Konut piyasası durgunluktan ne zaman çıkacak?

Konut piyasası durgunluktan ne zaman çıkacak?

Lokomotif sektörü ne durumda?

TÜİK’nin açıkladığı mart ayına ait veriler ciddi bir gerilemeyi ortaya koymuş durumda.

Türkiye konut piyasası mart ayı itibariyle geçen yılın aynı ayına göre yüzde 21,4 oranında daralmış görünüyor!

Aylık satışa adedi 105 bin 476 olarak kayıtlara geçti. Ve neticede ilk 3 aydaki küçülme de yüzde 11,5 düzeyini buldu.

Bu keskin daralma; onlarca alt sektörü, yüzlerce kalem ürünü peşinden sürükleyen inşaat sektörü adına bir alarm işareti niteliğinde.

Peki ciddi bir endişe kaynağı sayılır mı bu veriler?

Bir uyarı olduğu kesin. Ancak moral bozacak bir seviye söz konusu değil.

İnşaat sektörünün hem ülkedeki genel gidişat hem de kendi yapısal sorunlarından kaynaklanan sıkıntıları olduğu aşikar!

Son yıllarda konut piyasasında da oynaklık niteliğinde bir yansımayı gördük zaten bu nedenlerden dolayı. Yani tam bir istikrar atmosferini görmek pek de kolay değil inşaat sektörü adına.

Kimi zaman faizler çok yüksek seyrediyor. Kimi zaman üretim maliyetleri. Bazen de kurlardaki ataklar sektörü zora sokuyor!

Arsa sıkıntısı, vergisel yükler, bir türlü ilerlemeyen kentsel dönüşümler, kalifiye eleman sıkıntısı gibi her daim kendine yer bulan sorunların yanı sıra pandemi gibi beklenmedik kötü sürprizler de eksik olmuyor.

Arada bir gelen canlandırma çabaları ise kısmi bir etki yaratıyor.

Mesela…

Yaklaşan seçimler nedeniyle 2022’nin ikinci yarısından itibaren ortaya konan konut destek kampanyalarının belli bir etkisi olduğu aşikar!

Ancak ne yazık ki; tam az da olsa nefeslenme imkanı geliyor derken bu sefer de 6 Şubat depremleriyle sarsıldı sektör.

Ve dolayısıyla şubattan itibaren keskin bir düşüş yaşanması kaçınılmaz oldu konut piyasasında.

Çünkü öncelikle deprem bölgesinde konut piyasası diye bir şey kalmadı. Ayrıca mart ayının büyük bir bölümünde yoğun biçimde deprem bölgesine yardıma koştu tüm Türkiye!

Elbette ki artık alım kararlarında da biraz daha titiz bir kararın gerektiği ortaya çıktı depremler sonucunda.

Her ne kadar yeni konut stoklarının deprem riskinin çok düşük olduğu bilinmesine karşın vatandaşın artık kılı kırk yarması psikolojik açıdan kaçınılmazdı.

Seçim atmosferine de girilen bir dönem olması nedeniyle konut alım satımının bir parça durulması çok olağan sayılmalı!

Ancak normal kabul edebileceğimiz bu doğal durgunluğun uzun sürme şansı yok.

Peki neden?

Deprem travması yavaş yavaş aşılıyor. Ve mecburen aşılacak. Neticede daha cesur kararlar için zihinler daha berrak olacak.

14 Mayıs sonrasında ekonominin gidişatına dair daha net bir tablo da ortaya çıkmış olacak.


Neticede konut piyasasının özellikle haziran sonrasında adım adım eski formuna kavuşması kuvvetle muhtemel!

Ve daha da önemlisi talebin çok fazla düşme ihtimali yok.

Çünkü enflasyonist baskı sürüyor. Yani mevcut fiyatlarla komut edinmek hele de yeni projelerde konut edinmek zorlaşacak!

Diğer taraftan nüfus artışı, artan evlilikler, artan boşanmalar gibi faktörlerin doğal bir sonucu olarak konut talebi yüksek seyretmeye devam edecektir.

Buna karşın çeşitli nedenlerle arzın sınırlı kalma olasılığı konut piyasasını diri tutmaya aday hala.

Her ne kadar deprem sonrası bol bol konuşulsa da kentsel dönüşümün aşırı bir hızlanma kaydetmesi kağıt üstündeki senaryo niteliğinde.

Kısacası arzın talebe yetişmesi kısa vadede zor.

Tütün Depolarına yürütmeyi durdurma

Tütün Depolarına yürütmeyi durdurma

Tüm kararların tek bir merkezden verilmesinin yarattığı sorunlardan bahsettiğimiz ve bu sorunları ortadan kaldırmak adına ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçeceğimiz vaadinde bulunan Millet İttifakı’nın söylemlerine de kulak kabarttığımız bir seçim dönemi yaşıyoruz malum.

Merkezden yönetimin acısını en derinden yaşayan illerden biri olan Bursa’da pek çok kez işlerin Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile Ankara’dan idare edilişinin şehre verdiği büyük zararları kaleme aldım.

Üzerinde durduğum konulardan biri de geçtiğimiz yıl Haziran ayında gündeme gelen, Eski Tütün Depoları diye bildiğimiz, şehrin en merkezi yerindeki 80 dönümlük arazinin parsel bazlı değişikliğinin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile onaylanması olmuştu.

Böylesine kıymetli bir bölgenin yerel yönetimler tarafından planlanmasının önüne geçen kararname, uzun süredir iştah kabartan arazinin özel ilgi gördüğünün de göstergesiydi elbette.

Konuyla ilgili bugün Şehir Plancıları Odası Bursa Şubesi’nden ve Mimarlar Odası Bursa Şubesi’nden ortak bir açıklama ile güzel haberler geldi.

Yargı bir kez daha haklılığımızı ortaya koydu’ başlığı ile yapılan açıklamada;

“Demirtaş eski Tekel Tütün Depoları olarak bilinen, Bursa ili, Osmangazi İlçesi, Demirtaş Mahallesi, 7726 ada, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163 ve 164 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanan ve 03.08.2022 tarih ve 5921 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile onaylanarak 04.08.2022 tarih ve 31913 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 1/25.000 ve 1/5000 ölçekli nazım imar planları ile 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarına  bölgenin “Büyük Ova Alanında” kalması, kentin üst ölçekli planlarında “tarımsal niteliği korunacak alan” olarak tariflenen bölgede kalması, Demirtaş yolunun doğusunda yapılacak bu tür planlamanın çevre tarım alanlarında da benzer yapılaşma baskısı oluşturacağı, buradaki toprak yapısının gevşek ve alüvyonlu nitelikte olduğu, jeolojik olarak yapılaşmaya uygun olmadığı, yapılan planların yasa ve yönetmeliklere, şehircilik ilke ve esaslarına aykırı olduğu gerekçesi ile dava açılmıştır.

Aynı bölgeye yönelik Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Yüksek Kurulunun 06.02.2012 ve 2012/18 sayılı kararıyla onaylanan imar planları Şehir Plancıları Odası’nın açtığı dava sonucu Danıştay Altıncı Dairesinin 01.07.2015 tarih ve E:2012/4341, K:2015/4806 sayılı kararıyla iptal etmiştir. Bu kesinleşmiş mahkeme kararına rağmen ilgili bölgenin satışı için mahkeme kararı hiçe sayılarak iptal edilen planla aynı içerikte yeni bir plan onaylanmıştır.

Odalarımız tarafından açılan dava sonucunda Danıştay 6.Dairesi, 27.2.2023 tarih ve 2022/7820 esas sayılı kararıyla imar planlarının “YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASINA” karar vermiştir.” denildi.

Mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verirken bölgenin tarım arazisi olduğunun Büyük Bursa Ovası içerisinde kaldığının altını kalın kalın çizmiş görünüyor ve deniyor ki;

“Bursa Ovası, Bursa ilindeki sulanan ve sulama projesi olan alanlar korunacaktır…”

Ancak alanı tarım alanı olarak korumak mümkün değil gibi, zira üzerinde hali hazırda var olan yapılar mevcut. Mahkemenin kararına göre,

İmar mevzuatına uygun yapılar faaliyet ve konumunun gerektirdiği önlemleri almak koşulu ile ekonomik ömrü tamamlanıncaya kadar faaliyetine devam edecek, imar uygulaması yapılmış olsa dahi boş parsellere yeni yapı yapılamayacak. İmar mevzuatına aykırı yapılar ise tasfiye edilecek.”

80 dönümlük arazinin komşu arazilerindeki bitki örtüsü ve arazi üzerindeki ağaçların sağlıklı olup olmadığına yönelik bir inceleme de yapılarak 2368 sayılı parselin, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 13. maddesindeki “mutlak tarım arazisi” sınıflamasına uyduğu sonucuna varılmış.

Hatta, uyuşmazlığa konu olan taşınmazın, mevcut prefabrik depo binaları ve yer döşemeleri dikkatli olarak kaldırıldığı taktirde, uygun kültür bitkileri de yetiştirilerek toprağın tarımsal üretim için kullanılabileceği değerlendirilmiş mahkeme tarafından.

Elbette karara varılmadan önce yaşadığımız deprem felaketinin etkisi ile bölge zemin yapısı olarak da incelenmiş. Varılan sonuç şöyle;

“Yeraltı suyunun yüzeye çok yakın olması bölgedeki kuvaterner alüvyonlarının suya doygun olduklarını gösterirken, sıvılaşma riskinin de varlığına işaret eder. Nitekim sondaj verilerinin yanı sıra yapılan laboratuvar deneyleri de inceleme alanını oluşturan zeminin sıvılaşma riski taşıdığını açıkça ortaya koymaktadır”

Verilen bu kararın ve sunulan gerekçelerin ardından, Eski Tütün Depolarının arazisi Ankara’da kimlerin ağzını sulandırıyorsa bu iddialaşmadan vazgeçilir diye umuyorum.

Darısı Bursa’nın kıymetli ve akıbeti Ankara tarafından çizilen diğer varlıklarının başına…

Bayram haftası piyasalara ne getirecek?

Bayram haftası piyasalara ne getirecek?

Piyasalar bayram haftasına girdi.

Ama bayram yapıp yapmayacakları hala şüpheli!

Üç buçuk günlük işlem süresi olan Borsa İstanbul’da dalgalı seyir yine haftaya damgasını vuracak. Çünkü yukarı yönlü seyir bir türlü güç kazanamıyor. Hacim düşük. Bekle gör politikası yoğun biçimde öne çıkıyor!

Kısa vadede bu atmosferin değişmesi pek kolay bir gündem maddesi gibi görünmüyor.

Neden peki diye soracak olursak…

En temel nedeni şüphesiz ki hızlanan geri sayım. Yani seçim sandıklarının kurulacağı 14 Mayıs’a doğru geri sayım hızlanırken yatırımcının da risk alma iştahı giderek azalmakta!

Ancak yine de belli hisseler bazında endekslerin yukarı taşınma çabası dikkat çekiyor. Buna karşın ağırlıklı olarak 4 bin 900 puan ile 5 bin 150 puan arasında sıkışmış bir endeks hareketini görüyoruz.

Dar bantta yoğun bir dalgalanma var. Kararsızlık kesinlikle kendini gösteriyor!

Kolayca da net bir yön bulunacak gibi görünmüyor. İstisna tabii ki söz konusu olabilir. Yani yurt dışı kaynaklı herhangi bir atak geldiği takdirde. Veya seçim belirsizliğine dair durumu netleştirecek bazı istatistiki görüntüler gelirse piyasalarım bir parça farklı yol izlemesi mümkün görünüyor.

