Çernobil

Çernobil

İlkokula gidiyordum…

Çok net hatırlıyorum, kış olmasına rağmen hava pırıl pırıldı.

Radyoda Ukrayna’nın Çernobil kentinde bulunan nükleer reaktörde bir yangın çıktığı ve radyasyon bulutlarının Türkiye arkasından Avrupa’ya doğru gelmekte olduğunu duyduk.

Bir ilkokul öğrencisi olmama rağmen radyasyonun ne olduğunu net bir biçimde biliyordum. Çünkü soğuk savaş sürüyordu, televizyonda nükleer başlıklı füzelerin azaltılması pazarlıklarını seyrediyorduk.

Okulumuzun duvarlarında sirenler çalarsa nasıl davranacağımız ve sirenlerin seslerinin ne anlama geldiğine dair uyarılar asılıydı.

Dünyanın en büyük çevre felaketine karşı Türkiye, bırakın önlem almayı bugünkü iktidarın sık sık uyguladığı ‘duymam görmem konuşmam’ gibi üç maymunu oynamaya başladı.

Radyasyon da neydi?

Biz Türklere söker miydi?

Dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral, çay içerken poz vererek vatandaşın panik yapmamasını tembihliyordu. Takdiri ilahi bu ki o bakan kanserden can verdi.

Cahit Aral’ın “Türkiye’de Radyasyon Var Diyenler Dinsizdir” Açıklamasının Yer Aldığı Gazete Manşeti

Avrupa’nın almadığı fındıklar ve yumurtalar bizlere okulda dağıtılıyordu. Çünkü radyasyon bu, elle tutulmuyor gözle görülmüyordu. ‘Yok’ deyince yoktu zaten.

Fındıkla da bitmedi…

Doğup büyüdüğüm ilçe Karadeniz kıyısındaydı. Kimse denize girişi yasaklamadı. Bırakın yasaklamayı, uyarmadı bile. Fındığın üzerine bir de herkes radyasyonlu sularda kulaç atıyordu. Ama yok demekle yok olmadığını acı tecrübelerle öğrendik. Birkaç yıl sonra kanser vakaları tavan yaptı.

Bugün Erzincan İliç’te meydana gelen maden çökmesi de Çernobil boyutlarında ama sanki merkezi hükümet ve yerel yöneticiler aklımızla dalga geçer gibi açıklamalar yapıyorlar.

Bu madenle ilgili daha önce uyarılar yapanlar tehlikenin freni patlamış bir kamyon gibi yokuş aşağı geldiğini, Fırat Havzasının tamamının zehirleneceğini söylediler. Ama bu uyarıların aksine özelikle Binali Yıldırım yaz ayında olsak Cahit Aral’ın içtiği çay gibi şortunu çekip Fırat nehrine girerek, ‘Bakın ne zehri ‘diyecek gibi açıklamalar yapıyor.

Yani ülke hiç değişmiyor. Yok demekle yok oluyor. İki hafta sonra unutulacağını bildikleri için umurlarında değil.

En acı olan da bu madenin üç kat genişlemesi için izin veren dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un pişkin pişkin AK Parti İstanbul Büyükşehir Başkan Adayı olarak pazar pazar gezecek olması.

Çünkü biliyor ki seçilirse kimse o pazarda ‘bak bu sebze meyve Fırat’ın siyanürlü suyu ile sulandı’ diyerek o ürünü gözüne sokup tepki göstermeyecek.

Yani benim çocukluğumdan beri aynı tas aynı hamam…

Peki bu yüzsüzlüğün tüm suçlusu kim derseniz, Nazım Hikmet cevabını vermiş zaten:

‘ — demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!’

Bu seçim kimin seçimi?

Bu seçim kimin seçimi?

CHP’nin Bursa’daki üç önemli ilçede belediye başkan adaylarını açıklaması ve hemen ardından da Kestel Belediye Başkan Adayını değiştirmesi ile birlikte yepyeni bir siyasi çalkantının içine düştük.

Adayların açıklanması ilk olarak örgütü hareketlendirdi elbette. Açıklanan isimlere tepki gösterenler ile destek verenler arasındaki tartışmalar zaten beklenen gelişmelerdi.

Burada beklenmeyen, daha doğrusu bu seçimi diğer yerel seçimlerden ayıran mesele, önceki yazılarımda da bahsettiğim siyasi omurga ve ideolojik tutumdan yoksun oluş ile birlikte gelen partiler arası hızlı geçişkenlik konusu…

Efendim şimdi şöyle; herhangi bir partiden aday gösterilmediğiniz takdirde hemen başka bir siyasi parti ile görüşmelere başlayabiliyorsunuz, hatta daha önceden bir ihtimal diyerek bu görüşmeleri yapmış, adaylık açıklamasını beklemek için süre istemiş de olabiliyorsunuz. Hal böyle olunca hızlıca karar vermeniz de kolaylaşıyor.

Siyasi partilerde adaylık işleri şirket evlilikleri gibi tamamen mantığa dayalı matematik hesaplarla yapılıyor artık.

Şimdilerde CHP’nin aday gösterilmeyen belediye başkanları ve belediye başkan adayları için konuşuluyor bu ihtimaller. Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz’ın sosyal medya paylaşımlarına bakıldığında siyasi mücadeleden uzaklaşmayacağına yönelik imaları görmek ve özellikle İYİ Parti cephesi ile kendisini eşleştirmek hiç de sakil durmuyor misal.

Bugün misafiri olduğumuz İYİ Parti cephesinin, belediye başkan adaylıkları için yaptığı görüşmeler konusunda ser verip sır vermediğini söylemeye gerek yok sanırım. Ancak duyulan duyuluyor yine de…

En çok merak edilen de Nilüfer belediye başkan adayları elbette. Hemen hatırlatalım, İYİ Parti Nilüfer Belediye Başkan Adayını açıklamamış, bu açıklama için CHP’yi beklemişti, zira Turgay Erdem’in yeniden aday gösterilmesi halinde Mimarlar Odası Bursa Şube Başkanı ve İKK Sekreteri Şirin Rodoplu Şimşek İYİ Parti’den Nilüfer Belediye Başkan Adayı olacaktı.

Karar açıklandıktan sonra görüldü ki, üçlü çekişmede tarafların hiçbirinin istediği olmadı aslında. Turgay Erdem aday gösterilmedi, Mustafa Bozbey’in destek verdiğini söylediği isimlerden de aday gösterilen olmadı. Bozbey’in özellikle son dönemeçte Mehmet Yıldız ismi üzerinde ısrarla durduğuna ilişkin duyumlar aldık tüm Bursa medyası olarak hatırlarsanız. Genel Merkez iki güç odağının dediğini de yapmayarak örgütün adayı sıfatı ile Şadi Özdemir’i aday göstermeyi tercih etti. Bu tercih hiçbir tarafı memnun etmedi.

Turgay Erdem kendine has bir açıklama yaparak güne damgasını vurmayı başardı bu alanda. Nilüfer Belediye Başkan adayı Şadi Özdemir’i tebrik ederken, isim vermeden Bozbey’e de iki çift laf söylemiş oldu. Açıklamadaki; “Varlığını, bir başkasının yokluğuna şart koşan siyasi ergen” değerlendirmesi üzerinde uzun çalışılmış bir ifadeydi.

Hatırlatalım, geçtiğimiz hafta içinde yoğunlaşan görüşmeler esnasında Mustafa Bozbey’in CHP Genel Merkezi’ne, Erdem’in aday gösterilmesi halinde istifa edeceğini söylediğine ilişkin kulisler gelmişti tüm Bursa medyasının kulağına.

Akademik odalar da memnun olmayan taraflardan biri. İşin bu kısmı önemli, çünkü Şirin Rodoplu Şimşek ile İYİ Parti arasındaki görüşmeler halen devam ediyor. İYİ Parti’ye hiç de soğuk bakmayan Şimşek’in önümüzdeki 24 saat içinde adaylık teklifini kabul edip etmemek konusunda karar vermesini bekliyorum.

Görünen o ki, CHP’ye küsenleri İYİ Parti, AK Parti’ye küsenleri Yeniden Refah Partisi alacak ve kıran kırana bir yerel seçim olacak.

İyi güzel de vatandaş bu işin neresinde duracak orası pek meçhul…

Oysa bu seçimlerin her biri vatandaşın refahı için çalışacak insanları belirlemek üzerine kurgulanmış olmalı…

Bana kalırsa amaç bu kurgudan çok uzak, daha ziyade ‘partimize bütçe sağlayacak belediyeleri ele geçirme yarışında hangi bonusları toplayabiliriz?’ biçimine evrilmiş durumda.

İYİ Parti Bursa Milletvekili ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Selçuk Türkoğlu’nun bugün söylediği bir söz çok önemli, ‘Bir adet zeytin 1 lira 25 kuruş olmuş, vatandaş geçimi düşünmesin de ne yapsın?’ diyor.

Bir zeytin 1 lira 25 kuruş, ortalama ölçekli kiralık bir dairede oturmanın günlük bedeli 750 lira, bir damacana su 75 lira, bir simit 15 lira, doğalgaz aylık bin lira…

Tüm bunlara karşılık en düşük emekli maaşı büyük bir lütufla 10 bin lira, asgari ücret 17 bin lira…

Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı Ocak ayında 17 bin 442 lira. Henüz işçinin cebine girme şerefine yenice nail olan asgari ücret açlık sınırının bile altında. Yoksulluk sınırı olan 48 bin 459 liranın ise çok uzağında.

Siyasi arena hareketli, ama sadece siyasetle ilgilenen bir avuç insan ve siyasi partilerin kendi iç mücadeleleri açısından durum böyle. Çarşıda pazarda hiç seçim havası yok, hatta geçen seçimin yorgunu vatandaşlar siyasilerin hangi derdine çare olacağını sormaya dahi imtina eder halde.

Tüm bu sebepleri bir araya toplayınca daha önceki tahminlerimin üzerine ekliyorum, bir kez daha dile getiriyorum. Bu seçimlerde seçmene partili olmaları hasebiyle dayatılan adaylar oylardaki geçişkenliğin de kapısını aralayacak. Seçmen partiye değil adaya oy verecek, o da oy verecek hali kalırsa içinde bulunduğu durumla boğuşmaktan. Hali kalmazsa da oy vermeye gitmeyecek ve seçime katılım oranı düşecek.

Yakın bir gelecekte siyasiler kendilerine çeki düzen vermezlerse bu seçim rengi soluk kaderi muallak bir seçim olarak tarihe geçecek. Seçmenin değil, siyasilerin seçimi olacak…

 

Biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz!

Biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz!

Alçakça bir suikastla hayattan koparılan Uğur Mumcu, gazeteciyi “haber ve bilgi kaynağına en çabuk ulaşan ve bu kaynaklardan edindiği bilgi ve haberleri okurlara sunan insan” olarak tanımlıyor.

Peki, gazeteci bu görevi nasıl yapacak?

Gazetecinin habere, olaya, olguya, belgeye ve bilgiye dayalı yazılar yazması gerekir.” diyor Mumcu, “Bunun için de gazetecinin güvenilir kişi olması zorunludur.”

Mumcu’ya göre, “Sır saklayan, haber ve bilgi kaynağını gizlemesini bilen, gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan, gazetecidir.”

Uğur Mumcu, 3 Mayıs 1992 tarihinde Milliyet gazetesinde yayımlanan yazısında, piyasa gazetecilerini de sıralıyor, “bunlar da var” diyerek:

Günümüzde sarı basın kartlarının ardına gizlenip devlet kapılarında ve belediyelerde ‘ihale takip eden’, bankalardan aldıkları kredilerle milyarlar vuran, düzmece belgelerle gazetelerini ve devleti dolandıranlar da var.

Hem bunlar var, hem Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ‘mabeyn katipleri’ gibi, gazetecilik adına hükümetlere, konutlara ve köşklere tutanak katiplikleri yapanlar da!”

Üstat 32 yıl önceden bugüne ışık tutuyor, zira “bunlar” şekil değiştirseler de bugün de var.

Hem öyle sadece yaygın basında değil, avuç içi kadar yerel basında da var. Hatta belki yerel basında daha çok var!

Üstelik sarı basın kartlarının ardına gizlenme gereği bile duymuyorlar artık.

300 liraya hazır şablon bir site, 500 liraya bir isim, o da yoksa Elon Musk’ın, Mark Zuckerberg’in bedava sayfaları, video çekecekseniz YouTube, Instagram…

Ondan sonra vur abalıya…

Ağzına bir düdük al, cebin ısındıkça çal!

Boynuna bir davul as, tokmağı başkasının eline ver!

Kendi başına bakmadan durmadan gelin başı tara!

Olayı olguyu değil algıyı gerçekmiş gibi yaz çiz, habermiş belgeymiş bilgiymiş zaten hak getire!

Kâtip gibi söyleneni yazmayı geçtim, koltuğunun altına konan dosyayı, hazır yazılıp eline verilenin altına imzanı at, doğruymuş yanlışmış umurunda olmasın!

Canlı yayınlarda telefonuna anında gelen mesajları kendi ulaştığın bilgilermiş gibi, dahası kendi görüşlerinmiş gibi cansiperane savun da savun!

Sonra da dön, hayatında kalemiyle kazandığı dışında hiçbir kazancı olmayan, maaşını rengi belli olmayan zarflarla değil hakkıyla kazanan, yaşamını onuruyla eş tutan gazetecileri ve de patronajı/finans modeli açıkça ortada olan kurumlarını dedikodu malzemesi yap!

Şu yerel seçim süreci adeta turnusol kâğıdı gibi haklıyla haksızı, eğriyle doğruyu, yalanla gerçeği açıkça ortaya koyuyor.

Farkındayım; farkındayız, birileri şecaat arz ederken sirkatin söylüyor.

