İYİ Parti’de ön seçim ve akılda kalanlar…

İYİ Parti’de ön seçim ve akılda kalanlar…

Pazar günü Bursa’da çifte seçim vardı. Bir tarafta çifte vatandaş olan yurttaşlarımızın katıldığı Bulgaristan seçimleri, diğer tarafta ise genel seçimlere hazırlanan aday belirleme sürecinde olan İYİ Parti’nin milletvekili aday adaylarının katıldığı ön seçim…

Her iki seçim de oldukça önemli.

Özellikle Bulgaristan seçimleri ve Hak ve Özgürlükler Hareketi’nin durumunu sandıklar açıldığında yorumlarız.

Bugün ise bu köşede İYİ Parti’nin ön seçimini yazalım.

Ön seçim detayına girmeden bir önceki 2018 Genel Seçimleri’ne gitmek gerekli. Hatırlatmakta fayda var; bir önceki seçimlerde İYİ Parti’ye milletvekili aday adaylığı döneminde 100’ün üzerinde başvuru gerçekleşmişti. Bu dönem ise başvuru sayısı 60’ın altında kaldı.

Başvuran aday adaylarından 10’u da engelli.

Yine bir başka detay daha önceki seçimlerde listeye giren isimlerin bazıları da bu dönem başvuru da bulunmadı…

Bu detayların genel merkez tarafından ön seçim sonuçları değerlendirirken ayrı bir parantez açılacağını tahmin etmek müneccimlik olmaz…

Şimdi gelelim ön seçimden başka bir detaya, bizler Norm Haber olarak hem Osmangazi ilçesinin ön seçiminin yapıldığı Merinos Atatürk Kongre Kültür Merkezi’nde, hem de Yıldırım ilçesinin ön seçiminin gerçekleştiği Yunus Emre Spor Kompleksini ziyaret ettik.

Buralarda üyelerin ve kurucu yöneticilerin nabzını tuttuk.

Her iki ilçede katılım noktasında değerlendirdiğimiz de içinde bulunduğumuz Ramazan ayını da göz önüne alırsak fena değildi.

Öte yandan üyelerin oy kullanabilmesi için her türlü imkân vardı.

Salona girmeden de aday adaylarının broşürlerini dağıtan gönüllülere de rastladık. Dikkat çektiğimiz bir detay ise Osmangazi’de ve 1.Bölgede üç anahtar listenin dolaştığını duyduk. Bunu yanı sıra benzer listeler 2.Bölgede de vardı.

Bu seçimde en çok performansları ile dikkat çeken aday adayları 1. Bölgede Birgül Yıldız Günay, Yüksel Yılmaz, Yahya Bahadır, Yıldırım Selçuk Türkoğlu 2. Bölgede ise Dilek Durak, Yunus Aydın oldu.

Bu performansları sandığa nasıl yansıdı?

Yazımızı yazdığımız saatlerde sayım devam ediyordu.

İlerleyen saatlerde sonuçlara www.normhaber.com üzerinden takip edebilirsiniz.

Bize düşen hayırlı olsun demek…

Yerel Bakış’ın konuğu Şanlı

Her hafta birbirinden değerli konukları ağırladığımız Yerel Bakış programının bugünkü konuğu Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkan Yardımcısı Hilmi Şanlı olacak.

Şanlı ile özellikle 27. Yasama Dönemi’nde din ve vakıf görevlilerinin beklentilerinin karşılanıp karşılanmadığı başta olmak üzere meslektaşlarının 28. Dönem’de seçilecek milletvekillerinden kısaca yasama organından beklentilerini konuşacağımız program bugün saat 15.00’de www.normhaber.com başta olmak üzer tüm sosyal medya yayın organları üzerinden izleyebilirsiniz.

Şimdiden iyi seyirler…

İYİ Parti’de sandık günü

İYİ Parti’de sandık günü

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarışacak dört aday belli oldu, daha doğrusu kesinleşti.

Şimdi sırada partilerin adaylarını belirleme aşaması var.

Bu konuda tüm siyasi partiler çalışmalarını devam ettiriyor.

O siyasi partilerden biri de İYİ Parti

Bu minvalde pazar sabahı İYİ Parti teşkilatları Bursa’nın 17 ilçesinde sandık kurarak resmi olmayan bir ön seçim gerçekleştirecek.

Bu ne demek?

Çıkacak sonuçlarda son kararı yine genel merkez verecek.

Ya da diğer bir ifade ile üstte çıktım diye sevinme, altta kaldım diye üzülme demek…

Tabii ki bu seçimde diğer adaylara göre bir adım önde olanlar olacak.

O isimlerden biri GİK Üyesi Hasan Toktaş ve önceki İl Başkanı Selçuk Türkoğlu

Fakat bu avantaj sandığa yansıyacak mı?

Onu sandıklar açıldığında göreceğiz.

Ama bu seçimlerde oyunu fazlası ile merak ettiğimiz birkaç isim var. Teşkilatta kurucu il başkanı olarak görev yapan Yüksel Yılmaz, yine daha sonra İl Başkanlığı görevinde bulunan Yahya Bahadır, ülkücü camianın yakından tanıdığı Yunus Aydın ve kadın adaylardan Dilek Durak, Müberra Çakır.

Bu isimler sandıklardan beklediği sonucu alabilecek mi?

Yoksa hayal kırıklığı mı yaşayacak?

Onu sonuçlar açıklanırsa öğreneceğiz.

Aksi durumda, o durumda umutlar genel merkezin değerlendirmesinde olacak.

Onları da en geç YSK tarafından listeler 9 Nisan tarihinde alındığında öğrenmiş olacağız.

Biz bugün Norm Haber olarak İYİ Parti’nin temayülünü sandığın kurulduğu alanlarda takip etmeye çalışacağız.

AK PARTİ’DE SÜRPRİZ OLACAK MI?

Seçim sürecinde önce temayül ardından mülakat derken önceki gün de aday adaylarına iftar veren AK Parti’de aday belirleme süreci devam ediyor. Kurullar çalışıyor.

Sonuçların açıklanmasına 10 günden az bir zaman kaldı.

Fakat asıl merak ettiğimiz listede başvurmayan bir ismin son dakikada dosya hazırlayıp girmesi konusu.

Bu konuda kulislerde farklı bilgiler konuşuluyor.

Biz de özellikle Bursa Büyükşehir Belediyesi önceki dönem başkanı Recep Altepe ve önceki dönem bakanlarımızdan Faruk Çelik’in listelerde değerlendirilip değerlendirilmeyeceğini merak ediyoruz.

Her iki isim Bursa’da listelerde olması durumunda önemli bir katkı sağlar, bu hatırlatmayı da buradan yazmış olalım.

BURSA AYDINLAR OCAĞI’NDAN DÖRT ADAY ADAYI

Ali Seydi Çakırel’in başkanı olduğu Bursa Aydınlar Ocağı son zamanlarda milli hassasiyetler noktasında yapmış olduğu çıkışlarla dikkati çekiyor.

Bu bağlamda geçen hafta içinde iftarda bir araya gelen Bursa Aydınlar Ocağı hem güncel olayları değerlendirdiler hem de kendi yönetiminden aday adayı olan isimlere destek verdiler.

Bu yıl gerçekleşecek yerel seçimlerde Aydınlar Ocağı yönetiminde görev yapan Ekrem Alfatlı BBP’den, Cennet Cankılıç ve Sadi Kurtulan AK Parti’den, Ali Bahadır da MHP’den aday adayı oldu.

Bizler de dört isme başarılar diliyoruz.

Bir seçim var bende benden içerü…

İYİ Parti için 2 Nisan Pazar günü yapılacak olan, bir yanıyla çok anlamsız bir yanıyla çok anlamlı önseçimin göğüs göğüse mücadelesi sürüyor.

Bir seçim var bende benden içerü…

Önseçim anlamsız, çünkü milletvekili listelerinin belirlenmesi için yapılan önseçimde sonuç ne olursa olsun, her iki bölgenin de ilk iki sırasına genel merkezin karar vermesi bekleniyor. Birinci sıralar hali hazırda mevcut milletvekillerinin vekillikleri için ayrılmışken ikinci sıralar kontenjan olarak genel merkez tarafından doldurulacak.

Geriye sadece üçüncü sıralar kalıyor. Önseçimden birinci çıkan isim, listelerin üçüncü sırasında kendisine ancak yer bulacak. Elbette genel merkez kontenjanı olarak ikinci sırayı garantilemediyseler.

Basit bir hesapla iki bölgesi olan Bursa’dan en çok beş vekil çıkarmayı hedefleyen İYİ Parti için birinci bölgenin üçüncü sırası risk ihtiva ederken, ikinci bölgenin üçüncü sırası seçilemeyecek bir sıra demek.

Önseçimin anlamlı tarafı ise siyasette iddiası olan isimlerin parti içindeki ağırlıklarını gösterecek olması. Kimin ne kadar oy aldığı bu noktada mühim.

Patırtı da burada kopuyor zaten. Güçlü gücünü göstermek için oyunu olabildiğince sert oynuyor. Bu durum da parti içinde huzursuzluklara neden oluyor.

Ancak bu durum bir süredir İYİ Parti için alışılageldik olmaya başladı. Bundan önceki yazılarımda parti içinde bir muhalefetin olduğunu. Dolayısıyla en az iki grubun birbiriyle yarışacağını detayları ile anlatmaya çalışmıştım.

Bunu kenara yazdık.

Daha düne kadar en az beş, en çok on ismi oylayacak olan üyeler, genel merkezden gelen bir karar ile en az bir en çok on ismi oylayacaklar artık.

Bunu da bir kenara yazalım.

Şimdi iki grubun birbiriyle yarışması ve tek aday yazılabilme izninin ne anlama geldiğini konuşalım biraz.

Bu izin sayesinde kimse ilk tercih ettiği adayın altına partiden en az dört isim daha yazmak zorunda kalmayacak. Böylelikle ilk sırada yer almayan, ancak her iki adayın da alt listesinde yer alabilecek isimlerin ön plana çıkma ihtimali bertaraf edilmeye çalışılıyor.

Sert bir siyaset yarışı var İYİ Parti Bursa’da. Daha önce de belirttim, Selçuk Türkoğlu milletvekilliğini istiyor, hem de çok istiyor. Hal böyle olunca da yarış giderek sertleşiyor.

Perşembe akşamı, birinci bölge milletvekili aday adaylarının önseçim öncesi seçmenleri ile bir araya geldikleri, İYİ Parti Nilüfer İlçe Teşkilatının düzenlediği bir organizasyonda, yani deplasmanda gördüm Türkoğlu ve ekibini.

İddialı isimler arasında Birgül Yıldız Günay, Evren Şahin, Özgür Şimşek, Şeyda Şahin, Yahya Bahadır, Yüksel Yılmaz ve Yüksel Selçuk Türkoğlu yer alınca bütün toplantıyı izlemek farz oldu.

Kulağıma da neler geldi neler…

Önseçim yarışı sertleştikçe eski il başkanının muhaliflerinin sayısı da giderek artmış görünüyor. Yakınında ise saflar sıklaşmış. Hatta kulağıma geldiğine göre parti içi muhalefeti tercih etme ihtimali olanlar bu konuda sertçe uyarılır olmuş, ‘Neden onun yanındasın’ denilerek…

İşin aslını astarını bilmek zor, ama işte bütün bunlar kulislerde konuşuluyor. Özellikle kadın aday adaylarına karşı da benzeri bir tavır takınılıyor olması centilmenliğe pek yakışmıyor. Hatta belki de bir mağduriyet yaratıyor olduğundan ters etkiye sebep oluyor bence.

Genel Başkanı kadın olan bir partide kadınların da ne kadar güçlü olabileceğini tahmin edersiniz. Ancak oyun sert oynanınca milletvekili aday adayı olan tüm kadınlar arkalarında kendilerini destekleyen erkeklere ihtiyaç duyar olmuş.

Gerçi daha önce de belirttim, bizim ülkede mağduriyet çalışır ve bakarsınız mağduriyetten beklenmedik galibiyetler doğar.

