Yerel meclisler ve örnek olan birkaç isim

Yerel meclisler ve örnek olan birkaç isim

Özellikle yerel meclis olarak nitelendirdiğimiz belediye meclislerinin, görev ve sorumlulukları açısından baktığımızda, yüklendiği önemli bir misyon bulunuyor.

Bir anlamda seçilen meclis üyeleri yaşadığı veya seçildiği bölgenin gözü kulağı olabilir. Burada yapacağı çalışmalarla o bölgenin sorunlarına dikkat çekebilir.

Yapmış olduğu çalışmalarla halkın tercümanı olabilir.

Ama ne yazık ki son yıllarda maalesef belediye meclis üyesi seçilen siyasetçilerimiz aktif noktada görev almaktan kaçınıyorlar.

Grup kararına aykırı olmasın diye seleri çıkmıyor.

Özellikle gündemde olan Soğuksu Sanayi Bölgesi ile ilgili olarak bugün gerek iktidardan gerekse muhalefetten meclis üyesi seçilen isimlerin içlerine sinmese de konuşmadıklarını biliyoruz.

Öte yandan, yine eş dost atamaları içine sinmese de Mustafa Bozbey’le ayrı düşünseler de bazı meclis üyelerinin ses çıkarmadığını da şahitlik ettik.

Her zaman off the record diye konuştuklarında bizden daha muhalifler…

Amma velakin mecliste durum farklı…

İşte bu noktada geçmişte yerel meclislerde görev yapan bir kaç isim var ki zaman zaman partileriyle ayrı düşünseler de doğru bildiklerini yerelde söyleyip yeri geldiğinde kendi partisine yeri geldiğinde yerel veya genel iktidara eleştirilerini yapabiliyorlardı.

İşte o örnekler:

Bursa’da son yıllarda yerel mecliste sıkı muhalefet yapan isimlerin başında merhum Semih Pala geliyordu.

Pala’nın bağımsız kaldığı dönemde merhum Hikmet Şahin‘e karşı muhalefeti hala gözümüzün önünde.

Kent sorunlarını gündeme getirerek kamuoyunu bilgilendiriyor ve gündem oluşturabiliyordu.

Bir başka isim Dr. Ceyhun İrgil. Hem Bursa Kent Konseyi hem de Nilüfer ve Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi olarak hem nalına hem mıhına deyimini yerine getiren bir siyasetçi olarak gönüllerde ayrı bir yeri vardır İrgil’in.

Bunu yanı sıra ardından TBMM’ye gittiğinde ilkeli duruşu ile halkın gönlünde de ayrı bir yer edinmiştir..

Sonrasında bir başka isim, benim de Bursa kamuoyunun da “atom karınca” diye andığı Cemil Aydın, görev yaptığı süre zarfında gündeme getirdiği konuların takibini yapan bir isimdi. Geçmişte Osmangazi’de her sorunu gündeme getiren Aydın, görev süresi bittikten sonra da bu görevi fazlasıyla yerine getiriyor.

İkametini Osmangazi’den Nilüfer’e taşıyınca şimdi Nilüfer’de aksayan sorunları gündeme taşıyan Aydın, akıllarda kalan bir meclis üyesi…

Bir başka isim Erdal Türkoğlu. O da görev yaptığı Yıldırım’da belediye meclis üyesi olarak yapmış olduğu grup sözcülüğü ve aktif muhalefetle meclis üyeliğinin hakkını teslim eden isimlerdendi. Görev süresi bittikten sonra da toplumun müzdarip olduğu yerel ve genel sorunlara alternatif öneriler sunarak kentte katkı koymaya devam ediyor.

Keza bir başka isim Osman Ayradilli. O da renkli kişiliği ile gerek Osmangazi gerekse Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi üyesi iken farklı bakış açısı ile sorumlu muhalefet yapan bir isimdi.

Yeri geldiğinde alternatif öneriler de sunabiliyordu.

Bakalım bu dönem sonunda bizim de aklımızda kalacak böyle bir meclis üyesi olacak mı?

Yoksa parmak indirmeler ve kaldırmalar olacak.

Bekleyip, takip edelim…

‘Kararlıyız; toprağı, dağı, ovayı koruyacağız!’

‘Kararlıyız; toprağı, dağı, ovayı koruyacağız!’

Hazır Bursa için gündem eski hızından biraz daha düşük ilerliyorken, hazır yaz tatili modu açılmışken beyinlerde, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in Haziran ayı değerlendirme toplantısından Bursa için önemli konulardan biri olan Soğuksu meselesine nasıl bir uyarı çıktı belirtmek isterim.

Kadrolaşma çalışmalarını büyük ölçüde tamamlayan ve 1/100.000’lik planla ilgili ilk görüşmelerine başlayan Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin en hassas olduğu nokta tarım alanlarının korunması olacak. Bunu şimdilerde fark etmiyoruz, çünkü çalışmalar elle tutulur, gözle görülür bir hale gelme aşamasında değil, ancak Başkan Bozbey’in toplantıda söylediği;

“Bursa’da plan çalışması içerisinde bunu hep beraber yaşayarak göreceğiz, tarım topraklarını korumak zorundayız ve aldığımız kararları bu yönde alacağız.

Toprağın üst kısmının dışında toprağın alt kısmının kullanımı konusunda da sorunlarımız mevcut. Bursa’da şu anda yer altı suyu merkezde 180 metreden çıkıyor. Bu aslında tehlike çanlarının çaldığını gösteriyor bize. Bazı bilim insanları ile görüştüğümüzde olası bir Bursa Ovası obruk sorunlarından bahsediyorlar. Konya’da yaşandığı gibi dev obrukların ovada görülmeye başlanması an meselesi. Bunun nedeni de gayet açık, yer altından çekilen sular! Bursa ovasında yer altından çekilen suyla ilgili sorunumuz çok büyük. Sadece tarım için değil, farklı nedenlerle de su çekiliyor yer altıdaki kaynaklardan. Bunları gündemimize taşıyacağız. Bakanlıkları da bu noktada devreye girmeye davet edeceğiz.

Net duruşumuz şu; tarım toprağımızı dağımızı, ovamızı korumak istiyoruz!” sözleri çok önemli. Konuşmanın kayda geçmesi açısından kelime kelime yazılması da mühim. Verilen sözlerin unutulması ihtimaline karşılık bu meslek bizi kayıt altına alma konusunda uzman yaptı malum.

Konuşmayı bir de irdelemek gerekiyor elbette.

Dikkatimi çeken ilk şey, ‘Soğuksu’da yeni bir sanayi bölgesi oluşturulmasına asla izin vermeyeceğiz’ gibi bir cümleyi duymamış olmam. Fakat hemen hatırlatalım, konuyla ilgili CHP’nin itirazları, bu itirazları dile getirdikleri açıklamaları mevcut. Zaten Bursa Büyükşehir Belediyesi de planın askıda olduğu süreçte itirazını yapmış, hatta öyle iyi bir çalışma gerçekleştirmiş ki, belediyenin itirazı kabul de görmüş bakanlık tarafından.

Vurgulamakta fayda var, plan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığından geldiği için itiraz etmek, dava açmak, konuyla ilgili kamuoyu oluşturmak gibi süreçler dışında izlenebilecek başka bir yol yok.

Bu noktada ne yapılabilir?

Ya Soğuksu’nun yeni bir Cargill davasına dönüşmesi izlenebilir ya da öyle bir toz kaldırılır, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in de içinde bulunduğu sivil inisiyatif konuyu öyle bir Türkiye gündemine oturtur ki, herkes şaşar kalır.

Böylece Bursa uzun zaman sonra ilk kez Türkiye gündemine hayırlı bir iş için oturma fırsatını da yakalamış olur.

Bir de sürekli olarak şehir içindeki küçük sanayi işletmelerini şehir dışında bir KOBİ OSB noktasına taşıma, bu vesileyle de çeşitli yerlere KOBİ OSB unvanı sağlayarak yeni bir arsa rantı yaratma çalışması mevcut hatırlarsanız. Soğuksu bölgesi için bu durum da geçerliliğini koruyor.

Ben de diyorum ki, hani şu yılan hikayesine dönen, mağdurlarının dernekleşmesinin üzerinden bile yıllar geçen, hiçbir küçük sanayicinin taşınmadığı, ama küçük sanayiciler üzerinden devşirilen paraların da ne olduğunun anlaşılmadığı Çataltepe sorununun çözümü yeterli alanı sağlar zaten.

Neden böyle bir sorunun çözümü için yol yürümek yerine yeni sorunlu alanlar oluşturmayı göze alarak KOBİ OSB’ler kurup arsa rantı elde etme çabasına giriliyor ki…

Konuyla ilgili sorulan soruya yanıt olarak Çataltepe taraflarını bir araya getirdiğini, bir türlü başını kaldıramadığı tebrik ziyaretlerinin arısında bu soruna değinmeyi başardığını, tarafların da belli bir uzlaşı noktasına geldiğini anlattı Mustafa Bozbey.

Öyle ya ortada kocaman atıl bir bölge duruyor. İnsanlar belirli sorumluluklarını yerine getirmiş, ellerinde kocaman bir sıfır var.

Anlaşılan o ki, TOKİ’nin yıllar sonra projeyi yeniden devralması mümkün değil, kooperatifin de belirli fedakarlıklarda bulunup meseleye el atması gerekiyor. Bir ölçüde varılan mutabakatın hem yazılı hale gelmesi, hem de görüşmelerin tam olarak tamamlanıp çözüm noktasına ulaşılması için bayramdan sonrasını beklemek lazım.

Bir ayrıntı da kendi fabrikalarının içinde yarısı yasal, yarısı kaçak sondajlar yapan ve bu yer altı sularını genellikle tekstil alanında kullanan fabrikalar da önümüzdeki günlerde sıkı denetim için girecek gibi duruyor.

Geç bile kalınmış bir süreçti.

Bursa’nın hiç tükenmeyeceği düşünülen yer altı su kaynakları öylesine hoyratça kullanıldı ki, bu durum öylesin suiistimal edildi ki, iş gelip ‘obruk’ oluşumu gibi korkutucu bir noktaya dayandı.

Bundan sonrasında herkes bu konuda ayağını biraz daha denk alacak gibi.

Doğrusunu söylemek gerekirse ben şehirle ilgili meselelerin çözümünde ilk günden böylesi bir kararlılık içinde olunmasını beklemiyordum. Hemen hemen her yazımda yazdığım gibi, kolay değil 20 yıllık bir AK Parti yönetimi ve bu yönetimin ardından şehrin çeşitli dinamikleri ile temas halinde olan bir Bursa Büyükşehir Belediyesinin yönetimini devralmak kolay mesele değil.

İşler yürürken de konuşulduğu gibi kararlı olunacak mı bunu da zaman gösterecek…

BUSİAD’da Cavit Çağlar’ı dinledik

BUSİAD’da Cavit Çağlar’ı dinledik

Siyaset ivmesinin değişimden yana yön almasıyla birlikte yanlışların yanlış olduğunu küçük küçük söylemeye başlayan kurum ve kuruluşlar olması hem sevindirici hem de dikkat çekici. Her zaman söylediğim gibi muhalefet iktidarı doğruya yönlendirmek için önemli bir yol göstericidir aslında. Mühim olan bu kılavuzun samimiyetine inanmak ve yol göstericiliğinden gururla yararlanmak…

Bizim ülkemizin böylesi bir medeniyet düzeyine ulaşması ne kadar zaman alır içinden geçtiği, sadece tek bir kişinin doğruları bildiğine inanıldığı dönemin ardından, bunu bilmek güç. Ben çıkan aykırı seslerin oluşturduğu ritmi yakalamayı seviyorum şimdilerde.

Hazır yanlışa yanlış demek ve doğruyu söylemek demişken, geçtiğimiz günlerde bir ‘Yaza Merhaba’ partisi veren BUSİAD’ı da anmadan geçmek olmaz elbette.

Bir dönemin yaygın akşam toplantısı anlayışı ile tertip edilen gecede içkilerin saklı köşelerde içilmediği, kısacası bir mahallenin baskısından bunalan kesimin, karşı mahalleye aynı baskıyı uygulamaya çalıştığı günlerin geride kalabileceğinin bana anımsatıldığı keyifli bir geceydi.

