Memleket’te Şahin’in yönetimindeki sürpriz…

Memleket’te Şahin’in yönetimindeki sürpriz…

Bursa’nın yakın tarihinde oy oranı düşük olan siyasi partilerde görev alan siyasetçileri say deseniz aklınıza birkaç kişi gelir.

Onlardan ilki geçmişte SP ve HAS Parti’de il, ilçe ve gençlik kolları başkanı olarak görev yapan Ali Mollasalih’tir.

Az bütçeyle partisinin kamuoyunda sesi olmuştur.

HAS Parti’nin AK Parti’ye iltihak olması ile beraber siyasete AK Parti’de devam eden Mollasalih Yıldırım Belediye Başkan Yardımcısı iken de önemli çalışmalara imza attı.

Mollasalih şimdi sade meclis üyesi…

Yerini uzun yıllardır dolduran yeni bir siyasetçi olmadı…

***

Mollasalih gibi rakamlara takılmadan siyaset yapan bir başka siyasetçi de yıllar sonra yine Yıldırım’dan ortaya çıktı…

O da Mesut Şahin …

CHP Yıldırım’da siyasete başlayan ardından Muharrem İnce ile Memleket Partisi’ne geçen Şahin, önce Yıldırım İlçe Başkanı oldu, ardından İl Başkanlığına atandı.

Aynen geçmişte Mollasalih’in HAS Parti’de önce Yıldırım ardından İl Başkanı olması gibi…

İnce tarafından görevlendirilmesinin ardından kısa bir sürede il yönetimini oluşturan Şahin, yönetim kurulunu ve göreve geliş sürecini basın toplantısı ile anlattı.

Bunu anlatırken “İl Başkanlığında niyetim olsaydı kongrede aday olurdum, atanma yolu yerine seçilerek gelmeyi tercih ederdim.” demesi oldukça dikkat çekici idi.

Öte yandan yine basın toplantısında genele ilişkin eleştirileri oldukça dikkat çekici idi.

Hem iktidarı hem altılı masayı eleştirdi.

Sonrasında ise kendilerini ne sağcı ne solcu Atatürkçü parti olarak tanımladı.

Konuşmasında dini motiflerle benzetmeler yapması da dikkatlerden kaçmadı.

***

Ülkede yaşanan sıkıntıları aşma noktasında ise partisini şu sözlerle işaret etti:

“Genel Başkanımız Sayın Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanlığında aşacağız. Bunun yolu da birlikte çalışmaktan ve çok çalışmaktan geçmektedir.

Ben tüm örgütümüzü birlikte çalışmaya, cumhuriyetimizi birlikte korumaya ve yüceltmeye davet ediyorum. Ve özellikle de gençlere sesleniyorum. Gençler, kardeşlerim, arkadaşlarım, Firavunu öldüren sinek, Hz. Peygamberi koruyan örümcek, İbrahim’in yangınına bir damla su taşıyan karınca sahip oldukları güce değil, umutlarına tutundular, inançlarına tutundular. İnanın ve umutlarınızı yeşertin başaracağız !

Toplantıdan çıkaracağımız diğer bir sonuç ise Mesut Şahin başkanlığındaki Memleket Partisi’nin yeni dönemde tatlı sert muhalefet yapacağı.

Doğru işlerde destek yanlış işlerde ise eleştiri hakkını kullanacağa benziyor.

Ve en önemlisi bu enerjinin sadece kendisinfe değil oluşturduğu yönetim kurulunda da olması açıklama sırasında gözlerden kaçmadı.

Bu arada istifa eden il başkanı Hasan Yıldırım partinin borcu olmadığını açıklamıştı.

Bu soruyu Şahin’e sordum.

O da “Güner Başkandan Hasan Başkana yönetim geçtiğinde partinin 71 bin TL borcu vardı. Bana görev tevdi edildiğinde ise 68 bin TL borç vardı. Bu borcu da atamam gerçekleşir gerçekleşmez kapattım” dedi.

Kısaca Hasan Yıldırım kendi dönemindeki borçları ödemiş. Önceki borç ise 3 bin TL azalmış…

Bu arada Şahin’in listesinde dikkat çeken diğer bir ayrıntı ise,

Güner Aklan tarafından görevden alınan Ümit Akkuş’un Şahin’in listesinde yer alması.

Onun dışında İlker Kılıç, Berna Alper, Ünsal Dilli, Gökhan Bilgin, Murat Kırmız, İlker Koşan, Hakan Paroy, Feridun Gümüş, Nebahat Kara, Recep Cıbır, İbrahim Harman, Gürcan Özsöz, Pakize Karakaya, Mehmet Er, Murat Işık, Göktürk Özçelik, Semih Aydın, İsmet Şeşen, Erdi Gürbüz, Turgay Yılmaz, Halil İbrahim Parlak, Berkay Armağan, Arzu Vur, Şenol Yavuz, Yüksel Tayfur, Sevgi Güven, Abdullah Akarsu da yönetimde yer alan isimlerdi.

 

Derin yoksulluktan çıkış bu tarafta mı?

Derin yoksulluktan çıkış bu tarafta mı?

Hepimizin ana gündem maddesinin ekonomi olduğu gerçeğini kimse göz ardı edemiyor artık. Her ne kadar yüksek fiyatlar karşısında çeşitli kesimler suçlu çıkarılsa, zaman zaman patates ve soğan üreticileri terörist ilan edilse de derin yoksulluk ve daralan alım gücü tokat gibi vuruyor yüzümüze yüzümüze.

Önümüzdeki seçimin fitili ateşlendiğinden bu yana, hatta daha da öncesinden itibaren yüksek fiyatlar, düşen alım gücü ve tencerede ne kaynatacağını düşünmekten karalar bağlayan kadınların hali üzerine pek çok yazı yazdım.

Böyle giderse yazmaya da devam edeceğiz, çünkü ülkemizin ekonomik gerçekleri suçu birilerine atmakla değişmiyor!

Ülkenin gündeminde böylesine can alıcı önemde olan ekonomi sandıktan başarılı bir biçimde çıkmak isteyen muhalefet partilerinin de her daim en çok işlediği konu elbette.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin yakın dönemde ekonomi alanında elini daha da güçlendirmek adına yaptığı transferleri bazı kesimler eleştirmiş olsa da ben çok kıymetli buluyorum. Hatta bugün yapılan partinin vizyon belgesinin açıklanması da bir o kadar önemli.

Böylece; ‘Çözeceğiz diyorlar da nasıl çözecekler?’ sorusunu soraunlara tam da yerinde bir yanıt verilmiş oluyor.

Hiç kimse ‘bu ülkenin kendi evlatları yok mudur? Bizim ekonomiden anlayan kıymetli insanlarımıza ne oldu?’ demesin. Zira ekonominin düzelmesi ve dilenci toplumdan sosyal devlete geçilmesi konusunda ciddi projeler üretiliyor CHP Genel Merkezi’nde ve bunun için tüm akıllara ihtiyaç var.

Ne demiş Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed; “İlim Çin’de de olsa alıp geliniz…”

Almış gelmiş işte adam…

Neler yaşandığına gelince;

Konuşmasına; “Bugün ülkenin kaderini değiştirme günüdür!” diyerek heyecanla başlayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu;

Bunun çaresi mevcut tek adam gitsin başka bir tek adam gelsin değildir. Tek adam gitsin, yerine çalışan yeni bir sistem gelsindir” diyerek önemli bir değişimden bahsedildiğinin altını çizdi.

Altı milyonlarca kez çizilmesi gereken önemli bir konu bu. Zira öylesine uzun zamandır, ülkenin tüm hücrelerine kadar işleyen bir sistemin içindeyiz ki, artık kazanda kaynayan kurbağalar gibi neyin içinde olduğumuzun farkında dahi değiliz gibi geliyor bana.

Misal, önümüzdeki seçimlerde tenceresindeki boşluğun hangi partiye oy verirse daha iyi dolacağına karar verecek olan tüm vatandaşların böylesine önemli bir sunumu izlemeleri gerekirdi bana göre.

İzleyip, dinleyip, ona göre karar verme hakkına sahip olmalıydı tüm vatandaşlar. Tam da bu nedenle, bu ülkenin ana muhalefet partisinin bu çok önemli organizasyonu bütün haber kanallarında canlı olarak yayınlanabilirdi.

Oldu mu?

Elbette hayır

Muhalefet partilerinin etkinliklerine yer veren birkaç kanaldan başka sunumu yayınlayan olmadı.

Kılıçdaroğlu’nun 30 Kasım’da sosyal medyadan paylaştığı videoda; “Ey dünya, gözlerimize bak. Teknolojide, sanayide, eğitimde, insan haklarında, kadın haklarında, demokraside, özgürlüklerde, hayvan haklarında, çevrecilikte iyi olan her şeyde seninle rekabet etmeye geliyoruz” diyerek duyurduğu sunumun ekonomi ile ilgili bölümü elbette ekonomi yazarları tarafından çok daha doğru biçimde değerlendirilecektir.

Bu kısımlara hiç girmeyeceğim.

Tartışma programlarında uzun uzun üzerinde konuşulacağını düşünüyorum.

Ben meselenin daha ziyade derin yoksulluk ağının özellikle çocukları ve kadınları etkileyen kısmındayım. CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo’nun konuşması için anons edilmesi sırasında anlatılan anektod sanırım bizim çıplak gerçeğimiz.

Yardımlarla geçinmeye çalışan bir ailenin bebeği için bez ölçüsünün hala 4 numara mı olduğu sorulmuş anneye. Alınan yanıt çok acı;

Hayır, 4 numara bez artık büyük geliyor. 3 numara olsun!”

Bunun ne anlama geldiğini bütün anneler bilir de ben bir kez daha yüksek sesle dillendirmek adına buradan aktarayım;

Bu demektir ki, henüz altı bezlenen bu bebek iyi beslenemediği için büyümesi gerekirken küçülmüş, kilo alması gerekirken zayıflamış, doyması gerekirken aç kalmış!

Bu derin yoksulluktan çıkış yolu nereye düşüyorsa ben kendi adıma o yolda yürümeyi tercih ediyorum.

Belki siz de bu konu üzerinde biraz düşünmek istersiniz…

Siz onlara gülüp geçin!..

Siz onlara gülüp geçin!..

Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü

Muhtemelen bugün sosyal medyada en çok karşılaşacağımız konuların başında bugüne dair mesajlar olacaktır.

Hatırlatmakta fayda var:

Malum özel günlerde sosyal medya hesaplarından bazı sosyal medya uzmanları bu günlerin önemine dair konularda ahkâm keserler, öneride bulunurlar.

Zannedersin ki o yazanların hepsi engelli dostu.

Yazdıkları cümleler içinde kelimelerle dans eder, kimi zaman tango kimi zaman da vals yapar…

Ama icraat desen sus pus.

Onlar için icraat, 4 Aralık’ta yeni bir gün vardır.

Nasılsa yılın 365 günü kutlama mevcut, sözde sosyal medya uzmanları hayatın gerçeklerinden uzak, yaşamı sadece sanal dünyadan ibaret olanlar ise yazmaya devam eder…

Bu uzar gider, velhasılı burada sözüm de yazım da gerçek anlamda iş yapanlara değil, kelimelerle dans edip, onları süsleyip püsleyip, pazarlayıp, hiçbir icraat yapmayanlara.

O yazdıklarının bir kısmını bulundukları ortamda, kısaca hayatlarında uygulasalar engelliler için hayat bayram da olur cennet de…

Fakat gerçek olan şu: Dünyaya gelen her birey potansiyel engelli adayıdır.

Kimi dünyaya doğuştan engelli gelebildiği gibi bazıları da sonradan hayatın içerisinde beklenmeyen kazalar sonucu engelli olabilir.

