‘Atın ölümü arpadan, hadi gelin arkadan…’

‘Atın ölümü arpadan, hadi gelin arkadan…’

Yepyeni bir seçim dönemiyle daha hepinize merhaba diyoruz, çünkü bu seçim dönemi hepimiz için, hepiniz için ayrı ayrı büyük öneme sahip konuların netleşeceği bir süreç olacak.

Dün listelerin açıklanmasının ardından yaşanan sorunları, liste depreminin en az AK Parti’de sarsıntı yarattığını, en çok ise her zaman olduğu gibi Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu sarsıntıya mazhar olduğunu belirtmiştik.

Kolay değil, CHP’nin listesinde tam dört siyasi parti daha seçime girecek. Yapılan pazarlıklar sonucunda verilen sandalye sayıları, seçilmesi muhtemel yerlerde olacaklar ve gönlü olsun diye listeye koyulacaklar ayrımı derken çarşının karışması çok normal.

Yani demem o ki, aynı koşullarda hangi siyasi parti liste yaparsa yapsın kızılca kıyamet kopardı. Nitekim, liste tartışmalarından gündemi hemen uzaklaştırmak ve bu konuda parti içindeki uzlaşmayı olabilecek en büyük hızla sağlamak amacıyla, Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Asıl gündemimiz budur’ diyerek eline aldığı soğanla çıktı seçmenlerin karşısına.

Reklam pek az kanalda verilse, pek çok kanalda ise partinin reklamlarına ambargo uygulansa dahi çok doğru bir hamle ile devam ediyor bence çalışmalarına.

Soğanın kilosu 30 lira olmuş yahu!

İnsan ne yemek yapsa da içine soğan koymasa diye yarım gün düşünüyor…

Şimdilik gerçek gündemi bir kenara bırakacak olursak, işin bir de sandığa nasıl yansıyacağına bakmak lazım; yani listeleri birleştirerek yaşanacak kargaşanın yatışmasını beklemek mi doğru hamleydi, yoksa AK Parti gibi yapıp kendi listesini hazırlamak ve teşkilata yönelik oynayarak seçime girmek mi?

Sorunun yanıtını Yöneylem Araştırma Koordinatörü Derya Kömürcü açık ve net bir biçimde; “Ortak listeye yönelmemiş olmaları Cumhur İttifakı’nın 15-20 vekil daha az çıkarmasına neden olacak” şeklinde vermiş.

Bursa özelinde baktığımda, AK Parti’de, teşkilatların listeye sahip çıkması için elden gelen her türlü gayretin sarf edildiğini söylemek mümkün. Seçilebilir noktalarda daha önceki dönem vekillerinin ağırlık kazandığını da söyleyebiliriz.

Tüm bu stratejiler sıkı bir seçim çalışmasına teşkilatları hazırlamak ve motive etmek için gibi görünüyor.

Kömürcü’nün yorumu ise daha genel bazda bir değerlendirme;

“Cumhur İttifakı’nın liste stratejisi, milletvekilliği sayısını maksimuma çıkarma değil, Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir oy fazla alabilme stratejisi oldu. Cumhurbaşkanlığı seçiminde kazanılacak ‘üç-beş oy için vekillik satılan’ bir siyaset ortamı oluştu. Bunun nedeni, tüm gücün %50+1’i alan cumhurbaşkanında toplanmasını sağlayan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi. Listeler, muhalefetin en önemli vaadinin ne kadar gerçekçi olduğunu gösterdi” diyor Yöneylem Araştırma Koordinatörü.

Biraz daha irdelersek AK Parti listelerini, şunları söylemek mümkün;

Büyük başarılara imza atmış gibi milletvekili olmak için istifa eden Hatay Valisi, AK Parti liselerinde yer almadı,

Sağlık Bakanı ve Turizm Bakanı vekil olmak istemedi,

HÜDA-PAR Genel Başkanı listelerde Özlem Zengin’in iki sıra arkasında yer aldı,

Kendisini ayakkabı fetişi ile tanıdığımız AK Parti Ordu Milletvekili Şenel Yediyıldız’ın vekillik hayalleri bu kez suya düştü,

Meclis’te attığı yumrukla anılan Zafer Işık artık Bursa’yı temsil edemeyecek

Şule Çet davasının avukatının Zafer Partisi’nden listelere girmesini bir kadın olarak hiç hoş karşılamadığımı belirtmek isterim.

CHP Hatay Milletvekili Suzan Şahin’i de listelerde göremedik. Gerçi adı Büyükşehir Belediye Başkanlığı için geçiyormuş, ama ben yine bir kadın olarak, şehrinin acılarını böyle yürekten yaşamış ve insanlarını böyle candan savunan isimleri meclis kürsülerinde görmeyi yeğlerim doğrusu.

Sürekli ‘bir kadın olarak’ diye başlayan cümleler kurduğumu fark edince hemen şu konunun da altını çizeyim;

Siyaset her zaman olduğu gibi yine erkek egemen yapısını sürdürdü. Listelerde kadın adaylara çok az yer verildi, seçilebilecek yerlerdeki kadın adaylara daha da az yer verildi.

İnanın meclisin bu köy kahvesi hali hiç hoş değil. Üstelik kadın zekasının kıvraklığına hepinizin ihtiyacı var, bunu kabul etmenin zamanı geldi de geçiyor bile. ‘Bizde işler akşam yemeklerinde erkek erkeğe konuşurken bitiyor’ gibi saçma sapan iddiaları da bir kenara koyabilirsiniz, çünkü inanmayacaksınız ama biz kadınlar da akşam yemeği yiyebiliyoruz ve sizden daha çözüm odaklıyız.

Son olarak en beğendiğim seçim şarkısının Türkiye İşçi Partisi’ne ait olduğunun altını çizmek isterim. Politikaları ve bu dönemin milletvekili adayları kadar seçim şarkısında da iddiasını ortaya koyan TİP belki de işçi şehri Bursa’da işçilerin gönlünü kazanır diyeceğim de…

Mümkün mü bilemedim…

Yine de;

Atın ölümü arpadan, hadi gelin arkadan, yarı yolda bırakan taş olsun…

Listeler, kavgalar, kızgınlıklar…

Listeler, kavgalar, kızgınlıklar…

Cumartesi günü öğle saatlerinden itibaren ülkenin siyasetle ilgilenen tüm kesimi milletvekili aday listelerine kilitlendi adeta.

Öyle çok yapıldı, öyle çok bozuldu ki listeler…

Yapılan ve bozulan listelerin büyük bölümünün çok gizli ibaresiyle yazışmalara konu olması, ardından sosyal medyada paylaşılması da cabası.

Tüm bunların yanında enteresan çekilmeler ve kavgalar da oldu tabi.

Milletvekilliğinden çekilmeler İYİ Parti cephesinden geldi. Partinin önemli isimlerinden Aytun Çıray’ın adaylıktan vazgeçtiğini belirtirken yaptığı açıklama, ‘İYİ Parti baraj altında mı kalacak?’ sorusunu akıllara getirdi, çünkü zaten bu niyetle yapılmış bir açıklamaydı.

Hemen bu noktada bundan birkaç gün öncesinde İYİ Parti Bursa Milletvekili Aday Adayı olan İsmail Tatlıoğlu’nun da vekillik adaylığından çekildiğini hatırlatmakta yarar var.

Duyduğum kadarıyla, Tatlıoğlu seçmenlerine, ‘Bakanlık görevi alacağım için milletvekilliğinden çekildim’ biçiminde bir açıklamanın yer aldığı toplu mesajlarla ulaşmış. Oysa bizim duyumlarımız kendisinin Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı için hazırlanacağı yönündeydi.

Tatlıoğlu’nun milletvekili olmayışının ucunun nereye dayanacağını bundan sonraki süreçte hep birlikte göreceğiz. Zira siyaset çok hızlı oynanan bir oyun, Millet İttifakı’nın hükümet kurması halinde bakanlık Tatlıoğlu’na daha yakın bir hedef. Büyükşehir Belediye Başkanlığı ise daha sonra düşünülmesi gereken bir durak gibi…

24 saat bile çok şeye gebeyken, bu hedefleri tahmin etmek hayli zor…

Kavgalar kısmına geçmeden hemen önce, temayül yoklaması sırasında kendi kavgasını vererek sandıklardan birinci bölge birinci sırada çıkan Selçuk Türkoğlu’nu ve ikinci bölge birinci sırada çıkan Hasan Toktaş’ı temayül yoklamasında çıktıkları sıra ile listelerde gördüğümüzü belirtelim.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in ‘Tanıştırayım, demokrasi…’ sözünün gereğini yerine getirdiğini, yoklamadan çıkan sırayı büyük ölçüde koruduğunu söylemek lazım.

Temayülden çıktığı halde üzeri çizilen bir isim var, Müberra Çakır!

Çakır, birinci bölgenin ikinci sırasında çıktığı halde, listelerde yer almayı başaramayan tek isim.

Kavgalara gelecek olursak, CHP siyaseti ile ilgilenen herkesin dün gece geç saatlerde duyduğu bir kavgadan söz etmek mümkün.

İddia odur ki; CHP Teşkilatlarından sorumlu Oğuz Kaan Salıcı, Mustafa Sarıgül’ün oğlu Emir Sarıgül’ü İstanbul’dan milletvekili adayı yaptıramayınca önce parti yönetimi ile tartışıp toplantıyı terk etmiş, ardından da Kemal Kılıçdaroğlu’nun özel kaleminee bağırıp çağırmış.

CHP’de neredeyse her seçim döneminde yaşanan tartışmaların bu döneminin fitili de böylece ateşlenmiş. Sonuç; çıkan arbedenin yatışması için Parti Meclisi toplantısı da bu sabah saat 07.00’ye ertelenmiş oldu.

Tüm bunların sonunda; ‘CHP Bursa’da öyle bir liste çıkardı ki, Allah’a emanet!’ demesem taş olurum herhalde.

Listenin içerisinde Gelecek Partisi’nden iki, Saadet Partisi’nden ise bir kontenjan kullanılmış. CHP’nin Bursa’da 5 milletvekili olduğu göz önünde bulundurulursa ve üç kontenjan ismin ikisinin seçilebilecek sıralamalarda olduğu dikkate alınırsa, örgütteki isyanın haklılığı bir kez daha ortaya çıkar herhalde.

Özellikle Saadet Partisi Eski İl Başkanı Mehmet Atmaca’nın CHP Eski İl Başkanı İsmet Karaca’nın önünde bir sıralamada yer alması hayli manidar.

CHP’de listelerde sürpriz yapan isimlerden biri de Mestanlılar Derneği Başkanı Hasan Öztürk. Göçmen oylarına göz kırpmak için listeye konmuş olan Öztürk’ün ikinci bölgenin birinci sırasına yerleştirilmesi, örgütten yükselen, sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin ön planda tutulmasına yönelik tepkileri bir paratoner gibi üzerine çekmesine neden oldu.

Bugünün ayak seslerini dünden duymuş olan CHP Bursa İl Yönetimi diğer siyasi partiler gibi listelerin açıklanışını toplu halde beklemek yerine herkesin evinde dinlenmesini uygun gördü.

Çünkü benim de şahsi kanaatim odur ki, önümüzdeki seçimler örgüt içi hesaplaşmaların gölgesinde kalamayacak kadar mühim.

Konuşulabilen bir siyasi parti olduğunu sürekli belirttiğim CHP çatısı altında, parti tek başına vekillik listelerini hazırlarken de herkesin mutlu olduğu bir çalışma ortaya koymak mümkün değilken, şimdi listelerine dört yeni ortak eklediklerini ve bu baskıyı üzerlerinde hissettiklerini unutmamak lazım.

Elbette herkesin bir önerisi olacaktır, elbette herkesin eleştirileri olacaktır. Mühim olan asıl hedefin ne olduğuna odaklanmak ve o hedef doğrultusunda çalışmayı gözden kaçırmamaktır.

Şu anda gerek sosyal medya mesajlarında gerekse parti ileri gelenlerinin yaptıkları açıklamalarda CHP örgütüne önlerindeki hedef doğrultusunda çalışmanın önemi hatırlatılıyor.

Aklın yolu bir…

NOT: İktidar partisi olan AK Parti her zaman olduğu gibi vekillik listelerini derin bir huşu içinde açıkladı. Herkesin yüzü gülüyordu, çünkü yüzü gülmeyecek olanlar, yani liste dışında kalanlar partiye gelmemişlerdi. Elbette ki, bu seçimler AK Parti için de büyük öneme sahip ve kendi listelerine hiçbir siyasi partiyi eklemediklerinden teşkilata yönelik bir çalışma yapmayı başarmışlar. Bir yandan da ‘kol kırılır yen içinde kalır’ atasözünü çok güzel işletiyorlar. Amaçları teşkilatlarının daha çok çalışmasını motive etmek.

Bunu başarabilecekler mi?

Göreceğiz…

Önümüzdeki  günler çok şeye gebe…

Kudüs ve kaybeden insanlık…

Kudüs ve kaybeden insanlık…

Tüm dinler ve tarihler için kutsal olan çok nadir yerlerden birinin adıdır Kudüs… İnsanlık tarihi boyunca bir çok badireler atlatan bu kutsal belde ne yazık ki son yarım asırda hep içimizi acıtan saldırılarla gündeme geliyor ve gelmeye devam ediyor.