Gecenin en önemli ayrıntısı ise Eski Devlet Bakanlarından Cavit Çağlar’ın onur konuğu olmasıydı. ‘Cavit Çağlar: Fırtınalı Bir Yaşamöyküsü’ adlı kitabının tanıtımını yapmak ve kitabın içinden alıntılarla anılarını BUSİAD üyeleri ile paylaşmak için geceye katılan Çağlar’dan bir imzalı kitap almak için listeye ben de adımı yazdırdım. Kendisinden bir dönüş olur mu bilmem, ama niyetimizi belli etmek mühim.

Sonuçta yıllarca Olay Televizyonunda çalışmış, bu dönemde mesleki olarak pek çok kazanım edinmiş, çalıştığım dönemde hak ettiğim ekonomik koşullardan da memnuniyet duymuş bir basın mensubuyum.

Cavit Çağlar ve benzeri dönemin öne çıkan isimlerini fırsat bulunca böyle kanıyla canıyla karşınızdayken dinlemek insana başka yaşam biçimlerinin de var olabileceğini anlatıyor. Onlardan öğrenilecek pek çok şey var.

Mesela hissediyorsunuz, BUSİAD Evinin bahçesindeki iş insanları ile Çağlar’ın hayata benzer yerlerden baktıklarını.

Anlatıyor Çağlar, ailesiyle birlikte Meriç Nehri’ni kayıkla geçen, Türkiye’ye kaçak giren bir çocuğun nasıl olup da 25 bin kişinin çalıştığı 5 fabrikanın sahibi olarak, sanayi ve iş dünyasının zirvesine oturduğunu, sonrasında da 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile birlikte siyasetin zirvesine yerleştiğini, hatta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dahi zaman zaman destek istediği bir arabulucu haline geldiğini…

Şanslar, şanssızlıklar, bolca zeka, bolca saygı, bolca diyalog, bolca beceri içeren, hiç geri vitesi olmayan bir hayat öyküsü…

Öykünün içindeki Rusya konusu hayli dikkat çekici elbette. Yakın zamanda yaşandığı için de akıllarda kalmış önemli bir ayrıntı. Çağlar’ın siyaset hayatına geri dönüşünün en çok dikkat çektiği konu…

Uçak düşürme sonrası Rusya’yla yaşanan krizi nasıl çözdüğünü anlatırken, “Çözülmeseydi Ukrayna’nın durumuna düşerdik” diyor Çağlar.

Rusya’nın ABD ve Çin’den sonra dünyanın üç süper gücünden biri olduğunun altını çiziyor ve bunlardan birinin uçağının Türkiye tarafından düşürülmesinin nelere mal olabileceğine işaret ediyor.

Ardından da, sorunun aşılmaması durumunda, ülkemizin karşı karşıya kalabileceği muhtemel durumu şu sözlerle özetliyor:

Allah bana fırsat verdi. Türkiye’nin savaşa girmesini önleyen bir insan oldum. Eğer netice alamasaydık, Allah korusun, Ukrayna’nın durumuna düşebilirdik.”

Çağlar’ın altını kalın kalın çizdiği bir konu daha var anlattıkları arasından seçilen.

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet sayesinde buradayız. Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmasa hepimiz kul idik, vatandaş değildik. Onun için vatandaşlığın kıymetini bilin. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet olmasa buralara gelemezdim. Sizler de gelemezdiniz. Bunu sakın unutmayın” diyor  Çağlar.

Sıklıkla şikayet ettiğim, sistemin alt basamaklarında yer alan çocukların basamakları tırmanmasına müsaade etmeyen bir tür modern kast sistemine dönüşmesi konusu da burada gündeme yeniden geliyor benim için.

Elbette bahsedildiği kadar kolay ve destekten yoksun olmamıştır, ancak şunu unutmamak gerekiyor ki, küçük bir kayıkla kaçak yollardan Türkiye’ye gelen bir çocuk zaman içinde ve az bir destek sayesinde ülkenin en üst basamaklarına çıkabilecek şansı yakalıyor bu hikayede.

Oysa şimdi herkes kendi küçük hikayesine ve yanındaki çocuğuna baktığında, çocuğunun gelecekte kendisinden birkaç basamak üstte olmasını boş verin daha da geride kalacağını hüzünle görüyor. Kirada oturan bir ailenin çocuğu en iyi ihtimalle yine kirada oturan bir yetişkin olabiliyor mesela, ev sahibi olması hayale yakın…

Maaşıyla ailesini geçindirebilen bir babanın çocuğu, kazancıyla ailesini tek başına geçindiremiyor. Herkes bir diğerine ‘Nerede o eski maaşlar, şimdi zor geçiniyoruz…’ diyor.

Artık kimse hayata en alt basamakta başlayan birinin en üst basamağa çıkabileceğine ihtimal dahi vermiyor…

Yani, evet, ekonomik basamaklar arasındaki geçişkenliği ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ana ilkelerinden sapmadan sürdürülebilmesi sağlayacaktır. Bu ilkelerden en küçük bir sapma dahi bizi hiç istemediğimiz karanlık yollara sürüklüyor.

BUSİAD Evi’nin bahçesinden elimde bir kutu kiraz, aklımda eski zamanların ‘Çocuğum benden daha iyi yerlere gelecek’ hayallerini kuran anne babalarının düşleri ve yazın sıcağını iliklerime kadar hissettiren gecenin ılık esintisi ile ayrılıyorum…

Emekli ne yaşar ne yaşamaz

Emekli ne yaşar ne yaşamaz

Yerel siyasette gündemde uzun süre konuşulacak konuların başında emekliler olacağa benziyor. Malum yerel seçimlerden önce CHP Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Bozbey’in her emekliye 2 bin TL vaadi vardı…

Öte yandan Bozbey koltuğa seçildikten sonra bunu ihtiyaç sahibi emekliye şeklinde konuşmalarında düzeltiverdi.

Fakat öncesinde de ana muhalefet partisi başta olmak üzere hatta iktidar partisi de dahil genel politikalarda Türkiye’de emeklilerin hayat standardının altında yaşadığını daha doğrusu emekli maaşının  yoksulluk sınırının altında olduğunu defalarca ifade ettiler.

Biz de buna katılıyoruz.

Hayat aylık 10 bin TL ile bir yemeğe 10 bin TL arasında verenlerle gelip geçiyor diyen sosyal medyada bazı gruplara bile rastladık.

Hatta bundan dolayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2024 yılını emekli yılı ilan etti. Bu açıklamadan dolayı daha doğrusu bu konuda da herkes mutabık…

Öte yandan Başkan Bozbey’in emeklilere bayram çeki hediyesi ile ilgili duyuruyu yaptığını da hatırlıyoruz.

Resmi rakamlara göre Bursa’da 700 binin üzerinde emekli bulunuyor. Bu rakamdan sadece 100 bine yakını Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin yardım çekine başvurmuş. Muhtemelen diğerleri ya utanmış ya da teknolojiyi tam olarak kullanamadığı için başvuramamış.

Bence bu ihtimal yüksek…

Gel gelelim ki başvuranlardan yardım çekini almaya hak kazanan insan sayısı sadece 13 bin küsur ya da diğer bir ifade ile 15 binin altında.

Şimdi bu durumda ortaya çıkan sonuca ne denir?

Bursa’da sadece 13 bin emekli mi ihtiyaç sahibi…

Geriye kalanların sıkıntısı yok mu?

Bu durum aynı zamanda CHP’nin de kendi kendine çelişmesi oluyor.

O zaman aklıma tek bir şey geliyor seçimlerden önce emeklinin durumu kötü seçimlerden sonra mükemmel.

Bu da ister istemez aklımıza Aziz Nesin‘in sinemaya da uyarlanan eseri “Yaşar ne yaşar ne yaşamaz” filmini getirdi.

O zaman ne yapılmalı?

Ana muhalefet partisi olarak enflasyon konusunda referans aldıkları ENAG’ın enflasyonunu ve bir kişi için asgari yaşam standardını alın ailedeki fert sayısı ile çarpın, o gelirin altında bulunan herkese bu yardım desteğini sağlayın.

Yoksa bu vaat seçim dönemi sürekli önünüze gelir…

Bu dönem AK Parti’yi çarpan emekli gelecek dönem sizi de çarpabilir.

Bizden hatırlatması…

AK Parti’nin bayramlaşması ve eski ilçe başkanının isyanı!

AK Parti’nin bayramlaşması ve eski ilçe başkanının isyanı!

Dünkü yazımızda CHP’nin bayramlaşmasından notları paylaşmıştım, ardından bugün de AK Parti’nin bayramlaşmasını kaleme alacağımızı ifade etmiştim.

Öncesinde de AK Parti’de arefe günü bayramlaşma programının yapılmasına tabanda ciddi tepkiler olduğunu ifade etmiştim.

Hatta geçmişten bugüne kadar teşkilatın değişik kademelerinde görev almış bir çok ismin bayramlaşmaya gitmeyeceğini kendi ağızlarından duydum.

Ben yaptım olduğu ile bu bayramlaşmayı kabul etmeyen bir çok isim var.

Bursa’da 300 binin üzerinde üyesi olan bir partinin bayramlaşması bin ile bin 500 partili arasında gerçekleşiyorsa bu sorgulamanın doğruluğu ortaya çıkmış oluyor.

Öte yandan basit bir hesapla ilçe yönetimleri ana, kadın ve gençlik kollarının asil yedek olarak 90 kişi olduğunu hesaba katarsak bir bayramlaşmada sadece mevcut yönetimlerden 2 bin teşkilat mensubu bulunması gerekir.

Bunun üzerine mahalle başkanları ve yönetimlerini de hesaba katın öte yandan son seçimlerde aday gösterilen meclis üyelerini de ilave edin bu rakama en az   4 bin isim daha ilave olması gerekir.

Ama AK Parti’nin bayramlaşması rakam olarak oldukça düşük kaldı…

İşte bu noktada önceki gün AK Parti Karacabey önceki dönem ilçe başkanlarından Murat Erol sosyal medyasından oldukça sert bir şekilde tepki göstermiş.

Bizler de o tepkiyi virgülüne dokunmada köşemizden yayınlıyoruz.

“Eski köye yeni adetler tam gaz devam ediyor”

‘AK Parti kurulalı 23 yılı aşmış ve 22 yıldır İktidardayız. 20 yıllık Belediyecilik hizmetlerine damga vurmuş, son yerel seçimlerde ise tabanın sesine kulak tıkayan üst yönetimin yanlış tercihleriyle özellikle kendi seçmen kitlesinin tavır ve tepkileriyle bu yanlışlara bir tokat vurulmuş 31 Mart Yerel seçimlerinde 20 yıl sonra ilk defa seçimin kazananı olamamışız.

Bursa özelindeyse başlangıç yıllarında İktidar Partilerinin gövde gösterisi yaptığı vazgeçilmez mekan olan Kültürpark içinde Özgen Çay bahçesinde coşkulu bayramlaşmalar gerçekleştirdik. Sonrasında Rahmetli Hikmet Şahin Başkanımızın az zamanda çok ama çok işler yaptığı ve en büyük projelerin başını çeken Merinos Kongre Merkezi mekanımız olmuştu. 20 yıl boyunca bütün bayramlaşmalarımızın yapıldığı bu mekanda 31 Mart 2024 Yerel seçimi ardından ilk “Ramazan Bayramlaşması da” burada yapılmış iken iki buçuk ay sonra ne oldu da Yıldırım Belediyesi uhdesinde olan Naim Süleymanoğlu Kompleksinin yanı başında bir İlçe Bayramlaşması kıvamında bir de Arefe Günü yapılması çok enteresan geldi doğrusu.

Ramazan Bayramlarında ilk gün, Kurban Bayramlarında ise ikinci gün yapılması artık geleneksel olmuş bu törenlerin arefe günü telaşesi içerisinde bir sürü esnaf arkadaşın işlerinin en yoğun olduğu, milletin alış veriş telaşesinin zirve yaptığı Bursa trafiğinin keşmekeşinin en üst noktada olduğu bir günün seçilmiş olması çok büyük bir idarecilik vizyonu herhalde..(!!!)