Ne güzel demiş Türkçe’nin usta sesi Yaşar Kemal, “Yalanın gücü doğrunun güçsüzlüğünden değildir. Yalan teşkilat kurmuş, doğru ise yalnızdır.”

Arkadaşlarım adına da gönül rahatlığıyla söyleyebilirim:

Yalanın kalabalıklığındansa, doğrunun yalnızlığını tercih ederiz.

Aykurt muhtarlarla istişare yapıyor

Aykurt muhtarlarla istişare yapıyor

AK Parti‘nin aday belirleme sürecinde dikkat çeken en önemli detaylardan biri de yüzdesel olarak en yüksek oy oranına sahip olduğu dört dağ ilçesi belediye başkanlarından üçünün değiştirilmesi…

Bu dönem partisi tarafından aday gösterilmeyen isimlerden biri Orhaneli Belediye Başkanı Ali Aykurt.

Yapmış olduğu icraatlarla ilçesini ülke gündemine sokan, ancak tekrar aday gösterilmeyen Aykurt’a ilçede çok baskı olduğunu bilenlerdeniz.

Aykurt’a “aday ol” diyenlerin sayısı oldukça fazla.

Öte yandan bazı siyasi partilerin de “gel adayımız ol” dediğini de biliyoruz.

O şimdi karar arifesinde…

Bu kararı alırken de danışıyor.

Bugün de ilçenin pazarı.

Muhtarlarla istişare toplantısını şu saatlerde gerçekleştirmeye başlayan Aykurt’un nasıl karar alacağı merak konusu.

Aykurt’un alacağı kararın ilçedeki dengeleri etkileyeceği kesin….

Öte yandan, Orhaneli’de dikkat çeken bir başka ayrıntı ise MHP’de geçmiş yıllarda ilçe başkanlığı görevinde bulunan Sedat Mestan‘ın bağımsız adaylığı.

Edindiğimiz bilgilere göre Mestan hatırı sayılır bir oy alacak gibi gözüküyor.

Bekleyip takip edelim.

Orhaneli’de neler olacak?

Nilüfer’de skora denge geldi mi?

CHP’nin Bursa özelinde en fazla merak edilen konuların başında belediye başkan adayları açıklanmayan üç ilçedeki durum geliyordu.

Adaylar açıklandı.

Mevcut üç belediye başkanı da aday gösterilmedi.

İkisinin gösterilmeyeceği kesindi.

Fakat Nilüfer‘de Turgay Erdem‘in gösterilmemesi sürpriz olarak yorumlandı. Erdem’in yerine aday gösterilen isim Şadi Özdemir

İlçede Özdemir’in aday gösterilmesine parti içerisinden tepkiler var. Bu tepkilerin sandığa yansıması durumunda ya da tepki oylarının İYİ Parti’ye kayması durumunda skora denge geldi demek mümkün.

Hatta AK Parti’nin adayı Celil Çolak‘ın avantajlı duruma geçtiğini de söyleyebiliriz.

Velhasılı artık CHP için Nilüfer artık çantada keklik değil.

Bir bağımsız aday da Keles’te…

Önümüzdeki yerel seçimleri bir önceki yerel seçimlerden Bursa özelinde ayıran en önemli özelliği bağımsız aday sayısındaki fazlalık.

O bağımsız adaylardan biri de Keles’te ortaya çıktı.

İlçedeki iş insanı İhsan Ekmekçi bağımsız belediye başkan adayı oldu.

Aynı zamanda bağımsız belediye meclis üyelerinin de aday olduğunu ifade edelim…

Bakalım Ekmekçi’nin aday olması ilçede karşılık bulabilecek mi?

Bekleyip takip edelim.

Özbek’in elini Akşener kaldıracak

Bursa siyasetinin renkli simalarından biri olan Ayhan Özbek bu dönem İYİ Parti’nin Yıldırım Belediye Başkan adayı.

Geçen hafta adaylığı resmen duyurulan Özbek, çarşamba günü de İYİ Parti’nin grup toplantısına katılacak.

Akşener’le tanıştırılacak olan Özbek’in adaylığı birkez daha Genel Başkan Akşener tarafından duyurulmuş olacak.

 

CHP’de isimler belli, sıra diğer partilerde

CHP’de isimler belli, sıra diğer partilerde

Hala adaylarının belirlenmesi için büyük sancılar çekilen, belki de ülke tarihinin en ilginç yerel seçim sürecinin sadece siyasi partiler ve adaylar açısından enteresan işlediğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz diyebilirim.

Bu seçimin başka seçimlere benzemeyeceği, seçmenin de faydacı bir bakış açısı ile adaylara yaklaşacağının ilk işaret fişekleri akademik odaların çekişmeli seçimlerinde tercih edilen taraflara bakıldığında belli oluyor.

İnşaat Mühendisleri Odasında seçimin Çağdaş Grup tarafından kazanılmasını değişimin ilk ayak sesi olarak değerlendirdiğim yazımdan yola çıkarsam, yeniden Çalışma Grubuna geçen yönetimin de bana değişim hevesinin sönmeye başladığını söylemesi gerekir.

İddia ediyorum ki, bu kez ‘adaya değil partiye oy vereceğim’ yönelimindeki seçmenlerin sayısı ciddi biçimde düşecek, hatta kendisini dinlemeyerek aday belirleyen partiye kızgınlığın seçmenler arasında oy kullanmaya gitmeme biçiminde bir tepkiyi de doğurması çok mümkün.

İnsanlar kızgın, insanlar dertleriyle öylesine meşguller ki, atadan dededen kalma parti tutma telaşlarına, futbol takımı destekler gibi parti adayı destekleme girişimlerine prim verecek durumda değiller.

Hasılı kelam, yazarınız der ki, seçmenlerin oy verme tercihleri de değişikliğe uğrayacak bu seçimde, seçimlere katılma oranları da

Seçmene yönelik bu analizi bir yana bırakırsak, tüm bu analizlerden ari, parti içi dengeleri korumak üzerine kurulu bir sistemin bozulmaması çabasıyla adaylarını belirlemeye çalışan CHP Genel Merkezinden Bursa da önemli bir haber bekliyordu bu akşam için.

Malumunuz CHP Genel Başkanı Özgür Özel ‘ön seçim’ diyerek oturduğu başkanlık koltuğundan verdiği karar ile ön seçimin yerel seçimler için uygulanamayacağına kanaat getirmiş, dolayısıyla partinin içi hallaç pamuğuna dönmüştü hanidir.

Şimdiye kadar uzun süredir elinde tuttuğu belediyelerdeki adaylarını sorun yaşanmadığı takdirde değiştirmeme yoluna giden, bu noktada risk almayarak aday tercihinde AK Parti ile benzer bir tutum izleyen CHP Hatay’da verdiği yanlış aday kararının halktan ciddi tepki almasının da etkisiyle olsa gerek bugün toplanan MYK’da adaylar konusunu ince eledi sık dokudu.

En büyük sorunları Bursa Büyükşehir Belediyesi ile koordineli çalışmak konusunda yaşayan Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz, çok bastırdı yeniden aday olmak için, fakat iki dönem süren belediye başkanlığının esneme payı olmadan devam etmesinin Mudanya için mümkün olmadığı ortadaydı.

Kendisine yöneltilen en büyük eleştiri ise Büyükşehirdeki meclis toplantılarına dahi katılmıyor oluşuydu.

Parti değiştirme kararı verdi.

Bir yanıyla eğitim, diğer yanıyla inşaat sektörünün içinde yer alan Deniz Dalgıç’ın adaylığının onaylanması Mudanya’ya ne kazandıracak, ne kaybettirecek, daha doğrusu seçimi kazandıracak mı kaybettirecek mi hep birlikte göreceğiz.

Dalgıç’ın Norm Haber’i ziyareti sırasında Mudanya’daki ve Bursa’daki pek çok aileye eğitimciliği sıfatıyla dokunduğunun altını çizmesi tanınan ve sevilen kişiliğini vurgularken, ‘Mudanya’ya yepyeni bir vizyon kazandırmak istiyorum, inşaat mühendisliği eğitimimi Mudanya için kullanmak istiyorum’ sözleri de seçimi kazanması halinde Mudanya’nın eski Mudanya olarak kalmayacağının altını çiziyordu.

Gemlik’te de başkanın değişmesi yönünde talepler yüksekti. Biz Mehmet Uğur Sertaslan’ın yerine bir kadın belediye başkan adayı düşünülür ve bir ihtimal, Zeynep Akış Serintürk’ün tercih edilir diye beklemiştik. Parti Meclisi’nden Şükrü Deviren kararı çıktı. ‘CHP için sallantıda olan Gemlik bu karar ile kurtulabilecek mi?’ bu sorunun yanıtını bize zaman verecek gibi…

Gelelim CHP’nin Bursa’daki kalesi Nilüfer’e…

Bursalılara değerli bir şehircilik sunan, bunun karşılığında da ederi giderek artan Nilüfer adaylık yarışındaki en gözde ilçe oldu.

Bir yandan Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Bozbey, diğer yanda Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem ve son olarak akademik oda temsilcileri Nilüfer’in bundan sonraki kaderini yazacak başkanın belirlenmesi konusunda söz sahibi olmak istediler.

Turgay Erdem adaylığını açıklarken, Mustafa Bozbey desteklediği aday adayları ile sık sık ziyaret etti genel merkezi. Şadi Özdemir de Bozbey’in desteğini alan adaylar arasındaydı. CHP Genel Merkezi tercihini Özdemir’den yana kullandı.

Tüm adaylara ve seçmenlere hayırlı olsun…

İşin bundan sonraki kısmı biraz siyasi analiz, biraz da seçmen tercihlerine yönelik tahminlere kaldı.

Adaylarını açıklamak için CHP’nin aday açıklamasını bekleyen siyasi partiler bugün itibariyle yol alır ve artık seçim havasına girmeye başlarız, aday çekişmelerinden sıyrılıp şehri yönetmeye talip olanların projelerini konuşuruz umarım.

Bursa çok sorunu olan, sorunları kronikleşmiş bir şehir, bakalım bu sorunlarla başa çıkmaya talip olanlar bize nasıl çözümler sunacaklar.

 

AK Parti’de kimler belediye meclis sıralamasında yer alacak?

AK Parti’de kimler belediye meclis sıralamasında yer alacak?

Yerel seçimlere sayılı günler kala başkan adaylarının belirlenmesinin ardından gözler belediye meclis üyeliklerine çevrildi.

Kimlerin aday olacağı, daha doğrusu kimlerin aday gösterileceği merak konusu…

AK Parti’de hafta içerisinde mülakatlar gerçekleşti.

Ön listeler hazırlandı.

Ardından;

İşte bu noktada hafta sonu cumartesi günü il başkanlığında bazı ilçe başkanları ile toplantılar gerçekleştirildi.

Toplantıların konusu belediye meclis üyelikleri idi…

Burada daha da merak edilen MHP’ye hangi sıraların verileceği, DSP’ye meclis üyeliklerinin verilip verilmeyeceği…

Fakat edindiğimiz bilgilere göre, Osmangazi’de mevcut belediye başkan yardımcılarından Cem Kürşat Hasanoğlu’nun yeni dönemde belediye meclis üyeliğine devam etmesi kesin gibi.

Bunun yanı sıra belediye başkan aday adayı olan Semih Peksert’in de belediye meclis üyesi olmasına kesin gözü ile bakılıyor.

Yine Osmangazi İlçe Gençlik Kolları Başkanı Çağatay Muti’nin adaylığı da sürpriz sayılmamalı.

İlçe Kadın Kolları Başkanı da muhtemelen listede yer alacaktır.

Bunun yanı sıra dağ yöresinden de beş ismin listelerde yer bulacağını ifade edebiliriz.

Mevcut belediye meclis üyelerinin birçoğunun sıralamada yer bulamayacağını düşünüyorum.

Yine il yönetiminden istifa eden Sinan Kahraman ve Osman Şahin de listelerde yer bulursa şaşırmamak gerekir!

Nilüfer’de ise belediye meclis sıralamasında aday gösterilmesine kesin gözü ile bakılan ilk isim Bilal Özdemir

Yine ilçede belediye başkan aday adayı olan Halil Gülce de listelerde yer bulabilir.

Mevcut meclis üyelerinden birkaç isim yeni dönemde listelerde yer bulacaktır.

Yeri garanti olan isimler ise ilçe gençlik kolları ve kadın kolları başkanları listelerde yer bulabilir.

Bunun yanı sıra AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Varank ile yapılan görüşmede, aday gösterilmeyen bazı aday adaylarının meclis listelerinden aday gösterileceği konuşuldu.

O isimler kimler olacak?

Başkan aday adayları…

Bunun dışında başka isimler de var, onu da ilerleyen günlerde kaleme alacağız.

YALÇIN’IN TOPLANTISINDA DİKKAT ÇEKEN İSİMLER

Yeniden Refah Partisi Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sedat Yalçın projelerini açıklamaya devam ediyor.

Bu minvalde ikinci toplantısını gerçekleştiren Yalçın’ın toplantısında dikkat çeken birkaç isim vardı.

O isimler arasında uzun yıllar AK Parti İl Yönetiminde görev yapan Ömer Demir, Osmangazi İlçe Yönetiminde görev yapan Zakir Öztaş, Necmi Akosman başkanlığında Yıldırım İlçe’de görev yapan Harun Yeşil dikkatimizi çeken isimlerdi.

Öte yandan Yalçın neler mi anlattı?

Sosyal belediyeciliği, kadınlar, gençler, engelliler ve yaşlılara yönelik projelerini anlattı.

Hepsi kulağa hoş geliyor.

Uygulanabilir mi?

