AK Parti Nilüfer’de iddialı!

AK Parti Nilüfer’de iddialı!

AK Parti belki de hiç asılmadığı kadar asıldığı bir yerel seçim için kolları sıvadı Nilüfer’de. Nilüfer’in böyle bir havası var, herkes o koltuğu istiyor, herkes o koltuk için canı pahasına savaşıyor. Önce belediye başkan aday adaylıkları mücadelesinde partilerin kendi içlerinde gördük bu savaşı, şimdi belediye başkan adayları arasındaki düellolarda…

En önemli iki rakip elbette AK Parti Nilüfer Belediye Başkan Adayı Celil Çolak ve CHP Nilüfer Belediye Başkan Adayı Şadi Özdemir

Her ikisinin söylemleri de daha demokratik, daha yaşanabilir, daha ortak akılla yönetilen, daha mutlu gülümsediğimiz, daha yeşil alanlı, daha az sorunlu bir Nilüfer…

Vadedilen toprakların hemen hepsi eskiden bu yana Nilüfer’de olduğundan, adayların üstüne koyacak çok fazla şeyi yok aslında.

Bugün basının karşısına çıkan ve projelerini anlatan Celil Çolak da durumun farkında.

Hatta bir harita ve kadastro mühendisi olan, bir dönem Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanlığını da yürüten Çolak, kendisinin de katkı sunduğu Nilüfer planlarından memnun olmadığını söylemiyor. Bunun yerine geliştirdiği söylem hiç de haksız olmadığı; “Nilüfer’in planları gayet güzel aslında, ama planlar altına tekerlek koyulmuş gibi oradan oraya geziyor. Sürekli değişiyor. Biz bunun önüne geçeceğiz” biçiminde.

Bu konuda iddialı AK Parti Nilüfer Belediye Başkan Adayı. İddialı olduğu bir başka konu da alacağı oy oranı ile ilgili. Beklenti yüzde 62!

Bundan önceki seçimlerde alınan oran yüzde 35!

AK Parti’nin Nilüfer için yüklüce bir tanıtım bütçesi ayırdığını, CHP’nin en çok sevdiği söz olan ‘değişim’ kavramını da içeren, ‘Gelecek için değiştir!’ sloganı ile yola çıktığını, Celil Çolak ve Cumhur İttifakı ekibinin ayrılmak bir yana bütün olarak kapı kapı, tüm enerjileri ile şehri dolaştığını biliyoruz. Bilmediklerimiz arasında ise Çolak’ın iddiasına göre pek çok CHP’linin ‘Bu kez sana destek vereceğiz!’ söylemini sayabiliriz.

Basın mensuplarının ‘Nilüferde neyi değiştireceksiniz?’ biçimindeki sorularına birkaç kez yanıt veren ve her defasında “Zaten benim başkanlık koltuğuna oturmam büyük bir değişim olacak” diyen Celil Çolak, laf arasında; “Şimdi beni konuşturmayın, Nilüfer’de belediyecilik dışında her şey yapılıyor. Biz onların yaptığını yapmayacağız” sözünü de etmekten alamıyor kendini.

Gelelim Bursa’nın en gözde ilçesinin ‘rant’ sözcüğü ile bir arada anılmasına. Sözlük anlamı olarak; ‘herhangi bir eşya, para ya da gayrimenkulün belirli bir süre sonunda, hiç emek verilmeden kazanç sağlaması, kar getirmesi’ demek olan kelimenin aslında korkulacak bir kelime olmadığını, ilçedeki rantın ilçe halkının refahı için kullanılmamasının manayı kötüleştirdiğini belirten Çolak, ‘Bu kez ilçenin rantı ilçe halkının cebine girecek’ diyor.

Nilüfer’in sanayileşmeye artık doyduğunun altının bu toplantı vesilesiyle çizilmesi benim için özellikle önem arz eden detaylardan. ‘Adam eksen bitecek denilen kalitedeki tarım arazilerinin sanayileşmesine dur diyeceğiz. Ben akademik odalardan geliyorum, buna dikkat ederim’ diyor Celil Çolak.

Var olan kaçak sanayileşmenin önüne de devletin şefkat eliyle müdahale edeceklerini belirtiyor.

Pek güzel, pek sevindirici…

Bir yandan bunları söylerken, diğer yandan; ‘vakti zamanında dönemin Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’ye 0.50 emsal artışını vatandaşa kentsel dönüşüme bir teşvik olarak verelim önerisinde bulunanlardan biri bendim. Biz bu 0.50 artışı iyi niyetlerle verdik, ama kötüye kullandılar’ sözlerini ekliyor.

Sonra da Nilüfer’de yeşil kalmadı, trafik sorunu var, altyapı yetersizlikleri göze batıyor diyor…

Kafalar karışık anlaşılan…

Çünkü herkesin hatırındadır 0.50 emsal artışlarının Nilüfer Belediyesi tarafından en istenmeyen işlerden olduğu. İlçenin ciddi bir nüfusa sahip olmasının sosyal donatı alanlarından alt yapıya kadar pek çok imkanda çökmeye neden olacağına defalarca vurgu yapıldığı. Bununla ilgili davaların açıldığı…

Nilüfer’in 25 yıldır aynı saçmalıkla yönetilmesinin netice vermediğini ve sorunları ortadan kaldırmadığını söyleyen Çolak, ‘insanların özel yaşamlarına saygım var, alkollü mekanlara da gidiyorum vatandaşla tanışmak için. Ben Nilüfer’in ne istediğini çok iyi biliyorum’ diyor.

Şimdi toplantıyı şöyle bir toparlayalım; Bursa’da 25 yıllık AK Parti iktidarının tüm ağırlığı hissediliyor, öylesine hissediliyor ki, Bursa artık akşam saat 20.30 sonrası ıssızlaşan ağır bir şehir olup çıktı. Gündüzleri büyük şehrin keşmekeşi yaşanmasa ‘sakin şehir’ statüsüne aday olacağız ölü gecelerimizle…

Buna karşılık aynı süre boyunca bir Nilüfer gerçekliği de var, bütçesi Nilüfer’de yaşamaya yeten tüm Bursalıların bir biçimde taşındığı ya da taşınma hayali kurduğu. Hal böyle olunca, ben Bursa’nın tamamının Nilüfer gibi olmak istediğini düşünüyorum nedense…

Belki de uzun süredir Nilüfer’de yaşıyor oluşumdandır bu taraflı bakışım.

Celil Çolak’ın ilçe için düşündüğü ‘kent meydanı’ projesi kıymetli bana göre, şimdilik AVM’lerin arasına sıkıştırılmış bir konseptten uzak önümdeki görseller. İşin bu tarafını da sevdim doğrusu. Kitap kafeler projesi de mekan sahiplerinin yavaştan kendi konseptleri ile başlattıkları bir girişim olmaktan çıkarılıp belediyenin uygun imkanları ile vatandaşa sunulursa harika olabilir. Öğrenci yurtlarının artırılması, aile ve çocuk kampları güzel ve farklılık yaratacak işler. Fakat Nilüfer Belediyesinin yapmak için her yıl kavga etmek zorunda kaldığı müzik festivallerini yapacağınızı söylerseniz ‘iş burada biraz garipleşiyor’ derim.

Tüm adayların gönüllerinde güzel dileklerle bu seçim yolculuğuna çıktığını düşünen bir Polyanna olmayı tercih ediyorum.

Kimin seçileceğini ve seçimden sonra hangi vaatlerini yerine getireceğini de merakla bekliyorum.

Manifesto gibi manifesto!

Manifesto gibi manifesto!

Bir süredir bekliyordum Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şubesi ile birlikte pek çok akademik oda temsilcisinin bir araya gelerek hazırladıkları Yerel Yönetimler Manifestosunun yayınlanmasını.

Bugüne nasipmiş…

“İyi bir yerel yönetimde ana unsur; hukukun üstünlüğü, katılımcılık, açıklık, saydamlık, hesap verebilirlik, hesap sorabilirlik, denetim, eşitlik ve etkinlik gibi kavramların yaşama geçirilmesidir” cümleleri ile başlayan manifestoyu tüm paydaşlar adına ADD Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan okudu.

Çok da iyi bir cümle ile başladı konuşma.

Manifestonun en can alıcı kısmını ise;

“Seçim sonuçları açıklanmadan, tüm Belediye Başkan adayları ve Belediye Meclis üyelikleri adaylarının mal bildirimlerini gerçekleştirmeleri, tüm siyasi partiler ile adayların siyasetin finansmanını topluma açık şekilde yapmaları, tüm yerel yönetimlerde parsel bazında imar değişiklerine son verileceğini kamuoyuna taahhüt etmeleri, etik kurallar, saydamlık, hesap verebilirlik açısından son derece önemli ve gereklidir” cümleleri oluşturdu.

Hemen hatırlatmakta yarar görüyorum, meşhur Komünist Başkan Fatih Mehmet Maçoğlu’nun yaptığı belediyecilik tam olarak buna benzer bir belediyecilikti. Tüm toplumun hoşuna giden bir şeffaflıkla yönetilen her yerde olduğu gibi Ovacık’ta da suyundan ulaşımına kadar pek çok hizmet halk için bedava sunulmuştu.

Bursa için olur mu?

Keşke…

Ticaret ile siyasetin bağının kesilmesi gerektiğine vurgu da yapıldı, önemli konu başlıklarından biri de buydu. Daha doğrusu ilk cümlenin gerçekleşmesinin ana adımlarından biri buydu.

Bursa için mümkün mü?

Şehrin durumunu şöyle bir özetlersek; üç aşağı beş yukarı 3 buçuk milyon kişinin yaşadığı Bursa’da şehirle ilgilenen ve gittikleri her yerde mutlaka elleri kolları birbirine dolanan yaklaşık 5 bin, hadi bilemediniz 10 bin kişi olduğunu, bu kişilerin ticarette de siyasette de sivil toplum kuruluşlarında da yer aldıklarını ve dolayısıyla bulundukları tüm ortamları bir anlamda kendi işleri için de alan devşirme olarak kullandıklarını düşündüğünüzde, yani siyasete zaten ticareti pekiştirmek için girildiğini göz önüne aldığınızda mümkün değil elbette.

Üstelik hiç kimsenin eli bir diğerininkinden temiz değilken, üstelik taşı en günahsız olanın atması gereken yerde en günahsızı bulmak konusunda dahi ciddi bir kavgaya tutuşmaya hazırken…

Sorunları çok, çözümleri yok Bursa’da yerel seçim öncesinde projelerin değil hangi adayın kimin adamı olduğunun konuşulduğunu ve bu durumun benim için hazin bir tablo oluşturduğunu defalarca yazdım, yazmaktan yorulmayacağım konulardan biri olarak da şöyle bir köşeye kaldırdım.

Bugün bakıyorum, bahsedilen manifestoda bazı sözler istenirken ve Bursa’nın sorunları sıralanır; ‘Bu sorunların çözümünde yer alacak mısınız? Bursalılara dürüst siyaset sözü verecek misiniz?’ denirken sivil inisiyatifi dinlemeye gelen belediye başkan adayı sayısı sadece dört.

Projeleri ile zaten her hafta bize farklı bakış açıları getiren, bahsettiği projeler için de vakti zamanında bir yıla yayılan hazırlık süreci yaşadığını anlatan YRP Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sedat Yalçın, henüz proje lansmanını gerçekleştirmemiş olan İYİ Parti Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Selçuk Türkoğlu, bugün düzenlediği basına merhaba toplantısının hemen ardından sivil inisiyatife zaman ayıran CHP Mudanya Belediye Başkan Adayı Deniz Dalgıç ve YRP Nilüfer Belediye Başkan Adayı Zeynep Candan Albayarak.

Yeşilin griye döndüğünü, hava kalitesinin düştüğünü, kontrolsüz göç dalgalarının şehrin kaldıramayacağı boyutlara ulaştığını, yaşam alanlarının sanayi ile iç içe hale geldiğini, trafiğin içinden çıkılmaz bir hale dönüştüğünü hepimiz biliyoruz aslında. Elbette kentsel dönüşümün yapı stokunun yüzde 65 gibi bir oranının depreme dayanıksız binalardan oluştuğu öngörülen bu şehirde elzem olduğu gerçeğini de es geçmemek lazım.