Liste yarışı başka bir şey. Bir yere kadar omuz omuza çalıştığın kişilerin karşısında rakip oluyorsun ve neden rakip olduğun sorgulanıyor da vakti zamanında aynı kişi için deli gibi çalıştığın hiç akıllara gelmiyor.

Bence salonda o gece pek çok kişi aynı duyguları yaşıyordu.

Partinin Kurucu İl Başkanı Yüksel Yılmaz ile önceki dönem İl Başkanı Selçuk Türkoğlu arasındaki çekişmeyi gözlerimle görmek mesleki olarak önemliydi benim için.

Kendi kalesinde kürsüye çıkan Yüksel Yılmaz’a konuşması sırasında partinin gençleri tezahüratlarda bulundu. Hemen ardından Yüksel Selçuk Türkoğlu kürsüye çıkarken aynı gençler salonu boşaltıyordu. İşin kötüsü bu hamle rakip taraftan zaten çoktan tahmin ediliyordu. Gard alınmıştı. Türkoğlu; ‘Bu partiye üç yıl il başkanlığı yapmış bir ismin konuşmasını da dinleseydi keşke gençler’ diyerek durumu bence lehine çevirdi konuşmasının ilk cümlesi ile.

Büyük de alkış altı Selçuk Türkoğlu… Kulağıma fısıldayanlar, ‘düşünün ki, burası bizim için deplasman’ diyordu…

Elbette bu çekişmenin il düzeyinde kalan kısmı. İşin bir de genel merkez düzeyine yansıyan tarafı var. Selçuk Türkoğlu çalışkan bir il başkanı olduğundan kolay tuş edilemiyor olsa da İYİ Parti TBMM Gurup Başkanı İsmail Tatlıoğlu ile aralarındaki çekişmeyi böyle canlı izlemek mümkün olmuyor. Tatlıoğlu yılların siyasetçisi, ortalık yerde, alanlarda, seçmen önünde kapışmanın, içinde bulunduğu partiye nasıl zarar vereceğini gayet iyi bilen isimlerden. Biz onları hep yan yana görüyoruz ve görmeye de devam edeceğiz gibi duruyor.

Şimdi yarın yapılacak önseçim öncesinde naçizane fikirlerimi de yazıp noktalayayım; ben siyasi partilerin emek edenlerinin ve elbette donanımlı olanlarının yani hem okumuş, fikir sahibi, bilgi sahibi hem de işinden gücünden fedakarlık ederek partinin tüm çalışmalarına katılmış, bu işe gönül koymuş emekçilerinin vekillik listelerinde olmasından yanayım.

Gönlü siyasetten yana olan insanların bu ülkeyi yönetmeye de talip olabileceğini düşünenlerdenim. Bakalım İYİ Parti’nin kendi üyeleri de seçimlerini yaparken bu yönde bir tavır mı koyacaklar? Birlikte göreceğiz…

 

 

Eski seçim sistemi, yeni sistem ve önerilerim

Eski seçim sistemi, yeni sistem ve önerilerim

Genel seçimlere kısa bir süre kaldı, geri sayım devam ediyor.

Önce adaylar açıklanacak, ardından seçim çalışmaları başlayacak.

Bir yandan vekilleri seçerken, diğer yandan da Cumhurbaşkanı’nı seçeceğiz.

Şimdi eğri oturup, doğru konuşmak ve doğru yazmak gerekiyor.

Bugün önceki seçim sistemi devam etseydi ne olurdu?

Ne vardı önceki sistemde?

Hatırlatalım, seçim barajı yüzde 10 idi…

Yine Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı ayrı ayrı isimlerden oluşuyordu.

Bunun yanı sıra Hazine yardımı almak için alınması gereken oy oranı yüzde 7 idi.

Sadece bu kadar mı?

Partilerin ittifak yapmalarına olanak sağlanmıyordu, yapılan ittifaklar bir anlamda gayri resmi ittifaklardı.

Bu listeyi uzatmak mümkün.

Bu yapılanlardan kimler en çok şikâyet ediyorsa bugün en fazla nimetinden o parti faydalanıyor.

***

Sırasıyla devam edelim.

Misal eski sistem devam etseydi, bugün TBMM hayalleri kuran DEVA, Gelecek, DP, BBP, SP, belki de İYİ Parti ve MHP’nin Meclis’te temsil edilme olanağı 14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleşecek seçimlerde çok düşük kalacaktı, diye yazılarımızı yazmaya başlamıştık bile.

Bu ihtimal şimdilerde oldukça zayıf…

Bu birinci ihtimal…

Gelelim diğer bir ihtimale,

Seçimlere katılacak siyasi parti sayısı toplamda 36, önceki sistem devam etseydi hiçbir partinin barajı geçmeme ihtimali teorik olarak vardı.

Şimdi bu ihtimal ittifaklarla bertaraf edilmiş durumda.

Hazine yardımı almak için oy oranının yüzde7’den yüzde 3’e düşürülmesi ile bu seçimlerde en azından BBP, Memleket Partisi ve Yeniden Refah Partisi gibi partilerin seçimlere motivasyonu artmış durumda.

En azından yüzde 3’e ulaşıp Hazine yardımı almaları durumunda partilerin ekonomik sorunları da kısmen hallolmuş durumda.

Önceki sistem devam etseydi, belki de son genel seçimlerde kılı kılına yüzde 10 oy alan ve yüzde 11 oy alan partiler ya da diğer bir ifade ile barajın altında kalsalardı; MHP, İYİ Parti ve HDP hazine yardımı almayacaktı.

TBMM’de 2 parti ve bağımsız milletvekillerinden oluşacaktı.

Bu ihtimalleri çoğaltmak mümkün.

***

Önceki seçimlerde seçimden sonra koalisyon kurulurdu, şimdilerde ise seçimden önce.

Hatta 3 ile 5 bin oyu olan siyasi parti bile ittifaklarla pazarlık yapıyor.

O zaman bu bilgiler ışığında önceki dönem bakanlarından Faruk Çelik’in yüzde 40+1 önerisi akla geliyor.

O olsaydı ülkede şimdilerde bu kadar pazarlık olmaz, seçime giren herkes boyunun ölçüsünü alırdı.

Bana sorsalar bu önerinin yanına her iki sistemden faydalanarak şöyle bir şey eklerdim.

Geçmişte Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği Türkiye Milletvekilliği önerisi…

TBMM’ye illerde 450 milletvekili seçilir, kalan 150 milletvekili de partilerin nispi oy oranına göre dağıtılırdı.

Ya da en basit ifade ile ülke genelinde 0,66 oy alan bir siyasi partiye 1 milletvekilliği verilirdi.

Bunun yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine devam eder, bakanları da TBMM’den Türkiye Milletvekilliği hakkını kazananlardan seçer istifasına gerek kalmazdı.

Böyle bir sistem ülkeyi rahatlatmaz mı?

Öneri bizden değerlendirmek en azından bir sonraki seçim için yetkililerden…

‘Beni kendinle uğraştırma!’

‘Beni kendinle uğraştırma!’

Zaten kadına bakışını sevmediğim bir toplumsal anlayışın hakim olduğu canım ülkemde seçimler de vesile oldu, herkes eteğindeki taşları bir bir döküyor…

Önümüzdeki seçimler ülkenin Cumhurbaşkanını seçmek için yapılacak, ancak seçimlerin ana konularından biri de kadınlar olacak. Hava şimdiden kendini hissettiriyor…

Hemen hatırlayalım neler yaşandığını;

Ne olmuştu?

Cumhur İttifakı’nın ihtiyacı hasıl olunca, kendisine görüş olarak en yakın siyasi partilerden biri olan Yeniden Refah Partisi ile yakınlaşmaları gündeme geldi. Yeniden Refah Partisi ise ittifakta yer almak için 30 maddelik bir talep listesi sundu hükümete.

Taleplerden biri ve bence ülkenin geleceğinin şekillenmesi konusunda en etkili olacak olanı ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu’nun değiştirilmesiydi.

Listenin 15. maddesinde yer alan talep “İstanbul Sözleşmesi’nin iptalinin TBMM’de oylanması ve uzantısı olan 6284 sayılı yasanın aile bütünlüğünü bozucu hükümlerinin ayıklanması” olarak kayda geçti.

İttifak tarafları ‘tüm maddelerde anlaştık’ dedikten sonra AK Parti’nin güçlü siyasi figürleri arasında yer alan kadınlardan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, “6284 sayılı kanunun ruhuyla ve mevcudiyetiyle varlığı son derece önemlidir. Varlığının tartışmaya açılması dahi bizce kabul edilemez” dedi.

AK Parti Grup Başkan Vekili Özlem Zengin ise kadına şiddetle mücadeleye yönelik 6284 sayılı kanun için, “6284 sayılı kanun, bizim için önemli bir konudur ve kırmızı çizgimizdir. Sayın cumhurbaşkanımızla yaptığımız toplantılarda da katılan tüm kadın STK’lerin de var olduğu toplantılarda da bu aynen böyle zaten ifade de edilmiştir” dedi.

Sonra ne oldu dersiniz?

AK Parti, kadınlarını yalnız bıraktı! Sadece yalnız bırakmakla kalmadı, özellikle Özlem Zengin’in açıklamalarından da anladığımız kadarıyla, üzerlerinde baskı uygulanmaya çalışıldı. Hatta ve hatta bir televizyon programında Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Doğan Aydal, ‘AK Parti’de bunların konuşulmayacağını öğrenememişler!’ diyerek Zengin ve Yanık’ı terbiye etmeye kalkıştı.

Sonra sesler kesildi…

Belki de AK Partili kadınlar terbiye oldu…

Daha doğrusu kadınlar her zaman olduğu gibi kendilerine, kişiliklerine, cinsiyetlerine yönelik saldırıları sineye çektiler. Partilerinin oy oranı uğruna kendilerini satmış olmasına sessiz kaldılar.

Şimdi de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yine ötekileştirici ve cinsiyet aşağılayıcı bir dil kullanarak, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e;

“Bizim hastanelerle ilgili attığımız adımları hanımefendi çıkmış küçümsüyor. Sağlık bakanım ve Murat Kurum kardeşimle konuştum, nedir ne değildir diye görüştük. Yalana gerek yok, biz eğer yapıyorsak yaparız Meral hanım. Tayyip ismine de Erdoğan ismine de dikkat et. Biz attığımız her adımı dikkatli atarız. 20 yıllık iktidarımız döneminde İstanbul-İzmir bu otoyollara iyi bak. Kocaeli’nde yaşıyorsun oraya da dikkat et. Yalanla dolanla iş yapma. Yanlış yere maalesef kafanı çarpıyorsun, dikkat beni kendinle uğraştırma!” diye seslendi.

Bu seslenişin ne anlama geldiğini içinde bulunduğumuz coğrafyada yaşayan kadınlar gayet iyi bilirler. Çünkü eminim, kocaları, babaları, dedeleri ya da mahallenin büyüğü bir erkekten mutlak surette işitmişlerdir böyle bir cümle.

Beni kendinle uğraştırma!”

Hem şiddetin ayak seslerinin duyulduğu hem de buna dahi değmeyecek bir insan olduğunun ima edilerek aşağılandığın böylesi hitapları bir kadın olarak işite işite, bunlarla mücadele ede ede büyüdüm.

2023 yılına geldiğimizde, modern dünyada, iki kızımın bu cümleleri işitmesi beni ziyadesi ile üzdü…

Yine kadınlar üzerinden yürüyor siyaset…

Bir zamanlar başörtüsü sorunu prim yapıyordu, şimdi kadınların daha medeni bir yaşam için istedikleri hakların geri alınması üzerinden oy devşiriliyor.

Bahsettiğimiz yasanın ortadan kalkması ile kadına yönelik şiddetin zaten zor zahmet cezalandırıldığı güzel ülkemizde, artık mevcut korumaların da ortadan kalkacağını söylemek mümkün.