Özellikle son yıllarda her Ramazan ayında kutsal beldeyi bombalamayı ve kirli ayaklarıyla Mescid-i Aksa’ya girmeyi adet haline getiren insanlık tarihinin en azılı ülkesi İsrail misafiri olduğu topraklarda terör estirmeye devam ediyor. Çocuk, yaşlı, kadın demeden her türlü zulmü yapan nasipsiz topluluk, masum insanları katletmeye ve insanlık onurunu zedeleyici uygulamarına devam ediyor.

Karanlık Filistin gecelerini misket bombalarıyla aydınlatan, kadın, çocuk, genç, yaşlı demeden insanları katleden bu zorba devletin yaptıklarının kabul edilememesi bir yana dursun, bu zulmün yaşandığı alanın komple sözde müslüman ülkelerle çevrili olması daha bir kahrediyor insanı.

Bir avuç Yahudi’nin yaptığı bu zulme sessiz kalmak bir yana çoğu sefer de çanak tutan bu devletleri görünce her normal insan gibi bende utanıyorum. Anadolu coğrafyasında insanlar hep kahramanlık hikayeleriyle büyütüldü. Kimimiz Ahmed Yasin olduk, kimimiz Ömer Muhtar, kimimiz Şamil. Bundandır belki de Anadolu insanının mayasındaki mücahit ruh.

Filistin bombalanırken ağlamayanımız yoktur mesela. Kendi şehrinin muhaciri olan bir beldenin bitmek bilmeyen çilesiydi Filistin’in, Kudüs’ün, Aksa’nın hikayesi.

Rahmetli Cahit Zarifoğlu’nun “Kudüs… Bir sınav kağıdı… Her Mü’min kulun önünde…” sözü çınlıyor kulağımda. Gerçekten de Filistin son yıllarda müslüman coğrafyanın önündeki en büyük sorun, bir türlü çözüm bulamayan. Çözüm bulmak bir yana Filistin’i ve Kudüs’ü kendine sorun bulan sözde müslüman devletler bile yok değil. Yapılan onca saldırıyı kınama cesareti bile bulamayan ve çoğu zaman alçakça bir tavırla savunma hakkı diye İsrail’i savunan bu aciz ülkeleri görünce Filistin intifada hareketinin öncüsü Şeyh Ahmed Yasin’in “Ümmete Mektubu’nu”daha iyi idrak ediyorum. ‘Bu ümmet utanmaz mı?’ diye başlıyordu mektup, okudukça bu ülkelerin utanmazlığını anlar oldum mesela. Sonra yaptıkları kabul edilemez açıklamaları geldi aklıma ve mektubun sonlarına doğru onun da cevabını veriyordu adeta Ahmed Yasin : “Umarım bizim aleyhimize olmazsınız, Allah aşkına bari aleyhimize olmayın” derken.

Saçları ağarmış, türlü hastalıklarla mücadele eden ve hayatının büyük bir bölümünü felçli bir şekilde Filistin davasına adayan bu büyük şahsın gösterdiği iradeyi gösteremedi malesef İslam coğrafyası. Son yıllarda Filistin’de devlet başkanlığı yapan isimlerin iradesizliği bir yana tüm dünya müslümanlarındaki bölünmüşlüğün Filistin ayağı diğer yana bugünkü olayların temel iki sebebi olarak sıralanabilir. Şahidi, şehidi ve seyircisi çok olan Filistin, Kudüs ve Gazze’de malesef ölümün yaşı sıfırın da altına indi.

Bütün bu zulümler ve ölümler yaşanırken insanlık susuyor, sözde müslümanlar susuyor, insan hakları savunucusu dünya susuyor…

Tabi sadece Filistin’de ölüm ve zulüm yok. Suriye’de, Irak’ta, Arakan’da, Türkistan’da, Afrika’da, Amerika’da, Avrupa’da ve daha nice yerde aynı şeyler yaşanıyor.
Kıyameti kopuyor insanlığın.
Ve insanlık hiç ölmediği kadar çok ölüyor bugünlerde.

Tüm dünya sessiz kalırken umut veren bazı çıkışlarda olmuyor değil. Mesela Türkiye tüm dünyaya inat yine en yüksek sesle karşı duruyor bu insanlık dışı muameleye ve saldırılara. Umut kelimesi son yıllarda karşılığını en çok Türkiye kavramında buluyor…

‘Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülebilirim?’ diyen Selahaddin Eyyubi’nin torunlarının bugün sessiz kalması elbette ki içimizi sızlatıyor. Ancak bunu iyi bilmeliyiz ki hem insanlık hem de müslümanlık tarihi için sembol olan Kudüs düşerse; Mekke düşer, Medine düşer, İstanbul düşer biz düşeriz.

Kudüs kalbimizi titreten bir haykırıştır. Şüphesiz özgürlük de, esaret de Kudüs’te başlar. Dünyanın en uzun hüznünün yorgun ve yenilmiş insanlığımızın üstüne yağdığı bu günlerde müslümanların ilk kıblesi olan Kudüs’te yaşanan zulme karşı hepimiz bir Selahaddin gibi durmalı, yeri geldiğinde ordaki kardeşlerimize dua etmeli, kâfirlere karşı kalbimizle buğz etmeliyiz. “Müslümanca yaşamanın haysiyetine talibiz”‘ diyen şairin “Şimdi bize düşen soylu bir öfkedir” çıkışının benimsenmesi gerektiğine inananlardanım. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyenlere inat bin yaşayan yılanın mutlaka bana da dokunacağına inananlardanım. Hatta bazı anlar oluyor ki Hitler’e lanet bile okuyacak seviyeye geliyorum İsrail’in Filistin’deki zulmünü görünce. Ancak Peygamber Efendimizin Taif kıssası aklıma gelince utanıyorum bu düşündüğümden. Her yahudiye Şaron gibi,Netanyahu gibi bakmak müslüman ahlakına sığmıyor diyerek teskin etmeye çalışıyorum yüreğimi.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen inanıyorum ki Ahmed Yasinleri, Abdülaziz Rantisileri ve daha nice kahramanları eksik olmayan bu coğrafyalardan bir gün bir Selahaddin çıkacak ve Kudüs başta olmak üzere tüm İslam beldeleri özgür olacak…

Selam olsun kalbi Kudüs için atanlara…

Ve selam olsun Kudüs işgal altındayken evinde rahat uyumayanlara…

Listeler açıklandı: CHP’de beklentiler karşılanmadı, AK Parti’de teşkilat öne çıktı…

Listeler açıklandı: CHP’de beklentiler karşılanmadı, AK Parti’de teşkilat öne çıktı…

Genel seçimlere ramak kaldı. Sayılı günler…

Tabiri caiz ise son düzlüğe gireceğiz. Ama öncesinde en fazla merak edilen aday listeleri idi.

İşte hal böyle olunca bizler de Norm Haber olarak Pazar günü partiler arasında mekik dokuduk. Bir yandan ziyaretler yaparken diğer yandan da sabahın ilk saatlerinden itibaren gözümüz de kulağımız da gelecek haberlerdeydi.

Böyle olunca sabahın ilk saatlerinde bizlere düşen CHP listesi idi.

CHP listesi kelimenin gerçek anlamı ile sürprizlerle doluydu.

Başarılı bir dönem geçiren, dağ yöresinde karşılığı olan yerel seçimlerde CHP’ye yüzde 40’ın üzerinde oy getiren Erkan Aydın listede yoktu…

Keza yine Bal-Göç’ün başkanlığından milletvekilliğine terfi eden Yüksel Özkan da listeye giremeyen bir başka isimdi.

Genel Başkan Yardımcısı Prof.Dr. Lale Karabıyık da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmesinin ardından adaylıktan çekilmişti.

Geriye kalan iki isim Nurhayat Altaca Kayışoğlu ve Orhan Sarıbal, listelerde yer bulan isimlerdi…

Nurhayat Altaca Kayışoğlu 1.Bölge 2.sıradan yer bulurken Orhan Sarıbal 2.Bölge 3.Sıradan kendine yer bulabilmişti.

Kayıhan Pala geçen dönem kaçırdığı milletvekilliğini bu dönem 1.bölgeden garantilemiş durumda…

Kayıhan Pala’nın ardından Nurhayat Altaca Kayışoğlu gelirken 3. sırada ise SP Kontenjanından Mehmet Atmaca geldi. 4. sırada ise İsmet Karaca bulunuyor.

Liste Jülide Akköprü, Alpaslan Yıldız, Zafer Yıldız, Tamer Dede, Serkan Öztürk, Özgür Yıldız şeklinde son bulmuş.

2.Bölgede ise listenin başında Balkan camiasından tanıdığımız Hasan Öztürk yer alıyor. Birçok insana göre sürpriz…

Ardından önceki dönem AK Parti Milletvekili C.Kani Torun sonrasında Orhan Sarıbal, Erkan Dönmez, Şahin Sevinç, Funda Türkcoş Pekiner, Ender Teke, Canan Çelik Tunar, M.Önder Mutlu, Seda Bozdağ Güzelkaya yer aldı…

Bu liste CHP teşkilatlarını ve tabanını mutlu etti mi hayır…

Ama nasibe bak, yılların Milli Görüşçüsü Mehmet Atmaca CHP’den milletvekili seçilecek…

Belki İsmet Karaca da bu dönem de milletvekili seçilemeyecek.

Peki, bu milletvekili listesinden kaçı TBMM’ye gider sorusuna vereceğim yanıt 4 ile 6 arasında…

Daha fazlası sürpriz…

GELELİM İKTİDAR PARTİSİ AK PARTİ’YE

En çok yazdığımız çizdiğimiz parti AK Parti idi. Dakika dakika liste değişti.

Listeye girenler oldu, çıkanlar, son dakika yazılanlar.

Ama öncesinde sürekli olarak Ahmet Kılıç’ın listelerde yer alacağını ifade etmiştik. Bunun yanı sıra kadın kolları başkanı da her zaman listeye girer diye yazılar kaleme aldık.

Listenin genel bir değerlendirmesini yapacak olursak tek kelime ile teşkilatın listesi olmuş.

Listede yer alan Mustafa Yavuz, Emel Gözükara Durmaz, İrfan Akkaya, Ayhan Salman, Ömer Faruk Temiztürk, Semih Peksert, Mustafa Yıldırım, Asuman Akçay Sakallı Fuat Alparslan gibi hali hazırda görev yapan ya da adaylık için kısa zamanda ayrılan isimler listede yer aldı.

Bunu yanı sıra Efkan Ala, Ahmet Kılıç, Müfit Aydın, Osman Mesten, Emine Yavuz Gözgeç gibi hali hazır milletvekilleri de listede yer aldı.

Bunun yanı sıra önceki yıllarda ilçe başkanı olarak görev yapan Mustafa Kaya, Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili olarak görev yapan Süleyman Çelik ve Ahmet Yıldız da listede yer aldı.

Yine teşkilatta emeği olan Mihrimah Kocabıyık da listede yer alan bir başka isimdi…

Kimin hangi sırada olduğunu okumuşunuzdur.

Bu liste kaç milletvekili kazanır sorusuna vereceğimiz yanıt ise 8 ile 11 arasında değişir.

Bu arada önceki dönem bakanlarımızdan Faruk Çelik’e de sefer görev emri çıktı. Partisinin oylarının son yerel seçimlerde düştüğü baba ocağı Artvin’den Çelik partisi tarafından ilk sıradan aday gösterildi.

Siyasette cuma günü hareketi, bir milletvekilliği için gerekli oy ve listeler

Siyasette cuma günü hareketi, bir milletvekilliği için gerekli oy ve listeler

Siyasette Cuma günü oldukça hareketli idi.

Önce DSP lideri Önder Aksakal, önümüzdeki 14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleşecek genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AK Parti listelerinden seçimlere katılacağını ve Cumhur İttifakı’nın adayı Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyeceklerini açıkladı.

Ardından da DEVA, Gelecek, Saadet ve DP, seçimlere CHP listelerinden katılacağını açıkladı…

Bursa’yı ilgilendiren diğer bir konu da İYİ Parti Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu’nun seçimlerde milletvekili olmayacağını açıklamasıydı.

Bu da şu demek:

Tatlıoğlu, Millet İttifakı’nın olası iktidarında bakanlığa terfi etmek istiyor, eğer o da olmaz ise yarım kalan hikâyesini tamamlamak istiyor.

O hikâyeyi de hatırlatalım:

Tatlıoğlu, 1994 seçimlerinde DYP’den Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olmuş, o seçimleri kazanamamıştı.

Muhtemelen Millet İttifakı istediği sonuçları alamaz ise Tatlıoğlu da önümüzdeki seçimlerde Millet İttifakı veya İYİ Parti’nin Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olabilir…

Bu açıklama en çok muhtemelen Selçuk Türkoğlu’nu mutlu etmiştir.

Cuma gününün son hareketliliği de BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’nin görüşmeleri idi.