Böyle bir tercihte ki amaç; birlik ve beraberliğe güç katmak mı yoksa yapalım da vazifemiz bitsin, bayramda rahat edelim mi anlayışı doğrusu anlayabilmiş değilim.

Herkes sağda solda çok şeyler konuşurken, konuşulacak yerlerde ise sevimli pozlar vermek samimiyet sorgulaması gerektiren bir durum.

Dünya lideri olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan sırtından geçen tam 22 yıl…

Yük olan değil yükünü alan kadroların artık yavaş yavaş azaldığını görmekten sonsuz üzüntü duyduğumuz bir zamanı yaşamak ta şahsen kendi adıma beni ciddi olarak rahatsız ediyor.

Tabandan ısrarla kopmak için sanki bir yarış içerisindeyiz.

Eğer Merinos u CHP li Büyükşehir Belediyesi vermediyse çoğunluğu bizde olan meclis grubumuz ne yapmaktadır.?

Eğer bu tercih İl Başkanlığımızın uhdesindeyse böyle bir Vizyonu kabul etmiyorum.

Beyler herkes şöyle bir kendine gelsin, oldu bittiyle bu işler olmaz. Siyaset ciddi bir iştir. Böyle ben yaptım oldu bitti mantığıyla hiçbir yere gidemeyiz.

Kurban Bayramımız Başta kan ağlayan İslam Coğrafyalarında ki kardeşlerimizin olmak üzere olsun tüm İslam Alemine Hayırlı Olsun.” sözleriyle bitirmiş.

Öte yandan meraklıları için yazalım.

Kurban bayramının 2. günü Merinos AKKM müsaitmiş…

İstenilseydi kiralanabilirdi.

Bu arada bayramlaşmada dikkat çeken diğer bir detay ise bazı milletvekillerinin de bayramlaşma töreninde olmamasıydı.

 

 

CHP bayramlaşmasından notlar

CHP bayramlaşmasından notlar

Bu destek çeki meselesinin epey toz kaldıracağı belliydi, öyle de oldu. Önce tüm emeklilere yardım çeki verilmesi beklentisi atıldı ortaya, oysa hiç de mantıklı değildi bu beklenti. Kendi evinde oturan, emekli maaşı dışında geliri olan, kirada mülkleri olan, dolayısıyla belediyenin vereceği 2 bin lira yardım çekine hiç ihtiyacı olmayan emekli sayısını azımsamamak lazım.

İhtiyaç sahibi olmayan emeklilere de yardım yapılacağına, ihtiyaç sahibi emeklilere iki katı yardım yapılsın daha makbul, hem Allah hem de kul katında.

İş bu tarafından tutmayınca, eski beklentiler kaşındı biraz da.

Şöyle ki; duyumlarıma göre eski sistem iş adamlarından yardım çeklerinin bedelleri için destek isteniyor, yardım eden iş adamlarına bir miktar çek verilerek, çevresine dağıtabileceği söyleniyormuş. Yardım çeklerini alanlardan, hatta yardım çekleri için bağışta bulunanlardan bizzat duyduklarım bu yönde bilgiler.

Yani yardım çeklerinin bir bölümü ihtiyaç sahibi olmayanlara gidiyor böylece…

Şimdi iş biraz daha başka işliyor sanırım.

Misal öncelikle yardım yapmak için CHP’li olma şartı aranmıyor. Önceden yardım almak için AK Partili olma şartı aranıyordu, hatta yardım alabilecek kişiler AK Partili muhtarlar ya da yetkililer tarafından belirleniyordu.

Yardım almak için gereken kriterler de belli, hatta Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey kendi evinde oturduğu halde emekli maaşından başka geliri olmayanları da yardım alacaklar listesine eklediklerini belirtti.

Nerede bir eksiklik olabilir derseniz; işin başvuru yapma kısmında yaşı ilerlemiş, teknolojiyle arası iyi olmayan emekliler takılmış olabilir derim.

Bozbey’in CHP’nin bugünkü bayramlaşma töreninde yaptığı konuşmada konuya ilişkin söylediği;

“İhtiyaç sahibi emeklilerimiz ve ihtiyaç sahiplerine dağıttığımız destek çeklerimiz oldu. Bazı emeklilerimiz alamadıklarına dair geri bildirim yapıyorlar. Özellikle Bakanlığın, yasanın kriterleri var. O kriterler çerçevesinde emeklilerimize veriyoruz. Daha önce sokakta dağıtılanlar gibi değil. Gerçekten kriterlere uyanlara ulaştırıyoruz çekleri. Biraz yumuşama bile yaptık. Hak edene vereceğiz. Hak sahibi bu destekleri alacak. Bunu kimseyi ötekileştirmeden yapacağız” sözleri de yukarıda anlattıklarımı destekler nitelikte.

Tek bir önerim olabilir; CHP Kadın Kolları mahalle temsilcileri ile birlikte ihtiyaç sahibi emeklileri tespit edip onları evlerinde ziyaret ederek, bu yardım çekine müracaat edip etmediklerini, etmediyseler neden etmediklerini ve yardımdan yararlanmak isteyip istemediklerini sorarak gerçek ihtiyaç sahiplerinin belirlenmesinde ciddi bir katkıda bulunabilir.

En kritik nokta partili partisiz ayrımı gözetmeden, gerçek hak sahiplerine ulaşabilmektir!

Bu mühim konunun dışında her zamanki klasik yerinde yani Özgen Çay Bahçesinde, Reşat Oyal Kültür Parkında yapılan CHP Bayramlaşmasının yine klasik günü olan bayramın ikinci gününde değil de Arife Gününde yapılmış olması herkese olduğu gibi bana da biraz tuhaf geldi.

Elbette zorlu bir seçim süreci ve bu seçim sürecinin ardından gelen daha da zorlu bir kadrolaşma süreci tüm partilileri yordu, hatta sinirleri de biraz gerdi. Dolayısıyla herkesin tatile ihtiyacı var. Çok makul, fakat siyaset makullükler üzerine değil, gereklilikler üzerine kurulu bir müessese. Bundan sonraki bayramlarda CHP’lileri yine bayramın ikinci günü bayramlaşırken görmek yılların alışkanlığının devamlılığı ve kurumsallık açısından mühimdir diye düşünüyorum.

Bu kısmı da geçtiysek, bayramlaşmanın en mühim mesajını Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın’ın verdiğini hatırlatalım.

Ne demişti Aydın?

Seçim 2025-2026 gibi olur diye tahmin ediyoruz. Erken seçim geldiğinde bakılacak olan yerler belediyelerin hizmetleri olacak. İyi iş yaptıysak ‘CHP bu ülkeyi yönetebilir biz anahtarı verebiliriz’ diyecekler. Her bir yerel yönetici bir sonraki genel seçim için gece gündüz demeden çalışıyor. Artık değişime ihtiyaç var. 22 yıllık bu iktidarın devam etmesinin çok ağır sonuçları olacak. Biz bütün toplumu kapsayarak söylüyoruz, ülkenin 85 milyonun rahatlaması için hep birlikte çalışacağız”

Aydın’ın belediyecilik anlayışı gibi kapsayıcı ve sözünü esirgemeyen bir konuşmaydı. Erken seçim takvimi önümüze gelirse, ki bu ittifak gerginlikleri ile son derece mümkün gibi görünüyor. En erken 2026 yılında gündemimizde bu konuyu görürüz gibi. Yani 2025 sonu 2026 başı gibi bir erken seçim tartışması içinde olabiliriz.

Bu tarihler önemli, çünkü ilk kez milletvekili koltuğuna oturan vekillerin 2 yıllık görev süreleri dolduğunda milletvekili olarak emekli olma hakları olacak. Kimse emekli milletvekili maaşı almadan o koltuklardan kalkmak istemez. İki yılın sonunda ise gündem bir anda değişebilir, zaten gergin olan ittifak çatırdayabilir ve biz bir gün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi erken seçim çağrısı yaparken ekranlarda izleyebiliriz.

İşte tam da bu nedenle, köklü işler de dahil olmak üzere şehirle ilgili bazı şeyleri yoluna koymak adına tüm CHP’li belediyelerin hızlı ve dikkatli kararlar almaları, bunun için de güçlü ve iyi konumlandırılmış kadrolar ile çalışmaları gerekiyor.

Bursa için en önemli sorunlar kentsel dönüşüm, 1/100.000’lik planın hazırlanması ve Hamitler Çöplüğü’nün ömrü dolmadan yeni bir bertaraf etme tesisinin devreye sokulması olarak sayılabilir. Bu üç iş çok kritik, diğer konuları bu işlerin etrafında da düşünebiliriz.

Hazır Hamitler Çöplüğü demişken birkaç laf da burada etmek isterim…

Düzenlediği Haziran Ayı Değerlendirme Toplantısında Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey şöyle bir ifade kullandı;

“Biz Kayapa’ya yapılmasını planlan atık tesisinin yanlış yerde olduğunu ifade ederek projeyi iptal ettik. Toplantılarımıza başlayacağız ve hiç vakit kaybetmeden katı atık depolama tesisiyle ilgili çalışmalarımızı hızlandırıp bu dönem içerisinde bitirmeyi planlıyoruz. Orada var olan metan gazının açığa çıkarılması ve aktarılması söz konusuydu. Zamanında yapılması gereken bu işlemin yapılmadığını gördük. Ekiplerimiz 24 saat çalışarak oradaki gazın patlamasını önleme ve yangın çıkarmasını önleme yönünde çalışıyorlar. Bilimsel anlamda birçok araştırmayı yaptık. Kısa süre içerisinde bunu tamamlayıp tehlikenin oluşmasını da önlemiş olacağız”

Şimdi, bir önceki dönem belediye başkanı sorumluluğunu bu noktada yerine getirmemiş ve aslında kendisinden elektrik üretildiğini zannettiğimiz Hamitler Çöplüğü metan gazı açığı çıkartılmamış, haliyle burada bir gaz birikmesi ve bundan kaynaklanan bir tehlike var. Şu anda öncelikle bunun önlenmesi için çalışılıyor.

Yani önce güvenlik…

İşin bu kısmı çok güzel, fakat bir kez daha hatırlatmak isterim, Hamitler Çöplüğünün kalan ömrü bir buçuk yıl! Yani önümüzdeki bir buçuk yıl içinde ÇED Raporu çıkartılmış bir bertaraf etme tesisinin işler hale getirilmesi gerekiyor!

Konunun önemi ve mühim oluşu buradan kaynaklanıyor.

Bekleyecek bir dakika dahi yok bu konuda!

NOT: Önümüz bayram, benim de birkaç gün dinlenmeye ihtiyacım var. Bu nedenle size şimdiden iyi bayramlar, bana da iyi tatiller…

CHP geleneği bozmadı…

CHP geleneği bozmadı…

Aslında siyasi partilerde Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı bayramlaşmaları, bayramın ikinci günü olan bir etkinlikti…

Bu bayrama AK Parti ve CHP bayramlaşmayı arefe gününe çekerek partililerin iki ayağını bir pabuca soktu dersek abartmış olmayız.

Her iki partiden tanıdığım dostlarımızın ‘Bugün bayramlaşma olur mu’ dediklerine şahidiz.

Hele bir de esnaf olanlar bu bayramlaşma tarihine iyice kızgındı demeden geçemeyeceğim.

Bu minvalde arefe gününün ilk bayramlaşması yerelde iktidar olan CHP’nindi. Öncelikle şunu net ifade edelim. CHP bayramlaşma töreni için geleneği bozmadı.

Yıllardır bayramlaştığı mekan olan Kültürpark’taki çay bahçesini seçti.

Saat olarak da 11.00 olarak duyurusu gerçekleşse de fiili olarak bayramlaşma saat 12.00’de başladı.

Bayramlaşmaya gelen isimler arasında önceki dönem Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, önceki dönem il başkanı Turgut Özkan, önceki dönem Osmangazi İlçe Başkanı Mete Akyolcular görebildiğimiz isimlerdi.