Yine geleceği belirlemek için elimizde bir şans var. Bu kez doğru kullanıp haklarımızın, özgürlüklerimizin, eşit olmamızın peşine düşebiliriz belki…

Kendimiz için değilse çocuklarımız için…

NOT: Bu yazıyı dün itibariyle gördüğüm lüzum üzerine kaleme almıştım. Bugün gördüğüm lüzumun kaygı verici yansımalarını yaşamaya başladığımızı hatırlatmak isterim. İYİ Parti İstanbul İl teşkilatına geçmiş olsun demek boynumuzun borcudur. Mevcut iklimin daha da gerilmeden uzlaşma yoluna girmesi ise tek temennimizdir.

Seçim sonrası piyasaları ne bekliyor?

Seçim sonrası piyasaları ne bekliyor?

Ya sonra?

Bu soru giderek artan dozda gelmeye başladı.

Ya sonra diye merak edilen konu seçim sonrası manzaraya dair tabloları içermekte.

Yani “14 Mayıs sonrası veya ikinci tur sonrası nasıl bir Türkiye ile karşı karşıya kalacağız?” sorusu soruluyor artık!

Bu sorunun çok yönlü yanıt gerektirdiği açık.

Çünkü bir yanda kimin kazanacağı meselesi var. Diğer tarafta da siyasal, sosyal, ekonomik, jeopolitik pek çok kritik alandaki belirsizlikler var.

Seçim sonrasına ait denklemdeki bilinmeyen sayısı az değil. Hayli fazla!

Özellikle de geleceğe dönük net ve somut vaatleri, projeleri ve politikaları henüz duyma şansımız olmadığı için öngörü yapmak haliyle zorlaşıyor.

Dolayısıyla farklı senaryolara çalışmakta fayda var. Özellikle de ekonomik cephede nasıl bir tablo olacağını kestirmek istiyorsak.

Çünkü piyasalar gelişmeleri önceden satın alma eğilimindedir! Yani seçim sonucu gelmeden pozisyon alma çabası para piyasalarını etkileyecektir. Bu etki de reel sektöre yansıyarak seçim sonrasını şimdiden etkileme gücüne kavuşmuştur.

Vatandaş şimdiden dövizde, altında, borsada pozisyon alma çabasına girdi bile!

Ancak çok sayıdaki değişkeni unutmadan hesap kitap yapmakta fayda var.

Genelde seçim sonrası bir ülkede para piyasalarındaki gelişmeler, seçim sonucuna, hükümet politikalarına, uluslararası piyasalara ve ekonomik göstergelere bağlı olarak değişebilir.

14 Mayıs’ta Türkiye’de yapılacak genel seçimler öncesi ve sonrasına dair olası senaryolar ve piyasa tepkilerine kısaca bakalım.

Seçim öncesinde sonuçlara ilişkin belirsizlik, piyasalarında dalgalanmaya neden olabilir.  Yani oynaklığa dikkat!

Seçim sonrası ise siyasi istikrarın ne oranda oluşacağı kritik bir soru.

Bu da meclisteki temsil oranı ile cumhurbaşkanlığı arasındaki uyuma bağlı. Bu senaryo gerçekleştiğinde doğacak siyasi istikrar, para piyasalarını olumlu yönde etkileyecektir!

Çünkü bir belirsizlik aşılmış olacaktır bu durumda.

Neticede yatırımcılar, Türkiye’nin politik ve ekonomik geleceği konusunda daha fazla güven duyabilirler ve bu da para piyasalarının artmasına neden olabilir.

Uyumsuzluk içeren tersi senaryoda ise belirsizlikler oynaklığı artıracaktır.

Seçim sonuçlarına bağlı olarak, TCMB’nin para politikaları da değişebilir.

Değişim oranı ise hangi adayın kazanacağına bağlı olarak şekillenecektir!

Ancak mevcut reel tablo nedeniyle kim kazanırsa kazansın para politikasında bir miktar değişim kaçınılmaz görünüyor. Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan kazanırsa nispeten daha dar kapsamlı bir politika değişimi beklenebilir MB cephesinde.

Kılıçdaroğlu kazanırsa daha radikal para politikaları beklenebilir.

Neticede seçim sonrası oluşacak hükümet, ekonomik reformlar ve para politikaları konusunda istikrarlı bir politika takip ederse, piyasalar da bu gelişmeleri olumlu karşılayabilir.

Ama unutmayalım ki; Türkiye ekonomisi, uluslararası piyasalardaki gelişmelere de bağlı.

Mesela dünya çapındaki yükselen faiz oranları veya gelişmekte olan piyasalara yönelik yatırımcı ilgisindeki değişiklikler, Türk para piyasalarında dalgalanmaya neden olabilir.
Keza bankacılık krizinin yan etkileri de gündemde!

Yani kim gelirse gelsin seçim sonrasında güllük gülistanlık bir ekonomi beklemiyor bizleri.

Yüksek enflasyon ortamında büyüyen cari açık ve bütçe açığı ile boğuşmak durumunda ekonomi yönetimi. Bu durumda döviz kurları da öyle ya da böyle bir yükselişe sahne olacak.

Doların yıl sonuna kadar 5 – 6 lira yukarı gitmesi kuvvetle muhtemel. Seçim sonucu ise kurlardaki çıkış hızını belirleyecektir.

Ve bu tablo da altını kısmen yukarı itecektir!

Borsada ise aşılacak olan belirsizlik ve yüksek enflasyon nedeni ile seçim sonrası çıkış potansiyeli mevcut.

Doğu ve Güneydoğu’da liste tansiyonu çok yüksek

Doğu ve Güneydoğu’da liste tansiyonu çok yüksek

Tarihi seçime her gün biraz daha yaklaştığımız bu günlerde ülkenin tamamında olduğu gibi Güneydoğu’da da heyecan had safhada. Tüm siyasi partilerin ince eleyip sık dokuduğu bu günlerde birçok kulis bilgisi sızıyor. Özellikle AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın büyükşehirlerde ve deprem bölgelerinde ağabey ve bakanlık modeli beraberinde birçok tartışmayı da gündeme getirdi. Şanlıurfa ve Diyarbakır bu tartışmaların en üst seviyede olduğu iller.

Şehrin ağabeyliği muhabbeti en son Urfa’da Fakıbaba’nın istifası ve parti değiştirmesiyle sonuçlanmıştı. Varsayılan senaryoların gerçekleşmesi durumunda, listeler öncesi ses getirecek bazı rozet takmaların olacağı herkesin dilinde. Şehrin ve tabanın bu durumdan rahatsız olduğu aşikâr. Bu rahatsızlığın bazı sonuçları elbette olacaktır. Özellikle Diyarbakır’da 7 Haziran seçimlerinde ilk sırada dönemin bakanı Cevdet Yılmaz’ın aday gösterilmesi ve sonucunda ortaya çıkan tablo bunun en büyük göstergesi. Cevdet Yılmaz’ın hem Bingöllü hem de Zaza olmasına rağmen ortaya çıkan tablodan sonra zikredilen isimler sonunda sonuç ne olur kestirmek çok da güç değil aslında. Tüm bunların yanında birde HÜDA-PAR faktörü var ve bu faktör hiç de azımsanmayacak türden. Listenin iki ya da üçüncü sırasının ittifaka verileceğini düşünenler de az değil. Tüm bunlar konuşuladursun son günlerde bölgede farklı kulisler de yok değil. Özellikle Diyarbakır’da tüm partilerin çok güçlü adaylara teklif götürdüğü ve Diyarbakır listelerinin bu sebeplerden dolayı son dakikaya kadar bekleyeceği konuşulanlar arasında.

CHP’de şehit edilen Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okan’ın eşi, Türkan Elçi’nin İstanbul’da aday gösterilme ihtimali arttığından Diyarbakır listesinde yüksek sesle dillendirilmeye başlandı. Bölgede kadın faktörü göz önüne alındığında Diyarbakır’da da çok güçlü kadınların Mecliste olması bekleniyor. AK Parti’de ise bu kulvarda konuşulan ve son dönemlerde popülerliği artan bir isim var. Uzun yıllar siyasetle hemhal olan bu ismin de listeye üst sıralardan girmesi bekleniyor.

SON GÜN ÖNEMLİ TRANSFERLER OLUR MU?

Son düzlüğe girilen bu günlerde Türkiye’de ciddi isimler farklı partilerle anılmaya başlandı. Bölgede Fakıbaba’dan daha çok ses getirecek bir ismin başka bir partiye geçebileceği yüksek sesle konuşulmaya başlandı. Hatta ittifakın iki önemli genel başkanının bu konuda devreye girdiği ve ısrarcı olduğu gelen haberler arasında. Bölgede ve parti teşkilatında ciddi karşılığı olan bu ismin nasıl bir tavır sergileyeceği siyasetle ilgilenen herkes tarafından merakla bekleniyor.

Tüm bu dedikodular bir yana AK Parti’de dönem kuralına takılan isimler olacağı ve başvurusu olmayan dominant isimler olduğu düşünüldüğünde, son günlerin bölgede çok hareketli geçeceği ve gündemi bir hayli meşgul edeceği aşikar. Son olarak Nevşehir’de Rasim Arı’nın İyi Parti’ye geçmesi dengeleri değiştirdi. AK Parti’nin özellikle Doğu ve Güneydoğu’da Diyarbakır ve Urfa başta olmak üzere bazı önemli hamleler yapması bekleniyor..

MEHMET ŞİMŞEK SÜRPRİZİ…

Daha önce birkaç defa görüşülen önceki dönem bakanı Mehmet Şimşek sürprizi yaşanabilir. Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın Şimşek ile bu günlerde tekrar bir araya geleceği ve ekonomiden sorumlu Cumhurbaşkanı Yardımcılığı teklifi yapması bekleniyor. Gizli yürütülen bu çalışmanın olumlu sonuçlanması durumunda kısa zaman içerisinde kamuoyuyla paylaşılacağını bekliyorum…

Bu arada tüm Ankara uçuşlarının biletleri tükenmiş durumda. Cuma ve Cumartesi günleri yapılacak ilk komisyon mülakatları için yollara revan olan adaylar ulaşabildiği herkese ulaşmaya çalışıyor. Genel başkanın günde yedi-sekiz saati genel merkezde geçirdiği bu süreç sonunda ne olur, 9 Nisan’da hangi şehirden hangi isimler listeye girer bilinmez. Ama tarihin bu en zor seçiminde tercihlerin ülkedeki yatırımlar dahil herşeyi etkileyeceği kesin.

Bir’i bilenin Hiç, Hiç’i bilenin Bir olacağı bu kritik seçimde bakalım ne olacak? Yeni Türkiye’nin inşasında kimler temsil makamında olacak hep beraber göreceğiz.

Görelim bakalım neyler… Neylerse güzel eyler…

Oktay Yılmaz’dan hemşerilerine müjdeler

Oktay Yılmaz’dan hemşerilerine müjdeler

Norm Haber’in bugünkü konukları arasında Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz da vardı.

Yılmaz’la kentsel dönüşüm ve deprem ağırlıklı bir sohbet gerçekleştirdik.

Biz sorduk, o samimiyetle yanıt verdi.

Detaylara girmeden birkaç hatırlatma yapalım:

Özellikle son depremlerin ardından kentsel dönüşüm çalışmalarına daha fazla ihtiyaç olduğu bir gerçek.

Bu minvalde özellikle Marmara Depremi’nden önce inşa edilmiş en fazla yapı stoğunun bulunduğu ilçe Yıldırım.

Bu noktada Belediye Başkanı Oktay Yılmaz yoğun mesai harcıyor.

Hem kentsel dönüşüm projeleri gerçekleştiriyor, hem vatandaşı ikna ediyor, hem de temel atıp işe başlıyor.

İşte bu noktada Yılmaz ilçesinde zor olanı başarıyor.

Gelelim şimdi sohbete…

Başkan Yılmaz, yaşanan depremin ardından dört kez bölgeye gitmiş. Hem Hatay hem Malatya’da çalışmalara destek vermiş.