Uygulanması için ilk şart Yalçın’ın belediye başkan seçilmesi gerekiyor…

Ondan öncesi ise teferruat…

BURSA İSTİHDAM FUARINA HAZIRLANIYOR

Pazartesi sabahının ilk saatlerinde gerçekleşen ilk toplantı Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş öncülüğünde BTSO, Bursa Kent Konseyi ve Bursa İş Kur ve Bursa Milli Eğitim Müdürlüğü yetkililerinin katıldığı toplantı.

Toplantının konusu istihdam fuarı.

Önümüzdeki günlerde Merinos AKKM’de gerçekleşecek buluşmaya 300’e yakın firma katılacak…

Bir tarafta iş arayan diğer tarafta ise işçi arayan firmalar.

İşte bu buluşma Merinos’ta gerçekleşecek.

Biz meraklıları için duyurmuş olalım.

 

Dündar’ın icraat toplantısından akılda kalanlar…

Dündar’ın icraat toplantısından akılda kalanlar…

Yaklaşan yerel seçimler öncesi aday gösterilen mevcut belediye başkanlarının icraat toplantıları devam ediyor.

Bu toplantılarda bir anlamda 2019-2024 döneminin hesabı verilirken öte taraftan da 2024-2029 döneminin şifrelerini kapsıyor.

Bu minvalde perşembe sabahı toplantı gerçekleştiren  basın mensupları ile buluşan başkan ise Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar oldu.

Partisi tarafından dördüncü dönem aday gösterilen Dündar, icraatlarını anlatırken somut örnekler verdi. Olacak ve yapılacak demeden ziyade olmuşları bitmişleri anlattı.

O örneklere geçmeden önce şunu net ifade etmek gerekir:

Başkan Dündar, gözle görülür, dişe dokunur hizmetler yaptı.

Örnekler içinde birinci dönemin sonunda projelendirilen Fetih Müzesinin açılışını anlattı neredeyse en az altı yedi yıl sonunda açılır duruma gelmiş.

Keza Osmangazi Kent Meydanı da iki dönem süren çalışma….

Dünyanın kamulaştırılması.

Şehir içi trafiği rahatlatacak projeler Dündar’ın heybesinde idi.

O heybe de Kent Meydanı’ndaki otopark bunun için biçilmiş kaftan.

Bunu yanı sıra Hisar Arkeopark projeleri de birkaç dönemdir devam eden çalışmaların ürünü…

Panayır, Hamitler, Ovaakça, Demirtaş ve  Yunuseli’ndeki planlı yerleşim birimleri de birkaç dönemin eseri…

Hepsinin ortak özelliği Dündar, zamanında başlayan Dündar zamanında devam eden ve sonuçlanan çalışmalar olması.

Kim ne der bilemem.

Ama benim diyeceğim odur ki, bu saydıklarımızı Dündar’ın partisi tarafından 4.dönem aday gösterilmesine yeter de artar bile…

Peki Dündar’ın 2024-2029 dönemine ilişkin neler vaat etti neler söyledi derseniz onun yanıtı tek cümle:

Yaptıklarını teminat gösterip  yapacaklarımın teminatıdır diyen başkan profili diyebiliriz….

Halkın dört dönem partisinin ise biri milletvekilliği olarak 5.dönem vize verdiği bir siyasetçi.

O şimdi başkan olarak dördüncü toplamda 5. dönem için vize istiyor.

O vizeyi verilip verilmeyeceğini 31 Mart 2024 akşamı görmüş olacağız. Bugünden gördüğümüz karşısına bir önceki dönem aday olan Erkan Aydın’ın aday olarak çıkması.

Diğer rakipler mi?

Onlar için pek konuşmaya gerek yok…

VARANK ADAY OLMAYANLARA NE SORDU?

Geçen hafta AK Parti’de adayların açıklanmasının ardından hayal kırıklığına uğrayan isimler oldu. Bu  isimler içinde aday gösterilmeyen başkanlar  olduğu gibi, başkan adaylığı için yola çıkanlar da mevcut.

O isimlerden Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır partisinden istifa ederken diğer isimlerle ilgili benzer durumlar yaşanmaması adına AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Varank aday gösterilmeyenlerle Merinos’ta Gönül Dostları’nda buluştu.

Onlara birlik ve beraberlik mesajları verirken beklentilerini de sordu…

O beklentilere göre notlar alındı.

Bakalım alınan notlar icraata dönüşecek mi?

Onu da meclis listeleri YSK’ya verildiğinde öğreneceğiz…

GÖK, CHP’DEN MECLIS ÜYESI ADAYI MI OLUYOR?

Ali Babacan’ın Genel Başkanı olduğu DEVA Partisi’nin kuruluş günlerinin yarattığı heyecan sonrasında bugünlerde deyim yerindeyse esamisi okunmuyor.

O zaman duyulan heyecanın ve hareketliliğin yüzde 1’i yok.

O hareketliliğin mimarları ya köşesine çekildi ya da başka siyasi partilere girdiler.

O isimlerden biri de Yasin Gök…

Önce İl Yöneticisi ardından Osmangazi İlçe Başkanı olarak tanıdığımız Yasin Gök şimdilerde Karacabeyliler Derneği yönetiminde…

Kulağımıza gelen bilgilere göre Gök’ün CHP listelerinden Osmangazi Belediye Meclis Üyeliği gündemde.

Bakalım süreç nasıl sona erecek?

Bekleyip, takip edelim.

 

Neden açıklanmıyor bu adaylar?

Neden açıklanmıyor bu adaylar?

Özellikle CHP’nin Nilüfer, Gemlik ve Mudanya belediye başkan adaylarını bir türlü açıklamaması ve Bursalıların hevesleri kursaklarında her hafta başka bir umutla aday açıklamasını beklemeleri iyice can sıkıcı olmaya başladı.

Partinin aday açıklaması yapılan ilçelerinin bir bölümünde yaşanan karışıklıklar, küslükler ve ardı sıra gelen istifalar da buna eklenince Bursa özelinde şunu söylemek mümkün; CHP’nin yerel seçim çalışmalarında halkla temas ederek oy isteyen üç beş isimden başka kimseyi göremiyoruz sahada.

Oysa, adı üstünde ‘yerel seçim’ vatandaşın temel sorunlarına eğilecek kişileri seçmesi demek olduğundan, halkla temasın ve sorunlara nasıl çözümler üretileceğine dair açıklamaların genel seçimlere göre çok daha büyük önemi var.

Kimilerine göre önümüzdeki hafta Pazartesi günü, kimilerine göre ise 18 Şubat tarihindeki aday tanıtım toplantısında açıklanacak Bursa’nın merakla beklediği isimler.

Olayın genel merkez düzeyinde özüne bakacak olursak, ‘değişim’ sloganıyla yönetime gelen Özgür Özel’in yerel seçimlerde bir başarı yakalamayı hedeflediği malum, aynı başarıyı Özel’i destekleyen ve kazanmasında büyük emeği olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da arzuluyor.

Fakat gelin görün ki, kongrenin kaybedeni olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun partideki ağırlığı tamamen ortadan kalkmış değil.

Aynı dengelerin yerelde de sürdüğünü düşünürsek, seçimlere katılacak adayları belirleme sürecinin nasıl bir güç gösterisi altında yapıldığını tahmin etmek mümkün olur.

Özellikle garanti görünen belediyelerde var olan düzenin değiştirilmesi ile ilgili risk alıp almamak konusunda kararsız kalındığı ortada. Önümüzde bir Hatay örneği var malum. Vatandaşın Hatay’daki tepkisinin ardından bir anket çalışması daha yaptıran ve bu çalışmanın sonucunda Hatay’ın açıklanan belediye başkan adayının vatandaşın onaylamadığı bir isim olduğunu açıkça gören CHP Genel Merkezi’nin yeniden düşünmesi gerektiği meydanda.

Madalyonun öbür yüzünde ise AK Parti’nin yaşadığı sorunun benzeri bir çekince mevcut; ‘Mevcut belediye başkanımızı aday göstermediğimizde başka bir partiden aday olur mu?’ işte bu ince çizginin içini bazı yerlerde İYİ Parti bazı yerlerde Yeniden Refah Partisi dolduracak gibi. Bu nedenle muhalefetin diğer partileri de CHP’nin aday açıklamasını bekliyorlar listelerini oluşturmak için.

Ancak artık kaçacak yer, düşünecek zaman da pek kalmadı gibi. Listeler 19 Şubat tarihinde YSK’ya teslim edilecek.

Benim duyumlarım, mevut belediye başkanlarını başka partilerin listelerinde belediye başkan adayı olarak görmeyi, dolayısıyla da kendi oylarını başka partilere kaptırmamayı hedefleyen CHP, kalan belediye başkan adaylarını açıklamak için son dakikaya kadar, yani 18 Şubat tarihinde düzenlenmesi planlanan aday tanıtım toplantısına kadar açıklamayacak.

Bursa da 18 Şubat tarihine kadar kendisi için önemli üç ilçenin belediye başkan adaylarının açıklanmasını bekleyecek, zira kazanılması hedeflenen şehirde, eldeki kuş olarak görülen ilçelerin kaosa kurban gitmesini istemiyor genel merkez.

Elbette bu tedbirli ve uzun bekleyişin bir yandan adayları açıklanmayan bölgelerde gerilimi tırmandırırken yerel seçim çalışmalarını yavaşlattığını, diğer yandan da başka bir partiye aday kaptırmamayı sağlama ihtimaline karşılık parti içindeki kaosun yerel seçime kadar yatışmasına fırsat tanımayacak bir zaman darlığı yaşattığını göz önünde bulundurmak lazım.

Bu arada daha önce de bahsettiğim minik bir detayı hatırlatmakta yarar görüyorum; sorunları dağları aşan Bursa için şimdiye kadar ‘planım şudur, projem budur, şehrin şu sorunun bu yöntemle çözmeyi düşünüyorum’ minvalindeki net, proje bazlı açıklamaları sadece YRP Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sedat Yalçın’dan duyuyoruz.

2014 yerel seçimlerine hazırlanırken 2013 yılından itibaren çalıştığı ‘Bursa’ dosyasında sorunları ve çözümleri tespit eden, dolayısıyla projeler geliştiren Yalçın, siyasetin eskiden proje ve çalışma bazlı yapıldığını, şimdilerde ise rakibini kötülemekten ibaret bir politikanın hüküm sürdüğünü hatırlatıyor yaptığı sunumlarla.

Bursa havası kirli, suyu kirli, trafiğe boğulmuş, kirletici sanayinin kahrını çeken, göçmen sorunları göz ardı edilen, tarımdan ve turizmden uzaklaşmış, yapılarının hızla yenilenmesini dört gözle bekleyen, kapısında büyük bir deprem ihtimali olmasına rağmen bununla ilgili ne yapacağını bilmeyen, önceden yaşanası bir şehirken şimdi kaçılası bir şehir halini alan durumundan bir an önce çıkarılmalı ve yerel yönetimlere aday olan isimler bu konulara çözüm olarak hangi projeleri sunacaklarını şehir sakinlerine anlatmalı.

Adayını kaptırma telaşelerinin belirleyici olduğu bir seçim yaşamak çözümden uzaklaşmaktan başka bir şey değil Bursa için.

 

 

 

 

 

Hoş bulduk!..

Hoş bulduk!..

Bu köşeden en son 2023 yılının Eylül ayında siz sevgili okurlarla buluşmuştuk.

O zaman izin istedik.

Bugün tekrar sizlerin huzuruna çıkmak için müsaade istiyoruz.

Ya da diğer bir ifadeyle…

Kısa bir molanın ardından kaldığımız yerden devam edelim dedik.

Yaklaşık 6 aylık aradan sonra tekrar yeni yerimizde, yeni köşemizde siz değerli dostlarla buluştuk.

Bizim için değişen bir şey yok.

Biz aynı şekilde, kaldığımız yerden, doğru bildiğimiz şekilde vicdan terazisinden geçenleri dilimizin döndüğü, kalemimizin yazdığı biçimde bu köşeden aktarmaya devam edeceğiz.

Beğenmek ya da beğenmemek sizin tercihiniz.

Efendim, bu arada, bu köşeye “hoş geldin” diyen tüm dostlara tekrar “hoş bulduk” diyelim…

ASRİAD’IN KONUĞU AKTAŞ OLDU

Bu seçim dönemi oldukça hareketli geçecek.

Bir tarafta Alinur Aktaş diğer tarafta Mustafa Bozbey, dış kulvarda Sedat Yalçın, arkalarda Selçuk Türkoğlu

Türkoğlu ile Yalçın’ın alacağı oylar Bursa Büyükşehir Belediye Başkanını belirleyecek…

Kim kimden ne kadar oy alacak?

Onu da 31 Mart 2024 akşamı göreceğiz.

Şunu da net ifade etmek gerekir: Hanlar Bölgesi gibi bir alanı gün yüzüne çıkarmak herkese nasip olmaz. Bu noktada Alinur Aktaş alkışı fazlası ile hak ediyor.

Öte yandan;

Yaklaşan yerel seçimler öncesi belediye başkan adayları çalışmalarına aralıksız devam ediyor. Belediye başkan adaylarının uğrak yerlerinden biri sivil toplum kuruluşları oluyor. Bu minvalde Mehmet Karakoyun’un başkanı olduğu ASRİAD Bursa Şubesinin bu sabahki konuğu Alinur Aktaş oldu…

Aktaş’ın katıldığı buluşmada vermiş olduğu mesajlar oldukça dikkat çekici idi.

O mesajlardan ilki 2024 yılının ikinci yarısına ve 2025 yılına aitti. O mesajın içeriğ “sıkıntılar sona erecek, eski günlere dönülecek”di.

Diğer mesaj ise sorulan soruya yönelikti. Sanayi arazisi bekleyenlere yönelik. O da netti: “İhtiyacınız kadar sanayi arazisi talebinde bulunun.”