Ama mühim olan kalplerde engel olmaması.

Hayatın kendine sunduğu engelleri, bir nimet gibi algılayan, sonrasında o engelleri bahane göstermeden başarılarıyla öne çıkmış dünyada birçok insan var.

Bu bağlamda belki birçoğunuz 9. Senfoni’yi yazan Beethoven’in duyma engeli olduğunu bilmiyordur.

Ama onu tüm dünya tanıyor ve biliyor…

Keza ünlü halk ozanımız, görme engelli Aşık Veysel’in ezgileri de hala gönüllerde yaşıyor.


Gönül gözünü parmaklarına yansıtan ve onlarla gören ünlü Ressam Eşref Armağan’ın da görme engelli olduğunu hatırlatayım.

Dünyaca ünlü matematik ve fizikçi Hawking de ALS hastası bir engelli.

Keza dünyaca ünlü beyzbolcu Jim Abbot’un da bir eli doğuştan yok.

Yine bir başka engelli Dorethy Hodgkin Crowfoot, kimya dalında Nobel Ödüllü bilim insanı…

Keza Türk edebiyatının usta ismi Cemil Meriç’in de gözlerini kaybetmesine rağmen en verimli eserlerini görme engelinin başladığı dönemde verdiğini hatırlatalım.

Bursa özelinde engelli olan Bennur Karaburun’un milletvekili olarak hizmet ettiklerini unutmayalım.

Aklıma yine bir çırpıda gelen görme engelli Lokman Ayva, yine bedensel engelli Muharrem Semsek de siyasetçi olarak akıllarımızda yer edindi.

Keza hayatı ti’ye alan herkesin yakinen tanıdığı görme engelli müzisyen Metin Şentürk’ün başarısı ve yaşama azmi hepimize örnek olmalı.

Öte yandan, 1988 yılında TRT ekranlarında yayınlanan, geçen ay içinde vefat eden Bülend Özveren’in sunduğu “Ben Bilirim” programında bilgisi ile akıllarımızda yer edinen Hale Bacakoğlu’nu unutmadık.

Neticede engellileri bir gün anmak işin görüntüsü.

Gerçek manada görüntüsü ise onların ve ailelerin yaşamlarını kolaylaştırma.

Bu konuda yerel ve merkezi idarelerin daha fazla sorumluluk üstlenip hayatlarını kolaylaştırıcı tedbirleri yasa ile güvence altına almaları, kısaca bir gün değil 365 gün anmaları…

Bursa özelinde ise Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar’ın OBAM’ı, yine bedensel engellilere yönelik yapılan BAREM de alkışa layık hizmetlerden…

Engellilerin hayatını kolaylaştıracak adımları atan herkese teşekkür boynumuzun bir borcu.

Yine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da engellilere özel ilgisi olduğunu, AK Parti iktidarında birçok icraat gerçekleştirdiğini de biliyoruz.

Biz de yapılanları takdir ediyoruz…

Fakat ağzına engellileri alıp da onların hayatını kolaylaştırma adına konuştuklarını icraata dökemeyenlere diyeceğimiz o ki siz de onlara gülüp geçin…

Bursa’yı siber ufuklara taşıyan zirve

Bursa’yı siber ufuklara taşıyan zirve

Dijital dünya hayatımızın vazgeçilmezi.

Ekmek su gibi adeta!

İnternetin kısa süreliğine kesintiye uğramasına bile tahammül etmekte zorlanıyoruz artık.

Pandemi sayesinde özellikle yediden yetmişe bilişimle iyiden iyiye akraba olduk. Ve online olunca da hayatımız her işimizi sanal alemde halleder hale geldik.

Ekonomik hayatın da vazgeçilmesi olan siber alem, sosyal hayatın da bir numaralı pusulası oldu!

İşte bu hızlı değişim dönüşüm sürecini yakalamanın önemi de bu çerçevede çok daha net biçimde ortaya çıkıyor.

Treni kaçırdığınızda çok geride kalma ihtimali var dijital dünyada. Yani bir bedeli de var yeni teknolojileri ıskalamanın!

Hem maddi hem de manevi.

Ancak, siber dünyanın nimetleri kadar külfetleri olma ihtimali olduğu da unutulmamalı.

Dolayısıyla gelişmeleri yakından takip etmek ve kendimizi hazırlamak hayati önem taşımakta!

İşte bu anlamda Bursa’nın kayda değer bir etkinliğe ev sahipliği yapması sevindirici bir gelişme oldu.

Türkiye Genç İş İnsanları Derneği Bursa Şubesi “Yeni Nesil İş Dünyasının Kodları” temalı Teknoloji Zirvesi’ne imza attı.


Daha doğrusu Ahmet Parseker ve ekibi bilişim alanında bilgilendirme bazlı çok kalifiye bir organizasyona vesile olarak örneklik teşkil etti!

Siber alemde söz sahibi çeşitli isimleri Bursa’da iş dünyası temsilcileri ve basınla bir araya getiren TÜGİAD Bursa Şubesi çok kritik konuların altının kalın çizgilerle çizilmesini sağladı.

Çünkü konuşmacıların çizdiği tablolar, roket hızıyla ilerleyen teknoloji aleminde bilişimin açtığı çığırı ve fırsatları görebilme adına önemli bir fonksiyon icra etti!

Almira Otel’de düzenlenen etkinlikte özellikle yeni iş fırsatları bazında artık interneti de aşan bilişim altyapısının ne tür imkanlar sağladığı örneklerle ifade edildi.

Bu çerçevede katılımcıların yeni bir ufuk kazandığını eminim.

Ve görebildiğim kadarıyla artık gün bugün değil yarın! Yarın diye ifade ettiğimiz konular çoktan pek çok dünya markasının gündemine gelmiş.

Özellikle blockchain, NFT ve sanal gerçeklik uygulamaları dolu dizgin yol alıyor.

Metaverse alemi ise yol alınan yepyeni evrenlerin adı!

Verilen mesajlar metaversete bir şekilde yerinizi almayacaksanız marka olma şansınızın giderek zayıfladığı yönünde.

Özellikle de küresel markalar adına kaçınılmaz bir gerçeklik söz konusu.

Unutmayalım ki dijital dünyanın önümüzdeki 5 yıl içinde 60 trilyon dolarlık bir ekonomiyi kapsaması öngörüler arasında!

Yani yeni dünyanın bir yerinde değilseniz verimlilik, yüksek katma değer ve yüksek kar marjlarından bahsetmek de sizin adınıza mümkün olmayabilir.

Çok hızlı bir şekilde etkisini hissettiğimiz dijital evren artık normal insan figürünü de fazlasıyla değiştirmiş durumda.

Mesele ekonomik olmaktan çok öte!

Hem birey olarak hem aile anlamında çok yakından izlenmesi gerekiyor siber alemdeki gelişmeleri.

Örneğin çocukların yaşayabileceği sorunları da hissedememe riskini söz konusu.

Akıllı telefonların ve internetle hayatımıza giren uygulamalarla sosyal medya gibi devrimsel kavramların yarattığı hızlı toplumsal dönüşün yeni bir versiyonuna doğru gidiyoruz metaverse dünyasında.

Ve buna hazırlıklı değiliz.

Kısacası yeni fırsatlara ve yeni risklere karşı bilgilenmek, sıkı takip şart. Hem birey olarak hem kurumlar hem de devlet adına!

Büyükşehir ‘göz yummayacağım’ diyor, inşaat sürüyor!

Büyükşehir ‘göz yummayacağım’ diyor, inşaat sürüyor!

Dünkü yazımda not olarak Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin cevap hakkını kullanmak istediğine, ancak yazım çok uzun olduğu için konuya değinemediğime ilişkin bir bilgi vermiştim. Mesele bugün tüm basın kuruluşlarında yer alsa da köşemde yer vermek basın ahlakına uygun bir davranış olacaktır, kanaatindeyim.

Efendim ne demiştik;

Büyükşehir Belediyesi’nin izniyle ya da göz yumması ile yapımı belli bir aşamaya gelmiş bina…’ demiştik.

İzinsiz bina ile ilgili Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin ilgili firmaya göndermiş olduğu bir yazı mevcut” diyerek beni uyardı Bursa Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanı Ahmet Bayhan.

Büyükşehir Belediyesi, bu yapının durdurulması için iki kez tutanak tutarken, hukuki olarak da teşebbüste bulunmuş, ancak buna rağmen çalışmaların devam ettiği belirlenmiş.

Büyükşehir Belediyesi ilk olarak 18 Ekim’de alanda yapılan incelemenin ardından tutarak tutup, imalatı durdurdu. Büyükşehir ekipleri tarafından 24 Kasım’da yerinde yapılan ikinci incelemede imalatların durdurulmayıp devam ettiği tespit edilince, yeniden tutanak tutuldu. İnşai faaliyetin durdurulması, izinsiz uygulamaların kaldırılması ve alanın onaylı projeye uygun hale getirilmesi için Büyükşehir Belediyesi tarafından hukuki süreç başlatıldı.’ deniyor açıklamada.

Bursa Büyükşehir Belediyesi onaylı projelere aykırı hiçbir uygulamaya izin verilmeyeceğini bildiriyor. Ancak bu kadar kamuoyu baskısına rağmen bugün hala kaçak PVC’li inşaatın devam ediyor olması dikkat çekici!

Gerçek bir cesaret işi!

Anlaşılan uzunca bir süre Boyner binasının yıkılmasını bekleyen Bursa basını olarak bu kez de yerine yapılan çelik konstrüksiyonlu kaçak yapının yıkılmasını bekleyeceğiz!

Çünkü, Mimarlar Odası Bursa Şubesi’nin konuyla ilgili hazırladığı raporda, kaçak inşaata izin almak için bir proje hazırlandığı ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’ndan bu projeye izin alınmaya çalışıldığı yönünde bir bilgi var.

Bununla beraber; “çelik konstrüksiyon giriş yapısının bulunduğu alanda, birincilik ödülü alan yarışma projesinde, ‘giriş saçağı ve toplanma noktası’ bulunmaktadır” ibaresi bölgede aslında olması gereken yapıya da işaret ediyor.

Asıl dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de Zafer Plaza’nın ilk yapıldığı dönemlerde çevresi vatandaşa ait bir alan iken zaman içerisinde nasıl ticari mekanlar için zemin hazırlandı ise benzeri durumlarla karşılaşmamak için çok dikkatli olunması mecburiyeti.

Bundan sonra gözümüz, kulağımız bu projede.

Bursa hepimizin…

MASADA SİYASET VARDI

Benim için bu haftanın konsepti kahvaltılı, sohbetli toplantılar…

Bu kez Büyük Birlik Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Alfatlı ve Büyük Birlik Partisi Bursa İl Başkanı Haldun Filizli’nin misafiriydik.

Gündemimiz elbette ülke sorunları ve siyasetti.

Ben, ülke gündemini siyasetten ari tutmak isteyenlerdenim malum.

Her işin içine siyasetin girmesinin ülkenin can alıcı kurumlarını da derinden sarstığı iddiasındayım, hatta bu iddiamı aynı parti içinde yaşanan bakan değişimleri ile bile kökten etkilenen sağlık, eğitim, dış politika gibi konuları örnek göstererek kanıtlayabilirim.

Ne değişimler yaşadı bu ülke…

BBP Genel Başkan Yardımcısı Alfatlı, bizim gibi ülkelerde siyasi görüşlerin bu denli işin içinde olmasının biraz da coğrafyanın kaderi olduğuna yönelik bir açıklama ile karşılık verdi görüşüme. Zorlu bir coğrafya üzerinde bulunduğumuza özellikle dikkat çekti.

