olalım.

Süreci bekleyip, takip edelim.

Alem buysa kral kim?

Alem buysa kral kim?

Sabahtan beri dilimde bu şarkı. Bursa’nın halini öylesine güzel özetliyor ve bana gelen her bilgide zihnime öylesine yapışıyor ki sözler anlatamam…

Bir süredir kulağıma Kestel Soğuksu bölgesine yapılmak istenen, ancak yapımı konusunda destek bulunamayan, Bursa’nın ikinci TEKNOSAB’ı olacağı söylenen sanayi bölgesinin inşasının başlaması için her şeyin göze alındığına dair bilgiler fısıldanıyor.

Fısıltılara pek kulak asmama gayretindeyim. Zira şehir öylesine bir istila altında ki, geçtiğimiz günlerde İYİ Parti Bursa İl Başkanı Selçuk Türkoğlu’nun da söylediği gibi ‘Moğollardan bu yana böyle istila görmedi!’

Ancak iş fısıltı düzeyini aşıp, bilgi bombardımanına dönüşünce ucunu araştırmak da biz gazetecilere düşüyor.

Öncelikli olarak Kestel’in Soğuksu bölgesinde neler olmuştu kısaca hatırlayalım…

Bölgeye ikinci bir TEKNOSAB yapmak için BTSO tarafından kurulan bir komisyonca yola çıkılmış, projeye Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır pek sıcak bakmamış, yapılan görüşmeler sonunda Kestel’in içinde kalan sanayi bölgesinin taşınmasına dair kesin sözler verilmesi koşuluyla projenin görüşülmesi konusunda masaya oturma kararı verilmişti.

Muhalefet partilerinden CHP de bahsedilen alanda yeni bir sanayi bölgesi oluşturulmasına karşı olduğunu belirtmiş, CHP Kestel İlçe Başkanı Hatice Doğan ile birlikte bir basın açıklaması düzenlemişti.

Karşı duruşun birkaç nedeni var. İlk olarak alanın birinci derece tarım arazisi olarak geçtiğini vurgulayalım. Biz de basın açıklaması için bölgeye gittiğimizde toprağın ekili olduğunu gözlerimizle görmüştük. İkinci karşı çıkış, yaşam alanlarına yakın bir bölgenin tercih edilmesi. Bir süre sonra yine sanayinin şehrin içinde kalması ihtimali söz konusu. Tabii karşı duruşun en önemli nedeni, Bursa’nın bu kadar çok sanayiye gerçekten ihtiyacının olup olmadığının sorgulanması gerekliliği.

Malum Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin verilerine göre, sanayi bölgelerinin doluluk oranı yüzde 65 düzeyindeyken BTSO’nun verilerine göre bu oran yüzde 85’lerde seyrediyor. Burada da önemli bir karışıklık var.

Tüm bu tartışmalar yazın son günlerinde epey tozu dumana katmış, ortalık sakinleşmiş, ikinci TEKNOSAB projesinin sözü edilmez olmuştu.

Aslında biz öyle sanmışız.

Bazı işlerin sessiz sedasız halledilmesi ve Bursalı’nın yapılanları bittikten sonra görmesi gibi bir adet giderek yaygınlaşıyor şehrimizde.

Tam da böyle bir durum gerçekleşmiş bundan yaklaşık 20-25 gün önce.

Bahsettiğimiz alana iş makinaları götürülmüş, çalışmalar başlatılmış, hatta CHP Kestel İlçe Başkanı Hatice Doğan’dan aldığım bilgiye göre, tabelalar bile çakılmış. Fakat ortada ne bir izin var ne de sanayi bölgesi planı.

İnşaatın başlamasının ardından yapılan şikayetler sonucunda, makinaların çalışması yetkili makamlarca durdurulmuş. Gerekçe gayet net; izni olmayan, planı olmayan bir yerde yapılan çalışmalar elbette durdurulmaya mahkumdur. Bir süre inşaat sahasında kalan makinalar bundan 4-5 gün önce alandan ayrılmış.

Bitti mi?

Anlaşılan o ki, ikinci TEKNOSAB için kılıçlar çekilmiş, bir muharebe yürütülmekte. Şimdilik taraflardan biri geri çekilmiş, yarın eli daha güçlü olarak sahaya döner mi?

Neden olmasın?

UNESCO’YA NE DİYECEKSİNİZ?

Aynı konsepti sürdüren bir çalışmadan daha bahsetmeliyim bu yazıda.

Tarihi Hanlar Bölgesi projesinin tam ortasına dikilen meşhur PVC yapıdan söz ediyorum. Yapının ortaya çıkışını yazdık, itirazlara ve Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin ‘yıkılacak’ açıklamasına rağmen inşaatın devam ettiğini yazdık, şimdi de pek çok gazeteci arkadaşımın yazdığı konuyu ben de yazayım istiyorum; PVC yapımız tamama erdi, hatta balonlu çiçekli açılış bile yaptı.

Neden bu kadar karşı çıkıyoruz böyle bir inşaata diye düşünüyorsunuzdur belki de.

Hemen açıklığa kavuşturalım.

Tarihi Hanlar Bölgesi UNESCO mirası olarak tescillenmiş bir alan. Bahsettiğimiz proje de hanları ortaya çıkarmak için hazırlanmış, Bursa’nın tarihi değerleri ile bütünleşmesi için düşünülmüş bir çalışma.

Hanların ortaya çıkması için pek çok yapı kamulaştırıldı ve yıkıldı, bölge temizlendi…

Sonra da planda projede hiç yeri olmayan PVC bir yapı çelik konstüksiyonların üzerinde yükseliverdi.

Nasıl bir cesaret anlamak mümkün değil!

Şehrin kenarına köşesine başınızı sokacak kaçak ev yapsanız inanın anlayacağım da Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nun yürüttüğü böyle bir çalışmanın içine kaçak PVC yapıyı nasıl sokuşturdunuz benim aklım almıyor!

Bu yapı neden ortadan kaldırılamıyor onu da anlayamıyorum.

Bahsettiğim yapı ortadan kaldırılmadığı takdirde; devlete karşı, kamuoyuna karşı ‘ben yaptım oldu’ mantığı ile ilerlendiğini, elin elden güçlü olduğunu bir ihtimal vatandaşa anlatırsınız da UNESCO’ya ne diyeceksiniz çok merak ediyorum…

Bursa’yla derdiniz ne?

Zaman zaman yazıyorum, kocaman bir canavar ağzını açmış Bursa’yı yutmaya çalışıyor diye. Böyle bir cümle ile başladığım yazılarda genellikle konu verimli tarım arazileri oluyor, bu kez durum başka. Bahsedeceğim konu Kurşunlu sahili ile ilgili… Zaten iki tane midye çiftliğine ev sahipliği yapan Kurşunlu sahilinde üstelik de köylülerin esasen en çok denize girdikleri yer olan, Kurşunlu’nun […]

Bursa’yla derdiniz ne?

Zaman zaman yazıyorum, kocaman bir canavar ağzını açmış Bursa’yı yutmaya çalışıyor diye. Böyle bir cümle ile başladığım yazılarda genellikle konu verimli tarım arazileri oluyor, bu kez durum başka.

Bahsedeceğim konu Kurşunlu sahili ile ilgili…

Zaten iki tane midye çiftliğine ev sahipliği yapan Kurşunlu sahilinde üstelik de köylülerin esasen en çok denize girdikleri yer olan, Kurşunlu’nun Rum Köyü Elegmi olduğu zamanlardan kalma Damya Bölgesi. Köy Altı Plajı ya da Yalı diye isimlendirilen bir alanda yeni bir midye çiftliği kurulması için girişimler başlamış.

Vatandaşın karşı olduğu konu esasen kıyılara midye çiftliği kurulması değil, denize girilebilen az sayıdaki plaj alanlarına midye çiftliği kurulması.

Aradaki farkı doğru ortaya koyabilmişimdir umarım.

Bakir alanlara kurulacak olan midye çiftliklerine karşı olan yok!

Vatandaş sadece sahil beldesi olan bu bölgelerde denize de girebilmek istiyor. Hepsi bu!

Çünkü çiftliğin kurulduğu yerlerin 150-200 metre yakınında denize girmek ve balık tutmak yasak olacak.