Ben daha çok manifestoda değinilen ve aslında pek de farkında olmadığımız sorunlara dikkat çekmek istiyorum. Bence çok önemli meselelerden biri, şehrin hafızası sayılacak yerlerinin korunmaması ile oluşan bir kimliksizleşme durumunun yaşanıyor olması.

Plansız bir şehir olarak; Ankara’dan yapılan, dolayısıyla şehrin işleyişi tam olarak bilinmeden verilen kararlarla hazırlanan planlarla yürüyor olmamız da benzeri bir sorun.

Manifesto geniş bir alanı kapsıyor ve şehri yönetmeye talip belediye başkan adaylarından söz istiyor; dürüst, ilkeli, hukuka uygun, şeffaf, kent odaklı, vizyoner bir kent yönetimi için.

Şimdilik dört belediye başkanı bu konuda söz verdi diye kabul ediyorum ben. Neticede bu toplantıya katıldılar ve söylenenlere de bir itirazları olmadı. Hatta söylenenlerin gerçekleşmemesi durumuna itiraz ettiklerini vurguladılar.

Bursa’nın 17 ilçesi ile birlikte 18 belediye başkanı seçeceğini, bu belediye başkanlarını da her ilçede en az 7 siyasi parti arasından seçerek belirleyeceğini düşünürsek, söz veren 4 belediye başkanının ne kadar düşük bir orana rast geldiğini bulabiliriz.

Anlaşılan o ki, isteklerin ve gerçekleştirilenlerin çarpışması yepyeni mücadeleler doğurmaya gebe şimdiden…

 

 

AK Parti Osmangazi tam kadro sahada

AK Parti Osmangazi tam kadro sahada

AK Parti’de listelerin verilmesinin ardından dedikoduları hala devam ediyor.

Listede yerini beğenmeyenler olduğu gibi listeye giremeyenlerin dert yandığını duyuyoruz.

Asıl merak edilen ise bunların sandığa ne oranda yansıyacağı.

AK Parti’nin Osmangazi özelinde ise belediye başkan aday adayı olan Semih Peksert’in meclis listelerinde olmamasına şaşırdık!

Peksert, bilgi ve birikimi ile meclis üyeliğini rahatlıkla yapabilir.

Osmangazi’ye de artı değer katardı…

Onun dışında bu dönem aday gösterilmeyen Başkan Yardımcısı Halil Döner’in aday olmadığını ifade edelim.

Cem Kürşat Hasanoğlu noktasında ise sürpriz yaşandı diyebiliriz.

O da listeye giremedi…

Mustafa Dündar’ın belediye başkanlığını kazanması durumunda “A takımı”nda mevcut kadrodan üç ismin olmayacağını şimdiden ifade edelim.

O isimler Hasan Hüseyin Erdönmez, Cem Kürşat Hasanoğlu ve Halil Döner

Öte yandan, AK Parti Osmangazi Kadınlar Kolu seçim startını dağ köylerinden verdi.

Önceki gün Soğukpınar, Karaislah, Güneybudaklar ve Uluçam köylerini ziyaret ettiler.

Bir tarafta bunlar yaşanırken diğer taraftan ise AK Parti Osmangazi Belediye Meclis Üye listesinden aday gösterilen isimler, ilçe başkanı Adnan Kurtuluş ve Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar başkanlığında ilk toplantıyı gerçekleştirdiler.

Ardından fotoğraf çekimi için soluğu Tophane’de aldılar.

Velhasılı AK Parti Osmangazi İlçe Başkanlığı topyekün seçim startını vermiş oldu.

Yerel seçimlere de tercihli oy sistemi gelmeli

Senelerdir sürekli kaleme aldığım konuların başında yerel seçimlerde aday gösterilen belediye başkan adaylarının doğal meclis üyesi adayı ya da diğer bir ifade ile meclise girecek oya ulaştıkları anda ilk üyenin o olması gerektiği…

Başkan çalışıyor seçimi kazanamıyor, ama meclise o değil üye giriyor.

Bu işte bir adaletsizlik var…

Diğer adaletsizlik ise meclis üyeleri listelerinin hazırlanmasında. Bu noktada birçok siyasi parti ön seçim yapmayı aklından bile geçirmiyor, geçirenleri de susturuyor.

Kendilerinin hazırladıkları listeyi halkın önüne koyuyorlar.

Böyle bir durumda ortaya iki handikap çıkıyor.

Onlardan ilki listenin seçilemeyecek sırasında olan isimler sahada çalışmıyor. Listelerin ilk sırasında olanlar da seçilmeyi garanti gördüğü için onlar da göstermelik olarak programlara geliyorlar.

Seçimlere seçen ve seçilenler açısından heyecan gelmesi isteniyorsa o zaman yapılması gereken bir an önce tercihli oy sistemine geçilmesi.

Tercihli oy sistemine geçilmesi durumunda listenin başındaki de sonundaki de çalışır.

Hem seçmen, hem aday olan hem de siyasi partiler kazanır.

Öneri bizden uygulamak karar vericilerden…

 

 

 

Liderlik, adaylık ve örgütlülük

Liderlik, adaylık ve örgütlülük

Yakında zamanda yerel yönetimlerde görev yapmak isteyenlerin aday adaylığı süreci yaşandı.

Hemen akabinde adayların belirlenmesini sağlayan karar süreci de geçtiğimiz gün sonuçlandı.

Adaylıklar kesinleşti diyebiliriz.

Siyasi partiler ve adaylar için sancılı bir dönemdi.

Bu sancıların yoğunluğu ve nedenleri sandık sonuçlarını önemli derecede etkiliyor.

Tam olarak da geride kaldığı söylenemez.

Bu sancıların parti içi dengeleri bozmadan, teşkilatları küstürmeden tamamlanması ise tek bir şeye bağlıdır:

Güçlü lider.

Bu açıdan bakınca  krizler ana muhalefet partisinde yoğunlaştı yaşandı diyebiliriz. Çünkü ana muhalefet partisinde genel başkan zaten yeni seçilmişti.

Bu durumu, eski genel başkanın 12 seçim kaybetmek dışında, partisine attığı son gol sayabiliriz.

Seçim stratejileri ve proje üretimine harcanması gereken enerji seçim sath-ı mailinde çok tasarruflu kullanılması gerekirken uçup gitmiş olablir. Rekabet nedeni ile yaşanan gruplaşmalar, kırgınlıklar bu enerjinin sönümlenmesine neden olabilir. Seçim üstü ana muhalefet partisinin bir kongre süreci yaşamasının olumsuzlukları seçim sandığına yansıyacak mı göreceğiz.

Gelelim iktidar partisine.

Güçlü bir lider profili işlerini oldukça kolaylaştırmış görünüyor. İktidar nimetlerinin parti tabanına yayılmış olduğunu da eklediğinizde, iktidar partisinin bu süreçlerde bir adım önde olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Ancak onun handikabı da mecbur olduğu ittifaklar. İktidarını korumak uğruna ittifaklara ve kuracağı dengelere bu kadar mecbur bir iktidar da hiç olmadı ülkemizde.

Bir siyasi partinin temel gücü liderdir demiştik.

Lideri tutarsız bir teşkilat, yön-hareket kapasitesi sınırlı bir otomobil gibidir. Üstelik ideolojik açıdan genel geçer politikalarını belirleyip tabanına, aktif mensuplarına anlatamamış ya da kabul ettirememiş ise ilerleyeceği yol da (satıh) bozuk demektir. Çukurlara bata çıka, virajlara savrula savrula ilerlemesi ne kadar mümkün ise o kadar ilerleyebilir. Buna da güncel örnekler canlı canlı önümüzde.

Örnekler verilebilir, ancak yazıyı bütünüyle politize etmemek için örneklemeyi değerli okura bırakayım.

Öte taraftan adaylık konusunda enflasyon diyebileceğimiz bir yoğunluk hem iktidar, hem muhalefet partilerinde göze çarpıyor. Bu ilk bakışta demokrasinin gereği bir zenginlik gibi görünse de, esasen olgunlaşmamış demokrasinin bir gösterisidir. Hem parti demokrasi hem ülkemiz demokrasisi açısından. Çünkü aday belirleme sürecinde sistem değil kanaatler esastır. Kanaatleri ilişkiler belirler. İlişkiler de günün sonunda çıkarlara dayalıdır.

Az gelişmiş ülkelerin, az gelişmiş demokrasisindeki paradoks da budur.

Gelelim örgütlülüğe, yani parti teşkilatlarının süreçteki güç ve etkinliklerine.

Öyle görünüyor ki demokratik geleneklerimizi ağır çekim bir film gibi geriye sarmaya devam ediyoruz.

Siyasi partilerin delege ağaları, ön seçimsiz karar süreçleri, adaylıklara ilişkin kriter yoksunluğu, güçlü isimlerin iki dudağı arasındaki karar süreçleri normalleşmiş görünüyor.

Bu durum sandığı da sonuçlarını da gitgide daha fazla tartışmalı hale getiriyor.

Demokrasimizin kuvvetler ayrılığı prensibi “daha güçlü iktidar” vaadi ile ortadan kaldırıldı.

Seçimlerin otokratik ülkelerde olduğu gibi “tek güç iktidar” fikrine uygun hale getirilmesi ise mümkün olabilecek mi göreceğiz.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan Bursa’ya geliyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan Bursa’ya geliyor

Yerel seçim öncesi siyasi partiler adaylarını ve meclis üye adaylarını açıkladılar.

Şimdi sırada adayların sahaya çıkma zamanı…

İşte bu noktada etken olan saha çalışmalarından biri de mitingler…

Bursa‘da en fazla merak edilen miting ise Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın Bursa mitingi…

Bursa’da partisinin adaylarını açıklamaya gelen Erdoğan’ın miting tarihi merak ediliyordu. Hatta bir ara tarih olarak 24 Şubat 2024 olarak planlanmıştı.

Aynı tarihte Cumurbaşkanı Erdoğan’ın Sakarya’da miting yapacağı bilgisine ulaştık. Erdoğan’ın miting programına baktığımızda ilk önce aday açıklama törenine gitmediği illerde programı var.

Ardından diğer illerde…

Bursa’nın miting tarihi ise çok büyük aksilik olmaz ise 16 Mart 2024 Cumartesi günü olarak  planlanıyor.

Erdoğan’ın bu tarihte mitingle beraber tarihi Hanlar bölgesi başta olmak üzere birçok açılış da yapacağı bilgisine ulaştık.

Bakalım Erdoğan Bursa’dan gerçekleştireceği mitingte yerele ve genele ilişkin hangi mesajları verecek?

Bekleyip, takip edelim.

Bursa’nın acı kaybı

Acı haber tez yayılır misali.

Ben de oldukça üzüntülü bir haber aldım.

Kelimelerin yetersiz kaldığı bir durum.

Dostum, arkadaşım, aynı zamanda avukatım Volkan Aksu’nun dün İstanbul’da araçta kalp krizi geçirerek hayatını kaybettiğini öğrendim.

Adam gibi adam diyeceğim bir dosttu Volkan…

Cenazesi perşembe günü öğle namazına mütakip Hacı Bayram Veli Camii’nden kaldırılacak.

Ruhu şad, mekanı cennet olsun…

1 Nisan 2024 hangi il başkanları görevden ayrılır?

Belediye meclis üyelerinin açıklanmasının ardından partilerin iç siyaseti içten içe kaynıyor. Ama asıl kaynamanın yerel seçimlerden sonra olması bekleniyor.

Seçim sonuçlarına göre bazı genel başkanların kongre kararı almasını bekliyoruz. Yine Bursa özelinde ise oluşacak sonuçlara göre hangi partilerde değişim için düğmeye basılacak?

Takip edelim…

Çolak projelerini açıklıyor…

AK Parti Nilüfer İlçe Belediye Başkan Adayı Celil Çolak sahada  basılmadık yer bırakmıyor. Projeleri noktasında Norm Haber’de bazı ipuçları vermişti.

Cuma günü de projelerini basın toplantısı ile kamuoyu ile paylaşacak.

Bize düşen takip etmek…

Mudanya’da neler oluyor?

Mudanya’da neler oluyor?