Bu desteği lafla değil icraatla…

Örneğin, Malatya’nın Yeşilyurt ve Hatay’ın Hassa ilçelerinde 500’ün üzerinde altyapısı ve iç yapısı da dahil olmak üzere konteyner kentler kurmuş. Kurulan konteynerlerin içinde banyosu ve tuvaleti mevcut. Bunun yanı sıra yapılan diğer yardımları saymaya kalksak burası almaz…

Bu deprem bölgesi ile ilgili sohbet…

Depremin Yıldırım’a yansıması ve kentsel dönüşüm projeleri ile ilgili kısmında ise önemli gelişmeler var. Proje ve inşaat aşamasında Yıldırım Belediyesi ve TOKİ marifetiyle ilçenin Ankara yolu üstünde ve altında toplamda 2 bin 500’e yakın konut yapılacak. Bunların bir kısmı proje aşamasında bir kısmı da inşaat aşamasında.

Bazıları da görüşme aşamasında.

Bir de Büyükşehir marifeti ile ilgili yapılacak konutlar ve dönüşüm çalışmaları var, onları da ilave ettik mi yaklaşık 4 bin yeni konut yapılmış olacak.

Bunun yanı sıra imar planlarında ve yeni inşaatlarda fay hatlarına dikkat edildiğini bizzat Yılmaz paylaştı.

İlçede yapılan bir başka alan ise Temenyeri mahallesindeki heyelan alanı…

Buradaki vatandaşların yüzde 70’i ile anlaşılmış.

Geriye yüzde 30’luk kısım kalmış. Burada 50 dönüm alan üzerinde koruluk yapılacakmış.

Öte yandan, Cumalıkızık girişine de Balabanbey Piknik Alanının iki katı kadar büyüklüğünde bir kent ormanı ve piknik alanı yapılıyormuşç

Bunu da paylaşmış olalım.

Bunun dışında Yılmaz’ın anlattığı pek çok şey var.

Onları da ilerleyen günlerde yazarız.

Fakat paylaşmamız son gereken ayrıntı seçimlerle ilgili idi.

Yılmaz, benim gibi, işin ilk turda Cumhur İttifakı’nın adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın kazanmasıyla sonuçlanacağını  düşünüyor.

Bize de hayırlı olsun demek düşüyor.

AK PARTİ MİLLETVEKİLİ ADAY ADAYLARI İFTARDA BULUŞUYOR

Önümüzdeki genel seçimler için siyasi partilerde çalışmalar aralıksız devam ediyor. Bu minvalde AK Parti de önce temayülü gerçekleştirdi.

Ardından mülakatları bitirdi.

Şimdi sırada üst kurul var.

Üst kurul kararını verecek, ardından AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da listelere son şeklini verecek.

Süreç böyle devam ederken, kulislerde listelerin hazır olduğu iddiası yayıldı.

Bu konuda AK Partili dostlarımız öyle bir şey yok diye yanıt verdi.

Bunu da buradan hatırlatmış olalım.

Öte yandan gelelim Bursa’ya…

AK Parti aday adaylarının ve il ve ilçe yöneticilerinin katılacağı bir iftar daveti yapıldığını öğrendik.

İftarı AK Parti Bursa İl Başkanlığı verecek.

İl ve İlçe teşkilatlarıyla beraber yaklaşık 500 kişinin katılacağı tahmin ediliyor.

İftar 31 Mart cuma akşamı Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi Yıldırım Beyazıt Salonu’nda  gerçekleşecek.

Bakalım iftarda neler konuşulacak?

Bekleyip, takip edelim…

ŞAHİN’İN AÇIKLAMASI DİKKAT ÇEKTİ!

Bursa siyasetinde takip ettiğim isimlerden biri de Mesut Şahin. Kendisini CHP’de siyaset yaptığı, Yıldırım İlçe Başkan Yardımcısı olduğu andan itibaren takip ediyorum.

Toplumun değerleri ile barışık, hassasiyetlere saygılı olan Şahin, CHP’den ayrıldıktan sonra Muharrem İnce ile Memleket Partisi’nde siyasete devam edenlerden.

Bu noktada ilk olarak kurucu Yıldırım İlçe Başkanlığı görevini üstlenen Şahin, burada yapmış olduğu başarılı çalışmalarla dikkati çekti.

Ardından Memleket Partisi’nde İl Başkanının görevinden istifa etmesi ile İl Başkanlığına atanan Şahin, yönetim kurulunu kurmadan önce partisinin borcunu kapattı, ardından yönetimini oluşturdu. Sonrasında ise milletvekili aday adaylığı için istifa etti. Bana göre kesin aday. Önceki gün de İl Başkanlığı binasında yoğun bir kalabalığın katılımıyla aday adaylığını resmen açıkladı.

Bizler de kendisine çıktığı yolda başarılar diliyoruz.

Yıldırım’da kentsel dönüşüm nasıl gidiyor?

Yıldırım’da kentsel dönüşüm nasıl gidiyor?

Norm Haber olarak Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz’ı ağırladık bugün. Benim için doktorun hastanın ayağına gelmesi kadar sevindirici bir ziyaret oldu.

Çünkü kentimizin en önemli gündem maddesi olan ‘kentsel dönüşüm’ü en doğru biçimde uygulayan ilçelerin başında Yıldırım geliyor. Uygulamanın doğruluğu akademik odaların imbiğinden de geçmiş durumda.

‘Elbette aksayan taraflar yok değil, ancak ana hatları ile son derece doğru bir uygulama ve vatandaşın kazancı bu noktada büyük oluyor’ yanıtını alıyorum bölgede yapılan çalışmaları her sorduğumda.

Ulus mahallesinde 300 konut kentsel dönüşümde şu anda. Çınarönü mahallesinde 260 konut yenileniyor. Mimarsinan mahallesinde 134 konut dönüşümün eşiğinde. Davutkadı mahallesinde ise 240 konutun kentsel dönüşüme girmesi için görüşmeler yapılmaya başlanmış, hatta mahalle sakinlerinin yüzde 50’si ile anlaşma sağlanmış.

Yalnız hemen altını çizelim, Yıldırım ilçesindeki kentsel dönüşümler ile Nilüfer bölgesindeki kentsel dönüşümler birbirinden hayli farklı.

Yıldırım kentsel dönüşümde; yaklaşık 8 katlı binaları, vatandaşın binasının üzerine bir miktar para vermesini öngören, bu parayı da uzun vadeye çok düşük kredi oranları ile yayan anlayışı benimsemiş durumda.

“Böylece bölgemize ekstra nüfus yükü getirmiyoruz, bu da altyapı ve trafik sorunlarının artışını önlüyor. Binalarımızın da güvenliğinden emin oluyoruz. Vatandaşın bize ödediği rakamın iki katına satabileceği bir ev sunuyoruz. Bunu yaparken biz aslında zarar ediyoruz, ama durumdan memnunuz” diyor Oktay Yılmaz.

İçinde bulunduğumuz ekonomik koşullarda bahsedilen ödemelerin yapılmasının son derece zor olduğunun farkındayım ve bu konunun daima altını çiziyorum, ancak ilerlemenin başka yolunun da olmadığı vurgulanıyor konunun uzmanları tarafından.

Sağlam, sağlıklı binalarda ve kentlerde yaşamanın bedelini herkes kendi payına düştüğü ölçüde ödeyecek gibi duruyor.

Kentsel dönüşüm projeleri ile ilçesine olabildiğince az nüfus yükü yüklemeye çalışan Yılmaz, deprem ile birlikte önemi daha da anlaşılan alternatif yol çalışmalarına da çoktan başlamış. Projeler tamamlandığında Ankara Yolu’nun üç alternatifinin olacağını söyleyebiliriz şimdiden.

Yıldırım ilçesinin kendi bölgesinde bulunan ve altında dükkan olan binaları kolon, kiriş varlığı açısından daha geçen yıl denetlediğini ve birkaç bina hariç sorunlu yapı ile karşılaşmadığını da belirtmekte yarar var.

Birkaç gün önce fay hatları üzerinde bulunan okullardan, yapılardan bahsedilirken ismi yoğun olarak geçen bölgelerden oldu Yıldırım. Bu konuyu da sorduk Oktay Başkan’a;

Yapılan kentsel dönüşüm çalışmalarında fay hatlarının dikkate alındığını öğrenmiş olduk böylece. Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı Engin Er’in sürekli altını çizdiği ‘fay hatlarının imar planlarına işlenmesi mecburiyeti’ konusu da gündemimizdeydi.

“Bu konu bizim için de çok önemli. Çalışmalarımızı fay hatlarını dikkate alarak yürütüyoruz. Aynı doğrultuda Bursa Büyükşehir Belediyesi ile ortak yürüttüğümüz bir proje daha var” dedi Yılmaz.

Bundan sonra yapılacak binaların fay hatları üzerinde olmayacağının garantisi var artık.

Bunu alıp cebimize koyarsak, mevcut binaların durumlarının da tamamen taşınmaktan ziyade kentsel dönüşüm projeleri ile birlikte fay hatları etki alanından uzaklaştırılmak olacağını vurgulamak lazım.

“Fay hatlarının tam üzerinde bina yapılmadığı sürece yıkımlarda zeminin çok önemli olduğunu gördük. Özellikle ‘Büyük Ova Koruma Bölgesi’ndeki yapılaşma son derece kaygı verici; Nilüfer gibi, Yıldırım’da Samanlı gibi bölgelerden bahsediyorum” sözleri de Oktay Yılmaz’a ait.

Defalarca belirttiğim, yazmaktan da bıkmayacağım bir konu, tarım alanlarına yapılaşmanın yanlışlığı. Hele hele tarım alanlarına sanayi bölgesi yapmanın daha da büyük bir yanlış olduğu konusu.

Yılmaz’ın ‘Büyük Ova Koruma Bölgesi’nde yapılaşma yapılmasının yanlışlığına dikkat çeken sözü ve koruma bölgesi olarak Samanlı’yı da işaret etmesi, bölgede yapılan lojistik alanın ne büyük bir hata olduğunu hatırlattı bana. Üstelik konuyla ilgili dava açan Mimarlar Odası Bursa Şubesi’nin yakın zamanda verilen mahkeme kararı ile ruhsata iptal davasını açmak konusunda yetkisiz ilan edilmesi de bir kenarda duruyorken ve inşaat tüm hızıyla sürmeye devam ediyorken…

Bakalım bundan sonra bu ve benzeri konularda daha cesur değişimler gözlemleyebilecek miyiz?

Asgari ücret Temmuz’da ne kadar olacak?

Asgari ücret Temmuz’da ne kadar olacak?

Yeni sınırlar çizildi.

Sınırlardaki genişleme can yakan bir seviyede ne yazık ki!

Artık aç kalmamak için 4 kişilik bir ailenin en az 9 bin 590 liralık bir gelire ihtiyaç duyduğunu öğrendik Türk-İş’in geleneksel araştırmasına bakınca.

Meşhur açlık sınırı Mart’ta Şubat’a oranla yüzde 1,8 yıllık yüzde 94,6 artış kaydetti. Ve neticede asgari ücretin hayli üstüne çıktı!

Mutfak masrafı yanında bu ailemizin diğer ev masrafları, ulaşım, eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçları için ayırmak zorunda olduğu para da 31 bin 240 liraya yükseldi martta.

Yani yoksulluk sınırının altında kalmamak için 4 asgari ücret gerekiyor.

Bunun mümkün olmaması ise ayrı bir gerçeklik konusu. Çocukları çalıştıracak halleri yok ya!

Neticede son yıllarda büyüdükçe büyüyen enflasyon canavarının etkisiyle eridikçe eriyen alım gücü yeni bir aşamaya geçmiş görünüyor.

Fakirlik sınırının altında ezilen milyonları rahatlatmak için alınan tedbirler atılan adımlarsa yeterli olmaktan hep uzak kalmakta!

Nitekim TÜİK’in açıkladığı 2022’ye ait milli gelir rakamları da gösterdi ki; çalışanların milli gelirden aldıkları pay dip noktaya inmiş durumda.

Niye peki?

Öncelikle enflasyonu kalıcı biçimde dizginleyecek net bir politika uygulanamadı.  Ücret artışları enflasyonun gerisinden geldi. Ve çarşının pazarın gerçek durumunu yansıtmaktan kısmen uzak kalan TÜİK’in TÜFE rakamına göre yapıldı ücret artışları.