Ancak kısa işlem günlerine sahip olan bayram haftasında çok fazla risk alınmayacağı aşikar!  Dolayısıyla yine dar bantta bir seyir söz konusu olacaktır. Destek 4 bin 910 seviyesinde, dirençse 5 bin 258 puan seviyesinde görünüyor.


Dolar tarafına ise bakıldığında istikrarlı ancak düşük hızda sayılacak bir yükseliş trendi dikkat çekiyor son haftalarda!

Yani her gün bir veya iki kuruş üstüne ekleyerek yükselen kurun tarihi seviyelere çıkması, rekor kırması çok olağan hale geldi. Ama seçim fiyatlaması nedeniyle doların bir parça daha hızlanarak seçime doğru koşması mümkün görünüyor.

Bu hafta muhtemelen 19 lira 40 kuruş seviyesi test edilebilir!

Direnç anlamında bakıldığında 19,43 TL seviyesi öne çıkmakta. Destek ise 19,33 TL ile karşımızda duruyor.

Diğer taraftan en fazla dikkat edilmesi gereken alan şüphesiz ki altın cephesi!

Altın herkesi yakından ilgilendiriyor. En sade vatandaştan en çılgın yatırım sevdalısına kadar portföylerde belli oranda altın bulunmakta.

Son ayların parlayan yıldızı şüphesiz ki altın! Ama yaptığı zikzaklar kafa karıştırıyor. Özellikle ons tarafında hareketlilik dikkat çektiği için iç piyasada da oynaklık var. Ancak gram fiyat dolar / TL’nin de etkisiyle destek bulmaya devam etmekte. Ve yeni haftada da Amerika Birleşik Devletleri’nden gelecek olan verilerle açıklamalara bağımlı olarak ons fiyatın bin 990 dolar ile 2 bin 60 dolar arasında dalgalanması kuvvetle muhtemelen!

Bu çerçevedeki hareketler de iç piyasaya aynen yansıyacaktır. Yeni rekor beklentisi olabilir. Ama geri çekilme opsiyonu ile birlikte.

Beklentilere bu hafta itibariyle baktığımızda ortaya çıkan rakam bin 240 TL – bin 280 TL arasında görünüyor normal koşullarda!

Seçim sonrası hangi liderler köşesine çekilir?

Seçim sonrası hangi liderler köşesine çekilir?

14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleşecek genel ve cumhurbaşkanlığı seçimleri için geri sayım devam ediyor.

Aslında seçimler için değil, bazı siyasetçiler için de bu geri sayım devam ediyor…

Bu da nereden çıktı diyenler vardır…

Açıklayalım, önümüzdeki genel seçimlerde ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sandıktan istediği sonucu alamazlarsa kimler siyasete nokta koyar?

Biraz bu konuda kafa yormaya çalışalım.

Önce yelpazenin sol tarafından başlayalım.

Misal Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı seçilemez ise siyasete devam edebilir mi?

Ya da olağanüstü kongre kararı alıp, köşesine mi çekilir?

Köşesine çekilince neler olur?

İşte asıl kafa yorulması gereken nokta bu.

CHP’de kurultaylar her zaman hareketli olmuştur.

Aday sayısı her zaman birden fazla olmuştur.

Bu sefer de muhtemelen böyle olacaktır.

İster istemez böyle bir soru akla gelince aynı zamanda TDP’nin Genel Başkanı ve CHP Erzincan Miletvekili adayı Mustafa Sarıgül CHP’nin başına geçmek için yarışa dâhil olur mu?

Yine CHP’den ayrılan Memleket Partisi’ni kuran Muharrem İnce CHP’ye döner mi?

Eğer seçimlerde Memleket Partisi yüzde 3 oy alırsa kesinlikle dönmez. Bunun nedeni de gayet basit, hazine yardımı almaya hak kazanacağı için kendi partisi ile yola devam eder.

Bu açıdan bakınca CHP’de Kılıçdaroğlu seçimlerde istediği sonuca ulaşamazsa siyasete nokta koyar.

Yerine talipliler arasında favori olan isimse bana göre Ekrem İmamoğlu olur…

Gerisi ise teferruat.

Öte yandan gelelim bir başka siyasi partiye, Meral Akşener’in İYİ Parti’ye. Son günlerde oyu her geçen gün düşen İYİ Parti’nin siyaseten devam etmesi için tek ihtiyacı seçimlerden başarılı bir sonuç ile çıkması.

Onun kriteri de belli.

Bir önceki seçimlere göre milletvekili ve oy oranını artırması. Bu şartlar oluşursa İYİ Parti yoluna devam eder.

Aksi durumda İYİ Parti’yi zor bekliyor.

Gelelim bu sefer Cumhur İttifakı’nın bir siyasi partisine, o da MHP…

Anketlere göre baktığımızda MHP’nin oyu sürekli düşüyor…

Bir önceki seçime göre yüzde 30 daha düşük gibi gözüküyor.

Bahçeli’nin bu dönem iki hedefi olmalı.

Öncelikle geçen dönem çıkardığı milletvekili sayısından daha fazla rakama ulaşmak olmalı.

Hem oy oranı hem de milletvekili sayısı düşerse MHP de hareketli günler başlar.

İlerleyen günlerde de diğer siyasi partileri de yorumlarız.

Ama seçim sonrası siyasette hareketlilik yaz boyunca devam edecek, ardından mahalli seçimlere hazırlık süreci.

Tahminlerim odur ki önümüzdeki dönemde gerçekleşecek yerel seçimlere bazı siyasi partiler yeni liderleri ile girecek.

Bekleyip, görelim…

ADAY MASASI’NIN KONUĞU ALFATLI

Norm Haber stüdyolarında yayınlanan Aday Masası programında genel seçimlerin nabzını tutmaya devam ediyoruz. Bu haftaki konuğumuz ise BBP Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa 1.Bölge 1.Sıra Milletvekili Adayı Ekrem Alfatlı olacak.

Kendisi ile seçim sürecini ve partisinin Bursa’daki hedeflerini konuşacağımız programı saat 14.00’da www.normhaber.com başta olma üzere tüm sosyal medya hesaplarımızdan izleyebilirsiniz.

Bu arada konu BBP’den açılmış iken BBP Bursa’da seçim startı Salı günü saat 11.00’de Osmangazi ve Orhangazi Han’ın türbe ziyareti ile başlayacak.

Tüm milletvekili adaylarının ve teşkilatının katılacağı ziyaret; Kapalıçarşı esnafı, Hanlar bölgesi ve Tahtakale bölgesi ziyareti ile devam edecek.

Türkiye’nin yapay zeka ile imtihanı

Türkiye’nin yapay zeka ile imtihanı

Buharla başladı.

Elektrikle yürüdü.

Dijital dünya ve robotlarla yepyeni devrimsel süreçlerde koştu!

Sanayi devriminin aşamaları takip edilemez bir hıza ulaştı.

Nasıl mı?

Kısaca bakalım…

Buhar gücü ile ivme kazanan birinci sanayi devriminin diğer itici güçleri makineler ve demir yollarıydı. Elektrik, montaj hatları ve seri üretim ise ikinci devrim döneminin baş kahramanları olarak dünyayı kökten değiştirdi!

Bilgisayarların hayatımıza girmesi sonucu tetiklenen üçüncü sanayi devrimi ise internetin erken dönem kullanımları ve otomasyonla sahne aldı.

Dördüncü sanayi devrimini önceki devrimsel dönemlerden ayıran en belirgin özelik dijital dünya ile fiziksel dünyanın somut işbirliğinde ortaya çıkmakta. Endüstri 4.0 diye dillere dolanan bu süreçte üretimin tüm aşamaları bilgisayar kontrolünde gerçekleşmekte. İnternet tabanlı üretim modellerinin insanı büyük oranda devre dışı bıraktığı bir toplumsal sürece adım atmış durumdayız!

Makinelerin birbiriyle haberleşerek üretim sürecinin büyük bölümüne hakim olmaları, “insansız fabrika” kavramını ortaya çıkardı.

Yüksek oranlı otomasyonun dijital üretim sürecinde robot sistemlerin aktif rol almaları, 3 D baskı teknolojilerinin artan kullanımı, üretimin artış hızı yükseltmekte maliyetleri düşürmekte ve işçi ihtiyacını azaltmakta. Bu trendin işsizlik riskini artırarak toplumsal sorunları körüklemesi ihtimali giderek büyüyor!

Endüstri 4.0 sadece üretim aşamalarında boy göstermeyip ekonominin tüm alanlarında hızlı bir değişimi tetikliyor.

Nesnelerin interneti, bulut bilişim, büyük veri, yapay zeka kullanımı giderek artarken beyaz yakalılar da işlerini kaybetme riski ile karşı karşıya kalmakta.

Kısacası bilginin baştacı olduğu bilişim evreni “yapay zeka” ile tüm hayatımızı kökten değiştirmeye aday. Ve tüm sektörler adına ekonomik geleceğimiz de yapay zekaların eline geçmeye başlıyor adım adım.

Bu alanda geri kalanın küresel bazda esamisinin okunmayacağı zaman dilimleri çok uzakta değil.

Gelelim kritik soruya!

Türkiye, yapay zekaya ne kadar yakın ne kadar uzak? Nasıl bir mantalite var? Kısacası şansımız ne?

Genel bir bakışla umutvar bir manzara görmek mümkün.

Nasıl mı?

Türkiye, yapay zeka çalışmalarında uluslararası arenada tanınmaya başlamış görünüyor. Sektör temsilcileri ve kamu kurumları dünya genelinde önde gelen YZ araştırmaları toplulukları ve organizasyonları ile işbirliği yapmakta. Türkiye YZ Derneği (TÜYAK) ve YZ araştırmaları odaklı enstitüler de bulunmaktadır.

Özellikle üniversitelerinde ve araştırma merkezlerinde Yapay Zeka, Makine Öğrenmesi, Doğal Dil İşleme, Robotik ve Otomasyon gibi temel alanlarda ciddi bir sinerji içeren çalışmalar olduğu ifade ediliyor!

Peki hangi sektörlerde yapay zekaya daha fazla ilgi var?

Sektör temsilcilerine göre Türkiye’deki YZ çalışmaları, özellikle sağlık, finans, savunma, otomotiv, perakende ve telekomünikasyon sektörlerinde uygulanabilirliklerini kanıtlamış durumda.

Ülkemiz alanında küresel bir değere sahip olan “ACM International Conference on Machine Learning” örneğindeki uluslararası konferanslara ev sahipliği yapmakta.

Neticede, Türkiye’deki yapay zeka alanındaki gelişmeleri, bilgi teknolojileri sektörü için büyük bir fırsat sunuyor.

Yoğun bir ilgi var. Çalışmalar da var.

Ancak, daha yoğun bir sermaye akışı şart! Sadece parasal değil insan sermayesi olarak sektörün acil ve yoğun ihtiyaçları var.

Ve toplumsal dinamikleri yapay zeka sürecine hızla hazırlayacak bir ulusal stratejinin ortaya konması da şart.

CHP’ye bahar gelecek ama muhtemelen sonbahar

CHP’ye bahar gelecek ama muhtemelen sonbahar

Seçime sayılı günler kala partiler de çalışmalarını yoğunlaştırdı. Bu minvalde Cumartesi günü adaylarını tanıtan siyasi parti CHP idi.

Gerçi CHP adaylarını tanıttı demekten ziyade ortakları ile beraber desek daha doğru olacak.

Tanıtım için seçilen mekan Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi idi.

Dün burada AK Parti tanıtım yapmış.

Ardından CHP yapınca mukayese etme olanağı doğmuştu.

Evden hareket etmeden önce salonun tıka basa dolu olacağını, üstelik dışarıda da ekran kurulabileceğini hayal ettim.