Bu konuda Aktaş örnek verdi. “Bir sanayicinin üretim için bin metrekare araziye ihtiyacı var, 5 bin metrekare talepte bulunuyor.”

Buradan çıkan sonuç: Rant…

Bunun önüne geçilmesi gerekiyor.

Anlaşılan o ki yeni dönemde gerçek ihtiyaç sahibi sanayicilere ucuz arsa üretimi planlanıyor…

Bu konunun gerçekten üzerinde durulması gerekiyor.

Yeni dönemde sanayi bölgeleri açılacaksa bu bölgeler belediyeye tahsisli olmalı. Belediyeler yerin kullanım hakkını kiralamalı…

Buraları rant aracı olmaktan çıkarılmalı…

Bu arada Aktaş bir konuya daha dikkat çekti.

O da kaçak sanayi bölgeleri…

Özellikle Çalı’daki sanayi bölgesinin ruhsatsız olduğunu ifade etti.

Bu yeni yapılacak, planlanacak sanayi bölgeleri için üzerinde durulması gereken en önemli konulardan biri.

Bunun için de planlama şart…

Aktaş bu konuda oldukça kararlı…

Sonucu da bekleyip takip edelim…

ZAFER MİLLİ CHP’DEN YILDIRIM MECLİS ÜYESİ ADAYI

Bursa siyasetinin renkli simalarından biri de Zafer Milli’dir. MHP’de başlayan siyasi yaşantısı il yönetim kurulu üyesi, il başkan adayı, milletvekili aday adaylığı ve İYİ Parti’ye geçiş süreciyle devam etti.

Sonrasından İYİ Parti’de GİK üyeliği yapan, son seçimlerde milletvekili aday adayı olan Milli, istediği sonuca ulaşamamıştı.

Ardından mevcut yönetimle anlaşamama ve disiplin süreci.

O sürecin sonuçlanmasını beklemeden İYİ Parti’den istifa ederek, CHP Büyükşehir Adayı Mustafa Bozbey’in daveti ile CHP Yıldırım’dan belediye meclis üyeliğine başvurdu.

Telefonla görüştüğümüz Milli, “Ben ülkücüyüm” dedi, “Konuşmamızda projelerimi Sayın Bozbey ile paylaştım; beğendi, davet etti, ben de CHP’den Yıldırım Belediye Meclis Üyesi aday adayı olarak dosyamı verdim” diye devam etti.

Tahminim odur ki Milli, CHP’nin Yıldırım listesinde ilk 3 sıralamada kendine yer bulacaktır.

Ya da en kötü ihtimalle kontenjan 1. sıra.

Kontenjan 1. sıra olursa seçilme şansı yok.

Ama diğer ihtimallerde seçilir.

 

 

Yeşilin konuşulduğu bir Bursa hayali

Yeşilin konuşulduğu bir Bursa hayali

Bir yandan siyasetin nabzını tutarken diğer yandan akademik odaların seçimlerini takip ediyoruz bu aralar Bursa basını olarak. Çünkü akademik odaların yönetimleri de en az yerel yönetimler kadar kıymetli, şehirde olması ve olmaması gerekenlerin belirlenmesinde.

Bu hafta sonu İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi ile birlikte Peyzaj Mimarları Odası Bursa Şubesinin seçimleri yapılacak.

Her iki odanın seçiminde de iki liste yarışacak.

İnşaat Mühendisleri Odasının seçimleri üzerine haftalar öncesinden konuşmuştuk zaten. Bu kez konumuz Peyzaj Mimarları Odasındaki seçimler…

İki grubun yarışacağı seçimlerde Çağdaş Peyzaj Mimarları listesini hazırlayan PMO Bursa Şube Başkanı ve Başkan Adayı Fulya Akfidan Sevim ile Öncü Peyzaj Mimarları listesini hazırlayan Eda Demir yarışacak. Şube tarihi ilk kez çekişmeli bir seçim görecek 200 üyeli odada. Üyeler de şaşkın bu durum karşısında.

Anlaşılan o ki, geçtiğimiz dönem oda seçimlerinin büyük bölümünü Çağdaş Grup üyelerine kaptıranlar bu kez yönetimi yeniden ele geçirmek adına bastırmak niyetindeler. Geçtiğimiz dönem oda seçimlerindeki el değiştirmeyi halktaki değişim talebinin bir nişanesi olarak algılayan biz gazeteciler için önümüzdeki oda seçimleri çok şey anlatacak gibi.

Şunu söylemek lazım ki, geçtiğimiz iki yıllık yönetim döneminde kent suçlarına yönelik en çok ses çıkaran odalardan biri PMO Bursu Şubesi oldu.

Pek de alışık olmadığımız bir biçimde, özellikle ‘peyzaj tabanlı şehircilik’ kavramını yerleştirmek için gayretler sarf edildi. Yeşilini kaybetmiş Bursa’da yeşili konuşmak hayali ile büyük çaba sarf edildi.

Burada hemen araya girip peyzaj tabanlı şehircilik anlayışı hakkında da biraz bilgi vermek isterim…

Efendim meğer peyzaj mimarisi bizim kabaca çevre düzenlemesi olarak algıladığımız basitlikte bir disiplin olmaktan çok farklı noktada duruyormuş.

Şimdiye kadar görmeye alışık olmadığımız bir başlangıç yapacak olursak; şehirlerin planlanmasından önce, jeoloji mühendislerinin ve peyzaj mimarlarının yaptıkları incelemeler sonucunda şehrin çöküntü bölgeleri, boş bırakılması gereken alanları belirlenir ve şehir plancıları ile mimarlara ‘şehri bu bölgeler çerçevesinde planlayabilirsiniz’ şeklinde bir alan çizilmesi gerekirmiş.

Elbette şimdiye kadar çoktan yerleşilmiş şehirlerde bunu böyle yapmak pek mümkün olmuyor, ancak içinde bulunduğumuz kentsel dönüşüm sürecinde en azından olabildiğince peyzaj mimarisi disiplininin bu biçimde işletilmesi için çaba harcıyor PMO Bursa Şube Başkanı ve Çağdaş Grup Başkan Adayı Fulya Akfidan Sevim.

Çok önemli birkaç projeden bahsettik birlikte. Bunların içinde gerçekleşmesi halinde Bursa için harika olacağına inandığım en kıymetli girişim bence ‘Bursa Büyük Bahçe Projesi

“Bursa verimli toprakları ve zengin doğasıyla ülkemizin en önemli şehirlerinden biridir. Ancak sanayi ve yapılaşma gibi faktörler, şehrimizin yeşil alanlarını ve doğal alanlarını giderek azaltmaktadır. Bizler Bursa’yı rekreasyon alanlarıyla zenginleştirilmiş, yeşil bir şehir haline getirmeyi ve aynı zamanda fidanlık sahiplerine destek olmayı hedefleyerek Bursa Büyük Bahçe Projesini hayata geçirmeyi planlıyoruz. Bu proje şehrimize nefes aldırırken, fidanlık sahiplerini tek bir çatı altında toplayacak. Bitki Borsası’nı en büyük şehir haline getirerek sektörümüze ve şehrimize değer katacağız” diyor Akfidan Sevim.

Şöyle düşünün, ülkenin en büyük fidan üreticisi şehri Bursa’da özellikle de Kestel ilçesinde yetişen fidanlar burada topraktan söküldükten sonra Yalova’ya götürülüp toptancılara satılıyor, oradan da Bursa’daki fidanlıklara satılarak yeniden Bursa’lı birinin bahçesine dikiliyor.

İşin daha da garibi, bu döngüden en az kazançlı çıkan Bursalı fidan üreticisi oluyor. Oysa bahsedilen proje hem fidan üreticilerini bir çatı altında birleştirecek, hem de Bursalıların hafta sonunda ağaçların arasında vakit geçirip alışveriş yapabilecekleri muhteşem bir alan sunacak şehre.

Çok önemli bir diğer proje de Akıllı Şehir Ormanları projesi. Paris Antlaşmasının bir uzantısı olan Yeşil Mutabakat’ın bir gereği olarak karşımıza çıkan ve Bursa iş dünyası tarafından da desteklenen projede amaç karbon ayak izinin düşürülmesi. Bir diğer şekilde söylersek; endüstriyel bir tesisin doğaya saldığı sera gazı telafisinin karbonun yer ekosistemlerine yeniden bağlanmasını sağlayan peyzajlarla sağlanmasından edilmesinden bahsediyoruz.

Proje şöyle çalışacak. Çevreye duyarlı ve sürdürülebilir bir kentleşme modelinin oluşturulması sayesinde iş dünyası üretimleri ile yarattıkları karbon ayak izini böyle projelere verdikleri desteklerle düşürdüklerini özellikle Avrupa’daki iş ortaklarına anlatacaklar ve dünyanın sürdürülebilirliğine katkıda bulunan firma olarak alışveriş yapılması uygundur unvanı alacaklar.

Ticaret ve Sanayi Odası ile bu konuda işbirliği yapmak için kolları şimdiden sıvayan Peyzaj Mimarları Odası Bursa Şube Başkanı ve Başkan Adayı Fulya Akfidan Sevim, önümüzdeki dönemde bu projeyi hayata geçirerek Bursa Kenti Yeşil Alt Yapı master planının etap etap uygulanabilirliğini de sağlayacak.

Projeler çok, seçimlerse yakın. Önümüzdeki hafta sonu herkes için heyecanlı olacak gibi görünüyor.

 

 

Ya Bursa’ya demokrasi geldi ya da başka bir iş var!

Ya Bursa’ya demokrasi geldi ya da başka bir iş var!

1997 yılında başladığım gazetecilik hayatımın en ilginç, dengeleri en karmaşık seçimini yaşıyorum…

Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendi iç çekişmeleri ve bir türlü oturmayan siyasi dengeleri nedeniyle, Mudanya, Gemlik ve Nilüfer’de adaylık açıklamasını sürekli ertelediğini biliyoruz.

Hani iş o noktaya geldi ki; ‘Sayın CHP seçmenleri işte koltuk, işte sandık, siz bizim partiye hele bir oyunuzu verin, biz de elbet seçimden sonra o koltuğa uygun adayı belirleriz, koltuğu boş bırakacak halimiz yok ya…’ şeklinde pişkince bir açıklama ile çıkacaklar karşımıza diye korkar oldum.

Yine de CHP için bu durum çok sürpriz değil, zira güç dengesi dağınık bir partide herkesin kendi iktidarını oluşturma hevesi mevcut olduğundan yaşananları doğal karşılamak adetten oldu.

Fakat gelin görün ki, işlerin hiç de böyle yürümediği, emirin her daim demiri kestiği, başların karar kılıçlarının önünde saygıyla eğildiği AK Parti’de de işler karışmaya başladı.

İlk olarak 3 dönem kuralının esnetilmesi, hatta esamesinin dahi okunmaması suretiyle bir kez daha Osmangazi Belediye Başkan Adayı olarak adı açıklanan Mustafa Dündar konusu var konuşulması gereken.

Seçim sürecinin en başında 3 dönem kuralına takıldığı için aday gösterilmeyeceğine kesin gözüyle bakılan Dündar, partililer yerine aday arayadursun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aday olarak elini kaldırdığı isim olmayı başardı.

Adaylığı açıklanana kadarki süreçte adı zaman zaman Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı için de geçen Dündar’ın Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı ve AK Parti Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Alinur Aktaş ile arasının limoni olduğunu bilmeyen yok sanırım. Adaylık açıklamasında da çok samimi bir hava çizmedi ikili. Buna rağmen dün gazete manşetlerine düşen CHP Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Bozbey ve Mustafa Dündar’ın samimi pozları ‘hayırdır inşallah’ dedirtti pek çoğumuza…

Mustafa Bozbey ile birlikte Panorama 1326 Müzesi’nde Osmangazi Meydanı maketini inceleyen Dündar hayli mutlu görünüyordu. AK Parti tabanında tepkiyle karşılanan bu pozlar CHP tabanı için de pek mutluluk verici değildi, zira CHP Osmangazi Belediye Başkan Adayı Erkan Aydın’ın adı çoktan açıklandı.

Ya demokrasi Bursa’da tüm Türkiye’den önce geldi (böyle bir şey olmasını ve tüm belediye başkanlarının seçildikleri dakika parti rozetlerini bir kenara koyarak, ‘tüm vatandaşın başkanı oluyoruz’ diyerek işlerine sarılmalarını çok arzu ederim. Fakat seçilene kadar elbette partisinin adayının seçilmesi ile ilgili ekip çalışması yapmalıdır herkes…) ya da kendilerini bölgelerinin en şanslı ismi sayanlar seçim sahtı mahalindeyken de birlikte poz vermekten çekinmiyor. Sonuçta ortada bir güçler dengesi mevcut…

Bugün bir basın toplantısı düzenleyerek geçtiğimiz 5 yılını değerlendiren ve yapılanları, yapılmak istenenleri anlatan Mustafa Dündar’daki o kendinden çok emin hava da bunun göstergesi gibi geldi bana.

OSMANGAZİ BELEDİYE BAŞKANI MUSTAFA DÜNDAR, “DÖNÜŞÜM SADECE, BELEDİYE VE BAKANLIKTAN BEKLEMEK DOĞRU DEĞİL. BAKANLIK VE BELEDİYEYİ ZORLAYARAK, ‘BİZ ANLAŞTIK. BİZ BU İŞİ YAPACAĞIZ. BİZE ŞU YÖNÜYLE YARDIMCI OLUN’ DİYE VATANDAŞIN DA BİZE GELMESİ GEREKİYOR” DEDİ. (ABDULLAH ÇİBİR/BURSA-İHA)
Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, “Dönüşüm sadece, belediye ve bakanlıktan beklemek doğru değil. Bakanlık ve belediyeyi zorlayarak, ‘Biz anlaştık, bu işi yapacağız. Bize şu yönüyle yardımcı olun’ diye vatandaşın da bize gelmesi gerekiyor” dedi.