Başvurular İl Tarım Müdürlüğü’ne yapılmış, izin de Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan alınmış, ancak izni veren kişi ya da kurumlar konuyla ilgili muhtarla konuşma gereği dahi duymamış. Yerel yönetime dahi danışılmadan doğrudan

Ankara’dan, en iyi ihtimalle Bursa merkezinden verilen bir karar var ortada.

Kurşunlu Muhtarı Hüseyin Ormancılar; “Daha dün Cumhurbaşkanımız muhtarlarımız bizim uç beyimizdir dedi. Ama bir karar alırken kimse bize danışmıyor. Gerekirse konuyu Cumhurbaşkanımıza taşıyacağım!” diyor.

Çiftliği istemeyen Kurşunlu halkı çoktan bir imza kampanyası başlatmış bile. Pazartesi günü itibariyle yürütmeyi durdurma talebiyle yargıya da başvuracaklar.

Temiz havaya, yeşile ve suya ulaşabileceğimiz o kadar az nokta kaldı ki bu şehirde…

Böyle kararlar verilirken çok daha dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum…

 

*****

Yapı Denetimciler sistemi kilitleyebilirler…

 

Bıçak kemiğe dayanınca ivedilikle veriliyor kararlar. Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Bursa Şubesi’nin düzenlediği basın toplantısı da tam olarak böyle bir içerikle karşımıza çıktı.

Yapı Denetimciler için bıçak kemiğe dayanmış görünüyor. Zira 2022 yılında asgari ücret, fiyat artışlarına yetişsin diye iki kez zamlanırken, talep etmelerine rağmen ara zam alamadılar, bu da yetmezmiş gibi çalıştıkları sektörde maliyetler yüzde 300’lere dayanan artışlar gösterirken yıllık artıştan paylarına yüzde 97’lik bir oran düştü.

Henüz onaylanmayan bir oran yüzde 97! Düşürülmesi ihtimali gündemde mi sorusu akıllarda yankılanıyor!

Yapı Denetimcilerin ücretlerine yapılacak artışın bir seçim yatırımı olarak düşünülüp düşünülmediğinden emin değil Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Bursa Şubesi Başkanı Esra İnhanlı. ‘Okulların, marketlerin fiyat politikalarına, kira artış oranlarına müdahale ettikleri gibi, bir seçim yatırımı daha mı planlanıyor bizim üzerimizden’ diye soruyor?

Toplumun her kesiminde kendilerine yapılan zam oranlarını komik bulma ve hafife alınma hissiyatı var.

Haklılar da…

Ancak çoğunluk bu duruma üretimden gelen ya da oy potansiyellerinden kaynaklı bir direniş bir tepki gösteriyor. Yapı Denetimcilerin böyle bir çalışma içinde olup olmayacaklarını sordum. Dikkat çekici de bir yanıt aldım.

“Eğer böyle bir şey yaparsak sistemi kilitleriz! Biz böyle bir çaba içerisine girmek istemiyoruz, ama tüm inşaat sektörü Yapı Denetime bağlıdır. Biz üretimden gelen gücümüzü kullanma kararı alırsak, ne müteahhit iş yapabilir ne mimarlar ne mühendisler ne de inşaatta çalışanlar. Kimseyi mağdur etmek istemiyoruz, mağdur olmak da istemiyoruz!”

Devlete rağmen devlet için çalışmaya çaba gösteren bir iş kolu olduğunu söyleyebiliriz Yapı Denetimin. Modern devletlerde denetim önemli bir kavram, yapı konusunda 2001 yılından bu yana bahsettiğim saikle yürütülüyor işler.

Mehmet Sakallıoğlu’nun konuyla ilgili açıklamaları dikkat çekiciydi benim için;

“Hükümetlerin talebiyle değil Avrupa Birliği kuralları gereği başlayan bir sistem, hükümetlerin pek sıcak bakmadığı, ancak uygulamak zorunda oldukları, dolayısıyla bu iş kolunda çalışanları da üvey evlat gibi gördükleri bir alan. Şu anda da bunun önünü kapatmanın yollarını arıyorlar. Birkaç kez bu kapatmanın denemeleri yapıldı ancak depremler nedeniyle ötelendi girişimler. Bakanlık ve ilgili kurumlar bize sıcak bakmıyor”

Daha ziyade kendi iş kolum olan basın çalışanları için söylediğim bir söz var; ‘Eğer işinden evini geçindirecek parayı kazanamıyorsa insanlar, yan yollara sapmaları daha kolaylaşıyor ne yazı ki…’ buradan yola çıkarak aynı prensibi

Yapı Denetimcilere de uygulamak mümkün mü?

Sonuçlarının daha ağır olacağını bilerek söylüyorum ki; evet mümkün…

Piyasalarda bu hafta kim rekor kıracak?

Piyasalarda bu hafta kim rekor kıracak?

Piyasalar yeni yıla nasıl bir başlangıç yaptı?

Rekorları da dip arayışlarını da özellikle Borsa İstanbul‘da ilk 2 hafta sonunda net biçimde gördük.

Çok dikkat çekmese de ufak ufak rekor tazeleyen bir dolar da var 2023 itibarıyla!

Ve parıldaya parıldamaya gelen altına şahit oluyoruz yeni yılın rekor serisinde.

Ama BİST’in rekor serisini sürdürme konusunda kararsızlık içinde olduğu aşikar.

Peki neden?

Geçen yıl hızlı koşup da artık yorulmaya başlayan hisselerin varlığı yani pahalılaşma evresine giren hisselerin sahne almaya başlaması.

Siyasi söylemlerin piyasalarda giderek daha fazla dikkate alınıyor olması.

Ve küresel etkiler oynaklık için neden olarak gösterilebilir.

Ama bir başka neden de özellikle büyük oyuncuların kar realizasyonunu tercih etmeleri!

Düzeltme hareketini daha derin hale getiren bir psikolojiyi tetikliyor bu strateji.

Ve büyüklerin bu atmosferde sürü psikolojisine kapılan küçük yatırımcının hisselerini toplamaya da çalışması da dalgalanmaları daha kuvvetli hale getirmekte.

Kısacası oynaklıktan istifade etmek piyasaların spekülatif ruhu ile uyumlu zaten! Olan bitenin bir parçası da bu.

Yani yatırım araçları içerisinde alınan çeşitli kararların etkisiyle 2022’ye damgasını vuran Borsa İstanbul, risk açıdan daha sorunlu bir takvime geçmiş görünüyor.

Yeni rekor olasılıklarının gündemde kalmasına karşın oynaklığın daha fazla hissedilir olduğu günlerdeyiz!

Özellikle siyasete dair gelişmelerin önümüzdeki haftalar itibarıyla hız kazanması ile birlikte hisse cephesinde çok daha dikkatli adım atılması gerekeceği ortada.

Geçen hafta gördüğümüz oynaklık bu trendin net göstergesiydi.

Bu yıl 5 bin 700 puana kadar dayanmış olan BİST 100 -Endeksi’nin 4 bin 700 seviyesine kadar düştüğüne şahit olduk kısa süre içerisinde.

Sonra da kısmi toparlanma çabaları öne çıktı.

Bu kadar sert olmasa da benzer hareketlerin dikkati alınması önemli görünüyor.

Ve mümkün olduğu kadar uzun vadeli stratejilerle hisse seçiminin yapılması da sağlıklı olacaktır.

Tabii ki sepet kavramını unutmayalım.

Yani bir çeşitlendirme ihtiyacı elbette ki muhakkak var.

Borsanın getiri kalitesini değiştirdiği dönemde alternatif olarak altın çoktan kendini gösterdi.

Gram fiyat bin 160 liranın üzerine kadar çıktı.

Mevcut tempoya bakıldığında bir süre daha ons fiyat ve onu destekleyecek istikrarlı kur artışı gram fiyatı da yeni rekorlara taşıyacaktır!

Geri çekilme olasılığı da elbette mevcut.

Bu anları alım fırsatı olarak değerlendirmek sağlıklı bir strateji olacaktır.

Peki yeni haftanın beklentileri nasıl bir manzara çiziyor?

Yeni haftanın teknik beklentilerine baktığımızda zayıf bir gündem çıkıyor öncelikle karşımıza.