Bu konuda da son derece haklı.

Sözün özü coğrafya kaderindir

Milli duyguların en güçlü hissedildiği partilerden biri olan Büyük Birlik Partisi, basın önünde çok bulunmasa da saha çalışmalarında da son derece aktif. Partinin Bursa İl Başkanı da gencecik bir isim.

Gençlerin siyasette olması, görüşleri doğrultusunda iyi işler yapmak için çabalaması, bunu yaparken de önlerinde bulunan tecrübeli isimlerden yararlanmayı bilmeleri çok kıymetli.

Karşımda böyle bir tablo görmüş olmak, BBP genç atılımı yapıyor gibi bir algı oluşturdu bende. Zaten gençlerin milliyetçi duygulara daha yoğun biçimde sahip çıktıkları sohbetimiz esnasında da dile getirildi.

Doğrusunu söylemek gerekirse Büyük Birlik Partisi’ni her koşulda Cumhur İttifakı’nın destekçisi bir parti olarak değerlendirmenin yanlış olduğunu öğrenmiş oldum bu toplantı esnasında.

3600 ek göstergeden EYT konusuna kadar pek çok alanda fikirlerini rahatlıkla dile getiren, HDP ile yapılan görüşmelerin doğru olmadığını çekinmeden ifade eden bir parti olarak, kendilerini; eğri ile doğruyu birbirinden ayırabilen, tüm yetkilerin bir kişide toplandığı Cumhurbaşkanlığı Başkanlık sisteminin revize edilmesini savunan bir yapı olarak nitelendiriyorlar.

Tüm bu özgün olma hallerini sandığa da taşıyabilirlerse gönüllerinden geçen sonuçlara ulaşabilirler.

Altında yeni rekor gelir mi?

Altında yeni rekor gelir mi?

Borsa bildiğiniz gibi.

Yani uçuşa devam ediyor.

Yine tarihi zirveler kayıtlara geçti hafta boyunca.

Ve bir hafta önce de vurguladığımız gibi BİST-100 endeksi 5 bin seviyesini kolayca kırdı geçti!

Yatırımcı için bütün yolların bir süre daha borsaya yani hisse senetlerine çıktığı bir süreçten geçiyoruz. Neticede oluşan manzara çok doğal.

Bilinçli bir takip ve alım satım kararlarında profesyonel destekle paranızı enflasyona karşı korumanın adresi olarak Borsa İstanbul öne çıkmakta.

Ama bugünlerde yine yeniden parlayan ve rekorlara da imza atmayı ihmal etmeyen altın da sahnede!

Vatandaşın da binlerce yıllık kültürel hafıza etkisiyle güvenmekten hiç vazgeçmediği altın, dün itibarıyla bin 80 liralık tarihi zirvesine tırmandı.

Altın yatırımcısını mutlu eden bu gelişme haliyle soruları da akıllara getirdi.

“Acaba rekorlar sürecek mi? Alım mı yapmalıyım? Yoksa satış için uygun bir zamanı mı gösteriyor bu rekor?” tarzı soruları gelmeye başladı.

Kısa süre önce bu köşeden paylaştığım “Altın hangi sinyalleri veriyor?” başlıklı altın analizimde hangi teknik koşullarda rekorların geleceğini özetle paylaşmıştım.

Birkaç satırı hatırlatalım.

“Fed’in attığı faiz adımları bir yandan doların küresel değerini belirleyerek onsa yön vermekte. Diğer yandan da ABD tahvil fiyatları yoluyla yatırım iştahının altına yöneltip yönelmeyeceğini göstermekte.

Amerikan tahvil faizlerinin yüzde 3,85’in altına düşme eğilimi de alternatif yatırım aracı olarak onsa destek veren bir zemin oluşturuyor

Dolar endeksinin 107 seviyesinin altında kalması önemli bir unsur. Endeks bu hafta test ettiği 105’in altına sarkma olursa ons daha da yukarı ivme kazanır!

Yani bu haftaki hareket alanı olan bin 725 – bin 760 dolar bandının yukarı yönlü kırılması ihtimali kısa vadeli geri çekilmelere rağmen güçlü bir olasılık.

Teknik analizde 104,5 civarı bir dolar endeksi ve yüzde 3,50 civarı tahvil faizi ons altını bin 800 dolara doğru itme potansiyeli taşımakta.” demiştim.

Ve bu şartların sağlanması halinde bin 830 dolarlık ons fiyatın da olanaklı olduğunun altını çizmiştim.

Peki gerçekleşme ne oldu?

Dolar endeksi dün 104,5 seviyesini gördü. ABD 10 yıllık tahvili 3,53 seviyesine kadar indi.

Ve neticede ons altın bin 818 doları gördü dünkü işlemlerde!

Yani tezimiz aynen gerçeğe dönüştü.

Teknik bazda oluşan bu tablonun temel nedeni ise Fed Başkanı Jerome Powell’ın para politikasında gevşeme sinyali olarak algılanan sözleri geldi önce. Ardından ABD’nin gösterge niteliğindeki çekirdek enflasyon beklentilerin altında çaldı. Üretim verileri de tatminkar değildi.

Bu tablo da doların değer kaybı ile birlikte başta altın ve petrol olmak üzere emtilara değer kattı.

İç piyasada gram altının fiyatı da bin 80 lirayı aşarak rekor tazeledi.

Peki ya bundan sonra?


Daha önce ifade ettiğim teknik tablo geçerli.

Cuma günü açıklanacak olan ABD istihdam verileri çok sürpriz bir tablo ortaya koymaz ise altının güçlü duruşu devam edecektir!

Ancak eğer ABD’den istihdam artışı beklentileri aşarsa altını aşağı yönlü baskılayabilir.

Tersi senaryoda ise altının yukarı çıkış trendi güç kazanacaktır.

Ama güçlü ivme potansiyeli eskisi kadar kuvvetli değil!

Bu çerçevedeki kısa vadeli beklenti aralıkları ise ons altında bin 780 – bin 830 dolar olarak karşımıza çıkıyor.

Sürprizleri de dikkate alan daha geniş bir aralık çizersek bin 760 – bin 850 dolarlık bir bant oluşmakta.

Gram fiyat da bin 50 ile bin 105 TL aralığında kısa vadede dalgalanma opsiyonu barındırıyor.

Faruk Çelik’ten yaylım ateşi

Faruk Çelik’ten yaylım ateşi

Bursa açısından değerlendirdiğimizde…

11 yıldır Bursa’da aktif görevi olmamasına rağmen en fazla konuşulan isimlerin başında önceki dönem bakanlarından Faruk Çelik geliyor.

Kim ne der?

Onu bilemeyiz.

Ama gerçek olan şu:

Faruk Çelik’in aktif görevi olsaydı, Bursa’dan Ankara’ya hızlı trenle çoktan gitmiştik.

Yine birçok sorunun üstesinden gelinmiş olurdu.

Ama şu an baktığımızda iyi niyetle gerçekleşen çalışmalarla katedilen mesafe maalesef istenilen düzeyde değil.

Bir tarafta bu gerçekler varken, bir tarafta da Faruk Çelik’in gölgesinden ödü kopanlar var.

Çelik’i kendine rakip mi görüyorlar, yoksa koltukları altından kayacak mı zannediyorlar?

İşte orası muamma…

Bunlar yetmezmiş gibi Kabine’de görev yapan arkadaşlarının yerine Çelik geliyor demeler de cabası…

Sadece bu kadar mı?

Alaçam’da 7 dönüm alanda yapılan 70 metrakarelik bağ evi için çıkarılan yaygaraya ne demeli!..

Gören de zannedecek 5 yıldızlı otel yapılmış…

Sürekli dezenformasyona maruz kalan Faruk Çelik, bugüne kadar bu suçlamalara yanıt vermiyordu.

Ama o da “sabrın da bir sınırı var” diyerek, perşembe sabahının ilk saatlerinde basın mensupları ile kahvaltıda buluştu.

“Atış serbest” dedi.

Herkes elinde eteğinde ne varsa döksün, ben hesap verebilen siyasetçiyim” sözleriyle “buradayım” dedi.

Ardından kısa bir hayat hikayesini anlattı.

Kim derdi ki İnşaat Ustası Yaşar Çelik’in oğlu bakan olacak” diye bir giriş yaptı.

Sonrasında “ben kadere inanan biriyim” dedi.

Ardından yaylım ateşine başladı.

Bu yaylım ateşinden “besleme basın” diye tarif ettikleri de nasibini aldı.

Yerel yönetimler de…

Alaçam’da yapısı kaçak diye zabıt tutan Kestel Belediyesi’ne “2017 yılında ödenen emlak vergisini CİMER’e iletse sorun bitecek” dedi.

Üzerinde bir gram betonarme olmayan bağ evi için 22 yerden görüş alındığını, 20’sinin sorun olmadığını söylediğini, 2’sinin ise “sorun var” dediğini iletti.

Sorun var diyenler, “Kestel ve Bursa Büyükşehir Belediyesi” dedi Çelik.

Meraklıları için söyleyelim: Alaçam’daki bağ evi şu an tarım arazileri üzerine yüzde 5 bağ yapma hakkı kazandığı için sorun çözülmüş durumda.

Değindiği diğer bir konu, İznik‘te yapılan Dünya Göçebe Olimpiyatlarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elini sıkmadığı yönündeki haberlerdi.

“İznik’te tokalaşmamışız diye asparagas haberler yapıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la 42 yıldır tokalaşıyorum. Benim çocuklarımın bebeklik fotoğrafı vardır Tayyip Erdoğan ile.” diyerek asparagas haberi yapan ilgili yerlere cevap gönderdi.

Medya mensupları ile buluşmasında ilk kez duyduğumuz bir başka olay ise 2019 yerel seçimleri ile ilgiliydi.

Önceki dönem Bakanı Faruk Çelik, “Seçime 15 gün kala Sayın Cumhurbaşkanı aradı, Bursa’da ‘2 puan gerideyiz, neden sahada yoksun?’ diye sordu. Kendisine ‘Kimse beni çağırmadı’ dedim. Yarın sabah sahaya çıkmamı istedi. Ben de kapı kapı dolaştım seçim kazanıldı.” dedi.

Sonrasında üzerine basa basa “benim tek hedefim var, o da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2023 yılında tekrar seçimlerden başarı ile çıkması.” dedi.

Çelik, bu konuda “hem yerelde, hem genelde partimin verdiği programlara katılıyorum” dedi.

AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan’ı da öven Çelik, “sağolsunlar, beni sürekli programa davet ediyorlar” dedi.

Bu arada Çelik’i bundan sonra yerel ve ulusal medyada daha çok göreceğiz.

Kendisi bunu paylaştı.

Ve en önemlisi kendisini eleştirenleri de toplantıya çağırıp “ne konuşacaksanız, ne soracaksanız yüzüme sorun” diyen ülkemizde kaç siyasetçi var?

Onu da ayrıca sorgulamak gerekir.

Toplantıda Çelik birçok konuyu konuştu…

Onları da ilerleyen günlerde kaleme alırız.

Ama toplantıdan çıkan sonuçları özetleyecek olursak…

Faruk Çelik, bundan sonra kendisine yapılan suçlamalara anında yanıt verecek, yasal yollara başvuracak.

Yine Çelik’i sahada daha fazla göreceğiz.

Bunun sebebi de 2023 seçimlerinden partisinin başarılı bir sonuçla çıkması…

Diğer bir mücadelesi de AK Parti içindeki AKP’lilerle olacak…

 

 

 

 

 

 

Faruk Çelik’ten dobra yanıtlar

Faruk Çelik’ten dobra yanıtlar

Adındaki ‘adalet’i sağlamak ve ‘kalkınma’yı gerçekleştirmek için yola çıkan AK Parti’yi ayakta tutan siyasetin şimdi sürdürülen siyaset olmadığı gerçeğini hepimiz kabul ediyoruz sanıyorum.