Bunu yanı sıra geçmiş dönemlerde il başkanı olarak görev yapan Hüseyin Akkuş ve İsmet Karaca‘yı gözlerimiz arasa da göremedik.

Bunun dışında gelemeyen birçok ismin törenin arefe günü ve iş saatine denk gelmesi sebebiyle katılamadığını söyleyebiliriz.

Yıldırım İlçe Eski Başkanı Ali Togan da annesinin rahatsızlığı sebebi ile bayramlaşmaya gelemeyen isimlerdendi….

Bayramlaşma kalabalık mı diye soran varsa kalabalıktı.

Bir anlamda yerel iktidarın meyveleri kalabalık olarak bayramlaşmaya yansıdı dersek abartmış olmayız.

Gelemeyen CHP’lilerin yerine yeni dönemde saf belirlemeye çalışan isimlerin de bayramlaşmaya geldiğini de söylersek yanlış olmaz.

Saat 12.00’de başlayan bayramlaşma töreninde ilk konuşmayı İl Başkanı Nihat Yeşiltaş yaptı.

Ardından Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey sonrasında da Milletvekilleri Orhan Sarıbal ve Hasan Öztürk kürsüye çıktı.

Ardından sırasıyla Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç, Gemlik Belediye Başkanı Şükrü Deviren ve Harmancık Belediye Başkanı Haşim Ali Arıkan söz aldı.

Neler konuşulduğunu sitemizde okumanız mümkün. Ama konuşmalarda en önemli detay ise Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın’ın yakın tarihte yapacağı icraatlarının müjdesi idi. Yakın tarihte dört anaokulu ve yurt temelinin atılacağının müjdesini verdi.

CHP’nin bayramlaşmasının ardından akşam saatlerinde saat 18.00’de başlayan AK Parti Bursa teşkilatının bayramlaşması vardı.

Onunla ilgili detayları da yarınki yazımızda kaleme alacağız.

Bu vesile ile biz de başta tüm okuyucularımız olmak üzere Türk İslam aleminin mübarek Kurban Bayramı’nı tebrik ediyor, hac farizası için kutsal topraklarda bulunan kardeşlerimizin de haclarının Cenab-ı Allah tarafından kabul edilmesini temenni ediyoruz.

Bu konuda Bozbey haklı

Bu konuda Bozbey haklı

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey‘in önceki gün yaptığı basın toplantısında gündeme getirdiği konulardan biri de Ana Kucağı ve BUSMEK‘teki kurslarda çalışan usta eğiticilerin durumuydu.

Şimdi yiğidi öldürüp hakkını yememek gerekir!

Bu noktada Başkan Bozbey’e haksız ithamlar var.

Var diyorum çünkü gerçekten de öyle…

İş Kanunu’nda tanımı yapılan çalışma modellerinden birkaçı bu kurumda uygulanıyor.

Misal olarak;

BUSMEK’te çalışan usta eğiticilerden saat başı ücretli çalışan olduğu gibi belirli süreli iş sözleşmesine göre maaş karşılığı çalışanlar da var.

Bursa Büyükşehir Belediyesi bu hizmeti uzun yıllardır ihale usulu ile alıyor.

Bence asıl sorgulanması gereken bu hizmet bundan sonra devam edecekse hangi şartlarda devam edeceği…

İhale edilerek mi hizmet alınacak?

Yoksa belediye şirketleri marifeti ile mi bu hizmet devam edecek?

Ya da doğrudan temin mi?

Yoksa halk eğitim merkezleri marifeti ile mi?

Yoksa Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Bozbey’in eleman falan çıkardığı yok.

Bu süreçte eğitim ve öğretim yılına paralel olarak çalışanlarla belirli süreli veya ders saati başı yapılan iş akitleri de otamatik olarak sona eriyor.

Mustafa Bozbey değil bir başka isim veya önceki yönetim de devam etseydi aynı şeyi yapacaktı.

Yani hiçbir şey yapmadan iş akitleri sona erecekti.

Önümüzdeki sene devam etmek isteyenlerle şartlar uygunsa yeniden devam edilecekti.

Zaten Bozbey de aynı şeyi söyledi.

Bu isimlerden kurslar başladığında önümüzdeki yıl devam edeceklerimiz de var…”

Bu önemli ayrıntıyı, işin doğrusunu bu köşeden aktarmak gerekli…

Eleştiri doğru bir yöntem fakat itham kesinlikle ahlaki bir davranış biçimi değil.

Bence asıl sorgulanması gereken konu önümüzdeki yıl burslar devam edecek mi?

Edecekse hangi şartlarda devam edecek?

Artarak mı azalarak mı?

Bu konuda net bir bilgi gelirse onu paylaşmak daha doğru olacak.

Bize düşen bundan sonraki süreci takip etmek.

Bekleyip görelim.

Bursa’yı gülümsetme planı

Bursa’yı gülümsetme planı

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, geçtiğimiz gün, her ay rutin olarak düzenleyeceğini söylediği genel bilgilendirme amaçlı basın toplantısının ikincisini yaptı.

Ve toplantıda geçtiğimiz iki ayda gelinen noktayı özetledi.

*İncelemelerin tamamlanmasından sonra Bursa Büyükşehir Belediyesinin borç miktarının 1.6 milyar daha artarak, 26 milyar TL’yi aştığı anlaşıldı. Ancak bu borçlara takılmıyoruz. Bize sürpriz değil.

*17 İlçesi ile Bursa’nın gelişmesini bir bütün olarak görüyoruz. İlçelerimizle işbirliği halinde stratejik planlama toplantılarımızı başlattık.

*Çalı yolu yapımında Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından önceki dönem üstlenilen aydınlatma direklerine bağlı yanlış imalatlar yapılmış. Kamu zararını ve olası kazaları önlemek üzere çalışıyoruz.

*BUSMEK, Ana Kucağı, YKS kursları gibi oluşumları önemli buluyoruz. Kapatmayı değil geliştirmeyi planlıyoruz. Yeni dönemde  çalışanlarını artırarak faaliyetleri arttırarak sürdürmeyi planlıyoruz.

*Bursa’nın dirençli ve yaşanabilir bir kent olması hedefi ile ülkemizin önde gelen Şehir Plancılarından İlhan Tekeli ile Bursa’ya özel bir değerlendirme yapıyoruz. Önümüzdeki günlerde sonuçlarını paylaşacağız.

*Trafik sorununun Bursa’nın gündeminden kalkması için çok yönlü çalışmalar devam ediyor. Bu amaçla İstanbul’da olumlu çalışmaları olan bir ekip Bursa’da incelemeler yaptı. Çıkan raporun gereklerini kamuoyuna sunacağız.

*Hamitler’de bulunan çöplüğün metan gazı bertaraf sistemi ihmal edilmiş. Önceliklerimiz arasına aldık, arkadaşlarımızın sorunu çözme çalışmaları hızla sürüyor.

*Artık BursaRay, Cumartesileri 24 saat çalışacak, saat 24.00’te biten otobüs seferlerinin ise gece 02.00’ye dek sürmesi kararını aldık.

Mustafa Bozbey’in çeşitli başlıklarda yaptığı açıklamalardan dikkatimi çeken bu notları paylaşmış olayım.

Gelelim Mustafa Bozbey’in “Bursa’yı gülümsetme” planına.

Öncelikle şunun altını çizmek gerek; önceki yönetimler tarafından kasıtlı olarak “plansızlaştırılıp” kontrolsüz irileşmesinin önü açılmış bir şehirde yaşıyoruz.

Sanayileşmeden tutun, trafiğe, oradan kentsel dönüşümlere dek nereye bakarsanız bu plansızlaştırmanın kimsenin inkâr edemeyeceği, telafisi çok zor sonuçlarını görmek mümkün.

ilk adım Bursa’nın kent rantını dağıtmayı hedef edinmiş yönetim anlayışından kurtulması idi. 31 Mart seçimleri ile kurtuldu.

Ancak şimdi zorlu ve yeni bir süreç başlıyor.

Bakalım Mustafa Bozbey bu süreci nasıl yönetecek?

Bu sürecin yönetiminde iki önemli aşamanın altını çizdi Bozbey.

Birincisi 17 ilçe ile birlikte hazırlanan stratejik planlama çalışmalarına start verilmiş olması. “Bursa’yı bir bütün olarak görüyoruz. Bundan sonra da belediye başkanlarımız ve bürokratlarımızla sık sık bir araya geleceğiz. Öncelikle önümüzdeki 5 yılın stratejik planını katılımcı bir anlayış ile oluşturacağız” diyor.

Bir diğeri ise “Bursa Planlama Ajansı…”

İlçe belediyelerinden de kadro desteği talep edilerek bir ofis oluşturulacağı ve Bursa Planlama Ajansının yeni bir kent anayasası oluşturulmasında önemli bir güç olacağını ifade etti.

Akademik odalar, üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve bu kentin geleceğine dair sözü olan kurum ve kuruluşların ve tabii medyanın da bu oluşumda rol alacağını ifade etti, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey.

Alınacak kararlarda sivil toplum inisiyatifine alan açan bir yönetim anlayışı, kent suçlarına karşı en güçlü duvarı örmüş olur. Bu, su götürmez bir gerçek. Muhtarlar, kent konseyleri, bu süreçlerin paydaşı olmalı.

Dünkü toplantıdan benim anladığım Bursa’nın gülümseme planı, yıllardır Bursa’yı suiistimal eden “üst akıl” kompleksinden kurtarıp, “ortak akıl” ile yönetmek.

Bursa’nın gülümsemesi bu ortak akla bağlı, Mustafa Bozbey, bu ortak aklı işlevsel kılacak sözü edilen mekanizmaları oluşturabilirse; Bursa gülümser.

Bozbey’in basın toplantısı ve çıkardığım sonuç…

Bozbey’in basın toplantısı ve çıkardığım sonuç…

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in geleneksel hale getirdiği basın toplantılarının ikincisi perşembe günü Merinos Atatürk Kongre Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. İlk basın toplantısında selefinden aldığı belediyenin profilini çizen Bozbey’in ikinci toplantısında neler söyleyeceğini, anlatacağını fazlasıyla merak edenlerdik.

Hatırlatmakta fayda var: Bu kentte geçmişte merhum Hikmet Şahin ilk 100 günde batçıkların temelini de atmış ve açılışını da yapmıştı.

O dönem toplantı gerçekleşen Merinos AKKM’nin temelleri Şahin zamanında atılmıştı.

Keza Recep Altepe zamanında Mihraplı Parkı, belediye binası T1, T2 ve T3 hatları yapıldı. Aktaş döneminde T2 hatları ve ana kucakları dahil bir çok proje hayat bulmuştu.

Bu dönem Osmangazi’de belediye başkanı seçilen Erkan Aydın da gözle görülür elle tutulur hizmetleri ilk aydan itibaren yaptı.

Bizler de ister istemez Başkan Bozbey’den böyle hizmetler bekliyoruz. Toplantıda ise Bursa’da bayram üstü dağıtılan 14 bin civarında 2 bin TL’lik hediye çekini duyduk.

Onun dışında gözle görülür dişe dokunur hizmet var mı derseniz ben görmedim, duymadım.

Anlatılanlar arasında sosyal projeler ağırlıktaydı.

Onun dışında Bozbey 17 ilçeden 16’sını ziyaret ettiğini anlattı. Gidilmeyen Kestel Belediyesi kalmış ona da siz belki bu yazıyı okuduğunuz saatlerde gitmiş olacak…

İşte bu arada öğrencilerin pasosu yüzde 75 indirimli olacakmış, abonman biniş hakkı 200’e çıkacakmış.

4 yaşında kreşe giden anneler de ücretsiz ulaşım hakkından faydalanacakmış.

Bunlardan çıkardığım bir sonuç var o da çok kısa bir süre zarfında şehir içi ulaşıma zam geleceği, BESAŞ’ın ekmek fiyatlarının artacağı.

Umarım bundan sonraki gerçekleşecek basın toplantısında Mustafa Bozbey’in temelini attığı bir icraatın anlatıldığı basın toplantısına şahitlik ederiz.