Osmangazi’nin süregelen ve yapılması için hem zamana hem de bütçeye ihtiyaç duyan büyük projeleri olduğunu hatırlatan Dündar, yaşanan felaketler karşısında Türkiye ekonomisinin halen ayakta kalmasını başarı olarak yorumladı.

Osmangazi Belediyesi ile Büyükşehir Belediyesi arasında kimin yaptığına ilişkin bir türlü anlaşılamayan ‘Hisar Projesi’nden de bahsedildi toplantıda. Pek çok kurumun kentsel dönüşüm olarak kabul etmediği Osmangazi Belediyesi’ne ait kentsel dönüşüm çalışmalarının yıkıp yeniden yapmak yerine bir rezerv alan oluşturan yapısından da…

Tüm bunları daha önce defalarca yazıp çizdiğimden şunu vurgulamayı yeterli buluyorum, AK Parti tarihinde eşine az rastlanır bir iltimasla yeniden Başkan adayı olarak işaret edilen Dündar, bu seçimlerden emin, sonraki seçimlere hazırlık yapıyor gibi…

İşlerin karışık olduğu bir başka nokta da Kestel konusu malum…

Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır’ın partinin ileri gelenleri tarafından sarf edildiği söylenen ‘O varsa ben yokum!’ çıkışının ardından son anda belediye başkan adaylığı listesinden silinmesi ve yerine neredeyse 3 yıldır aralarında bir çekişmenin yaşandığını bildiğimiz Ferhat Erol adının yazılması bardağı taşıran damla oldu.

Bu kez hep olduğu üzere ‘affını isteme’ olayı da gerçekleşmedi. Eski usul, bildiğiniz, dümdüz istifa etti AK Parti’den Önder Tanır. Hemen ardından da İYİ Parti ve Yeniden Refah Partisi ile görüştüğü söylentileri başladı kulislerde.

Her iki parti ile de görüşen, kendisinin istifasının ardından Kestel Belediye Meclis Üyeleri Samet Sönmez, Hasan Aras ve Serkan Güler’in de AK Parti’den istifası ile AK Parti’yi 20 yıldan sonra ilk kez Kestel’de muhalefet durumuna düşüren, gündem maddelerinde eşitliğin oluştuğu noktalarda muhalefetten yana oy veren, son olarak da meclisi Fatiha okutarak kapatan Önder Tanır’ın tercihinin Yeniden Refah Partisi olacağını tahmin etmek pek de güç olmadı.

Tanır bugün itibariyle Yeniden Refah Partisi üyesi olduğunu netleştirdi. YRP Kestel Belediye Başkan Adaylığını da duyurdu.

İlginç bir tablo var hasılı Bursa’da…

Kendi partisinin adayından hoşlanmayanların karşı partinin adayı ile hemhal oluşları bir yana, kimin hangi partinin adayı olacağına yönelik de bir karmaşa mevcut.

Söylediğim gibi, ya gerçekten demokrasinin dibini yaşıyoruz, herkes hizmet için, halk için kendini paralıyor ya da işin içinde başka bir iş var da bizim aklımız pek ermiyor…

Tüm bunlar bir yana CHP’de örgütün kayıtsız şartsız evet diyeceği ender isimlerden biri olan Ceyhun İrgil, kendisine büyükşehir belediye başkan adayı olmadığı için kırgın olduğunu söyleyen bir vatandaşa sosyal medyasından verdiği yanıtta şöyle demiş;

“Lütfen kırgın olmayın. Halka sorulmadan, eğilim yoklaması olmadan seçilmişlik olmaz. Tutumum kişisel değil ilkesel. Günü kurtarmak değil, yüzyılları inşa etmek önemli. Prensip ve değerlerden vazgeçmek etik olmaz, vazgeçtiğimiz için bunun sonuçlarını yaşıyoruz.”

Milletvekilliği sıralaması ön seçim ile belirlenen ve iki dönemdir ön seçim yapılmadan kendisine adaylık teklif edildiği için CHP Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığını kabul etmeyen İrgil önemli bir siyaset dersi vermiş yine.

Bana yeni bir hayat şansı veren ellerinden öpüyorum sevgili doktorum…

‘Fay hatlarımız bile belli değil!’

‘Fay hatlarımız bile belli değil!’

6 Şubat depremlerini anmamızın hemen ardından ülkemizin gerçekleşme ihtimalinden en çok korktuğu depremden, meşhur adıyla ‘Marmara depremi’nden bahsetmeler yeniden başladı.

Başlamalı da, zira ülkenin büyük bölümünün deprem kuşağında olduğu ve ülke ekonomisini ayakta tutan sanayinin de yine deprem riskini en çok yaşayan bu bölgelerde kurulu olduğu düşünülürse, bu kez yıkım devasa olur.

Canlarımızı kaybetmek, mallarımızı kaybetmek bir yana, bütün ülkenin sanayi ve ekonomik merkezleri ve bu alanlarda iş görecek insanları bir biçimde zarar göreceğinden iflas bayrağını çeker, kepenkleri kapatırız.

Kısaca ‘ülkeyi kapattık gidiyoruz’ deyip bitiririz bu işi.

Bu konulara kafa yormaya, öğrendiğim kıt kanaat bilgilerle üzerinde biraz düşünmeye başladıkça, bunca yetişmiş beyin, bunca konusunda uzman insan nasıl olmuş da sanayi üretimini, ticaret merkezlerini deprem gibi bir gerçekliği es geçerek ve her türlü doğa tahribatının olmasını da göze alarak batıya kaydırmış anlayamıyorum.

Oysa Doğu ve İç Anadolu da ne çekiyorsa gelişememişlikten, daha doğrusu gelişmesinin önüne geçilmesinden çekiyor ülke kuruldu kurulalı.

Çok su kaldıracak olan, bu ülkenin merkezlerini tek bir bölgede toplamak yerine ulaşım ağlarını geliştirerek tüm bölgelerin kendine has merkezler halinde gelişmesine imkan tanımak biçiminde yapılanmamızı kimin engellediği ya da böyle bir yapılanmanın neden kimsenin aklına gelmediği meselesini başka bir yazıda tartışmak üzere yeni yapılan Marmara Depremi açıklamasına dönmek istiyorum.

Depremlerin yıl dönümü nedeniyle Kandilli Rasathanesi’nde bir değerlendirme toplantısı yapan Rasathane Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, Marmara’daki büyük sismik boşluğa dikkat çekerek boşlukta sürekli bir enerji birikmesi oluştuğunu söylemiş.

“Bu sismik boşlukta yaklaşık olarak 130 kilometrelik bir mesafeden bahsediyoruz. Bir gün kırılacak, çünkü oraya enerji dolmaya devam ediyor. Bu fayın tek parçada mı, 3 parçada mı, 2 parçada mı kırılacağı tabii ki bir soru işareti ama bu coğrafyada 7’nin üzerinde bir deprem yaşayacağımız açık!” diyerek.

Elbette bu kırılmanın ne zaman olacağına ilişkin pek çok farklı bilgi var, ancak kırılmanın gerçekleşeceği çok açık.

Peki Bursa bu işin neresinde?

Daha doğrusu işler Bursa’da ne alemde?

Bursa, plansızca programsızca hareket eden, oradan oraya savrulan, iyi niyetli pek çok girişimin dahi plansızlığa kurban gittiği, deprem yumağının en karmaşık olduğu noktalardan birinde bence.

En önemli sorunumuz geleceğe dönük bir planı olmayan Bursa’nın fay hatları ile ilgili kamuya açıklanmış bir çalışmasının da bulunmuyor oluşu.

Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı Engin Er, 2023 yılı sonuna kadar tamamlanması konusunda çalışmaların yürütüldüğü, ancak işlerin bir noktada tıkanması ile birlikte tamamına erdirilemeyen, 2040 Çevre Düzeni Planı konusunda tüm akademik odaların kendilerine düşen ölçüde katkı sunduğunu, söyledikten sonra şu acı gerçekleri dile getirdi;

“Önce Valiliğe, sonra Büyükşehir’e sonra bakanlığa, elden ele dolaşan bu plan hiçbir şekilde onaylanmadı. Hala bizim bir bölü 100 binlik planlarımızda doğal afetler yok, çünkü 1998’de yapılan plan yürürlükteydi şimdiye kadar. 1999 depremi o plan yapılırken gerçekleşmediği için doğal afetleri plana almak da düşünülmemişti!”

Tek eksiğimiz plan da değil üstelik. Daha önce durumu pek çok toplantıda izah eden ve Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanlığı’nı bırakmaya hazırlanan Er, planı olmayan Bursa’nın fay hatları ile ilgili yeterli çalışması olmadığını bir kez daha hatırlatarak şöyle söyledi;

“Bizim çok eksiğimiz var. Mesela mikro bölgeleme çalışmalarımız eksik. Bu çalışmalar yapılmadan sen nasıl kentsel dönüşüm yapıyorsun? Bursa’da henüz bakanlığın haritalarında da yer almayan 95 kilometre uzunluğunda, 7.3 büyüklüğünde deprem üretme potansiyeli olan bir fay hattı var. Hiçbir belediye fay hatlarına yönelik çalışma yapmıyor! Bursa’nın kentsel dönüşümden önce mikro bölgeleme çalışması yaparak şehrin fay hatlarını belirlemesi lazım. Mikro bölgeleme çalışması yapmadan kentsel dönüşüm yaparsanız bir yerden binaları alırsınız, fay hatlarının üzerine getirirsiniz! İstanbul, Balıkesir bu işleri bitirdi. Bursa daha başlamadı bile. Yetkililerle akademik odalar iyi bir uyum içerisinde değil. Bunu bütün Bursa için söylemek mümkün.”

İlk kez duymadığım, aslında sarsıcı, ancak tam olarak bir Bursa gerçeğini özetleyen sözler bunlar.

Fay hatlarının imar planlarına işlenmesini geçtim, fay hatları konusunda mikro bölgeleme çalışmaları dahi yapmayı bitiremeyen Bursa’da yepyeni bir inşaat yapma biçiminin gelişmesi ile kentsel dönüşümün nasıl bir dönüşüme dönüştüğüne dair duyduğumuz gerçekler ise hayli acı.

Akademik odaları bu konuda göreve çağıran katılımcıların açıklamasına göre şimdilerde, kentsel dönüşüme giren mevcut yıkılan binanın molozları serilip sıkıştırma dahi yapılmadan üzerine radyan temel atılarak yeni bina yapılmaya başlanıyormuş. Hangi inşaatlar, hangi firmalar, hangi kentsel dönüşüm çalışmaları için geçerli olduğunu kestiremediğim bu duruma bir tepkinin şart olduğu da ortada.

Yoksa tüm bu yanlışların sonunda 6 Şubat depremlerinin ardından yapılan depremsellik tahlillerinde İstanbul’un önüne geçen bir risk hali taşıyan Bursa’da şehir bize tepkisini kocaman bir tokat atarak gösterecek gibi…

 

 

 

 

 

Partizanlık değil insanlık lazım

Partizanlık değil insanlık lazım

Felaketin üzerinden tam bir yıl geçmiş…

Geçmiş demek manasız geliyor aslında, o kara gecenin bize getirdiği ne kadar kötülük varsa yapışıp kaldı üzerimizde, gitmiyor, biz içinde debelendikçe daha da batıyoruz sanki…

Bir yıl önce nasıl bir yaşam hayal ettiğini düşünenler, şimdilerde nasıl bir ölümün onları beklediğini düşünme evresine geçtiler. Hepimiz kapısını kapattığımızda kendimizi güvende hissettiğimiz evlerimizin aslında kumdan kalelerle eşdeğerde yerler olduğunu çoktan anladık diye düşünüyorum. Bir de yemyeşil dümdüz ovaları bırakıp da dağ yamaçlarına köylerini kuran atalarımızın bizden çok daha öngörülü ve şehirleşme bilinci içinde olduklarını fark ettiğimizi düşünüyorum.

Kısacası yüzyıllarla birlikte ileriye gitmesi gereken bilinç düzeyini geriye doğru hareket ettirmeyi başaran Türkiye’de bir yıl önce yaşadığımız karanlığın da giderek çoğalması boşa değil.

Depremi unutmadık belki, çünkü biz de yaşayabiliriz korkusu yerleşti bir kez yüreklere, fakat depremzedeleri unuttuk, hatta en sevdiklerini, evlerini, işyerleri, dolayısıyla kendilerini kaybeden bu insanlara karşı tehditvari konuşmalar yapmayı da hak bulduk kendimizde.

Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı!” cümlesinin depremden sonra sarf edilen en acı cümlelerden biri olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim doğrusu. Depremin üzerinden bir yıl geçmişken, depremin yaralarını sarmakla mükellef bir hükümetin en başındaki ismin ağzından çıkan bu sözler yarayı kanatmıştır demekle yetinmek istiyorum.

Bugün her ne kadar;

Hayatımızın hiçbir döneminde ayrımcılık yapmadık, yapmayız. Birileri Hatay’da söylediğimiz hükümet ve yerel yönetimlerin işbirliğine işaret ettiğimiz ifadelerin üzerinde tepiniyor. Yıllardır şu hakikati sürekli dikkate getiriyoruz. Hükümet olarak biz tüm belediyelere bütçeden almaları gereken payı eksiksiz gönderdik. İstanbul’undan İzmir’e, Ankara’sından Hatay’a muhalefet belediyelerinin şehirlerine hak ettiği hizmeti kazandıramamasının tek sebebi beceriksizlik, iş bilmezlik ve başka hesaplar peşinde koşmalarıdır” sözleri söylense de kanayan yara kapanır mı, yürekler soğur mu bilemiyorum.