İçte de dışta da ciddi bir veri akışı söz konusu değil.

Haber trafiğinin daha ziyade iç kaynaklı gelişmelerle hızlanma ihtimali var. Dolayısıyla kağıt üstünde nispeten sakin görünen piyasaların iç haber akışına göre oynaklık gösterme ihtimali mevcut!

Bu çerçevede doların 18,75 – 18,88 TL aralığındaki hareketi beklentiler dahilinde.

Altında gram fiyatın bin 150 – bin 175 lira bandında dalgalanması öngörüler arasında yer alıyor.

Borsa cephesinde ise 5 bin puanın üstü kapanışlar ilk aşamada 5 bin 200 seviyesine doğru endeksi taşıyacaktır.

Geri çekilmelerde ise 4 bin 775 seviyesi destek olarak öne çıkacaktır.

BBP lideri Mustafa Destici kimlere siyasi münafık dedi?

BBP lideri Mustafa Destici kimlere siyasi münafık dedi?

Önümüzdeki günlerde 30. yılını kutlayacak BBP’liler bir yandan il kongrelerini tamamlarken diğer taraftan da seçimlere hazırlanıyor.

BBP için önümüzdeki seçimler sırat köprüsü gibi…

Ya eşiği aşacaklar.

Ya da sevenlerinin oy vermediği bir siyasi parti olarak akıllarda kalacak. Bu minvalde kongre sırası Pazar günü Bursa İl Başkanlığı’nda idi.

Bu bağlamda kentimize gelen BBP Genel Başkanı Mustafa Destici kongreye katıldı.

Yanında Bursa’ya en son beş sene önceki genel seçimlerde gelen Ahmet Yelis de vardı.

Yelis dünkü seçimlerde divan başkanı oldu…

***

Ama gerçek olan şu: BBP Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Alfatlı kongrenin kusursuz geçmesi için olağanüstü gayret göstermiş…

Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi Yıldırım Beyazıt Salonu tamamen dolu idi.

Yine ayakta kalan misafirler vardı.

Yine misafirler arasında Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan ve Vekili Mustafa Yavuz, Osmangazi İlçe Başkanı Ufuk Cömez, Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, Keles Belediye Başkanı Mehmet Keskin, Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı H. Hüseyin Erdönmez önceki dönem AK Parti Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu , STKlar ve partililer katıldı.

Kongrede divanın yaptığı hata ise gözlerden kaçmadı.

AK Parti Osmangazi İlçe Başkanı Ufuk Cömez, Keles Belediye Başkanı Mehmet Keskin ve önceki dönem Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu’nun isminin okumaması dikkatlerden kaçmadı…

Bu arada merak edenler için baştan yazalım mevcut başkan Haldun Filizli seçime tek aday olarak girdi.

***

BBP Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Alfatlı, konuşmasının özetinde “Bundan 30 yıl önce kurucu ve ebedi siyasi liderimiz şehidimiz Muhsin Yazıcıoğlu ve 99 arkadaşı bu partiyi kurdular. 30 yıldır Bursa’da, ülkemizde, dünyada ilahi kelimatullah davasının savaşçısı olmuştur. Onlarca, yüzlerce beldeyi ziyaret etmiştir. Gazze’ye giden tek başkan, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanıdır. Bu parti bir dava hareketidir. İktidara uzanan eldir.” dedi Ve salonda en büyük alkışı aldı…

Yine salonda bir başka konuşma yapan isim ise Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş idi. O da yaptığı selamlama konuşmasında, Türkiye Yüzyılı’na atıfta bulunarak Cumhur İttifakı’nın gücüne dikkat çekti. Bursa’da Muhsin Yazıcıoğlu Gençlik Merkezi açılışını hatırlatan Aktaş, 2023 ve sonrası için birlik ve beraberlik çağrısı yaptı.

***

Son olarak kürsüye BBP Genel Başkanı Mustafa Destici geldi.

Destici’nin saat 15.00’de başladığı konuşması yaklaşık 57 dakika sürdü. Konuşma 16.00 gibi bitti.

Destici önce Bursa’ya methiyeler yağdırdı ardından ilçeleri saydı.

Sonrasında ise genele ilişkin konuştu.

Genele ilişkin konuşmasında EYT ile ilgili bir müjde verdi…

O müjde de staj süreleri ile ilgili idi…

Muhtemelen mecliste staj süreleri ile ilgili bir düzenleme olacak.

Öte yandan “ önceki imar affında mağdur olanlar için düzenleme yapılacak” dedi…

Altılı masanın bazı partilerinin samimi olmadığını belirterek, onlara da siyasi münafık benzetmesi yapan Destici, “Başörtüsü anayasa değişikliğinde samimi değiller” dedi.

Geçen hafta içinde yaşanan bir olaya da değinen Destici, “İsveç sokaklarında Cumhurbaşkanımıza hakaret etti, meydan okudular. Buradan kaçanlar oradan meydan okuyor. Onların meydan okuması bize vız gelir. Bu hakaret bu ülkenin, milletin tamamına yapılmıştır. Bunun hesabını İsveç ülkesinden soracağız. Bunlara işlem yapmazsan, teröristleri iade etmezsen NATO’yu unutacaksın. Türkiye terörist sevenlerin NATO’ya üyeliğine onay vermemelidir. Vermeyecektir!” dedi.

BBP Lideri Mustafa Destici’nin açıklamaları sonrası altılı masanın tepkisi nasıl olacak?

Onu da ilerleyen süreçte göreceğiz.

Özel eğitimde zam kaosu!

Özel eğitimde zam kaosu!

Hayati bir sektör. Eğitim.

Ancak her dönem her yönüyle tartışılan bir kurum aynı zamanda eğitim.

Okullaşma oranları, derslik sayıları, öğretmen yeterliliği, laboratuvar olanakları, öğrencilerin performansları, velilerin derdi telaşı…

Dert listesi uzun!

Koskoca bir dünyanın şekillendiği eğitimde ne yazık ki her daim bir tartışma bir eksiklik bir mücadele söz konusu.

Devletin yükünü belli oranda hafifleten ve aynı zamanda ayrı bir ekonomik değer oluşturan özel eğitim sektörü de bu genel atmosferden payını alıyor.

Üstelik özellikle son yıllarda fazlası ile olumsuz geri dönüşlerin olduğu bir alan haline geldi özel eğitim sektörü!

Okul sahipleri de veliler de sektörde çalışanlar da çeşit çeşit dertlerle çıkıyor karşımıza.

En temel nedeni de ekonomik sorunlar oluşturuyor.

Önce pandemi ardından da yüksek maliyetler ve enflasyon vurdu özel eğitimi.

Okullar yaşanan yüksek maliyeti artışlarından dolayı özellikle pandemi döneminden itibaren farklı ekonomik sıkıntılarla yüzleşiyor.

Bir kısmının ciddi şekilde sıkıntıda olduğu aşikar. El değiştirenler hatta kapanma tehlikesi altında olanlar azımsanmayacak boyutta!

Neticede maliyetlerini karşılamayan okul ücretleri gibi bir meselesi vardı özel okulların.

Bu nedenle de 2023’te sorunlarını aşabilme adına hayli “özgün” çözümlerle yüksek paralar talep etmek üzerine bir politika geliştirdi okullar.

Okul ücretlerine devletin koyduğu sınır yüzde 65 seviyesinde. Oysa yapılan zamlar çok farklı rakamlarla karşımıza çıkmakta!

Yüzde 100’ün altında zam yapan bir okul söz konusu değil.

Araştırdığımız ve kulağımıza gelen rakamlar yüzde 200’ü bulup aşıyor.

Peki ya yasal sınır?

Velilerin tepkisi azımsanmayacak boyutta. Ama devletin denetim süreçleri ne zaman nasıl işleyecek belli değil.

Üstelik okulların farklı yöntemlerde yasal sınırın etrafından dolanmaya çalıştıkları da bir gerçek!

Nasıl mı?

Öncelikle yemek fiyatlarının 2’ye 3’e katlandığına dair bildirimleri var velilerin.

Günlük 100 liranın üstünde yemek ücretinin belirlenmesinin mantığı nedir anlayan yok.

Adeta restoran tarifesi!