Dile kolay 5 siyasi partinin listesi…

CHP dışında Gelecek Partisi de liste de Saadet Partisi de…

Bursa’da etken olmasalar da farklı illerde DP’nin de DEVA’nın da adayları CHP listelerinde yer bulmuştu.

Keza CHP’nin 18 yerde teşkilatının kurulu olduğunu hesap edersek kadın, gençlik ve ana kademeden 100’er kişi gelse bin 800 kişi yapar.

Bunun yanı sıra CHP listelerinde yer alan kendi partisinden 17 milletvekili adayı var onlar da 20’şer kişi getirse eder 340…

Bunun yanı sıra diğer üç siyasi parti 500’er kişi getirse dedim olur buradan da bin 500…

Bir de üyeleri hesap etsen, 500 de öyle gelse en az dört bin kişi olur dedim.

Bırakın 4 bini onun yarısı gelmedi.

Salon desen boşluklar vardı.

Saat 10.30’da başlanacak denmesine rağmen salon dolmayınca tören 11.30 civarı başladı diyebiliriz.

Ama öncesinde ise CHP’nin reklam filmi defalarca döndü. Oradaki slogan belli idi. O slogan da “Sana söz yine baharlar gelecek.”

Reklamda iki önemli ayrıntı vardı. Onlardan ilki muhafazakâr camiaya mesajdı. O da başörtülü bayanların reklamda yer alması. Diğeri de reklamların altyazılı olması. Buradaki hedef kitle de işitme engelli yurttaşlarımızdı.

Gelelim konuşmalara; tanıtım töreni il başkanı Turgut Özkan’ın konuşması ile başladı. Özkan’ın vurgusunda dikkat çeken nokta CHP iktidarı demesi Millet İttifakı dememesi idi.

Ardından adaylar bölge bölge son sıradan itibaren dönüşümlü olarak tanıtıldı.

En çok alkışı kim aldı derseniz SP’nin kontenjan adayı Mehmet Atmaca aldı. Salon inledi.

CHP’liler ise sadece bakakaldı!

Salonda CHP’den ziyade SP’nin olduğuna şahitlik ettik.

Belki de SP’lilerin en zor sınavı…

Ama onlar sloganları ile CHP’lileri şaşırttı!

Onlar da olmasa salon iyice boş olacakmış…

Bunun yanı sıra konuştuğum birçok CHP’li listelerden rahatsız…

Bu rahatsızlık sandığa nasıl yansır onu bilemem.

Amma velakin salona göre değerlendirecek olursak CHP’ye bahar gelecek ama bu bahar ilkbahar değil, sonbahar olacak…

KİMLER VARDI KİMLER YOKTU?

CHP’nin aday tanıtım toplantısında kimler vardı, kimler yoktu diyecek olursanız ilk önce olmayanlardan başlayalım.

CHP’nin 2.Bölge ilk sıra adayı Hasan Öztürk yoktu. Kendisi Kemal Kılıçdaroğlu’nun programına katılmak için Bulgaristan’a gitmişti.

Sadece yok olan o muydu?

Mustafa Bozbey, Turgay Erdem de programa katılan isimlerdi…

Bunun dışında CHP’liler de salonda az dersek abartmış olmayız.

Olanlar içinde önceki dönem milletvekilleri İlhan Demiröz, Kemal Ekinci, Gelecek Partisi’nden emekli vali İzzettin Küçük, SP’nin ağır topları Selim Sait Terzioğlu çiçeği burnunda atanan il başkanı Ali Osman Karahan da oradaydı…

ALLAH HASAN ÕZTÜRK ŞANSI VERSİN!

CHP’de uzun yıllardır aday olan isimler var. İşte onlardan bir kaçı Şadi Özdemir, Gürhan Akdoğan, Asude Şenol, İsmet Karaca, Zafer Yıldız ve adını sayamadığım onlarca isim.

Ama hiç biri Hasan Öztürk gibi şanslı olamadı…

O muhtemelen 14 Mayıs akşamı milletvekili…

Birbiri ile konuşan CHP’lilerin kendi aralarında birbirlerine siyasette Allah Hasan Öztürk şansı versin dediklerine şahit oldum.

 

CHP ya çalışacak ya dağılacak!

CHP ya çalışacak ya dağılacak!

Milletvekili listelerinin açıklandığı tarihten itibaren siyasetle ucundan kenarından ilgisi olan herkes CHP listelerini konuşur oldu.

Kolay değil, bir listede tam beş siyasi parti…

Zoru kolay etmek için uğraşılar verilmiş de olsa Gelecek Partisi’ne iki, Saadet Partisi’ne bir kontenjan veren CHP Bursa listeleri, listenin seçilebilir noktalarında yer alan birkaç kişi haricinde kimsenin yüzünü güldürmedi.

Koskoca toplantıda, listeleri nasıl bulduğunu sorduğum bir kişi mi ‘listeleri beğendim’ demez arkadaş?

Herkes küçüklü büyüklü bir eleştiri yumağı koydu karşıma.

Önce listelerde yüzü gülenleri sıralayalım;

İkinci bölge birinci sıra adayı Hasan Öztürk listenin en çok gülen adayı oldu. Filler tepişirken aradan sıyrılıp listenin en başına oturan, bu konuda şansı çok yaver giden Öztürk’ün listenin birinci sırasını kendisinin de beklemediğini söylemek lazım. Balkan göçmenlerinin oylarını sürüklemesi ihtimali üzerinde durulan, aynı zamanda yurtdışında Balkanlardaki sandıkların CHP açısından hareketlenmesine de vesile olacağı düşünülen Öztürk, 28. Dönem meclisinin en şanslı vekilleri arasında da ilk beşi zorlar gibi görünüyor.

Yüzü gülen bir diğer isim Saadet Partisi Bursa İl Eski Başkanı Mehmet Atmaca. Birinci bölge üçüncü sıra adayı olan Atmaca’nın Temel Karamollaoğlu tarafından mecliste görmek istediği bir isim olduğunu, kendisinin Bursa tercihi nedeniyle üçüncü sıraya yerleştiğini söyleyebiliriz.

Listelerin mutluları arasında CHP Orhangazi Eski İlçe Başkanı Ender Teke’yi de saymak mümkün. Teke’nin mutluluğu sıralamasından ziyade kişiliğinin ana yansımasından kaynaklanıyor. Pozitif enerjisi ile günün en neşeli isimleri arasında olan bu genç siyasetçiyi önümüzdeki yerel seçimlerde CHP saflarından ilçesinin belediye başkan adayları arasında görürsem şaşırmayacağım. Zira gözü böyle bir mevkide gibi.

Gelelim listenin mutsuzlarına…

Listenin mutsuzları arasında CHP Bursa İl Eski Başkanı İsmet Karaca’yı sayabiliriz. En baştan söyleyeyim kendisinin asla böyle bir beyanı yok, ancak gerek salondaki hava, gerekse CHP örgütünün sesi, İsmet Karaca’nın listelerde Mehmet Atmaca’nın ardından dördüncü sırada yer almasını içine sindirememiş gibiydi bugün.

Karaca’nın özgeçmişi ve örgütün gençlik kollarından bugüne kadar sürdürdüğü siyasi mücadelesi göz önüne alındığında listedeki yerinin dördüncü sıra olmadığını ben de rahatlıkla söyleyebilirim. Hatta daha önce bu konuda yazdığım yazılarda da örgütün il başkanlarını listenin seçilebilir yerlerinde görmelerinin çalışma azmini tetikleyeceğini belirtmiştim.

Olmadı maalesef…

Bir kez daha anlaşıldı ki, CHP’de siyaset yapmak için, milletvekili listelerine girebilmek için sivil toplum kuruluşlarında ya da hemşeri derneklerinde oy karşılığının olması lazım. ‘Örgüt nasıl olsa bize oy veriyor’ zihniyeti ile tabandan gelenler hak ettikleri değeri görmüyor.

Listenin bir mutsuzu da bence Gelecek Partisi Bursa İl Eski Başkanı Alpaslan Yıldız oldu. Yıldız da tıpkı Karaca gibi kan kustu kızılcık şerbeti içtim dedi, mutsuzluğunu dile getirmedi. Ancak listelerde Cemalettin Kani Torun’un ikinci bölge ikinci sıradan aday gösterilerek banko seçilecek isimler arasına girmesi ve kendisinin daha önceki vekillik deneyiminden de hatırlanacağı üzere; ‘Bursa’ya uğramayan isimlerden’ olması tepkilere neden oluyor.

Elbette son olarak listenin mutsuzları arasında Orhan Sarıbal’ı sayabiliriz. İkinci bölge üçüncü sıra adayı Sarıbal, uzun süredir Bursa’yı mecliste temsil ediyor. Bu kez seçilme ihtimali düşük bir sıralamada. Üstelik seçmende karşılığı olan bir isim Sarıbal. Tam da bu nedenle listenin mutsuzları arasında.

Gelelim günün notlarına…

Beş siyasi partinin temsil edildiği CHP listelerinin tanıtıldığı toplantı Saadet Partili kadınlar olmasa son derece sönük sayılabilirdi. Organizasyon iyiydi, ancak coşku düşük kaldı. Bir gazeteci arkadaşımın da söylediği gibi;

CHP’nin sarışın ablaları, Saadet Partisi kadınlarının coşkusuna ağzı açık bakakaldı…

Toplantıda tek bir isim konuştu, CHP Bursa İl Başkanı Turgut Özkan. Aslında Lale Karabıyık’ın da konuşması planlanmıştı, ancak Orhan Sarıbal’ın kürsüde konuşma talebi kabul edilmeyince çıkan tartışmayı yatıştırmak için olsa gerek Karabıyık’ın konuşması akıştan kaldırıldı.

CHP’nin emekçi Basın Danışmanı Tayfun Çavuşoğlu İl Başkanı Turgut Özkan için son derece iyi bir konuşma hazırlamış. Keşke bu konuşmaya salon da aynı coşkuyla katılabilseydi. ‘İktidara yürüyoruz’ sloganı ile yola çıkan bir partinin listelerinin açıklanması sırasında daha çok coşku bekledim bugün. Olmadı…

Coşku demişken şunu da söylemek lazım, İsmet Karaca’nın isminin anons edilmesi sırasında tezahürat yapmak isteyen gençlik kollarının ‘çok toz kaldırmayalım’ şeklinde engellendiğini duydum. Umarım doğru değildir. CHP örgütü Karaca’ya bir tezahüratı çok görmemiştir.

Listelerde yer almayan DEVA Partisi’nin Bursa’da çalışmayacağına, meşhur lokma dağıtımlarını durdurduğuna dair yazılar yazılıp çizildi. Doğru, lokma dağıtımları durdurulmuş, ancak DEVA Partisi sahada CHP listeleri için çalışmaya devam edecek. Yine de kırgın olduklarını, listelerde kendilerinden bir isim göremedikleri için şevklerinin kırıldığını ve bugün il başkanı düzeyinde salonda temsil edilmediklerini söylemekte fayda var.

CHP listelerinin en çok konuşulan kadın adaylarından Jülide Akköprü’nün salondan neredeyse hiç refleks almaması örgütün kendisine yönelik yaklaşımını bugün net biçimde ortaya koydu bence. Bakalım seçim çalışmalarında nasıl bir ekip oluşturulacak kendisi için.

Buraya kadar her şey tamamsa günün özetini de yapalım;

CHP hep bildiğiniz gibi, listeleri içine sindirebilir de bir araya gelebilirse kendilerini çalışırken de görebileceğimizi düşünüyorum. Yoksa herkes tepkisini dile getirip anlaşıp uzlaşana kadar çoktan seçim günü gelip çatacak.

Ancak unutmamak gerek, bu seçim sadece ülke için değil siyasi partilerin geleceklerinin belirlenmesi açısından da çok kritik bir seçim.