Yoksa anlatılanlar Bursalıların da vize vereceği icraatlar olmaz bizden hatırlatması…

***

AK Parti ve CHP’de arefe bayramlaşması…

Kurban bayramında bayramlaşmaların günü ve saatini merak edenlerdendik. İşte bu minvalde AK Parti ve CHP bayramlaşma için arefe gününü seçmişler.

CHP klasik olarak bayramlaştığı yerde saat 11.00’de Özgen Çay Bahçesi‘nde AK Parti ise Yıldırım’da Naim Süleymanoğlu Spor Kompleksi‘nde bayramlaşacak.

AK Parti bir anlamda bayramda hüznü yaşayacak. Bu bayram belki de yerelde ilk defa muhalefete düştüğünü bayramlaştığı yerden anlamış olacak.

Ne diyelim hayırlısı olsun…

Belediye kurslarına öneriler

Belediye kurslarına öneriler

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey göreve geldikten bir süre sonra düzenlediği değerlendirme toplantılarının her ay düzenlenecek olan rutin toplantılar olacağını söylemiş, Bursa’nın gündeminin bu toplantılarda şekilleneceğinin altını çizmişti geçtiğimiz ay.

20 yıldır AK Partili başkanlar tarafından yönetilen bir belediyeyi almış olmanın spekülatif bedellerini ödemekten de bu yöntemle büyük ölçüde kaçınmayı hedefledi bence. Son derece yerinde, bilgiyi ilk ağızdan alabileceğiniz, temiz, derli toplu, uzun, ancak benim gibi konuya ilgisi olanlar için bulunmaz nimet kabilinden toplantılar bunlar.

İlk olarak belediyemizin borçlarının incelemeler devam ettikçe arttığının altı çizildi haklı olarak. Mevcut borçlar yapılmak istenen işler için el kol bağlar nitelikte. Borçlardan dem vururken, ‘aslında şikayetçi olmuyorum, üstesinden gelemeyeceğim iş yok’ dedi Bozbey, son dönemde insanın içine fenalık getiren ‘enkaz devraldık’ edebiyatına kendisinin dahil olmadığının altını çizmek istedi.

Ulaşım ile ilgili müjdeler de verdi Başkan Bozbey, bundan sonra Cumartesi geceleri Bursaray’a yetişme endişesi yok, araçlar sabaha kadar çalışacak. Hafta içinde de hafif raylı sistem hattı boyunca saat 02.00’ye kadar ulaşım sağlanacak. Ancak bu kez devreye otobüsler girecek, çünkü raylı sistem araçlarının her gün bakımının yapılması lazımmış. Artık nasıl bir teknoloji satın aldıysak, Avrupa’da vızır vızır çalışan metro bizim burada tıkıdı tıkıdı…

Belediyeden yardım çeki alma hakkı kazanan emeklilerin listesi açıklanmıştı malum. Bu konuyu da geçiyorum ve bu yardım çeklerinin daha önceki dönemlerde çok suiistimale açık biçimde dağıtıldığına defalarca şahitlik ettiğimin altını çizmek istiyorum. Umarım bu dönem çorbada tuzumuz bulunsun kabilinden dağıtılan çekler gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşır da yine benzeri olayları sağdan soldan işitmeyiz.

Belediyenin içine yerleştikçe aslında ehil olmayan firmalara verilmiş işler de gözümüze gözümüze girmeye başlıyor haliyle.

Efendim bendeniz Çalı Yolu’na çok yakın bir lokasyonda ikamet ediyorum. Bir süredir artan trafik kazaları çok dikkatimi çekiyordu ancak, bu kazalar ile ilgili Büyükşehir Belediyesinin aylık değerlendirme toplantısında aydınlanacağım hiç aklıma gelmezdi.

Aslında Karayollarının yaptığı bir yol genişletme çalışması var bu bölgede. Kamulaştırmaların bir bölümünü Büyükşehir Belediyesi üstlenmiş, bir bölümünü de Karayolları kendisi halletmiş. İş buraya kadar tamam, kıyamet bundan sonra başlıyor…

Yolun aydınlatma çalışmalarını üstlenen firmanın çok bariz hataları nedeniyle yolun aydınlanmasında ciddi sıkıntılar mevcutmuş. Hataları tespit eden Büyükşehir Belediyesi, firmaya ödeme yapmayı durdurmuş, hatta UEDAŞ da bu biçimde yola elektrik veremeyeceğini beyan etmiş.

Belediyenin uğradığı zarar 30 milyon lira!

Yanlış duymadınız…

Şaka falan değil, tamı tamına 30 milyon liralık hatalı iş mevcut Çalı Yolunda!

Elbette düzeltilmesi, yeniden düzenlenmesi gerekiyor, çünkü bu şehrin ihtiyaçları karşılansın diye vergisini ödeyen sade vatandaş kullanıyor o yolu, üstelik yolun aydınlatılması yanlış olduğundan her gün kaza riskine açık biçimde yol alıyor bölgede.

Çalı Yolu hatası tespit edilen tek hatalı proje olsa hani, insanın gönlü gam yemeyecek de, durum pek öyle değil…

Benzeri yanlışlar GUHEM’de BİNTED tarafından yapılan deney alanlarının düzenlenmesi ile ilgili çalışmalarda da mevcut.

Ülkesine, şehrine karşı sorumluluğunu en safiyane duyguları ile yerine getiren ve karşılığında yaşadığı yerde huzur içinde olmak, insani koşullara sahip olmak dışında pek de beklentisi olmayan sade vatandaşın dişinden tırnağından artırıp ödediği vergilerin böyle ‘hamili kart yakinimdir’ hesabı iş paslamalarla çarçur edilmesi en hafif tabirle yazık günahtır.

Hani içinde Allah korkusu olan insana da bu söz yeter artar…

BUSMEK, Ana Kucağı ve YKS Kurslarının kapatılacağı, buralardan yoğun biçimde eleman çıkarmaların başladığı yönünde haberler yayılmıştı son günlerde. İşten çıkarmaların bahsi olunan kursların yaz aylarında devam etmemesi nedeniyle yaz mevsimi için geçerli olduğunu, aksine bahsedilen tüm tesislerin sayılarının artırılması için araştırma içinde bulunduklarını belirtti Bozbey.

BUSMEK kurslarına üç yıl dahil olmuş, verilen eğitimlerden de hayli yararlanmış biri olarak, aynı zamanda çalışırken çocuklarını büyütmek zorunda kalmış bir Bursalı anne olarak, üstelik YKS gibi önemli bir sınava ikinci çocuğunu hazırlayan bir veli olarak birkaç noktaya değinmeden edemeyeceğim…

BUSMEK bir yanda ikinci baharında yetenekleri doğrultusunda işler yaparken diğer yandan sosyalleşmeyi sürdürmek isteyen kesim için bulunmaz nimet. Diğer yandan, kendisine yetenekleri düzeyinde işler seçmek isteyen, bir biçimde eğitim hayatından uzaklaşmış gençler için de harika fırsatlar sunuyor.

Kurslara dahil olduğum süreçte şunu fark ettim ki, gidilen kursların kendi içinde maliyetleri var, bazı kursların malzemeleri öyle pahalı ki, kursiyerler olarak malzemeleri satan yerlere taksit yaptırdığımızı hatırlıyorum. Özellikle kendisine yetenekleri doğrultusunda bir kariyer planlamaya çalışan, bütçesi yetersiz gençler bu maliyetleri karşılamakta zorlanıyorlar.

Önümüzdeki eğitim döneminde kurslara kaydını yaptıran gençlerin ekonomik durumları araştırılarak ihtiyaçları doğrultusunda kendilerine malzeme temininde destek olunursa, bu konuda belediye ve iş dünyası el ele çalışarak bu çocuklara sponsor olur, iş garantili bir çaba ortaya koyulursa çok daha faydalı işler ortaya çıkar diye düşünmekteyim.

Hani şu aranan eleman meselesinden yola çıkarsak bunu bir düşünebilirsiniz bence Bursa’nın gönlü geniş iş adamları…

Gelelim, Ana Kucaklarının yaz mevsiminde kapanmasına…

Hayatımda bundan daha garip bir şey duymadım. Burada belediyeye yönelik bir eleştiri yöneltmiyorum aslında. Yöneltemiyorum, çünkü böylesi çok daha kolay olurdu emin olun. Tüm kreşler ve anaokulları okulların kapanması ile birlikte kapanıyor. Fakat hatırlatmak gerek ki, çocuklarını bu kurumlara teslim edip işe giden anneler yaz mevsiminde de çalışmaya devam ediyor. Dolayısıyla buraların çalışan kadınların istihdama katkısını artırma gibi bir hedefi varsa, yaz tatilinin de olmaması gerekir. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin bu uyarımı dikkate alacağını düşünüyorum.

Son uyarım da YKS Kurslarına. Bu kurslar ekonomik düzeyleri özel okul ya da kurslara giderek sınava hazırlanması mümkün olmayan gençlerin dezavantajlı durumlarını ortadan kaldırmak üzere açılmış kurslar, fakat kendi çocuklarımdan biliyorum ki, özellikle 11. sınıftan 12. sınıfa geçen bütün çocuklar özel kurumlarda sınava hazırlanmaya yaz tatilinden başlıyor, hatta yaz tatilinde matematik, fen bilgisi dersleri gibi derslerden kamplara giriyorlar.

Bu kurslarda çalışan öğretmenlerimize yaz mevsimine tekabül eden 3 ay daha maaş ödesek Bursa Büyükşehir Belediyesi batmaz eminim. Belediye batmayacağı gibi sosyal adalet de öyle bir sağlanır ki, Bursa olarak koltuklarımız kabarır, yeri gelir ‘Ben sizin sayenizde şu okuldan mezun oldum’ diyerek karşınıza çıkan bir genç ellerinize sarılarak teşekküre eder. Bu da insan olan için büyük nimettir.

Siz bu önerilerimi bir düşünün, ben de toplantının diğer bölümü için hazırlık yapayım…

Diğer bölüm daha bir şenlikli çünkü…

Hekimin emeklisi de isyanda!

Hekimin emeklisi de isyanda!

Yaz gelip çattı, zenginle fakirin birbirinden daha da keskin çizgilerle ayrıldığı aylar bu aylar. Zenginlerin hesapsız kitapsız tatillere çıktığını, rüya gibi yerlerden fotoğraflar paylaştığını görüp imreniyor büyük bir kalabalık…

Sonra şöyle bir dışarıya çıkıyor nefes almak için, o da ne!

Önlerinden salavatla geçilen tüm mekanlar tıklım tıklım, caddelerde lüks arabalar, ürünlerinin etiketine bakmanın travma sebebi olduğu mağazalarda sanki bedava günleri başlamışçasına bir kalabalık…

Eeeee… Herkeste para var…

Öyle değil işte!

Hep söylüyorum, burası Türkiye, burada nüfusun yüzde 10’luk bir kısmı refah içinde yaşarken, hatta bu yüzde 5’lik bir kesim parasını nasıl harcasın bilemeyecek kadar zenginken, geriye kalan yüzde 90’lık nüfus ekmek kuyruğunda halk ekmek alabilmek için birbirini itekliyor…

Büyük bir ülkeyiz, öyle küçümsemeyin, nereden baksan 85 milyon kişi ediyoruz.

Yüzde 10’u ne yapar?

8 milyon 500 bin kişi…

4 milyon 250 bin kişi parasının hesabını bile bilmiyor öyle düşünün siz…

Yani demem o ki, sevgili okur, bizim fakirliğimiz şaşırtıcı değil, ülkenin büyük bölümü ile aynı kaderi paylaşıyor ve geçinemiyoruz, bu çok net.

Bugün bir açıklama yaparak ‘Emekli Hekimler Geçinemiyor’ diyer Bursa Tabip Odası da geçinememe sorunun meslekle değil maaşlarla ilintili olduğunu ortaya koyuyor açıklamasında.