Bir kabul de AK Parti’nin son dönemde kimi zaman yavaş, kimi zaman ise hızlı bir biçimde kan kaybettiği gerçeğine gelsin.

İşte bu durumlarda aranan ne?

Partinin eski siyaset adabı ve eski partililer. Bursa’nın ağabeyi olarak nitelendirilen; koruyucu, kollayıcı, iş bitirici, sorun çözücü, büyük küçük demeden vatandaşın derdini dinleyip derman olucu tavırdaki isimler.

Bir süredir biliyoruz bu isimlerin küskünlüklerini, kırgınlıklarını, hatta partiye sokulmadıkları dönemlerin olduğunu.

Hep sessiz kaldılar. Kırgınlıklarını kendi içlerinde dillendirmeye özen gösterdiler. Kendilerini geriye çekmekle yetindiler.

Oysa bugün katıldığım toplantıda AK Parti içinde 11 yıl bakanlık yapmış; 3 dönem Bursa’dan, 2 dönem ise Urfa’dan milletvekili olmuş Faruk Çelik,Artık yeter!” dedi.

Kendisini Fazilet Partisi döneminden bu yana takip ettiğim, özellikle AK Parti’nin bayramlaşmalarında yaptığı konuşmalarla son dönemlerde yine dikkatleri üzerinde toplayan eski Bakan Çelik, hakkında uzun süredir yazılıp çizilen iddialara yanıt vermek için düzenlediği basın toplantısına, kendisine muhalefet eden yazıları kaleme alan basın mensuplarını özellikle çağırmasıyla da özlediğimiz siyasi anlayışı bize tekrar yaşattı.

Kendisine yönelik iddialara yanıt verirken belgelerle konuşmayı tercih eden Çelik, satır aralarında da çok şey söyledi. Ancak ilk söylediği, sonra söyleyeceklerine ilişkin daha önemli bir ipucu içeriyordu:

Bu ilk buluşmamızda… sonraki toplantılarda…

Basın toplantıları düzenlemeye uzunca bir ara veren ve bu sürede sektöre katılan isimlere kendini tanıtmaya başlarken böyle bir cümle kuran Çelik, bundan sonra daha aktif olacağının da sinyalini verdi bana göre.

Gelelim toplantının düzenlenme nedenlerine yönelik açıklamalara…

Önümüzdeki seçimlerde İçişleri Bakanlığı koltuğuna oynadığına yönelik haberlere, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile mesajlaşmalarını göstererek yanıt verdi Faruk Çelik ve aralarındaki ilişkinin yıpratılmaya çalışıldığının altını çizdi.

Çelik’in Cumhurbaşkanı ile yakın olup olmadığına dair haberlere de dikkat çeken bir yanıtı vardı:

Cumhurbaşkanı ile 40 senedir tokalaşıyorum. Bir kere de tokalaşmayayım ne olacak yani? Ben toy bir siyasetçi değilim ki, böyle şeylere ehemmiyet vereyim.

Eski Bakan Faruk Çelik’i Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamına yakıştıran çok isim var malum. Bu konuda yazılıp çizilenlere de bir yanıt verdi Çelik:

Önümüzde 2023 seçimleri var. En önemlisi o. Siz 2023 seçimlerini alamazsanız neyi alacaksınız?”

Millet İttifakı Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Bozbey ile de tanışıklıktan öte bir samimiyetinin olmadığını belirtti kendi üslubunca Çelik.

Gelelim işin en can alıcı kısmına.

Faruk Çelik’in Alaçam’daki meşhur ‘kaçak’ yapısına!

Yapının kaçak olduğuna, kaçak yapıldığına, kaçak başladığına dair pek çok yazı kaleme alındı. Doğrusunu söylemek gerekirse bu konuyla ilgili hiç araştırma yapmadım. Gelişmeleri de yazılan yazılardan takip ettim.

Faruk Çelik de benimle aynı pozisyondaymış meğer.

Yapımın kaçak olduğunu ben de basından öğrendim” diyerek başladı konuşmasına.

Ardından da şöyle sürdürdü sözlerini:

2017 yılında evrak beyannamesi belediye tarafından alınmış. Buradaki durum şu, sizin buradaki varlığınız 30 metrekare, siz yapmışsınız 70 metrekare. Bunun için imar affına gidildi. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nde bir yıl başında gayret ediyorlar, çok büyük bir dayanışma var burada. O dayanışma ile ruhsatı iptal ediyorlar.

Sonra bağ evi ruhsatı alınıyor. Ne başı ruhsatsız ne sonu ruhsatsız.

Kestel Belediyesi elindeki belgeyi Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne vermediği için oluyor tüm bunlar.

Bundan sonra ben bana atılan bir kumpası, iftirayı çözmek için uğraştım!”

İşin bundan sonrası daha da can alıcı:

Bu konu tamamen siyasi bir konu, ayıp bir konu. Kestel Belediyesi istese ben bu evi kaldırırdım, şimdi de istese yine kaldırırım. Ancak ben gazetelerden öğrendim bunu. Bu siyasi bir komplodur. Düşünün, 22 kuruluştan görüş alınmış bu ev için. 2 kuruluş olumlu ya da olumsuz görüş bildirmedi. 2 kurumdan biri Bursa Büyükşehir Belediyesi, ikincisi Kestel Belediyesi!

Siz ne anlarsanız anlayın artık!”

Bu gelişmelerin ardından yapı için zaten hak olan bağ evi ruhsatı alınmış.

Tarım Bakanlığı 5 dönüm üzerindeki alanlara bağ evi ruhsatı veriyor. Aldığımız bağ evi ruhsatıdır. 75’er metrekareden 2 katlı 150 metrekare bağ evi, 70 metrekare depo ruhsatı var. Niyetimiz dahi yokken ev sahibi olmuş olduk” diyor Faruk Çelik.

Ben bu konuşmadan çok şey anlıyorum da yorumu siz okuyucularıma bırakmayı tercih ediyorum. Bir de şu önemli cümleyi yazımın sonuna ekliyorum:

AK Parti’nin içini kaynatmaya çalışanlarla ilgili önümüzdeki günlerde de söyleyeceklerim olacak. Genel merkez de bundan çok rahatsız!”

Atış serbest’ soru cevap bölümlü basın toplantısı yapan bir AK Partili’yi uzun süredir görmemiştim doğrusu. Bu konuda kendisini özellikle tebrik etmek ve özlediğimiz siyaset anlayışını bize yaşattığı için teşekkür etmek şart oldu. Soru sorabilmek gerçekten kıymetli. Yanıt alabilmek de öyle.

Siyasette suların ısındığını biliyoruz da bu toplantı kaynama derecesine gelindiğine işaret ediyor gibi…

NOT: Bir önceki yazımla ilgili Bursa Büyükşehir Belediyesi cevap hakkını kullanmak istedi. Elbette hakkıdır. Ancak bu yazı hayli uzadı. Cevap hakkı için yarınki köşemde bir yer ayıracağım affınıza sığınarak.

Vatandaşı ıskalayan büyüme

Vatandaşı ıskalayan büyüme

Ekonomik gidişat Türkiye’nin de dünyanın da başlıca meselesi.

2020 ve 2021’e damgasını vuran pandeminin ardından 2022’nin ana gündemini ekonomideki gelişmeler oluşturdu.

Sağlık kaygısı unutuldu mal mülk kaygısı öne çıktı bu yıl boyunca!

Peki ekonomik gidişat Türkiye adına nasıl bir görünüm sergiliyor?

Bu soruya sayısal bir yanıt geldi.

Temmuz-Eylül dönemini kapsayan milli gelir verileri ve değişim hızları, TÜİK tarafından açıklandı.

Türkiye ekonomisi, 2022’nin üçüncü çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3,9 oranında büyüme kaydetti.


Yüzde 4 civarı olan beklentilere nispeten hayli yakın bir sonuç.

Bu yılın ikinci çeyreğine göre ise 0,1 puanlık bir azalma söz konusu.

Özetle baktığımızda yılın ilk yarısındaki hızlı büyüme temposunun artık sahnede olmadığını görüyoruz!

Aslında diğer ekonomilerle karşılaştırdığımızda hala daha güçlü bir görünümde olduğunu görüyoruz Türkiye ekonomisinin.

Ancak, giderek hız kaybeden bir trendin varlığı veri setlerine yansıyor.


Özellikle sanayi tarafında yüzde 0,3’lik büyüme reel ekonominin fren yapmaya başladığının göstergesi sayılabilir. Çünkü önceki dönemlerin sanayi cephesindeki artış hızlarının çok altında bir performans üçüncü çeyrekte kendini gösteriyor.

Özellikle ihracat tarafındaki net katkının dibe vurması sanayicilerin formdan düşmesinde başlıca etken olarak öne çıkmakta!

Yani sağlanan 3,9’luk büyüme iç piyasa kaynaklı tüketimin ağırlık taşıdığı bir görünümde.

Bu anlamda son çeyrekteki iç ve dış piyasaya ait öncü veriler hız kaybının hız kazandığını gösteriyor.

Bu çerçevede muhtemelen dördüncü üç aylık dönemde büyüme hızı yüzde 2 civarına inmiş olacak. Ve ikinci yarıdaki total milli gelir artış hızı da yüzde 3 olarak kayıtlara geçmiş olacak.

Dolayısıyla 2022’nin toplam büyüme rakamı da yüzde 5,2 gibi bir seviyede gerçekleşmiş olacak kuvvetle muhtemel!

Pek çok ülkeye muhtemelen hayli yüksek bir seviye olarak görünen bu rakamın pozitif görünümüne karşın Türkiye’yi negatif bir yere koyan yüksek enflasyon asıl gündem maddesi olarak vatandaşın karşısında duruyor.

Vatandaş hayat pahalılığının sonucu olarak eriyen alım gücünü düşündükçe haklı olarak “Bana ne faydası var bu ekonomik büyümenin?” diye soruyor.

Aslında fayda elbette ki var.

Mesela işsizliğin büyümesinin önüne geçiyor bu büyüme oranı! Ekonomik faaliyetler çarkların dönmesini ve belli bir refah seviyesinin sağlanmasını mümkün kılıyor.

Ama gelir dağılımındaki adaletsizlik düşük gelir gruplarının ekonomik büyümeyi hissetmesini engelliyor.

Yüksek enflasyon da bu negatif sürecin tuzu biberi haline geldi bu yıl!

Türk-İş’in açıkladığı kasım ayına ait veriler çok çarpıcı biçimde bu gerçeği gözler önüne serdi.

Kasımda açlık sınırı 7 bin 785 liraya çıkarken yoksulluk sınırı 25 bin 365 lira oldu. Böylece açlık sınırı asgari ücreti 2 bin 285 lira aştı.

İşte vatandaşın ekonomik büyümeyi niye umursamadığının resmi bu!

TÜİK’in son verileri de ücretlerdeki erimeyi ortaya koydu.

Nasıl mı?

İşgücü ödemelerinin cari fiyatlarla Gayrisafi Katma Değer içerisindeki payı geçen yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 29,5 iken bu oran 2022 yılında yüzde 26,3’e indi.

Yani 3,2 puanlık kayıp var. Ve bu da ekonomide ücretlerin yapılan bütün zamlara rağmen yüzde 10’un üzerinde pay kaybına uğradığını gösteriyor.

Sözün özü; ekonomiyi sırtlayan çalışanların fazlası ile geriye gittiği bir yıl geride kalmak üzere. Umarız ki kayıpları kalıcı biçimde telafi edecek bir formül bulunur!