CHP ya çalışacak ya dağılacak!

İşin çalışma kısmını da vatandaşa inme kısmını da liste ortaklarından iyice öğrenip sokaklara çıkma vakti…

EMITT Turizm Fuarı ve şeytanın gör dedikleri

EMITT Turizm Fuarı ve şeytanın gör dedikleri

Dünyanın en büyük beş turizm fuarı arasında yer alan Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı EMITT, bu yıl 26. kez gerçekleşti.

Fuar, Kültür ve Turizm Bakanlığı, TOBB, Türk Hava Yolları ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından desteklendi.

Bursa Büyükşehir Belediyesi de bu fuarda iki stant ile yer aldı.

Bursa standı daha çok sektör profesyonellerinin ikili görüşmelerine ev sahipliğini yapacak bir anlayışla tasarlanmış. Standın arkasını kaplayan dev bir led ekranda da doyumsuz Bursa manzaraları bu buluşmalara eşlik ediyor.

Yanı başında İznik için de bir stant ayrıca kurulmuş. Malum İznik in dünya Unesco mirası olarak tescili konusunda çalışmalar yoğunlaşmış durumda.

Geç de olsa güç de olsa Bursa’nın turizm potansiyelinin pazarlanmasında bir yola girilmiş görünüyor.

Özellikle Bursalı turizmciler yıllardır binbir emekle ve adeta dillerinde tüy bitercesine büyük çabalar harcadılar. Yıllar önce başlatılan turizm çalıştaylarından ilkine Bursa Reklamcılar Derneği Başkanı olarak davet edilmiştik. O ilk toplantılardan birinde 20 kişi ya vardı ya yoktu.

Doksanlı yılların başıydı sanırım. Şimdilerde durum çok daha iç açıcı bir ilgi ile tüm kentin yer aldığı bir süreç olarak ilerliyor.

Bu yönde yapılan çalışmaların sonuçlar vermeye başlaması ise Turizm Tanıtma Platformu fikrinin hayata geçirilmesi ile oldu.

Yerel yönetimler, merkezi idare, meslek örgütleri ve sektör profesyonelleri yer alıyor bu platformda. Sorun ve çözüm önerilerinin hep beraber ele alınması modeli Türkiye’de birçok ilin turizm gelişimine de örnek oldu diyebilirim.

Bursa standında karşılaştığımız ve bu süreçlere yıllardır yoğun emek harcayan, aynı zamanda TÜRSAB Başkan Yardımcısı olan Bursalı turizmci Hasan Eker, gelinen noktayı şu şekilde özetledi :

Artık her yıl farklı sorunları konuşmaya başladık, çünkü çözümler üretiyor, hayata geçirebiliyoruz. Eskiden hep aynı konuları konuşur, aynı sorunları dile getirirdik.”

Çok daha umutlu Eker.

Şüphesiz son yılların Bursa’nın  turizmi adına en önemli hamlesi de Hanlar Bölgesinin o ucube yapılaşmadan kurtarılmasıdır.

Öte yandan şeytanın gör dediklerinin altını çizmek Bursa turizminin büyük resmini görmek açısından önemli olsa gerek.

*Bursa’nın “kent kimliği” turizm pazarlamasında belirsizlik yaşama devam ediyor,

*Gastronomi adı altında biz bize şenliklerin özellikle yabancı turist çekmeye bir faydası yok,

*Şehrin göbeğinde tam anlamı ile bir turizm alanı olacak sıcak su mevki turizmcilerin itirazına rağmen kat karşılığı TOKİ’ye devredilebiliyor,

*Bursa’nın turizm pazarlamasının bir “kavram pazarlaması” olarak 10-20 yıllık yol haritası yok,

*Belli çevrelerin “sağlık turizmi”nde kontrolü elinde bulundurma çabası, sektörün dinamiklerini geri çekiyor,

*Yabancı turist gelsin ama o turist Arap olsun,

*Konaklama ve harcama tutarı artsın ama gece hayatı olmasın,

*İznik’te inanç turizmi olsun ama din elden gitmesin,

gibi zihinsel geri planlar Bursa turizmine ayak bağı olmaya devam ediyor.

Altın rekor serisine ara mı verdi?

Altın rekor serisine ara mı verdi?

Altın adeta sarhoş ediyor.

Bir aşağıya bir yukarıya ama ağırlıklı yukarıya!

Özellikle son haftalarda…

Az bir soluklanmanın ardından yeni bir rekor kırmayı adet edindi.

Bu haftaki tarihi zirvenin adı bin 273 lira oldu.

Son işlem günü ise haftanın en hareketli günüydü. Rekor sonrası bin 260 liraya doğru geri çekilme yaşandı sınırlı biçimde. Ancak akşam saatlerinde hızlı bir satış geldi ons cephesinde. Ve gram fiyat iç piyasada kısa sürede bin 250 TL’nin altını gördü!

Yine de bu kritik seviyenin seviyenin üstünü tekrar gören gram altında gözler bin 270 liranın üzerine çevrilmiş durumda!

Çünkü Kapalıçarşı’daki kurumcu esnafının sevdiği sözle “altın çıktığı yeri unutmaz ve oraya muhakak geri gelir”.

Yani son günlerdeki güçlü dalgalanma trendine rağmen yeni rekor beklentisi de güçlü biçimde gündemde kalmaya devam ediyor.

Üstelik bu hafta içinde bin 232 liraya kadar gerilemiş bir gram altınla karşılaşmıştık. Ve son bir ayda da bol bol rekor kırmıştı altın fiyatları.

Yani bir nevi yorgunluk potansiyeli biriktirmişti!

Ama altın yine de coşmayı tercih etti. Rekor kırdı. Satış yedi sonrasında. Ve ardından yeniden bir miktar toparladı. Yani bir nevi tahterevalli misali.

Peki neden bu oynaklık?

Ve neden hala rekor potansiyeli mevcut?

Oynaklığın nedeni doların dış piyasalardaki dalgalanması olarak gösterilebilir. Çünkü ABD’nin mart ayı enflasyon rakamları yüzde 5’le beklentilerin altında kaldı. Dolayısıyla Amerikan Merkez Bankası Fed’in para politikasına dair gevşeme beklentileri de güçlendi.

Ve yüksek enflasyon beklentisi ile gevşemeye başlayarak 2 bin doların altına inen ons terkrar ralliye kalktı! Ve 2 bin 61 dolara kadar yani yılın zirvesine kadar kısa sürede yükseldi.

Kısacası dolar değer kaybetti ve ons altını yukarı itti.

İç piyasada doların da lira karşısında adım adım yükselişini dikkate aldığımızda gram fiyatın kaçınılmaz olarak rekor üstüne rekor kırması mümkün oldu!

Ancak cuma günü yine ABD’den gelen bir veri trendi tersine çevirerek onsta satış getirdi. Amerika’da sanayi üretimi beklentinin iki katı bir artışa imza atınca güçlü ekonomik aktivite güçlü enflasyon mesajı olarak algılandı. Ve dolardaki değer kaybı durdu.

Haliyle altını da geri itti bu süreç!

Peki ya bundan sonra?

Dalgalanma devam edecek öncelikle. Çünkü altını etkileyen temel faktör olan Fed’in faiz politikası veri bağımlısı bir seyir izliyor. Yani gelen ekonomik veriler doları ve altını dalgalandırmaya aday.

Ancak orta vadede Fed yönetiminin gevşek para politikasına geçişi kaçınılmaz görünüyor. Ayrıca doların rezerv para kimliğine dönük saldırılar da artma eğiliminde!

Dolayısıyla zayıf dolar potansiyeli ufukta mevcut. Bu da ons altını yukarı itecek güçlü bir faktör. Çünkü dolarla fiyatlanıyor ons.

Ayrıca jeopolitik fiyatlama potansiyeli de yukarı yönlü bir manzara içermekte!

Kısacası zaman zaman geri çekilmeler olsa da orta ve uzun vadede onsun 2 bin doların üzerinde istikrar kazanması hayli olanaklı.

Diğer yandan doların lira karşısındaki seyri de yukarı yönlü!

Neticede gram fiyatın kendini bin 300 liranın üzerine atması, fazlasıyla olanaklı.

Ve yıl içerisinde bin 500 TL’lik kritik sınırı zorlaması da olasılık dahilinde. Özellikle de dolar coşarsa lira karşısında daha yüksek seviyelerin denenmesi de zor olmaz.

Sözün özü; geri çekilmelerin bir alım fırsatı olduğu görüşü piyasalarda ağırlık kazanmış vaziyette.

Yıkıyoruz da doğayı koruyor muyuz?

Yıkıyoruz da doğayı koruyor muyuz?

Bundan yaklaşık bir ay önce deprem bölgesine ziyarette bulunma şansına sahip olmuştum. Enkaz yığınlarının arasında kurulan çadırlarda yaşamaya çalışan depremzedelerle tanışmıştık, kurulmaya çalışılan konteyner kentlerin yarattığı heyecana şahit olmuştuk. Bölgede en büyük sıkıntının tuvalet, banyo ve temiz su olduğuna değinmiştik.

Aradan bir ay geçti. Şimdi bölgede genç meslektaşım Norm Haber Muhabiri Denizhan Karahancı var ve bana anlattıkları aradan geçen sürede değişen çok az şey olduğunu gösteriyor.

Bölgeyi kendi cümleleri ile “Burası inanılmaz, sanki savaş alanı gibi, felaketin üzerinden iki ay geçmiş olmasına rağmen deprem sanki bugün olmuş. Yıkılması gereken o kadar çok bina var ki… Hava sıcak ve çok güzel, ama evlerinin balkonlarında bu güzel havayı keyifle oturup izleyecek insan yok. Marketler boş, benzin istasyonları, kuaför salonları boş. Balkondan bakan bir tane insan dahi yok…” diyerek anlatıyor Denizhan.

Onu en çok insanların keyifsiz, mutsuz olması etkilemiş anlaşılan…

Yıkımların yaşandığı bölge öylesine büyük bir alanı kapsıyor ki, enkazın kaldırılmasının bir yılı aşkın zaman alacağı konusunda yetkili isimlerin uyarıları olduğunu hepimiz hatırlıyoruzdur umarım. On binlerce yapının yıkıldığı, on binlercesinin de ağır hasarlı olarak tespit edildiği ve kontrollü yıkıma muhtaç olduğu bir gerçek.

Enkaz tam olarak kaldırılmadan, şehirlerin ayağa kalkması da mümkün olmayacak gibi duruyor.

Bunun yanında yetkililerin yaptığı açıklamalarda, son 20 yılın ortalamasına göre yıllık konut üretim performansının 11 kat artırılarak bir yıl içerisinde yüzbinlerce kalıcı konutun inşa edileceği iddia ediliyor.

Sürecin konut ve yerleşim odaklı yürütülmesine yönelik eleştirilerimi, çekincelerimi daha önce beyan etmiş olmakla birlikte haksız da bulamıyorum mevcut vaatleri. Zira bölgeden uzaklaşmak adına taşınma girişiminde bulunan depremzedelerin karşılaştıkları konut ve kira fiyatları öylesine afaki ki, bir hayat sürdürmenin mümkünatı yok bu rakamlarla.

Pek çok depremzede ilk etapta uzaklaştığı bölgeye dönüyor, bu nedenle de çadır ve konteyner ihtiyacı sürekli devam ediyor.

Ancak, tüm bu acının, ihtiyaçlar yığınının içinde bir kez daha ihmal etmememiz gereken kavramı da hatırlamakta fayda olduğu kanaatindeyim; doğa

Yeniden yapılanırken, akıldan çıkarılmaması gereken doğaya bir kez daha zarar vermemek olmalı bence.