Destici, hem Yeniden Refah Partisi’nin kurmayları hem de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştü.

Görüşmeden sonra “kendi adaylarımız ile seçimlere gireceğiz” dedi.

Gözler şimdi YSK’ya verilecek listelerde…

Bakalım kimler listeye girecek, kimler girmeyecek, onu da görmüş olacağız.

Öte yandan, diğer merak edilen konu ise ittifak bünyesinde seçime girecek siyasi partilerin Bursa özelinde bir milletvekilliği için ne kadar oyu kendi hanelerine yazması gerekiyor?

Son seçimleri baz aldığımızda 1 milyon 680 bin seçmenin oy kullandığını hesap edersek, ortalama 75 ile 85 bin arasında oy (her seçim bölgesinde) bir milletvekili kazanmak için yeterli olabilir.

Ya da diğer bir ifade ile Cumhur İttifakı bünyesinde kendi adayları ve logoları ile seçime girecek BBP, MHP ve Yeniden Refah Partisi’nin en az bir milletvekilliğine ulaşabilmesi için 75 ile 8 bin arasında oy alması yeterli gibi gözüküyor.

İkinci ve üçüncü milletvekilliği için bu sayı değişebilir…

Bu hatırlatmayı da seçmene yapmış olalım.

DAĞ YÖRESİNİN TBMM’DE TEMSİLCİSİ OLACAK MI?

İçinde bulunduğumuz 27. Yasama döneminde en çok dikkat çeken konulardan biri de dört dağ ilçesinin TBMM’de 3 milletvekili ile temsil edilmesi idi.

Şimdi ise merak ettiğimiz konulardan biri bu milletvekillerinden kaçının yeni dönemde aday gösterileceği veya seçilebilecek sıralarda olabileceği.

İşte bu konu 9 Nisan Pazar günü en geç saat 17.00’de belli olacak.

Fakat öncesinde İsmail Tatlıoğlu milletvekili adayı olmayacağını açıkladı, geride iki isim ve aday adayları kaldı.

Ama mevcut durumu değerlendirdiğimizde Ekrem Alfatlı’nın BBP’nin Birinci Bölge 1. sıradan aday olacağını söylemek müneccimlik olmaz.

Ya da diğer bir deyiş ile Dağlılar isterse 80 bin oy ile Alfatlı’yı TBMM’ye gönderebilir.

Yine MHP’den 3. sıradan aday gösterilen Yaşar Türk’ün seçilme şansını oldukça zor görenlerdenim.

Bunun yanı sıra İYİ Parti, AK Parti ve CHP, Dağlı aday kimleri gösterecek o da ayrı bir merak konusu.

O yörenin bir insanı olarak umarım dağ yöresi temsilde istediği sayıya ulaşır.

Biz süreci bekleyip, takip edelim…

Bakalım neler göreceğiz?

Bursa’nın suyu nasıl garantilendi?

Bursa’nın suyu nasıl garantilendi?

“Velhasıl Bursa sudan ibarettir.”

Ne güzel söz…

Yüzyıllar önce görebilseydik Bursa’yı sanırım rahatlıkla ifade ederdik aynı sözü. Evliya Çelebi’nin dediği gibi.

Ama 21. yüzyılın ilk çeyreğindeki Bursa, gürül gürül suların aktığı bir kent görüntüsü vermiyor!

Bu da doğal aslında.

Çünkü küresel iklim değişikliği artık kendini hissettiriyor. Eski yağış düzeni ve bolluğu yok artık. Kuraklık moda sözcükler arasında girdi bile.

Ve doğaldır ki artık suya olan ihtiyaç da zirve yapmış vaziyette!

Hızla artan nüfus ve ekonomik faaliyetler su tüketimini geometrik hızda artırıyor.

Su kaynaklarının kirletilme süreci de bambaşka bir boyut niteliğinde.

Ve unutmayalım ki; kayıp kaçak gibi gibi bir bela da eksik değil.

Ancak, her damlanın değerli olduğu bir dönemde kaynakları azaltacak tüm faktörler dizilmiş beklerken maalesef tasarruf konusunda da gereken bilincin oluşmadığını görüyoruz!

Yani Bursa’nın “Barajları kurudu, suyu kalmadı.” tarzında haberleri duymak çok da şaşırtıcı değil bu manzarada.

Peki nedir Bursa’nın su durumu? Kenti susuz bir yaz mı bekliyor?

Son günlerdeki yağışlar Bursa’ya can suyu oldu mu?

Bu kritik soruları kentin suyundan sorumlu olan kurumun başındaki isme sordum.

Ekodinamik programında misafir ettiğim BUSKİ Genel Müdürü Güngör Güleç, yaptığı detaylı açıklamalarla adeta yüreğime su serpti!

Norm Haber stüdyolarında ağırladığımız Güleç, rakamların eşliğinde teknik verilerle çok ayrıntılı bir manzara ortaya koydu.

Keyifli ve bilgilendirici sohbetin detaylarını merak edenler normhaber.com’daki program videosundan çok yararlı bilgilerle buluşacaktır.

Ben burada çok da detaya ve rakama girmeden Bursa’nın su ihtiyacı açısından güvende olduğunun altını çizmek istiyorum kısaca!

Öncelikle Bursa’nın su durumu bu yılı rahatlıkla bitirecek seviyeye ulaşmış.

Güleç’in ifade ettiği rakam açık bir güvence niteliğinde. Bundan sonra tek damla yağmur yamasa bile 210 günlük suyu var Bursa’nın.

Son yağmurların olumlu etkisi görülmüş öncelikle. Ve ilkbaharda beklenen yağışlar olduğuna da dikkat çekiyor Güngör Güleç. Yani barajlardaki doluluk oranları daha da yükselecek demektir!

Kısacası doğal bir destek geldi.

Ama Bursa’yı su açısından güvence altına alan aslında bambaşka bir tablo var.

Uzun vadeli ve çok yönlü çözümlerin yüksek teknoloji ile buluşması kentin suyunu onyıllarca garantiye alan bir manzara oluşturmuş!

Nasıl mı?

Anahtar birkaç kelime yeter aslında.

SCADA, baraj, arıtma, yeraltı kaynakları ve tasarruf!

Biraz daha açarsak Türkiye’ye örnek yüksek teknoloji merkezi SCADA sayesinde kayıp kaçak oranı yüzde 60’tan yüzde 20’ye inmiş durumda. Ve daha da inmeye devam edecek.

Yani bir baraj dolusu suyun kaybolması önlenmiş durumda.

Çınarcık ve Gölbaşı barajları yolda. Mutlu son uzakta değil. Uzun vadede kenti fazlasıyla rahatlatacak bu yatırımlar!

Diğer tarafta giderek artan arıtma yatırımları ile geri kazanılan suyun miktarı ciddi boyutlara ulaşma aşamasında. Yeraltı suyunun da yüksek verimde kullanımı için açılmış olan kuyuların etkinliği dikkat çekici seviyede.

Ve tasarrufu teşvik yönünde atılmakta olan adımlar yavaş yavaş etkili olmaya aday!

Özellikle de ilkokul öğrencilerine dönük olarak BUSKİ’nin su kullanım bilincini aşılamak üzere yaptığı bilgilendirme çalışması filiz verdikçe çok daha güvenilir bir geleceği sunmakta.

MHP’de adaylar belli oldu sıra diğerlerinde

MHP’de adaylar belli oldu sıra diğerlerinde

Siyasi partilerin YSK’ya milletvekili aday listelerini vermek için 9 Nisan 2023 son gün.

Bu minvalde aday listesini ilk açıklayan siyasi parti MHP oldu ya da diğer bir ifade ile aday adaylığından adaylığa terfi eden 20 isim belli oldu, diyebiliriz.

Yazının detaylarına girmeden önce şu hatırlatmayı bir kez daha yapmak gerekiyor.

Bu hatırlatma tüm siyasi partilerimize…

Lütfen listelerinizde o kente aidiyet duyan, o kentte yaşayan isimlere yer verin.

Geçmişten itibaren belirli dönemlerde Bursa Milletvekilliği görevinde bulunan isimleri bugün hatırlayan sayısı yok denecek kadar az.

Onların da aklında sadece Bursa, milletvekili emekliliğini kazandığı yer olarak ya da transit geçtikleri bir il olarak kalmış durumda.

Şimdi bu girizgahtan sonra gelelim MHP listesine…

MHP’nin aday listesinde bu dönem Bursa dışından aday yok…

İsimler Bursa’da yaşayan isimlerden oluşmuş durumda…

Ya da diğer bir ifade ile 27. Dönem Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu’na bu dönem listelerde yer verilmemiş.

Listeler hangi isimlerden oluştu sorusuna vereceğimiz yanıt da şu şekilde:

Önce 1. Bölgeden başlayalım.

Listenin ilk sırasında beklenildiği gibi 2007 seçimlerinde TBMM’ye giren ve aralıksız 16 yıldır milletvekilliği görevinde bulunan partinin genel sekreteri İsmet Büyükataman bulunuyor. Bu konuda fazla yorum yapmaya gerek yok. Ardından MHP Mustafakemalpaşa önceki dönem ilçe başkanı Ahmet Beygirci gelmiş.

Listenin 3. sırasında ise dört dağ ilçesinin STK başkanlığını yapan Yaşar Türk bulunuyor.

Sonrasında ise Giresun kökenli, Osmangazi Belediye Meclis Üyeliği görevinden ayrılan, milletvekili aday adayı olan Korkut Aktaş geliyor.

Ardından liste şu şekilde oluşuyor:

Metin Çoraklı, Canan Tarçın, Rıdvan Kılıçoğlu, Suat Ermiş, Erol Comart, Tuğba Şentürk Yılmaz.

Gelelim 2. Bölge’ye.

Listenin ilk sırasında partinin emektarı, her seçimde verilen görevi yapmaya gayret eden bir isim var. O da Fevzi Zırhlıoğlu

Ardından yine bir başka önemli isim, partide üst yönetimde görev alan Muhammet Tekin geliyor. Listenin 3. sırasında ise Eczacı Ayhan Önal bulunuyor. Ardından İnegöllü Bilal Doğan geliyor.

Sonrasında sıralama şu şekilde oluşuyor:

Mustafa Narmanlı, Ali Bahadır, Aydın Sancar, Alparslan Karaaslan, Gamze Nur Sargın, Gülseren Özbek.

Listede meslek olarak değerlendirdiğimizde iki doktor, bir öğretim üyesi, emekli eğitimci, iş insanı, eczacı bulunuyor.

Bölgeler ve demografik yapılara kısmen yer verilmiş.

Bir de isimlerin çoğunluğunun oldukça genç olması da dikkat çekiyor.

Şimdi söz sırası vatandaşta.

O da kararını 14 Mayıs 2023 tarihinde sandığa giderek verecek, sonuç da akşamında çıkacak.

Bize düşen tüm adaylara başarılar dilemek.

Tekstil ve konfeksiyonda Bursa’nın zor günleri

Tekstil ve konfeksiyonda Bursa’nın zor günleri

Türkiye’nin dövize ihtiyacı var.

Hem de şiddetle.

Ana döviz kapımız olan ihracattansa ne yazık ki iyi haberler gelmiyor!

Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin açıkladığı mart ayı verileri ciddi bir yavaşlamayı ortaya koydu.

Geçen yıl sonunda başlayan hız kaybı 6 Şubat’taki deprem sonrası kendini daha net hissettirdi. Doğal olarak şubatta ihracat artışı eksi değerlere düştü.

Martta ise çok hafif bir toparlanma olması sevindirici. Ancak ihracat artış hızı ne yazık ki çok düşük seviyede kaldı.

2023 Mart ayında geçen yılın aynı ayına göre ihracat, yüzde 4,4 artışla 23 milyar 596 milyon dolara çıktı. İthalatsa yüzde 4,2 artarak 32,2 milyar dolara yükseldi. Böylece dış ticaret hacmi de yüzde 4,3 oranında artarak 55,76 milyar dolar olarak gerçekleşti. Buna karşın dış ticaret açığı 8,6 milyar dolar oldu.

Ortaya çıkan ilk 3 aylık karnede ise ihracat artış hızı yüzde 2,5’le neredeyse durma noktasına işaret etti!

İlk çeyrekte 61,6 milyar dolarlık ihracata karşın yüzde 11,4 büyüyen ithalatın 96,5 milyar dolara dayandığını gördük.

İhracatta depremsellik faktörü kendini kısmen hissettirmeye devam ediyor. Ancak, dış pazarlarda görülen yavaşlama bu tabloda pay sahibi!

Ve elbette rekabetçi fiyat verme konusunda ciddi sıkıntılar yaşayan ihracatçının performans kaybı da doğal olarak yansıyor verilere.

Yüksek maliyetlere karşın düşük kurun yarattığı baskı, özellikle tekstil başta olmak üzere belirgin sektörlerde ciddi bir handikap olmaya devam ediyor.


Peki bu zorlu süreçten Bursalı ihracatçı nasıl bir pay alıyor?