Çünkü gözler görüyor yerle bir olmuş şehirlere sınırlı belediye ödenekleri ile hizmet götürülemeyeceğini, belediye ödenekleri ile şehirlerin yeniden inşa edilemeyeceğini, bütün bir şehrin doyurulup ısıtılamayacağını…

Bir yıl içinde yapılanlar ve yapılmayanlar da ortada zaten…

Mesela 319 bini bir yıl içinde olmak şartı ile 650 bin konut sözü verilmiş, 46 bin konutun kura çekilişi yapılabilmiş. O dönemde de çok konuşmuştuk vadedilen konut sayısının gerçekçi olmadığını, söz konusu rakamların ancak 15-20 yılda yapılabileceğini. Dolayısıyla bölgede çok büyük konut açığının oluşacağını…

TMMOB Şehir Plancıları Odası bir yılda kentleri yeniden inşa etmek sözü yerine bölgesel ölçekten mahalle birimlerine kadar planlı, şehircilik ilke ve esaslarına uygun bir sürecin izlenmesi gerektiğini sıklıkla belirtti. Tüm vatandaşların insanca konaklama alanlarına kavuşturulmasının hemen ardından, bütüncül bir yeniden inşa sürecinin organize edilmesinin önemi üzerinde duruldu.

Fakat depremin üzerinden 18 gün geçmişken acele yer seçim kararları ile kimi bölgelerde kalıcı konut inşaatlarına başlandı. Hızla hareket edildiğinden, yangın, sel gibi farklı doğa olayları düşünülmeden, kırılgan alanlar olarak nitelendirilen alanlarda kentleşme süreci düşünülmeden binalar kondurulur oldu.

Deprem bölgeleri ilçe ilçe, yaklaşık inşaat maliyetlerinin oldukça üstünde rakamlarla müteahhit guruplara paylaştırıldı.

Bütüncül planlama yaklaşımı yerine rezerv alan ve riskli yapı ilanı gibi idari işlemlerle yıkıma uğrayan ilanlarda yapılaşma kararı verildi.

Bugün görüyoruz ki, karar alma süreçlerine halk katılımını engelleyen, plan hazırlama askı ve itiraz süreçlerini devre dışı bırakarak planlamayı bir zaman kaybı olarak gören, vaziyet planı ile gelişigüzel yer seçimi yapan, bütünleşik afet risklerini göz ardı eden, bu aceleci yaklaşım hedeflerine ulaşamadı.

Resmi rakamlara göre depremde 680 bin konut, 170 bin işyeri toplam 850 bin bağımsız birim kullanılamaz hale geldi. 2 Şubat tarihinde resmi makamlarca yapılan açıklamalarda 75 bin afet konutunun Mart ayı sonuna kadar depremzedelere teslim edileceği açıklandı.

Bu da gösteriyor ki, kullanılamaz hale gelen bağımsız birimlerin yaklaşık yüzde 10’u oranında konut yapılabildi.

Üstelik kullanmayı çok sevdiğiniz ‘kadim şehir’ kavramına tamı tamına uyan bu şehirlerde yapılaşma şehrin dokusundan çok uzak biçimde şekillendiğinden, kuvvetle muhtemeldir ki, mecburiyetten birkaç yıl yaşanacak bu deprem konutları kısa süre içerisinde terk edilecek, şehir kendi dokusunu yine kendi kendine örmek durumunda kalacaktır.

Söylenecek şey çok, durumu Bursa açısından değerlendirmeyi başka bir yazıya bırakarak kısacık değinmek istediğim son noktayı izah edeyim; Hataylılar bir yıldır kimsenin kendilerini arayıp sormadığını söylüyor. ‘Biz bu vatanın evladı değil miyiz? Kimse gelmedi bir yıldır. Ben sana oy vermesem de sen bana hizmet etmekle görevlisin. Bir de üstüne tehdit alıyoruz!’ diyor.

Hem CHP kanadını hem de AK Parti kanadını ve diğer partilerin ileri gelenlerini eleştiriyorlar bu noktada. Kimleri alkışlıyorlar biliyor musunuz? O karanlık geceleri aydınlatmak için günlerce uykusuz çabalayan, ülkeyi ayağa kaldıran Volkan Demirel’i alkışlıyorlar mesela, Haluk Levent’i alkışlıyorlar, sosyal medya fenomenlerini, tek yürek olan sanatçıları…

Partizanlık değil, insanlık istiyorlar belli ki…

Sedat Yalçın hayallerin Bursa’sını anlattı

Sedat Yalçın hayallerin Bursa’sını anlattı

Siyasilerin bir makama aday oldukları ilk dakikalarda söyledikleri sistemli çalışmaların gerçekleştirilmemesine o kadar alışmışız ki, Yeniden Refah Partisi Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sedat Yalçın’ın adaylığını açıklarken söylediği; ‘Her hafta sizinle buluşacağız ve Bursa için düşündüğümüz projelerimizi bir biri açıklayacağız’ sözünün böylesine planlı şekilde yerine getirilmesini hayretle ve memnuniyetle karşıladım.

Devlet Planlama Teşkilatının kapatılmasının ardından planlamanın ülkemiz ve dolayısıyla şehrimiz tarihinden çıktığını düşünüyordum. Belki karşımda gördüğüm bu devlet terbiyesi ile yeniden ‘plan nedir, nasıl yapılır, bir şehrin geleceği nasıl şekillendirilir…’ gibi soruların yanıtlarını bulabiliriz.

İlk toplantıda geliştirdiği ‘Kent vizyonu’nu anlatmayı tercih eden Sedat Yalçın, Bursa’yı tepeden tırnağa yeniden planlamak ve bunu yaparken de çevreci bakış açısını sonuna kadar kullanmaktan yana tercihte bulunmuş.

Tercihte bulunmuş diyorum, çünkü şunu da diyebilirdi; ‘Yapı stokumuz eksik, dolayısıyla yeni yüksek katlı yapılar yapacağız, sanayiye ihtiyacımız var, tarım arazilerini sanayiye açacağız, insan gücüne ihtiyacımız var, göç almakta sınır tanımayacağız…’ üstelik tüm bunları söylerken, bahsi olunan büyümeyi destekleyecek hizmetlerden hiç bahsetmeyebilir ya da birkaç kavşağın trafiği çözeceğine, üretimle uğraşması gereken sanayicinin emlakçılık yapmasının ülke kalkınmasına katkıda bulunacağına, hatta göçmenlerin şehrimiz için ucuz işgücü sağlamasının çok iyi fikir olduğuna da değinebilirdi.

Bütün bunlar elbette bakış açısı ve tercih meselesi…

Şimdi hiç yalan yok, Sedat Yalçın anlattı ve ben hayalimdeki şehrin inşasını aklımda canlandırdım. Nüfusun kontrol altında tutulduğu, temiz teknolojiye geçen sanayi üretimi ile şehirle dost üretimin gerçekleştiği, tarım alanlarının korunduğu, tüm su kaynaklarının sonuna kadar en iyi biçimde değerlendirilirken su döngüsüne de büyük önemin verildiği, bir yandan sosyal belediyecilik yapılırken diğer yandan ‘Modüler konut fabrikası’ gibi şehir için çok gerekli ve çok ileri bakış açısının ürünü yaklaşımların getirildiği bir şehirleşme modeli…

Kırsal alanlarda ahşap konutlar, sahil bantlarında İtalya’da gördüğümüz şirin yerleşimler…

İlk toplantısında kent vizyonunu anlatan Sedat Yalçın’ın çok çok beğendiğim üç projesinden bahsetmekte yarar görüyorum.

İlk proje ‘Bursa Gelişim GYO’, bu sayede Bursa Büyükşehir Belediyesinin uygun fiyatlarla kiraya verilmek ve talep edilirse satılmak koşuluyla konutlar üretmesi planlanıyor.

İkinci proje ile Bursa sahillerinde bir yüzer ada oluşturulacak. Sosyal ve sportif faaliyetlerin merkezi haline gelecek olan yapının kullanımından elde edilen bütün gelir ise şeffaf bir biçimde Bursaspor’a aktarılacak.

Üçüncü proje ise gecelik konaklaması 1.5 gece ile sınırlı olan, turizm fakiri Bursa için turizmi gelir kapısı haline getirecek adımlar atılacak.

Şehrin merkezinde Hanlar bölgesi ve Tophane’yi de içine alan projeye Emirsultan ve Yeşil de eklenecek. İznik tarihi dokusu itibariyle yeniden ele alınacak. Tarihi mekanlar ve butik otellerle hareketlendirilecek. Kongre turizminin merkezi olarak Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi değerlendirilecek.  Bursa’nın sıcak su kaynakları sağlık köyleri olarak yeniden kullanıma sunulacak. Sıcaksu bölgesindeki TOKİ planı gibi planlara yer verilmeyecek…

Şehir için en kıymetli vaatlerden biri de Doğanbey TOKİ konutlarının da içinde bulunduğu bölgenin İnönü Caddesine kadar olan bölümü park olarak değerlendirilecek. Bölgenin alt kısmına ise bedesten tarzı yapılar eklenerek ticaret canlı tutulacak, tarihi dokuya uyum da sağlanacak.

Vaatlerin çok güzel, hatta birbirinden güzel olduğunu söylemeye gerek yok. Kim istemez Bursa’nın sahillerinin İtalya’nın sahil kasabalarındaki gibi görünmesini ve oradaki turistik zenginliğe kavuşmasını.

Kim istemez şehir merkezinin Viyana gibi yeşil ve tarihi dokuyla iç içe olmasını ve bu güzelliğin yarattığı zenginlikten yararlanmayı.

Kim istemez tarım alanlarının korunmasını ve tarım 4.0 gibi teknolojinin de işin içine girdiği üretimlerle kazancına kazanç katmayı.

Kim istemez teknolojik sanayinin ön planda olmasını ve küçük, temiz sanayi alanlarında şimdiki kazançların 10 belki 20 katının kazanılmasını.

Gönül neler ister de, bunların olması için haliyle bütçe lazım. Benim de sorum bu yönde oldu Sedat Yalçın’a; yakın zamanda ‘Yerel yönetimlerle genel yönetimler aynı olmazsa o bölgeye hizmet zor gelir’ minvalinde bir açıklamada bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu sözleri üzerine nasıl bulunacak bunca yatırım için para?

“Biz Cumhur İttifakının içinde bir partiyiz. Bursa için taleplerimizi çekinmeden dile getireceğiz, Bursa’nın kazancını Bursa’ya getireceğiz, üstüne olması gerekenleri de alacağız. Üstelik bu projelerin büyük bölümü finansını kendi içinden sağlayacak projeler olduğu için hayallerimizi gerçekleştirmekte sıkıntı yaşamayacağız” diyerek yanıtladı beni.

Görünen o ki, YRP Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sedat Yalçın’ın başkanlık koltuğuna oturması halinde şehir birkaç yıl şantiye halini alacak, ama muhteşem bir sonuç çıkacak ortaya. Sedat Yalçın’ın seçilememesi halinde de kendisinden ve projelerinden yararlanılması bizi bir adım ileriye götürecektir kanaatimce.

CHP’de meclis üyeliği savaşları

Cumhuriyet Halk Partisi Bursa örgütleri, Belediye Meclis Üyeliklerinde ön seçim için sandık başındaydı bu hafta sonu. Kıyasıya bir yarış oldu. Yarışın en hareketli olduğu bölge de her zamanki gibi Nilüfer’di.

Meşhur anahtar listeler yine yarışın favorisiydi tabii. Mevcut Nilüfer İlçe Başkanı Özgür Şahin ve Önceki Dönem Nilüfer İlçe Başkanı Fırat Yılmaz’ın yaptığı listeler yarıştı seçimde. Geçmiş yönetimin anahtar listesinde yer alan Gökçe Güney, Ata Erk şanlı, Salih Güleç, Resul Tarman, Ekrem Erk, Özlem Akbaş Önsoy, Tuğçe Savaş, Gülver Deniz ilk sıralarda yer aldılar.

Mustafa Bozbey’in desteği ile ilçe başkanlığına seçilen Özgür Şahin’in anahtar listesinin delinmesi ve ilk sıralara Fırat Yılmaz ekibinin listesindeki isimlerin oturması Genel Merkez tarafından nasıl okunacak? Burada asıl sorulması gereken soru bu bence.

Birkaç da sorun var bu noktada…

İlk sorun belediye başkan adayı belli olmayan ilçe belediyeleri için belediye meclis üyeliklerine ön seçim yapılıyor olmasında.

Hele hele kulağıma gelen bir duyum var ki, evlere şenlik. İkinci önemli sorunu bu duyum oluşturuyor. İlçe binasının küçük olması nedeniyle seçimlerin yapıldığı süreç Nilüfer’de biraz sıkıntılı geçmiş gibi görünüyor. Uzun süreler boyunca soğukta beklemek zorunda kalan üyeler zor zamanlar geçirmişler.

İlçe başkanı Şahin; ‘Üyelerimizin ilçe binamızın yerini öğrenmesi için seçimi kendi binamızda gerçekleştirdik’ demesini bir yana bırakırsak, üyelere; ‘Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem bina vermediği için seçimleri ilçe binasında yaptık’ gibi açıklamalarda bulunulmuş.

Kendisinden salon talebinde bulunulmadığını ve durumdan haberdar edilmediğini belirten Turgay Erdem, ‘Bana söyleselerdi örgütüm için en güzel salonu açardım’ diyor, bilginiz olsun istedim…

 

 

 

Sedat Yalçın Bursa’yı tanıyor da partisini tanıyor mu?

Sedat Yalçın Bursa’yı tanıyor da partisini tanıyor mu?