Tamamının yeniden planlanarak yapılanması mümkün olan bölgede ormanlardan bozkırlara, göllerden nehirlere pek çok farklı ekosistemi içeren, sayısı 40’a yakın önemli doğa alanı bulunmakta. Bölgede çok sayıda milli park, tabiat parkı, doğal sit, yaban hayatı koruma sahası ile geniş ormanlar, ovalar ve meralar bulunmakta.

Fırat-Dicle, Seyhan-Ceyhan ve Asi havzalarının beslediği bu coğrafyada Türkiye’deki toplam tarım topraklarının yaklaşık yüzde 17’si bulunmakta.

Oysa ülkemiz açısından böylesine önemli olan bu topraklardaki enkaz kaldırma ve yapıların yıkımı kontrolsüzce devam ediyor. Kentlere hızla toz ve zehirli asbest yayılıyor. Kaldırılan enkazlara ise tarım arazilerine, dere yataklarına, sulak alanlara dökülüyor.

İnşaat yıkıntı atıkları sorunu, Türkiye’deki inşaat ve rant odaklı büyüme stratejilerinin yoğunlaştığı yıllardan bu yana sürekli büyüyen ve çözümü için çaba sarf edilmeyen bir konu.

Şimdi ülke genelindeki bu problem, bina enkazlarından çıkan heterojen, karmaşık atıklar için düzgün depolama, yerinden kullanım, geri dönüşüm, bertaraf gibi yöntemlere başvurulmadığı için deprem coğrafyasında kriz şeklinde düğümlenmiş durumda.

Yeni inşa edilecek konutlar için plansız alelacele bir şekilde tarım arazilerine, meralara, orman bitişiğindeki alanlara dökülecek milyonlarca ton beton, yığılacak sayısız iş makinası da cabası.

Bu anlayış devam ederse, tüm bunlar birkaç yıla hayalet yerleşimlere dönecek olan bina yığınları için yapılmış olacak.

Deprem bölgesindeki hava, su, toprak ve tüm canlılar tehdit altında.

Eğer yaklaşan seçimler gözetilerek oy kaygısıyla hızla ve plansız bir biçimde enkaz görüntülerinden kurtulma ve doğal alanlara kalıcı konut inşa etme yönünde alınan akıl dışı karar engellenemezse bölgenin ekosistemi telafisi mümkün olmayacak ölçüde tahrip olacak.

Depremden yurttaşların temel geçim kaynaklarını ellerinden almadan, doğaya, ekosisteme kalıcı hasar vermeden, bir doğa olayına önlem almaya çalışırken başka afetlere zemin hazırlamadan tüm sorunlara çözüm üretmek; tüm ihtiyaçları karşılamak mümkün.

Fakat mümkün kılınacak mı?

İşte sorun tam da burada…

AK Parti Bursa’da sahaya indi

AK Parti Bursa’da sahaya indi

Seçimlere artık bir aydan daha kısa bir süre kaldı.

Siyasi partiler yüksek performanslarını sahaya yansıtma adına ellerinden geleni yapmak için son hazırlıklarını da bitirmek üzere.

Bu minvalde hazırlıklarını bitirerek sahaya inecek olan siyasi partilerden biri de AK Parti.

İşte bu noktada Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde aday tanıtım toplantısı vardı.

Ama öncesinde şu detayı verelim.

AK Parti, hafta içinde Ankara’da düzenlenen aday tanıtım toplantısının ardından sahaya indi, çalışmalara başladı…

Gelelim aday tanıtım toplantısına…

Cuma günü olmasına rağmen katılım oldukça iyiydi.

Geçmişte görev yapan birçok teşkilat mensubu, üyesinden milletvekiline kadar tanıtım toplantısında idi.

Bu ayrıntıyı da vermiş olalım.

Ardından gelelim tanıtıma.

Tanıtım AK Parti iktidarında Bursa’ya yapılan çalışmaları anlatan tanıtım filmi ile başlattı.

Tanıtım filminin ezgileri de Uğur Işılak’tan idi.

Öte yandan, tanıtım filmi “Bursa’da izimiz, daha çok gidecek yolumuz var” sloganı ile sona erdi.

Ardından tanıtım İl Başkanı Davut Gürkan’ın konuşması ile devam etti.

Gürkan, konuşmasında birlik, beraberlik ve ahde vefa vurgusu yaptı.

Ardından “yaptıklarımızın yapacaklarımızın teminatıdır” dedi, desek abartmış olmayız.

Sonrasında Gürkan, göreve geldiği 26 aylık süreçte yaptıklarını özetledi…

Gürkan, konuşmasında, 27. Dönem’de görev yapan milletvekillerini de unutmadı, teşekkür etti…

Malum altı milletvekili listede yer bulamadı.

Listelerde yer bulan sadece 5 milletvekili bulunuyor.

Ardından Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş konuşma yaptı, sonrasında milletvekili adaylarının kısa özgeçmişi okundu, ardından da adaylar konuşmaya başladı.

İlk olarak 2. Bölgenin son sırasındaki milletvekili adayı Mustafa Kaya ile başlayan konuşmalar dönüşümlü olarak devam etti.

AK Parti’nin iki ağır ismi Efkan Ala ve Mustafa Varank’ın konuşma detaylarına da ilerleyen günlerde değiniriz.

Ama bugünden gördüğümüz AK Parti Bursa teşkilatları seçime hazır.

Tabii her zamanki gibi son sözü söyleyecek olan seçmen.

Seçmenin ne söylediğini de 14 Mayıs 2023 akşamında hep beraber görmüş olacağız…

DİLEK DURAK DURMUYOR

Önceki gün Norm Haber’de İYİ Parti 2. Bölge Milletvekili adayı Dilek Durak konuğumuz oldu.

Bizler Durak’ı daha önce siyasete başladığı AK Parti’den yakinen tanıyanlardanız.

2009 yılında girdiği AK Parti’den 2016 yılında ayrılan Durak, o zaman başarılı çalışmaları ile adından söz ettirmişti.

Bu minvalde önce Sedat Yalçın’ın yönetiminde bulunmuş, ardından Nilüfer İlçe Kadın Kolları Başkanı olarak görev yapmıştı.

Sonrasında partiden istifa etmiş, Ali Babacan’ın kurduğu DEVA’da Mudanya’da önce kurucu ilçe başkanlığı, ardından da seçilmiş ilçe başkanı olarak görev yapmıştı.

DEVA İl Teşkilat Başkanı ile yaşadığı sıkıntı sonrası istifa etmişti.

Ardından arkadaşları ile İYİ Parti’ye katılan Durak, burada da kendinden bahsettirmeyi başardı.

Partiye gireli yaklaşık altı ay gibi bir süre olan Durak, İYİ Parti’nin birçok organizasyonlarında gördüğümüz isimdi.

İYİ Parti’nin gerçekleştirdiği temayül yoklamasında 9. sırada çıkan Durak, genel merkezin kontenjan kullanması sonrası partisi tarafından 2. Bölgeden 10. sıra milletvekili adayı gösterildi.

O son sıradan aday gösterilmesine rağmen ilk sıradaki adaydan daha fazla çalışıyor.

İlçe ilçe, kapı kapı her tarafa giden Durak, yeni partisine de çabuk uyum sağlamış.

Belki kendisi milletvekili seçilemeyecek, fakat bir arkadaşını bıçak sırtından kurtarmış olacak.

Bilgi, birikimi ve güler yüzü ile umarım İYİ Parti bu seçimler olmasa bile önümüzdeki yerel seçimlerde daha fazla faydalanmış olur.

Bizler de Durak’a hiç durmadığı yolda başarılar diliyoruz.

Liyakat ve Longoz

Liyakat ve Longoz

Tesadüfen ortasına düşüp de ‘Ne kadar kaliteli ve içi dolu dolu bir sohbet gerçekleştirdik’ dediğim görüşmeler oluyor hayatımda ve bu görüşmelerin sonu hep liyakat esasından sapılması nedeniyle, aslında iktidarıyla, muhalefetiyle, ülkede ülke yararına iş yapmak isteyen herkesin bir kayaya tosladığını özetleyen anılarla bitiyor.

Üzücü, ama geldiğimiz son nokta bu.

Misal ne dendi bugünden size aktarabileceğim; ‘Eskiden insanlar hükümete kızarlardı, ama devlete kızmazlardı, çünkü devlet kurumları ile başka bir yerde dururdu, hükümet ise siyaseten gelmiş yöneticileri ifade ederdi ve gelip geçici olduğunu, değiştirilebilir olduğunu herkes bilirdi. Bugün insanlar devlete kızıyorlar. Çünkü hükümet ile devlet aynı olmuş bir olmuş durumda…’

Tam da dururumun özeti bu küçük konuşma kesiti.

Konuşmacımız nezaketi gereği dillendiremese de sahadan edindiği intibanın yansıması ‘Parti devleti’ olarak tanımlanabilecek bir yönetim biçimi.

Eksiden olmayan, bugün ise varlığından gizli de olsa sıklıkla bahsedilen parti devleti kavramının nasıl oluşturulduğu ise Eğitim İş Sendikası Bursa Şube Sekreteri Özkan Rona’nın sosyal medyasından yaptığı paylaşımlarla ortaya koyduğu gerçeklere bakıldığında daha rahat anlaşılabilir.

2017 yılında Eğitim İş çatısı altında yapılan bir basın açıklaması ‘Bursa Okul Müdürlüğü Mülakatının Özel Yazılımlarla Saklanan Sonuçlarını Kamuoyuna Açıkladık’ başlığı ile çıkmış Bursa kamuoyunun karşısına. Sendika yöneticilerinin paylaştıkları sonuçlar nedeniyle hayli başı ağrımış vakti zamanında, ancak aldığı haksız puanlarla bazı mevkilere oturan ve okul yönetimine talip olanların başı ağrımamış.

O zamandan günümüze değişmeyen bir gerçeklik varsa o da şu;

Hükümete yakın olanların mülakat sonuçlarına bol puanlar, haricinde kalanlara düşük notlar! Bizim çocuklar bir yerlere gelsin, onları koruyup kollayalım, gerisi başarılı da olsa bizden değil!’

Bu mantıkla geçen 20 senede belki devletin içi ‘Bizim çocuklar’ kavramı ile dolduruldu, ama liyakat olarak bomboş kaldı ve işte tam da bu yüzden, yine hükümetin tarafında yer alan, bu ülke için iş yapmak isteyenler gelip ördükleri liyakatsizlik duvarına toslar oldular.

Eğitim İş Sendikası Bursa Şube Sekreteri Özkan Rona; “Kamuda mülakatı kaldırmak yetmez! Kamuda mülakatı sonuçları ile birlikte ortadan kaldırmak gerek…” diyerek özetliyor içinde bulunduğumuz durumu, liyakati bir vaat olarak vatandaşa sunanlara.

Dün kaleme aldığım, Bursa’nın turizm sektörü ile haklı mücadelesini biraz da hicivli eleştiren yazımda bahsettiğim ‘Edremit’in gece hayatı yoktur…’ durumu da aynı noktaya getiriyor bizi. Yazım ile ilgili olarak görüşlerini paylaşan, Bursa adına düşünce üreten bir isim olduğundan bence kıymetli bir İnşaat Mühendisi Olan Cengiz Duman;

Maalesef Bursa ve turizm noktasında mücadele eden çok fazla insan var, lakin karar merci siyasiler bu işi organize edemiyorlar!” diyor mesela.

Şehrimizin en önemli değerlerinden Cumalıkızık’daki sorunların halen çözülememesinden ve her turizm sezonunda yine aynı sorunların konuşuluyor olmasından da bunu anlayabiliriz bence.