Bursa’nın ihracatı bir milyar 510 milyon dolar olarak kayıtlara geçti mart ayında. Bu yılın en yüksek aylık rakamına ulaşsa da Bursalı ihracatçılar Kocaeli’ye yetişemedi yine! Yaklaşık 290 milyon dolar fark yiyen Bursa, Türkiye ihracat liginde üçüncü sırada yer aldı.

Daha doğrusu yerini koruyabildi desek yerinde olur.

Çünkü İzmir büyük bir hızla arkamızdan gelmeye devam ediyor.

Neyse ki Bursa adına sevindirici rakamlar da yansıdı son veri setlerine! Bursa’nın mart ayı ihracat geliri 2022’nin aynı ayına oranla yüzde 13,7 artış kaydetti.

Yani bir toparlanma işareti söz konusu. Türkiye ortalamasından yaklaşık 9 puan yukarıda bir artış hızı bu aynı zamanda! Şubat ayına oranla da yüzde 17,2’lik bir artış gerçekleşmiş. Bir miktar takvim etkisi olsa da yine pozitif yorumlanabilecek bir veri bu.

Ancak ilk 3 ay toplamında 3,9 milyar dolarlık dış satım rakamı yüzde 3,8’lik düşük seviyeli bir artışa denk geliyor hala!

Yani Bursa ilk 2 ayın hasarını henüz atlatabilmiş değil.

Yine de umutvar detaylar var sektörel manzaraya baktığımızda.

Otomotiv ihracatının baz etkili de olsa martta yüzde 40 artması dikkat çekici mesela! Geçen yılın ilk 3 ayı pek de iyi geçmemişti Bursalı otomotivciler adına. Bu yıl toparlanma süreci başlamış görünüyor. Şubata oranla yüzde 17’lik artış da bu trendin varlığını ortaya koymakta.

Otomotivden sonra gelen 3 büyük ihracatçı sektörde ise aynı manzara yok ne yazık ki.

Özellikle de 165 milyon dolarlık aylık ihracat rakamı ile ikinci sırada yer alan hazır giyim ve konfeksiyonda manzara pek de iyi görünmüyor!

Geçen yılın mart ayına oranla yüzde 5’lik düşüş dikkat çekmekte.

Sektörün ilk 3 aydaki yüzde 9’luk kan kaybı da dikkat çekici.

Üçüncü sıradaki makine sektörünün artış hızı yüzde 10’la sınırlı kalırken tekstil ihracatı yüzde 8’lik bir artış hızına sahip görünüyor. Tekstilin ilk çeyrekteki ihracat artışı yüzde 4’te takılmış vaziyette.

Kısacası Bursa’nın geçmişi yüzyıllara uzanan tekstil ve konfeksiyon sektörüne baktığımızda bu yılın hayli sancılı olduğu görülüyor.

AK Parti Bursa’da Yazıcı sürprizi

AK Parti Bursa’da Yazıcı sürprizi

14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleşecek genel seçimler için partilerin aday belirleme çalışmaları devam ediyor.

Muhtemelen bu noktada YSK’ya listeleri ilk verecek parti MHP.

Çok büyük bir aksilik olmaz ise MHP’nin listeleri 7 Nisan 2023 tarihinde mesai bitimine kadar vermesi bekleniyor.

Ana muhalefet partisi CHP’de ise Parti Meclisi’nin 8 Nisan 2023 tarihinde adayların konuşulacağı toplantısı var…

Asıl merak edilen ise AK Parti’nin listeleri…

Listeler nasıl şekillenecek?

Kim nereden aday gösterilecek?

Bursa’dan sürpriz olacak mı?

Liste başı kim olacak?

Liste başına göre diğer vekil adayları belirlenecek…

Misal, Bursa ölçeğinde liste başında Mustafa Şentop olursa ikinci sırada başka bir isim olacak, Fahrettin Koca olursa bir başka isim.

Bir bakıyorsunuz bir isim listede seçilemeyecek yerde iken başka bir isim geldiğinde durum değişiyor, bir anda o listenin seçilebilecek yerine gelebiliyor.

İşte hal böyle olunca Bursa açısından baktığımızda her gün liste başı değişiyor.

Ama o listenin başı hep şehir dışından…

Sanki Bursa’dan aday yokmuş gibi.

Konu Bursa’dan açılmış iken Ankara kulislerinde Bursa için konuşulan isimlere bir isim daha eklendi. O da Serkan Yazıcı.

Merhum İbrahim Yazıcı’nın oğlu olan Serkan Yazıcı, son yerel seçimlerde AK Parti’den Marmaris Belediye Başkan Adayı olmuştu.

Aynı zamanda ralli sporu ile uğraşan Serkan Yazıcı, 1970 doğumlu ve genelde Bodrum’da yaşıyor.

Bakalım kulislerde adı geçen Yazıcı’nın ismi listelere girecek mi?

Onu da bekleyip, göreceğiz…

LİSTELERİ KİMLER SIRTLAYACAK?

Seçimlere çok kısa bir süre kalmasına rağmen liste çalışmalarının hala devam etmesinin en büyük nedeni 6 Şubat 2023 tarihinde yaşadığımız depremler.

Bir tarafta liste çalışmaları yapılırken, diğer tarafta ise listelerin nasıl olacağı merak konusu.

Şu ana kadar daha çok merak ettiğimiz ise listelerde ağabeylik ve dinamo görevini kimin üstleneceği.

Bu noktada tek belli olan bize göre BBP.

Orada seçimi yönlendirecek isim Ekrem Alfatlı

Yılların deneyimli siyasetçisi Alfatlı, Bursa’da dinamo görevi üstlenecek, seçimlerde kendi partisini sırtlayacak isim.

Keza MHP’de de bu ismin muhtemelen İsmet Büyükataman olacağını söylemek müneccimlik olmaz.

MHP’de seçimleri yönlendirecek, 16 yıldır milletvekili olarak görev yapan partinin genel sekreteri İsmet Büyükataman bu seçimlerde partisinin mevcut milletvekili sayısını koruyabilecek mi?

Daha önemlisi buna ilave katkı sağlayabilecek mi?

Onu da seçim sonuçları açıklandığında göreceğiz.

Yine İYİ Parti’de bu görevi üstleneceğini düşündüğümüz kişi partinin grup başkanı İsmail Tatlıoğlu olacaktır.

Eğer son dakikada sürpriz olmaz ise…

Ana muhalefet partisi CHP’de bu görevi kim üstlenecek?

Onu kestirmek oldukça güç.

Ama listeye güç katacak aday adayları var.

Onlardan biri de Kıvanç Atmaca

Atmaca listeye girerse partisinin önemli güçlerinden olabilir.

Biz süreci bekleyip, takip edelim…

Enkazdan rant devşirmek!

Enkazdan rant devşirmek!

Biz siyaset sahnesinin büyüsüne kapılmış milletvekilliği listelerini, ittifaklar arasındaki birleşmeleri ve ayrılmaları, hangi partilerin hangi partilerin listesinden seçime gireceğini ya da girmeyeceğini, kimin kimin lehine çekildiğini ya da aleyhine konuştuğunu yazıp çize duralım; gerçek gündem akıp gidiyor.

Hem de öyle bir akış ki, yine hep bilindik üslupla, yine algı oluşturularak, yine ‘mış gibi’ yapılarak, yine bildiğini okuyarak…

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan ‘Kahramanmaraş Merkezli Depremlerin Sonuçlarının Tüm Yönleriyle Araştırılması, Depreme Dirençli Yapı Stokunun Oluşturulması ve Kentsel Dönüşüm Uygulamalarının Etkinliğinin Artırılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’ olduğunu biliyorsunuzdur mutlaka.

‘Adına da bin maşallah…’ diyeceğimiz uzunluk ve kapsamda olan, adından da anlaşılacağı üzere bölgede yaşanan depremin öncesinden sonrasına ve yapılması gereken her şeye yönelik geniş kapsamlı bir çalışma öngören bir komisyondan bahsediyoruz.

Daha doğrusu komisyon bu amaç uğruna çalışadursun, zaten kararlar doğrudan ve bir imza ile alındığından çalışmanın anlamı kalmıyor.

Adı hayli uzun, etkisi ise bence son derece kısa olan komisyonun, 4 Nisan 2023 tarihli toplantısına Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu da katıldı. Muhcu’nun katılım amacı elbette bölgede yaptıkları çalışmalar doğrultusunda hazırladıkları ‘Mimarlar Odası 6 Şubat 2023 Depremleri Tespit ve Değerlendirme Raporu’nu üyelere sunmaktı.

Ayrıca, kentleşme ve mimarlık politikaları, afetler ve afet sonrası süreçlerin yönetimine dair politikaların yanı sıra, yapı üretim ve denetim sürecine ilişkin Mimarlar Odası görüşleri paylaşıldı.

Buraya kadar her şey olması gerektiği gibi ilerliyor gördüğünüz üzere. İşin iç yüzü bir ertesi gün çıkıyor zaten meydana.

5 Nisan 2023 tarihinde, 7033 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Hatay İli, Antakya İlçesi’nde 307 hektarlık, tarihi kent merkezini ve Kurtuluş Caddesini de içeren alan 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında riskli alan ilan edildi.

Mimarlar Odası Genel Merkezi’nin konuyla ilgili karşı açılamasını olduğu gibi aktarıyorum;

“Arkeolojik ve Kentsel Sit Alanı olan ve pek çok anıtsal yapının yanı sıra bir kısmı tescilli olmak üzere bölgeye özgü pek çok sivil mimari yapı örneklerini, tescilli taşınmaz kültür varlıklarını barındıran Antakya’da 6 Şubat 2023 tarihli depremlerde yaşanan yıkım gerekçe gösterilerek dönüşüm uygulamaları gündeme getirilmektedir.

Riskli alan ilan edilen tarihi kent merkezinde; konut alanlarının boşaltılarak ticaret ve finans merkezi olarak kurgulayacak yeni yapılaşma programları kent merkezinin kamusal alan olmaktan çıkmasına, yerine iskanı sağlanamayan yurttaşların kentin çeperlerine gitmek zorunda kalmasına neden olacaktır.

Çok sayıda kültür varlığına ev sahipliği yapan Antakya kent merkezinin, riskli alan uygulamasına konu edilmek yerine korunması gerekmektedir. Antakya kent merkezi ve çevresi tarihi, kültürel ve mimari birikimiyle evrensel bir öneme sahiptir. Rant amaçlı proje ve uygulamalar, riskli alan ve acele kamulaştırma kararlarıyla yaşam alanlarının o bölgede yaşayan yurttaşların elinden alınması sadece mülksüzleştirme değil, Antakya’nın geleneksel dokusu ve mimari mirasının yok olması anlamına gelmektedir.

Kent merkezinde depremler nedeniyle ortaya çıkan tahribatın incelenmesi, yapısal hasarların tespit edilmesi, kentsel sit alanındaki yıkım ve sonrasındaki imar faaliyetlerinin izlenmesi ve bölgenin kültürel değerlerinin korunması amacıyla mesleki ve bilimsel çalışmalar yürütmekte olan meslek odalarının ve uzmanlardan oluşan teknik heyetlerin bu süreçte bölgeye girişlerinin izin alınmasına bağlanarak engellenmesi söz konusu olacaktır”

Kısaca deniyor ki; yine rantsal çalışmalar peşindesiniz ve bu çalışmalar sayesinde Antakya’nın merkezinde konutları olanların ellerinden konutlarını alarak onları kentin dış kısmına konumlandıracaksınız. Kent merkezine de işyerleri yaparak kar etmek amacı taşımaktasınız. Ancak bu biçimde Antakya’nın ruhunu öldüreceksiniz. Üstelik uzmanların ve teknik heyetlerin artık şehre girişlerini de izne tabi hale getireceksiniz.

Biz siyaset konuşurken birileri yine yolu tutmuş…

Böylesi bir yıkımın altında böylesine bir rant bulmak…

Doğrusu gözüm korktu…

NOT: Bugün Norm Haber ekranlarında yayınlanan Normal Sorular programını Norm Haber Sorumlu Haber Müdürü Furkan Kahraman ile birlikte yaptık. Program konuğumuz İYİ Parti Bursa Milletvekili Aday Adayı ve İYİ Parti Eski İl Başkanı Selçuk Türkoğlu idi. Türkoğlu’nun tek bir cümlesini aktarmak istiyorum; “AK Parti seçimi çoktan kaybetti. Şimdi Bursa’da 11 milletvekili var. Önümüzdeki seçimlerde 6, belki zorlarlarsa 7 vekil anca çıkarırlar…”

Bence bu programı izleyin. Selçuk Türkoğlu’nun çok cesurca kurulmuş pek çok cümlesini bulacaksınız.

Tarih yazan altın rekora doyacak mı?

Tarih yazan altın rekora doyacak mı?

Manzara ilginç.

Sis bulutu küresel ekonominin üstüne çökmüş vaziyette.

Bir yanda enflasyon korkusu diğer yandan resesyon korkusu!

İkisi bir arada kıskaç misali endişe yaratıyor.

Faiz artırma zaruretinin ekonomiyi durgunlaştıran baskısı ciddi bir ikilem yaratmış vaziyette. Özellikle de bankacılık cephesindeki batıklar su yüzüne çıktıkça!