Ekimden itibaren tüketilecek yemeğin fiyatını şimdiden belirlemeleri ayrı bir tuhaflık.

Üstelik de yüzde 200’ü aşan zamlı fiyatlarla.

Neye göre kime göre belirlenmiş o fiyatlar açıkçası çok şüpheli!

Yemek firmalarının bu kadar erkenden anlaşma yapmadığı ortada.

Fiyatların da şu an itibarıyla öngörülebilir olması zaten pek mümkün değil.

Ve yapılan bütün projeksiyonlarda yıl sonunda enflasyon önünde yüzde 30’un pek üstünde olmayacağı yönünde.

2024’ün ilk yarısını kattığımızda da yüzde 40 – 50’yi aşacak bir gıda enflasyonu öngörülmüyor. Yani şu anda 2’ye 3’e katlanmış olan yeni yemek fiyat listelerini makul ve mantıklı kabul etmek elbette ki mümkün değil!

Konuştuğumuz yemek sanayicileri de okullarca ifade edilen fiyatların gerçekçi olmadığı görüşünde.

Dolayısıyla top özel okulların kucağında.

Yemek fiyatları üzerinden az buldukları okul ücret zammını telafi etme çabası yaşanıyor gibi!

Keza zamanı geldikçe servis meselesinde de benzer sorunlar yaşanacak.

Kırtasiye ve kitap gibi diğer maliyet faktörleri de apayrı bir risk unsuru olarak gelecek öğretim yılı başında velilerin karşısına dikilecek! Netice itibarıyla devletin bir an önce bu sürece el koyması lazım.

Çünkü şu an itibariyle gelecek yılın sözleşmeleri imzalatılmaya başlandı!

Okullar kendince gemiyi yürütme batmama çabasında. Ancak bütün yük velilerin sırtına yüklenilmeye çalışılıyor.

Gelir artışları ise enflasyonun pek de üzerinde değil neticede.

Kısacası yüksek enflasyon döneminin yaralarının sarılması adına devletin özel eğitim sektörüne dönük destekleyici formülleri getirmesi şart.

Yoksa hem sektörde daralma ve eğitim kalitesinde düşüş yaşanılması kaçınılmaz olacak.

Hem de velilerin çocuklarını okutma potansiyellerinde ciddi bir düşüş gerçekleşecek!

DEVA Bursa’da kimler aday olur?

DEVA Bursa’da kimler aday olur?

Dünkü yazımızda AK Parti’de adayların nasıl belirleneceğini kaleme aldık.

(Yazıyı okumak için tıklayın)

Diğer siyasi partilerle devam edelim.

Bugün de DEVA’dan kimlerin aday olabileceğinden bahsedelim. Bu konuda ilk sırada yer alacak isim partinin genel başkan yardımcısı Burak Dalgın olacaktır.

Burak Dalgın’dan sonra kim olur sorusuna vereceğimiz yanıt ise iki aşamalı. Eğer il başkanı Serkan Özgöz aday olmak isterse muhtemelen aday gösterilecektir. Eğer Özgöz aday olmak istemez ise o zaman Osmangazi İlçe Başkanı Yasin Gök aday olabilir.

Yine DEVA’da aday olması beklenen diğer bir isim Sadık Kutlucan’dır.

Kutlucan dışında Şakir Çalışkan ve İskan Akın da aday olması beklenen diğer isimlerdir.

Bunun dışında ilçe ve il yönetimlerinden farklı isimlerin adaylığı da söz konusu olabilir.

Tabii bu durum DEVA Partisi’nin seçimlere Millet İttifakı’nda kendi başına girmesi halinde…

Peki, daha önce yazdığımız gibi Millet İttifakı’nın ortak liste çıkarması durumunda DEVA’dan o listeye isim yazılır mı?

Bu soruya vereceğimiz yanıt da evet.

Ama yazılacak isim muhtemelen 6 veya 7. sıraya yazılacaktır, diye düşünüyorum.

Bu isim muhtemelen Burak Dalgın olur.

İkinci bir isim olur mu?

Olursa da sürpriz olur.

O da seçilemeyecek yerde olur diye düşünüyorum.

İYİ PARTİ BURSA KONGRESİ ERTELENİR Mİ?

Bu pazar günü normalde İYİ Parti’nin olağan Ankara İl Kongresi gerçekleşecekti. Fakat Meral Akşener’in rahatsızlığı sonucu kongre ileri bir tarihe, 29 Ocak 2023 Pazar gününe ertelendi. Buraya kadar normal.

Normal olmayan ise aynı tarihte Bursa İl Kongresinin de olması.

İster istemez aklımıza şu soru geliyor.

İYİ Parti’nin Bursa İl Kongresi ertelenir mi?

Ertelenmez ise Genel Başkan Meral Akşener, Ankara ve Bursa kongrelerine katılır mı?

Ya da hangisini tercih eder?

Son ihtimal, Bursa kongresine katılmaz ise Bursa kongresi de ertelenir mi?

Bu soruların yanıtı bugün yarın ortaya çıkar.

Biz süreci bekleyip, görelim…

AK PARTİ BURSA’DA MUHTEMEL ADAY ADAYLARI

Bu köşeden yavaş yavaş muhtemel aday aday isimlerini kaleme almaya başladık.

AK Parti’den kimler aday adayı olacak sorusuna da bugünden itibaren cevap vermeye başlayalım.

AK Parti’de potansiyel aday adayları isim havuzunu saymaya önce Yıldırım Belediye Meclis Üyesi Ali Mollasalih’ten başlayalım.

Mollasalih muhtemelen aday adayı olacak…

Yine bir başka isme gelelim.

Uzun yıllardır AK Parti’nin il ve ilçe kademelerinde görev yapan Ali Yılmaz da aday adayı olursa şaşırmamak gerekir.

Keza yine bir başka isim, Bursa’nın yakından tanıdığı ve sevilen isimlerden biri, mevcut il yöneticisi Fuat Alparslan da aday adaylarında biri diye düşünüyorum.

Osmangazi İlçe’de görev yapan Semih Peksert de aday adayı olursa sürpriz olmaz.

Önceki yıllarda aday adayı olan Şener Öztürk de bu dönem bu geleneği devam ettirebilir.

Mustafakemalpaşa Ticaret Odası Meclis Başkanı İbrahim Özmen ismi de kulağımıza fazlasıyla geliyor.

Yine AK Parti’de ilçe başkanlığı görevinde bulunan Celil Çolak ve Sadettin Akkoyun da potansiyel aday adaylarından.

Batı Trakya camiasının sevilen isimlerinden biri olan Ali Ömeroğlu’na çevresinden aday ol diyenler oldukça fazla.

Bunun dışında bizim kulis bilgimize düşen bir çok isim var, onları da ilerleyen günlerde kaleme alırız.

Bursa kesintilere hazır mı?

Bursa kesintilere hazır mı?

Adeta damlalıkla yağıyor.

O da yağmak isterse!

Ama maalesef yağmur artık çok ama çok nadiren yüzünü gösteriyor.

Kurak yaz kavramına alışmıştık. Hatta normalleştirmiştik.

Ancak kurak kış kavramına alışmak zorunda kalırsak halimiz nice olur!

Ne yazık ki; değişen iklim koşulları artık kurak kışları da dayatmaya başladı.

Üstelik de geçici bir görüntü vermiyor bu süreç. Son yıllarda kurak gün sayısı giderek artar hale geldi.

Hal böyle iken yani yağış miktarında azalma sürecine gidilmişken tüketimin artması ciddi bir sorun olarak karşımıza dikiliyor!

Tüketim niye mi artıyor?

Doğal olarak artıyor.

Nedenleri çok açık. Öncelikle nüfus artışı var. Ve sadece doğumla ölüm arasındaki fark değil nüfusu artıran!

Ciddi bir düzensiz göçle gelen mülteciler de Türkiye nüfusunu iyiden iyiye artırmış vaziyette.

Hane halkının su kullanımı da artan nüfusla birlikte doğal olarak yükseliyor!

Haliyle ekonomi de durmuyor. Büyüyor.

Başta sanayi ve tarım olmak üzere üzere su kullanımı bütün sektörlerde tam gaz artıyor neticede.