Genel seçimin ayak sesleri ve son durum

Genel seçimin ayak sesleri ve son durum

Seçim sürecini iyiden iyiye hissetmeye başladık.

Önce Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul buluşması ve seçim startını vermesi, ardından yapılan açıklamalar seçim sürecinin fiilen başlandığının habercisi.

Ama öncesinde seçim politikalarının genel özelliği, mutluluk hormonlarında artış sağlamaya yönelik pansuman faaliyetleri demek gerekir.

Aslolan sürekli mutlu olabilmek.

Özellikle yeni dünya düzeninde, pandemi şartlarının ardından bu oldukça zor.

Ama biz mutluluğu yakalama adına iktidarın yapacağı çalışmaları beklemek zorundayız.

Bu minvalde mutluluğumuz artıracak hizmetlerin öncüleri konuşulmaya başlandı.

İşte örnekler:

En yetkili ağızdan sözleşmelilere kadro meselesi, ardından yine EYT konusundaki açıklamaları üst üste koyduğumuzda bunlar mutluluk hormonunu artırıyor.

Ülke açısından değerlendirdiğimizde ise hepsi seçim habercisi.

Bu haberciler ardı ardına açıklanmaya başlandı.

Sırasıyla yazacak olursak;

Sağlık çalışanlarının maaşlarındaki ciddi artışlar, yine ardından uzman öğretmenlik sınavı ve öğretmenleri zorlamayan kolay cevaplı sorular…

Açıklanan sonuçlara göre;

Önümüzdeki sene öğretmenlerin maaşları normal memur zammının dışında ekstra artacak.

İlave olarak çok yakın tarihte bunların üzerine neler mi gelecek ya da açıklanacak?

Bu sorunun yanıtını ararken, ilk açıklanacak olan herkesi mutlu edecek bir asgari ücret diyebiliriz.

Yine memurları yakından ilgilendiren yılbaşı itibarı ile 3600 göstergenin yürürlüğe girmesi de beklenilen çalışmalardan…

Sonrasında tatminkâr yeni memur maaşları da sürpriz sayılmamalı…

Bunlara oldu ve olmasına ramak kaldı diyebiliriz.

Bir de bunların yanında benim merak ettiğim iki üç konu var.

Onlar ne olacak?

Onlardan ilki imar affı tekrar gündeme gelir mi?

Gelirse ne zaman gelir?

Bunun yanıtı da birkaç ay içinde…

Belki o süreden de daha yakın.

Bir başka beklenti ise;

Terör suçları dışında cezaevinde yatanlara kısmi af gelebilir.

Bunların hepsi Cumhur İttifakı’na artı yazar.

Ama özellikle terörle mücadele gerçekten alkışa değer. Bu ise ülkemizin milli birliği için olmazsa olmaz.

Bu mücadeledeki başarı bile seçmen tercihlerine etki edebilir.

Geçmişte bölücü terör örgütü liderinin yakalanması ve yargılanması DSP’yi iktidarın ortağı yapmıştı.

Bölücü unsurların temizlenmesi seçmen nezdinde olumlu etki edecektir. Bu da sonuçta Cumhur İttifakı’na olumlu yansıyacaktır, diye düşünüyorum.

Geriye tek bir şey kalıyor.

O da seçim tarihinin açıklanması…

Bir de Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayını açıklaması…

Bekleyip, takip edelim…

Bakalım Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rakibi kim olacak?

Bursa bunu da mı görecekti! Boyner binası yıkıldı ama…

Bursa bunu da mı görecekti! Boyner binası yıkıldı ama…

Bursa’nın vizyon projelerinden biri olan Tarihi Hanlar Bölgesi’ndeki dönüşüm tamamlandığında şehrin tarihle iç içe bir dokuya sahip olacağını, eski Bursa’yı günümüz olanakları ile yaşama şansını yakalayacağımızı düşünüyorsunuz değil mi?

Doğrusu, Bursa Hanlar Bölgesi Çarşıbaşı Kentsel Tasarım Proje Yarışması’nda birincilik ödülü alan projeyi gördükten sonra ben de öyle düşünüyordum, ama meğer bu salih düşünceler benim hüsnüniyetimmiş. Şantiye alanının etrafındaki yüksek duvarların ardında olan gerçekler hiç de umduğumuz gibi değil.

Birkaç gün önce görüştüğümüzde, “Şantiye alanında bir incelemeden geliyorum” diyerek sohbete başlayan TMMOB Bursa İKK Sekreteri ve Mimarlar Odası Bursa Şube Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek’in hazırladığı raporu beklemiştim konuyu yazmak için.

Rapor elime ulaştı.

Konuyu şöyle özetleyerek başlayalım anlatmaya:

Yıkıldı, yıkılacak, yıkılamaz… söylentileri ve tarafların başkanlık makamında kahve sohbetleri eşliğinde fotoğraflarının servis edildiği haberlerin ardından yıkılan Boyner binasının yerine mülkün büyük ortağı Torunlar GYO’ya bir bina yapma müsaadesi verilmiş.

Ama öyle böyle değil, pvc kaplamalı, çelik konstrüksiyonlu, projede olmayan bir yapıdan bahsediyoruz.

Nerede tarihi Hanlar Bölgesinin canım dokusu, nerede projenin tamamen dışında, aykırı imalat bu yapının görünüşü.

Boyner binasının yerine, Ankara’dan gelen talepler doğrultusunda (bu aralar şehrimize ilişkin tüm talepler Ankara’dan geliyor nedense) ve Büyükşehir Belediyesi’nin izniyle ya da göz yumması ile yapımı belli bir aşamaya gelmiş bina insana çeşitli sorular da sorduruyor.

Amacınız tarihi bir doku oluşturmak değil ise bunca esnafı neden yerinden ettiniz?

Yok, amacınız tarihi bir doku oluşturup şehri turistik açıdan bir cazibe merkezi haline getirmekse bu yapının böylesine var olmasına neden izin verdiniz?

Yazacaklarım bununla da sınırlı değil.

Pvc kaplamalı, çelik konstrüksiyonlu binanın meşru bir zemine oturması için ayrıca çaba da gösterilmiş.

Şöyle ki; paydaşlardan habersiz yeni bir proje hazırlanmış, içine bu bina da yerleştirilmiş ve Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kuruluna ulaştırılmış.

Onaylanırsa benim için çok şaşırtıcı olacak.

Çünkü, Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun tarihi korumak gibi bir görevi olduğunu biliyordum ben sade bir vatandaş olarak.

Hatta şöyle söyleyeyim; rahmetli anneannemden kalma küçücük evimizi, tarihi yapı kabul edildiği için, Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nun talimatları dışında tamir dahi ettiremiyoruz. Hatta ve hatta, tamirini ve bakımın yaptırmaz ve binayı metruk halde bırakırsak da ayrıca bir sorumluluk alıyoruz.

Cezası var yani.

Biz sıradan vatandaşlar devletimize karşı sorumluluklarımızı yerine getirmek ve yaşadığımız topluluk içinde bir mağduriyet oluşturmamak adına maddi ve manevi bunca çabanın altına girerken, şehre vizyon proje kazandırmak için çıkılan yolda pvc’li yapı için Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’ndan izin almak üzere ayrı bir proje üretiliyorsa vay halimize

Mimarlar Odası Bursa Şubesi’nin yaptığı inceleme sonrasında hazırladığı rapor çok açık.

“Bu bina, bu şekliyle, burada olmaz!..”

Talep şudur:

Eski Boyner binası yerinde yapılan izinsiz uygulamanın kentsel tasarım alanının tamamını ve Cumhuriyet Caddesi’nin de zaman içinde oluşmuş dokusunu bozacağı gibi yeni sorunlara da neden olmaması açısından inşai faaliyetin derhal durdurulmasını, yapılan imalatların kaldırılarak onaylı projesine uygun hale getirilmesini, ‘Bursa Hanlar Bölgesi Çarşıbaşı Kentsel Tasarım Yarışması’ projesi dışındaki farklı uygulamalara izin verilmemesini önemle bilgilerinize sunarız.

Mimarlar Odası Bursa Şubesi’nin talebinin hemen karşılık bulması elzemdir.

Yoksa adama sorarlar; Hanlar Bölgesi’ndeki bunca esnaf yarım asırlık dükkanlarından neden oldu diye?

1050 Konutlar’da dönüşüm kuvözde

1050 Konutlar’da dönüşüm kuvözde

Aslında katılmayı çok istediğim bir toplantıyı kaçırmış olmanın derin üzüntüsünü yaşıyordum içimde. Sonra bir de baktım ki, toplantıya Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası da katılmamış.

İlginç!

Kentsel dönüşüm konuşulurken, bununla ilgili çok detaylı bir toplantı yapılırken, bu iki odanın orada olmaması, sadece İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Ülkü Küçükkayalar’ın katılım sağlaması dikkat çekici.

Konuyu biraz araştırmak, ihtimalleri sıralamak farz olmuştu.

O halde hemen detaylara geçelim.

Bahsettiğim bölge, kentsel dönüşümü yılan hikayesine dönen, bölge halkının da kentsel dönüşümden yana olduğu, ancak dönüşümün canı yanmadan yapılmasını istediği bir alan, 1050 Konutlar.

Komşusu Korupark ve hemen karşısındaki Organize Sanayi Bölgesi Akpınar Mahallesi’nin 1050 konutlarını son derece kıymetli bir yer haline dönüştürüyor. Gelin görün ki, binalar çok eski, depreme dayanıksız, ciddi risk içeriyor.

Dönüşüm şart!

Daha önce de çeşitli planlarla kentsel dönüşüme gidilmek istenmiş, ancak hak sahiplerinden istenen meblağlar yüksek bulunmuştu.

Hatırlarsınız.

TOKİ de bu girişimde başarılı olamayınca, işler de iyice sarpa sarınca, mevzu bugüne uzanmış bir sorunlar yumağı olarak duruyor karşımızda.

Kaçırdığım toplantı, İnşaat Müteahhitleri Sanayici ve İş İnsanları Derneği’nin Akpınar Kentsel Dönüşüm Sosyal Dayanışma Derneği ile bir iş birliğine gittiğini ve meseleyi çözüme kavuşturacağını açıkladığı toplantıydı.

İMSİAD Başkanı Mustafa Andıç’ın projeyle ilgili verdiği detayların ana başlıklarını şöyle sıralayabiliriz:

*Bloklar olduğu yerde dönüşecek.

*Bodrum, zemin artı 7 kat ile yatay mimari göz önünde bulundurulacak.

*Projenin her basamağını, her işini Bursalı firmalar üstlenecek.

*Hak sahiplerinin bedel ödememesi için çaba sarf edilecek.

*Yeşil alanlara ve kamu arazilerine dokunulmayacak.

*Siteler kendi müteahhitleri ile anlaşabilecek ve yerinde dönüşüm sağlanacak.

Proje bu ana kararlara bakıldığında çok güzel de belirsizlikler işin içinden nasıl çıkılacağına yönelik soru işaretleri oluşturuyor.

Şöyle ki;

Burada yaşayan, ama gerçekten yaşayan, yani; ‘yatırım olsun, kentsel dönüşüme girdiğinde fiyatını ikiye katlar burası’ diye daire sahibi olmayanların ekonomik durumları evlerini verdikten sonra üzerine para ödemeye yetmiyor. Ancak dönüşüme giren evler için vatandaşın da elini taşın altına koyması isteniyor. Bölge kıymetli olunca vatandaşın elini altına koyacağı o taşın ezici ağırlığı da hayli yüksek.

Etrafta 300-500 bin liralardan bahsediliyor!