Daha da ironik olan maaşlara yapılan zamların daha cebe girmeden fiyatları yukarı yönlü tetiklemiş olması!

İşçilik maliyetleri abartılı biçimde ürün ve fiyatlara yansıtılıyor çünkü.

Neticede ücret zamları vaktinden önce ve yüksek oranda bir enflasyonu tetikler hale geldi.

Ve maalesef Türkiye’nin sürekli kanayan bir yarası var. Fırsatçılık.

Dolayısıyla çalışanların açlık sınırının üzerine çıkmak için kurdukları hayalleri de kısa sürede suya düşmekte!

Şimdi seçim sandığının da sayesinde yine hayaller kuruluyor. Asgari ücret için zam hayali.

İlk 3 ay sonrası için bir ara zam beklentisi vardı. O uçtu gitti.

Ve artık gözler Temmuz’da. Çünkü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Temmuz’da zam var” mealinden sözler sarf etti.

Peki gelelim kritik soruya… Asgari ücrete Temmuz’da ne kadar zam gelecek?

2022’nin Temmuzu’nda gerçekleşen bir örnek var.

Altı aylık enflasyon yüzde 40 seviyesinde gerçekleşirken asgari ücret yüzde 30 oranında artırıldı.

Yani TÜFE kadar bir artış beklemek çok da doğru değil. Ancak bu kez oy baskısı daha yüksek geçen yıla oranla!

Dolayısıyla ilk 6 aylık enflasyon kadar bir zam gelebilir asgari ücrete.

Ama unutmayalım ki bu zammın gerçekleşmesi için mevcut yönetimin yeniden seçilmesi gerekiyor. Seçildikten sonra ne oranda zam yapılır o ayrı bir mesele!

Çünkü şu anda bağlayıcı bir rakam telaffuz edilmiş değil.

Keza muhalefet tarafı da ikinci yarıyıl için olası bir ücret zammı henüz telaffuz etmedi.

Yani ortada net ve garanti bir zam yok aslında.

Eğer ki olursa dikkate alınacak rakam için öğrenmemiz gereken daha 4 aylık enflasyon var önümüzde!

İlk 2 ayda yaklaşık yüzde 9,5 oranında bir TÜFE gerçekleşmesi var.

Çeşitli nedenlerle aylık ortalama yüzde 2 seviyesinde bir enflasyonun temmuza kadar gündemde kalması olasılık dahilinde. Kümülatif olarak yüzde 8,5 civarına gelecek olan 4 aylık TÜFE’yi ilk 2 ayla birleştirdiğimizde yüzde 18’e yakın bir rakam ortaya çıkar!

Eğer bu gerçekleşme olur ve uygulanırsa 10 bin 37 liraya çıkar asgari ücret.

Ancak, mevsimsel etkiler veya başkaca faktörlerle birkaç puan daha düşük bir artış da olabilir. Yine de en kötümser senaryoda 9 bin 500 TL kaçınılmaz görünüyor!

Ne yazık ki açlık sınırının yine altında.

Bursa’da MHP ve BBP aday adayları

Bursa’da MHP ve BBP aday adayları

Siyasi partilerde aday adayları belli oldu. Şimdi sırada adayları belirlemede.

Bu minvalde AK Parti ve DEVA önceki gün mülakatlara başladı.

İYİ Parti’de resmi olmayan ön seçim gerçekleştirecek.

Merak ettiğimiz diğer bir siyasi parti MHP, adaylarını merkez yoklaması ile belirleyecek.

MHP’ye 14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleşecek milletvekilliği seçimleri için her iki bölgeden toplam 56 aday adayı başvurmuş durumda.

Bunların 26’sı birinci bölgeden 30’u ise iki bölgeden.

Öte yandan, birinci bölgede 26 adaydan 5’i kadın, ikinci bölgede 30 aday adayından 4’ü kadın aday adaylarından oluşuyor.

BURSA’NIN SEVİLEN ÇOCUK DOKTORLARINDAN EROL COMART MHP’DEN ADAY ADAYI

Listelerde dikkat çeken isimlerden biri de Bursa’da bir özel hastanede görev yapan çocuk doktoru Erol Comart.

Doktor Erol Comart, MHP 1. Bölgeden aday adayı…

Daha önce il yönetiminde de görev yapan Comart, sağlık komisyonunda da başarılı işler yapmıştı.

Hastaları ile çok iyi diyalog kuran Comart, hastaları tarafından da çok seviliyor.

Oldukça başarılı bir çocuk doktoru olan Comart, aday gösterilmesi durumunda partisine ciddi oranda oy kazandırabilecek bir isim.

Bizler de kendisine çıktığı yolda başarılar diliyoruz.

Öte yandan, MHP’den milletvekili aday adaylığı için başvuranların listesi şu isimlerden oluştu:

1.Bölge

Adem Şimşek, Ahmet Beygirci, Ahmet Birtan Dağyaran, Bahar Karaca, Canan Tarçın, Cevat Canbaz, Doğukan Vural, Duru Kevser Özdemir, Embiya Bulut, Erol Comart,  Gökhan Şimşek, Halil Bay, İbrahim Özden, İsmet Büyükataman, Kadir Çitil, Korkut Aktaş, Mehmet Furkan Fırat, Metin Çoraklı, İdris Kaydul, Osman Yorulmaz, Ömer Koçer, Rıdvan Kılıçoğlu, Sevgi kaya, Suat Ermiş, Tuğba Şentürk Yılmaz, Yaşar Türk, Yunus Sönmez.

MHP’de 2. Bölgeye müracaat eden isimler ise şunlar:

Ahmet Palaoğlu, Ahmet Eraslan, Ahmet Metin Alkan, Ali Bahadır, Alpaslan Karaaslan, Aydın sançar, Ayhan Önal, Bilal Doğan, Buse Sezer, Fevzi Zırhlıoğlu, Furkan Şimşek, Gamze Nur Sargın, Gülseren Özbek, Halil İbrahim Güneş, Harun Doğru, Hüseyin Tamer Akkin, İbrahim Öztürk, Kubilay Atan, Mehmet Ceylan, Muhammet Tekin, Mustafa Narmanlı, Mustafa Aydın, Mustafa Hidayet Vahapoğlu, Nazif Emre Yiğit,  Nuran Yıldırım, Savaş Kara, Uğur Susam, Yakup Ayışık, Yunus Emre Kesat, Yunus Emre Ayaz

Bakalım bu isimlerden kaçı listede yer bulabilecek?

Bekleyip, takip edelim.

BBP’YE 30 ADAY ADAYI MÜRACAAT ETTİ

Cumhur İttifakı’nın diğer bir siyasi partisi olan BBP bu seçimlere kendi adayları ve kendi logosu ile katılacak.

BBP’de de müracaat süreci sona erdi.

Şimdi değerlendirme süreci yaşanıyor.

Önceki gün bir iftarda karşılaştığımız BBP Bursa İl Başkanı Haldun Filizli’ye partilerine adaylık sürecinde ne kadar müracaat gerçekleştiğini sordum.

O da her iki bölgeden toplamda 30 müracaatın olduğunu bizlerle paylaştı.

Bize de hayırlı olsun demek düşüyor.

Kulislerin ağzı torba mı ki, büzelim!

Kulislerin ağzı torba mı ki, büzelim!

Herkesin dikkati Cumhurbaşkanlığı yarışına kilitlenmiş durumda, ancak hatırlatmak gerekir ki, perdenin arkasında yapılan pazarlıkların bir bölümü de TBMM’deki sandalye sayısı ve Parti Grubu kurup kuramamak üzerine yoğunlaşıyor. Hatta bir siyasi partinin genel başkanlığına soyunduğu iddia edilenler dahi var.

Hiç şaşırmayın…

Kulislerin ağzı torba değil ki, büzesiniz…

Lafı dolandırmadan doğrudan konuya gireceğim. Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu görüşmesinin önemli gündemini İnce’nin parti grubu kurma isteğinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği oluşturacak söylentisi şu sıralar çok yaygın. Söylenti Ankara’dan yola çıkmış, Bursa’ya kadar gelmiş, genç gazeteci arkadaşlarımın kulaklarına dahi gitmiş. O kadar yaygın anlayacağınız. Bakanlık talebinden daha mantıklı bir strateji gibi de düşünmedim değil hani…

Bir diğer kulis de İYİ Parti içindeki rahatsızlığını uzun süredir dile getiren, partinin Şahin kanadının ağır abisi Yavuz Ağıralioğlu’nun gözünün aslında BBP Genel Başkanlığı’nda olduğu. İYİ Partililere sorduğunuzda pek mümkün görünmediği söylenen bu iddialı kulis bilgisi de öylesine çok dile getiriliyor ki, neredeyse ‘kırk kere söylersen olur’ diyeceğim noktaya ulaştı.

Kulisin anlamlı bağlantısı ise BBP ve Yavuz Ağıralioğlu’nun Alperen Ocakları kültüründen geliyor olmaları. Kulisi aktaranlar ‘Eğer böyle bir şey olursa Yavuz Ağıralioğlu özüne dönmüş olur’ diye dillendiriyorlar konuyu.

Ankara’nın mini mini siyasi dedikoduları bunlar, peki ya Bursa’nın siyasi arenasında neler var?

Bursa’nın siyasi arenasında liste savaşları var malum. Bir süredir pek çok gazeteci arkadaşım kaleme aldı aday adaylarını.

Ben de bugün ‘kulislerde neler konuşuluyor?’ meraklandırmasından yola çıkarak İYİ Parti’nin olasılık hesaplarını aktaracağım…

Başlayalım;

Selçuk Türkoğlu’nun İYİ Parti İl Başkanı olmasına kadar ve olduktan sonraki sürecinin tamamında milletvekilliği hayali olduğunu bilmeyen yok. Hatta bu hayaline koşarken siyaset oyununu çok sert oynadığı için İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in en yakınındaki isimlerden İsmail Tatlıoğlu’nu ve partinin uluslararası arenada en başarılı sözleri söyleyen ismi Ahmet Erozan’ı karşısına aldığını da biliyoruz.

Türkoğlu elbette bunun böyle olmadığını söyledi hep, birlik ve beraberlik mesajları verdi, ancak siyaset bir ayrılıp bir barışmaktan, daha çok da rekabetten ibaret…

Bu arada İYİ Parti İl Başkanlığı kapısından ilk girdiği günden itibaren takip ettiğim (O gün orada ne aradığımı anlatmayı ve izlenimlerimi aktarmayı başka bir bahara bırakıyorum) Ahmet Erozan’ın uluslararası ilişkiler kapsamında bakanlık ya da müşavirlik gibi bir görevi üstlenme ihtimalini kenara koyalım.

Hemen şunu da hatırlatalım; CHP ‘bakanlık isteyenler milletvekili adayı olmasın’ uyarısında bulunmuştu. Mevzu Meclis’te sandalye kaybetmemek elbette. Aynı uyarı, dillendirilmese de İYİ Parti içinde de geçerli.

Dolayısıyla böyle bir göreve talip olanları, yani belki Ahmet Erozan’ı milletvekili listelerinde göremeyebiliriz.

Aynı durum İsmail Tatlıoğlu için de geçerli deniyor, ancak ben Tatlıoğlu’nun bir bakanlık peşinde koşmaktan ziyade partisini merkez sağa oturtmaya çalışan Meral Akşener’in görevlendirmesi ile Bursa’nın ağabeyi pozisyonuna yerleşmeyi tercih edeceğini düşünüyorum.

Şimdi efendim, gelelim ayrılıkların İYİ Parti Genel Merkezi’nde yarattığı sıkıntılara…

Malum İYİ Parti seçimlerden önce kongre sürecini tamamladı, Selçuk Türkoğlu da bu süreç doğrultusunda milletvekili olmak istediğinden, il başkanlığı görevine talip olmadı. Yerine yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen Osmangazi İlçe Başkanı Mehmet Hasanoğlu’nu aday gösterdi.