Ama maalesef tasarruf etmek akıllara gelmiyor bu deli dolu tüketim furyasında! Bireyler de kurumlar da suyu adeta sonsuz bir kaynak rahatlığı içinde kullanmakta.

‘Kaynaklarımızı nasıl daha verimli kullanırız’ meselesi hala çok yüzeysel bir yaklaşımla değerlendiriliyor.

Bir gündem maddesi haline gelmeyi bile başaramadı “su meselesi” Türkiye’de.

Ve manzara birçok şehir için yönetilebilir olmaktan uzaklaşmaya başlıyor!

Azalan yağış artan tüketime yetişme şansı vermediği gibi su kıtlığının da habercisi konumunda.

2022 bu anlamda geriye çok sayıdaki uyarı işareti bırakarak tarih sayfalarındaki yerini aldı.

Bir zamanlar yeşili ve suyu ile meşhur olan Bursa’da durum alarm veren bir hal almaya başladı ne yazık ki!

Geçen yıla ait yağış verileri alarmın elle tutulur göstergeleri arasında yer alıyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün rakamlarına göre Marmara Bölgesi’nde 2022’de en fazla yağış azalması Bursa’da kaydedilmiş.

Önceki yılların ortalama değerlerine göre oluşan normal yağış değerinin altına inen bir süreç yaşandı geçen yıl.

Bursa’da normal yağış miktarı 760 mm civarındayken 2022’de 600 mm’ye indiğini söylüyor veriler! Hayli ciddi bir geri çekilme söz konusu.

Tüketimin Bursa’da da arttığı aşikar!

Ve kış ayları da hiç alışık olmadığımız kadar kurak geçiyor. Ocak ayının yarısı geçti. Bu mevsim Bursa hala kar görmedi!

Barajlar kurudu kuruyacak.

BUSKİ’nin açıkladığı son rakamlara göre Doğancı Barajı’nda doluluk yüzde 30’a inmiş vaziyette. Nilüfer Barajı’nda ise yüzde 5’e!

Yeraltı kaynakları tam gaz destek için kullanılıyor.

Kesintiler de kapıda haliyle.

Ama açık ve net ki böyle giderse çok susuz bir yaz Bursa’yı bekliyor!

Hatta bundan sonra susuz yazları bolca görme riskimiz var.

Bir an önce çok ciddi su yönetimi programlarına geçilmesi şart.

Ve Bursalıların her damlanın hakkını verecek bir bilinçle buluşturulması elzem.

Yenişehir’e bir iyi bir kötü haber!

Yenişehir’e bir iyi bir kötü haber!

İYİ Parti Yenişehir İlçe Başkanı Ercan Özel partisinin ilçede yaptığı çalışmalar, taraf olduğu ya da karşısında durduğu konular hakkında basını sistemli biçimde bilgilendiren, böylelikle de ilçesinde neler olup bittiğinden haberdar olduğumuz ender ilçe başkanlarındandır.

İlçede bir süredir yapılmaması ciddi sorun yaratan 4 kilometrelik yol meselesi vardı. Muhalefetin ısrarlı takibi ve yapıcı üslubuyla sonuç tatlıya bağlanmış vatandaş da huzura ermiş görünüyor.

Yapıcı ve çözüm odaklı muhalefet anlayışı da şöyle ilerliyor;

Öncelikli olarak vatandaşın şikayetçi olduğu bölgede teknik ekibinizle birlikte bir inceleme yapıyorsunuz, mahalle sakinleriyle görüşüyorsunuz, sonra da yapılması gerekenleri tespit ediyorsunuz.

“Sorunun çözümü noktasında öncelikle Bursa Büyükşehir Belediyesine hitaben, muhtarlarımızın taleplerini ileten bir dilekçe yazarak kendilerine imzalattık. Ardından yolun düzenlenmesi ve asfalt kaplanması için hem Reşadiye hem de Mustafalı Mahalle sakinlerimizden İYİ Parti olarak imza topladık. Son olarak ekinde, muhtarlarımızın talep dilekçesi ile birlikte bölge halkımızın imzalarının da bulunduğu bir önerge hazırlayarak, İYİ Parti Grubu olarak Büyükşehir Belediye Meclisine sunduk ve meclisten oy birliği ile geçmesini sağladık” diyerek özetliyor Ercan Özel uzun soluklu çalışmayı.

Böylece iki ilçeyi birbirine bağlayan toprak yol, onlarca mahalleyi ve binlerce vatandaşı rahat ettirecek biçimde düzenlenmiş oluyor.

Şimdi İYİ Parti Yenişehir İlçe ekibini yeni bir mücadele daha bekliyor.

Yenişehir Akbıyık Mahallesi 375 ada 12 parselde bulunan 72.502 m2’lik hazine arazisine yapımı planlanan Biyokütle Enerji Santrali çalışmasından bahsediyorum.

İYİ Parti’nin iddiasına göre Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından Akbıyık ve çevre yerleşim bölgelerinde yaşayan vatandaşların konuyla ilgili görüşü alınmadan projeye önlisans verilmesi ve yine Bursa Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından yapılmasının uygun olduğuna dair olumlu rapor düzenlenmesi endişe yaratıyor.

“Yapılması planlanan katı atık yakma tesisi Akbıyık ve Orhaniye Mahallerimize 1,8 km, Çiçeközü ve Osmaniye Mahallelerimize ise sadece 2,5 km mesafede bulunuyor!” diyerek tesisin yerleşim alanlarına yakınlığı konusuna dikkat çeken İYİ Parti Yenişehir İlçe Başkanı Ercan Özel, tesisin yapılacağı alanın birinci sınıf tarım arazisi olduğunu da hatırlatıyor.

Bursa Valiliği bu tesis için “Çevresel Etki Değerlendirmesi(ÇED) gerekli değildir raporu vermiş.

Ancak vatandaş adeta arkadan dolap çevrilerek uygulamaya koyulmaya çalışılan projeyi istemediğini net olarak dile getiriyor.

Projenin istenmeme gerekçesi ise tarımsal ve hayvansal katı atıkların bertaraf edilmesi ile enerji üretimi adı altında masum bir adımla başlayan bu projelerin, büyük bir hızla suiistimal edilerek, zaman içinde, plastik atıklar da dahil her türlü atığın bertaraf edildiği yerlere dönüşmesi ihtimali.

Hatırlayalım; Akbıyık’da yapılması planlanan Biyokütle Enerji Santrali’nin benzerleri geçtiğimiz yıllarda Bursa Büyükorhan ve Samsun Çarşamba’da yapılmaya çalışılmış, tarım alanlarında bulunduğu, çevre ve halk sağlığına vereceği zararlar dolayısıyla bölge halkının mücadeleleri sonrası mahkeme kararları ile yapımları kesin olarak durdurulmuştu.

“Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” hükümlerini içeren Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 56. Maddesine istinaden, İYİ Parti olarak Yenişehir Akbıyık mahallesinde yapılması planlanan, insan ve çevre sağlığına önemli zararları olacak olan, ‘Biyokütle Enerji Santrali’ için verilen izinlerin iptal edilmesi gerektiğini düşünüyoruz” diyor Ercan Özel.

Vatandaşın enerji üretimine karşı olduğuna ilişkin bir kanaat oluşmaması adına belirtmek istiyorum, Güneş Enerji Santrali ve Rüzgar Enerji Santrali gibi enerji kaynaklarına bakış son derece olumlu. Ancak gelecekte ne olacağı belli olmayan bir tesisin olumsuz etkileri altında kalmak istemiyor kimse.

Bu akşam Yenişehir’de üniversite hocalarının, akademik oda temsilcilerinin, bölge halkının ve konuyla ilgili veri sunabilecek pek çok paydaşın bir araya geleceği bir toplantı düzenliyor İYİ Parti Yenişehir İlçe Teşkilatı.

Toplantıdan çıkacak sonuçlar önemli, zira tesise karşı bu kadar argüman geliştirilmişken, tesisin yapılmasına yönelik de tarımsal ve hayvansal atıkların vahşi yok etme biçimleri ile yok edilmesi ya da belirli bölgelerde toplanması gerçekliği sunuluyor öte yandan. Sonuçta bu durum da çevre sağlığı açısından tehlikeli sonuçlar doğruyor.

Anayasanın 56. Maddesinde de belirtildiği gibi herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir!