Bütün gözlerin belediye meclis üyeliklerine kilitlendiği ve listelerin verilmesi ile ilgili aksaklıkları tüm siyasi partilerin pusudaki avcı gibi beklediği bir gün geçirdi Bursa siyaseti.

Akşam saatlerinde ise en çok konuşulan partilerden biri yine Cumhuriyet Halk Partisi oldu. Hep söylediğim, benimle klişe halini alan cümlemi tekrarlamakta yarar görüyorum; CHP’nin bu kadar çok konuşuluyor olması her şeyden önce parti içi demokrasi gereği tüm üyelerinin hesap sorma mekanizmasını çalıştırma hakkını kendinde görmesinden ve dolayısıyla bütün üyelerinin konuşmasından kaynaklanıyor aslında.

Kısacası CHP konuşuluyor, çünkü CHP üyeleri konuşabiliyor

Bu notu düştükten sonra dün yaşananlara biraz ışık tutmakta fayda var.

En çok konuşulan ilçeden, Mudanya’dan başlayalım…

CHP için çok kıymetli ve bir o kadar da kazanma ihtimalinin yüksek görüldüğü ilçelerden Mudanya. Geçtiğimiz iki dönemin özellikle son yıllarından çok memnun olmasa da Mudanya halkı yine kararını CHP’den yana kullanmıştı. Dolayısıyla eğilimin sol demokrat bir tutumdan yana olduğunu, insanların yaşadıkları şehri bu yaşam biçimiyle şekillenmiş olarak görmek istediklerini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Buraya kadar her şey çok güzel…

Bundan önceki yazılarımda Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz’ın bir dönem daha belediye başkan adayı olarak gösterilmemekten duyduğu üzüntüyü, konuşmasına başlarken gözlerinden süzülen duygu dolu yaşları ve sonuçta göreve gelecek olan belediye başkanına yönelik sarf ettiği; ‘Çalışanlarıma, Mudanya’ma iyi bak, yoksa hesabını sorarım’ sözlerini vurgulamıştım özellikle.

Aynı gün CHP Mudanya Belediye Başkan Adayı Deniz Dalgıç’ın Hayri Türkyılmaz’ın tecrübelerinden yararlanmak istediğini belirten birleştirici tondaki konuşmalarına da yer vermiştim.

Kısacası Mudanya’daki halef selef ilişkisini anlatmaya çalışmıştım sizlere…

Döndük, geldik, listelerin Yüksek Seçim Kurulu’na takdim edileceği o meşhur güne…

Mudanya ne yaptı dersiniz?

Belediye meclis üyelerinin listesini saat 16.50’de teslim etmek üzere resmi binadan içeriye girdi ve listeleri ıslak imzalı üç nüsha halinde teslim etmek yerine bir harici bellek ile getirmeyi tercih etti!

İşin bundan sonraki kısmını CHP Mudanya İlçe Başkanı Kurtuluş Furkan Atalay’ın yazılı açıklamasından aktaralım ki, taraflı ve yanlı bir yazı yazmış olmayalım;

“Meclis üyelerimizin dosyalarının teslimi için 16.48’de adliye binasındaydım. 16.50’de içeriye girerek bellekteki listenin çıktısını alarak içerideki Memleket Partisi temsilcilerinin içeriden çıkmasını bekledik. İlçe seçim müdürümüz o esnada CHP’den sonra işlem alamayacağını ve beklememiz gerektiğini memurlara iletti.

Sıra bize geldiğinde (16.56) evraklarımız hazır bir halde işlemler başladı ve sisteme girişi gerçekleşti. Otomatik saat alındı belgesine işlenmiş bir halde ıslak imzalar atıldı. Bu işlemler gerçekleşirken içeriye AK Parti seçim kurulu üyesi girdi ve saatin 17.00’ı geçtiğini, bitmiş olan işlemin devam etmeyeceğini söyledi. Ardından tutanak tutturacağını bizlere iletti.

Bu durum neticesinde, seçim müdürü işlemlerin bittiğini, herhangi bir problem olmadığını söylese de seçim kurulu toplantısında itiraz edildi. Konu saat probleminden bellek ile teslime geldi. Avukatlarımız ve ilçe seçim kurulu temsilcisi avukatlarımızın katıldığı toplantı sonucunda lehimize karar alındı…”

İşin bundan sonrasında konuyla ilgili haber yapanlar hakkında yasal işlem başlatacaklarını da belirtmişler.

Ben o kısımlara girmeyeceğim.

Sadece birkaç sorum olacak naçizane;

Listelerin teslim tarihi ve saati aylar öncesinden belliyken, teslim yöntemi de yıllar öncesinden beri aynı biçimde devam ediyorken, hem teslim saatinin dolmasına üç dakika kala hem de teslim yönteminin dışında bir yöntemle bu listeleri iletmeyi nasıl başardınız?

Meclis üyelerini mi çok zor tespit ettiniz, bu konuda yoğun bir tartışma ortamı mı yaşadınız, yoksa ne bileyim, öyle mi rast geldi?

Teslim yöntemini mi bilmiyordunuz, bu konuda size yardımcı olan, yol gösteren parti ileri gelenleriniz mi olmadı?

Durumu ilçe yönetimi de aslında olan biçimde aktardığına göre, vakti saati belli, yolu yordamı belli bir işi nasıl oldu da bu kadar karmaşık ve şaibeli ve aklanmaya muhtaç hale getirdiniz?

Yüksek Seçim Kurulu son kararını verdi mi? Mudanya seçime meclis üyeleri ile birlikte girebiliyor mu?

Listeleri teslim ederken bu kadar aksaklığı bir araya sığdırdınız, seçim günü sandıkları korumak ve oyların doğru sayılıp sayılmadığını kontrol etmek için onca ekip gerektiğinde bu işi koordine edebilecek misiniz?

Hadi bakalım, size de bize de hayırlı olsun…

NOT: Yazıya nokta koyduktan sonra Mudanya İlçe Seçim Kurulunun bugün yapılan toplantısında alınan karar da geldi.

İlçe Seçim Kurulu, itirazları reddetti, “CHP listesi seçime girebilir” dedi. Bakalım Bursa İl Seçim Kurulu ne diyecek?

Meclis listeleri belli oldu, sürprizler var!

Meclis listeleri belli oldu, sürprizler var!

Yerel seçimlerde heyecanın  başkanlık yarışından daha fazla yaşandığı meclis üyeliklerinde listelerin verilmesi ile yarış öncesi tüm hazırlıklar tamamlanmış oldu.

İşte bu noktada YSK’ya verilen listelerde sürprizler de var, sırayı beğenmemeler de…

Kim sırasını beğendi, kim beğenmedi onlara girmeden genel bir yorum yapalım.

İşte bu noktada ilk olarak Osmangazi’den başlayalım.

Osmangazi’nin ilk sırasında kimin olacağı merak konusuydu…

***

Osmangazi’de siyasete başlayan, önce gençlik kolları başkanlığı ardından ilçe ve il yöneticiliği, meclis üyeliği gibi görevlerde bulunan Ali Said Adiloğlu Osmangazi’nin ilk sırasında.  Ardından gelen isim ise uzun yıllardır il yönetiminde görev yapan başarılı iş insanı Sinan Kahraman. Listenin 3.sırasında ise yine il yönetiminden tanıdığımız başarılı ve genç siyasetçilerden Osman Şahin yer aldı.

Listenin 4.sırasında daha önce Yıldırım İlçe Yönetiminde görev yapan Yusuf Konat yer alıyor. Beşinci sırasında ise Gökhan Tudan yer almış.

Yine meclis üyesi olarak görev yapan Hakan Köprülüoğlu ve İsmail Hayat da listede tekrar yer bulan isimler.

Listenin 40.sırasında ise çok çalışkan bir isim olan Mehmet Arı ismine rastladık.

Kontenjan sıralamasında ise Murat Demir, Mustafa Gümüş, Yunus Şahin, Remzi Yeprem,Turgay Büyükoğlu  bulunuyor…

Genel olarak değerlendirecek olursak listenin tercihleri ile seçmenin tercihleri uyuşuyor.

Bu da Adnan Kurtuluş’un başarısı…

***

CHP’nin Osmangazi listesinde ise dikkat çeken ayrıntı Feyyaz Alptuğ Memişoğlu’nun 13.sırada yer alması.

Beklenti daha yukarıda yer alması idi.Yine bir başka ayrıntı ise kontenjan sıralamasında 3.sırada yer alan Mücahid Yıldızhan’ın aynı zamanda Nilüfer listesinde de 29.sırada yer alması… Yine diğer bir detay ise kontenjan 5.sırada yer alan Fatih Karayılan’ın uzun yıllar AK Parti’de yöneticilik yaptığını da belirtelim…

***

Gelelim Yıldırım’a…

AK Parti burada listenin ilk sırasında Fuat  Alpaslan’a yer vermiş. İkinci sırada kadın aday Ecehan Mertoğlu var.

Listenin 3.sırası ise BBP’ye ayrılmış, Haldun Filizli listede yer bulmuş. Listenin dördüncü sırası MHP’den bir isme, Alpaslan Karaaslan’a ayrılmış durumda, listenin 5.sırasında önceki yıllarda Osmangazi İlçe’den görev yapan ardından geçen seçimlerde yerel seçimleri yöneten Bülent Kandemir bulunuyor….

Kontenjan 1.de ise İl Gençlik Kolları Başkanı Ömer Faruk Temiztürk yer alıyor.

CHP’de ise fermuar sisteminin uygulandığı ilçede tek sıralar parti yönetimince belirlendi. Burada dikkat çeken en önemli ayrıntı listenin 3.sırasında İYİ Parti’den  istifa eden Zafer Milli’nin bulunması. Ön seçimden 5.sırada çıkan Servet Çağıl’ın ise 16.sıraya yazılması CHP’nin demokrasi anlayışını anlatmaya yetti arttı bile…

***

AK Parti Nilüfer listelerinde ise Hamit Şenocak’ın ilk sırada yer aldığı listede ilk beşte Şahin Biba, Anzelha Nazlı Tan, Özgür Top ve Lamia Eren Olduk yer aldı.

CHP’de ise Erman Aydıngün, Kıvanç Atmaca gibi isimlerin listede yer bulmaması dikkat çekti…

Cumhur İttifakı’nın bir başka ilçesi Mustafakemalpaşa’da dikkat çeken en önemli detay ise MKP Ticaret Odası Meclis Başkanı  İbrahim Özmen’in listenin 2.sırada olması dikkatlerden kaçmadı.

Değerlendirmeye bir sonraki yazımızda devam edeceğiz… diyelim hayırlısı olsun.

Yeni hukuk sistemi yükleniyor!

Yeni hukuk sistemi yükleniyor!

Belediye başkan adayları ve belediye meclis üyeleri için son kararlarını veren siyasi partilerde ortalık yangın yeriyken, hatta özellikle belediye meclis üyeliklerinde istediklerini alamayan gruplar arasında zaman zaman gerginliklerin yaşandığı söylenirken, bir yandan da ülkenin idare biçimi ile ilgili ciddi tartışmalar yaşıyoruz.

Anayasa Mahkemesinin kararlarını tartışıyoruz misal, hatta tartışmıyoruz, bu kararlar resmen içimize sinmiyor ve uygulamıyoruz da verilen kararları. Üstüne üstük yargının iki önemli kurumunu birbirine katıyoruz.

Sonra da yerine istediğimiz şeyin adını bir türlü koyamıyoruz. Daha doğrusu bu adı çoktan koyduk da mevcut durumda, içinde bulunduğumuz topraklar üzerinde dillendirildiğinde nasıl tepkiler alırız kısmı kafa karıştırıyor.

Durumun tam da burasındayız gibi geliyor bana.

Birkaç sosyal deney yapıp, toplumu mevcut tartışmaya alıştırıp, yeni bir anayasa yapmak fikrini de ısıtıp ısıtıp getirerekten çok da güzel toparlarız, kimsenin de ruhu duymaz…

Tam olarak kazandaki su soğukken kazana koyulup, altındaki ateş yandıkça ısınan suyun rehavetine kapılıp, haşlanmak üzere olduğunu haşlanmadan birkaç dakika önce anlayan zavallı kurbağaların akıbetine benziyor hızla yaklaşan senaryo.