Türkiye tam gaz yerel seçimlere giderken, Bursa’daki aday sürprizi Yeniden Refah Partisi’nden geldi.

AK Parti’nin önceki dönemlerinde Bursa İl Başkanlığı görevini yapmış olan Sedat Yalçın’ın Yeniden Refah Partisi’nin adayı olması herkesi şaşırttı.

Yalçın’ın Almira Otel’de düzenlediği toplantıya katıldık. Öncelikle belirtelim; Yalçın, güler yüzlü, heyecanlı ve yıllarca galiba bu adaylığı beklemiş gibi içi kıpır kıpırdı.

Toplantı başlayınca gördük ki Yalçın, dersine iyi çalışmıştı.

Kentin deprem, barınma, çevre, turizm gibi problemlerini nasıl çözeceğini ya da nasıl geliştireceğine kah Londra’dan kah Viyana’dan kah Roma’dan örnekler verdi.

Turizmin gelişmesinin sosyal hayatla olacağını, 135 kilometrelik kıyı bandının yanısıra İznik, Gemlik ve Bursa’nın tarihi mekanlarını etkinliklerle nasıl sosyal hayata, turizme katacağını veya katılabileceğini anlattı. İznik’in önemini ve inanç turizmi ile nasıl uçacağını vurguladı.

Dedik ya dersine iyi çalışmış ve Bursa’yı çok iyi tanıdığı belliydi. Eksik olan; aday olduğu partiyi tanımıyor olmasıydı. Çünkü Yeniden Refah Partisi’nin 31 Mart 2024 yerel seçimlerindeki sloganı bile ‘Ahlaklı belediyecilik.’

Peki bu ne demek?

‘Herkesin ve her yerin namus bekçiliği bizden sorulacak’ demek.

Sedat Yalçın’a soruyorum: Bursa’da sahil bantlarında kızlı erkekli oturup gitar çalan gençlere partiniz ‘ahlaksızlar’ olarak bakarsa ne olacak?

Bursa’da düzenlenen kızlı erkekli festivaller öncesi Yeniden Refah Partisi’nin arka bahçesi Milli Gençlik Vakfı sosyal medyadan o etkinliklerin iptali için Vali ve size çağrılar yaparsa dönüp de MGV’ye ‘Susun bakalım; Roma’da, Londra’da, Viyana’da böyle değil bu işler’ diyebilecek mi?

İznik’e inanç turizmi için gelen yabancı misafirler ayin sonrası İznik kıyısı kenarında kızlı erkekli alkollü partiler yaparsa, partilileri din elden gidiyor diye Sedat Yalçın’ın kapısına dizildiğinde Roma’yı örnek gösterebilecek mi?

Geçtiğimiz genel seçimlerde Sakarya’daki kadın adayın fotoğrafını seçim minibüsünün üzerine bile basmayan bu parti, yarın Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne işe alınacak kadın adayların kılık kıyafetine karışırsa il yönetimine ‘Burası bir Avrupa Belediyesi’ diyebilecek misiniz?

Dedik ya Sedat Yalçın Bursa’yı iyi tanıyor da biz de aday olduğu partiyi bilmiyor değiliz.

Bir adaylık, bir istifa, kartlar yeniden karılıyor

Bir adaylık, bir istifa, kartlar yeniden karılıyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün düzenlenen törenle Bursa’nın tüm adaylarını açıkladı. Böylece yerel seçimler için start tam olarak verilmiş oldu, çünkü pek çok parti adaylarını açıklamak için AK Parti’nin elini görmeyi bekliyordu.

Oyunun artık en azından AK Parti açısından ‘el açık’ biçiminde oynandığını söylemek mümkün.

AK Parti teşkilatlarına ‘yarını beklemeden bugünden ev ev, sokak sokak çalışmalara başlayın’ talimatı verildi.

Konuya elbette Bursa açısından bakacağız.

Bursa’da AK Parti’nin adaylarını açıklamasının dışında adaylarını açıklamak için Yeniden Refah Partisi ile AK Parti arasındaki ittifak görüşmelerinin sonuçlarının ne olacağını bekleyenler de olduğunu ekleyelim hemen, çünkü yazının gidişatında bu ayrıntı çok önemli olacak.

Malumun ilanı gerçekleşti, ittifak söz konusu olursa adaylığının çekilmesi ihtimali konuşulan YRP Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sedat Yalçın’ın geçtiğimiz günlerde Ortak Akıl programında yaptığı iddialı çıkış yerini buldu.

Hatırlayalım ne demişti Sedat Yalçın; “Denklemi bir de tersten okumak mümkün. AK Parti İstanbul ve Ankara’yı çok istiyor, bizim bu şehirlerde kendisine destek vermemiz için AK Parti’nin de bize Bursa’yı bırakması ihtimali gündeme gelebilir. Yani AK Parti Alinur Aktaş’ın adaylığını geri çekebilir desteğimiz karşılığında!”

Aday adaylarının açıklandığı toplantıda Cumhurbaşkanının Alinur Aktaş’ın adaylığı konusunda kararlı olduğunu görmüştük zaten. Dolayısıyla ittifakın gerçekleşmesi halinde en iyi ihtimalle ittifaktan iki aday yarışacaktı Bursa’da.

İkinci ve daha kuvvetli ihtimal gerçekleşti, ittifakta ipler koptu. YRP Genel Başkanı Fatih Erbakan; genel seçimlerde yediği siyasi kazığı bu kez yememekte kararlı olduğunu gösteriyordu. Pazarlıkların uzamasının ve sürekli tekrarlanmasının nedeni de buydu zaten.

Beş önemli gerekçe açıklandı. En önemli gerekçe, ‘milletimiz ve teşkilatlarımız ittifak içinde bulunmamızı istemiyor!’ gerekçesiydi bana göre. İttifakın bozulmasının ana nedeni ise AK Parti’nin makul teklifler sunmamış olmasıydı.

Genel seçimlerde Cumhur İttifakının içinde yer alıp 5 milletvekili ile Meclis’te temsil edilen, bu sonuçla Millet İttifakının içindeki kendilerinden çok daha az oy alan partilerin gerisinde kalan YRP, bu kez belediye meclis üyelikleri ile yetinmeyeceğini pazarlıkların en başından beri dile getiriyordu zaten.

Şimdi Yeniden Refah Partisi açısından kağıtları bir kez daha karma, kalan adayları ilan etmek için kolları sıvama vakti. Bu kolları sıvama ve bir kez daha artıyı eksiyi düşünme kısmına İYİ Parti’yi de eklemek lazım.

Sedat Yalçın’ın yaptığı açıklamalarda ısrarla ‘ilçe belediye başkan adaylıklarında da ciddi sürprizlerimiz olacak’ demesinin vardır elbet bir hikmeti…

Zira AK Parti’nin dün yaptığı adaylık açıklamasının ardından Kestel Belediye Başkan Adayı olarak ilan edilmeyen Önder Tanır bugün sabah saatlerinde istifasını açıkladı sosyal medyadan.

Affını istememek, istifa edebilmek son günlerde gerçek bir cesaret işi ve Tanır’ı harcayanın da bu cesareti olduğunu bilmeyen yok. Yine bir diğer taraftan her yanından kemirilen bir kurabiye gibi delik deşik olan Bursa’yı sadece cesaretin kurtaracağını da eklemek lazım cümlemize…

Tanır’ın aday gösterilmemesinin nedenini belirli çıkar odaklarının talepleri doğrultusunda hareket etmemesinin partinin üst kademelerinde rahatsızlık yaratması ve Tanır öznesini aradan çıkararak sorunu çözmeye çalışmaları olarak açıklayabilirim. Hatta iş ‘o varsa ben yokum’ noktasına kadar gelmiş…

Burada Önder Tanır’ın aradan çıkması ile çözüleceği umulan sorunun rant odakları için kazanç, Bursa için dev bir kayıp olacağının da altını çizmek lazım.

Gelişmeler affını istemek yerine istifa etmek şeklinde seyrederken, hemen ardından Tanır’ın başka bir siyasi partiden aday olacağı konusu geldi gündeme…

İşe siyaset penceresinden bakacak olursak, eğer yeniden adaylık gibi bir ihtimal varsa, iki parti var önümüzde ihtimal olarak, Yeniden Refah Partisi ve İYİ Parti…

Yakın gelecekte Önder Tanır’ın nasıl bir yol izleyeceğini hep birlikte göreceğiz, iktidarın İstanbul’a odaklanıp unuttuğu Bursa’da yerel seçimin nasıl kıyasıya rekabet ortamında yaşanacağını da göreceğiz…

Bursa’nın artık tüm adayları belirlenmiş biçimde seçim atmosferine girmesi hepimiz için en hayırlısı…

Çok sürprizli bir seçim olacak…

O yılanlar artık bin yaşamayacak!

O yılanlar artık bin yaşamayacak!

Bugün başka bir konuyu ele alacaktım ama malum, gündem Yeniden Refah Partisi ve tabii ki Genel Başkanı Fatih Erbakan.

Ben bu yazıyı kaleme almadan yaklaşık yarım saat önce seçimde nasıl bir konum alacakları Fatih Erbakan tarafından açıklandı.

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı, ana hatlarıyla 14 Mayıs seçimlerinden sonra iktidarın ekonomik krize çare bulamadığını, Gazze konusunda samimi olmadığını, 31 Mart 2024 seçimlerinin bir yerel seçim olduğunu anlattı.

Daha sonra AK Parti ile yol yürümeyeceklerini açıklayarak, büyükşehirlerde kendi adaylarına oy isteyeceklerini açıkladı.

Konuşmadan benim anladığım kadarıyla AK Parti’nin ittifak karşılığında belediye olarak kesenin ağzını açmadığı da belli.

Şimdi ne mi olacak?

Buradan söylüyorum: Allah Fatih Erbakan ve ailesinin yardımcısı olsun, çünkü sosyal medya trolleri hemen saldırmaya başladı.

Babasının siyasi mirasını pazarlık masasında harcadığı gibi hafif ifadelerle saldırıyı başlattılar.

Bu saldırılar daha da çirkinleşecek. Ailesinden geçmişine kadar, hatta küfre kadar gidecek.

Hele kendini gazeteci sanan troller ağızlarından salyalar akıtarak Yeniden Refah Partisi Genel Başkanına, yöneticilerine demediklerini bırakmayacaklar.

Çünkü Fatih Erbakan ve partisinin seçime tek başına girmesini içlerine bir türlü sindiremeyecekler.

Nedeni ise belli… 5 yıl önce kendilerinin ballı zarflar almaları, reklam adı altında belediyelerden nemalanmalarının tekrar hayalini kuruyorlar.

Tarikat ve cemaatler de 5 yıl öncesinin rüyaları içindeler. Belediyelerin bütçelerinden pay, işe adam aldırmak, sosyal proje adı altında yurt binalarına çökmek… Bütün bunların geri geleceğinin hülyası ile yatıp kalkıyorlar.

Tüm bu rüya, hayal ve hülyaları zora sokan Yeniden Refah Partisi’nin tek başına seçime girmesi ve AK Parti oylarını az da olsa bölmesi.

Büyükşehirlerin tekrar kazanılmasını zora sokacağı için bakın neler yazıp çizecekler. Ne montaj görüntüler servis edecekler; haya, ahlak ve insanlık tanımadan vurdukça vuracaklar.

Yukarıda dediğim gibi Allah, Fatih Erbakan ve kurmaylarının yardımcısı olsun.

Diğer yandan Yeniden Refahçılar, kendi mahallelerinin bu yaratıklarını görüyorlardı ama onlara dokunmayan yılan bin yaşıyordu.

O yılanlar onları sokunca belki bir parça muhalefetin ne hissettiğini görürlerde, belki empati kurarlar.

Erdoğan Bursa’da; ‘Eser belediyeciliği yapıyoruz’ dedi

Erdoğan Bursa’da; ‘Eser belediyeciliği yapıyoruz’ dedi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adaylara telefon edip ‘hayırlı olsun’ demesinden önce sızdırılan aday listeleri nedeniyle iki gündür fokur fokur kaynayan AK Parti teşkilatlarındaki burukluk bugün düzenlenen aday tanıtım toplantısında da kendini hissettirdi.

Adaya itiraz edip istifa edenler, istifası kabul edilmeyip il başkanlığında bekletilenler, aykırı seslerle adayın ardında saf tutmayacağını dile getirenler derken, Erdoğan’ın gelişi ile şimdilik savaş baltaları saklanmış olsa da ortalık durulmuş değil anlayacağınız.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bursa programına yönelik haberleri zaten hepiniz okudunuz. Bu nedenle benim gözüm kulağım ayrıntıların üzerinde yoğunlaştı.

Öncelikle söylenmesi gereken gerçeklik, AK Parti’nin düzenlediği her etkinlikte coşkusunu biraz daha kaybettiğine yönelik genel kanı. TOFAŞ Spor Salonunda yaklaşık 3 bin 500 ila 4 bin kişilik kalabalık mevcuttu.

Bir ilk de konuşmacıların Erdoğan salona gelmeden konuşmaya başlaması ile yaşandı. AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan, Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yusuf Ziya Yılmaz ve AK Parti Genel Başkan Vekili Efkan Ala Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan salona gelmeden konuşmasını yapan isimler oldu.

Yusuf Ziya Yılmaz’ın; “AK Parti olarak 1994 yılında bu ülkeye ‘hizmet belediyeciliği’ anlayışını getirdik. Bundan önce ‘ideolojik belediyecilik’ vardı. Siyasi partiler belediyelere kendi yandaşlarını alıyorlardı. Şu anda da ‘algı belediyeciliği’ yapıyorlar, mağdur edebiyatı yapıyorlar. ‘Bizi kısıtladıkları için hizmet edemiyoruz’ diyorlar. Siz isteseniz hizmet edersiniz de istemiyorsunuz” sözleri benim için çok dikkat çekiciydi.