Tekrar belirtiyorum, bu maddeden bölgeden uzun süredir yatırım olsun diye ucuza daire toplayan gayrimenkul yatırımcılarını azat ederek konuşuyorum.

Çünkü şunu biliyoruz; vatandaş da riskli binada oturmak istemiyor, süregelen kentsel dönüşüm söylentilerinden ve sürekli boğuşmaktan bıkanlar, dairelerini satıp başka yerlere taşınmayı tercih etti süreç boyunca. Kentsel dönüşümün getirisinden yararlanmak isteyen gayrimenkul yatırımcıları da bu dairelerin alıcısı oldu.

Projenin Bursa için bir katma değer oluşturacak olması harika, ancak cadde üzerindeki blokların yapımını üstlenecek firmalar ile iç kesimlerin yapımını üstlenecek firmalar aynı oranda kar etmeyeceğinden müteahhitlerin kafasında şimdiden soru işaretleri oluştu bile.

Planın tıkandığı noktalardan biri de burası.

Aldığımız duyumlara göre, müteahhitler planların değiştirilmesi yönünde talepte bulunuyorlar. Aksi halde şimdiki plan özellikle iç kesimlerdeki yerleri dönüştürmeye talip olacak müteahhitleri kurtaracak bir plan değil.

Anlayacağınız 1050 Konutlar bölgesinde kentsel dönüşüm için yola çıkılan plan, hem yer sahipleri hem de inşaatı üstlenecek firmalar için biraz erken doğum olmuş gibi.

Şimdilik kuvözde!

Planın bu haliyle yaşamasından umut kesilmiş olacak ki, Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası destekler görüntü vermemek adına toplantıya katılmamayı tercih etmiş gibi görünüyor. İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Küçükkayalar’ın toplantıya katılım nedeninin ise akademik olarak bölgenin dönüşümden geçmesinin şart olduğuna işaret etmek olduğunu düşünüyorum.

Şimdiden sonra planın karlı olması ve vatandaşın cebine yük getirmemesi için değiştirilmesi ve çevredeki yüksek katlı binalar referans alınarak yatay mimari fikrinden vazgeçilmesi söz konusu olur mu?

Olur elbette…

Bu şehir ne planlar gördü…

Ancak bu kez de bahsi olunan planların yarattığı sorunları masaya yatırmak gerekir.

 

 

 

Futbol spor olmaktan çıktı herkes skor derdinde!

Futbol spor olmaktan çıktı herkes skor derdinde!

Futbol can çekişiyor. Dünya Kupası maçları da olmasa, seyir zevkimiz, keyfimiz iyice kaçacak.

Hafta sonu İnegöl’de İnegölspor-Amedspor müsabakasını izledim.

İnegölsporlu oyuncular da cumartesi günü Bursaspor’un sahada nasıl yürüdüğünü izlemiş olacaklar ki 10 kişi kalan rakiplerini yenemediler.

Karşılaşmadan geriye de spor değil tanık olduğum olaylar kaldı. Allah’tan Bursa Emniyeti son derece yerinde tedbirler almıştı ve ekiplerin hassasiyeti üst düzeydeydi.

TEŞEKKÜRLER BURSA İL EMNİYET MÜDÜRÜ SAYIN TACETTİN ASLAN

Geçen sezon Amatör Küme’de oynanan play-off müsabakalarında ve gözlemcisi olduğum Mustafakemalpaşa ilçesindeki bir karşılaşmada emniyet güçlerinin duyarsız kalması sonrası Emniyet Müdürümüz Sayın Tacettin Aslan’a konuyu iletmiştim.

Kendisi de “Hepsine düzen getireceğiz. Ben halledeceğim” demişti.

Akabinde çok şey değişti gerçekten. Tedbirler arttı, hassasiyet oluştu. Görenler “Allah razı olsun” dedi.

Ek göreve yazılan memur arkadaşlar, sabah saat 09.00’dan akşam saat 18.00’e kadar sahalarda görev alıyor artık. Çevik Kuvvet zaten hep var, hep tetikte.

Buradan İl Emniyet Müdürümüz Sayın Tacettin Aslan başta olmak üzere tüm ilçe müdürleri, çevik ve spor şube müdürleri ve personellerine sonsuz teşekkürler.

EMNİYET TEDBİRLERİ ÇOK İYİYDİ

İnegölspor-Amedspor karşılaşmasında da Bursa ve İnegöl polisi görevini tam olarak yerini getirdi. Ancak Amed tribününden alınan holigan bir şahsın ters kelepçe şeklinde ekip otosuna götürülmesinin ardından salıverildiği konuşuldu. Eğer 6222 sayılı (sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesi kanunu) uygulanmazsa bu durumlar asla önlenemez.

Bu müsabakadan sonra İnegöl Kurtuluş sahasında oynanan İnegöl Gençlergücü-M.K.Paşaspor Süper Amatör Lig müsabakasına geçtim.

Aman Allahı’m bir de ne görelim; tribün olayları, taşlar, tuğlalar, sopalar, iki takım seyircisinin birbirlerine saldırmaları. Saha içinin de bunlardan etkilenerek karışması.
https://twitter.com/normhaber1/status/1597315584894840833

Yine cumartesi Gürsu İlçe Sahası’ndaki müsabakada tribün olayları.

Pazar günü, Orhangazi İlçe Stadı’nda Süper Amatör Lig’de olaylar…

Nereye varacaksınız bu olayları çıkarıp?

Allah’tan İl Emniyeti bu konularda iyi tedbir alıyor ve duyarlı davranıyor.

BASKF O YETKİSİNİ KULLANMALI!

Bu üzücü olaylar eğer sert tedbirler alınmazsa maalesef yaşanmaya devam edecek.

Bursa Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu (BASKF), Süper Amatör ve 1. Küme’deki önemli müsabakalara TFF Temsilcisi atama yetkisini kullanmalı. Bu temsilci, takımların, hakemlerin ve seyircinin de yanında olmalı. Futbolun paydaşlarının dertleriyle dertlenmeli. Onlar da rapor yazmalı.

MEMURLAR SİZİN BİZİM MİSAFİRİMİZ

BASKF’ye düşen başka görevler de var. Çünkü Bursa’da amatör futbolun patronu; Bursa Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu.

Amatör kümelerde il emniyet müdürümüzün talimatıyla sabah 9’dan akşam 6’ua kadar görev yapan arkadaşlar, bu memurlar sizin bizim misafirimiz.

Bazı kurumlar buna göre hareket edip kumanya, yemek, su gibi organizyonları yapıyorlar. Türk geleneklerinde bu var.  BASKF yönetimi de düşünür mü acaba?

Bursa amatör futbolununun ev sahibi, düzenleyicisi BASKF bu tip organizasyonları, profesyonel kulüplerin, kurumların yaptığı yapmalı ve ev sahipliğini gösterip bu arkadaşlarımıza yardımcı olmalılar.

BURSASPOR ‘DA ARIZA VAR!

BURSASPOR’DA ARNAVUTKÖY BELEDİYESPOR MAÇI HAZIRLIKLARI BUGÜN YAPILAN ANTRENMANLA TAMAMLANDI. (BARIŞ YALIM/BURSA-İHA)
Bursaspor bugün yaptığı antrenmanla Arnavutköy Belediyespor maçı hazırlıklarını tamamladı. Yeşil-beyazlılar, öğle saatlerinden sonra İstanbul’a hareket edecek.

Olmuyor.

Olmaz da…

Daha önceki yazılarımda değinmiştim, “Bu takım 60 dakikalık takım. Kondisyonu yetmiyor” diye.

İsmail Ertekin hocam, hafta içindeki basın toplantısında şunu açıkladı: “Artık 60 dakikanın üzerinde oynuyoruz.”

Demek ki hocam o konuyu yakalamış.

Yazdım yine yazıyorum; takımın dinamosu ve kollarında arıza var. Sanki küskünlük gibi. Ne bileyim işte benimkisi kuvvetli bir his.

ERTEKİN’İN KARİYERİ BİRAZ FAZLA MI GELDİ?

BURSASPOR TEKNİK DİREKTÖRÜ İSMAİL ERTEKİN ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR YAPTI. (BARIŞ YALIM/BURSA-İHA)
Bursaspor Teknik Direktörü İsmail Ertekin, Arnavutköy maçı öncesinde düzenlediği basın toplantısında, Arnavutköy’ü iyi analiz ettiklerini belirterek, “Arnavutköy’ü izledik. Analiz ettik puan veya puanlarla döneceğimizi düşünüyoruz. Büyük ihtimalle de öyle olacak. Geçen haftaki maç zor bir maçtı bu maç biraz daha yumuşak. Oyuncularımız istediklerimizi yaparsa galibiyet ile dönebiliriz” dedi.

Bir de Vakıfköy’de son sınıftayken ihtiyaçtan acil mezun edilen bu çocuklara, üst liglerde önemli başarılara imza atmış İsmail Ertekin hocamın kariyeri biraz fazla mı geliyor?

Olmaz demeyin, ergen çağlarda babadan dertlenir, sert duruştan, yüksek tondan etkilenebilirler.

Bu çocuklar asıl daha futbol okulundaki hocalarını hiç unutmazlar. Bunları sosyal medyadan görüyorum. Hocalarını abi gibi, gençlerin tabiriyle “Kardo, kanka” gibi görüp PES FIFA oynarlar.

Vakıfköy’den bu çocuklara ağabeylik yapacak genç birilerini bulsanız, onlara tabiri caizse mentörlük yapacak birini getirseniz daha faydalı olmaz mı?

Hiç unutmam; önceki yıllar Adil Cenkçiler birebir ilgilenirdi o dönemin gençleriyle.

Bursa’ya yeni KOBİ OSB yolda mı?

Bursa’ya yeni KOBİ OSB yolda mı?

Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay’ın sürekli olarak tekrarladığı ve bu konuda Bursa Büyükşehir Belediyesi ile Akademik Odalar başta olmak üzere şehrin bileşenleri ile bir türlü anlaşamadığı, benim de karşısında durduğum bir iddiası var. Sav şu;

Bursa’nın 4 OSB ve 2 KOBİ OSB’ye ihtiyacı vardır.

Bu savı desteklemek üzere pazar günü yeni bir basın bülteni hazırlanmış. Tarafıma da iletildi, sağ olsunlar. Bültende Burkay şöyle diyor;

Türkiye’deki işletmelerin yaklaşık yüzde 99,8’ini oluşturan KOBİ’ler, istihdamın yüzde 77,8’ini, yatırımların yüzde 53’ünü, üretimin de yüzde 54’ünü gerçekleştiriyor.

Çok doğru.

Bursa’daki toplam sanayi alanlarının yüzde 45’i şehir içindeki plansız sanayi alanları. Bu durum trafik, hava kirliliği ve olumsuz çevresel etkilere yol açarken, kentimizin yaşam kalitesini de düşürüyor.

Çok doğru.

Bursa’nın artık yeni bir planlamaya ihtiyacı var. Şehir içinde sıkışıp kalan ve kentin yükünü ağırlaştıran sanayi tesislerinin otoyol, demiryolu ve limanlarla entegre bir şekilde planlı bölgelere taşınması gerekmektedir.” sözüne ise çekince ile bakıyorum.

Şöyle ki, sanayi bölgelerini başka bölgelere taşıyıp şehrin içinden çıkardığınızda boş kalan alanların ne olacağı meçhul, bu işi ne ölçüde başarabileceğiniz meçhul, sanayiyi şehrin içinden uzaklaştırmak için kurduğunuz planın içinde OSB yakınında ‘Organize konut bölgeleri’ kurmayı planladığınıza göre şehri yine sanayinin yanına taşıma niyetiniz ise ayrı bir soru işareti.