Sosyal medya üzerinde büyütülüp köpürtülerek yaşanan, avukat Feyza Altun’un sosyal medyada kullandığı bazı sözler nedeniyle hakkında soruşturma açılmasına, gözaltına alınmasına, evinin aranmasına kadar uzanan olay böyle bir sosyal deney için epey uygundu.

‘Konuya kimler nasıl tepkiler verecek? Laiklik ve şeriat savunucuları arasında neler yaşanacak?’ sorularının yanıtları hep bu deney sayesinde mikro ölçekte alınmış oldu gibi geliyor bana.

Altun’un paylaşımında küfür çağrıştıran ifadelere yer vermesi ayrı bir şey, bu ifadeler nedeniyle gözaltına alınması, hakkında soruşturma açılması ve evinin aranması, hatta tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilmesi başka bir şey.

Küfür ya da hakaret suçu işlendiyse, muhataplar şikayetçi olur, soruşturma açılır, kişi savcılığa ifadeye vermeye çağırılır, sonrasında savcı gerek görürse hakaret davası açar. Kanunlar net olarak bunu söyler.

Hakarette bulunan ifade vermeye gelmez ise ifadesi zorla mahkemeye getirilerek alınır.

Şimdilerde işleyişin değişmesi adımları atıldığından olsa gerek, yeni bir hukuki yaklaşım benimseniyor.

Orada da işleyiş şöyle; söylenen ya da yazılanlar, ülke değerlerini korumak, yasaları savunmak için edilmiş olsa dahi belirli çıkar gruplarının hoşuna gitmiyorsa önce sosyal medyada bir çatırtı kopartılıyor, ardından hedef göstermelerle birlikte edilen hakaretin misliyle fazlası muhataba yöneltiliyor, ancak değerlerine saldırıldığını iddia edenler bu hakaretlerin suç sayılmadığı kanaatini taşıyor.

Sonunda da hep bildiğimiz cümleler kuruluyor ve deniyor ki; ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrikten…’

Hangi halk diyorsanız, yanıtı sosyal medyada belli. Artık trol ordusu mu dersiniz, temiz kalpli vatandaş mı dersiniz orası sizin bileceğiniz iş.

Ortalık karışıyor vaziyet alın demek isterdim, ama pek çok siyasinin şimdilerde aklı fikri yerel seçimlerdeki koltuklarda. Vaziyet alacak hali yok kimsenin.

Yine de bu canı sıkılan kin ve düşmanlığa sevk edilen halkın hep belirli bir kesim olduğunun altını çizmek, bu kesimin Anayasa’ya aykırı fikirlerin savunucusu olduğunu hatırlatmak görevimiz.

Çünkü birkaç gündür yaşanan tartışmadan görüyoruz ki, bu ülkenin Anayasası’nı ayaklar altına alacağını söylemek, kurucularına alenen sövüp saymak ve yine bir sosyal deney gibi bu sövgü görüntülerini servis ederek halkın nabzını ölçmeye çalışmak, rejim ile ilgili niyetini açıkça belli etmekten kaçınmamak suç değil!

İki durumun çarpıştırılması toplumda pek çok kesimin umurunda olmasa da nabız ölçmenin en iyi yolu gibi duruyor biraz dışarıdan konuya bakınca.

Gençlerin deyimiyle; yeni hukuk sistemi yükleniyor…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Türkyılmaz zehir zemberek…

Türkyılmaz zehir zemberek…

CHP’nin belediye başkan adaylarını belirleme sürecinde en çok konuşulan ilçelerden biri de Mudanya oldu. Kongre sürecinde Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyen, Özgür Özel’in karşısında duran, bunu da hiç öyle ikili oynamadan çok net biçimde yapan mevcut Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz, dokuz yıldır elinde tuttuğu Mudanya’nın belediye başkanlığına yeniden aday gösterileceğine çok emindi, ancak siyasetin rüzgarı bu kez Deniz Dalgıç’tan yana esti.

Uzun süre başka partilerle görüştüğü konuşulan, özellikle İYİ Parti’den aday olması ihtimali üzerinde durulan, daha da olmazsa bağımsız aday olur denilen Türkyılmaz bugün bir açıklama gerçekleştirerek tüm söylentilere son noktayı koydu.

Öncelikle şunu söylemek lazım, Türkyılmaz’a pek çok siyasi partiden belediye başkan adaylığı teklifi gelmiş, çünkü kendisi Mudanya’da güçlü bir isim. Anlaşılan o ki, teklifler kabul görmemiş. Çünkü akıllarda ileriye yönelik siyasi planlar var…

Konuşmasına Mustafa Kemal Atatürk’ün; “Partinin bir yanlışını, bir eksikliğini gördüğünüz zaman kayıtsız şartsız eleştireceksiniz. Yapılan bir yanlışa nüsha göstermek son derece yanlıştır. Zararı faydasından çok olur” sözleri ile başlayan Türkyılmaz, Cumhuriyet Halk Partisi’nde mücadeleye devam kararı verdiğini açıkladı.

Bu açıklamayı yapan Türkyılmaz duygusal anlar yaşarken ve gözlerine yaşlar dolarken, salonu dolduran belediye çalışanları da alkışları ile kendisinin arkasında olduklarını vurguluyordu.

Aslında bu durum beklenmedik bir gelişme değildi. Son Ankara seyahatinin ardından Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmelerini yansıtan fotoğraflarla sosyal medya paylaşımı yapan Mudanya Belediye Başkanı Türkyılmaz, Kılıçdaroğlu ekibinin olağanüstü kurultay ihtimaline hazırlandığını işaret ediyordu sanki.

Herkes biliyor artık Kılıçdaroğlu ve ekibi yerel seçimin sonuçlarını bekliyor kurultay çağırısı için…

Toplantıya katılanlar arasında belediye başkan adayı gösterilmemesinin ardından CHP Kestel İlçe Başkanlığı’ndan istifa eden Hatice Doğan ve CHP Nilüfer eski İlçe Başkanı Fırat Yılmaz’ın da olduğunu hatırlatmakta yarar var.

Dürüst bir yönetim anlayışı ile hareket ettiklerinin defalarca altını çizen Türkyılmaz, kendisinden sonra gelecek belediye başkanına partisine bakmaksızın bazı uyarılarda da bulundu;

“Çalışma arkadaşlarıma sakın dokunmasınlar, Mudanya’ma asla zarar vermesinler. Mudanyalı hemşerilerimin hakkına tecavüz etmesinler. Hesabını çok fena sorarım. Göreve geldiğimden beri bir karış toprağı imara açmadım. Cazibesi giderek yükselince birilerinin de iştahı kabarıyor. Hayri Türkyılmaz onlara en büyük engel. Bu engeli kaldırmanın yolu da bu dönem başardıklarını zannediyorlar, ama bilsinler ki onların benden çok çekeceği var. O hırsızlar, çıkarcılar, rantçılar mesajımı iyi alın. Size Mudanya’yı peşkeş çektirmeyeceğiz.”

Bu sözler Hayri Başkanın şunu diyemediğini de gösteriyor; ‘Benim partimden başkanlık makamına kim gelirse gelsin, benim kadar dürüst olacaktır’

Peki, ‘Hayri Başkan bu mücadeleyi nasıl yürütecek?’ derseniz size şöyle bir yanıt verebilirim; ‘Mudanya Sahipsiz Değildir’ platformu yakın zamanda bir derneğe dönüşecek ve kuvvetle muhtemel derneğin başkanı da Hayri Türkyılmaz olacak.

Konuyu şöyle özetleyebiliriz, mevcut Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz önümüzdeki süreçte Mudanya’da dernek muhalefeti yürütecek…

Hayri Türkyılmaz’ın dernek muhalefeti yürüteceğini kuvvetle öngördüğüm isim olan CHP Mudanya Belediye Başkan Adayı Deniz Dalgıç’ın da bir programı vardı Mudanya’da. Mudanya sahilinde deniz havası alırken bir yandan da bu programı takip edelim dedik. Soğuktan donduk belki, ama gerçek bir siyasi nezaket örneğine de şahit olduk.

Saha çalışmalarını Mudanya Mütareke Meydanı’ndan başlatan Dalgıç partililere yönelik konuşmasında;

“Hayri Türkyılmaz Başkanımıza da verdikleri emeklerden dolayı teşekkür ediyorum. 10 yıldır ilçemize hiçbir leke sürdürmeden, gayet güzel bir yönetim gösterip, ellerinden gelen gayreti gösterdikleri için teşekkür ediyoruz. Bundan sonra da tecrübelerini bizlerle paylaşması için desteğini bekliyoruz” diyerek Mudanya’nın geleneklerine uygun olarak bir zeytin dalı uzattı müstakbel selefine.

Dalgıç’ın programına katılarak destek verenler arasında Baran Güneş, Akın Poroy, Erdal Aktuğ Mudanya Belediye Başkan Aday Adayı olmuş isimlerin de yer alması önemli bir katkıydı.

Şimdi bu yazının dip notu olarak şunu düşebiliriz sanıyorum; Mudanya planlama anlamında çok dikkatli hareket edilmesi gereken bir ilçe. Dolayısıyla eskisiyle yenisiyle yönetimlerin el ele vererek şehri sadece rant odaklarından korumak için değil aynı zamanda hizmet ve yatırımlar için de mücadele etmesi gerekiyor.

Şimdilik eski yönetimin böyle bir hevesinin olmadığı çok açık. Ancak yönetime soyunan isimler bir araya gelerek güçlerini birleştirirler, Mudanya’nın hem hizmet alan, yatırımları artan bir şehir haline gelmesini hem de rant odaklarının gözbebeği olmaktan uzak, tarım, turizm ve tarih kenti olma özelliklerini korumasını sağlayabilirler.

Rant ne kadar yüksek olursa direnmek için o kadar güç gerekiyor. Güçleri birleştirin, Mudanya güzelleşsin…

Partilerde ve adaylarda son durum…

Partilerde ve adaylarda son durum…

Yaklaşan yerel seçimler öncesi nefesler tutuldu. Gözler YSK’ya verilecek listelere çevrildi. Ardından tam saha kadro çalışmaları…

Her gün bir veya birden fazla seçim bürosu açılışı…

Ve en önemlisi adayların projeleri…

Şu ana noksan kalan adayların projeleri…

Gerek Büyükşehir, gerekse ilçe başkan adayları şu ana kadar herhangi bir şekilde somut proje açıklaması gerçekleştirmedi…

Muhtemelen yarından sonra adaylar sıraya girer…

***

Ancak sahada çalışan adaylara baktığımızda Nilüfer’de CHP’nin adayını sahada göremedik. Merak edilen konulardan biri de CHP’nin parti meclisi toplantısında bugün (pazartesi günü) Şadi Özdemir ile ilgili yeni bir karar alınacak mı?

Bekleyip göreceğiz…

Bugünden Nilüfer sokaklarında ortaya çıkan tablo ise Cumhur İttifakı’nın adayı Celil Çolak’ı saha çalışmalarında gördüğümüz.

Onun dışında da pek kimse yok….

***

Osmangazi’de ise gerek Erkan Aydın, gerekse Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar sürekli saha içinde.

Halkın içinde halkla beraberler…

YRP ve İYİ Parti adayları belki bu haftadan itibaren sahaya inerler…

Yıldırım’da ise favori belli.

Oktay Yılmaz hem icraatlarıyla, hem de ziyaretleri ile halkla iç içe…

Diğer adaylar belki bu hafta sahaya inerler.

***

Büyükşehir ölçeğinde ise İYİ Parti’nin adayı Selçuk Türkoğlu’nun varlığı ve yokluğu belli değil. ‘Aday mı yoksa başka bir adayı mı destekliyor’ diyen birçok isme rastladık. YRP’nin adayı Sedat Yalçın ise daha önce iktidar partisinde il başkanlığı yapmanın avantajını kullanıyor.

Sahaya iniyor….

Karşılığı ne kadar olacak?

Sandıklar açıldığında hep beraber öğrenmiş olacağız.

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş hem icraatcı hem de aday olarak saha içinde….

Keza Mustafa Bozbey de her gün bir veya birden fazla program ile saha çalışması yapıyor.