İşte bu noktada vatandaş ile devletin asgari müştereklerde birleşmesi, asgari zararı öngörmesi, doğru prosesle ve doğru işletme yönetimi ile yapması gerekiyor yapılacakları.

Meselenin takipçisi olacağız…

AK Parti’de adaylar nasıl belirlenir?

AK Parti’de adaylar nasıl belirlenir?

Önümüzdeki genel seçimlere sayılı günler kaldı. Muhtemelen resmi sürecin başlaması ile beraber kamudan istifalar da beraberinde gelecektir.

Kamudan kimler istifa edecek?

Kimler hangi siyasi partiye adaylık başvurusu yapacak?

Kimler aday gösterilecek?

Kimler milletvekili olacak?

Bu sorular uzadıkça uzayacak. Ama her seçim döneminde aday bolluğu yaşayan siyasi partilerin başında AK Parti geliyor.

Bu dönemde de AK Parti’ye yoğun talep olacaktır.

Ama asıl merak ettiğimiz adayların kimler olacağı?

Bu adaylar belirlenirken nasıl bir yol izlenecek?

İşte burası merak konusu…

Bu soruların hepsinin birden fazla yanıtı var.

Eğer Cumhur İttifakı seçimlere tek liste ile giderse, yani Bursa özelinde BBP, MHP ve AK Parti ortak liste verirse farklı bir durum ortaya çıkar.

Hepsi teker teker liste verirse farklı bir durum ortaya çıkar.

Bu durumda ilk önce ortak liste verilmesi durumunda ne olur?

Bursa’nın toplam 20 milletvekili var. Her iki bölgeden de 10’ar milletvekili seçildiğini hatırlarsak, AK Parti’den Hakan Çavuşoğlu ve Emine Yavuz Gözgeç’in üç dönem kuralına takıldığını da düşünürsek o zaman farklı yorumlar yapabiliriz.

Misal, böyle bir durumda ortak liste verilmesi halinde MHP’den her iki bölgede listelerde ilk 5 arasında bir isim yer alabilir.

Öte yandan, BBP’den Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Alfatlı’nın da ikinci bölgeden seçilebilecek sıralamada gösterilmesi sürpriz sayılmamalı.

Böyle bir liste verilmesi durumunda asıl sorgulanması gereken AK Parti’nin 11, MHP’nin 2 olan milletvekili sayısına Ekrem Alfatlı’nın da partisi ile beraber kişisel oylarını da hesaba katarsak, bir milletvekili daha ilave olup Bursa’dan toplamda 14 milletvekili çıkarabilirler mi?

Gelelim tek tek liste verilmesi durumuna…

Bu durumda dengeler muhtemelen şu şekilde oluşacaktır:

Yenişehir ve İnegöl yöresini temsilen bir isim, Orhangazi, İznik ve Gemlik yöresini temsilen bir isim, Karacabey ve Mustafakemalpaşa ile dört dağ ilçesi, Kestel ve Gürsu bölgeleri için de bir isim listede yer alır.

Onun yanı sıra Doğu Anadolu Bölgesi’ni temsil noktasında bu dönem Muşlular bastırabilir. O bölgeden de bir aday listede yer alırsa sürpriz sayılmamalı.

Karadeniz Bölgesi’nden Trabzon ve Rize için bir aday, Artvin için de bir aday olabilir.

Göçmen kökenlileri de ikiye ayırmak gerekli. Bu durumda Bulgaristan ve Yunanistan için en az bir, eski Yugoslavya kökenliler için de bir aday olabilir.

Teşkilatların içinden de aday gösterilecektir.

Bu bir olur ya da iki…

Gençler ve kadınları da koydunuz mu zaten listenin yüzde 70’i doluyor.

Bir de bunların tepesine genel merkez kontenjan kullanır. O durumda zaten 16 aday belli oluyor. Mevcut milletvekillerinden de serpiştirdin mi 20’yi bulmak zor olmayacak…

Kısaca liste üç aşağı beş yukarı bu şekilde şekillenecektir.

Geriye sadece isimler konusu kalıyor.

Onu da ilerleyen süreçte teker teker kaleme alırız.

Bu arada isimlerin belirlenmesi için temayül de olur, mülakat da…

Velhasılı…

AK Parti’de sıralamaya girme şansı neredeyse Milli Piyango’dan daha az.

Bu arada sıralamaya girdikten sonra milletvekili olma şansı da yüzde 50’ye yakın. Seçilemez ve bir sonraki yerel seçimde meclis üyesi adayı olmak isterse bu oran daha da yükseğe çıkar…

Bakalım bu şanslı isimler kimler olacak?

Bekleyip, takip edelim.

Altın BİST’e rakip mi olacak?

Altın BİST’e rakip mi olacak?

2023 piyasalara hareket getirdi.

Hareket derken kararsız bir hareket özellikle hisse tarafında kendini fazlasıyla gösteriyor. Yani Borsa İstanbul tarafında son yıllarda çok da alışkın olmadığımız bir oynaklık bir dalgalanma atmosferi ön plana çıkıyor.

Sert düşüşler, sert yükselişler, düzeltmeler… Akla gelebilecek her türlü oynaklık işaretini terimsel olarak telaffuz ediyoruz bu günlerde!

Özellikle yavaş yavaş ısınma havasına giren siyaset sahnesinin yatırımcının kafasını karıştırdığı net bir gerçeklik.

Ancak borsa hala alternatifsiz bir yatırım alanı olarak kendini öne çıkarmaya devam ediyor.

Buna karşın oynaklığı destekleyecek olan gündem maddelerinin de artık karşımıza dikilmesi kaçınılmaz bir süreç seçim sandığı yaklaştıkça!

Yani BİST’e yakın dururken alım satım kararlarında dikkatli adım atılması gereken dönemlere giriyoruz.

Düzeltme hareketlerinin sağlıklı olduğu unutulmamalı. Çünkü gereğinden fazla hızlı bir koşu da 2022’ye hakim olmuştu. Doğal olarak bir normalleşmenin yaşanması gerekiyordu.

Ancak özellikle küçük yatırımcıyı silkeleyebilecek ortamın da oluştuğu dikkate alınmalı!

Diğer tarafta vatandaşın her zaman daha fazla güvendiği bir yatırım aracı 2023’te parlamaya başladı.

Altın son haftalardaki yukarı yönlü hareketini 2023’ün ilk günlerine de taşıyarak bir alternatif kazanç aracı olabileceğinin işaretlerini vermeye başladı.

Son bir haftada üst üste rekorlara şahit olduk!

Altının iç piyasa gram fiyatı bin 148 liraya kadar ulaşarak rekor serisini dün de devam ettirdi.

Beklentilerin ötesinde bir hızla yükselişe şahit olmaktayız altın cephesinde.

Peki bu kadar hızlı yükselişe neler sebep oluyor?

Rekor serisi devam edecek mi?

Bu kritik sorular altın yatırımcısının kafasını fazlasıyla kurcalıyor.

Özetle baktığımızda fiyatın temel belirleyicisi konumunda hala küresel piyasalardaki ons fiyat karşımıza çıkıyor.

Fiyatı belirleyen temel kavram ise Amerikan Merkez Bankası Fed’in izlediği para politikası yani faiz hareketleri.

Faizin kaderi ise ağırlıklı olarak ABD’nin enflasyondaki gidişatına bağlı.

Bu nedenle dün açıklanan aralık ayı enflasyon rakamları faizde daha güvercin bir tutum izlenebileceği görüntüsünü verdi. Çünkü yıllık TÜFE yüzde 6,5 seviyesine indi!

Bazı Fed yetkililerinin de daha yumuşak bir para politikasına dair açıklamalarda bulunması doları aşağı iterken ons altını yukarı taşıdı.

Dolar endeksi 102 seviyesine inerken son 8 ayın en yüksek ons fiyatını altın cephesinde gördük. Bin 900 doları aşan kritik bir hamle var onsta.

Önceki öngörülerimde 2023’te 2 bin doların üzerinde bir ons fiyat beklediğimi ifade etmiştim. Kademeli olarak 2 bin 150 – 2 bin 400 dolara kadar gidebilecek bir fiyatlamanın da ihtimal dahilinde olduğunu kaydetmiştim.