KOBİ OSB projesi için 13 ana sektörde 2 bin 500’den fazla firmamızdan taşınma taahhütlü yatırım talebi topladık. Talep edilen yatırım alanının toplam büyüklüğü 14 milyon metrekareydi. Ancak bunun üzerinden çok fazla zaman geçti.” diyor Burkay.

Bu alanın daha da büyük olmasını istediğini işaret ediyor.

Bu konuda akademik odalarımız başta olmak üzere şehrin tüm dinamikleri ile sıkı ilişki içindeyiz.” sözü de arkamıza akademik odaların desteğini aldık anlamını içeriyor. Oysa yakın zamanda görüştüğüm İKK Sekreteri ve Mimarlar Odası Bursa Şube Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek, her zaman diyalogdan yana olduklarını, ancak yeni ticaret alanlarına ne kadar ihtiyaç olduğunun verilerle ispatının gerektiğini, sadece doğru veriler ışığında ve gerçekten ihtiyaç varsa böyle bir karar alınabileceğini söylemişti.

Birkaç gün önce komite çalışmalarında çekilen fotoğrafların sosyal medyada paylaşılması bir destek varlığı olarak gösterilmemelidir. Yan yana fotoğraf vermek, diyalog kanallarını açık tutan kurumların aynı masayı paylaştıkları her oluşumu destekledikleri anlamına gelmez kanaatindeyim.

Hatırlatmak isterim, Bursa Büyükşehir Belediyesi ile BTSO’nun OSB doluluk oranlarına yönelik verileri birbirinden uzak rakamlara işaret ediyor.

Başkan İbrahim Burkay’ın önümüzdeki dönemde yeni bir KOBİ OSB için çalışacaklarını vurgulaması bana, önümüzdeki sürecin şehir dinamiklerini ikna süreci olacağı izlenimini verdi.

Bir yandan da KOBİ OSB olarak hayata geçirilmeye çalışılması ile meşhur Çataltepe projesi var ki, o konuyu burada sadece isim olarak zikretmeyi yeterli buluyorum.

Benim görüşlerime gelince;

Çevre dostu bir yazar olarak söylüyorum ki; Bursa’nın bundan sonra sanayi alanlarını artırmaya değil, sanayisinin niteliğini artırmaya ihtiyacı vardır! Sanayicinin bu yolda yürümek üzere yatırım yapmasına ihtiyacı vardır. Eğitim sisteminin bu yolda yürüyen sanayiciyi destekleyecek insan gücünü yetiştirmesine ihtiyacı vardır.

Bursa’da şu anda varlığını sürdüren ağır sanayi ülkenin kıraç tüm alanlarında yapılabilir ve yapılmalıdır da. Marmara Bölgesinin, ‘adam eksen adam bitecek’ bu toprakların sanayi ile daha fazla istila edilmesine gerek yoktur.

Madem aynı gemideyiz, gemide eşit ağırlık dağılımı batmayı da önleyecektir.

Fikirlerim dikkate alınır mı bilmem, ancak şehrin akademik paydaşları ve STK’ları ile paralel düşünüyorsam ne mutlu bana…

 

Başkan Aktaş’ın en fazla hayır duası aldığı icraat

Başkan Aktaş’ın en fazla hayır duası aldığı icraat

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın bazı icraatlarını zaman zaman eleştirenler, zaman zaman övenlere rastlamışsınızdır.

Kimi belki gerçekten övmüştür, kimi gerçekten doğru bir şekilde eleştirmiştir.

Bunları siyasetin doğasında olan bir durum olduğundan normal karşılamışızdır.

Hiç kimseyi yüzde 100 memnun etmek mümkün değil.

Keza bir taraftan bu eleştiri mekanizması çalışırken, diğer yandan da yerel meclislerde iktidarın ve muhalefetin ortak mutabakatla geçen birçok karara imza attığını biliyoruz.

Toplumun ortak faydası öne çıkıyorsa, muhalefet de ses çıkarıyorsa o zaman ona diyecek bir şey yok.

Gülüp, geçin…

Gülüp geçmeden Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen, alkışlanacak bir icraat var.

O icraat ne yol, ne pazar, ne de suyla ilgili.

Direkt insana dokunan bir icraat…

Veya diğer bir ifade ile gerek Cumhur İttifakı partilerinin, gerekse Millet İttifakı ve diğer partilerin seçmenlerinin, kısaca halkın ortak beğendiği icraatlardan biri Aktaş döneminde hayata geçirilen ve yaygınlaştırılan Ana Kucağı projesi.

Ya da diğer bir ifade ile okul öncesi eğitimlerin verildiği okullar diyebiliriz.

Hatırlatmakta fayda var:

Özellikle dar gelirli ailelerin 2019 yılında 48-60 ay çocukların okul öncesi eğitim hizmetlerinden faydalanabilmesi amacıyla 2019 yılında 6 merkezde başlattığı Ana Kucakları her geçen gün büyüyerek yoluna devam ediyor.

Bugün Bursa merkez ve ilçelerde toplamda 200’e yakın anaokulu öğretmeninin görev yaptığı Ana Kucağı merkezlerinde 2 binin üzerinde öğrenci eğitim alıyor.


Buralarda Milli Eğitim müfredatının yanı sıra ‘Şehrim Bursa’ ve ‘Değerler Eğitimi’ adında kültürel eğitim modeli uygulanmakta ve çocuklara yaşadıkları şehrin kültürel, tarihi ve manevi değerleri de öğretilmekte…

Bu ise kentlilik bilincinin, yaşadığı şehre aidiyet duygusunun gelişimine katkı koyma adına gerçekten önemli bir eğitim.

Yine merak edenler için yazalım.

Bu merkezlerde sabah ve öğln olmak üzere ikili sistemde eğitim hizmeti sunuluyor. Her merkezde yemekhane bulunmakta ve her gün sabah grubuna kahvaltı ve öğle grubuna ikindi öğünü ücretsiz olarak verilmekte. Bunun yanı sıra merkeze gelen öğrencilerin çanta, kırtasiye malzemeleri ve eğitim setleri de Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından karşılanıyor…

Kısaca vatandaşa sıfır maliyeti var.

Bu sayede birçok ihtiyaç sahibi veli çocuklarını anaokuluna göndermiş oluyor.

Başkan Alinur Aktaş’a da Allah razı olsun deyip hayır dualarını gönderiyorlar.

Gerçekten de önemli icraatların başında eğitime yapılan yatırımlar en ön sırada geliyor.

Bize de “Ana Kucağı” gibi icraatların tüm yerel yönetimlerce yapılması ve artarak devam etmesini dilemek düşüyor…

Piyasaların gözü kulağı Amerika’da

Piyasaların gözü kulağı Amerika’da

Piyasalar bekle gör haftasına giriyor.

Yoğun bir veri ve haber akışının beklenmediği yeni haftanın ana gündemini Amerikalıların işsizlik tablosu oluşturacak.

Küresel yatırım iştahı ABD’nin cuma günü açıklanacak olan kasım ayı istihdam raporuna odaklanmış durumda!

Türk para piyasaları da özellikle kur ve maliyet düzleminde Amerika’dan gelecek haberleri bekleyecek.

İç dinamikler ise nispeten sakin.

Dolayısıyla rekorlara alıştığımız Borsa İstanbul hafta içinde yeni rekor denemelerini yine sürdürecektir! Ama kar realizasyonu beklenmeli. Dolayısıyla dalgalanmaların varlığı da unutulmamalı.

Amerikan Merkez Bankası Fed’in para politikası anlamındaki tutumuna dair gelecek mesajlar da önem taşıyor özellikle dolar ve altın açısından.

Fed Başkanı Jerome Powell’ın çarşamba günü yapacağı açıklamalar bu nedenle yakından izlenecek yatırımcılar tarafından!

Ama ana gündem istihdam verileri.

Çünkü yatırımcılar Fed’in faiz artırımı temposunu yavaşlatacağı konusunda bu verilere umut bağlamış durumda.

Cuma günü gelecek açıklamada kasım itibarı ile istihdam artışının 200 bine gerileyerek Aralık 2020’den bu yana en düşük artışın kaydedilmesi bekleniyor.

Ve işsizlik oranının da yüzde 3,7 ile on beş yılın en düşük seviyesinin hemen üzerinde kalması beklentiler arasında öne çıkmakta.

Bu beklentilerin gerçekleşmesi veya daha kötümser istihdam datasının gelmesi piyasalardaki yatırım iştahını artıracaktır!

Çünkü Fed’in agresif para politikasının gevşetmesi için veri bazlı bir opsiyon oluşmuş olacak bu senaryoda.

Ancak eğer istihdamdaki güçlü seyri teyit eden rakamlar gelirse borsaların satış yemesi doların güçlenmesi kaçınılmaz olacaktır.

Bu arada perşembe günü açıklanacak olan ISM, imalat PMI ve PCE yani kişisel tüketim harcamaları fiyat endeksi de piyasaların takip alanı içinde olacak bu hafta. Ayrıca Amerika açısından perakende verileri de önemseniyor.

Daha az önemli olmakla birlikte Euro Bölgesi enflasyon verileri de Euro/dolar paritesi üzerinde bir etkiye sahip olacaktır!

Çünkü…

Ekimde yüzde 10,6’ya ulaşan Euro Bölgesi TÜFE oranının seyri Avrupa Merkez Bankası’nın faiz artış sürecini belirleme gücüne sahip.

Bu hafta küresel piyasalar açısından Covid 19’la ve yeni karantinalarla mücadele eden Çin’deki durum da dikkatle izleniyor olacak. Gidişat dünya ticareti üzerinde önemli bir etkiye sahip çünkü.

Haftanın ana gündemleri açısından tablo özetle böyle.

Söz konusu beklenti senaryoları çerçevesinde iç piyasaya baktığımızda bu hafta BİST 100’de tarihi kritik seviye olan 5 bin puan üstünün denenme ihtimali kuvvetle muhtemel görünüyor!

Geri çekilmelerde ise gözler önce 4 bin 650 puanda ardından da 4 bin 565 seviyesinde olacaktır.

Doların dar banttaki olası seyri ise haftalık bazda 18,52 – 18,67 TL olarak karşımıza çıkıyor.

Gram altındaki beklenti aralığı da bin 36 lira ile bin 62 lira seviyesinde bulunuyor.

Milletvekilliğinden belediye başkanlığına geçiş yapmak isteyen olur mu?

Milletvekilliğinden belediye başkanlığına geçiş yapmak isteyen olur mu?

Önümüzdeki genel seçimler öncesi partilerin çalışmalarını, milletvekilliği için nabız yoklayanları zaman zaman bu köşede kaleme alıyoruz.

Genelde il ve ilçe başkanlarından, hatta belediye başkanlığından milletvekilliğine geçiş yapmak isteyenler olacak mı diye görüşlerimizi yazıyoruz.

Şimdi ise soruyu değiştirip milletvekilliğinden belediye başkanlığına geçiş yapmak isteyenler olabilir mi diye soralım.

Bu soruya yanıt vermek için Bursa özelinde partilerin milletvekillerine baktığımızda ortaya şu şekilde bir tablo çıkıyor.

CHP’de Erkan Aydın, daha önce iki kez Osmangazi Belediye Başkanı olmak için yola çıktı, sandığa girdi fakat seçmen vize vermedi. Yine bir başka CHP Milletvekili Orhan Sarıbal da partisinin Gürsu ilçesinden belediye meclisine seçilmiş ve yerel mecliste görev yapmıştı.

İYİ Parti’de ise İsmail Tatlıoğlu yıllar öncesinde, siyasete ilk girdiği yıllarda DYP’den Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olmuş fakat sandıktan çıkamamıştı. Ama kendisini tüm Bursa tanımıştı. Seçimi kaybederken kazanmıştı.