***

Bu arada YRP eksik olan adaylarını da tamamlıyor. İşte bu noktada Nilüfer’de aday olarak Zeynep Candan Albayrak’ı açıklayan YRP kurmayları belki bu yazı yayınlanana kadar kalan eksik ilçeleri tamamlayacaklar.

Ne diyelim?

Bekleyip, görelim…

***

ADAYLARA TAVSİYELER

Yaklaşan yerel seçim sürecinde siyasi parti adaylarına birkaç tavsiyem olacak. Öncelikle siyasetçi nerede, ne konuşacağını bilmeli.

Yok biri tahrik etti, yok sinirlerime hakim olamadım gibi bahanelerin arkasına sığınmamalı.

Sizin bazen bir kaldırım kenarında, bazen kapalı kapılar ardında ilçe başkanı ile tartışmanız, ağza alınmayacak konuşmalarınız bir anda sizlerin ve partinizin aleyhine dönebilir.

Bizden hatırlatması…

YEREL BAKIŞ’IN KONUĞU ÇOLAK

Yaklaşık altı aylık aradan sonra Yerel Bakış programı Norm Haber ekranlarından kaldığı yerden, bugünden itibaren devam ediyor.

Her hafta birbirinden değerli konukları ağırlayacağımız programda bu haftaki ilk konuğumuz AK Parti Nilüfer Belediye Başkan Adayı Celil Çolak.

Çolak’ın projelerini ve hedeflerini anlatacağı program saat 14.00’de, vakti olanlar kaçırmasın…

Sporla ‘Kardelenler Misali’ Hakkari

Sporla ‘Kardelenler Misali’ Hakkari

“Sevgiyle ve ilgiyle beslemeden, yüreklerindeki öğrenme heyecanlarına yeni yeni kapılar aralamadan, ufka doğru uzanıp hayallerine ulaşmalarını sağlayacak merdivenleri inşa etmeden, yön bulmaları ve aydınlanmaları için ‘Güneş olup’ yanmayı göze almadan; yeni nesillerin yeşermesini ve Türkiye adına boy vermesini nasıl beklersiniz?” demiştim birkaç yıl önce gençlere yönelik kaleme aldığım Kardelenler Misali isimli kitabımda…

Gençlerimiz bölgenin geçmiş gerçekleriyle yüzleşmeliydi ve şu an soludukları huzura sımsıkı sarılmalıydı. Bu fikirle yazmıştım Kardelenler Misali’ni. Çabucak okusunlar, hafızalarına kazısınlar ve rehber niyetine paylaşsınlar diye az ve öz cümlelere onlarca yılın acısını ve devletin huzura vardıran mücadelesini.

O gün yine her tarafta karınca misali bir o yana bir bu yana koşturuyorlardı…

Büyük bir organizasyon daha onların zihniyle, yüreğiyle ve emekleriyle kusursuz bir şekilde tamamlanmıştı… Sporcular pek çok branşta yeteneklerini sergilerken kurum çalışanları da alanda bulunanların can simidi gibiydi. Siz bakmayın benim böyle normalmiş gibi anlattığıma onlar Hakkâri gibi zor bir coğrafyada pek çok branşta sporun ve Hakkarili evlatların “biz de varız” demesine vesile oluyorlar, hem de kusursuzca ve profesyonelce…

Geçtiğimiz hafta 2800 rakımlı Mergabütan Kayak Merkezi’nde 5’incisi düzenlenen Hakkâri Kar Festivali’nden herkesin spordan, eğlenceden, huzurdan, keyiften yana mutlu bir şekilde evine dönmesine vesile olan tüm kurumlarla birlikte Hakkari Gençlik Spor Müdürlüğü de gerçekten kusursuzdu.

Hakkari Gençlik ve Spor Müdürlüğü yarattığı farkla yıllar önce Hakkari’de ilgimi çeken ilk nokta olmuştu.

Muhteşem ötesi doğası ve tarihi kültürel birikimiyle birlikte Hakkari’de bir mucize daha vardı ve adı da spordu. Konunun uzmanı değilim fakat bana kalırsa nüfus-kitle oranıyla kıyaslarsak nüfusuna göre en fazla lisanslı sporcu kitlesine sahip olan il Hakkari. Mesele sadece lisansla da kalmıyor elbette. Bölge, Türkiye ve Dünya Şampiyonalarında önemli başarılara imza atan Hakkarili gençler katıldıkları yarışmalardan da derecelerle dönüyor. Hatta Hakkari’nin bir dünya şampiyonu bile var biliyor musunuz?

Bazı şehirlerde olduğu gibi Hakkari’de de sporun geniş çerçevede çocukların ve gençlerin hayatına dahil edilmesini çok önemsemiştim. Çünkü böylesi şehirlerde moral-motivasyon-deşarj alanlarının arttırılması tüm kötü kapıların sonsuza kadar kapatılmasına vesile oluyor.

Ve Hakkari Gençlik Spor Müdürlüğü bu işi başarıyla gerçekleştiriyor. İl Gençlik Spor Müdürü Emin Yıldırım’ın lisanslı sporcu olması, sporun akademik kısmında da yer alması, pek çok başlıkta sporu aktif bir şekilde icra etmesi elde edilen başarıda fazlasıyla etkili elbette. Zira mesleğini masadan değil üzerinden çıkarmadığı eşofmanlarıyla bizzat sahada koşturarak ve yaşayarak yerine getiriyor.

Hakkari güçlü bir coğrafya bu sebeple evlatları da sporda önlerine serilen imkanları başarıyla değerlendiriyor. Bilhassa kadın futbol takımlarıyla, voleybolda, kayakta, doğa sporlarında, tekerlekli kayakta, su sporlarında oldukça başarılılar.

Geçtiğimiz yıl Hakkari görevine başlayan Vali Ali Çelik’te karşılaştığı başarılı spor cevherlerini destekleriyle daha da üst seviyeye taşımaya başlamış. Bilhassa kulüpler üzerinden sporu ve sporcuyu destekleyerek daha fazla çocuğa/gence ulaşmasını hedefleyen Vali Çelik’in Hakkari’nin evlatlarıyla iletişimi oldukça kuvvetli.

Velhasılı kelam Hakkari; sporcularıyla, kusursuzca ev sahipliği ettiği bölge ve Türkiye Şampiyonalarıyla, elde ettiği kupaları ve madalyalarıyla, spora uygun coğrafyasıyla, yürekli idarecileriyle “Sporla Kardelenler Misali” açmaya ve Türkiye’nin geleceği adına tomurcuklar vermeye devam ediyor….

MMO seçimlerinden kulisler…

MMO seçimlerinden kulisler…

TMMOB’un en büyük odalarından biri olan Makine Mühendisleri Odası seçime gidiyor bu hafta sonu itibariyle. Tek listeli oda seçiminde aslında bir heyecan olmaması beklenir, ancak yerel seçim öncesi gerçekleştirilen her etkinlikte olduğu gibi bu seçimlerde de kimin kiminle yan yana geldiği, hangi etkinliğe kimin dahil olduğu ve neler söylediği büyük merak konusu oluyor.

Anlayacağınız Makine Mühendisleri oda yönetimlerini seçiyor, ancak buradan kulislere hayli malzeme çıkıyor.

Öncelik elbette 19. Genel Kurulunu gerçekleştiren MMO Bursa Şubesinin…

MMO’da şöyle bir temayül mevcut, aynı başkan eğer yönetimsel bir sıkıntı yaşamıyorsa iki dönem başkanlık yapıyor. Dolayısıyla MMO Bursa Şube Başkanı Ahmet İhsan Taşkınsel tek liste ile yeniden yönetime aday.

Ülke yanlışlarının faturalarını sürekli olarak ödeyen vatandaşın sesi olan Taşkınsel, kürsüden yaptığı konuşmada;

“Bu krizin nedeninin uygulanan özelleştirme politikaları, üretimden uzaklaşma, sıcak paraya dayalı büyüme modeli, üretim yerine ranta dayalı alanlara yatırım yapılması olduğu gerçeği gizlenmeye çalışılıyor” diyerek yaşananları özetledi.

Taşkınsel meslektaşlarının sesi olmak için konuşuyordu, ama şehrin en büyük akademik odalarından biri olan MMO’nun genel kurulunda salonun yarısı bile dolmamıştı.

Hasılı kelam, ‘Taşkınsel boş salona konuştu

TMMOB Bursa İKK Sekreteri Şirin Rodoplu Şimşek ile ilk tanışmamıza vesile olan yazım da ‘Boş salona konuştular’ başlığını taşıyordu. O zaman salonu doldurmayanlar, sorunları dağları aşan kadınlardı, bu kez salonu doldurmayanlar, meslek örgütlerine sahip çıkmayan makine mühendisleri oldu. Şirin Rodoplu Şimşek ise;

“Genel kurullarımız artık çok boş geçmeye başladı. Maalesef üyelerin aidiyet durumu git gide azalıyor. En çok dayanışma göstereceğimiz bugünlerde üyelerin ilgisizliği bizi üzüyor. Bu şehirde tek tarafsız, tek mücadele eden odalar kaldı” diyerek dile getirdi gördüğü tablodaki eksikliği.

Hemen araya biri kulis bilgisi de sıkıştırayım, İYİ Parti’den Nilüfer Belediye Başkan Adayı olma ihtimali hala gündemde olan Şirin Rodoplu Şimşek, görüşmelere ve konuyla ilgili fikir danışmalara devam ediyor. Ben bu satırları yazarken halen net bir karar verilmiş değildi.

Genel kurula katılan İYİ Parti Bursa Milletvekili ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Selçuk Türkoğlu ile de pek yan yana gelmediler, spekülasyonları savuşturmak adına.

Kürsü konuşmasında Bursa’nın sahipsizliğine değinen Selçuk Türkoğlu, yerel yöneticilerin ‘ortak akılla yönetim’ sözünün arkasının hep boş çıktığına yönelik eleştirilerde bulundu. Sonuna kadar hak veriyorum kendisine. Özellikle, akademik odaları ortak akıl fotoğrafında kullanıp görüşlerini aldıktan sonra kendi bildiğini okuyan yönetimlere yönelik bu eleştiri tam da yerini bulmuştur bence.

Gelelim son günlerin en çok konuşulan ismi olan CHP Nilüfer Belediye Başkan Adayı Şadi Özdemir’e. Genel kurulun katılımcılarından olan Özdemir de elbet bir kürsü konuşması yaptı.

“Biz kamucu belediyecilik yapmak istiyoruz. Bu kentte çok büyük rant olduğunun farkındayız, bu kötü bir iş de değildir. Hedefimiz kentin büyük rantını halkın kullanımına sunmaktır. Bu kadar büyük bir rantın karşısında tek başına savaşmanın kolay olmadığının da farkındayız. Bunun için mahalle komitelerini kuvvetlendireceğiz, akademik odaları işin içine dahil edeceğiz, bu şehri birlikte yönetmek hayalimiz var. Mücadele alanında seçildikten sonra bunun modellemelerini yapıp, odaları, üniversiteleri, kent konseyini katacağız” ifadelerini kullandı.

Kentin rantının büyük olduğunu, bu rantın paylaşımı için bunca patırtının koptuğunu hepimiz biliyoruz. Ancak Bursa söz konusu olunca rantı büyük diğer şehirlerden şöyle bir farklılık çıkıyor ortaya; rantın bölüşümünde herkesin burnunu sokmak istediği bir pasta var, iş hizmete geldiğinde bu rantı büyük şehre hayrı dokunacak bir Allah’ın kulu yok!

Hatırlatmakta yarar görüyorum; bir şehir ne kadar hizmet alırsa o kadar güzelleşir, ne kadar güzelleşirse rantı o kadar büyük olur.

Buradan çok sevgili rant bölüşüm meraklılarına sesleniyorum; kapitalizmin devleri ürettikleri ürünleri alamayacak kadar fakir bir halkın üretimlerinin durması, dolayısıyla zenginliklerinin azalması demek olduğunu bilirler ve işçi kesimin belirli bir alım gücünün altına düşmemesi için çaba sarf ederler.