Karacabey Longozu’nun turistik önemini ve bu bölgedeki film platosunu da hatırlatmış bize Duman. Biz longozun şimdiki halini korumak, buradaki film platosunu turistik bir alan olarak kullanıma açmak şöyle dursun; longozun tepesinde rüzgar tribünleri yapmak için bölgede girişimlerde bulunuyoruz.

Yanlış duymadınız.

Karacabey Longozu’nun çatısı denilen bölgede ılıman ormanların, yani bal ormanlarının bulunması nedeniyle koruma altını alınmış olan bölgede rüzgar enerji üretim projesi ÇED raporuna da gerek duyulmaksızın kabul edilmiş Bursa İl Çevre Müdürlüğü tarafından!

Projenin hayata geçmesi durumunda bal ve ıhlamurdan geçimini sağlayan bölge halkının bu geçim kaynakları kaybolacak. Elbette longozun doğal yapısı da bozulacak.

DOĞADER ve Bursa Barosu konuyla ilgili hukuki mücadeleye şimdiden başlamış, işin bundan sonrasında da eylemsel mücadele olacak, ancak bunun için de seçimlerin bitmesini beklemek gerekiyor.

Malum gündemin tamamı seçimlerden ibaret oldu.

Belki bu kez liyakat sahibi birileri çıkıp en azından Karacabey Longozu’nun çatısına rüzgar tribünlerinin kurulmasına engel olur…

Bursa turizmi, Keşiş Dağı ve EMITT

Bursa turizmi, Keşiş Dağı ve EMITT

Senelerdir Bursa turizmi için konuşulan konu; un var, şeker var, süt var ama helva yapacak kimse yok.

Bir tarafta dağı var, diğer tarafta denizi, her yerinde kaplıcası. Amma velakin ortada para bırakacak turist yok.

Gelen turist selamünaleyküm diyor, bizler aleykümselam diyene kadar bir bakıyoruz ki otobüsüne binmiş, başka şehre doğru yol almaya başlamış.

Bursa’nın turizmini anlat deseler, böyle anlatırım.

Bursa’da ne hikmetse gelen turist konaklamıyor.

1,8 gün.

Tamam, anladık misafirliğin üç günden fazlası ev sahibini sıkar derler. Ama bizim turistler bırakın 3 günü 2 gün bile kalmıyorlar.

***

Kalması için neler mi yapmadık?

Hatırlatalım, önceki dönem Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe zamanında hafta sonu Bursa kampanyaları düzenledi.

Bursa’nın meşhurları ile ilgili çalışmalar yapıldı, sonuç nafile.

Ne tahanlı pide yemeye geldiler, ne Osmanlı’nın ilk darphanesini görmeye, ne Büyükorhan’da restorasyonu yılan hikayesine dönen bazilikayı onarmaya, ne de Hristiyanların önemli din merkezi olan İznik’i görmeye…

Gelsinler, görsünler, gezsinler, birazcık kent ekonomisine katkıda bulunsunlar diye çok bekledik, beklemeye de devam ediyoruz.

Allah için bu konuda Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş da olağanüstü gayretler gösterdi, göstermeye de devam ediyor.

Güney Kore başta olmak üzere birçok ülkede önemli çalışmalar yaptı. Türk Dünyası Kültür Başkentini Bursa’ya getirdi.

Dünya Göçebe Olimpiyatlarının Bursa İznik’te yapılmasını sağladı.

Çok önemli tohumlar attı…

Bu tohumların faydasını arttırma adına da tabiri caiz ise tohumların filizlenmesi için de önemli bir fuara katıldı.

***

Biz de önceki gün kapıların açan 2023 EMITT Doğu Akdeniz ve Turizm Fuarı’nı takip etme adına Bursa Büyükşehir Belediyesi organizasyonu ile soluğu İstanbul TÜYAP Beylikdüzü Fuar ve Kongre Merkezinde aldık.

Küba’dan, Nepal’e, Edirne’den Mardin’e kadar dünyanın ve ülkemizin değişik bölgelerinden gelen turizm sektörünün aktörlerinin heyecanını yerinde takip ettik.

Bu heyecandan Bursa da nasibini almış durumda.

Bursa standında turizm acentasından tutun sağlık turizminin aktörlerine, oradan tutun ilçe belediyelerine kadar birçok katılımcı ile sohbet ettik. Bursa Büyükşehir Belediyesi adına da Dış İlişkiler Daire Başkanı Abdülkerim Baştürk ile sohbet etme fırsatını yakaladık.

Baştürk’ün konuşmasında önemli detay vardı.

O da eski ismi Keşiş Dağı olan Uludağ’ın tekrar keşiş özelliğini öne çıkarma adına bulunan tapınakların gün yüzüne çıkarılması ile ilgili açıklamaları…

Yakında bu konuda Uludağ Alan Başkanlığı’nın faaliyete geçmesi ile önemli çalışmalar gerçekleşecek gibi duruyor…

Belki de bu çalışmalar sayesinde konaklamayan turistler kentimizde konaklamaya başlayacak. Belki de Uludağ’daki oteller 12 ay açık kalacak.

Umarım bundan sonraki yıllarda Bursa bacasız sanayiden istediği payı alır…

Bursa, Yenişehir Havalimanı ile dünyanın dört bir yanına uçuşa geçer…

Bize düşen bu çalışmaları takip etmek ve taşın altına elini, gövdesini koyanlara başarılar dilemek olacaktır.

​3. Dünya Savaşı ve Irak’ta dağıtılan yeni kartlar

​3. Dünya Savaşı ve Irak’ta dağıtılan yeni kartlar

3. Dünya Savaşı‘nın ayak sesleri iyice duyulurken, Irak’ta da kartlar yeniden dağıtılıyor…

Rusya-Ukrayna, Ermenistan-Azerbaycan, İsrail-İran, Şiiler-Sünniler, Şiiler-Şiiler, Sünniler-Sünniler, Kürtler-Kürtler, ABD-Avrupa, ABD-Çin, Doğu-Batı denklemleriyle karşı karşıya gelen çatışma iklimi 3. Dünya Savaşı’nın düğmesine bastı… Bu saatten sonra huzura ve dünya barışına dönüş olur mu, hiç sanmıyorum!

Rusya ve Ukrayna’nın savaşı ölümüne devam ediyor. İki ülke arasında barış görüşmeleri yürütülse de bu savaş için “planlanan sürenin“ dolmasına henüz var.

Avrupa, bir yandan ABD’nin egemenliğinden kurtulmaya çalışırken, bir yandan da Çin ve Rusya’ya saman altından köprüler kurmanın yollarını arıyor…

Ortadoğu ise bildiğiniz gibi yine toz duman! Ortadoğu’yu çoğu zaman neye benzetiyorum biliyor musunuz; “Bileme Taşına”…

Çünkü dünyayı kapitalist mantıkla egemenliği altına almaya çalışan ülkelerin ve lobilerin; çeşitli bahaneler bulmak için karıştırarak kendine güç, sermaye, alan, eleman bulduğu bilenme yeridir Ortadoğu.

İçinde bulunduğumuz kaos ortamı bir anda belirmedi elbette… 3. Dünya Savaşı adına son yirmi yılda yavaş yavaş oturtulan parçalar Rusya-Ukrayna Savaşı ile dalya dedi.

Olmaz denilen ve herkesin tebessümler eşliğinde ‘bu çağda savaş mı olur hiç’ diyerek ihtimal vermediği savaş maalesef başlamıştı. Son ana kadar Ukraynalıların bile olmaz diyerek günlük yaşamına devam ettiği şehirler bir anda savaşın acı yüzüyle tanışmıştı… Türkiye’nin başından beri sergilediği her iki ülkeye eşit ve çözümden yana tavrıyla açılan gıda koridoru, sivillerin tahliyesi ve barış adına görüşmelerin devam etmesi savaşın dünyaya olan etkisini azaltsa da Rusya-Ukrayna Savaşı yakın zamanda bitecek gibi görünmüyor.

Son yıllarda yaşadığımız akıllara zarar acılar tüm dünyaya sadece şunu öğretti; şimdiye kadar elde ettiğiniz konfora her an veda etmeye hazır olun çünkü mevcut şartlarda olmaz diye bir şey yok artık! Özetle savaşlara, açlığa, kuraklığa, şiddetli doğal afetlere, önlenemez göçlere, salgın hastalıklara, kaoslara hazır olmak zorunda insanlık…

Tüm bu gelişmeler yaşanırken Irak’ta boş bırakılmıyor elbette. ‘Yeni Dünya Düzeni’ Ortadoğu’da da yeni denklemler kurgulamak üzere kartlarını açmaya başladı… Sıcak günlerini yaşayan Irak oldukça sıkıntılı. Tam da burada üç pencere açmak istiyorum çözüme dair.

Birinci pencere; KDP ve KYB’ye dair. Her iki parti Kürtlerin coğrafyadaki dengesi açısından çok önemli. KDP ve KYB kendi içinde çekişmeyi unutmalı artık. Bununla birlikte yine KDP ve KYB Türkiye, Suriye ve İran’daki Kürtleri bırakıp önceliği kendi sınırları dahilindeki vatandaşlarına verirse çok daha kazançlı çıkacaktır. Irak’ta zaten büyük bir sorun var ve bu sorunun merkezinde Kürtlere ait topraklar var. Bu sorun yerinde uzlaşı ile çözülmeli.

İkinci pencere; Türkiye ve İran’ın Irak ve Suriye konusunda birlikte hareket etmesi gerekiyor ve İran, Türkiye’ye karşı şeffaf diplomasiyi tercih etmeli artık. Ayrıca tıpkı Türkiye gibi İran da Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmalı.

Üçüncü pencere ise; Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin dörtlü ittifaka yönelmesi gerekiyor zira bu dört ülkenin hangisinde bir sorun yaşansa doğrudan hepsine etki ediyor ve binlerce kilometre öteden anında müdahale ediliyor…

Evet Ortadoğu yan yana durmak zorunda yoksa huzura ve istikrara açılan başka bir kapı yok…

Edremit’in gece hayatı var mı???

Edremit’in gece hayatı var mı???

Bu yıl 26.’sı düzenlenen 2023 EMITT Doğu Akdeniz ve Turizm Fuarı’na katılmak varmış bugün nasibimizde. Yağmurlu havaya aldırmadan düştüğümüz İstanbul yollarında yoğun trafiğin kurbanı da olsak güzel bir deneyim yaşadık bence.

Aklınızda ‘Bu yıl nerede tatil yapsam?’ sorusu varsa, yanıtını ‘pat’ diye bulabileceğiniz cazibede bir fuardı EMITT.

Ben bayıldım…

Bizim fuara katılış nedenimiz ise hem Bursa ve İznik stantlarını ziyaret etmek, hem de fuara olana ilgiyi gözlemlemekti elbette.

Bursa turizm potansiyeli oluşturmak adına her türlü veriye sahip bir şehir aslında.

Düşünün; kış sporları için dağımız, yayla turizmi için harika yaylalarımız, sağlık turizmi için termal kaynaklarımız ve muhteşem hastanelerimiz, kültür turizmi için paha biçilemez tarihi ve kültürel hazinelerimiz, derelerimiz, göllerimiz, denizimiz var…

Fakat turistlerin şehrimizdeki konaklama ortalaması 1.8 gün!

Yani un var, şeker var, yağ var… Bir de tüm bunları bir araya getirip helva yapmayı yıllardır beceremeyen bir Bursa var…

Desem ki, yeterince tanıtım yapılmıyor, bunun için para harcanmıyor; öyle de değil…

Hayli geniş bir stant kiralanmış, ortasına dev bir ekran yerleştirilmiş, birbirinden güzel Bursa fotoğrafları sergileniyor. Turizm şirketlerinin görüşmelerini yapmaları için küçük deskler oluşturulmuş. İznik için ayrı bir stant daha kiralanmış. Orada da benzeri bir görsel özen dikkat çekiyor.