Bu beklenti geçerliliğini korurken içeride de dolar/TL’nin yavaş hızda da olsa yukarı yönlü hareketi sürmekte.

Yani altın cephesinde küçük oynaklıklar beklenmekle birlikte genel trend özellikle önümüzdeki aylarda yukarı yönde görünüyor. Olağanüstü bir gelişme olmadığı takdirde elbette ki!

Kısacası yeni rekorlara hazırlıklı olmak lazım. Geri çekilmeleri de alım fırsatı olarak değerlendirmek mümkün.

Ben ne diyorum, Sadullah Ergin ne anlatıyor?

Ben ne diyorum, Sadullah Ergin ne anlatıyor?

Uzunca bir müddettir Bursa siyasilerin uğrak şehri haline geldi.

Muhalefet partileri zafer kazanmak için, iktidar ise eldeki en büyük şehri tutmak için şehre ziyaretler gerçekleştiriyor.

Seçime kısa bir süre kaldığını göz önünde bulundurursak bu ziyaretlerin daha da artacağını tahmin etmek zor değil elbette.

Bursa’nın son misafiri AK Parti iktidarında Adalet Bakanlığı yapan, şimdilerde ise Ali Babacan’ın liderliğindeki DEVA Partisi’nde Teşkilat İşleri Başkanlığı görevini üstlenen Sadullah Ergin oldu.

Ergin, AK Parti ile özdeşleşen bıyıkları ile vedalaşarak imaj açısından da AK Parti dönemini geride bırakmış.

DEVA Partisi Bursa İl Başkanlığı‘nda gerçekleşen toplantıya ufak bir durum değerlendirmesi yaparak başladı Sadullah Ergin. Türkiye’nin ekonomik atmosferinin ne denli bozulduğundan bahsederek AK Parti iktidarlarında yaşanan bolluk-bereket döneminin Babacan sayesinde olduğunun altını çizdi.

Toplantının haber faslının detaylarını sitemizde bulmanız mümkün.

Yazının odak noktası ise Ergin’in girizgahı sonrası kendine yöneltilen sorulara verdiği yanıtlar oldu.

DEVA Partisi Bursa İl Teşkilatı’nı çoğu bölgeden önde gördüğünü dile getiren Sadullah Ergin, Bursa’dan milletvekili çıkaracaklarına inandığını söyledi.

Altılı Masa’ya ilişkin olarak ise ortakların birbirine karşı sorumluluğu bulunduğunu, açıklamalara azami derecede önem gösterilmesi gerektiğini hatırlattı, cumhurbaşkanı adaylığı konusunda gönlünden geçen ismi söylememekte ısrarcı davrandı.

Ancak her partinin kendi adayı olabileceğini hatırlatarak, bana göre Ali Babacan’ı Altılı Masa’nın potansiyel adaylarından biri olarak işaret etti.

Naçizane ben de Sayın Ergin’e “AK Parti 20 yıldır iktidarda. Siz de bu iktidarlarda Adalet Bakanı olarak görev aldınız. İktidarın dilinden düşürmediği ‘hukuk reformu’ kavramını bakanlığınız döneminde sizden de işittik. Şu an burada muhalefet temsilcisi olarak oturuyorsunuz. Ne oldu da biz hukuku tartışır hale geldik” sorunu yönelttim.

Ergin de avukatlığının ve siyasi tecrübesinin kendisine verdiği yetkiye dayanarak konuyu gargaraya getirmeyi tercih etti. Kendi döneminde Adalet Bakanlığı olarak yaptıkları doğruları anlattı. Deyim yerindeyse pürhukuk bir zaman dilimi yaşadığımızı söyledi.

Üstüne normhaber.com yazarı Yasemin Güler de Ergin’e sonradan ne olduğunu ve hukuk sisteminin bozulduğunu sordu. Bereket ki o soruya sağlıklı bir yanıt alabildik. Ergin “Türkiye’de yargı standart dışı, tasnif dışı, ‘izahtan vareste’ diye bir kavramla açıklanabilecek bir durumda” dedi.

Özetle, toplantı genelinde biz soru sorduk ama Sadullah Ergin kendi istediği şeyleri anlatmayı tercih etti.

Bir noktada normal karşılanabilir, zira Sadullah Ergin de AK Parti’deki geçmişi ile değil de DEVA Partisi’ndeki görevi ve beyanatları ile gündemde kalmak istiyordur muhtemelen.

AK Parti dönemi ile ilgili belki nedamet getirmiştir, belki de öz eleştiri yapmıştır. Belki de ‘Bu kadar yıl geçti kimse kolay kolay geçmişi hatırlamaz’ diye düşünüyordur.

Ancak hafıza-i beşer nisyan ile malül olsa da kendi görev döneminde Ergenekon ve Balyoz davalarındaki tutumunu, 2014 Hatay Belediye Başkanlığı seçimlerindeki tartışmaları ve 15 Temmuz sonrası ihraç edilen bazı hakimlerin kendisi ile ilgili açıklamalarını unutmak pek kolay olmuyor.

Ha bir de Ali Dibo davası diyecektim ama gelen bir soru üzerine o konuda aklandığını belirtti, o yüzden listeye eklemedim.

Sonuç olarak Sadullah Ergin, DEVA Partisi içerisinde özellikle sosyal medyada en çok tartışılan isimlerden biri olmaya devam ediyor.

Teşkilata ilişkin açıklamaları tamam olsa da basın toplantılarında bu tür sorulara verdiği yanıtlar aşağı yukarı aynı minvalde ise bu tartışmalar sürecek gibi duruyor, belirtmiş olalım.

Çünkü kadrosu itibariyle ‘yenilerin hareketi’ imajını veren DEVA Partisi’nde bu tür ‘geçmişten’ esintiler kafa karışıklığı oluşturmaktan öteye geçmeyecektir…

Türkoğlu’nun gözü Ankara’da

Türkoğlu’nun gözü Ankara’da

En son dün öğle saatlerinde aradığım İYİ Parti Bursa İl Başkanı Selçuk Türkoğlu, “Tüm samimiyetimle söylüyorum, halen net kararımı vermiş değilim. Akşama İl Yönetimi olarak bir toplantı gerçekleştirip son kararımızı çalışma arkadaşlarımla birlikte vereceğim” dedi.

Elbette siyaseten cümleler bunlar.

Türkoğlu’nun içinde milletvekilliği aşkının olduğunu, 2018 seçimlerinde ilk kez şansını denediğini ve bu şansı ilk fırsatta yeniden denemek istediğini hepimiz biliyoruz.

Fakat burada asıl soru şu; ‘o sene bu sene mi?’

Parti Genel Merkezi’nde listeler önseçimle hazırlansın düşüncesi akıllarda dolaşmıyor değil. Eğer bu ihtimal gündeme gelirse Türkoğlu’nun seçilebilecek bir sıralamada yer bulması işten bile değil. Sanırım dün yapılan Ankara ziyareti sonrası Türkoğlu’nun kulağına üflenen tatlı şarkının sözlerinde bu ihtimal gizli…

Fakat önseçim olmaz ise halihazırda iki milletvekili olan İYİ Parti’nin listesi hayli karışabilir. Bir yandan kontenjan adayların partinin güçlü olduğu Bursa’ya kaydırılması gündeme gelebilir, diğer yanda ise altılı masanın küçük ortaklarına listeden yer ayrılabilir.

Bu karmaşanın içinde İYİ Parti kaç oy alıp kaç vekil çıkarır ve Selçuk Türkoğlu listede hangi sırada kendisine yer bulur şimdiden tahmin etmek hayli güç.

Genellikle Selçuk Türkoğlu gibi siyaseti güçlü figürler listelerde orta sıralara yerleştirilir ki, çok çalışıp listeyi daha ileriye taşısınlar. Bu konuyu da konuşmuştuk geçmiş zamanda kendisiyle. Pek de esprili yaklaşmıştı yorumuma;

“Araba neden hep arkadan çekişli olsun ki, bu kez önden çekişli olsa olmaz mı?” diyerek.

Her şey bir yana Türkoğlu tüm bu riskleri göze alarak 29 Ocak tarihinde İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in de katılımıyla yapılacak olan 3. Olağan İl Kongresinde aday olmayacağını bugün net biçimde açıkladı.