Gelelim AK Parti’ye…

İktidar partisi açısından değerlendirdiğimizde ise Mustafa Esgin daha önce Nilüfer’den aday olmuş fakat seçimi kaybetmişti.

Keza bir başka milletvekili Refik Özen partisinin Osmangazi İlçe Başkanı olarak görev yapmıştı.

Zafer Işık da Gemlik İlçe Başkanı olarak ilçesinde çalışmıştı. Atilla Ödünç ise hem Gürsu hem de Bursa Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi olarak görev yapmış hatta başkanvekilliği görevinde bulunmuştu.

Onun dışındaki milletvekilleri parti içi görevde yer aldılar.

Bu açıklamalar ışığında muhtemelen tüm milletvekilleri aday olmak için yeniden dosya vereceklerdir.

Sonuçta bazı isimler aday gösterilmeyebilir.

Ya da gösterilebilir.

İşte asıl soru burada başlıyor.

Gösterilse veya gösterilmese her halükarda yerel yönetimlerde aday adayı olabilecek isimler var mı?

Bana göre ittifakın durumuna göre CHP’de Aydın olabilir.

Yine AK Parti’de Zafer Işık’ın yerel yönetimlere aday olacağını düşünmüyorum.

Onun dışındaki isimlerin ise aday adayı olma ihtimali yüksek.

Bu ilçe belediyesine mi yoksa Büyükşehir Belediyesine mi?

Onu da yaşayıp nasipse hep beraber göreceğiz…

 

Şahin, önce yerine vekilini atadı ardından Nilüfer’de kongre yaptı…

Geçen hafta başında Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’den aldığı görevlendirme ile Yıldırım İlçe Başkanlığı görevinden il başkanlığına terfi eden Mesut Şahin görevine hızlı başladı.

Yazının detayına girmeden de şu saptamayı yapalım: Şahin, Bursa’da İl Başkanları içinde en genç il başkanı oldu.

Genç olması partisine hareket getirecek mi?

Onu zamanla göreceğiz.

Şimdi gördüğümüz önceki gün son kez Yıldırım İlçe Başkanı olarak ilçe toplantısına katılan Şahin, burada hem helallik hem destek istedi ardından yerine ilçe başkanı olarak Ayhan Kara’yı görevlendirdi.

Sonrasında daha önce ertelenen partisinin Nilüfer İlçe Başkanlığı Kongresi’ni gerçekleştirdi.

Kongreye Parti Meclisi Üyesi Ömer Özdoğan ve Bilecik İl Başkanı Hüseyin Korkman da katıldı.

İlçe kongresine atanmış başkan olarak giren Cevdet Şen ise seçilmiş başkan olarak yoluna devam etme hakkını kazandı.

Şimdi sırada Şahin açısından değerlendirdiğimiz yeni il yönetim kurulunu ve boş olan ilçe başkanlıklarını görevlendirmesi var.

Bakalım yeni haftada bunlardan hangileri gerçekleşecek?

Takip edelim…

 

Müjde… Mutlu son çok yakın!

Müjde… Mutlu son çok yakın!

Sayılı gün kaldı 2022’nin sonlanmasına.

İlginç bir yıl geride kalmak üzere…

Şok halinde yayılan maliyet ve fiyat artışlarının adeta esir aldığı bir süreçten geçti ekonomimiz.

Enflasyonun yeniden canavar moduna hızla dönüş yaptığı bu dönemde öngörü yapabilmediğin imkansızlığını yaşadı ekonominin aktörleri!

Evdeki, şirketteki hesabın çarşıya uymadığı günler, haftalar, aylar sahne aldı.

Yüksek enflasyon ortamındaki belirsizlikte yüksek büyüme rakamları ve borsa rekorları eksik olmadı.

Dedik yani her yönüyle ilginç bir yıl diye. Diplerle zirvelerin bolca görüldüğü dalgalanmaların gündemden düşmediği zamanlar az değildi!

Son bir aydır ise kur istikrarının enflasyon bazında verdiği umuda karşın reel ekonominin hız kaybettiğine dair sinyaller aldık.

Peki ya bundan sonrası?

Yıl sonunda manzara nasıl olacak? 2023’te neler bekliyor Türkiye ekonomisini?

Bu soruların yanıtlarına önce siyasilerin penceresinden bakalım.

Ekonomi yönetimine göre işler yolunda.

Yeni ekonomi modelinin olumlu sonuçları görülüyor ve de görülmeye devam edecek!

Mesela…

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, “Bu günlerde tüm verilerimiz çok çok iyi geliyor, tek sorunlu alanımız var enflasyon. Enflasyonla mücadelemize kararlılıkla devam ediyoruz. Bu mücadelemize devam ederken, vatandaşlarımızın refah seviyesini yükseltmek konusunda gerekli tüm adımları attık ve atmaya da devam edeceğiz.” ifadesini kullandığı son açıklamasında pozitif mesajlar verdi.

Meali enflasyon hariç her şey tozpembe!

Ve düşen alım gücü de yerine konuyor. Konmaya devam edecek.

Ve Bakan Nebati’ye göre en nihayetinde enflasyonda da artık rekor dönemi bitti.

“Gelen veriler şunu gösteriyor ki, enflasyonda en yüksek değerlerin görülmüş olduğunu, bundan sonra da sayısal olarak aşağı yönlü enflasyon oranlarını ve sonuçlarını hep birlikte yaşamış olacağız.” cümlesi çok çarpıcı bir tespit içeriyor!

Nasıl mı?

Aralık ayı başında açıklanacak olan kasım ayı enflasyonu artık aşağı yönlü olacak. Yani yükseliş bitti. Bundan sonra açıklanacak yıllık TÜFE rakamları düşen bir enflasyon manzarası içerecek!

Peki bu tespit doğru mu?

Evet ama…

Aması var çünkü aylık bazda yine artan rakamlar çıkacak karşımıza. Bir başaka ifade ile fiyatlar artmaya devam edecek!

Ancak, yerine geldikleri geçen yıla ait veriden düşük oldukları için yıllık enflasyon düşüyor olacak. Örnek mi yüzde 13,58 olarak kayıtlara geçen 2021 yılı aralık ayı TÜFE rakamı yerine bu yıl muhtemelen yüzde 2 civarı bir rakam gelecek.

Dolayısıyla otomatik olarak 10,5 puan civarı bir düşüş gerçekleşecek.

Böylece yüzde 70’e yaklaşacak yıl sonu enflasyon rakamı görülecek.

Yani fiyatlar artmaya devam ederken yıllık bazdaki artış ivmesi düşmüş olacak teknik ifade ile… Pahalılık devam edecek ama eskisi kadar yakmayacak anlamını taşıyor vatandaş dilinde!

Kısacası fakirleşmeye devam.

Çünkü yılbaşında açıklanacak ücret artışları sadece geçmiş dönem kayılarını karşılayacak. O da resmi veriler üzerinden. Oysa ki vatandaşın çarşı pazarda yaşadığı hayat pahalılığı başka bir enflasyonu hissettiriyor kendisine!

Haliyle 2023’ilk ilk aylarındaki zam yağmuru geçmiş dönem için yapılan ücret ayarlamasını da eritip götürecek.

Kısacası enflasyon düşüyor görünse de hayat pahalılığı dolu dizgin hissedilecek.

Öte yandan Nebati’nin ifade ettiği “Tüm verilerimiz çok çok iyi geliyor.” tezi de reel ekonomi tarafında gerçekçi bir görünümde değil.

Yavaşlayan ekonominin izleri net biçimde görülüyor çünkü.

Sözün özü; 2023’ün geçici seçim bereketi dışında çok da iyimser olacak bir görüntüsü yok.

Başkan Kanar sosyal medyadan ilçe halkının evlerine misafir oldu

Başkan Kanar sosyal medyadan ilçe halkının evlerine misafir oldu

Özellikle sosyal medyanın yaygınlaşması, akabinde evlerde android smart akıllı televizyonların çoğalmasının ardından toplumun geneline ulaşmak oldukça kolay oldu.

İşte bu noktada teknolojinin nimetlerinden faydalanan kesimlerin başında siyasetçiler, yerel ve genel yöneticiler geliyor.

Bursa özelinde ise sosyal medyadan yapmış olduğu yayınlar noktasında ciddi bir takipçisi olan isimlerin başında Mustafakemalpaşa Belediye Başkanı Mehmet Kanar geliyor.

Sosyal medyadan gerçekleştirdiği yayınlarla ilçede birçok haneye misafir olan, evlere teknoloji yoluyla girme başarısını gösteren Başkan Kanar, bu minvalde geçen hafta içinde benzer bir buluşma gerçekleştirdi.

On binlerce kişinin takip ettiği programda Başkan Mehmet Kanar, görevde bulunduğu 3.5 yılın kısmi özetini gerçekleştirdi.

Gelecek hakkında, planlamalarda bulunulan konular hakkında bilgilendirme yaptı.

O detaylara girmeden önce Mustafakemalpaşa’nın bundan 50 yıl önce nüfus ve arazi olarak Bursa’nın en büyük ilçesi olduğunu hatırlatalım.

Yine geçmişte İnegöl’den önce mobilyanın merkezi olduğunu büyüklerden duymuştum.

Ama zaman içerisinde bu özelliklerini İnegöl’e kaptırmış durumda.

Şimdi tatlısı ile geçmişte kaybettiği birincilikleri farklı alanlarda kazanma adına tatlı bir rekabete girmiş durumda.

Gelelim şimdi açıklamalara;

Başkan Kanar, bu dönem ilçenin 50 yıllık altyapı sorununun çözüldüğüne dikkat çekti.

Bu minvalde; kanalizasyon, içme suyu tesisatı ve yağmur suyu altyapısında ciddi mesafe alınmış.

Yine Güllüce Mahallesi’ndeki 400 dönüm alanın ilçe belediyesine tahsisi yapılmış.

Buradaki hedef, istihdama katkıda bulunacak çalışmalar yapılması…

İlçede yine ilave çekim merkezleri noktasında kaymakamlık lojmanının takas yöntemi ile belediye kazandırıldığını, buranın yakın bir tarihte farklı bir şekilde kullanılmış olacağını öğendik.

Osmanlı Parkı’nın yanında bulunan 5 bin 500 metrekarelik alanın hâkimlere, savcılara, memurlara lojman olarak ilçeye kazandırıldığını da Kanar, sosyal medya üzerindeki yayında açıkladı.

Yine yakın bir tarihte Başkan Kanar, 76 dönüm arazi üzerine kurulu Millet Bahçesi’nin karşısında bulunan alanın Huzurevi ve Rehberlik Araştırma Merkezi olacağının müjdesini de verdi.

Yine bizler de ilave edecek olursak, yakın bir tarihte Tümbüldek Kaplıcaları’nın olduğu alanda ciddi bir turizm yatırımı olacak.

Bu yatırımın bitmesi ile ilçenin cazibesi daha da artacak…

Özelliklerine turizm ve kaplıcası da girmiş olacak.

Keza Suuçtu’nun cazibesi her geçen gün daha da artıyor…

Bu süreçte Başkan Kanar’a en büyük desteği veren isimler AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Esgin, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş ve AK Parti Mustafakemalpaşa İlçe Başkanı Murat Hallaçoğlu…

Velhasılı, Kirmasti’den Mustafakemalpaşa’ya uzanan yolda yaşanan büyük bir değişim ve dönüşümün izlerini görmeye başladık.

Bu izlerin ortak özelliği ilçenin yaşam standardını yükseltmesi.

Umarım bu yükseliş her sahada devam eder, bize de bunları takip etmek ardından yapılan güzel çalışmaları tebrik etmek düşer.