Bütün bunları bir araya getirince benim aklımdan Ata Demirer’in meşhur ‘Eyvah Eyvah’ film serisinden bir sahne geliyor.

Şarkıcı Firuzan’dan eşi Edremit’i kıskanan müstakbel kayınvalide ‘Siz eşimle tanışmış olamazsınız çünkü Edremit’in gece hayatı yoktur…’  diyor.

Karşılık; ‘Belki Balıkesir’in vardır…’

İşte bizdeki sorun da bu…

Bizim Edremit’in yani Bursa’nın gece hayatı yok…

Gece için ayrı bir eğlence, yeme, içme biçimi sunamayan şehirde niye daha fazla vakit geçirmek istesin ki turistler. Buradan Eskişehir’e ya da İstanbul’a birkaç saatte gider, yiyip, içip, eğlenip günlerini gün ya da gecelerini gece ederler.

‘Sen turizmden ne anlarsın?’ sorusunun muhataplığını hiç üstüme alamayacağımı şimdiden belirteyim, çünkü konunun uzmanları da benimle aynı fikirde olduklarını benim kadar açık cümlelerle ifade edemeseler de dile getirdiler bugün.

Nihayet birileri kral çıplak demeye başladı.

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı Dış İlişkiler Daire Başkanı Abdülkerim Baştürk;

“Bursa’ya gelen turistlerin sayısında bir sorun yok, ama konaklama anlamında Bursa yetersiz!” diyerek,

Bursa İl Kültür ve Turizm Müdürü Kamil Özer;

“Bursa’ya gelen turistler günübirlik geliyor. Bursa’da konaklama sorununu çözebilmek adına otellerin sorumluluk alıp çalışma başlatması gerekli. Bursa’da saat sekizden sonra bir yerde bir şey yiyip içemiyorsunuz. Hayat adeta duruyor. Bu konuda çalışmalar yapmak gerekiyor” diyerek sözlerimin hiç de boş olmadığını ortaya koydular.

Sağ olsunlar, var olsunlar…

Burada da teşhis doğru, ancak tedavi yolu yanlış demek durumundayım. Zira Abdülkerim Baştürk konaklama süresini uzatmak için inanç turizmini ön plana çıkaracaklarını, bunun için Uludağ’da 27 tane eski kiliseyi gün yüzüne çıkardıklarını ve bu bağlamda ilerleyerek turist konaklama sürelerini uzatacaklarını anlattığı bir proje ile çıktı karşımıza.

İnanç turizmi ancak haç gibi belirli bir yerde belirli ritüellerle belirli bir süre içerisinde ibadet söz konusu olursa konaklama ortalamasını artırmaya yardımcı olur diye düşünüyorum. Yoksa insanlar inançları gereği görmek istedikleri yerleri günübirlik de ziyaret edebilirler. Bu durum konaklamayı mecburi kılmaz.

İnanç turizminin yerine Bursa Gezeklerini turistik hale getirmek, tıpkı Sıra Geceleri gibi cazip bir ürün olarak sunmak bence daha mantıklı.

Elbette bunun yanına şehrimizin ezelden beridir en büyük eksikliği olan kültür ve sanat varlığını artırmak da büyük kazanım olacaktır. Böylece bizler oyun ya da konser izlemeye başka şehirlere gideceğimize kendi şehrimizde kalırız, hatta başka şehirlerden Bursa’ya gelenler olur.

Yani diyorum ki; böylece bizim Edremit’in de gece hayatı olur ve kim bilir

NOT: ‘Biz kırsalın ortasındaki sıcak suyu satarak para kazanıyoruz. Siz şehrin ortasındaki kaynakları nasıl pazarlayamıyorsunuz?’ diyen Kütahyalı turizmciden utanarak termal değerlerimizi çarçur etmemeyi hızla öğrenmemiz ve bu alanda da kendimizi geliştirmemiz lazım.

Memleket’in kontenjanı belki de Şahin’i milletvekilliğinden etti…

Memleket’in kontenjanı belki de Şahin’i milletvekilliğinden etti…

Seçimlere sayılı günler kaldı. AK Parti adaylarını ve seçim beyannamesini kamuoyu ile paylaştı. Nasipse 14 Nisan’da Bursa kamuoyu ile paylaşacak.

Ardından tam gün tam saha pres anlayışı ile sahaya inecek. Bir tarafta bunlar yaşanırken diğer tarafta da listelerle ilgili değerlendirmemiz devam ediyor…

Bu dönem kontenjan kullanan bir başka siyasi parti de Memleket Partisi…

Muharrem İnce’nin Genel Başkanı olduğu Memleket Partisi Bursa’nın her iki seçim bölgesinde de kontenjan kullanarak sürpriz yaptı…

Belki de bu sürpriz yapmasaydı, seçmen de İnce’nin partisine hoşuna gidebilecekleri daha güzel bir sürpriz yapabilirdi.

O sürpriz de muhtemelen şu olurdu:

Memleket Partisi’nin ülke barajını geçmesi ile CHP’nin listesini beğenmeyen sosyal demokrat kesim Memleket Partisi’ne kayabilirdi.

Hatta Bursa 2.Bölgeden Mesut Şahin liste başında olsaydı, milletvekili çıkarabilirdi. Şahin listenin ikinci sırasında.

İlk sıradaki isim kontenjan.

Hal böyle olunca seçmen de düşünecek.

Belki sürpriz yapacak, ama bu sürpriz kimseyi mutlu etmeyecek.

Keşke seçmenin bu kadar düşüneceğine Muharrem İnce’nin kurmayları daha fazla düşünüp kontenjanı Bursa yerine başka bir ilden kullansalardı, milletvekilliğinden de olmasalardı…

Hem Muharrem İnce, hem teşkilatları, hem de Mesut Şahin mutlu olurlardı…

Bir tarafta bu tür listelerin hala yankıları devam ederken, diğer tarafta da partilerin saha inme ile ilgili çalışmaları devam ediyor.

Bakalım bu inişler sonrası kimler TBMM’ye gidecek onu da zaman içerisinde göreceğiz.

Ama bizim bugünden gördüğümüz kritik bir seçimin gerçekleşeceği.

Bu seçimden sandıktan nasıl bir sonuç çıkacak?

Onu da 14 Mayıs akşamı sandıklar açıldığında hep beraber görüp, izleyeceğiz…

ASRİAD’IN ÇADIR GELENEĞİ BU YILDA DEVAM ETTİ…

Mübarek ramazan ayının son günlerine doğu yaklaşıyoruz. Ramazan ayı yardımlaşmanın ve dayanışmanı en üst seviyeye çıktığı ay.

İşte bu noktada dayanışma ile ilgili önceliğin deprem bölgesi olduğu bir gerçek.

Öte yandan ramazan ayının diğer bir klasiği de iftar çadırları.

Bu minvalde bu sene Bursa’da sınırlı sayıda iftar çadırı var desek yeri.

O çadırlardan birini de geleneksel hale getiren Mehmet Karakoyun’un başkanı olduğu ASRİAD Bursa Şubesi’nin Arabayatağı Metro istasyonu’nun yanındaki boş arazide kurmuşlar.

Ramazanın ilk gününden itibaren her gün yaklaşık dokuz yüz ile bin kişi arasında ihtiyaç sahibi orucunu burada açıyor.

Ya da evlerine sıcak yemek götürüyorlar.

Bizler de önceki gün Karakoyun’un misafiri olarak çadırda bulunduk, yemek dağıtımına katıldık.

Emeği geçen hayırda bulunan herkesi tebrik ediyoruz. Darısı diğer iş insanı derneklerine…

İYİ Parti sahaya iniyor, AK Parti’nin şarkıları eskidi

İYİ Parti sahaya iniyor, AK Parti’nin şarkıları eskidi

Önümüzdeki bir ay seçimle yatıp seçimle kalkacağımız şimdiden belli olduğundan haftalık programım ‘Ortak Akıl’ın konuğu ile ilgili tercihimiz de siyasi bir isimden yana oldu. İYİ Parti Bursa İl Başkanı Mehmet Hasanoğlu’nu ağırladık bugün programda.

Listelerini hazırladıktan sonra neredeyse hiç şaşkınlık yaşamayan, adaylarına sahip çıkıp seçim çalışmaları için derhal kollarını sıvayan İYİ Parti’nin liste kavgasını temayül yoklamasından önceki çalışmaları sırasında verdiğini ve ardından çıkan sonuca da razı olduğunu söylemekte yarar var.

Ben listelerde en çok temayül yoklamasının doğrudan yansımasını görmekten memnuniyet duydum, demokrasiden yana bir tutum olarak ve bu yansıma ile birlikte özellikle seçilecek noktalarda kadın adayların varlığı beni çok mutlu etti.

Bugün itibariyle Seçim Koordinasyon Merkezlerini açıp sahaya inecek olan ekipler görüyorum ki, çok heyecanlı ve istekliler. İl Başkanı Mehmet Hasanoğlu, Bursa birinci seçim bölgesinde birinci parti olacakları iddiasını koyuyor ortaya.

Bu iddia ile birlikte AK Parti cephesinde neler olduğuna da bakmakta yarar görüyorum.

AK Parti’nin Çarşamba günü itibariyle sahaya inip çalışmalara başlayacağını biliyoruz.

Bunun öncesinde, her seçim döneminde olduğu gibi yine büyük ve görkemli bir törenle sahneye çıkan Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan,  partisinin seçim mottosunu “Türkiye Yüzyılı için doğru adımlar” olarak lanse etti.

Yine her zaman olduğu gibi iddialı bir söylem tercih edilmiş gördüğüm kadarıyla. Ben tam da, ‘yine içi boş algı yönetimi sözler mi dinleyeceğiz?’ sorusunu sorarken kendime, AK Parti’nin 2018 yılında resmi web sitesinde yayınlanan ve birçoğu gerçekleşmeyen 2023 hedeflerinin tamamı yayından kaldırıldı.

Silinen vaatler arasında; ‘Dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmek’, ‘Kişi başına düşen milli gelirin 25 bin dolar olması’, ‘Bir milyon işsize iş bulunması’, ‘500 milyar dolar ihracat hedefi’ yer alıyordu.

Tabii vaatlerin yerine yenisini koyunca eskisini kaldırmak normal de bu vaatlerin geldiği son noktanın acı bir tablo oluşturuyor olması pek normal değil.

Çünkü canım ülkem dünyanın en büyük 20. ekonomisi arasında yer alma mutluluğuna Kasım ayı verileriyle ancak ulaştı. Yanlış hatırlamıyorsam bu konuda 22. ülke düzeyine kadar gerilemiştik.

Kişi başına düşen milli gelirimiz ise 2022 yılında 10 bin 655 dolar olarak açıklanmış ve bu rakamla 2013 yılı verilerinin de gerisinde kalmıştı. Üstelik bahsedilen bu ortalama gelir her geçen gün daha da adaletsiz bir şekilde dağıtıldığından, ülkenin büyük bölümü gözlerini kocaman açıp, ‘10 bin dolar mııııı!!!’ diye bağırıyor olabilir şu an.

İhracat rakamları ise 2022 yılında 254 milyar 172 milyon dolar oldu. Bu, AK Parti’nin 2023 hedeflerinin yarısına ancak denk geliyor.

Yani ben olsam ben de yeni vaatler açıklarken gerçekleştiremediğim vaatleri yayından kaldırtırdım.

Tebrikler, çok iyi bir strateji…

Benim asıl merak ettiğim, milletin aklından son yıllarda yaşadıklarını da silebilecek misiniz aynı kolaylıkla?