Üstüne mini bir petrol şoku da eklenince vaziyet evlere şenlik bir hal aldı ne yazık ki.

Bu atmosferde piyasalar önünü görmekte zorlandıkça oynaklık katsayısı da artmakta.

Farklı dinamiklerin de etkili olduğu Türkiye’de ise artık seçim sandıkları fiyatlanır oldu.

Özetle piyasalarımızdaki manzara; Borsa İstanbul’da dar bantta ciddi bir oynaklık, dövizde istikrarlı ama düşük oranlı yükseliş olarak görünüyor.

Ve olağanüstü bir durum olmazsa borsa ve döviz cephesindeki manzara 14 Mayıs’taki seçimlere kadar gündemde kalacaktır.

Altın ise tam anlamıyla moda ifade ile “tarih yazıyor” bugünlerde!


Dış piyasalarda yılın zirvesinde olan ons altın fiyatı içeriye rekor olarak yansıyor.

Çünkü…

Dolar/TL’deki kademeli yükseliş iç piyasada coşkulu bir altın tablosu oluşturmakta. Ve tarihi zirvelerle tanışıyoruz artık neredeyse her gün.

Gram altın bin 257,7 lira ile yeni tarihi zirvesini gördü çarşamba günkü işlemlerde!

Hafta başından bu yana 53 liralık bir yükseliş olması dikkat çekici.

Yani gram altın sadece 3 işlem gününde yüzde 4,5 prim yaptı.

Peki bu ani coşku niye?

Bu ani yükselişin arkasında öncelikle petrol kaynaklı olarak yeniden sahne alan küresel enflasyon korkusu var! Yatırımcı, güvenli liman olan altını tercih ederek enflasyona karşı pozisyon alma gayretinde.

Bu tabloya bir de ABD’den gelen son verilerin dolar endeksini aşağıya doğru itmesini de eklemek lazım.

Hal böyle olunca da hem talep artışı sonucu hem de değersiz doların otomatik olarak yükseltmesi sonucu ons altın 2 bin 49 dolara kadar çıktı. Yani son bir yılın zirve düzeyine.

Ve tarihi zirveye de ramak kaldı!

Her an tüm zamanların en yüksek seviyesi geçilebilir.

İçte doların lira karşısındaki düzenli yükselişi de gram fiyatı gün içerisinde birkaç kez tarihi zirvelere tırmandırır hale geldi.

Peki klasik soruya gelelim… Altın nereye gider?

Öncelikle az da olsa bir soluklanma payı olduğunun altını çizmekte fayda var!

Çünkü ani hızlı ve aşırı bir tepki alımı geldi altın cephesinde.

Dolayısıyla kısa vadeli de olsa kar satışı kaçınılmazdı. Ve de öyle oldu.

Rekorların ardından satış geldi ve hafif bir geri çekilme kaydedildi!

Ancak manzaraya baktığımızda altının kolayca durulmayacağına dair çok sayıda işaret görülmekte.

Kısa vadede geri çekilme opsiyonu mevcut. Ama orta ve uzun vadede gram altını yukarı taşıyacak çok sayıda neden var.

Küresel enflasyon, bankacılık krizi, faiz politikaları, jeopolitik riskler… Onsu yukarıda tutacak başlıca parametreler arasında.

Dolar/TL’de de çıkış trendi kaçınılmaz görünüyor özellikle de seçim sonrasında.

Kurda yıl sonuna kadar en az yüzde 20 civarında bir yukarı hareket olasılık dahilinde bulunuyor! Onsta da yüzde 10’luk bir prim rahatlıkla mümkün bu yıl için.

En kestirme hesapla gram altında en az yüzde 30 yukarı çıkış potansiyeli mevcut demektir. Yani bin 630 liraya kadar gramın yolu var demektir! Bu rakam yıl sonu için ortalama sayılabilecek öngörülerden biri.

Ancak, daha önce de kaleme aldığım gibi 2 bin 500 dolara gidebilecek bir potansiyel de mevcut ons altında.  Orta vadedeki bu beklentinin gerçekleşmesi için gündemin daha sıkıntılı hale gelme şartı bulunuyor.

Yine de ons bazında yaklaşık yüzde 25’lik bir artış olabilir demektir. Keza Dolar/TL’de de daha yüksek seviyeler mümkün görünüyor.

Sözün özü; uç senaryoda teknik olarak yıl sonu için daha önce ifade ettiğim bin 890 TL seviyesi hala geçerliliğini koruyor!

Ancak unutmayalım ki piyasalar hayli oynak. Alım fırsatı yani düşüş opsiyonları da mevcut.

 

Davut Gürkan’dan istişarelere devam

Davut Gürkan’dan istişarelere devam

14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleşecek genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine sayılı günler kaldı.

Bu minvalde tüm siyasi partiler çalışmalarını devam ettiriyor.

Bu noktada yoğun çalışma temposu içerisinde bulunan isimlerden biri de AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan

Göreve geldiği ilk andan itibaren partide emeği olan herkesin gönlünü kazanmaya çalışan Gürkan, zaman zaman buluşmalar yapıyordu.

Ramazan ayının girmesi ve seçimlere sayılı günler kala bu bağlamda partisinin ve Cumhur İttifakı’nın seçimlerden başarı ile çıkması için yoğun çaba harcayan Gürkan, iftardan sahura kadar tam mesai yapıyor.

İftarla başlayan seçim çalışmaları, ardından teravih namazı derken sonra vatandaşla sohbet eden, dert dinleyen Gürkan, gecenin geç saatlerinden sahur saatine kadar istişarelerde bulunuyor.

Gürkan, önceki gün de geçmiş dönemde görev yapan milletvekilleri ve il başkanları ile buluşarak, 14 Mayıs tarihinde gerçekleşecek olan seçimleri masaya yatırdılar.

Gece 23.00 gibi başlayan toplantı yaklaşık 2 saatin üzerinde sürdü. Toplantıya önceki dönem bakanlarından Faruk Çelik, önceki dönem milletvekillerinden M. Emin Tutan, Zafer Hıdıroğlu, Faruk Anbarcıoğlu, İsmet Su, M. Kemal Şerbetçioğlu, Bennur Karaburun, Hayrettin Çakmak ve önceki dönem il başkanlarından Cemalettin Torun katıldı.

Oldukça verimli geçtiğini öğrendiğimiz istişare toplantılarına önümüzdeki günlerde de devam edileceğini öğrendik.

Bakalım bu toplantıların sahaya ve sandığa yansıması nasıl olacak?

Onu da ilerleyen süreçte göreceğiz.

BBP’DEN 11 İLDE TEMAYÜL VE ALFATLI’NIN AÇIKLAMASI

Partilerin aday listelerini YSK’ya vermesine sayılı günler, hatta sayılı saatler kaldı. Hal böyle olunca partiler bir yandan adaylarını belirlemeye çalışırken, diğer yandan da her ihtimale karşı temayül yoklamasına da müracaat ediyorlar.

Şimdi o müracaatı yapan siyasi parti Mustafa Destici’nin genel başkanı olduğu BBP.

Bu bağlamda BBP, Adana, Ankara, Gaziantep, İstanbul, Kahramanmaraş, Kayseri, Konya, Malatya, Manisa, Samsun ve Sivas illerinde temayüle gidecek.

Öte yandan, İstanbul’da gerçekleşecek temayül BBP’nin Bursalı Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Alfatlı’nın sorumluluğunda gerçekleşecek.

Konu Alfatlı’dan açılmış iken, dün elektronik postamıza Ekrem Alfatlı’dan düşen bir bir iletiyi paylaşalım.

“Büyük Birlik Partisi’nin kapısı, Ülkücülere, Türk Milliyetçilerine, vatanseverlere ve milletperverlere, bütün iyi ve güzel insanlara, devletimizin varlığı, ülkemizin birliği, milletimizin istiklali ve istikbali konusunda sorunu olmayanlar ve ‘Şanlı Ay Yıldızlı’ bayrağımız altında  hür ve bağımsız  yaşamak isteyen  herkese açıktır. Bu çağrımız kurulduğumuz günden bu yana devam etmektedir.

BBP Parti tüzüğü çok açıktır. Partimizde görev yapmış MKYK üyelerinin yeniden üyeliği MKYK kararı ile olmaktadır.

BBP’nin tüm motivasyonu Sayın Genel Başkanımız Mustafa Destici beyden başlamak üzere tüm kurul, teşkilat, üye ve BBP’ye gönül vermişler canla başla 14 Mayıs seçimlerinde Cumhur ile birlikte ilk turda Cumhur İttifakı adayı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı ilk turda milletimizin oyları ile Cumhurbaşkanı olarak seçtirmek ve TBMM’de Milletvekili seçimlerinde de hem Cumhur İttifakı’nı hem de BBP’yi güçlü bir şekilde temsil etmektir.

Bu motivasyon ile uzun zamandır çalışıyoruz ve tek gündemimiz seçimlerdir. Türkiye’nin 81 il 87 seçim bölgesinde seçimlere girme konusunda tüm hazırlıklarımız tamamlanmış olup, 11 ilde temayül yoklaması, diğer illerde de teşkilatlarla birlikte, mülakat ve gerekli yerlerde anket çalışmaları ile 1100’ün üzerinde milletvekili aday adaylarının titiz bir şekilde listeleri hazırlanmaktadır.”

Buradan çıkardığımız sonuç şu:

Geçen hafta içinde İYİ Parti’den istifa eden Yavuz Ağıralioğlu ile BBP kurmaylarının bir görüşmesi de Ağıralioğlu’nun BBP ile görüşmesi de gündeme gelmemiş.

Gündeme gelmesi, Ağıralioğlu’nun tekrar BBP’ye girmesinin yolu da MKYK’dan geçiyor.

Öte yandan, Bursalı aday adayları da bu cuma günü genel merkezde Üzeyir Tunç, Tevfik Eren, Ahmet Yelis başkanlığındaki heyet karşısında mülakata girecek.

Bunu da buradan yazmış olalım.

‘Düzen kimsesizlere göre kurulmalı’

‘Düzen kimsesizlere göre kurulmalı’

İktidara hiç olmadığı kadar yakın olan Cumhuriyet Halk Partisi önümüzdeki genel seçimler için milletvekili aday adaylığı başvurularında adeta rekora koşarken, İYİ Parti de ittifak ortağından geri durmuyor.

Bugün her iki partiden de milletvekili aday adayı ziyaretçilerimiz vardı Norm Haber’de.

Öncelikli olarak partisinin örgüt çalışmalarında uzun yıllar emek vermiş, Dr. Doğan Alpay’ı ağırladık. Cumhuriyet Halk Partisi’nin şimdiye kadar mutfağında çalışan ve bundan büyük de mutluluk duyan Alpay, önümüzdeki seçimlerde Meclis’te olursa neler yapacağını, neler yapılması gerektiğini, Bursa ve en çok da gelecek nesiller için hayal ettiklerini anlattı bir bir.

Şunu hatırlatmakta yarar var. Daha önce bir yazımda kaleme aldığım gibi Sinan Ateş’in ailesi ile Ekrem İmamoğlu’nun bir araya gelmesine vesile olan organizasyonun mimarı Doğan Alpay. İşe doktorluğundan da kaynaklı olarak ideolojik değil insani boyutu ile bakan, her konuyu ilk önce bu gözle irdeleyen bir isim.

Doğrusunu söylemek gerekirse Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında en çok, cebini değil vatandaşı önceleyen isimlere ihtiyaç var. Kanaatim odur ki, Doğan Alpay o isimlerden biri olabilir.

Kurduğu cümlelerin hepsinin ‘… bu konuda kimsesi olmayan vatandaşı önceleyen politikalar geliştirmeliyiz…’ diye başlaması ve ardından yapılması gerekenlerin sıralanması bende bu düşünceyi oluşturdu.

Gençlerin gelecekten umudu olmamasından tutun da eğitim ve sağlık sistemindeki adaletsizliklere kadar pek çok konu geldi gündemimize.

“Ülkemizde bir yerlerde tanıdığı olanların işini gördürebildiği bir sistem mevcut. En tepeden izin almadan hareket edemeyen bir yapı var. Bütün bunların değişmesi, devlet aklının yeniden devreye girmesi, yeniden kutuplaştırmayan, ayrıştırmayan bir görüşün hakim olması lazım. Zengin ile fakirin arasındaki makasın uçurum haline gelmesinin ortadan kalktığı bir ekonomik düzen şart” diyor Doktor Doğan Alpay.

Sanırım bu temennilere hepimiz yürekten katılırız.

ŞEYDA ŞAHİN SÜRPRİZ OLMAZ

Medyamızın ikinci ziyaretçisi İYİ Parti Milletvekili Aday Adayı Avukat Şeyda Şahin oldu. Malum geçtiğimiz bir hafta boyunca İYİ Parti içindeki temayül yoklamasını takip ettik. Şahin, bu yoklamadan Birini Bölge Dördüncü Sıra Aday Adayı olarak çıktı.