Yine sert oynadı, çatırtı da burada koptu…

Parti içindeki gerginliğe müdahale etmek isteyen İsmail Tatlıoğlu’na ise o dönemde izin verilmedi, ortalık daha fazla karışmasın diye. Türkoğlu’nun planı işlemeye devam etti, Mehmet Hasanoğlu İYİ Parti Bursa İl Başkanı oldu.

Şimdi sıra önseçimde…

Partinin 57 aday adayı var ve bu aday adaylarının büyük bölümü zaten listelerde yer almayacağını biliyor. Maksat ‘ben de buradayım’ demek.

Gelelim yarışın kızıştığı yere.

İYİ Parti’nin Bursa’dan sıksa, suyunu çıkarsa 5 milletvekili çıkarması bekleniyor. 3 vekil birinci bölgeden 2 vekil ikinci bölgeden.

Selçuk Türkoğlu birinci bölgeden aday. Birinci bölgedeki Türkoğlu muhaliflerinin yoğun olduğu Nilüfer ve Mustafakemalpaşa ilçelerinin oyları burada bir fren görevi görebilir. Ortalama 4 bin oydan bahsediyoruz.

Türkoğlu’nu kurtaracak olan ilçe ise 6 bin üyeli Osmangazi. Hep destek, tam destek diyorlar…

Tüm bu parti içi çekişmelere rağmen Selçuk Türkoğlu’nun ön seçimden birinci ya da ikinci çıkma ihtimali yüksek. Burada listenin en riskli tarafı ikinci sırasının kontenjan aday olacak olması. Türkoğlu eğer ön seçimden ikinci çıkar ve listede üçüncü sıraya düşerse milletvekili olmak için çok çalışması gerekecek.

Kendisine bunu daha önce söylemiştim, verdiği yanıttan; bu kez aracın arkadan çekişli değil de önden çekişli olmasını istediğini biliyorum, ama işte kısmet…

İkinci bölgede ön seçim yarışı birinci bölgedeki kadar alevli değil. Hasan Toktaş’ın birinci çıkma ihtimali yüksek görünüyor.

Bir de İYİ Parti’nin kadın aday adayları var, hepsi birbirinden güçlü ve parti için uzun süredir emek veren isimler. İşin bu kısmını da bir sonraki yazıya bırakalım…

HDP’nin ‘Kürt asimilasyon projesi’ son sürat

HDP’nin ‘Kürt asimilasyon projesi’ son sürat

Daha ne olabilir diye düşünürken, daha da kötüsünü yaptılar ve binlerce insanı toplayıp rengarenk bayramlık kıyafetler eşliğinde “Nevroz piroz be” eğlencesi yaptılar; Kürtleri tüm dünyaya “acısını sahiplenmeyen, başına ne gelse-getirilse hemen unutan, vur patlasın çal oynasın celladına aşık bir halk” olarak göstermek için!

Halbuki “Gerçek Kürtler”; asrın depremlerini ve hemen şiddetli selleri ardı ardına yaşamışken, ortada on binlerce cenaze varken, yine on binlerce insan hala enkaz altındayken, binlercesi engelli kalmışken, milyonlarca insan sevdiklerini ve evini kaybetmişken, yine milyonlarca insan anılarını ve sevdiklerini enkaza kurban verip başka şehirlere göç etmişken, tüm dünya gözü yaşlı yardıma koşarken, bu ülkenin ve evlatlarının yıllarca unutamayacağı travmalar hafızalara kazınmışken, bu yıl ‘Newroz Piroz na be’ (Nevroz kutlu olmuyor) denmesini bekliyordu…

Zira böylesi bir acının üstüne daha başka bir tavır olmazdı, yakışmazdı, ayıp olurdu… Ki oldu da! Tüm dünyaya Kürtleri bundan daha kötü anlatamazlardı, anlattılar!

Halbuki o gün için bir karar alsaydı ve rengarenk elbiselerle eğlenmek yerine karalar bağlayıp kayıplarımızı ve acılarımızı yad edelim deseydi HDP, nazarımızda saygıyı hak ederdi…

Hadi HDP diyemedi peki Kürtler nasıl böyle vicdansız ve merhametsiz oldu da daha kırkı başında felaketlerin üstüne ateş yakıp halay çekebildi? Nasıl?

Çok ama çok utandım; ailesini-yakınlarını-kolunu-bacağını-evini-yurdunu kaybedenlere, insanlığa ve dünyaya karşı! Evet ilk kez bölge insanı olarak fazlasıyla utandım!

Siyaseti değil de şiddeti savunanlar ve Kürtler için fayda değil de zarar üretenler yine yapmıştı yapacağını “Gerçek Kürtleri” yok saymak adına…

Kürtlere Mehmet Uzun’u, Yaşar Kemal’i, İdris-i Bitlis-i’yi, Aziz Sancar’ı ve daha nice değerli duruşunu unutturmaya çalışıp “asimile eden HDP” aldığı son seçim kararı ile yine afilli bir gol attı Kürtlerin kalesine!

Evet Kürtlere dair bir asimilasyon politikası varsa bunun mimarı PKK ve şehir-siyaset yapılanması HDP’dir…

Benim gibi pek çok insanın şimdiye kadar “bir umut” diyerek sabrettiği HDP’nin derdinin ne Kürtlerin menfaati ne de siyaset yapmak olmadığı aleni bir şekilde bir kez daha tüm dünyaya ilan edildi.

Kürtçe bir atasözü var; “giyaye xawşe tâlî” (kendi bahçesinin otu acı gelir) üzerinden gitmek istiyorum bugün çünkü geçtiğimiz günlerde insani ve mesleki duruşuna saygı duyduğum Mehmet Akif Ersoy bir paragrafla yıllardır yazıp zikrettiğimiz tüm cümleleri özetledi…

Şöyle diyordu Ersoy; “Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı ülkelerde görev yaptım ve gördüğüm tablo hep şu oldu, Kürtler için varım diyen coğrafyadaki tüm siyasi aktörler sürekli bir o yana bir bu yana dağılarak Kürt halkını hep mağdur etti…”

Dedim ya bahçesinin otu acı gelirmiş insana bu sebepten yıllardır dediklerimiz bir kesime acı-kötü gelse de dışarıdakiler de artık isyan etti “Kürtleri bir o yana bir bu yana savuran” sözde Kürt siyasi partilerinden…

Şimdiye kadar AK Parti tepkisiyle var oldu HDP, bunu bilmeyen yok.

Şimdi 14 Mayıs’ta Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı alan HDP, Kılıçdaroğlu kazanırsa ne mi olacak? Hemen söyleyeyim; yine devlet karşıtı bir duruş sergileyecek, yine hükümeti hedef alacak, yine Kürtleri mağdur ve asimile edecek, çünkü HDP’nin kuruluş misyonu bu; taş at, suyu bulandır, kaç… Hedefi hiçbir zaman Kürtler ve güçlü siyaset yapmak olmayan HDP, 6’lı masa iktidarında da kendini köyden kovdurmak için elinden geleni yapacak ve elbette haklı olarak kovulacak, peşinde sürüklediği Kürtlerle birlikte…

Aldığım kulis bilgilerine göre “taş atıp kaçma” siyaseti güden HDP’nin mevcut CHP’li belediyelere aktardığı kadrolardan yana büyük şikayeti olan başkanlar artık bıkma noktasına gelse de şimdilik susuyor, peki ya 14 Mayıs sonrası da susacaklar mı?

Özetle Kürtler “çapulcu bir asimilasyon politikasını” asla kabul etmeyecek…

 

Zamlı maaşlar cebe girmeden eriyor

Zamlı maaşlar cebe girmeden eriyor

Genişliyoruz.

Bel ölçüsü olarak değil elbette.

Parasal olarak genişledikçe genişliyoruz.

Şahsi bütçelerin pek de genişlediği söylenemez aslında! Genişlemeyi görünür olmaktan uzaklaştıran bir enflasyon canavarımız olduğu da unutulmamalı.

Türkiye ekonomisi pandemi günlerinden bu yana genişliyor parasal olarak. Ancak özellikle 2022’nin son çeyreğinden itibaren üst üste gelen seçim yatırımları piyasalara para akışını hızlandırdı.

Bu manzaranın üzerine bir de ne yazık ki deprem felaketinin mecbur bıraktığı parasal ihtiyaçlar eklendi!

Ekonomiyi destekleme paketlerinin başta yüz milyarlarca lira sunan KGF olmak üzere adım adım sahne alması yanında artık deprem yaralarını sarma adımları da eklenmiş durumda.

Bütçe içi ve dışı bütün kaynakları yanında artık para basarak da ekonomide olası bir durgunluğun önüne geçilmesi çabası dikkat çekiyor.

Seçim anketlerinin verdiği sinyaller doğrultusunda emeklilere dönük son ataklar da parasal tabanı genişletici bir etki yaratır hale geldi!

Nasıl mı?

EYT ödemeleri nisandan itibaren başlıyor. En düşük emekli maaşı 2 bin lira artırıldı. Yani yılbaşında 3 bin 500 TL olan en düşük emekli aylığı 7 bin 500 TL’ye çıkarken 3 aylık bir sürede yüzde 114’lük bir artış yaşanmış oldu!


Nihayet yaşam standartlarına yaklaşan rakamları görmeye başlamış olmamız sevindirici. Ancak, diğer seviyelerdeki maaşlara bir haksızlık yapıldığı gerçeğini de unutmamak gerekiyor. Çünkü reel olarak çarşıda pazarda yaşanan yüksek enflasyon tüm emeklileri aynı oranda etkiliyor. Hiç olmazsa daha düşük oranda da olsa tüm emekli aylıklarına bir ayarlama yapılmalıydı!

Yine de yaklaşık 8 milyon emeklinin aylıkları nisandan itibaren artmış olacak. Ve henüz maaş bağlanmamış EYT’liler de dahil olmak üzere 15 milyon emekliye bayram ikramiyesi olarak 2 bin lira ödenecek.

Yani sadece iki bayramda ikramiye yoluyla piyasaya verilecek olan para 60 milyar lirayı bulacak.  Muhtemelen bu paranın tümü hemen tüketime gidecek.

EYT tazminatları da kısmen de olsa benzer bir etki yaratacak. Tasarruftan ziyade tüketime yönelmesi kuvvetle muhtemel. Çünkü parayı park edecek pek bir tasarruf aracı kalmadı. Enflasyonun da durulmak istememesi vatandaşı eline geçen her kuruşu harcamaya itiyor!

Maaş artışlarını da kattığımızda ekonomide iç piyasa kaynaklı hareketin eksik olmayacağı ortaya çıkmakta.

Bu parasal genişleme ise öyle ya da böyle enflasyonu canlı tutma yönünde etki gösterecektir.

Aslında emeklilerin maaşı devletin cebinden çıktığı için maliyet yani arz kaynaklı bir enflasyonist etki yaratmamalı. Talep tarafında da çok sınırlı bir etki yaratması teknik olarak öngörülebilir.

Ancak, ülkemizde ahlaki bir sorun olarak maalesef gündemden düşmeyen fırsatçılık sendromu yine işlemeye aday!

Et fiyatlarının kısa sürede çok da gerçekçi olmayan mazeretlerle nereye geldiğini gördük. Keza geleneksel Ramazan fırsatçılığı da net bir örnek olarak yaşandı kısa süre önce.

Ve maalesef emeklilerin eline zamlı maaşları geçmeden ikramiyeler cüzdana girmeden ürün ve hizmetlere zam gelmeye başladı bile.

Asgari ücrete dönük beklentilere dair gelen son mesaj da bu tabloyu daha ağır bir hale getirmeye aday.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in işaret ettiği temmuz ayı gelmeden yani zamlı asgari ücret cebe girmeden ürün zamları gelecektir işçi maliyetleri gerekçe gösterilerek!

Kısacası içine girdiğimiz ücret artışı ürün zam sarmalı kolayca hayatımızdan çıkmayacak.

Özellikle de genele yayılan parasal genişleme, depremin arz kaynaklı baskısı, kuraklık, kuş gribi ve şap gibi negatiflikleri de tabloya katarsak alım gücünün nasıl anında eriyeceğini daha iyi anlarız.