Ben kongreden sonra İYİ Parti’nin samimiyetle emrinde olacağım!” diyerek. Sonrasında da gönlünde yatan aslanın milletvekilliği olduğunu dile getirdi;

“Milletvekili adaylığı düşüncemiz var. Süreç o noktaya getirdiğinde yine oturup istişare edeceğiz” diyerek.

Türkoğlu’ndan boşalan koltuğun sahibi daha Osmangazi İlçe Kongrelerinin yapıldığı dönemden hazır. Şu ana kadar resmi bir açıklama yapılmadı, elbette Türkoğlu’nun kararı beklendi. Şimdiden sonrası için partinin Osmangazi geçmiş dönem ilçe başkanı Doktor Mehmet Hasanoğlu’nun adaylık açıklamasının eli kulağında diyebiliriz. Mehmet Hasanoğlu’nun karşısına ise Yüksel Ceylan’ın çıkması bekleniyor.

Siyasetin 24 saati bile çok uzun gerçekten. Bu gözler bir öğle yemeği ile yer değiştiren delege oylarını da gördü, bir saatin içinde alt üst olan listeleri de, kesin seçilecek gözüyle bakılan isimlerin üstlerinin çizildiğini de…

Bundan sonrasını bekleyip kulisleri yakın takip ederek geçirmek en iyisi olacak kanaatimce…

ERGİN SORULARI ALDI, CEVAP VERİR GİBİ YAPTI


DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilat İşleri Başkanı Sadullah Ergin, elbette teşkilatlanma ve seçim hazırlıkları konusundaki icraatlarını anlatmak üzere geldi Bursa’ya, ancak Bursa basınının yapılan açıklamadan başka merak ettikleri de vardı.

Mesela altılı masada neler olduğu, mesela Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayının kim olduğu, mesela Sadullah Ergin adıyla anılan geçmiş dönem olaylara Ergin’in bugünden bakışı gibi sorular dolaşıyordu kafalarda…

Tüm soruları dinledi Sadullah Ergin, verdiği cevaplarda da ne kadar mahir bir siyasetçi olduğunu ortaya koydu, kaçak güreşti.

İşte bu noktada unutulan bir şey var, Bursa basını da eski kurttur bu camiada…

Taşrada beni sıkıştırmazlar ya da üç beş cümle konuşurum mantığı buralarda geçerli olmaz.

Olmadı da…

Toplantıdan ayrılırken gazeteci arkadaşlarımın notlarına baktım; cevap vermedi, özeleştiri yapmadı, yanıtsız bıraktı… cümleleri vardı kağıtların üzerinde. Oysa AK Parti döneminin Eski Adalet Bakanlarından Sadullah Ergin uzun uzun anlatmıştı kendi anlatmak istediklerini…

Ama işte dedim ya, sorulara yanıt vermemişti.

Bendeniz de bir soru sordum kendisine;

Yargının bugün geldiği dönemiyle ilgili yorumunuz nedir?”

Ben soruma yanıt almayı başarabilen şanslı azınlıktaydım.

“Şu anda öyle bir noktadayız ki, Cumhurbaşkanı’nın talimatları ile Rahip Brunson’ın salındığı bir dönemdeyiz. Bunlar bir devlet başkanının gücünü ortaya koyan icraatlar değil. O ülkede yargının müdahaleye açık olduğunu gösteren örnekler. Burada temel bir kuvvetler ayrılığına inanmama hali söz konusu.

Bugün Türkiye’de yargının ne düzeyde olduğunu izah etmek için nefes harcamaya gerek yok.

Hukukta yargı etiği ilkeleri içerisinde bir kural var; hakimin tarafsız olması yetmez diyor. İnsanların onu tarafsız olarak algılaması da lazım. O tarafsız algısını veremiyorsanız, tarafsız davranılması kıymetli değil. Türkiye’de yargı standart dışı, tasnif dışı, ‘izahtan vareste’ diye bir kavramla açıklanacak boyuttadır. Herkes nasıl algılıyorsa öyle diyebiliriz” diyerek tarif etti bugünkü durumu Ergin.

Soruma aldığım yanıtın verdiği mutlulukla ayrıldım salondan…

DEVA’da bir ilk

DEVA’da bir ilk

Genel seçimlerin yaklaştığı her gün Bursa özelinde dikkatimizden kaçmayan önemli bir ayrıntı, bu süreçte sahne alacak isimlerin ortaya çıkması oluyor.

Yine, gün geçmesin ki kentimizde ziyaretçiler eksik olmasın.

Bu anlamda bakınca perşembe sabahından başlayarak akşam saatlerine kadar Bursa açısından oldukça hareketli bir gündü.

Önce Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkan Yardımcısı Sadullah Ergin ve önceki dönem Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Dudu Özkal, Bursa’ya geldiler.

Önce basın mensupları ile buluştular.

Ardından DEVA açısından bir ilk olan mahalle temsilciliği açılışını gerçekleştirdiler.

Bu açılışı yapan DEVA Osmangazi İlçe Başkanı Yasin Gök idi.

Emek’teki açılış kurdelesini Sadullah Ergin ile Hatice Dudu Özkal birlikte kestiler.

Yasin Gök’ü ayrıca tebrik etmek gerekli.

Ama öncesinde Sadullah Ergin’in basın buluşması ile ilgili detaylar var. Ben toplantıya katılmadım amma velakin katılan arkadaşların da pek tatmin olduğu söylenemez.

Önceki dönem Adalet Bakanı olarak görev yapan Ergin, bakanlığı dönemi ile ilgili sorulara kaçamak yanıtlar vermiş.

Kısaca kimse tatmin olmamış.

Ama aslolan, onun döneminde göreve başlayan yüzlerce yargı mensubu, FETÖ ile iltisaklı ve birçoğu da Bylock kullanıcısı olduğu için ihraç edildi.

En azından bu konu ile ilgili geniş bir açıklama yapılabilirdi…

Neticede DEVA’nın dünkü toplantısının son kısmı ise BAOB’da teşkilat mensuplarına yönelik idi.

Orada muhtemelen Ergin, önümüzdeki seçimlere ilişkin düşüncelerini ve beklentilerini paylaşmıştır.

Ama dün itibari ile akılda kalan Yasin Gök’ün ilçe başkanı olarak Türkiye’de bir ilk olan Emek Mahallesi’nde temsilcilik açması…

Onun dışında pek bir şey değil…

TÜRKOĞLU ‘ADAY DEĞİLİM’ DEDİ

Perşembe gününün diğer basın toplantısı İYİ Parti Bursa İl Başkanı Selçuk Türkoğlu’nun gerçekleştirdiği basın toplantısı idi.

Türkoğlu, bu ayın 29’unda gerçekleşecek kongrede “aday değilim” dedi. Ardından “genel başkanım hangi görevi verirse” diye devam etti.

Ama gönlünden geçenin de milletvekilliği olduğunu sorulan bir soru sonrası ifade etmiş.

Tabii asıl merak edilen Bursa’da adayların nasıl belirleneceği…

Bu konuda kulağımıza gelen bilgilere göre, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “İstanbul’da adaylar ön seçim ile belirlenecek” demiş. Bunun üzerine İYİ Parti GİK Üyesi Hasan Toktaş ve Bursa İl Başkanı Selçuk Türkoğlu, son Ankara ziyaretlerinde “Bursa’da ön seçim olsa” sorusuna Akşener’in “benim için sorun olmaz” demesinin ardından il başkanlığına aday olmayacağını açıkladı.

Türkoğlu, rotayı milletvekili adaylığına çevirdi desek abartmış olmayız.

Şimdi bu açıklamanın ardından gözler bu hafta sonu Akşener’in de katılacağı Ankara İl Kongresine çevrildi.

Akşener, burada yapacağı konuşma ile önümüzdeki seçimlerde aday belirleme yöntemini de belki açıklamış olacak.

Bakalım adaylar gerçekten ön seçimle mi yoksa temayül yoklaması ile belirlenecek?

Bekleyip, görelim…

Bu arada muhtemelen İYİ Parti’de önümüzdeki dönem il başkanlığı koltuğunda Mehmet Hasanoğlu’nu göreceğiz.