Siz de öyle yapın; madem rantını bölüşmekte bu denli heveslisiniz, Bursa’nın en azından rantını artıracak hizmetleri alması konusunda da hevesli olun ki, bir süre sonra şehir çöplüğe, paranız da pula dönmesin.

Dimi ama…

Hemen belirteyim, AK Parti Bursa İl Başkan Yardımcısı Fatma Şahin de katıldı genel kurula, konuşmacı olarak kürsüye de çıktı, akademik odalara ‘siyaset yapmayın, işinize bakın’ minvalinde önerilerde bulundu kısacık konuşmasında. Elbette tepki aldı, ‘hiç eleştirmeyelim, hep dümen suyunuza mı gidelim?’ diye sordular kendilerine.

Evet, hiç eleştirmeyin, hep dümen suyuna gidin istiyorlar, olmadı mecburiyetten eleştiriyorsanız da işin aslına, yani uygulamaya gelince eleştirinizin gereklerini yapmayın istiyorlar.

Neden?

Çünkü gördüğüm kadarıyla birkaç sendika hariç tek akademik odalar kaldı bu işin eleştiri makamı olarak…

Onların da giderek eridiğini görmek hüzün veriyor insana…

Bursa’da Cumhur İttifakı partilerinde son durum

Bursa’da Cumhur İttifakı partilerinde son durum

Hatırlatmakta fayda var:

Malum, yerel seçimler için listelerin verileceği tarih 20 Şubat 2024 saat 17.00…

Geçici listelerin bu zamana kadar hazırlanıp verilmesi gerekiyor.

İşte bundan dolayı tüm siyasi partilerde hareketlilik devam ediyor…

Siyasi partilerin kimi eksik başkan adayları ile meclis üyelerini tamamlarken, kimileri de sadece meclis üyelerini tamamlıyor.

Gelinen bu noktada şunu da ifade edelim:

AK Parti yönetimlerinden istifa edip listeye giremeyen isimler de bulunuyor. Son dakikada müracaat etmeyip listeye girenler de…

Dün son dakikada AK Parti Orhaneli İlçe Başkanı Ramazan Turhan, Harmancık İlçe Başkanı Ramazan Ay ve Mudanya İlçe Başkanı Orhan Samast gibi isimler de görevlerini bırakıp belediye meclis üyesi adayı oldular.

Muhtemelen üç isim de kontenjan listesinden aday gösterilecek; çalış, kazan, kazandır prensibi gibi…

Öte yandan BBP ile ilgili bir gelişme de Gemlik‘te yaşandı. Bu ilçede BBP Cumhur İttifakı’nın adayı Refik Yılmaz‘ı destekleme kararı aldı.

İlçede AK Parti listelerinden seçilecek sıralamadan BBP’li bir isme belediye meclis listelerinden yer verilecek.

BBP Gemlik ve Bursa Büyükşehir Belediyesi dışında diğer ilçelerde aday çıkaracak.

Cumhur İttifakı’nda MHP‘ye verilen Mustafakemalpaşa‘da salı günü AK Parti kanadında bir toplantı gerçekleşti.

Toplantıda Mehmet Kanar‘a meclis üyeliği ve Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkanvekilliği teklif edildi.

O ise reddetti…

Bir tarafta bunlar yaşanırken diğer tarafta Mustafakemalpaşa’da Cumhur İttifakı meclis listelerinde Mustafakemalpaşa Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı İbrahim Özmen‘in de olacağını öğrendik.

Özmen’in listede bulunması ilçede dengeleri değiştirebilecek en önemli unsurlardan biri…

Cumhur İttifakı’nın AK Parti listelerinden Mudanya‘daki meclis sıralamasındaki ilk sırada Mudanya Esnaf Kefalet Kooperatif Başkanı Tahammül İlhan bulunuyor.

Sedat Yalçın’ın Büyükşehir Adayı olduğu YRP’ de de adaylar açıklanmaya devam ediyor.

İznik‘te tecrübeli siyasetçi, ilçenin eski belediye başkanı Zeynel Abidin Turan‘ı gösteren YRP kurmayları Yıldırım’da da İl Başkan Yardımcısı Nimetullah Narman‘da, Osmangazi’de ise Yunus Koçak’ta karar kıldı.

YRP’nin eksik olan ilçelerini de tamamlayıp pazartesi günü Sedat Yalçın’ın basın buluşmasının ardından kamuoyuna tanıtması bekleniyor.

Süreç oldukça hızlı ilerliyor.

Her şey bir kaç güne kadar netliğe kavuşacak.

Asıl seçim süreci ondan sonra başlayacak.

Biz de bekleyip, takip edelim…

 

 

İyi ki Lozan’da gizli madde varmış!

İyi ki Lozan’da gizli madde varmış!

Türkiye, Erzincan İliç’te meydana gelen toprak kaymasının ardından büyük bir çevre felaketi yaşıyor.

9 vatandaşımız, emekçimiz toprak altında ve bırakın canlı kurtarmayı cenazelerinin bile çıkarılamayacağını yetkililer direkt söylemese de biz artık anlar olduk.

İktidardakiler ise ‘eski Türkiye eski Türkiye’ diye seçim meydanlarında nutuklar atıyor.

Türkiye, daha önce de çevre felaketleri gördü. Bunlardan biri 1993 yılının Nisan ayında yaşadığımız İstanbul Ümraniye’deki çöplük patlamasıydı.

1994 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı iken Ümraniye’de çöp dağları altında kalan ve cenazeleri bile çıkarılamayan 12 insanımızı örnek verip bu faciaların önüne geçileceğinin sözün vererek seçimi kazanmamış mıydı?

Dün 39 vatandaşımızı kaybettiğimiz, 12 kişinin cenazelerini bile bulamadığımız Ümraniye faciası hani eski Türkiye’nin ürünüydü? Yeni Türkiye’de bir de bu faciaların üzerine dev Fırat havzasını zehirleyen siyanür belası çıktı karşımıza.

ERZİNCAN’IN İLİÇ İLÇESİNDE MADEN SAHASINDA MEYDANA GELEN TOPRAK KAYMASIYLA İLGİLİ GÖZALTI SAYISI 8’E YÜKSELDİ (AHMET AKBUĞA – EMİN FERHAT SEVİLİR/ERZİNCAN-İHA)
Erzincan’ın İliç ilçesinde maden sahasında meydana gelen toprak kaymasıyla ilgili gözaltı sayısı 8’e yükseldi. Kayıp 9 işçinin arama çalışmaları da alanda sürüyor.

Bir de bu facia bize şunu öğretti…

1923 ile 2002 arası eski Türkiye’de bin 186 maden ruhsatı verilmiş. 2002 ile 2024 arası bu sayı 386 bine çıkmış.

Peki hani Lozan Antlaşmasının gizli maddeleri vardı?

Bu yalanı siyasal İslamcıların akıl hocası Necip Fazıl, ortaya imalı şekilde atmıştı. Daha sonra Maraş dondurmacısı kılıklı Fesli Kadir tarafından sakız gibi çiğnenmişti. Siyasal İslamcı ve Atatürk düşmanları da bu yalana sarılmıştı.

Hatta 2018 yılında yapılan bir ankette vatandaşlarımızın yüzde 48’inin bu maddelerin var olduğuna inandıkları ortaya çıktı.

Lozan Antlaşması’nın gizli maddelerine göre biz madenlerimizi 100 yıl çıkaramayacaktık. Ama 2023 yılı şahlanışımız olacaktı.

Gabar petrolü ve Karadeniz doğalgazı ile adeta uçacaktık, şahlanacaktık, hatta dirilişimiz olacaktı. Bu maden ve gizli madde propagandası ile AK Parti 2023 Mayıs seçimlerini bile kazanmadı mı?

Anlaşılan o ki bu felaketle öğrenmiş olduk ki, Lozan’da gizli madde olsa bile kimse takmamış, hatta madenler yabancı şirketlere peşkeş çekilmiş. Bu yetmemiş, vatandaşım vergi yükü altında inim inim inlerken bu yabancı şirketlerin milyonlarca dolarlık vergi borçları tek kalemde silinmiş.

AK Parti iktidarı eski Türkiye’den tam 386 kat daha fazla maden ruhsatı vermiş. Allah’tan Lozan’da gizli maddeler varmış da bizi korumuş.

Fesli Kadir’in dediği gibi gizli maddeler olmaza Türkiye maazallah köstebek yuvasına dönecekmiş…

AK Parti’de hareketli gün

AK Parti’de hareketli gün

AK Parti Teşkilat Başkanı Erkan Kandemir’in Bursa’ya geleceğini dünkü yazımızda kaleme almıştık.

Gelir gelmez ilçe başkanları ile toplantı yapan Kandemir, ardından başkan adayları ile buluştu.

Sonrasında alfabetik sırayla ilçe başkanları ve başkan adayları ile toplantılar gerçekleştirdi. Toplantıda ele alınan konulardan biri de belediye meclis üyesi adayları listesi idi.

O listelerde bazı isimler listeden çıktı, bazı isimler listeye girdi. Bazı isimlerin sıralaması değişti.

Yazımızı kaleme aldığımız anlarda da toplantı devam ediyordu.

Toplantıda yaşanan sürprizlerden biri de Orhaneli İlçe Başkanı Ramazan Turhan’ın partisinden meclis üyesi adayı gösterilmesi idi.

Turhan, çok büyük aksilik olmaz ise partisinden Büyükşehir Belediye Meclisi üyesi olacak.

Yine Orhangazi’de liste başı olan isim, İsmail Aydın’ın yeğeni Avukat Alperen Aydın oldu…

Bunun yanı sıra Osmangazi listelerinde ise AK Parti’den daha önce milletvekili aday listelerinde yer alan Dinçer Akyel’in oğlu Burak Akyel de listede yer buldu.

Bu arada Gürsu’dan AK Parti Belediye Başkan Adayı olan İbrahim Arslan’a da Yeniden Refah Partisi’nden Gürsu Belediye Başkan Adaylığı teklifi geldiğini ifade edelim…

Arslan, karar arefesinde…

Bunun yanı sıra listelerde yer almak isteyen birçok ismin de son dakikaya kadar listeye girebilmek için mücadele ettiklerini belirtelim.

Bir tarafta bunlar yaşanırken diğer tarafta da partisi tarafından tekrar aday gösterilmeyen Keles Belediye Başkanı Mehmet Keskin’in,  Başkan Adayı Ali Doğru’yu yalnız bırakmaması dikkatlerden kaçmıyor. Bu da Keskin’i alkışlamak için yetiyor artıyor bile…

Bu arada BBP’den listelere girecek is
min Haldun Filizli olacağını bu köşeden aktaralım.

Bakalım süreç nasıl tamamlanacak?

Bekleyip, takip edelim…

CHP’DE MECLİS ÜYELİKLERİ NASIL ŞEKİLLENECEK?

Merak edilen konulardan biri de ana muhalefet partisi CHP’de meclis üyelikleri. Fermuar sisteminin uygulanacağı CHP’de parti kontenjanından kimler meclis listelerinde yer alacak?

Misal olarak Osmangazi’de Feyyaz Alptuğ Memişoğulları, Nilüfer’de Kıvanç Atmaca, yine Nilüfer’den başkan adayı olan Erman Aydıngün listelerde yer bulabilecek mi?

Bunları da önümüzdeki hafta içerisinde öğrenmiş olacağız. Bugünden öğrendiğimiz ise Genel Merkez tarafından Kestel Adaylığı çekilen Cevat Asa’ya, aday gösterilen Akan Ayaz tarafından ‘belediye meclis üyeliğinde nereyi istiyorsanız oraya yazalım’ teklifi…

KELES’TE AYNI KÖYDEN İKİ ADAY

Keles’in önceki dönem Belediye Başkanı Mustafa Bektaş Alpağut köyündendir. Öte yandan bu dönem CHP’nin Keles adayı Orhan Aslan da yine Alpağut köyünden. Dün son dakikada YRP’ye geçen, başkan adayı gösterilen  AK Parti Keles İlçe eski Başkanı Raşit Kolay da aynı köyden.

Benim merak ettiğim ise Alpağut köyünden en fazla oyu hangi partinin alacağı…

Onu da 31 Mart 2024 akşamı öğreneceğiz.