Kentsel dönüşüme bir öneri de benden

Kentsel dönüşüme bir öneri de benden

Sanırım Bursa’nın geleceği ile ilgilenen, bu nedenle de en azından internet gazetelerine şöyle bir göz atan herkes şehrin beş ayrı mahallesinde kentsel dönüşüm ofisleri kurulacağına yönelik haberleri görmüştür.

Deprem bölgesine yaptığımız ziyaret sırasında niyetinin bu olduğunu dile getirmişti Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, ben de köşeme taşımış, kentsel dönüşüm ofisi kurulacak mahalleler olarak da 1050 Konutlar, Çarşamba, Ankara Yolunun alt tarafı ve Garaj Altı’nı işaret etmiştim.

Tahminlerimin doğru olduğunu, Aktaş’ın kentsel dönüşüm çalışmalarına mühendislik hizmeti almamış binalardan başlamak istediği için çoğunluğu gecekondu bölgesi olan yerlerde kentsel dönüşüm ofisi açacağını görüyoruz.

Bir diğer taraftan da protokolü birkaç hafta önce Mimarlar Odası, İnşaat Mühendisleri Odası ve Jeoloji Mühendisleri Odası ile imzalanan ‘bina hızlı tarama’ çalışması için hazırlıklar tamamlanıyor. Çarşamba günü taramayı yapacak olan ekiplerin eğitimi tamamlanacak, belediyeden gerekli teçhizat geldikten hemen sonra sahaya inilecek.

Yapılacak olanın ne olduğuna da kısacak değinmekte fayda var.

Ekipler binalara girmeden yapı hakkındaki verileri kontrol edip bilgileri bir sisteme kaydedecekler, sistem kendisindeki veriler doğrultusunda binayı değerlendirecek ve yapı sahibine binası ile ilgili önerilerde bulunulacak. Bu öneriler arasında daha ileri tetkiklerin yaptırılması da yer alacak.

Aslında 1999 depreminden sonra çoktan yapılması çıkarılması gereken bina envanterinin çıkarılmasına yönelik bir çalışma sürdürülecek.

Envanteri çıkardık, bina sahibine ileri tetkik önerisinde bulunduk. 1999 depremi öncesinde yapılan ve mühendislik hizmeti almamış tüm binalar için de muhtemelen riskli ibaresini koyduk.

Peki, sonrasında ne olacak?

İşin bu kısmı şimdilik biraz muamma…

Henüz bir Çevre Düzeni Planı dahi olmayan Bursa’nın 2020 yılından bu yana plan düzenlemeleri ile yol yürümeye çalıştığını defalarca dile getirdik. İşin içine kentsel dönüşüm gibi çok önemli bir madde girdiğinde ve bu maddenin kapsama alanı böylesine geniş olduğunda, izlenecek yol da çok daha büyük önem kazanıyor.

2040 Çevre Düzeni Planı’nın seçimlere kadar gün yüzüne çıkacağını düşünmüyorum. Siyaseten böyle bir risk altına kimse girmek istemez kanaatimce.

Plan gün yüzüne çıktığında ise kızılca kıyametlerin kopacağı görüşü hakim bende.

Zira şimdiye kadar yapılanlar sadece görüşlerin toplanması, notların alınması şeklinde ilerliyor. Öneri götürenler ne deseler; ‘Alt ölçekli planlarda yerini bulacak, bu konular bizim alanımızın dışında…’ gibi yanıtlarla karşılaşıyorlar.

Henüz çıplak gözle görülmüş bir alt ölçekli plan da yok.

Anlayacağınız bir çalışma var, ama çalışmadan daha ziyade kafalarda oluşan soru işaretleri ile dikkat çekiyor. Kendi alanlarını temsilen katkı koymak isteyenlerin de aklında, bir gölge plan mı var sorusu oluşuyor haliyle.

Tüm bu gerçeklerin ışığında, ortada onaya hazır, hatta tartışmaya hazır bir plan dahi yokken, şimdi bir de kentsel dönüşüm ofislerinin kurulması geldi gündemimize.

Deprem hepimizin gerçeği, hepimizin büyük korkusu, fakat vatandaşın açılan bu kentsel dönüşüm ofislerine giderek neye göre hareket etmesi bekleniyor, işte burası belirsiz.

Neye göre dönüşecek bu binalar? Karşılarında belediyeyi mi yoksa inşaat firmalarını mı bulacaklar? Neye göre anlaşılacak? Bir kıstası var mı bu işin? Yoksa kim kimden ne koparırsa mantığı ile ilerlerken Nilüfer bölgesinde olduğu gibi yeni rant alanları yaratıp tekrar dönüşüme muhtaç binalar üretmeye devam mı edeceğiz?

Sorular bunlar…

Öneri şu; çıkarılacak envanter doğrultusunda, kentsel dönüşümün yoğun olarak ihtiyaç olduğu bölgelerin tespiti ile birlikte, tüm bu bölgeleri kapsayan bütüncül bir plan oluşturulsun. Bir tip projeden bahsediyorum, kentsel olarak dönüşmüş bir Bursa’dan.

Ada bazlı kentsel dönüşüme başlayacak olanlar bu tip projeye bakarak üzerinde çalıştıkları adanın nasıl bir dönüşüme gireceğini görsünler ve buna göre ilerlesinler.

Elbette hemen olmaz, ama önünüzde bir plan olursa, şehir; donatı alanları ile sosyal alanları ile binaları ve yolları ile daha doğru dönüşür böylelikle…

Fikir tabi ki benim değil, konusunda uzman kişilere ait. Kabul edilir mi?

Tüm konularda olduğu gibi işin bu kısmında da belirsizlik hakim…

Deprem sektörel beklentilere nasıl yansıdı?

Deprem sektörel beklentilere nasıl yansıdı?

Türkiye ekonomisi ilk çeyreği geride bırakıyor.

Umutlarla başladığımız 2023 yılı ne yazık ki afetlerle yüzleştiriyor Türkiye’yi.

6 Şubat’ta depremlerin acısı tazeliğini koruyor.

Depremin ekonomik zararı da azımsanmayacak boyutlara ulaşacak gibi görünüyor!

Resmi olarak 100 milyar doların üstü ifade edilmiş durumda.

Dolaylı etkilerinin ise enflasyon ve istihdam problemleri olarak görünmesi hayli mümkün. Elbette ki bu yaralar sarılacak. Uzun zaman alsa da normalleşme hem sosyal hem de ekonomik anlamda gerçekleşecek.

Tabi ki tek gündem maddesi deprem değil. Seçim atmosferinin giderek baskın bir hal aldığını görüyoruz. Dışta ise bankacılık krizinin estirdiği rüzgarlar var.

Kısacası pek de umulduğu gibi bir başlangıç olamadı ekonomimiz adına!

Sanayi tarafında açıklanan son veri olan kapasite kullanımı, üretim cephesinde çarkların yavaşlamakta olduğunu teyit etti.

Mart ayında kapasite kullanım oranı yüzde 75,2 seviyesinden yüzde 73,5 seviyesine geriledi. Yani 1,7 puanlık dikkat çeken bir gerileme söz konusu.

Mevsimsel etkilerden arındırılmış kapasite kullanımı da bir önceki aya göre 1,5 puan azalarak yüzde 74,2 seviyesinde gerçekleşti.

Depremselliğin bir yansımasını bu rakamlarda görmek mümkün. Ancak istatistiki ölçümün henüz bölgedeki durumu tam olarak yansıtamadığına da dikkat çekmek gerekiyor. Yine de yaraların sarılmasıyla birlikte sanayide kapasitenin yükselmesi kaçınılmaz olarak gündeme gelecektir!

Buna dair kanaati yansıtan bir veri de reel kesim güven endeksi ile çıktı karşımıza. Endeks martta 2,8 puanlık artışla 105,2 seviyesine yükseldi. Sanayicinin geleceğe dair beklentilerini yansıtan bu endeks iyimserliğin öne çıktığını gösteriyor.

Bu iyimserlikte seçim öncesi devreye alınan çeşitli destek paketleri ile piyasalara pompalanmaya başlanan paranın büyük payı var!

Yani iç piyasa kaynaklı büyüme için umutlar tazelenmiş durumda.

Çünkü dışta resesyon beklentileri giderek daha reel bir hal alıyor.

İhracat tarafındaki yavaşlamanın olumsuz etkileri iç piyasadaki hareketlilikle giderilecek gibi görünüyor!

Ancak diğer sektörel güven endekslerinden perakende satış ve inşaata dair olanları martta bir miktar ivme kaybetti.

Güven endeksi perakende ticaret sektöründe yüzde 4,4 ve inşaat sektöründe yüzde 1,5 azaldı. Bu azalışlarda doğal olarak deprem etkisini görmek mümkün.

Çünkü deprem bölgesindeki ticarette ve inşaatta bir yavaşlama olması kaçınılmazdı. Bu etki Türkiye genelinde de elbette ki kendini hissettiriyor.

Diğer taraftan TÜİK verilerine göre, martta mevsim etkilerinden arındırılmış güven endeksi hizmet sektöründe yüzde 1,1 artış kaydetti.

Açıkçası biraz şaşırtıcı görünmekle birlikte, hizmet sektöründe motivasyonun beklentilerden daha kısa sürede yerine geleceğinin işareti sayılabilir bu veri!

Kısacası bu yoğun veri akışını yorumladığımızda deprem faktörü dışında gidişatın mevsim normalleri doğrultusunda ilerlediğini söylemek mümkün.

Dışta artan riskler var. İçte ise telafi niteliğinde bir ekonomik hareketlilik söz konusu.

Enflasyon baskısı altında deprem kaynaklı sınırlı bir büyüme 2023’ün kaderi olarak karşımıza çıkmış durumda.

Ama yine de enseyi karartmamakta fayda var!

Millet’e İnce için bir sandalye…

Millet’e İnce için bir sandalye…

Seçim gündeminin boğuntusuyla ülkenin asıl ve en önemli meselelerini es geçmek istemesem de önümüzdeki seçimlerin kritik yapısı nedeniyle değinmek istediğim bazı gerçeklikler yok değil.

Öncelikle Cumhurbaşkanlığı seçiminde 4 adayın yarışacağını ve seçimlerin ilk turda bitirilmesi için en kuvvetli iki adayın, yani Millet İttifakı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu ve Cumhur İttifakı Adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın var güçleri ile mücadele ettikleri gerçeğini cebimize bir alalım ve bundan sonrasında bakışımızı, diğer iki adayın kritik oylarına, bu oyları hangi kanatlardan alacaklarına çevirelim.

Seçimin belirleyicisi olan siyasi parti HDP ve beraberindeki Sol blok. Oyları yüzde 10’un üzerinde. Dolayısıyla hangi ittifaka yaslanırlarsa o ittifakı abad edecekleri ortada.

Sol ittifakın dışında iki aday var ki, seçimin ilk turda bitmesinin önünde ciddi engel oluşturabilirler. Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce söylemleri ile kafasının karışık olduğunu gösteriyor bana. Bir yandan ‘ülkenin selameti açısından ne yapılması gerekiyorsa yaparız’ diyor, diğer yandan etrafında birleşilmesi gereken adayın kendisi olduğu iddiasında. Oysa bu iddia kendisinin Cumhurbaşkanı Adayı gösterildiği ilk seçimlerden sonra verdiği tepki ile birlikte pek çok kişi için tarih oldu.

İnce’nin oy alacağı kesim kesinlikle Cumhur İttifakı değil. Net olan bu.

İnce Millet İttifakı’na memnuniyetle oy vermeyeceklerden oy istiyor. Özellikle de gençlerden. Gençler İnce’yi çok seviyorlar ve sosyal medyada birlikte ciddi bir aktivite yaratıyorlar. Fakat ne seçimlerde destek almak ne de ülke yönetmek, sosyal medyada fenomen olmakla eşdeğer değil. Ülke seçmeninin oyum ziyan olmasın mantığı ile hareket ettiği gerçekliğini de göz önünde bulundurmak lazım.

Bir de Memleket Partisi’nde kurulduğu günden bu yana durulmayan, sürekli CHP saflarına geçişlerin yaşanması ile sonuçlanan, küskünlükler yaratan devinim akıllarda tutulmalı.