Beklentinin daha yüksek olduğunu biliyorum, yine de şöyle düşünmek lazım; Şeyda Şahin’in hemen önünde İYİ Parti Kurucu İl Başkanı Yüksel Yılmaz yer aldı, hemen ardından da yine eski bir İYİ Parti İl Başkanı olan Yahya Bahadır geldi.

Bu sıralamaya bakıldığında ve Şahin’in birinci bölgede, milletvekilliğini çok istediği için İl Başkanlığı’ndan ayrılarak Milletvekili Aday Adayı olan İYİ Parti Önceki Dönem İl Başkanı Selçuk Türkoğlu ile de yarıştığı göz önüne alındığında, dördüncü sıra oldukça başarılı bir sonuç.

Elimdeki tutanaklara baktığımda görüyorum ki, Şeyda Şahin’in temayülde en çok yara aldığı ilçe Karacabey.

Temayül yoklaması ile ilgili pek çok yazı kaleme aldığım için tekrar detaylarda boğulmak istemiyorum. Bu noktada söylenecek tek bir şey var; ‘bundan sonra çıkan sonuçların genel merkez tarafından nasıl değerlendirileceği belirsizliğini koruyor.’ Zira ilk kez seçimlere girmeden önce parti üyelerinin nabzını tutmak isteyen İYİ Parti Genel Merkezi katılımın yüzde 30’lar düzeyinde kaldığı temayül yoklamasını nasıl okuyacak bilinmiyor…

Bir hukukçu olarak ülkede adaletin yeniden hak ettiği tahta oturması için çaba harcayacağını ve haksızlığa uğrayan tüm kesimlerin yanında saf tutacağını dile getiren Şahin’in milletvekilliği listesinde yer alması sürpriz olmaz.

9 Nisan Pazar günü listeler Yüksek Seçim Kurulu’na teslim edildiğinde İYİ Parti Bursa Milletvekili Adayları arasında, seçilir sıralarda kimlerin isimlerini görürüz şimdilik net bir şey söylemek mümkün olmasa da Şeyda Şahin’i çalışkan ve ilkeli duruşu ile partisi için mücadelenin ön saflarında görecemize şüphem yok.

Böyle giderse doktor bulamayacağız!

Böyle giderse doktor bulamayacağız!

İçinde bulunduğumuz hafta iki önemli konuya dikkat çekmek için bize fırsatlar tanıyor. Siyasetten biraz olsun uzaklaşıp, bu konulara yönümüzü çevirmek hepimize özel bir bakış açısı kazandıracaktır diye düşünüyorum.

1-7 Nisan Ulusal Kanser Haftası bu konulardan ilki. 18 yıldır kanser hastaları ve yakınlarının yanında yer alan ONKODAY’ın düzenlediği toplantıya katılarak hem ONKODAY Yönetim Kurulu Başkanı Füsun Önen’i hem de Bursa Uludağ Üniversitesi Onkoloji Ana bilim Dalı Başkanı ve Onkoday Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Türkkan Evrensel ve Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Lütfi Özkan’ı dinlemek hayli aydınlatıcı oldu benim için.

Öncelikli olarak ONKODAY’ın depremden sonra kanser hastalarının tedavileri sırasında kaldıkları ONKODAY Konuk Evi’nin kapasitesini iki katına çıkararak, ilk hafta depremzede vatandaşlar, ikinci haftadan itibaren de kanser tedavisi gören depremzedeler için kapılarını açtığını belirtmekte yarar var.

Kanser hastalarına bu yıl ‘şifacı kuşlar’ ve ‘renkler’ projeleri ile motivasyon sağlamak amaçlanıyor.

Erken tanının tedavi konusunda büyük önem taşıdığı bir hastalık olan kanser halen kalp hastalıklarından sonra en çok ölüme neden olan hastalık. Koruyucu hekimlik ve erken tanı çalışmaları konusunda vatandaşı daha yoğun bilgilendirmek ve elbette dünyada uygulanan etkin tedavi yöntemlerini ülkemize taşımak bu noktada elimizi rahatlatacaktır diye düşünüyorum.

Böyle bilmiş bilmiş konuşmaya da pek hakkım yok aslında. Neticede doktor değilim. Tek yaptığım doktorların sıklıkla dile getirdiklerini okuyucularıma aktarmaktan ibaret.

Hazır iki önemli ismi yan yana bulmuşken 20 Mart’da TBMM Başkanlığı’na sunulan, ‘İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin kendileri açısından yansımalarının neler olabileceğini sormak istedim.

Zira yine bir torbanın içine yerleştirilen bu teklifin yasalaşması halinde hekimlerin riskli ameliyat, tedavi ve başka tıbbi işlemleri yapmaktan kaçınacağı öngörülüyor. Hatta hekimler, “Muska yazıp mı gönderelim?” diye soruyordu hatırlarsanız.

Kalp ve damar hastalıkları konusunda, özellikle de işin cerrahi boyutunda, ülkemizde artık çok az hekim yetiştiğini, bunun nedenlerinden birinin de hekimin üzerindeki hasta kaybetme baskısı olduğunu biliyoruz. Elbette kanser de kalp hastalıkları ile aynı kaderi paylaşan, hasta kaybetme oranı yüksek bir alan.

Bursa Uludağ Üniversitesi Onkoloji Ana bilim Dalı Başkanı ve Onkoday Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Türkkan Evrensel de teklifin yasalaşması halinde riskli tedaviler gerektiren alanlarda uzman doktorların yetişmesinin giderek zorlaşacağı görüşünde.

Aklın yolu bir…

Teklifteki en ciddi sorun, komplikasyon (öngörülebilen, istenmeyen etkiler) – malpraktis (hekim hatası) ayrımının ortadan kaldırılması. Tasarıda, meslek icrasının 15 günden, üç yıla kadar yasaklanmasını gerektiren fiil ve haller arasında, meslek icrası esnasında ölüme veya engelliliğe neden olmaksızın sağlığın kısa süreli ve geçici olarak bozulmasına yol açmak, personele, hastalara ve hasta yakınlarına fiili saldırıda bulunmak, meslek icrasına ilişkin mevzuata aykırı işlem ve uygulama yapmak yer alıyor.

Bu yasa tetkiklerin artmasına ve riskli müdahalelerden hekimlerin kaçınmasına neden olacak konusunda hemfikiriz sanırım.

Konuyla ilgili Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Lütfi Özkan’ın ise daha da önemli bir tespiti var.

Ülkemizde 120 tane tıp fakültesi açıldığını hatırlatan Özkan, ‘Bu kadar tıp fakültesi açıp yeterli eğitimi verebilecek kadar hocamız var mıydı?’ diye soruyor. Tıp eğitiminin hastanesi dahi olmayan fakültelerde yapılması hasta görmeyen doktorları, iğne dahi yapmadan hemşire olan sağlık personellerini getiriyor önümüze

‘Verilen kötü eğitimin ardından sorunlar yaşanmaya başlanınca ceza sistemi getirerek sorunları çözeceklerini düşünüyorlar’ cümlesi benim için son derece anlamlı…

Yani sıkıntı en baştan başlıyor…

‘DÜNYA SAHİPSİZ HAYVANLAR GÜNÜ’

Üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir diğer konu ise 4 Nisan Dünya Sokak Hayvanları Günü.

Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Melike Baysal konuyla ilgili sorunlara dikkat çeken bir açıklama yaptı, zira çözümlere dikkat çeken bir açıklama yapmak mümkün değil. Bu konunun her tarafı sorunlar yumağı…

“Şu an ülkemizin büyük bir ‘sahipsiz hayvan popülasyon sorunu’ var ve bu durum hem hayvanların sağlık ve refahını tehdit ediyor, hem de halk sağlığı için bazı riskler taşıyor” diyor Baysal.

Konuyla ilgili yasalarla sorumlu kılınan belediyelerin içerisinde 31 Aralık 2022 tarihinden bu yana geçici bakımevi kurmayanlar şu an cezalı duruma düşmüş haldeler.

Sokaklarda yaşanan sahipsiz hayvan sorunun baş kahramanın da şimdilik belediyeler gibi görünüyor. Şehrimizdeki belediyelerin çok azının konuyla ilgili düzenli hizmet verdiğini biliyoruz. En çok hizmet alınması gereken Bursa Büyükşehir Belediyesi, fiziksel koşullarını dahi düzenlememiş olduğundan operasyon sonrası bakım hizmeti veremiyor mesela.

Veteriner hekimlerin talepleri ise net;

-Yerel yönetimlerde Veteriner İşleri Müdürlükleri kurulması

-Belediyelerdeki veteriner hekim sayısı, hayvan sağlığı yardımcı personeli sayısı arttırılması, hayvan bakım birimlerinde eğitimli personeller çalıştırılması

-Hayvanlarla ilgili birimlerin belediyelerin sürgün yeri olmaktan çıkarılması

Son derece insani olan taleplerin bir an önce karşılanması temennisi ile 4 Nisan Sahipsiz Hayvanlar Günü’nü kutluyorum…

TÜFE’nin işaret ettiği asgari ücret zammı

TÜFE’nin işaret ettiği asgari ücret zammı

Enflasyon canavarı rahat durmuyor.

Tam 51 aydır kesintisiz artı değerde bir TÜFE rakamı ile karşılaşıyoruz.

Yani fiyat artışları durulmuyor. Yıllık enflasyon geriye giden bir görüntü veriyor aslında.

Ama bu istatistiki veri, fiyatların da geri gittiği anlamına gelmiyor!

Sadece son bir yıldaki fiyat artış hızının düştüğü gösteriyor.

Nitekim aylık olarak açıklanan rakam eksi değer ifade etmediği sürece o ay fiyatlar bir önceki aya göre artmış demektir.

İşte bu gözle TÜİK’in açıkladığı mart ayı rakamlarına baktığımızda aynı tabloyu görüyoruz.

Tüketici fiyatları bir önceki aya göre yüzde 2,29 arttı.

Yıllık olarak ise enflasyon yüzde 50,51’e geriledi.

Yani zamlar devam ediyor. Ve martta bunu görüyoruz.

TÜFE’nin son bir yıllık değişimi de fiyatların arttığını söylüyor. Ama bir ay öncesine göre az da olsa hız kesmiş bir görüntü var tüketici fiyatları adına!

Bir miktar daha gerileme olabileceğini de yıllık bazda yüzde 47,36 oranında artan çekirdek enflasyon işaret etmiş durumda.

Keza üretici fiyat endeksi de aylık yüzde 0,44 gibi sınırlı bir artışa sahne olurken yıllık yüzde 62,45’e inen bir ÜFE ile karşılaştır.

Böylece üretici fiyatları ile tüketici enflasyonu arasındaki makas 11,9 puanla son iki yılın en düşük seviyesine gerilemiş oldu!

Baz etkisiyle yıllık TÜFE’nin de bir miktar daha gerileme potansiyeli olduğunu işaret ediyor bu tablo.

Ancak vatandaşın alım gücü erimeye devam ediyor. Çünkü fiyatlar artıyor. Üstelik de TÜİK’in açıkladığı rakamlarla çarşı pazar arasındaki fark da hala dikkat çekiyor!

Ve özellikle vatandaşın ağırlıklı tüketim kalemlerindeki resmi artış oranları da manşet enflasyonun üzerinde seyrediyor.


Mesela gruplar bazında baktığımızda en yüksek artış gösteren grup yüzde 6,3’le eğitim oldu. Eğitimi yüzde 3,85 ile lokanta ve oteller, yüzde 3,84 ile gıda ve alkolsüz içecekler takip etti.

Yani yeme içme ve eğitim gibi en temel ihtiyaçlar yüzde 2,29’luk genel enflasyon rakamının hayli üzerinde bulunuyor!

Daha da spesifik bakarsak TÜİK’e göre sadece mart ayında dana eti yüzde 19,9 zamlanmış. Şarküteri ürünleri ve diğer et çeşitlerinde yüzde 15’lik fiyat artışı gerçekleşmiş.

Yumurtayı da yüzde 11’lik artışla bu tabloya dahil ettiğimizde vatandaşın proteine verecek parasının kalmadığını görürüz.

Bu durumda ilk 3 ayda TÜFE’nin kümülatif rakamı yüzde 12,2 seviyesine çıkarken vatandaşın başta gıda olmak üzere ağırlıklı tüketim kalemlerindeki zam oranı yüzde 20 civarına çıkmış görünüyor!

Önümüzdeki 3 ay boyunca da rahatlıkla 10 puanlık bir ek daha gelecektir bu tabloya.

Dolayısıyla şimdiden konuşulmaya başlanan temmuzda asgari ücrete zam yapılma zorunluluğu daha net biçimde ortaya çıkmakta.

Peki zam oranı ne olmalı?

İlk kriter elbette ki enflasyon oranı. Ama hangi enflasyon?

TÜFE’nin ilk 6 ayda yüzde 18-20 bandında gerçekleşme ihtimali kuvvetle muhtemel.

Çünkü Nisan-Haziran döneminde aylık ortalama yüzde 2 civarı bir enflasyonun kaydedilmesi beklentiler arasında öne çıkıyor.

Ancak teknik ifade ile manşet enflasyon dediğimiz bu rakamlar vatandaşın gerçek enflasyonunu yansıtmaktan uzak!