Hekimlikten de emekli olsanız, zaman içinde TÜİK’in yalan enflasyon oranlarına maruz kalarak maaş artışı aldığınızdan, bir süre sonra emekli maaşınız en düşük emekli maaşının altında ya da yakınında bir yerde kalıyor. Dolayısıyla geçinemiyorsunuz, çünkü alım gücünüz maaşınıza yapılan her zamla biraz daha düşüyor, düşürülüyor.

Basın açıklamasını yapan Bursa Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Kenan Ergus;

“2023 yılında İstanbul Tabip Odası tarafından gerçekleştirilen ankete katılan 65 yaş üstü 700’ü aşkın emekli hekim, maaşlarının yetersizliği ve aralarındaki maaş farklarından şikayet etmiştir. Ankara Tabip Odası’nın yaptığı bir araştırmaya göre ise yaklaşık her 4 hekimden 3’ü emekli olduktan sonra geçinebilmek için çalışma hayatına devam ediyor sonucu çıkmıştır. Ülkemizde çalışan veya iş arayan emeklilerin oranı 2002 yılında yüzde 36,6 iken, 2023 yılında yüzde 55,3’e yükselmiştir. 2002 yılında emekli aylığının kişi başına GSYH’ye oranı yüzde 46,4 iken, 2024 yılının başında bu oran yüzde 27,7’ye gerilemiştir. Bu artış sadece emekli hekimlerin değil ülkemizdeki tüm emeklilerin geçinmek için çalışmaya devam etmek zorunda kaldığını göstermektedir. Her geçen yıl şiddetini arttıran emek karşıtı düzenlemelerin, uygulanan ekonomik politikaların vebalini milyonlarca insan çekmektedir” diyerek söylediklerimi birebir doğruluyor.

Bir yanda farklı kurumlardan emekli olan hekimlerin emekli maaşları arasındaki farkların yarattığı haksızlıkla mücadele eden emekli hekimler, diğer yandan hepimiz gibi yoksulluk sınırının altında kalan emekli maaşlarına bir düzenleme getirilmesini bekliyor.

Açıklamada da yer verilen Henri Lefebvre’nin; “Emeklilik, kapitalizmin insafına bırakılamayacak kadar hayati bir haktır!” sözü ise burada tam yerine oturuyor.

Bursa Tabipler Odasının emekli olan üyelerinin haklarını savunmak adına yaptığı açıklamanın tek bir tarafında takılı kaldım,

BTO Başkanı Kadir Binbaş’ın dile getirdiği; “Binlerce arkadaşımız emekli olamamak durumundalar. Çünkü emekli olunca tekrar çalışmak zorunda kalıyorlar. Binlerce arkadaşımızın emekliliği gelmiş olmasına rağmen emekli olmaktan imtina ediyorlar” sözü beni düşünceye sevk etti.

Elbette neden, emekli maaşlarının düşüklüğü ile ilgili gösterilen tepkinin haklılığı hakkında değil. Eğer şu anda emekliliği geldiği halde emekli olamayan hekimler emekli olmaya karar verirlerse ne yapacağımızı düşünmemden kaynaklanıyor.

Çünkü malum, hekimlerimiz hızla başka ülkelere, mesleklerine ve kendilerine değer verileceğini düşündükleri yerlere göç ediyor. Üstelik bu göç ediş genç hekimler arasında da büyük bir yaygınlık gösteriyor.

Yani ‘Giderlerse gitsinler, biz de yolumuza asistan hekimlerle devam ederiz’ sözünün de bir hükmü yok, çünkü ülkede yeterli asistan hekim yok!

Kalanlar da kritik hastalıklar ve uzmanlıklar konusuna eğilmekten ziyade kendilerine daha çok gelir getireceğini haklı olarak düşündükleri estetik cerrahi alanına yoğunlaşıyorlar. Öyle idealist doktor olayım, dertlere derman olayım fikri bizim ülkemizde para etmediğinden ya çok az rastlıyoruz genç kuşakta bu eğilimdeki doktorlara ya da bu doktorlar idealist eğilimlerini başka ülkelerde sergilemek üzere kuş olup uçuyor elimizden.

Biz doktor dövmeyi gelişmişlik saya duralım, gerçekten gelişmiş ülkeler büyük bir saygınlık göstererek davet ediyorlar ülkemizde yetişen doktorları kendi memleketlerine…

Sonuç, elbette bu ülkeye hizmet etmiş, bizleri sağlıklı tutmak için gayret göstermiş doktorlarımız da tüm meslek dallarının çalışanları gibi emekli olduklarında insanca yaşam haklarını sürdürebilmeli.

Beni endişelendiren, son Mohikanlar da emekli olduktan ve biz yaşlandıktan sonra hastanelerde doktor bulup bulamayacağımız meselesi…

‘Milliyetçi Cephe’ birleşebilir mi?

‘Milliyetçi Cephe’ birleşebilir mi?

Gerçek olan şu: Siyaset kazanının fokur fokur kaynadığı.

Ankara’da bu yaz siyaseten de sıcak geçecek.

İşte Ankara’da yaşananların özeti:

Bir tarafta TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş‘un anayasa değişikliği için gerçekleştirdiği ziyaretler.

Diğer tarafta ise AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel arasında yaşanan ziyaret trafiği…

Ayşe Ateş’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabulü…

***

Aynı gün içerisinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli‘nin Suriyelilerle ilgili son açıklamaları da gündemi farklı bir tarafa çekti.

Bu ziyaretlerden sonra AK Parti ile MHP arasında ipler gerildi mi, diye düşünmeden edemedik.

Ardından her milliyetçinin gönlünde yatan, fakat gerçekleşmeyen Milliyetçi Cephe bloğunu aklımıza getirdik.

Malum Bahçeli’nin açıklamalarına paralel olarak geçmişte Zafer Partisi‘nin Suriyeli sığınmacılarla ilgili açıklamaları, BBP‘nin de Suriyelilere bakışı, gitmeleri gerektiği ifadelerini de hatırlamış olalım.

Keza İYİ Parti‘nin de Suriyelilerle ilgili düşüncesi net.

Velhasılı Bahçeli’nin son açıklamalarını da hesap edersek Milliyetçi Cephenin savaştan sonra ülkemize zorunlu göç eden yaklaşık 4 milyonun üzerindeki Suriyelilerin gitmesi konusunda fikir birliği oluşturduğunu söylemek mümkün.

Aralarındaki tek fark yöntem farklılığı.

Bazıları hemen gitsin derken, bazıları da zaman içerisinde ifadesini kullanıyor.

Burada asıl sorgulanması gerekenlerden biri de ekonominin Suriyeli misafirlerimizin gidişinden nasıl etkileneceği.

Bunu da ayrıca irdelemek, fayda maliyet hesabını yapmak gerekir

***

Şimdi diğer bir gerçek ise 2023 yılında gerçekleşen genel seçimlerde Milliyetçi Cephe olarak adlandıracağımız MHP, İYİ Parti, Zafer Partisi ve BBP‘nin yaklaşık yüzde 30 oy potansiyeline ulaştığı.

Bu minvalden bakılırsa Milliyetçi Cephe kendi içinde ittifak oluşturabilir mi, diye düşünmeden edemiyoruz.

Oluşursa sandığa bunun sonucu nasıl yansır?

Bu sorunun yanıtı AK Parti ile CHP yakınlaşmasının nereye varacağı sonucuna bağlı.

Bu iki siyasi parti anayasa değişikliğinde uzlaşır, bu uzlaşmanın içinde Milliyetçi Cephe partileri olmaz ise o zaman gerek 2028, gerekse 2029; hem genel hem de yerel ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri çok şeylere gebe, ifadesini kullanmak mümkün.

Sonuçtan bağımsız olarak Milliyetçi Cephe partileri uzlaşır ise iktidara alternatif olabilir mi?

Bu sorunun yanıtı kesinlikle evet.

Bakalım bu yaz siyasetin Ankara ayağında neler olacak?

Hep beraber takip edelim.

Ardından yorumlamaya çalışalım.

Nedir bu YTS?

Nedir bu YTS?

Savaştan kaçıp ülkemize sığınan sığınmacıların hüzünlü hikayesine ve belki gün geldiğinde bizim de aynı durumda olabileceğimize yönelik tüm açıklamalara, fikirlere, savunmalara anlayışla yaklaşıyorum.

Elbette haklısınız.

Savaştan kaçan mağdur insanlara kucak açmak kadar doğal, insani ve mantıklı başka bir şey yok.

Yine biliyorum ki, ileride bir gün bizler aynı duruma düşüp de ülkemizdeki savaşlardan kaçanlar olursak, kimse bize bizim sığınmacılara kucak açtığımız gibi kucak açmayacak!

Salgın döneminde de gördük ki, dünyanın doğal işleyişi dışında tehlikeler gündeme geldiğinde ülkeler önce kendi vatandaşlarını korumak ve yaşatmak için yapmaları gerekenleri yaparlar ve bu konuda gerekirse son derece sıkı, insanlık dışı tedbirler de alabilirler. Çünkü her ülke yöneticisi pozisyonundaki kişi, ülkesindeki vatandaşların güvenliğinden, sağlığından, hoşluğundan sorumludur, salt bu nedenle göreve getirilmiştir.

Tüm bunları niye yazdığıma gelelim isterseniz.

Yakın bir zaman önce CHP Grup Başkan Vekili Gökhan Günaydın TBMM’de yaptığı bir konuşmada, Bursa Valiliği İl Göç İşleri İdaresi’nin, Hatay Valiliği’ne yazdığı bir resmi yazıyı gündeme getirdi.

Yazı, gönüllü olarak memleketine dönmek isteyen bir sığınmacının işlemlerinin kolaylaştırılması ile ilgili basit bir belge. Belgeyi böylesine enteresan hale getiren ise Bursa Göç İdaresinin, bu kişiden söz ederken YTS kısaltmasını kullanmış olması.

Yılmaz Özdil’in aktardığına göre YTS kısaltmasının “Yabancı Terörist Savaşçı” anlamına geldiği ediliyor!

Tanımın içinde geçen ‘terörist’ ve ‘savaşçı’ kelimelerine özellikle dikkat etmenizi rica ediyorum. Adam hem terörist hem savaşçı hem de bizim ülkemizde, hatta bizim şehrimizde!

Bu tanımlamalarla işaret edilen bir kişi Türkiye’ye geçici sığınmacı olarak girebilmiş ve şimdi geri dönerken kolaylık bekliyor.

Elek gibi sınırlardan elini kolunu sallayarak giren kaç kişi “yabancı terörist savaşçı” olarak niteleniyor merak ediyorum. Bursa’da en az bir tane bu nitelemelere uygun sığınmacı olduğunu artık biliyoruz…

Zaten meselenin en başında da sınırlardan geçenlerin kadın ve çocuklardan daha çok genç ve sağlıklı erkeklerden oluşan guruplar olduğuna, Orta Doğu’daki pek çok uyuyan hücrenin bizim ülkemizin çeşitli yerlerinde uykularına devam ettiğine yönelik değil miydi uyarılarımız.

Buyurun size ‘Yabancı terörist savaşçı’ tanımı.

Ülkeyi yönetenler hala sığınmacıların muhacir olduğundan dem vurakoysun komşumuz Yunanistan da dahil olmak üzere Avrupa sınırlarını öylesine sıkı koruyor, bu konudaki görevini öylesine iyi yapıyor ki, anlatılır gibi değil.

Her ülkenin sınırlarında mültecilerin konaklamaları için düzenlenmiş kamplar var. Öyle rahat rahat girip çıkabildiğiniz kamplardan değil, baya baya kaçak muamelesi gördüğünüz, gerekli uyumlanma paketlerinin size uygulandığı, aynı zamanda sağlık kontrollerinden geçirildiğiniz, aşı olduğunuz, ıbınızın dıbınızın araştırıldığı kamplardan.

Bu kamplarda vergi mükellefi de oluyorsunuz, kayıtlara da geçiyorsunuz, hani kampta kalıyorsunuz ama avantadan kalmak falan yok.

Anlayacağınız kimse kendi ülkesindeki vatandaştan daha iyi koşullar sunarak sığınmacıları ülkesine almıyor, üstüne üstük ‘nasıl olsa bu kalabalıkta erir gider’ mantığı ile işi kontrolsüz bir hoşgörüye de bırakmıyor.