Eski vaatler meselesi böyle, gelelim yeni vaatlere…

Bu noktada da Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı vaatlerle örtüşen bir tablo görüyoruz. Hatta bir an kendimi Kılıçdaroğlu’nu dinliyor gibi hissettim diyebilirim.

Ne diyorlar misalen;

-Kamuya işe alımlarda, görevin getirdiği zorunluluklar dışında mülakatı kaldırarak gençlerimizin sınavlardaki başarı sıralamasını baz alacağız deniyor.

Çok biliyoruz sınav birincilerinin mülakatlarda elendiğini ve işsizlikten süründüğünü…

Kamuya sürekli kayırmacı yaklaşımla adam almak için kullanılan bu taktiğin liyakatli kadrolar oluşturmak konusunda sıkıntılı olduğu ve sistemin başarı odaklı ilerleyeceği, zaten Kılıçdaroğlu tarafından söylenmişti.

Geçiniz…

Başka ne deniyor;

– Gelir tamamlayıcı aile destek sistemiyle hiçbir hanenin gelirinin belirli bir seviyenin altına düşmemesini temin edeceğiz. Aile Koruma Kalkanı Programı’yla, ev hanımlarının emekliliğine destek vermekten, her ailede en az bir çalışan olmasını sağlamaya kadar pek çok uygulamayı başlatacağız.

Eee… Bu sistem de daha önce pek çok detayı ile birlikte Kemal Kılıçdaroğlu tarafından uygulanacak sistem olarak açıklanmıştı.

Anlaşılan makarna ve kömür dağıtımlarına burada son veriyorlar…

Daha başka ne deniyor;

– Yükseköğrenimdeki gençlerimize bir defaya mahsus olmak üzere cep telefonu ve bilgisayar ediniminde vergi muafiyeti sağlayacağız, ayrıca aylık 10 GB ücretsiz internet vereceğiz.

– 5 milyon öğrencimize verilen ücretsiz öğle yemeği desteğini devlet okullarımıza yaygınlaştıracağız.

– Gençlerin üç temel alanda beceri kazanmalarını sağlayıcı, okul içi ve dışı programlar uygulamaya koyacağız. Bu çerçevede, en az bir müzik enstrümanını kullanabilmeyi, bir yabancı dil konuşmayı ve bir spor dalında lisans sahibi olmayı destekleyeceğiz.

Yaşlı bakım sigortası uygulamasını hayata geçireceğiz.

Tamamını daha önce Kemal Kılıçdaroğlu’ndan duyduğumuz vaatler bunlar. İlginçtir, bu vaatler açıklanırken sürekli sorulan bir soru vardı hani; ‘Kaynağı nereden bulacakmış? Bunlar ekonomi bilmez! Sizin sırtınızda küfe yok!…’ gibi sözler…

Hatırladınız mı?

Daha geçen gün ‘100 bin öğretmen ataması’ diye bağıran genç öğretmene böyle seslenilmemiş miydi?

Peki, ne değişti de kaynak yarattınız bu projelere…

Bir de adama sormazlar mı, ‘Yirmi yılı aşkındır iktidardasın, madem yapılıyordu niye yapmadın?’ diye.

Sözün özü; yeni şarkılar söylenemiyor artık, hatta başkalarının şarkı sözleri çalınıyor.

Son olarak Erdoğan’ın Bursalılara seslenişini irdelemek isterim.

“Açılış mitingine geldiğimizde gördüğümüz Bursa neyse inşallah sandıklarda da bu Bursa’yı görmek istiyoruz.”

İnsanın ne dilediğine dikkat etmesi gerekiyor diyenler haklı olabilirler. Çünkü AK Parti’nin kalesi Bursa’da son yapılan mitingde AK Partililerin dahi onayladığı bir katılım düşüklüğü vardı. Aynı durumun sandığa yansımasını istemek, dilek hakkını çok kötüye kullanmak olur kanaatimce…

Seçim mi, geçim mi?

Seçim mi, geçim mi?

Siyaset sahnesi toz duman.

İttifaklar, pazarlıklar, masadan kalkmalar, masaya oturanlar, masanın sofraya dönüşmesi…

14 Mayıs’a sayılı günler kala ortalık hayli karışık.

Öyle ki siyasetin kazanı kaynadıkça deprem felaketi de unutuldu gitti! Ekonomik sorunlar da önemsizleşti, jeopolitik sorunlar masadan kalktı adeta, kadına şiddet, çocuk hakları da gündemden düştü.

Varsa yoksa siyaset.

Sadece 600 koltuk için on binlerce kişinin kapışması en somut örnek oldu.

Özellikle geçen haftaya damgasını vuran adaylık kapma yarışı, ittifak üyesi partiler arasında da parti üyeleri arasında da sıkı kapışmalara yol açtı!

Neticede sevinenlerden çok üzülenlerin olması doğal. Klasik ifade ile küskünlerin varlığı da kaçınılmaz bir sonuç.

Peki bu küskünler seçim sonuçları üzerinde ne kadar etkili olur?

Partiye göre ile göre elbette ki bir etki söz konusu olacaktır.

Özellikle de meclisteki vekil sayıları bazında hassas bir denge söz konusu iken küskünlük meselesi epey öne kazanabilir.

Ama çok hayati meselelerin ivedilikle gündemde tutulması gereken günlerdeyiz.

Ve her parti tarihi bir önem atfediyor bu seçimlere.

Yani kimsenin küsme lüksü olmamalı! Dağ gibi çözülecek mesele varken özellikle de…

Herkesin partisine, dava ve ilklerine sahip çıkarak mücadele etmesi gerekir. Öyle ya şimdiye kadar verilen mesajlar adeta bir milli mücadele ve kurutuluş savaşı mottosuydu ittifaklar adına.

Demek ki her neferin mücadele gücüne sonuna kadar ihtiyaç var!

Oysa ki; aday olanlar da olamayanlar da tartışma konusu olarak gündemin baş maddesi olarak karşımızda dikilmeye devam ediyor.

Görünen o ki; bu tartışma kolayca gündemden düşmeyecek.

Ve 14 Mayıs için geri sayım hızlanırken içimiz dışımız daha fazla siyasi polemik ve kapışmayla dolacak!

Peki vatandaşın ne kadar umurunda siyasetin gündemi?

Siyasetle doğrudan bağları olanlarla sempatizanlar dışında pek de kimsenin umurunda değil. Olmaması da lazım.

Çünkü siyaset sahnesindeki toz duman vatandaşın yaşadığı sorunları gölgelemekten başka bir işe yaramıyor.

Ve başta hayat pahalılığı olmak üzere vatandaşı kara kara düşündüren çok sayıda sorun var!


Millet karnını doyurma derdinde. Açlık sınırı olmuş 9 bin 590 lira. Asgari ücreti bin liradan fazla aşmışken açlık sınırı, adayların koltuk kapma sevdasına çok da hoş bakılmayacağı açık!

Dana kıyma üç yüz lirayı soğan 30 lirayı aşarken de siyasetin ne kadar karın doyuracağı ayrı bir mesele.

Taze açıklanan TÜİK’in verileri de işsizlikteki yükselişi ortaya koymakta. Yüzde 10 seviyesine çıkan manşet işsizlik rakamına karşın sokaktaki asıl işsizliği gösteren atıl işgücü oranı yüzde 23,4 seviyesinde.

Yani çalışmak isteğinde olan dört kişiden biri işsiz demektir.

Bir tarafta hayat pahalılığı ve işsizlik gibi çok somut ve yapısal sorunlar çözüm bekliyor. Diğer tarafta depremin yarattığı sosyoekonomik sorunlara çare lazım.

Ama gündem bir türlü bu konulara gelmiyor. Gelse de popülist söylemlerin dışında çok az şey duyduk siyasilerden!

Artık boş vaatler yerine somut ve kalıcı çözüm önerilerinin sahne alması şart.

Ve seçimlerden hemen sonra iktidara kim gelirse gelsin bir an önce icraatlare başlaması da şart. Kaybedecek bir günümüz bile yok çünkü.

BBP’de sürpriz yok, İYİ Parti’de iki kontenjan

BBP’de sürpriz yok, İYİ Parti’de iki kontenjan

CHP ve AK Parti listelerini dünkü yazımızda almıştık. Her iki listeyi genel olarak değerlendirerek, artılarını eksilerini gözler önüne serdik.

Bugün de BBP ile İYİ Parti’nin listelerinden bahsedeceğim.

Özellikle son güne kadar ortak liste ile gidilmesi konusunda gayret gösteren BBP, bu döneminde kendi adayları ile seçime girecek.

Belki de Bursa’dan ilk defa milletvekili çıkarmaya yakın olacak.

Baraj derdi yok, seçim bölgelerinde 80 bin civarı oya ulaşırsa BBP tarihinde ilk kez Bursa’yı TBMM’de temsil edecek.

Şimdi gelelim BBP’nin adaylarına…

Birinci seçim bölgesinde ilk sırada beklenildiği gibi Ekrem Alfatlı yer alıyor. BBP’nin ekran yüzü olan Alfatlı, bu seçimde de partisinin dinamosu olacak.

Onun ardından sıralamada Osmangazi İlçe Başkanlığı görevinden ayrılıp milletvekili aday adayı olan İsmail Demir geliyor.

Ardından sırasıyla Harun Çiçek, Şaban Demir, Kemal Akyıldız, İsmail Aslan, Nail Artuç, Mehmet Erhan Altan, Kadriye öz, Mehmet Can Özer’den oluşuyor.

Gelelim 2.Bölgeye;

İlk sırada Ceyhan İnci, ardından Selahattin Celt, Aydan Ayhan, Kadir Taş, Hasan Uslu, İsmail Erdem, Soner Gemlik, Hüseyin Yenidoğan, Serdar Koçak, Ozan Aydın milletvekili aday listelerinde yer buldu.

BBP’DEN SONRA GELELİM İYİ PARTİ’YE…



Altılı masanın Cumhurbaşkanı adayı belirleme sürecinde yaşananlar aklımızda.

Akşener önce masadan kalktı, ardından tekrar masaya geldi.

Sonrası malum…

Ardından Bursa özelinde ise;

İYİ Parti Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu’nun milletvekili adayı olmayacağını açıklamasının ardından Genel Başkan Danışmanı Aytun Çıray’ın çıkışları ve görevinden ayrılıp aday olan bir belediye başkanının temayülle ilgili dillendirmeleri de bir anda gözlerin İYİ Parti’ye çevrilmesine neden oldu.

Bizi ilgilendiren ise Bursa listelerinin nasıl olacağı idi.

Bu konuda Genel Başkan Meral Akşener listelerin ikinci sırasının kontenjan olduğunu duyurmuştu. Bu kontenjana mevcut milletvekillerinden Ahmet Kâmil Erozan mı gelecekti yoksa bir başka isim mi?

Sonuçta Erozan partisi tarafından aday gösterilmedi…

Temayülden çıkan sonuç her iki bölgede Müberra Çakır dışında uygulandı.

Kontenjanlardan birine İbrahim Alagöz diğerine de Sevinç Atabay geldi.

Bursa’daki listeleri genel olarak değerlendirdiğimizde bu konuda son kararı halk sandıkta verecek. Bugünden söyleyeceğimiz İYİ Parti’nin her iki bölgede birer milletvekilinin olduğu.

Bize bekleyip, takip etmek düşüyor.

Yarın öbür gün de Memleket Partisi ve Yeniden Refah Partisi’nin adaylarını yazarız.

Ama bugünden şunu da ifade edelim.

AK Parti adaylarını Ankara’da tanıtıp 14 Nisan 2023 tarihi itibari ile tam kadro sahaya çıkacak…