CHP’de adaylar, iddialar, yanıtlar…

CHP’de adaylar, iddialar, yanıtlar…

Haftalık olarak yapmaya çalıştığım, ekran karşısında gazetecilik yapmaktan da büyük keyif aldığım Ortak Akıl programının bugünkü konuğu CHP Nilüfer Belediye Başkan Adayı Şadi Özdemir oldu.

Açıklanması uzun zaman alan, CHP’nin Bursa’da hali hazırda elinde tuttuğu belediye başkanlıklarından biri olduğu için ince elenen sık dokunan bir koltuğa talip Özdemir. Adaylığı açıklanır açıklanmaz da hakkında hem şehir hem de ülke kamuoyunda konuşulan iddialar atıldı ortaya.

Bu iddiaları gazeteciliğin gereği olarak sorduk kendisine yayında. Çünkü seçmenin aklında kalan soru işaretleri aydınlatılmadığı sürece büyümeye ve şehir efsanesi halini almaya mahkum oluyor.

Aldığımız yanıt çok net oldu;

“Birçok iş yapıyoruz. Türkiye’nin katma değerli işlerini yapan yazılım firmalarından biriyiz. 10 yıl önce aldığımız bir işten dolayı şu anda konuşuluyorum, bu iş üzerinden adaylık sürecim yıpratılmaya çalışılıyor. Ben AK Parti ve MHP’li belediyelerle de iş yapıyorum. Birçok alanda teknoloji üretiyoruz. Bu tür şeylerden dolayı ticaretimiz üzerinden yıpratılmaya çalışılıyoruz. Genel Başkan da konuyu biliyor. Bir sorun yok. Biz ortak akılla kente karşı yapılan saldırılara yönelik bir cephe oluşturacağız. Bu kentin kendisine, şehrin her yerine bir saldırı var. Biz kendimizden çok eminiz. Hiçbir çamur bize yapışmaz” dedi Şadi Özdemir.

Özdemir’in bahsi olunan dosya nedeniyle adaylığının geri çekileceğine dair kulislerin de şimdilik bir sessizliğe büründüğünü söylemekte fayda var.

Tüm iddialar bir yana bırakıldığında, yıllardır söylediğim, örgütün içinden seçilen isimlerin belirli koltuklar için aday olması, hatta adayların ön seçimle belirlenmesi kriterlerinin en azından ilk ayağının gerçekleşmiş olması bir umut aslında. Belki bu kez CHP Genel Merkezi; ‘Yahu örgütten bir ismi belediye başkanı yapmakla ne iyi etmişiz. Bak ne müthiş işler yaptı, oylarımızı nereden nereye taşıdı’ der de daha çok örgüt içinden aday çıkarmayı tercih eder önümüzdeki seçimlerde.

Adayların açıklanması sürecinde pek çok aksaklığın yaşandığını, yaşanan aksaklıklarla birlikte bazı adayların adaylık için uygun olmaması nedeniyle değiştirilmelerinin gerektiğini, bazı adaylar için ise örgütün ve halkın tepkisi nedeniyle yeniden düşüncelere dalınması gerektiğini, üstelik tüm bu süreçlerin özellikle CHP örgütü açısından yıpratıcı olduğunu biliyoruz.

Demek ki neymiş, aday adaylarının arasından tercih yaparken, kimin adamı olduğunu, arkasındaki destekçilerinin kimler olduğunu araştırmak yerine bir zahmet siciline, soyuna sopuna bakmak gerekiyormuş.

Demek ki neymiş, aday adaylarının arasından tercih yaparken, genel merkezin her odasının kapısını ayrı ayrı çalıp desteklediği aday tercih edilsin diye saatlerce dil dökenlerin yerine örgütü ve halkı dinlemek gerekiyormuş.

Bahsettiğim örgütün dinlenmesi kısmından küçük bir parantez açmak istiyorum…

Hatırlarsınız CHP’nin Kestel İlçe Başkanı Hatice Doğan Kestel Belediye Başkanlığı için aday adayı olmuş, ancak genel merkezin kararı ile partinin Kestel Belediye Başkan adayı Cevat Asa olarak ilan edilmişti.

Bu ilanın ardı ise Kestel’de CHP’nin tüm yönetimlerinin istifası ile sonuçlanmıştı. İlçe yönetimi, gençlik kolları yönetimi ve kadın kolları yönetimi istifalarını sunmuş, Kestel CHP binasının kapısına kilit vurulmuştu.

CHP konuşulan bir parti diyorum her zaman ve bunun bir gurur vesilesi olması gerektiğini de söylüyorum, ancak bu kadar sert tepkilerin partiyi yıprattığı gerçeğini de gözden kaçırmamak gerekiyor…

AK Parti ve Yeniden Refah Partisi adayları arasında bir çekişmenin yaşandığı, doğal olarak CHP adayının da bir şansının olduğu Kestel’de adayın bu denli tepki çekmesi sonucu bir kez daha şapkalar önlere koyuldu ve düşünüldü, bu kez ilçenin sevilen isimlerinden Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Müdürü Akan Ayaz’a teklif götürüldü.

Kestel’de pek çok kişiye dokunmuş olması ve çözüm odaklı kişiliği nedeniyle aday olarak doğru isimlerden olacağı konuşulan, laf aramızda AK Partililerin dahi; ‘Seçimi alırsa şaşırmam’ dediği Ayaz’ın adaylığının ilanı ile birlikte örgüt de yeniden kendini toparladı. İlçe başkanlığına Taner Hoş, Kadın Kolları Başkanlığına Aysel Akyar atandı.

Çiçeği burnunda yönetim ve CHP Kestel Belediye Başkan adayı Akan Ayaz bugün misafirimiz oldular Norm Haber’de.

“Biz yıllardır sokaklarda çalışmaya alışkınız, benim makamım sokaklar olacak, randevu veren değil, randevu alan başkan olacağım” diyecek kadar mütevazı olan Ayaz’ın, Kestel’deki sağ tabanın bölünmüş olmasından kaynaklı ciddi bir şans yakaladığını belirtmekte yarar var.

Hani demem o ki, AK Parti Kestel Belediye Başkan Adayı Ferhat Erol ve YRP Kestel Belediye Başkan Adayı Önder Tanır arasındaki mücadeleden Akan Ayaz galip çıkarsa şaşırmamak lazım.

 

 

 

 

 

 

Demokrasimize alırız bir maşallah

Demokrasimize alırız bir maşallah

Şimdi biz bu seçimleri yapıyoruz ve halk kendisini yönetecek kişileri özgür iradesi ile belirliyor diyoruz ya, iş hiç de öyle değil aslında.

Bir süredir hepimizin farkında olduğu ve benim ısrarla seçmen tercihlerine beklenmedik yansımaları olacağını düşündüğüm bu koltuk kapma yarışı biçiminde seçim yürütme halinin bir de adı varmış aslında: ‘Hibrit Demokrasi.

Hani şöyle; demokrasi desen değil, demesen o da olmuyor, arada derede bir durum, demokrasiden vazgeçmeden hemen önceki hal gibi bir isim…

Konunun özünü de anlatalım…

Merkezi İngiltere’nin başkenti Londra’da olan araştırma ve analiz departmanı Economist Intelligence Unit, her yıl düzenli olarak yayınladığı ‘Küresel Demokrasi Raporu’nun 2024 edisyonunu yayınladı.

24 ülkenin ‘tam demokrasi’, 50 ülkenin ‘kusurlu demokrasi’, 34 ülkenin ‘hibrit demokrasi’ ve 59 ülkenin de ‘baskıcı rejim’ olarak sınıflandırıldığı listede biz de varız.

Türkiye raporda 4.33 puanla hibrit demokrasi ülkeleri arasında yer aldı. Geçen yıl 103’üncü sıradaydık bu raporda. Bu yıl bir sıra yükselmeyi başarmışız. Bana kalırsa ülkede yaşananlardan bazılarını gözden kaçırmış olabilirler, belki de olanlara onlar da alışmışlardır.

2022 ve 2023’te çatışma ve gerilim yaşayan ülkelerin çoğunlukla otoriter rejimler ve hibrit rejimler olduğuna dikkat çekildi doğru bir tespitle.

Türkiye’nin az da olsa düşüş yaşadığı kaydedilirken; ‘Avrupa’da aykırı olan ülke Türkiye’nin 2023’te puanı biraz düştü. 4.33 puan ve 167 ülke arasında 102’nci olarak hibrit rejim kategorisinin alt sıralarına yakınlar’ denildi.

Türkiye sıralamada aynı kategoride yer aldığı Kenya, Bosna-Hersek, El Salvador, Guatemala ve Uganda gibi ülkelerin gerisinde kalırken, Nijerya, Angola, Fildişi Sahilleri gibi ülkelerin ise önünde yer alıyor.

Demokrasi konusundaki rakiplerimiz gözlerimi yaşarttı doğrusu.

Raporun bir önemli tespiti daha var, değinmeden geçmemek lazım; ‘ABD hegemonyası giderek daha fazla tartışmalı hale gelirken, Çin küresel nüfuz için yarışırken ve Suudi Arabistan ile Türkiye gibi yükselen güçler de çıkarları doğrultusunda hareket ederken, uluslararası düzen daha istikrarsız hale gelmektedir. Bu arada, dünyanın en büyük gelişmiş demokrasilerinin kendi içlerindeki siyasi ve sosyal çatışmaları yönetmekte zorlandıkları görüldü’ biçimindeki bu tespit dünyanın bir yılının özeti gibi…

Siz şimdi Sisi’ye mi oy vereceksiniz?

Cumhurbaşkanının yurt dışı gezilerini yakından takip etmek gerekiyor bu aralar. İnsanı şaşırtan buluşmalar gerçekleşiyor, balık hafızaların da tam bu süreçte tazelenmesi önemli. Çünkü malum, Türk halkının hafızasının 3 ayla sınırlı olmasına güvenilerek alınıyor pek çok yurt içi ve yurt dışı politik karar.

Hani şu, ara ara sosyal medyada paylaşılan, ‘Dönüşler yavaş olsun, cemaat yetişemiyor’ sözü burada tam yerini buluyor işte.

Temmuz ayında Türkiye’ye gelmesi beklenen Mısır Devlet Başkanı Sisi gelmedi, gelemedi ama bizim Cumhurbaşkanımız Mısır’a gitti ve namı diğer Darbeci Sisi tarafından havaalanında karşılandı. Tokalaşmalar, sıcak gülümseme pozları servis edildi basında.

Darbeci Sisi, ‘kardeşim Sisi” oldu. Daha önce de ‘Değerli kardeşim Esad ‘Eset’ olmuş, sonra yine ‘değerli kardeşim Esad’a terfi etmişti.

Bir kavga edip bir barışmaya, zaman zaman neden kavga ettiğimizi dahi unutup işi kan davasına götürecek noktaya getirmeye alıştık biz. Hem ülke içinde hem de ülke dışında.

Şimdi Mısır ile hava niye ısındı diye eleştirecek de halimiz yok elbette. Çoktan olması gerekendi, gereksiz yere bir dış politika meselesinin iç politika meselesi haline getirilip geçtiğimiz yerel seçimlerde ‘Şimdi siz karar verin Sisi’ye mi oy vereceksiniz?’ noktasına dönüştürülmesinin hiç yaşanmamış olmasını temenni ederdim şahsen.

Darbeye tepki göstermek, insanların ölümüne seyirci kalmamak başka bir şeydi, bölgenin iki güçlü ve önemli ülkesini bağlayan yüzlerce yıllık ilişkilerini koparmak bambaşka…

Demeye çalıştığım şey, neyi seçtiğimiz ve ne biçimde seçmeye yönlendirildiğimiz, seçimlerin hangi koşullarda ve hangi karşılaştırmalarla yürütüldüğü ile alakalı aslında.

Eğer bu ziyaret CHP cephesi tarafından yapılmış olsaydı, gazetelerin pek çoğunda boy boy Mursi ve Rabia katliamı fotoğrafları olacaktı, darbe dönemi yeniden anılacak, hatta sanki bir kez daha yaşanıyormuşçasına bir hava yaratılacaktı.

