AK Parti Bursa İl Teşkilatı tarafından düzenlenen ‘Genel seçimlerin üzerinden iki, yerel seçimlerin üzerinden bir yıl geçerken Bursa yatırımları’ başlığıyla özetleyebileceğim toplantı bana gösterdi ki, AK Parti muhalefet işini kapmış…
Bir şey daha gördüm bu toplantı vesilesiyle, uzun uzun Bursa Büyükşehir Belediyesi ve CHP’li ilçe belediyelerinin bir yıl içinde hizmet yapamamış olmalarına yönelik eleştiriler yapılırken, ayrıca merkezi hükümet kanalıyla yapılan hizmetler anlatılırken, toplantı masasında AK Parti’nin tüm ağır topları mevcuttu, bir kişi eksikti…
Kim olduğunu tahmin edersiniz herhalde; geçmiş dönem Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş!
Oysa eski başkan bu toplantıda olsaydı, eminim kendisine yöneltilen soruları çok daha detaylı bir biçimde yanıtlardı. Aktaş’ın yokluğundan kalan boşluğu AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan doldurdu. Kendisinin konulara hakimiyeti hayli yüksekti, gerçekten tebrik ederim. Toplantı hakimiyeti ve konuyu merkezinden kaydırmama becerisi de oldukça yüksekti, zira İYİ Parti’den yeni transfer edilen belediye başkanlarına yönelik soruları son derece profesyonel bir biçimde göğüsledi, pası aldı, ofsayta attı…
Tahmin edeceğiniz gibi çok fazla konu var üzerinde konuşulup yazılabilecek. Hepsine zaman içinde dönerek değinmek istiyorum. Benim için en önemli konulardan biriyle başlayalım; konumuz Nilüfer Çayı…
AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, 96 kilometrelik hatta sahip olan Nilüfer Çayı’nı Karacabey Boğazı üzerinden Marmara Denizine akıtacak kapalı bir sistem üzerinde çalıştıklarını söyledi. Nilüfer Çayı Havzasında iki yıla yakındır bir çalışma yürütülüyormuş bu konuyla ilgili.
Havzaya ilişkin Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü, Bursa Valiliği, Büyükşehir Belediyesi, Sanayi ve Ticaret Odası olarak fizibilite çalışması yaptıklarını aktaran Gürkan, bunun sıradan bir çalışma olmadığını anlattı. Çayı, kapalı sisteme alıp, kapalı sistem üzerinden Karacabey Boğazı’na kadar ulaştırmayı planladıklarından bahsetti.
Çaya deşarj yapan 22 arıtma tesisi bulunduğunu belirten Gürkan;
“Hepsi atıklarını Nilüfer’e veriyor. Arıtma tesisinden çıkan sular tartışmasız kullanılamaz durumda. Günlük 463 bin metreküp su debisi. Derin deşarj 35 metredir. Bizim planladığımız sistemde Karacabey Boğazı’na eksi 42 kodunda boşaltacak şekilde derin deşarj çalıştık. Mesele kolay değil, ama özellikle de uzun mesafede de 7,5 kilometre doğu yönünde ileriye deşarj sağlanacak. Bu normalde dünyadaki sistemin çok daha üzerinde sistem olarak öngörülmüştü. 2,2 metrelik betonarme çaplı sistem olarak düşünüldü” diyerek açıkladı kirli suların Marmara Denizi’ne nasıl bırakılacağını.
Bir de hidroelektrik santrali kurulacakmış sistemin üzerine, böylelikle kendini 4 yılda amorti eden bir sistem ortaya çıkacakmış. Herkesin de bu sistemin kurulması ve işlemesi için elini taşın altına koyması gerekiyormuş.
Dinlerken insana pek güzel geliyor, hatta kanal denince şöyle bir Venedik kanalı gibi düşünüyor insan neredeyse. Ancak mesele hiç de öyle değil. Nilüfer Deresi ile ilgili pek çok araştırması ve açıklaması olan Su Kolektifinden Caner Gökbayrak ile konuşayım bir de bu meseleyi dedim, altından neler çıktı inanamazsınız…
Hemen anlatalım…
‘Bir dönem Ergene Nehrine böyle bir çalışma yapılmıştı’ diyerek başladı konuşmasına Caner Gökbayrak. “Dünyanın en kirli nehirleri arasında gösterilen Ergene böyle bir kanal içine alınmış ve derin deşarj ile suları 2022 yılında Marmara Denizine bırakılmaya başlanmıştı”
Bilin bakalım bu tarih neye rast geliyor?