En son partinin Bursa teşkilatında da benzer bir ayrılığın yaşandığını, bu ayrılık neticesinden Memleket Partisi Eski İl Başkanı Hasan Yıldırım ve beraberinde 350 parti üyesinin istifasının gündeme geldiğini, bu üyelerin peyder pey CHP saflarına yeniden katılarak rozet takma törenlerine dahil olduklarını belirtmekte yarar var. Önümüzdeki günlerde yine yoğun bir katılım gözlemleyeceğiz CHP örgütüne. Buradan belirtmiş olalım. CHP’ye katılmak isteyenler bir liste oluşturup topluca yaptırıyorlar üyelik kayıtlarını.

Benzeri durum pek çok ilde sürüyor. CHP’nin bağrından çeşitli sebeplerle kopup Memleket Partisi’ne katılanlar yine benzer sebeplerle Memleket Partisi’nden ayrılıp CHP üyesi oluyor.

Gelelim Ata İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Sinan Oğan’a. Kendisi her ne kadar bütüne hitap ettiğinden dem vursa da, özellikle Sinan Ateş cinayeti soruşturmasının yaşadığı akametin ardından ülkücü camiada oluşan küskün oyların talibi. Kısacası Cumhur İttifakı’ndan ağırlıklı bir oy alma çabası var. Bu arada kendisini HDP ile yakınlaşan Millet İttifakına sıcak bakmadığı için destekleyenler de olacaktır elbette.

Görünen o ki, Sinan Oğan cephesi daha kapsayıcı, ancak oyların daha zor koptuğu Cumhur İttifakı ağırlıklı çalışacağı için alacağı oy oranı daha az olacaktır diye düşünüyorum.

Şimdi gelelim bu iki adayın seçimleri ne şekilde etkileyeceği konusuna.

Konuyla ilgili MAK Araştırma Şirketi’nin sunduğu veriler ışığında bakıldığında, AK Parti’nin oy oranı yüzde 34-35, CHP yüzde 24-25 bandında. İyi Parti ise, yaşanan dalgalanma sonucu yüzde 15-16 bandından yüzde 13’lere indi. İki-üç puanlık seçmen CHP ve az da olsa Memleket Partisi’ne gitti. Toplarsak, Millet İttifakı yüzde 44 bandında gözüküyor. Cumhur İttifakı’ndan yüzde 35 bandında bir AK Parti, yüzde 6-7 bandında da MHP ve BBP bloğu var.

İşte tam da burada Muharrem İnce ve Sinan Oğan’ın yarışa devam edip etmeyecekleri, çekilmeleri halinde kimin lehine çekilecekleri meselesi giriyor devreye. Bu iki isim toplamda yüzde 5 ve üzeri oy alırlarsa, seçim ikinci tura kalabilir. Bu durum da özellikle Millet İttifakı’nın aleyhine olabilir.

Bu nedenle herkes seçimi birinci turda bitirmeyi arzu ediyor. En çok da Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu bu dertte.

Doğrusunu isterseniz ben, Kemal Kılıçdaroğlu ve Muharrem İnce görüşmesinin parti sözcülerinin açıklamalarında olduğu gibi basit bir görüşme olacağı kanaatinde değilim. İnce’nin bu görüşmenin ardından Millet İttifakı lehine yarıştan çekilme konusunu ciddi olarak düşüneceğine de inanıyorum.

Muharrem İnce’nin bu kez adaylıkta ısrar etmesinin bir plan olduğunu iddialarını, kendisinin imza kampanyasına en büyük desteği Melih Gökçek’in verdiği tezlerini de gerçekçi bulmuyorum. Hatta gerçek olamayacak kadar, bir zamanların CHP’lisi Muharrem Hoca profilinden uzak sayıyorum.

Bekleyip göreceğiz; gönlüm Millet İttifakı’na İnce için bir sandalye daha eklenmesinden yana.

AK Parti milletvekili aday adayı listelerinde dikkat çeken isimler

AK Parti milletvekili aday adayı listelerinde dikkat çeken isimler

Siyasi partilerde adaylık müracaatları sona erdi. Şimdi sıradaki beklenti ayın 9’unda YSK’ya verilecek listelerde kimin olacağına odaklandı.

Hal böyle olunca bizler de biraz başvuruları irdeledik.

Önce bugün AK Parti’den başlayalım.

İlerleyen günlerde diğer siyasi partileri de yazarız.

İktidar partisinde aday adaylığı için başvuru sayısı 231…

Buna genel merkezde son dakika ilavesi olur mu onu hep beraber göreceğiz.

Bu minvalden bakınca AK Parti’deki adaylarda dikkat çeken isimleri yazarken geçmiş yıllarda milletvekilliği yapan ya da mevcut milletvekili olanları kaleme almayacağım.

***

Yönetimlerinden milletvekili çıkaran başkanlardan başlayalım.

Bu noktada ilk yazacağım isim Cemalettin Torun AK Parti’de yönetiminden hem yeni il başkanı hem milletvekili çıkaran isim olarak aday adaylığı başvurusunda bulundu. Diğer isim AK Parti MKYK’da görev yapan önceki dönem il başkanlarından Ayhan Salman, o da milletvekili olmak istiyor.

Bursa’da bir önceki veya önceki seçimlerde partilerine yerelde ve genelde başarı getiren isimler var ki onlardan da bahsetmeden geçemeyeceğim.

O isimlerden ilk sırada, önceki dönemlerde görev yapmış ilçe başkanları sırası ile Osmangazi İlçe Başkanı Ali Yılmaz, Karacabey İlçe Başkanı Murat Erol, İznik İlçe Başkanı Tamer Bülent Hersekli, Nilüfer İlçe Başkanı Celil Çolak ve Osmangazi’de uzun yıllar ilçe başkanı olarak görev yapan ardından da il yönetiminde görev yapmış Tahsin Kara da milletvekili aday adayı olarak gördüğümüz isimlerdi.

***

Bunun yanı sıra önceki yıllarda belediye başkanlığı görevinde bulunan Keles Belediye Başkanı Mustafa Bektaş, Orhangazi Belediye Başkanı Neşet Çağlayan, Gemlik Belediye Başkanı Refik Yılmaz, Yenişehir Belediye Başkanı Bülent Hamdi Cingil, Mustafakemalpaşa Belediye Başkanı Sadi Kurtulan da şansını deneyen isimlerdi.

Gençlik kolları açısından değerlendirdiğimizde yapmış olduğu gençlik kolları başkanlığı ile dikkatleri çeken Gökay Bilir, yine Osmangazi’de başarılı çalışmalar yapan, halef selef olan Ali Sait Adiloğlu ve Semih Peksert de aday olarak şansını deneyen isimlerdi.

***

AK Parti’de bir gelenek var, o da İl Kadın Kolları başkanının her dönem listede yer alması. Bu gelenek bu dönem de devam edecek mi?

Milletvekili aday adayı olan İl kadın Kolları Başkanı Emel Gözükara Durmaz milletvekili listelerinde yer bulabilecek mi?

Yine genel merkezden telefon edilen bir isim, apar topar dosya verecek bir isim olacak mı?

Onu da ilerleyen süreçte hep beraber öğrenmiş olacağız.

Bekleyip, takip edelim.

Diyarbakır üzerinden AK Parti temayül notları

Diyarbakır üzerinden AK Parti temayül notları

Ak Parti, Ramazan ayının maneviyatı ve dinginliği eşliğinde ülke genelinde temayül yoklamasına gitti.

Ben de Diyarbakır’da gerçekleşen temayül yoklamasının takibi sebebiyle salondaydım…

Diyarbakır’ın doğru tutulan nabzını benim gibi tüm dünya yakinen takip ediyor, çünkü buradan elde edilen doğru ve tarafsız verilerle birlikte yerinden sunulan veriler doğrultusunda üretilen çözümler ne kitaplarda yazar ne de uzaklardan masa başında yapılan konuşmalarda yer alır.

Eskiler boşuna dememiş; “demir tavında dövülür…”

Dedim ya, malum Ramazan ayı sebebiyle önceki yıllara göre sessiz sakin geçse de bu yılki temayülde toplam bin 400 oy kullanıldı, il ve ilçe yönetiminde yer alan isimler tarafından.

Seyrantepe Spor Salonu’nda sabah 10:00’da başlayıp 16:00’ya kadar devam eden oylamada gruplar halinde gelip oyunu kullanan Ak Partililer bir süre salonda kaldıktan sonra evlerine dönüyordu. Gelip gidenler trafiği arasında salonda bulunan isimlerle ayaküstü fazlasıyla sohbet ettim. Seçmenin ruh halini analiz etmekle birlikte teşkilatların da ruh hali çok önemli, zira seçmeni tetikleyecek en önemli unsurların başında geliyor güçlü, azimli, üretken teşkilat yapısı…

Son yıllarda seçmen-teşkilat-siyaset triasında gerçekleştirdiğim sosyolojik ve psikolojik gözlem sonuçlarımı sıklıkla aktardım yazılarıma…

Dilerseniz kısa bir özetle yeniden anımsayalım yazılarımda belirttiğim tespitlerimi: “Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de siyaset giderek popülaritesini kaybediyor. Avrupa’da bile sandığa gitme verileri giderek düşüyor. Bu kayıp seçmenin isteğiyle birlikte teşkilat yapısının da azmini zayıflatıyor. İddia ediyorum önümüzdeki yıllarda teşkilat yapısının yerini reklam-danışmanlık şirketleri alacak. Bu şirketler aday adaylarının ve sonrasında da adayların tüm seçim sürecini yürütecek…”

Yıllar önce bu cümleleri ilk yazıp zikrettiğimde “asla böyle bir şey olmaz” diyenler, dün takip ettiğim temayülde “haklıymışsınız” dedi…

Evet, dünya sistemiyle birlikte insanların sosyolojik, psikolojik, zihinsel, bedensel mekanizmaları da büyük bir dönüşüm yaşıyor..

Daha bireysel ve maalesef çoğu zaman bencil, uzun vadeli değil anı düşünen ve yaşayan, saygı ve sükunet verileri giderek düşen, realist, fazlasıyla kapitalist kodlara kavuşmaya başladı insanlık. Ve bu manzaradan siyaset de fazlasıyla payını aldı, almaya devam edecek…

Gelelim Ak Parti Diyarbakır temayül notlarıma…

Moraller yerindeydi. Temayüle katılan 84 aday adayı gün boyu salonda partililerle birlikteydi. Heyecanları yüzlerinden okunuyordu. Siyaseten tanınmış isimlerle birlikte fazlasıyla adını yeni duyduklarımız vardı aday adayları arasında.

Bu yıl ki temayülde bir ilk de yaşandı. İlk kez elektronik sistem kullanıldı oylamada. Önümüzdeki süreçte tüm seçim faaliyetlerinin elektronik ortama taşınmasının kapısını aralayan bu yılki temayül oylamasının tüm verileri Ak Parti Genel Merkezi’nde toplandı… Önümüzdeki süreçte açıklanacak sonuç sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son halini vereceği aday listeleri şehirlere ulaşacak ve 14 Mayıs startı tam anlamıyla verilecek…

Ak Parti Diyarbakır temayülünde öne çıkan iki merak başlığı vardı:

Birincisi ilk sıraya gelecek bakanın kim olacağı, bir diğeri de Hüda Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun Diyarbakır listesinde yer alıp almayacağı.

Diyarbakır’da mevcutta üç vekili olan Ak Parti’nin bu merakı yaşaması elbette çok normal.

Bu veriler doğrultusunda şimdi gelelim mi sonuç cümlelerime. Öncelikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı bakanların listebaşı olması kararına önemli bir hatırlatma yapmak istiyorum. Şehirlere gönderilecek bakanların o şehirden, bölgeden, kültürden olmamasına dikkat etmeli. İkincisi de Hüda Par Genel Başkanı Yapıcıoğlu’na İstanbul veya Ankara listelerinde yer verilmesi ya da bir formülünü bulup Hüda Par adayının Ak Parti listesinden ayrı “kendi oylarıyla” seçime katılması…