Bizim insanımızın duygusallığından da yararlanılarak ithamlar, kıyaslamalar ve bu kıyaslamalar arasında mazlumla zalim arasında tercihe zorlamalar görecektik günlerce…

Böylece sanki belediye başkanı seçmiyor da dünyaya zulmeden ile kurtarıcı arasında tercih yapıyor edasıyla gidecektik sandıklara…

Şimdi bir dönemin Mursi destekçilerinin yasaklı kelime gibi Mursi’nin adını ağızlarına bile almamaları manidar. Alamazlar da çünkü bu durum pilavdan dönüp kaşığı kıranın gururunu da kırar. Daha doğrusu pilavdan dönüp kaşığı kırdığını hatırlatır kendisine. Ne gerek var o yüce gönlün, o arşa ermiş gururun kırılmasına dimi ama…

Bir zamanların daha demokratik Türkiye’sinde, dış politika iç politika malzemesi yapılmazken, çok daha kolaydı bu işleri yönetmek de arada barışın sağlanmadığı 11 yıllık süreçte uluslararası çıkarlara yönelik yaşanan kayıpların hesabını kimden soracağız onu merak eder dururum garip aklımla.

Bir de merak ederim, ‘Siz şimdi Sisi’ye mi oy vereceksiniz?’

 

 

Aykurt’un istişaresi, Kandemir’in Bursa ziyareti ve BBP’nin Bursa kararı

Aykurt’un istişaresi, Kandemir’in Bursa ziyareti ve BBP’nin Bursa kararı

AK Parti‘de hareketlilik devam ediyor.

Büyükorhan Belediye Başkanı Ahmet Korkmaz‘ın Yeniden Refah Partisi‘ne geçeceğini dün yazmıştık.

Dediğimiz oldu.

Korkmaz, YRP’nin Büyükorhan Belediye Başkanı adayı…

AK Parti cephesinde merak edilen diğer bir konu Orhaneli Belediye Başkanı Ali Aykurt‘un durumu idi.

Aykurt, önceki gün muhtarlarla istişare yapmış, kendisine gelen teklifler olduğunu da daha önce kaleme almıştık.

O kararını verdi.

Telefonla ulaştığımız Aykurt, kararını şöyle açıkladı:

Kurulduğu ilk günden itibaren mensubu olduğum AK Parti’nin değişik kademelerinde görev yaptım. Partimizin Orhaneli Belediye Başkanlığını da görev süresince en iyi derecede yaptığıma inanıyorum. Orhaneli’mizi ulusal ve uluslararası arenada birçok yerde sesini duyurduk. Yapmış olduğumuz icraatlarla Orhaneli’de halkımızı mutlu etmeye çalıştık. Partimiz bir başka arkadaşımızı aday yapmıştır. Bize düşen görev partimize sahip çıkmaktır. Ben bu süreçte aday olmam için bizlere ulaşan tüm hemşerilerime teşekkür ediyorum. Aday olmayacağımı da sizler aracılığı ile kamuoyu ile paylaşıyorum.

***

Öte yandan meclis üyelikleri ile çalışmalarına devam eden AK Parti’de  perşembe akşamı yazımızın yayınlandığı saatlerde AK Parti Teşkilat Başkanı Erkan Kandemir’in Bursa’ya geldiğini ifade edelim.

Kandemir’in yarın saat 11.00’de İl Başkanlığında ilçe başkanlarının da katılacağı bir toplantı düzenleyeceğini bu köşeden duyuralım.

Toplantıda meclis üyeliklerinin konuşulacağı ifade olunuyor.

***

AK Parti’yi Bursa genelinde yakından ilgilendiren konulardan biri de BBP‘nin vereceği karardı.

Kulislerden edindiğimiz bilgilere göre BBP Bursa Büyükşehir Belediyesi seçimlerinde aday çıkarmayacak.

Buna karşılık ilçelerden Büyükşehir Belediye Meclisine gidecek bir isim yazılacak.

Öte yandan Gemlik’ten de seçilebilir sıradan belediye meclis üyeliği verilmesi de masada.

Konu ile ilgili olarak perşembe günü AK Parti kurmayları ile BBP’nin kurmayları bir araya gelerek görüşme yaptı.

Nihai karar bugün veya yarın açıklanacak…

Bakalım önümüzdeki süreçte iktidar kanadında neler olacak?

Bekleyip, görelim…

Raşit Kolay’ın son kararı…

AK Parti Keles İlçe eski Başkanlarından Raşit Kolay‘a YRP’den adaylık teklifi geldiğini daha önce kaleme almıştık.

Kolay’ın bu teklifi reddettiğini yazmıştık.

Fakat YRP’nin ısrarı sonucu Kolay’ın teklifi kabul ettiğini, perşembe sabahı AK Parti’den istifa ettiğini öğrendik.

Kolay’ın eli de YRP’nin Keles Belediye Başkan Adayı olarak kaldırılacak.

Onu da bu köşeden yazmış olalım.

Madenmiş, kazaymış, küçük ortakmış!

Madenmiş, kazaymış, küçük ortakmış!

Hayatımda hiç ticarete kafası basan bir insan olmadım, ancak gözlem yapmak ve gelişmeleri takip etmek konusunda fena değilimdir hani. İşte tam da bu nedenledir Bursa sanayicilerinin kendilerini geliştirerek daha küçük alanları kaplayan, çevreyi daha az kirleten üretim modellerine yönelmelerini, yeni ürünler geliştirmelerini, hatta mümkünse tarım üretimleri ile katma değer sağlamalarını ısrarla istiyor oluşum.

Kimse kendini kandırmasın, gelişimini belirli bir noktaya taşıyan ülkelerin üretimlerini bizim gibi ülkelere kaydırmış olmaları sadece işçiliğin ucuz olmasından kaynaklanmıyor. Bizim gibi ülkelerin havasından, suyundan, toprağından, yer altı ve yer üstü kaynaklarından yararlanarak kirli üretimlerini yaptıkları gibi kendi ülkelerindeki temizlik düzeyini ölçekleyen ‘karbon ayak izi’ kavramını ortaya atmaya kadar varan bir çevreci anlayış benimsiyorlar.

Gelişmiş ülkelerin süpürdüğü çöpleri kendi ülkemizde toplamak sanayicilikte gelişmek demek değil kanaatimce.

Tekstil üretimi de bu topraklarda yapılıyor, ağır sanayi üretimi de…

Hava da kirleniyor su da…

Tüm su kaynaklarının üzerine HES projeleri de yapıyoruz, hunharca her bölgede en ilkel yöntemlerle maden de arıyoruz…

Tabii biz bu madenleri en ilkel yöntemlerle ararken sık sık kaza da yapıyoruz, elbet adına kaza denirse…

Kaza demek ne kadar doğru ise.

Dokuz kişiyi yuttu içindeki maden ayrıştırıldıktan sonra atık hale gelen toprağın yığıldığı alanındaki büyük bir toprak kayması.

Erzincan İliç’de meydana gelen kazayı Türkiye’nin Çernobil’i olarak tanımlayanlar çoğunlukta.

Daha önce de siyanürlü suyun toplandığı havuzda meydana gelen membran patlaması sonucunda tonlarca siyanürlü suyun doğaya, hatta bir ihtimal Fırat Nehrine karıştığı iddia edilmiş, yetkililer söz konusu siyanür miktarının 8 kilo civarında olduğunu, bu miktarın doğaya zarar vermeyeceğini bildirmişti.

Olay da unutulup gitmişti.

Peki öyle miydi? Büyük soru işareti…

Yine aynı maden, yine bir kaza, yitirdiğimiz dokuz işçi, aileleri, sevenleri olan dokuz kişi…

Ama hatırlarsanız ‘ölmek bu işin fıtratında var’ denmişti…

Normalde bakıldığında maden işletmelerinde bir plan olması ve bu plan doğrultusunda atık toprağın hangi kalınlıkta ne biçimde yığılacağının, bir kayma olmaması için neler yapılması gerektiğinin yazılması, planın bakanlık tarafından onaylanması, ardından da denetlenmesi gerekir.

Madeni işleten Anagold isimli bir şirket, sahibi Kanadalı bir maden şirketi, şirketin yüzde 20’lik hisse ile küçük ortağı Çalık Grubu.

Bu tablo karşımıza gelince anlıyoruz ki, normalde bir maden şirketinde olması gereken pek çok uygulama bu maden şirketi için geçerli hale dahi gelmemiştir. Elbet bir plan vardır da kağıt üstünde… Kimsenin bu plan doğrultusunda mı hareket ediliyor diye gidip madeni denetlediğini sanmıyorum. Benimki ülke gerçeklerini göz önünde bulundurduğumda küçük bir tahmin sadece.

Çalık Grubu yaptığı açıklamada; “Biz o madende küçük ortağız ve yönetimde de, işletmede de hiçbir etki ve katkımız yok. Bizim ortaklığımız sadece finansal ortaklık” diyor.

Savunma süper…

Şu açıdan da bakalım meseleye; kazanın olduğu maden şirketinin Kanadalı ortağının 7.2 milyon dolarlık vergi borcu affedilmiş. Sade vatandaşın evine aldığı ekmekten dahi vergi alan, kafamızı yıkadığımız şampuan için ‘özel tüketim vergisi’ gibi saçma bir vergi oranı koyan Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kanadalı şirketin 7.2 milyon dolarlık vergi borcunu neye dayanarak affetti benim açımdan büyük merak konusu.

Ülkemizde pek çok yatırım ihtiyacımız varken, emekliye, işçiye, memura, eğitime, sağlığa para bulunamıyorken, bizim bu affı Kanadalı şirketin Kanada’da halka açıklamak zorunda olduğu bilançosunda görerek öğrenmemiz ise apayrı bir acınası hal…

Falsolar bununla sınırlı değil, maden sahası Kuzey Anadolu fay hattının üzerinde!

Jeoloji Mühendisleri Odası, altın madeninin aktif fay hattı üzerine kurulduğunu, ancak projenin hem hazırlanması hem de uygulanıp tesisin kurulması aşamasında fay hattının aktif olmayan bir fay hattı olarak gösterildiğini açıkladı. Olası büyük bir depremde tüm madenin yıkılma tehlikesi mevcut!

Madenin ÇED Raporu da dahil tüm raporlarını dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum imzalamış. Hiç de sormamış, ‘Kanada’da siyanürle altın aramak yasakken ve siz bu kadar çevreci bir ülkeyken neden bizim ülkemizde siyanürle altın arıyorsunuz?’ diye! Yine sormamış, ‘Bu maden şirketinin üzerinde kurulduğu fay hattı hakikaten aktif olmayan bir hat mıdır? Koskoca Kuzey Anadolu Fay hattı nasıl oluyor da inaktif oluyor?’ diye…

İktidar bu durumu “Murat Kurum’u yıpratma kampanyasına çevirmekle” suçluyor herkesi. İyi güzel de yıpranan vatandaş ne olacak? Ölen onca insan ve yaşanan çevre faciası…

Bursa Su Kolektifi de konuyla ilgili bir açıklama yaptı bugün;

“Ekoloji örgütleri, odalar, sendikalar, barolar olarak İliç’teki Anagold Madenciliğe ait Çöpler Kompleks Madeninin kapatılması için yıllardır siyasi iktidarı uyarıyoruz. Bilirkişiler, maden çalıştığı sürece bu felaketlerin kaçınılmaz olduğunu onlarca kez raporladı, ama her seferinde iktidar ve rant işbirliği yaptığı Anagold’un ortakları olan Kanadalı SSR Mining ve yerli Çalık Holding’ten yana tutum sergiledi. Vahşi madenciliğin sürdürülmesine göz yumdu!

Madenin üç katı büyütülmesi için son kapasite artışı talebine, ekoloji hareketlerinin itirazlarına rağmen ÇED olumlu kararı, dönemin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum tarafından verildi!” diyorlar.

Bu işin dokuz kişinin hayatına mal olmasından sonraki en korkunç kısmı ise madenden sızan siyanür ve toksik kimyasallarla koca bir Fırat havzası ve Fırat’ın ulaştığı tüm uluslararası suların tehdit altında olmasında yatıyor.

Kısacası güzel ülkem, Avrupa’nın çöpünü süpürdüğü ülke olmaya devam ediyoruz ve aradığımız siyanür çok yakında çeşmemizden akmaya geliyor!