Salgın hastalıklardan korunmanın, geçmişi şaibeli kişileri ayıklamanın tek yolu da bu zaten.

Korunaklı sitelerden çıkıp arabayla plazalardaki işlerine giden ve yine arabalarına binerek korunaklı dinlenme, eğlenme yerlerine ulaşanlar için belki sorun yok, ancak sırça köşklerde yaşamayan vatandaş her an tetikte!

Bursa’da özellikle sığınmacılar ile ilgili zamanında yapılması gereken, ancak gecikmiş de olsa halen yapılabilecek olan incelemelerin bir an önce başlatılması son derece önemli!

Kısa yoldan memuriyete geçişin adı: Özel Kalem Müdürlüğü…

Kısa yoldan memuriyete geçişin adı: Özel Kalem Müdürlüğü…

Yerel seçimlerin ardından seçilen başkanların kadro çalışmaları aralıksız devam ediyor. Bu minvalde en çok dikkat çeken atamalardan biri de istisnai kadrodan atamalar…

Ya da diğer bir ifade ile kestirme yoldan özel kalemden devlet memurluğuna geçiş…

İşte bu noktada geçişlerle ilgili geçmiş dönemde Osmangazi Belediye Meclisi Üyesi olarak görev yapan isimlerden Cemil Aydın elektronik postamıza bir ileti göndermiş.

‘Bursa’nın atom karıncası’ olarak nitelendirdiğimiz gönüllü kent müfettişi, Cemil Aydın’ın bize göndermiş olduğu iletiyi aynen köşemizde yayınlıyoruz:

“Eşin, dostun, akrabanın, yeğenin, eski siyasetçilerin ve tavsiye ettiklerinin kısa yoldan devlet memuru olma imkânı olan, maalesef geçmiş yıllarda Belediye Başkanlıkları tarafından kullanılan Özel İstisnai Kadro uygulaması tüm yerel meclislerde muhalefet partileri tarafından yazılı önerge ile sorgulanmalıdır. Cevapların alınması konusunda ısrarcı olmalıdırlar. Başkanlık makamları da cevap vermekten kaçınmamalı, hatta şeffaflık ilkesi çerçevesinde zaman zaman kamuoyunu kendi bilgilendirmelidir. 

Geçtiğimiz dönemlerde defalarca gündeme getirip yazılı ve sözlü önergelerle kamuoyunun dikkatini çektiğimiz hassasiyet içeren bu konuda iktidarı, muhalefeti gereken önemi göstermelidir.

Bilgi ve değerlendirmenize saygılarımla. Cemil Aydın 2009-2014, 2014-2019 Osmangazi Belediye Meclis Üyesi”

Şimdi gerçekten asıl üzerinde durulması gereken konulardan biri de bu olmalı. Her altı ayda bir belirli kriterleri karşılamak kaydı ile gerçekleşen bu atamalara evet diyebiliriz.

Misal bu kriterlerden biri olarak da KPSS sınavından en 80 puan alma şartı getirilebilir. Bu sayede istisnai kadrolarda pek sorgulama da olmaz diye düşünüyorum.

Başkanlara görev süresince (her seçim dönemi) bu hak bir kadro ile sınır tutulabilir.

Ya da sözleşmeli memur statüsünde görev süresince bu kadrodan faydalanılabilir diye hüküm koyulabilir…

Bu arada meraklıları için istisnai kadro nedir diye soranlara kanuni tanımı şu şekilde:

“Özel Kalem Müdürlüğü kadroları, 657 sayılı Kanunun 59. maddesine göre; istisnai memuriyet kadroları olarak geçiyor. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 59’uncu maddede istisnai memuriyet kadroları sayıldıktan sonra, bu kadrolara 657 sayılı Kanunun atanma, sınavlar, kademe ilerlemesi ve dereceye yükselmesine ilişkin hükümleriyle bağlı olmaksızın tahsis edilmiş derece aylığı ile memur atanabileceği hükme bağlanmıştır. Buna göre, özel kalem müdürü kadrolarına yapılan atamalarda, 657 sayılı Kanunun atanma, sınavlar, kademe ilerlemesi ve derece yükselmesine ilişkin hükümleriyle bağlı olmaksızın tahsis edilmiş derece aylığı ile memur atanabilir”

 

Ne olacak bu Bursa’nın hali?

Ne olacak bu Bursa’nın hali?

Hazır şehrin en önemli kadrolarından biri dolmuş, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığının Genel Sekreterlik makamına Adana’da görev yaptığı süre içerisinde başarılı çalışmalara ve projelere imza atması ile dikkat çeken Doç. Dr. Ergül Halisçelik atanmışken ve genel sekreter yardımcıları da belli olmuşken, şehrin kimliği ve sorunlarını kısaca özetleyecek bir bölgeyi bir kez daha ele almak şahane olacak.

Sıcaksu bölgesine yapılan TOKİ’ler ve Gaziakdemir Mahallesi kentsel dönüşüm projesi bir araya geldiğinden bence harika bir şehir özeti olarak duruyor karşımızda.

Pek çok şehirde olmayan kaynakların her birine sahip olan, ancak bu kaynakları bir türlü şehir kimliğine dönüştüremeyen, hatta çarçur eden bir yer olarak tarihe geçmek üzereyiz Bursa olarak.

default

Bir zamanlar büyük umutlarla Avrupa Tarihi Termal Kentler Birliği’ne üye olan, aslında vakti zamanında hamamları ile meşhur türküleri bile dillerde dolanan Bursa, Sıcaksu bölgesine bir termal köy yapma ve termal turizmde dünyanın merkezine yerleşme hedefindeydi.

Sonra ne oldu, nasıl oldu bilinmez, şehrin bu en kıymetli noktasına bir anda TOKİ konutları yapılmasına karar verildi. Şu meşhur ‘dosyaları kolumuzun altına koyuyoruz, Ankara’ya gidiyoruz, bakanlıklardan tanıdıklarla planları onaylatıyoruz ve hooopppp işlem tamam’ uygulamasının kurbanı oldu canım bölge.

O dönem de çokça yazdım çizdim, dönemin Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın konuyla ilgili pek çok yatırımcıya başvuruda bulunduğu, ancak projenin kimse tarafından kabul görmediği yönündeki açıklamalarını bu köşeden okudunuz, TÜRSAB Genel Başkan Yardımcısı Hasan Eker’in ‘Böyle büyük bir projeye hiçbir yatırımcı tek başına giremez, ancak belediye bu bölgeyi termal turizm alanı olarak planlasaydı ve yatırım yapmak isteyenler tesislerini o plana göre inşa etseydiler bölge pek ala bir termal turizm köyü olarak işler hale gelebilirdi’ dediği konuşmalarını da.

Sonuç…

Pek çok karşı çıkışa rağmen yangından mal kaçırır gibi büyük bir hızla ilerleyen TOKİ inşaatlarının karşısında artık hiçbir güç duramaz. Allah vere de dönemin Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı Engin Er’in endişe ettiği gibi yanlış sondajlarla sıcak su kaynaklarının yönü değişerek ciddi kayıplar yaşanmamış olsa bari…

Buyurun size silinip giden bir şehir kimliğinin önemli parçacıklarından birinin küçük hikayesi…

Akıllarda böyle bir proje varken, elbette Avrupa Tarihi Termal Kentler Birliğine üye olmaya devam etmek gerekli değildi, üyelikten çıkma işlemi baştan yapılmış anlaşılan.

Yeniden üye olunabilir mi? Bursa yeniden ‘termal kent, Bursa’nın hamamları…’ kimliğinin kazanabilir mi? Bunu yeni yönetimin aldığı kararlarla nasıl bir şekil alacağımız gösterecek.

Gelelim işin kentsel dönüşüm kısmına…

DCIM100MEDIADJI_0023.JPG

Çok uzağa gitmeyeceğim, hemen Sıcaksu bölgesinin kıyısında Gaziakdemir Mahallesinde süreci yavaşlamış olsa da halen görüşmelerin tek tük sürdüğü bir kentsel dönüşüm çalışması yürütülüyor.

Bu konu da bu köşeden defalarca yazıldı. Yeni bir gelişme var mı diye soruyorsanız, inanın mahalle halkı da aynı soruyu soruyor önüne gelene…

‘Yeni bir gelişme var mı?’

Hatırlarsanız akademik odalar kentsel dönüşüm planlarına; artan nüfusa yönelik yeterli sosyal donatı alanı olmadığı ve artan nüfus yükünün, aynı zamanda oluşan ticari alanların yaratacağı trafik sorununa çözüm olarak bir alternatif sunulmadığı için itiraz etmişti.

Şimdi, hal böyle olunca bölge halkı da merak ediyor bu itirazların sonunda ne olacak? Projede bir değişiklik yapılacak mı? Kentsel dönüşüm planları aynen uygulanmaya devam mı edilecek? Vatandaşın ödeyeceği miktar artacak mı azalacak mı? Herkes dairesine daire alabilecek mi?

Sorular münferit ve henüz yanıtsız. Malum, kadrolar daha yeni yeni oturmaya başlıyor, hatta kadrosu belli olan yetkililer hemen kolları sıvayıp en temelinden yani 1/100.000’lik plandan çalışmaya başladılar bile.

Fakat sorunlar yığın yığın olunca, vatandaşın sabrı da azalıyor haliyle. Eski evini yenileyip yenilememek arasında kalan, deprem korkusundan belki de kendi binasına kendi imkanları ile güçlendirme çalışması yapacak olan vatandaşın da eli kolu bağlı. Çünkü projenin akıbeti ne olacak bilmiyorlar. Mahalle sakinlerinin büyük bölümünün emekli statüsünde olduğu düşünüldüğünde boşa harcayacakları bir kuruşlarının dahi olmadığını tahmin etmek güç değil.

Doğrusu ya yeni yönetimlerin fikirlerini en yetkili kişilerin ağızlarından duymaya, buna göre bir yol almaya çok ihtiyaçları var.

Kaybolan şehir kimliği örneğinin hemen yanına iliştirilen bu şapşahane şehir özetini de eklediğime göre güzel bir toparlama yapmış oldum diye düşünüyorum.

Koltuklarına oturur oturmaz o koltuklardan kalkarak sorunları sahada çözmeleri gerektiğini gören tüm kent yöneticilerine de kolay gelsin diyorum…

 

NOT: TÜİK her zaman olduğu gibi bizi yine şakaları ile güldürmeye çalışıyor. Ülke öyle bir halde ki, kendisi olmasa neye güleceğimizi hiç bilmiyorum diye bayat bir espri de ben yapayım…

Ne ara oldu, nasıl oldu da işsizlik oranları düştü, bir de gurur vesilesi oldu hiç anlayamadım. Bugün yapılan açıklamada, nisan ayında işsizliğin yüzde 0,1 puan düştüğü söylenmiş.

Harika…

Bu açıklamayı ilk okuduğumda, ‘İnsanlar iş arayıp bulamamaktan ya da açlıkla sefalet arasında gidip gelmekten sıkıldıklarından iş aramayı da bıraktılar herhalde’ diye düşünmüştüm.

İşin bilimsel açıklamasını bir ekonomistten, TCMB eski Başekonomisti Hakan Kara’dan dinleyelim;

“Atıl işgücü oranı neredeyse pandemi dönemine geri döndü. Yarı zamanlı çalışan, fakat fırsat bulsa daha fazla çalışabilecek durumda olanların oranı giderek artıyor!”

Aynı açıklamanın sonlarına doğru bakıldığında mevsim etkisinden arındırılmış atıl işgücü oranı yüzde 27,2 oldu deniyor zaten…

Hani diyeceğim, ağam bizimle eğlenmeyi bile beceremiyor artık, hep yakalanıyor…

 

Büyükorhan Belediyesi ile ASRİAD ortak proje yapacak…

Büyükorhan Belediyesi ile ASRİAD ortak proje yapacak…

Bazen gözden uzak olunca gönülden de ırak olunabiliyor. Bursa’nın en uzak ilçeleri Büyükorhan ve Harmancık işte tam olarak bu noktada.