Nedeni basit?

Ve mesele sadece TÜİK’in veri topladığı noktalar da değil.


Tüketici TÜFE sepetinde yer alan 400’ün üzerindeki ürün ve hizmet kaleminin çoğunu tüketmiyor! İstese de tüketemiyor. Çünkü bütçesi elektrik, gaz, su ve telefon gibi zorunlu faturalarla gıda, giyim, sağlık ve eğitime gidiyor.

Tabi ki ev kendinin değilse bir de kira masrafı var.

Kısacası asgari ücretlinin TÜFE sepeti bambaşka! Ve bütçedeki ağırlıkları da bambaşka haliyle.

Neticede temmuzda yapılacak ücret zammının en azından gıda enflasyonu civarında olması büyük önem taşımakta.

Keza emeklilere ikinci 6 ay için yapılacak zam da bu kapsamda olmak zorunda.

Akşener ezber bozar mı?

Akşener ezber bozar mı?

İYİ Parti Bursa teşkilatları dün temayül yoklamasını gerçekleştirdiler. Genel Başkan Meral Akşener’in son grup toplantısında ‘Hakim huzurunda yapılmış bir ön seçim gibi sonuçlarını değerlendireceğiz’ dediği yoklamanın sonrasında oluşan listeler bu hafta içinde Genel Merkeze iletilecek. Sonrasında da milletvekili listelerinin hazırlanması aşamasına geçilecek.

İşte dananın kuyruğunun kopacağı yer de bu olacak…

Dananın kuyruğunu koparmadan önce temayül yoklamasının iki sürprizinden bahsetmekte yarar var. Sürprizlerden biri birinci bölge ikinci sıra aday adayı Müberra Çakır. Birinci bölge ikinci sırada normal şartlar altında Yüksel Yılmaz’ın çıkması bekleniyordu. Müberra Çakır büyük sürpriz oldu.

Konuyu şöyle açıklayabiliriz sanırım; hem Selçuk Türkoğlu ekibine yakınlığı ile bu ekip tarafından hazırlanan anahtar listelere yazılan, hem de muhtemelen karşılıklı dayanışma sözü ile Yüksel Yılmaz ekibi tarafından hazırlanan anahtar listelerin bazılarında yer almayı başaran Çakır, siyaset oyununu iyi oynamayı öğrenmiş görünüyor. Üstelik manevraları da bir hayli kıvrak…

Her iki kesimden de biraz biraz derken aradan sıyrılan isim olmayı başarmış kendisi.

İkinci Bölge ikinci sıra aday adayı Orhan Özer de ciddi bir sürpriz yaptı. Aslında üyeler tarafından pek tanınmayan bir isim. Teşkilat içinde seçimin son günlerine doğru yoğun çalıştığını sonradan öğrendiğimiz Özer için ikinci sıra sürpriz olmamıştır belki, ama milletvekili aday adayları için şaşkınlık yarattı sonuç.

Galatasaray Lisesi ve ODTÜ gibi ülkemizin güzide okullarından mezun olan Orhan Özer, iş dünyasının başarılı temsilcilerinden. Ekonomi ve ekip yönetme konusunda son derece yetkin olduğu görüşleri hakim parti içinde.

Temayül listelerinin milletvekili aday listelerine etkisinin ne olacağı yönünde de farklı görüşler var.

Öncelikle şunu yazalım; birinci bölge birinci sıra milletvekili İsmail Tatlıoğlu, aday adaylığı müracaatını yaparken bölge belirtmemiş, ancak Bursa’yı istediğini belirtmiş. İkinci bölge birinci sıra milletvekili Ahmet Erozan ise müracaatını yaparken il tercihinde bulunmamış. Yani Erozan’ı önümüzdeki seçimlerde Bursa listelerinde göremeyebiliriz.

Erozan’ın Bursa’dan listelere girmemesi durumunda Hasan Toktaş’ı ikinci bölge birinci sıra milletvekili adayı olarak görmemiz şaşırtıcı olmaz. İkinci sıranın ise kontenjan olacağı uzun süredir konuşuluyor. Genel merkez tarafından bu sıraya bir kadın aday da yerleştirilebilir, bambaşka ithal bir aday da gelebilir. Sürprizlere gebe ikinci sıra…

Gelelim birinci bölgeye…

İsmail Tatlıoğlu’nun aday adaylığı başvurusunda Bursa’yı işaret etmesi nedeniyle ben naçizane kendisinin birinci bölge birinci sıra adayı olacağı kanaatini taşıyorum. Bu konuda temayülde birinci bölgenin birincisi olarak çıkan Selçuk Türkoğlu ile anlaşamıyoruz. Dünkü yazımda belirttiğim gibi Türkoğlu, temayül yoklamasının bir ön seçim olarak değerlendirileceğini ve birinci çıkan isimlerin her iki bölgenin de birinci sırasına yazılacağını düşünüyor.

Meral Akşener’in ‘Tanıştırayım, demokrasi…’ cümlesinden yola çıkan ekip, demokrasinin gereğinin yerine getirileceğini ve İYİ Parti yönetiminin teşkilat içindeki güveni arttırmak adına da bir ters köşe yapıp, Türkoğlu’nu Tatlıoğlu’nun önüne yazacağını öngörüyor.

Meral Akşener siyasetin ezberlerini bozar mı?

Görmek için bir hafta kadar beklememiz gerekecek…

EĞİTİMDE İPİN UCU İYİCE KAÇTI!

Malumunuz başımıza gelen her afet durumunda derhal gözden çıkarılması gereken kurum eğitim kurumudur ve zaten bizim okumuş, aklı başında nesillere hiç ihtiyacımız yoktur!

Kahramanmaraş merkezli büyük deprem felaketinde de böyle bir ilerleme gördük ülkemizde. Derhal yurtlar boşaltıldı, hatta çocukların eşyaları çöp poşetlerine koyularak kapı önlerine bırakıldı.

Gerekçe depremzedelerin yurtlara yerleştirilmesi oldu.

Oysa tam o dönemde eğitimden naçizane anlayan, istatistik ve davranış bilimi alanında uzman, kalkınma ve eğitim ilişkisi alanındaki çalışmaları ile tanınan, New York Üniversitesi Kültür ve İnsan Gelişimi Fakültesi Uygulamalı Psikoloji bölümünde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Selçuk Şirin şöyle diyordu ekranlardan; ‘Yurtlar ailelerin barınabileceği konforda yerler değildir. En çok bir ay içerisinde yurtların büyük bölümü boşalacaktır ve işlevsiz kalacaktır. Bu çok yanlış bir politikadır!’

Dinlendi mi?

Elbette hayır…

Şimdi, geldiğimiz noktada ipin ucu iyice kaçtı…

Yurtların doluluk oranı son derece düşük, hatta bazı yurtlara hiçbir depremzede tarafından müracaatta bulunulmadığını biliyoruz.

Bugün itibariyle de üniversitelerimiz hibrit eğitime başladı. İsteyen öğrencilerin derslere katılabileceği, isteyen öğrencilerin de dersleri internet üzerinden izleyebileceği saçma, abuk subuk bir sistem…

Saçma ve abuk subuk, çünkü öğrenciler, örgün eğitimle aynı verimi alamadıkları bir sistemin içine itilmiş durumda. Üstelik derslere katılmak isteyen öğrencilerin yaşadığı sıkıntılar da cabası…

Devlet yurtlarında kalan öğrencilere şöyle bir mesaj gönderiliyor; ‘derslere katılmak istiyorsanız okula gelebilirsiniz, ancak sizin yurdunuz şu an açık değil, sizi başka bir yurda yönlendiriyoruz…’

Her köşe başına üniversite yapıldığından, bu durumdan en çok köylerde ve ilçelerde açılan bölümlerde okuyan öğrenciler zarar görüyor. Üstelik bu çocukların uygulamalı dersleri de oluyor. Yani aslında örgün eğitime katılımları şart. Yönlendirilen yurtlar genellikle okullara en az bir saat mesafedeki yurtlar oluyor ve yol parası da gidiş geliş 100 liranın üzerinde tutunca minik öğrenci bütçesinin altını üstüne getiriyor.

KYK bursu ile geçinmeye çalışan öğrencilerin örgün eğitime bu biçimde dahil olması ihtimal dahilinde bile değil. Çocuklar Cimer dahil olmak üzere her türlü şikayet merciini kullanıp sorunlarına çözüm arıyor, olan Gençlik ve Spor Bakanlığı ile belediyeler arasında top çevirmeden ibaret!

Okulların ve yurtların acilen, tam ve doğru biçimde açılması, öğrencilerin eğitime olması gerektiği gibi başlaması elzemdir. Bu köşeden duyurulur…

Depremin çocuklar üzerindeki psikolojik etkisi

Depremin çocuklar üzerindeki psikolojik etkisi

Doğal afetlere bağlı olarak oluşan travma çocukluk döneminde rastlanan normal kaygılardan farklıdır. Bu tür travma aniden gerçekleştiği için çocuğun zihinsel ya da fiziksel olarak olaya hazır olması mümkün değildir. En temel özelliği hem çocuklarda hem yetişkinlerde en uç noktada çaresizlik hissi yaşatmasıdır. Yaşanan doğal afet çocukları bir süre bile olsa ebeveyninden ayırabilir. Bu ayrılık çocuğun endişelenmesine ve kendisini savunmasız hissetmesine neden olabilir. Çünkü çocuk bu olayın yinelenebileceğinden ve bu sefer ailesini bulamamaktan korkabilir. Ailenin afet öncesindeki dinamikleri, afet sonrasında ebeveynin verdiği tepkiler çocuğun vereceği reaksiyonlarda önemli rol oynar.

Çocuklarda deprem sonrası hangi davranışlar görülüyor?

Her çocuğun depreme vermiş olduğu travmatik tepkiler farklıdır. Aynı travmaya maruz kalan çocukların tepkileri aynı olmamakla birlikte çocuğun yaş ve aile dinamiklerine göre değişkenlik gösterebilmektedir. Çocuklar doğal afet sonrasında hissettikleri anksiyete ile nasıl başa çıkabileceklerini bilemezler. Çocuklar güvenli dünyalarını etkileyen travmatik olaylara karşı sözel olmayan korku ve anksiyete tepkileri geliştirirler.

Genellikle görülen tepkiler; Uyku ve yeme alışkanlıklarında bozulmalar, huy ve davranış değişiklikleri, korkular, tuvalet alışkanlıklarında gerileme, sebepsiz ağlamalar, irkilmeler, gece korkuları, anneden ayrılamama, yalnız kalamama, yeni korku ve kaygıların ortaya çıkması, oyun oynayamama, oyunlarda depreme ilişkin temaların tekrarı, saldırgan davranma, huzursuzluk, sebepsiz ağrılar, bulantı, içe kapanıklık en belirgin tepkilerdir. Bu dönemde ayrıca regresif davranışlar (daha küçük yaşlardaki çocukların davranışlarını gösterme) gerileme davranışları da görülür. 5 yaş ve altında olup travma yaşamış çocukların gösterdikleri gerileme davranışları: alt ıslatma, dışkı kaçırma, yalnız kalmaktan ve karanlıktan korkma, kalabalık ve yabancılardan korkma, gece kabusları, biri yada ışık olmadan uyuyamama, yüksek seslere karşı tepki gösterme, irritabilite, konuşma güçlükleri, yeme problemleri, giyinme ya da beslenmede yardım isteme şeklindedir. Okul dönemindeki çocuklarda ise; okula gitmeyi reddetme, okul başarısında düşme, konsantrasyon kaybı, dikkat dağınıklığı, saldırgan davranışlar, akran ilişkilerinde problemler görülebilir.

Okul çağı dönemindeki çocukların yaşanılan afetten küçük çocuklara göre daha fazla sıkıntı duyar. Çünkü okul çağı çocuğu dış dünyanın daha çok farkındadır.

Peki bu etkilerle nasıl başa çıkabiliriz?

Her korku, uygun bir baş etme şekli ile ele alınmalı ve görmezden gelinmemelidir. Çocuklar yaşadıkları korkuları bilgilenme ile yenebilir, ancak travmaya dönmüş korkuların iyileştirilmesi için psikoterapi tekniklerinin uygulanması gerekir.

Ebeveynler kaygılıysa çocuk daha çok kaygılanabilir. Bu nedenle çocukları haberlerden ve bu gibi durumlardan uzaklaştırmak yerine depremin gerçekliğinin anlatılması ve bu konuda cesaretlendirilmesi önemlidir.

Özellikle günün belirli bir saati örneğin, gece uykudan önce çocukla konuşmak onu rahatlatacak ve deprem kaygısını azaltacaktır. Eğer mümkünse, çocuğun yattığı oda karanlık olmamalıdır. Depremi yaşayan çocuklar sıkça kabus görebilir, sinirli ve hırçın olabilir, sürekli ağlayabilirler. Bu durumlarda telaşa kapılmadan sarılarak sakinleştirilmeli, kabus gördüyse gördüklerini anlatması istenmeli ve sonuna kadar dikkatle dinlenmelidir. Gün içinde çocuğun, fiziksel olarak yoracak ama mutlu edecek oyunlar oynaması, yakın arkadaşları ya da sevdiği bir oyuncakla oynaması depremin yol açtığı endişeleri ve kabusları azaltacaktır. Ailesi ve sevdikleriyle birlikte güvende olduğu hissettirilmelidir.