AK Partili belediyelerin kadrolarının AK Parti teşkilatlarından isimlerle dolu olduğu gerçekliği bir yana koyularak ve CHP’li belediye başkanlarının görevi teslim aldıkları gün, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmada; ‘Meclis bizim elimizde. Bunları topal ördek yapacağız!’ sözleri unutularak hazırlanan metindeki hatalar bir tek benim gözüme çarpmamıştır herhalde.

Efkan Ala’nın konuşmasında ise “Bizde görev yapan teşkilatlar ve görev yapılan makamlar değişir, görevler değişmez!” sözleri istifa girişiminde bulunan isimlerin yepyeni görevlerle gönüllerinin alındığına işaret ediyor gibiydi.

Ala’nın konuşmasının ardından meşhur kırmızı halının üzerindeki jelatin kaplama kaldırıldı, sonrasında da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın salona girişi anons edildi.

Erdoğan’dan önce konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı ve AK Parti Belediye Başkan Adayı Alinur Aktaş, bu kez tüm belediyeleri alacaklarının sözünü verdi.

Söz vermek kolay da o sözü tutmak o kadar kolay olmayacak bu seçimde. Zira sürekli gelgitlerle devam eden AK Parti – Yeniden Refah Partisi arasındaki ittifak görüşmelerinde ipler yine gerilmiş, kopma noktasına gelmiş, ben bu satırları yazarken YRP’nin İstanbul’da kimi aday göstereceğine ilişkin tahminler konuşuluyordu.

Bu küçük notun ardından toplantıya dönelim…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da konuşmasının en başlarında partisinden ayrılanlardan, yaşanan kopuştan haberdar olduğunu belirtmek ve verilen kararların arkasında durduğunu göstermek adına; “Bu davadan ayrılanlar oldu onları sizlerin takdirine ve tarihe havale ediyorum” dedi.

Konuşmada yer alan; “Biz de son 21 yıldır Bursa’yı hak ettiği eser ve hizmetlere kavuşturmak için gece gündüz çalıştık ve bu yolda yürüyoruz” sözünü yazan arkadaşın da Bursa’nın içinde bulunduğu durumdan ve yaşadığı sorunlardan hiç haberdar olmadığına kanaat getirmiş bulunuyorum.

Ovasından dağına kadar her güzel ve verimli alanı talan edilen Bursa’da sürekli artan sanayileşme talebi ile birlikte havanın da suyun da kirli olduğu gerçeğini göz önüne alırsak, halen trafik sorununa ilişkin gerçekçi çözümler üretilmediğine vurgu yaparsak, kentsel dönüşüm konusunda bu şehri 21 yıldır yönetenlerin çok geç kaldığının altını çizersek, haksız da sayılmam hani…

CHP’nin içinde yaşanan karmaşadan ve kendi arkadaşlarına muhalefetin hoyratça davranışlarından dem vurdu Cumhurbaşkanı. ‘Onlara böyle davranan şehirlere nasıl davranır kim bilir’ misali cümleler kurdu.

‘Hele bir şu seçimi de atlatalım, 2028 yılına kadar artık rahatız’ hissiyatını tüm katılımcılara geçiren bir konuşma havası sundu.

Eskiden olagelen, önemli gündemlerin Bursa’dan verilme adeti bir süredir ortadan kalkmıştı, bu ortadan kalkışın devam ettiğini gözlemledim acı acı… Herhangi bir ilde yapılandan farklı bir konuşma yapmadı Cumhurbaşkanı İstanbul’un sanayi ve ticaret merkezi yoğunluğunu kaydırmaya çalışırken ulaşım konusunda neredeyse hiç desteklemedikleri Bursa’dan bahsederken…

Tarih kenti, turizm kenti, tarım kenti, sanayi kenti, en önemlisi kuruluşun kenti Bursa…

Bu klişelerden acilen uzaklaşılıp Bursa’nın sorunlarla boğuşan özel bir il olduğunun altının çizildiği konuşmalarla karşımızda durmasını isterdim iktidar partisinin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın…

Aday listesinde zaten bir sürpriz yoktu. İlk sızdırılan liste ile açıklanan liste arasında Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır’ın adının yerine Kestel Belediye Başkan Yardımcısı Ferhat Erol geçmişti gördüğüm tek değişiklik olarak.

Önder Tanır’ın doğru bildiğinden şaşmayan ve özellikle sanayileşme, sanayinin yarattığı kirlik, kaçak yapılaşma ile mücadelesinde ısrarcı olan kişiliği nedeniyle yeni dönem için aday gösterilmediği kanaatindeyim.

Cumhurbaşkanına tezahürat yapabilmek için tüm materyaller hazırdı da bir tek gençlerle kadınlarda mecal kalmıştı. Onlar da ‘Bursa dersine çalışmış’ sözleri ile tebrikleri kabul etti…

Fakat iş ne bir liderin gönlünü hoş etmekte ne de klasik cümleler sarf ederek adayların ellerini yukarıya kaldırıp gitmekte. Ekonomik buhran halen devam ediyor, üstelik yoksulun üstündeki yük giderek daha da ağırlaşıyor. Yerel seçimler yaklaşırken AK Parti bu durumun daha çok farkına varıyor. Çünkü kalabalıklar azalıyor, coşku sessizlikle yer değiştiriyor, Cumhurbaşkanı daha kürsüdeyken salonlar boşalmaya başlıyor…

Erdoğan sivil toplum kuruluşları ile bir araya geldiği toplantıda; “Seçim dönemlerini halkımızla gönül köprülerimizi güçlendirme vasıtası haline dönüştürmeyi arzu ediyoruz. Sokağa, çarşıya, pazara tüm dikkatimizle kulak veriyoruz. Gençlerimizle daha sık bir araya geleceğiz. Hanım kardeşlerimizi daha sık dinleyeceğiz” sözlerini sarf ederek aynı endişeleri yaşadığını hissettirdi bana.

Yine aynı konuşmada söylenen; “Toplumumuzun belli kesimlerinde yayılan karamsarlık dalgasını demokrasimiz adına ürkütücü buluyoruz” sözleri ise bir önceki cümledeki kucaklaşma isteği ile taban tabana zıttı.

Hiç anlayamadım, kucaklaşıyor muyuz, uzaklaşıyor muyuz?

Garip bir seçim olacak çok belli…

Vicdan, cüzdan, siyaset ve adaylar

Vicdan, cüzdan, siyaset ve adaylar

Bir süredir yazdığım siyasi kulislerin kulislik hallerinden ziyade siyasetteki, toplumdaki ve dolayısıyla insandaki çürümeye dikkat çeken ibretlik hikayeler olmasını önemsiyorum.

Çünkü çürüyoruz, hem dünyada hem de içinde bulunduğumuz coğrafyada toplumun tüm katmanlarıyla, tüm kurumlarıyla birlikte çürüyoruz, üzerimizden çıkan kötü kokuyu etrafa arsızca yayarak…

Bendeki umutsuzluğun temel kaynağı da tam olarak bu.

Toplumun nasıl bu hale geldiği, getirildiği, üzerimizde birtakım toplumsal deneylerin yapılıp yapılmadığı sorularının yanıtlarını sosyoloji bilimine bırakarak, kendimce basitleştirilmiş tanımımı yapmayı tercih ediyorum;

‘Ekonomiye, siyasete, dolayısıyla güce hükmeden zümrelerin ve liderlerin en tepede olmaya yönelik kural tanımaz hırsları, ahlaki zaafları ile birlikte etik kavramını bir yana iten, düzeylerinin toplumun vasat altı düzeyine eş oluşunu övgü vesilesi kılan tutumları bizi bu hale getirmiştir!’

Yukarıdaki cümlenin her virgül arasını ayrı ayrı detaylandırmak isterim, ama işin bu kısmını sizin hayal gücünüze ve deneyimlerinize bırakmayı tercih ediyorum.

İşin daha da kötü tarafı, bu dejenere ruh hali sadece Türkiye’ye özgü değil, orman kanununun yürürlükte olduğu,  soykırımın suç olmaktan çıktığı, büyük devletlerin İsrail’i alkışlamak ve silah yardımı yapmak için yarışa girdikleri dünyada da işler tam olarak böyle yürüyor. Türkiye bu konuda bir mikro bölgeleme çalışması örneği gibi duruyor karşımızda.

Sonuç da karşımızda aynı çıplaklığı ile duruyor. İktidarıyla muhalefetiyle bugün siyaset sahnesinde boy gösteren partilerin büyük bölümü, kişilerin iktidar hırslarını tatmin edecekleri oyun alanları ve çıkar birlikleri haline gelmiş durumda.

Pek çok siyasi parti, iktidar partisi ile zaman zaman ortaklaşa işlere de girerek, ekonomik, siyasi çıkar ve kişisel ikbal imkanlarını yönettikleri bir merkezde aşağıya doğru yayılan yapılanma modeliyle işliyor. İhalecisinden tutun da mafyasına, tarikat ve cemaat yapılanmasından çeşitli köşelerde ahkam kesenlere, torpille bulduğu işe sıkı sıkıya tutunan memurundan devletin kurumlarını arpalığa çevirenlere kadar herkesi bu yapılanmanın içine dahil etmek mümkün.

Bir siyasi partiye üyelik size iş kapılarını da açabiliyor, sosyal yardımlarla aş kapılarını da…

Bahsettiğim yapıyı daha ziyade iktidar partisinde gözlemlesek de muhalefetin çizdiği tablonun rengi pek parlak değil.

Bir şekilde iktidar şebekesine bağlanıp oradan güç alarak nemalanmak üzere örgütlenenler de var, kişisel hırsların tatmin edilmeye çalışıldığı yapılar da.

Ana muhalefet partisi CHP’ye gelince, kendi içinde çıkar ve iktidar mücadelesi vermekten vatandaşın beklediği siyaseti yapmaya zaman bulamıyor. Yerel seçimlere doğru giderken aday seçim çalışmalarında ön plana çıkan dostumun dostu, düşmanımın düşmanı ilişkilerinin kötü yansımalarını görüyoruz bir haftadır.

Böyle bulanık bir siyasi ortamda kişi yıpratma, yalan, komplo, ikiyüzlülük, dün ak dediğine bugün kara demek, dün savunduklarının tam tersini savunmak, sahtecilik, üçkağıtçılık ayıp değil siyaset sayılıyor. Üstelik bunu aday olan da olmayan da birilerini aday yaptırmak isteyen de kendisine hak görüyor…

Bir süredir CHP üzerinde yürüyen bu politikanın bu kez Bursa özelinde AK Parti bünyesinde de görülüyor olması ise şaşırtıcı.

AK Parti’de işlerin bir düzen içinde yürütüldüğü ve uzun zamandır bu düzenin dışına çıkılmadığından partinin spekülasyonlara pek de maruz kalmadığı bilinen bir gerçek.

Efendim AK Parti’de adet şöyleydi; adaylar çok önceden belirlenmiş de olsa, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kendilerini arayıp hayırlı olsun demeden hiçbir şey kesinleşmiş değildir. Dolayısıyla Erdoğan adayları takdim edeceği törenden bir gece önce adını açıklayacağı kişileri telefonla arar, ‘hayırlı olsun’ der, ertesi gün de hangi ilde adaylık açıklaması yapacaksa, bir gece önce aradığı isimlerin elini kaldırarak kendilerini aday ilan eder.

Bu kez Bursa’da öyle olmadı işte. Adaylık konusundaki beklentileri boşa çıkan partinin Bursa teşkilatında üst düzey yönetimdeki bazı isim ya da isimler, Cumhurbaşkanının önünde telefon etmesi için hazır olduğu iddia edilen bir listeyi basına sızdırdı.

Açıklanan isimlerin bir bölümü ilçe teşkilatlarını rahatsız ettiğinden, ilçe başkanları ve ilçe yönetimlerinden istifalar, belediye başkan aday adaylığından çekilenler, sosyal medyadan memnuniyetsizlik belirten açıklamalar birbiri peşi sıra gelmeye başladı. Yarın itibariyle Bursa’nın ilçe belediye başkan adaylarını açıklamak için Bursa’ya gelecek olan Erdoğan’ı bir kaos bekliyor desek yanlış söylemiş olmayız sanıyorum.

Benim bildiğim Recep Tayyip Erdoğan eğer danışmanları tarafından konuyla ilgili bilgilendirilirse ve doğru bilgilendirilirse, vatandaşa dokunmak, gönüller yapmak için çıktıkları yolda gönülleri nasıl yıktıklarının ve teşkilatları nasıl küstürdüklerinin hesabını bir almak ister Bursa’dan…

Bir toplum vicdanını yitirirse önce siyasetin ar damarı çatlar, ayıplar ortadan kalkar, kötülük yayılır, yayılması yadsınır, kin, nefret, haset herkesi zehirlemeye başlar.

Temiz kalabilmenin, iyi insan olmanın zorlaştığı, güvendiğimiz dağlara karların yağdığı, vicdanla cüzdan arasında gezerken aklı da yitirdiğimiz şu günlerde hep CHP’deki demokrasi anlayışından ve insanların konuşabilme rahatlığından kaynaklanan sancılı süreçlerden bahsedecek değiliz ya, biraz da bunları konuşalım değil mi ama…

NOT: Uzun zamandır görmeyi özlediğim sadelikte kendini ve dini inanışını anlattığı videolarla ölümü nedeniyle karşılaştığım, sadeliğin serin gölgesinde oturmasından rahatsız olanların hedef göstermesi neticesinde yaşamını yitiren, takipçilerinin Diyarbakırlı Ramazan Hoca olarak bildiği Ramazan Pişkin’in vefatı bir vicdanın daha ölümü gibi geldi bana. Sevenlerinin başı sağ olsun.