Bursa’nın hatta ülkemizin gelişmişlikte en geri kalmış ilçelerin başında Büyükorhan geliyor. İlçenin tamamı neredeyse emekli ve emekliliğine gün sayanlardan oluşuyor.

Atanan kaymakamlar da bir süre sonra dil kursuna gitmek üzere ilçeden ayrılıyor. Uzun zamandır asil kaymakam atanmadı dersek yalan olmaz.

Kısaca batının en doğusu diyebileceğimiz ilçelerden biri olarak tanımlayabiliriz.

Yeni dönemde Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey neler yapacak?

Onu da bekleyip, göreceğiz.

Malum bizler de;

Geçen ay içerisinde Norm Haber olarak Büyükorhan Belediye Başkanı Kamil Turhan’ı ziyaret ettiğimizde ilçenin sıkıntılarını bizzat yerinde gördük.

İşte bu noktada Başkan Turhan’ın tek istediği ilçeyi düzlüğe çıkaracak projeler yapmak bu doğrultuda proje yapacak kişi yada kurumların önünü açacağız müjdesini Norm Haber aracılığı ile vermişti.

Hal böyle olunca bizim de gözümüz de kulağımız da Büyükorhan’da oluyor.

Bu minvalde(ASRİAD) Asrın İş İnsanları Derneği Bursa Şubesi Başkan Mehmet Karakoyun başkanlığında ilçeye çiçeği burnunda belediye başkanı Kamil Turhan’a hayırlı olsun ziyaretine gittiler.

Heyette, ilçeden yetişmiş aslen Büyükorhanlı iş insanlarından  Yüksel Uğur ve Ali Turgut da bulunuyordu.

Uğur, kentimizin önemli tekstilcilerinden DOSAB’da fabrikası bulunuyor, Turgut da ülkemizin en büyük haşema üreticilerinden…

Orhangazi’de fabrikası bulunuyor.

Alfasa Haşema markasının sahibi…

Başkan Turhan iki hemşerisine doğduğu topraklara yatırım yapma çağrısını yaptı ve sohbet içerisinde yineledi…

Bu çağrı hayat bulacak mı?

Onu zaman gösterecek.

Ama en azından iki isim duyarsız kalmadı diyebiliriz.

Öte yandan  ASRİAD üyelerinden özellikle hibeler ve tarımsal kalkınma konusunda tecrübeli isimlerle Büyükorhan Belediyesi çalışanları ilerleyen günlerde ilçeye hibe fon getrimek ve proje yapmak için ortak çalışmaya bile girdiler.

Bu arada heyet Büyükorhan Kaymakam Vekili Senanur Duman’ı da ziyaret ederek hayırlı olsun dileklerini ilettiler.

Umarım başlanılan bu çalışmalar ve temaslar kısa zamanda meyvesini verir.

Büyükorhan’da  Bursa’nın ovadaki ilçeleri gibi hak ettiği yere ulaşır…

 

 

Osmangazi’de Aydın boş durmuyor

Osmangazi’de Aydın boş durmuyor

31 Mart 2024 tarihinde gerçekleşen yerel seçimlerde Mustafa Dündar‘dan koltuğu alarak Osmangazi Belediye Başkanlığına seçilen Erkan Aydın‘ın çalışmalarını yakınen takip ediyoruz.

Halkla diyologu oldukça iyi olan Aydın’ın bu özelliğinden dolayı htoplumda özel bir kredisi bulunyor.

Bu süreçte bizler Başkan Aydın’ın performansını takip ederken dikkat ettiğimiz en önemli ayrıntı şimdiki zaman ve geçmiş zaman ağırlıklı cümleler kurduğu.

Malum bugün bir çok başkan borçtan dert yanarken, henüz icraatın içinden kısmına geçebilmiş değil.

Onlar sadece yapacaklarını anlatıyor.

Yaptıklarına sıra gelmedi…

Bu hızla da pek gelmeyeceğe benziyor.

Bu da ne demek, diyenler olabilir?

Başkan Aydın ve ekibi “yapacağız, edeceğiz” ifadeleri yerine “yaptık ve yapıyoruz” ifadelerini daha ağırlıklı olarak kullanıyor.

İşte örnekleri…

“Göreve geldikten sonra Çirişhanespor Kulübünün temelini attık, yapımına devam ediyoruz” diyor.

Ardından “Ayça Gündüz kreş ve bakımevinin temelini attık, yapımına devam ediyoruz” diyor.

Sonra  “Yenibağlar’da parkın çalışmalarına devam ediyoruz” diyor.

Sırada kız yurdu var…

Onun tarihi de çok yakın zamanda belli olacak.

Öte yandan yine pazartesi günü Halk Lokantasının açılışını gerçekleştirerek bir vaadini daha gerçekleştirmiş oluyor.

Kısaca Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, laf üretmiyor, icraat yapıyor.

Bu durumda bize düşen yapılan iyi çalışmaları takdir etmek, eksik kalan yönlerde uyarmak.

Şu ana kadar performansına baktığımızda Aydın’ın notu mükemmele yakın.

Bu arada keşke Bursa Belediyeler Birliği’nden de ayrılmasaydı, demeden de edemiyoruz…

O zaman daha da güzel olurdu.

Bize düşen takip etmek…

Cingil önümüzdeki ay sonunda emekli oluyor

Osmangazi Belediyesi’nde kadrosunu kuran Erkan Aydın yönetiminde geçmiş dönem görev yapan iki ismin bu dönemde de görev yaptığını biliyoruz.

Onlardan ilki Beytullah Seferler, diğeri de Bülent Hamdi Cingil.

Siyasetten memuriyete geçen isim olan Bülent Hamdi Cingil’in önümüzdeki ay sonu itibarı ile emekliliğini isteyeceğini öğrendik.

Cingil’den boşalacak koltuğa da Emlak İstimlak Müdürü İsmail Din’in oturması bizim için sürpriz sayılmaz.

Bu notu da buradan yazmış olalım.

‘Ben yaptım oldu’ olmayacak!

‘Ben yaptım oldu’ olmayacak!

Bursa’nın en güçlü odalarından birini İnşaat Mühendisleri Odası olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Geçtiğimiz dönem Çağdaş Grup tarafından yönetilen odanın idaresi seçimlerin ardından oda yönetimini uzun süredir elinde tutan Çalışma Grubuna tekrar geçti.

Bugün düzenlenen bir toplantı ile İMO Bursa Yönetiminin alt çalışma gruplarıyla tanışma fırsatı bulduk.

Bursa gibi bir şehirde inşaat gibi bir sektörün oda temsilciliğini yapıyorsanız, aldığınız her nefeste sorunlar üzerine konuşmanız kaçınılmaz elbette. Toplantının seyrinin de bu biçimde şekillendiğini söylemeliyim.

İMO Bursa Şube Başkanı Serdar Atilla Erdem;

“Bursa, mutlaka dirençli şehir, tarım, turizm, tarih ve sanayi ile büyüyen bir şehir vizyonu ile şekillenmelidir. Bunlardan birini önceleyip diğerlerini geri planda kesinlikle tutmamalıyız. Bu çerçevede Ulaşım Master Planı ve Kent Anayasası şehrimizin bu dinamikleri içinde eşit derecede öncelenerek ve bir an önce hazırlanmalıdır” derken tam da bundan bahsediyordu aslında.

Birkaç yazı öncesine giderseniz, şehrin anayasası olarak adlandırılacak olan 1/100.000’lik planın hazırlanmasına yönelik ilk görüşmenin Bursa Büyükşehir Belediyesi, Mimarlar Odası Bursa Şubesi ve Şehir Plancıları Odası Bursa Şubesi arasında gerçekleştiğini, bu görüşmenin bir ön görüşme niteliğinde olduğunu ve ‘nasıl bir ilerleyişle daha doğru sonuca varılır’ sorusunun yanıtının arandığını yazmıştım.

Gözlerim de İMO Bursa Şubesini aramıştı hani.

Başkan Serdar Atilla Erdem’e bunu sordum elbette.

“Şehrin anayasası planlanırken orada olması gereken en önemli odalardan biri elbette İnşaat Mühendisleri Odasıdır, biz Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı, aynı zamanda meslektaşımız da olan Mustafa Bozbey’i ziyaretimizde de bu konuyu konuştuk. Görüşmelerde elbette bizler de olacağız ve şehir için yapılacak olan tüm çalışmalarda yerimizi alacağız” açıklamasını aldım kendisinden.

Bugünkü toplantıda;

“‘Bursa Kent Anayasası’ olarak düzenlenecek 1/100.000 Çevre Düzeni Planı çerçevesinde bu kentin sakinleri ve sahipleri olarak bizler BURSA adına şu sorulara cevap aramalıyız:

-Planlı ama doğal kaynakları kontrolsüz bir şekilde tükenen, üreten ama doğa ve tarım alanları yok olan, istihdam sağlayan ama ulaşım problemleri bitmeyen tamamı ile bir sanayi şehri mi?

-Koruma Kullanma dengesini gözeten sahip olduğu potansiyelleri, geleceği ve dünyanın gelişimini de düşünerek öncelik sırasına göre değerlendirip sonradan pişman olmayacak tercihler yapan bir şehir mi olacaktır?” konusuna hassasiyetle değindi Erdem.

Mesele son derece önemli, mesele bizden sonraki nesle ne bırakacağımızla son derece ilintili, mesele çocuklarımızın nasıl bir şehirde yaşama ihtimali için çaba göstereceğimizle son derece alakalı…

Konuşma şöyle devam etti;

“Bu sebeple ‘Ben yaptım oldu’larla Bursamıza dışarıdan yapılacak her türlü müdahaleye sessiz kalmayacak, bununla gereken mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz. Ve tekrar diyoruz ki ‘Bursa şeffaf bir şekilde Büyükşehir Belediyemizin önderliğinde ilgili tüm ilçe belediyelerinin, devlet kurumlarının içinde olduğu, tüm üniversitelerimizin, meslek odalarının aynı masada toplanıp ortak akılla Bursa vizyonunun belirleneceği Kent Anayasamız acilen hazırlanmalı ve ‘Ben yaptım oldu’lara asla müsaade edilmemelidir!”

Bugün çalışmalara başlansa, ilk adımlar atıldığına göre başlandığını kabul edebiliriz, önümüzdeki 1 buçuk 2 yıl gibi bir süreçte ancak hazırlanacak olan Kent Anayasası yürürlüğe girene kadar 2020 Çevre Düzeni Planının delik deşik edilmesiyle Ankara’dan gelecek planlara açık, bu planların gerçekleşmemesi adına savaş veren bir şehir olacak Bursa.

Önümüzdeki süreçte gerçekleşecek yağmadan nasıl kurtulacak, bu yağmada ne kadar zarar görecek, bu zararların neresinden dönebilecek kestirmek güç!

Yine de orman yangına su taşıyan karınca misali ‘safımız belli olsun’ hesabı, gelecekte çocuklarımıza ‘biz bir şeyler için çabaladık’ diyebilmek adına sürecek ‘ben yaptım oldu’culalarla mücadelemiz.

Ya siz yapınca olmayacak, ya siz yapınca çok zor olacak, ya sizin yaptıklarınız yarım kalacak ya da siz yapsanız da koca bir şehri karşınıza alarak yapmış olacaksınız gerçekleştirmeye çalıştıklarınızı. Dolayısıyla yüzlerdeki boya silinecek, maske düşecek, gerçek niyetler açık edilecek…

Neyse, biz konumuza dönelim, merkezden uzaklaşmayalım…

3 ayda 94 etkinlik düzenleyen İMO Bursa Şubesi her dönemde olduğu gibi bu dönemde de itibarı zedelenen mesleklerini yeniden eski güçlü haline kavuşturmak için, akademik mesleklerin öneminin anlaşılması ve hak ettiği değeri bulması için, genç meslektaşların mesleklerine samimiyetle tutunmaları, mesleği icra eden tüm inşaat mühendislerinin güvenli ve mutlu çalışma ortamlarına kavuşmaları için çaba harcayacak.

Öyleyse herkese kolay gelsin…