Müsilajın Marmara Denizini çepeçevre sarmaya başladığı zamanlara elbette…
Ergene Nehri temizlenmemiş, bir kanal ile etrafı kapatılarak kirliliği örtülmüş, kirli suları rahat rahat denizin 30-35 metre kadar derinliğine boşaltılarak sorunun çözüldüğü düşünülmüştü. Deve kuşunun başını kuma gömünce kaybolduğunu düşünmesi gibi…
Şimdi Caner Gökbayrak’ın açıklamasına göre Nilüfer Çayına 300’ün üzerinde kaçak deşarj yapılıyor. Yer altı kuyu suyu kullanma müsaadesi alan, yanına iki üç tane de müsaadesiz kuyu açtığından, bu kuyuların sularını da arıtmaya gönderemediğinden, doğrudan temizlemeden çaya boşaltıveriyor. Hem yer altı kaynak suyunu istenilenden çok daha fazla kullanıyor hem de kirlettiği suyu temizlemeden çaya, oradan da Marmara Denizine akıtıyor pek muhterem sanayicilerimizin büyük bölümü!
Oldu da bitti Maşallah…
İlginç bir bilgi de aldım Gökbayrak’tan. Su Kollektifi merkezi hükümetin Nilüfer Çayını kanala alma projesini bir fısıltı kaynak eşliğinde duymuş, konuyla ilgili malumat almak için Çevre Şehircilik İl Müdürlüğüne bir yazı yazmış. 2025 yılı 7 Ocak tarihinde sorularına gelen yanıt, böyle bir projenin olmadığını özellikle belirtmiş.
Müdürlük çalışma hakkında çevreyle doğrudan ilgilenen bir sivil toplum kuruluşuna alenen yanlış bilgi vermiş, çünkü bugün yapılan açıklamada AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan, yaklaşık 2 yıldır konunun gündemde olduğunu ve ilgili müdürlükle ortaklaşa çalışıldığını söylüyor. Gürkan’ın yanlış bilgilerle açıklama yapma ihtimali olmadığına göre…
Burada da anlaştıysak konunun neden bu kadar ivedilikle gündeme alınmaya çalışıldığının altını çizelim bir kez daha Caner Gökbayrak’ın sözleriyle…
“Nilüfer çayının kanala alınması, temizlenmesinden daha çok kirliliğinin gizlenmesi anlamına geliyor. Ergene Nehri müsilajın ortaya çıkmasına nasıl vesile olduysa, Nilüfer Çayı da sorunları daha derinleştirmeye vesiledir. Bunun kanala alınmasıyla ilgili telaşenin nedeni sanayi bölgelerinde önleyemedikleri kaçak deşarjların kirliliğini gizlemek, halkın çıkarları yerine sanayinin çıkarlarını ön plana almaktır.
Marmara’da 30 metrenin altında oksijen kalmadı, bunun nedeni Marmara Denizinin artık büyük bir fosseptikmiş gibi kullanılmasıdır. Nilüfer Çayını kanala almak, Marmara Denizi’nin ölüm fermanını imzalamaktan da öte idam ipini çekmektir!”
Küçük de bir not ekleyelim; sanayi bölgelerinin arıtma tesislerinin hepsinin, anlık olarak, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından denetlendiği bir sistem mevcut. Denetleme var, ama sonuçlar hakkında kimsenin bir fikri yok! Sanayi bölgeleri böylesine sıkı denetlenirken, Nilüfer Çayı nasıl böyle kirli akıyor? Denetleme olduğuna göre, sonuçlara kim göz yumuyor? Sorunların üzeri kanalla örtülüp, kirli sular biraz daha derine bırakılınca sorunlar çözülüyor mu?