Örneğin, “Senin de fark ettiğin gibi deprem tehlikeli bir şey. Çok üzücü olaylar yaşadık ama bizler şimdi güvendeyiz. Seni seviyoruz ve yanındayız.” gibi cümlelerin sıkça kullanılması önemlidir.

Sizin felaket karşısında gösterdiğiniz tepkiler, çocuğunuzun da bu olaya nasıl bir anlam vereceğini ve bu olayla nasıl başa çıkacağını belirler. Çocuklar normal zamanda da anne-babalarının endişelerinin farkındadırlar. Ama özellikle bir kriz durumunda bu konuda daha duyarlı hale gelirler. Sizi izleyip tepkilerinizden ipuçları yakalamaya çalışırlar. Siz panik içindeyseniz çocuk daha çok panik yaşar. Bu nedenle endişelerinizi çocuklarınızla paylaşmalı ancak onlara bu zorlukların üstesinden gelebileceğinizi söylemelisiniz.

Belirsizliği azaltın. Çocuklar anlamadıkları şeylerden korkarlar. Çocuğa depremin ne olduğunu, nasıl oluştuğunu, çok ender olarak ortaya çıktığını, ama şimşek çakması, gök gürültüsü gibi bir doğa olayı olduğunu anlatın. Çocuklar, bu felaketin kendi yaptıkları her- hangi bir ‘kabahat ’la ilişkili olmadığını, bunda suçlu olmadıklarını ve başına gelenlerin ceza olmadığını çok iyi anlamalıdırlar.

Çocuğunuz oyun oynarken onu izlemeye çalışın. Neler söylediğini ve nasıl söylediğini dinleyin. Çocuğunuz oyuncaklarıyla ya da arkadaşlarıyla oynarken kızgınlık gösterebilir. Bu çok doğaldır.

Deprem korkusu, çocuklar üzerinde ciddi olumsuzluklara ve travmalara neden olabilir. Çocuklarda deprem korkusu, anne ve babanın tutumları ile kontrol altına alınabilir.

Bunların yanında çocuğun korkuları ve kaygıları hafife alınmamalıdır. Çocuk ile kaygıları yeterince konuşulmalı, kaygılar azaltılmaya çalışılmalı, küçümsenmemeli ve asla hafife alınmamalıdır. Sordukları sorulara gerçek yanıtlar vermeye çalışılmalıdır. Anne ve babasını yanında hissetmesi için çocuğa güven veren, psikolojik nesne olan bir eşya ya da bir oyuncağı okula götürmesi önerilebilir.

İYİ Parti Bursa’da ön seçim ve çıkan sonuçlar

İYİ Parti Bursa’da ön seçim ve çıkan sonuçlar

İYİ Parti‘de pazar günü yapılan ön seçim sonuçları gecenin geç saatlerinde belli olduğu için yorumlayamadık.

Bugün o yorumlama işini gerçekleştirelim.

Ama öncesinde 2018 seçimlerinde İYİ Parti Bursa’da kimleri aday göstermişti, onları hatırlatalım:

O zaman aday listesi…

Bursa 1. Bölgede; İsmail Tatlıoğlu, Sami Bilge, Yüksel Selçuk Türkoğlu, Yüksel Yılmaz, Abdullah Alagöz, Sermin Özensoy, Üstün Tunalıgil, Özgür Şimşek, Ayhan Tayfur, Merve Asa’dan oluşmuştu.

Bursa 2. Bölgede ise liste başında Ahmet Kamil Erozan yer alırken, ardından Hasan Toktaş, Adnan İslamoğulları, Serpil Arslantürk, Ali Ekber Can, Betül Bayraktar Orhan, İsmail Şenol, Yavuz Bülbül, Fazlı Seyis ve Özgehan Koçer ile seçime gidilmişti.

Bu dönem yukarıda yazdığım isimlerin bazıları aday olmadı…

Şimdi gelelim hâkimsiz gerçekleştirilen ön seçime…

Ön seçimden birinci bölgede liste Yüksel Selçuk Türkoğlu, Müberra Çakır, Yüksel Yılmaz, Şeyda Şahin, Yahya Bahadır, Birgül Yıldız Günay, Resul Kaplan, Özgür Şimşek, Evren Şahin ve Hasan Burhan isimlerinden oluştu.

Listeyi değerlendirdiğimizde önceki dönemlerde il başkanı olarak görev yapmış üç il başkanı bulunuyor. Bunun yanı sıra bir önceki seçimlere göre değerlendirdiğimizde, 2018 seçimlerinde listede kendine yer bulan 3 isim bu sene gerçekleştirilen temayülde ilk 10’da çıkmış, listede yer alır mı almaz mı onu zaman gösterecek…

Gelelim 2.Bölgeye…

Ön seçimden İlk sırada beklenildiği gibi Hasan Toktaş çıktı. Ardından ise sürpriz şekilde üst düzey yöneticilik yapan Orhan Özer, geçen dönem 1. Bölgeden milletvekili adayı gösterilen Şermin Can Özensoy, Erdal Ay, Hatice Deniz, Zafer Milli, Osman Atalay Akman, Enver Yeniçeri, Dilek Durak ve Özgür Demir geldi.

Bir önceki genel seçimlerde Hasan Toktaş yine aday gösterilmişti. Onu yanı sıra Şermin Can Özensoy da 1. Bölgenin milletvekili aday listesinde yer almıştı.

Bu bölgede çok efor sarf eden Yunus Aydın’ın listeye girmemesi sürpriz sayılabilir.

Öte yandan, Zafer Milli de temayülde istediği sonucu alamayan isimlerden biri…

Listeden adaylıktan çekilenler olabileceği gibi bazı isimlerin listede yer bulmaması ve sıraların değişmesi de muhtemel.

Genel olarak değerlendirdiğimizde bir önceki seçimlerde aday gösterilen 20 isimden 5’i temayülde ilk 20’de çıktı.

Bunlara 2 milletvekili de ilave ederseniz toplamda 7 olur. Ya da diğer bir deyişle toplamın yüzde 35’i.

O da şu demek, listelerin en az üçte ikisi yeni isimlerden oluşacak.

Diğer bir öngörümüz ise bu seçimler sonucunda İYİ Parti’de bazı isimlerin aktif siyasete nokta koyacağı…

Bakalım bu dediklerimiz hafta sonunda listelere nasıl yansıyacak?

Bekleyip, takip edelim…

İYİ Parti temayülü yokluyor…

İYİ Parti temayülü yokluyor…

İYİ Parti’nin Yüksek Seçim Kurulu’ndan bir yetkili gözetiminde yapılmadığından, adına ön seçimden ziyade temayül denilmesi daha uygun düşen, milletvekili adaylık listesinde yer bulmaktan ziyade, parti içinde kimin daha güçlü olduğunu ispatlama yarışı haline dönüşen seçimlerini yakından takip etmeyi görev edindim.

Hele hele üzerine bu kadar yazı yazdıktan sonra, işin sonuyla ilgili de kalem oynatmasak olmazdı zaten.

İki seçim bölgesinden oluşan Bursa’da İYİ Parti ‘milletvekili listelerinde kimi görmek istersiniz?’ sorusuna İYİ Parti üyelerinin oyları ile yanıt vermeleri bekleniyor işin özünde. Partili üyeler bu yanıtı vermek için Bursa’nın 15 ayrı noktasında kurulan sandıklarda oylarını kullandılar.

Milletvekili aday adayları da kendi bölgelerine ait seçim noktaları arasında tüm gün adeta mekik dokudular.

Yazımı yazdığım süreçte yaptığım konuşmalardan, edindiğim izlenimlerden yola çıkarak, katılımın yüzde 30’lar seviyesinde olduğunu söyleyebilirim. Görüntüde düşük bir katılım, ancak seçimin üye bazında yapıldığını da göz önünde bulundurmak lazım. Seçim sonrasında ortaya çıkan, ‘listeler üyelerimizin gerçek kanaatini yansıtmıyor’ cümlesini kuranların iddiaları ne kadar haklı olur bunu ayrıca tartışmak gerekir.

İYİ Parti Bursa’da 1. Bölge listelerinde 33 aday adayı, 2. Bölge listelerinde ise 25 aday adayı bulunuyor. Oy kullanılan noktalardan Merinos AKKM Hüdavendigar Salonu’nda; Birgül Yıldız Günay, Müberra Çakır, Yüksel Yılmaz, Özgür Şimşek, Vahap Yılmaz, Şeyda Şahin gibi isimler gözüme çarptı. Aday adayları arasında promosyon hediyeler yaptırıp seçmenlerinin gönlünü almaya çalışanlar dahi vardı.

Sandıklardan oy kullanma kabinlerine kadar her şey demokratik temayüllere uygundu. Seçimlerin de Çarşaf liste denilen yöntemle, yani tüm adayların bulunduğu listeden seçmenlerin en fazla 10 isim tercih etmesi ile yapıldığı söyleniyordu.

Buraya kadar işleyiş mükemmel, ancak bundan sonra hatlar biraz karışıyor.

Çocukluğumdan beri pek çok kongre ve genel kurula katılmış, hatta zaman zaman aday adayı olan babasının yanında yer almış bir isim olarak söyleyebilirim ki; işler asla çarşaf liste ile seçmenlerin hür iradesine bırakılarak yürümez. Mutlaka anahtar listeler dağıtılır, hatta bu anahtar listeleri de mevcut siyasi partinin içini dizayn eden isimler hazırlar.

İYİ Parti’nin temayül yoklamasında da anahtar listeler olduğunu biliyorum. Bazılarını gördüm, bazılarını duydum. Mevcudiyette birinci bölgede en az üç anahtar liste dolaşıyordu seçmenlerin elinde. Aynı durum elbette ikinci bölge için de geçerli.

Seçmen için kolaylık olsun diye hazırlandığı söylenen anahtar listelerin demokratik seçim hakkını sınırlandırdığı, en çok desteklediğiniz ismin yanında görmek istediği isimlere mecburen oy vermenize neden olduğu gerçeğini bilmek önemli.

Hatta kulağıma, seçmeni ikna etmek için başka şirin görünme yöntemlerine tevessül edildiği bilgileri de geldi ki, bana vakti zamanında SHP’nin genel kurullarında Ankara’da otel lobilerinde yapılan ikna çalışmalarını, ısmarlanan yemekleri, verilen sözleri hatırlattı.

‘Yok birbirimizden farkımız, biz Osmanlı Bankası’yız…’ diyen reklamı anarım böyle zamanlarda. Yaşım bu reklamları hatırlamaya yettiğinden olsa gerek…

En azından İYİ Parti’nin temayül yoklamasının sonuçlarının şeffaf bir biçimde açıklanacak olması sevindirici. Malum bazı siyasi partiler temayülü yokluyor, ama sonuçları açıklamaya gerek dahi duymuyor.

Daha önceki yazılarımda yapılan yoklamanın, listelerin seçilebilir sıralarında parti üyelerinin işaret ettiği isimlerin yer alması noktasında pek de işlevsel olmayacağını düşündüğümüz yazmıştım. İYİ Parti Eski İl Başkanı ve Milletvekili Aday Adayı Selçuk Türkoğlu birinci bölgenin birinci sırada çıkması kuvvetle muhtemel ismi olduğundan bu fikrimin doğru olup olmadığını kendisine de sordum.

Yaklaşık bir yıldır önseçim olsun ve listeler bu yöntemle hazırlansın diye ciddi bir mücadele veren ve teşkilatçılıktan gelen gücünü parti içinde de çok iyi kullanabildiği için temayül yoklamasından birinci çıkacağından neredeyse emin olduğum Türkoğlu, benim listelerle ilgili fikirlerime hiç katılmıyor elbette.

“Bence hiç sizin düşündüğünüz gibi olmayacak. Çünkü Genel Başkanımız en son gurup toplantısında hakim huzurunda yapılan ön seçim nasıl değerlendirilirse biz de bu yoklamayı öyle değerlendireceğiz dedi. Ben Genel Merkezin bu seçimin sonuçlarını göz önünde bulundurarak listeleri oluşturacağını düşünüyorum” diyor Selçuk Türkoğlu.

İşin bu tarafını bekleyip göreceğiz.

Beşer şaşar elbette…

Sandıklar saat 18.00’de açılacak. Ardından oylar sayılacak ve listeler hazırlanacak. Sonuçların açıklanması bu gece yarısını bulacak diye tahmin ediyorum. Akşamın ilerleyen saatlerinde de hangi isimlerin daha önde olduğunu öğrenebiliriz umudundayım.

Gönlüm İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de dahil olmak üzere, özellikle son dönemde, siyasette yer alan ve üzerlerinde adeta güç gösterisi yapılmaya çalışılan kadınların bu seçimde başarılı bir sınav vermesinden yana.

Seçim sonuçlarını yazımın sonuna not olarak iliştireceğim…